Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/783 E. 2019/426 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/783
KARAR NO : 2019/426

DAVA : Sözleşmesinden doğan alacak
DAVA TARİHİ : 31/08/2018
KARAR TARİHİ : 16/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan İşletme hakkının uygunluk belgesinin devir vaadinden doğan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkil arasında imzalanan 23/06/2017 tarihli ” İşletme Hakkının ve Uygunluk Belgesinin Devir Vaadi Sözleşmesi ” ile davalı şirketin sahibi olduğu “… Polikliniği ” nin işletme ruhsatının anılan sözleşmede belirtilen koşullarla müvekkile veya göstereceği gerçek veya tüzel kişiye devri konusunda mutabık kalındığını, devir bedeli davalı şirkete devir vaadi sözleşmesinin imzalandığı tarih itibarıyla tamamen ödendiğini, başka bir ifadeyle, müvekkilinin o an poliklinik işletme ruhsatının sahibi olduğunu ve ancak resmi devir için mahkeme’den müspet karar çıkması beklenmeye başlandığını, işbu davanın konusunu, öncelikle ve ivedilikle davalı şirketin, sağlık kuruluşunun üçüncü kişilere devrini/satışını önlemek üzere … İl Sağlık Müdürlüğü’ne yazılarak üzerine tedbir konulması; akabinde ise, sağlık kuruluşunun müvekkiline veya bildireceği gerçek/tüzel kişi üzerine devrine hükmedilmesini, aksi bir durumda, bilirkişi marifetiyle tespit edilecek olan uğramış olduğumuz maddi zararlar ile devir bedeli ve cezai şart tutarının fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’lik kısmının tarafımıza ödenmesine karar verilmesi talebi olduğunu,davanın kabulü ile, davalı şirket vekilinin “devirden vazgeçmedikleri” beyanını ve poliklinik devir bedelinin taraflarına tamamen ödenmiş olmasını da dikkate alarak, sağlık kuruluşunun müvekkiline veya bildireceği gerçek/tüzel kişi üzerine devrine hükmedilmesini,aksi bir durumda, bilirkişi marifetiyle tespit edilecek olan maddi zararlar ile devir bedeli ve cezai şart tutarının fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’lik kısmının ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanan 23.06.2017 tarihli ” İşletme Hakkının ve Uygunluk Belgesinin Devir Vaadi Sözleşmesi”ni gerekçe göstererek, müvekkilinin şirket adına kayıtlı “…” işletme ruhsatının kendisi veya göstereceği gerçek veya tüzel kişiye devrini, aksi durumda ise uğramış olduğu maddi zararlar ile devir bedeli ve cezai şart tutarının ödenmesine karar verilmesini,ivedilikle müvekkile ait polikliniğin 3. kişilere devrinin engellenmesi için tedbir kararı verilmesini talep ettiğini, davacı yanın tüm taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu,taraflar arasındaki sözleşmeyi tek taraflı ve haksız olarak fesheden davacının davasının reddi gerektiğini,arz ve izaha çalıştığı nedenlerle; taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafça haksız feshinden dolayı müvekkil şirketin tüm zararlarının tazmini ile haksız fesih sebebiyle sözleşme gereği taraflarına ödenmesi gereken cezai şarta ilişkin tüm dava ve talep haklarını saklı tutarak, öncelikle davacı yana eksik harcı ikmal etmesi için kesin süre verilmesini,davaya karşı cevaplarımızın kabulü ile huzurdaki davanın dava şartı yokluğundan usulden reddini,eğer bu talepleri kabul görmeyerek davanın esasına girilecek olur ise de davacının haksız ve mesnetsiz davasının esastan reddine karar verilmesini, davacı yanın tedbir talebine ilişkin itiraz ve beyanları dikkate alınarak tedbir talebinin reddini, eğer tedbire hükmedilecek ise de müvekkilin uğrayacağı muhtemel zararların önlenmesi adına uygun bir teminat karşılığında tedbir kararı verilmesini,yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,özel sağlık kuruluşunun gayri maddi hakların devrine ilişkin sözleşmeden kaynaklı,satılan kuruluşun ruhsatının devrine ilişkin olduğu, terditli talebin ise sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart tutarının, uğranılan maddi zararların ve satıcıya ödenen devir bedelinin tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunduğu, bu hususun yazılı olarak taraflarca açıklığa kavuşturulduğu,sözleşme konusunun sözleşmenin birinci maddesine göre “Halen sağlık kuruluşunda kullanılmakta olan cihaz ve demirbaşlar bu devir kapsamı dışındadır.Sağlık kuruluşunun yalnızca maddi olmayan değerleri (poliklinik uygunluk belgesi-ruhsatı-işletme hakkı vb.)devir kapsamındadır.”düzenlemesi ile ise işletmenin sadece maddi olmayan değerlerinin devir vaadi sözleşmesi kapsamına alındığı, uyuşmazlığın bu sözleşmeden kaynaklandığı tartışmasızdır.
Dava, 6102 sayılı TTK. nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açılmıştır.
Bu noktada öncelikle HMK. 114. maddesi gereği dava şartı olan görev hususunun değerlendirilmesi gerekmekte olup bu hususun HMK 115 hükmü uyarınca her zaman ve her aşamada değerlendirilmesi ise mümkündür.
Ticari davanın tanımlandığı TTK’nun 4. maddesine göre ;
Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b)Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
Somut olayda davacı olan gerçek kişinin davacının şirket ortağı olsa dahi birinci sınıf tacir kaydının bulunmadığı, hatta vergi müdürlüğünden gelen cevaba göre davacı gerçek kişinin birinci sınıf tacir olmak bir yana 2008 yılına kadar esnaf dahi olduğu, birinci sınıf tacir olmadığı, aksine bir beyan ve delilin dahi mevcut olmadığı,o halde tarafların her ikisinin tacir olma şartının oluşmadığı ve davacının ticari işletmesinden kaynaklı bir uyuşmazlığın mevcut olmadığı,bu itibarla nispi bir ticari davanın söz konusu bulunmadığı açıktır.
Öte yandan taraflar arasındaki ”İŞLETME HAKKININ VE UYGUNLUK BELGESİNİN DEVİR VAADİ SÖZLEŞMESİNDEN” doğan ruhsat devri, olmadığı takdirde bedelin ve cezai şartın tahsili amacına yönelik talep açısından yapılan incelemede,6098 sayılı TBK m.202 çerçevesinde ve teknik anlamda bir malvarlığının veya işletmenin devir alınmasının düzenleyen 6102 sayılı TTK m.4/f.1-bend(c) kapsamında kalan bir uyuşmazlığın mevcut olup olmadığı ayrıca irdelenmelidir.
Adı geçen düzenlemede belirtilen 6098 sayılı TBK m.202 hükmünün açık lafzından anlaşılacağı üzere bu hüküm kapsamına ancak “bir malvarlığın veya bir işletmenin aktif veya pasifleri ile birlikte devir alınması” hali girmektedir.Nitekim,818 sayılı TBK döneminde dahi aynen var olan bu düzenleme kapsamında “gerçekten aktiflerin,işletmeye ait borçların karşılığı,doğal güvencesi olduğunu düşünen kanun koyucunun işletmenin aktif ve pasifi ile birlikte devrini öngörürken alacaklıları korumak amacıyla hareket ettiği,bu nedenle anılan düzenlemenin aynı zamanda emredici nitelik taşıdığı” doktrinde dahi kabul görmüştür.(Ülgen,Teoman, Helvacı, Kendigelen,Kaya, Nomer Ertan,Ticari İşletme Hukuku,İstanbul 2006,sayfa 170)Yine bu çerçevede aynı ön kabulün,bir mal varlığının devri için dahi aynen geçerli olduğunu kabul etmek yasal düzenleme içeriği gözetildiğinde dahi zorunludur.Hal böyle olunca,somut olayda pasiflerin devri sözleşme ile düzenlenmediğinden taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK m.4/f.1-bend(c)hükmünde düzenlenen işletmenin veya bir mal varlığının devri sözleşmesinden kaynaklanmadığı açıktır.Görevli mahkemece takdir edilecek olmakla birlikte, bu sözleşmenin gayri maddi hakların devrine ilişkin bir sözleşme olduğu,mutlak ticari davadan kaynaklanmadığı açıktır.
Sonuç olarak,somut davada mevcut devir sözleşmesinin her iki tarafın ticari işletmesinden doğan bir uyuşmazlık olmadığı, ancak taraflar arasında hak devrine yönelik bir devir sözleşmesinin bulunduğu,ilişkinin tarzı karşısında yukarıda açıklanan ve Ticaret Kanunu’nda sayılan veya diğer özel kanunlarda sayılan ilişki tarzının da aralarında bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6098 sayılı Borçlar Kanununda düzenlenen genel sözleşme hükümlerine göre halli gerektiği, bu çerçevede davanın ticari dava olmadığı açıktır.
Bu noktada ayrıca belirtilmelidir ki 6762 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrası hükmünde, 21. maddenin 1. fıkrasına yapılan ve karışıklıklara yol açan, bu sebeple de görüş birliği halinde eleştirilen gönderme kaldırılmış ve bu suretle 6102 sayılı Kanunun m. 4/f.1 hükmü öğretide ve yargı kararlarında kabul gören eleştirilere uygun olarak düzeltilmiş, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava olarak düzenlenmiştir. Oysaki somut olayda davacı gerçek kişinin birinci sınıf tacir olmadığı gibi davacı tarafın ticari işletmesi dahi olmadığı,davanın da mutlak ticari dava niteliğini taşımadığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın özel görevli bir mahkemenin görev alanına girmemesi karşısında genel görevli olan asliye hukuk mahkemesi somut olayda görevlidir.Bilindiği üzere ise görev,HMK m.115 hükmü gereği her zaman ve her aşamada ele alınması gereken usuli bir konudur.
Yapılan açıklamalar gözetilerek mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden HMK m.114/f.1 bend c ve HMK m.115/f.2 hükümleri uyarınca reddine,HMK m.20/f.1 hükmü uyarınca kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması durumunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosu’na teslimine,telafisi imkansız veya zor duruma yol açılmaması ve tedbir kararının verilmesini gerektiren gerekçe içerikleri karşısında mahkememizce verilen tedbirin aynen devamına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden HMK m.114/f.1 bend c ve HMK m.115/f.2 hükümleri uyarınca reddine,
2-HMK m.20/f.1 hükmü uyarınca kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması durumunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosu’na teslimine,
3-Harç, vekalet ücreti ve yagılama giderinin HMK m.331/f.2 hükmü uyarınca görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Artan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra HMK m.333 hükmü gereği taraflara iadesine,
5-Telafisi imkansız veya zor duruma yol açılmaması ve tedbir kararının verilmesini gerektiren gerekçe içerikleri karşısında mahkememizce verilen tedbirin aynen devamına,
Dair, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK.341.maddesi uyarınca İstanbul BAM nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.16/05/2019

Başkan …
¸E-İmza
Üye …
¸E-İmza
Üye …
¸E-İmza
Katip …
¸E-İmza