Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/746 E. 2022/563 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/746
KARAR NO : 2022/563

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/08/2018
KARAR TARİHİ : 08/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; üniversite 1. sınıf öğrenisi olan müvekkili …’un işleteninin…’nın bağlı olduğu teşebbüs sahibinin …Turizm, sürücüsünün … olduğu 46 U 2135 plakalı yolcu otobüsü ile 27.01.2017 tarihinde Uşak’tan Kayseri’ye giderken devrilmesi sonucu yaralandığını, sağ kolunun omuzundan yaklaşık 10 cm aşağısından itibaren kesildiğini, kaza tutanağından sürücü …’ın KTK 52/1-b kuralını ihlal ettiğinin belirtildiğini, müvekkilinin 9457 oranında engelli olduğunu, otobüsün kaza tarihini kapsar şekilde … Sigorta A.Ş.’ne karayolu yolu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigorta poliçesi, … Sigorta A.Ş.’ne zorunlu karayotu taşımacılık mali sorumluluk sigorta poliçesi ve davalı … Sigorta A.Ş.’ne zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, yolcuya gelebilecek bedeni zararların zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortasından karşılandığını, sigortanın yapılmaması veya zararın teminatların üzerinde bulunması halinde üzerinde kalan kısım için sırasıyla zorunlu mali sorumluluk ve varsa ihtiyari mali sorumluluk sigortasına başvurulacağını, …Sigorta A.Ş.’ne başvuru sonucunda koltuk başına sürekli sakatlık teminatı tutarı olan 105.000,00 TL ödediğini, ancak tedavi giderleri kapsamında biyonik kol protezi için gerekli maddi tazminatı ödeme sorumlulukları olmadığını, SGK’nın sorumlu olduğu belirtilerek ödeme yapmadığını, … Sigorta A.Ş.’ne başvuru sonrasında sakatlık teminatı alan 310.000,00 TL’nın ödendiğini, ancak biyonik kol protezi takılması için gerekli maddi tazminatından SGK’nın sorumlu olduğu belirtilerek ödeme yapmadıkları diğer hususlarla birlikte belirtilerek sürekli iş gücü kaybı zararı için 20.000,00 TL maddi tazminatın işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, davalı sigortacı yönünden temerrüt tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte, davacı … için 250.000,00 TL, babası … için 40.000,00 TL, annesi… için 40.000,00 TL, kardeşi … için 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletitecek avans faiziyle sürücü, işleten ve teşebbüs sahibi davalılara, tedavi giderleri kapsamında biyonik kol protezi takılması için 20.000,00 TL maddi tazminatın işleten, sürücü ve teşebbüs sahibi tarafından olay tarihinden, SGK yönünden dava tarihinden iştetilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme ödettirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… Sigorta A.Ş.’nin vekilinin cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirkete ZMS poliçesi ile sigortalı olduğu, aracın şehirler arası taşımacılık yapan bir otobüs olduğu, zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigorta poliçesinin … Anonim Türk Sigorta Şti. tarafından tanzim edildiğini, müvekkili şirketin düzenlediği poliçenin devreye girebilmesi için öncelikle zorunlu karayolu taşımacılık sigorta poliçesine konu teminatın tüketilmiş olması gerektiğini, maluliyetin özürlülük ölçütlerine ilişkin yönetmeliğe göre olması gerektiği, geçici iş göremezlik zararının sağlık giderinden ve trafik sigorta poliçesinin teminatı dışında olduğunu, maluliyet oranının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan alınması ve bu veriler ışığında aktüer hesabının yapılması gerektiği, SGK tarafından bir maaş bağlanmış ve ödeme yapılmış olabileceğini, incelenmesi gerektiği diğer hususlarla birlikte belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …A.Ş.’nin vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru olmadığı, sürücünün şirket bünyesinde çalışmadığı, aracın işleteni ve malikinin taşıt kiralama sözleşmesinden görüleceği üzere …olduğu, aracın uzun süreli kiraya verilmesi durumunda kiracının işleten sayıldığını, müvekkilinin sadece otobüsün kira bedelini tahsil ettiği, kullanılmasında, denetlenmesinde ve işletilmesinde hiçbir etkisi ve yetkisi bulunmadığı, işleteninin …olduğunu, kusur durumlarının incelenmesi gerektiğini, 350.000,00 TL manevi tazminat talebinin fahiş olduğu, müvekkilinin piyasada saygın olduğu ve bilindiğini, tazminatın zenginleşme amacına hizmet etmemesini, taleplerin sigortaya başvurularak istenmesini, davanın artan mali sorumluluk sigortacısı …Sigorta A.Ş.’ne ihbarı gerektiğini, diğer hususlarla birlikte belirtilerek haksız ve hukuksal dayanaktan yoksun davanın reddini savunmuştur.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğu, iş mahkemelerinin yetkili olduğunu, iki yıl zaman aşımı süresinin dolduğunu, yasal düzenleme gereği müvekkili kuruma yazılı başvuru yapılmadığını, trafik kazaları sonucu oluşan tedavi giderleri nedeniyle oluşan sorumluluğun sınırının açıkça belirlendiğini, tedavi, tıbbi malzeme, ilaç, refakatçi ve yol giderlerinin müvekkili kurum tarafından Sağlık Uygulama Tebliği hükümleri uyarınca karşılandığını, karşılanmayan iş göremezlik, maddi-manevi tazminat talepleri ve bakıcı giderleri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğunun devam ettiğini, müvekkili kurumun sorumluluğu bulunmadığı, fatura edilen tedavi giderlerinin dökümlerinin sunulduğunu, ödeme yükümlülüğünün yerine getirildiği diğer hususlarla birlikte belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … ve …’ın cevap dilekçesinde özetle; davanın kaza yeri olan Aksaray’da açılması gerektiğini, yetki yönünden itiraz ettiklerini, kaza tutanağının gerçeği yansıtmadığını, tanıklar huzurunda keşifle ispat edileceği, kaza sırasında aniden buzlanma, tipi, rüzgar çıktığını, sürücüye yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını, otobüsün devrildiğini, tanıkları olduğunu, aracın hızının 60-70 km/saat civarında yasal sınırlar içinde olduğunu, hızlı olmadığını, buz ve tipinin birden bire çıkması sonucu kazanın maydana geldiği diğer hususlarla birlikte belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan … Sigorta Şti.’nin vekilinin cevap dilekçesinde özetle;…plakalı aracın müvekkili şirkete 250.000,00 TL limitli artan mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, dava öncesinde …’a zorunlu poliçe limitlerini aşan kısmı yönünden 54.311,66 TL ödeme yapıldığını, dava haricinde 30.000,00 TL manevi taminat talebi ile dava dosyasında ödeme yapılması halinde de poliçe limitinin azalacağını, manevi tazminatın zenginleşme aracı olmadığını, talep edilen manevi tazminat miktarlarının Yargıtay kriterlerine ve davacının sosyal ekonomik durumu dikkate alındığında oldukça fahiş olduğunu, kusur durumlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevkini ve maluliyet durumu hakkında rapor alınmasını talep ettikleri diğer hususlarla birlikte belirtilerek aleyhe hüküm kurulmamasını savunmuştur.
“Dava trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının yolcu olarak bulunduğu yolcu otobüsünün tek taraflı olarak yaptığı kaza nedeniyle yaralandığını belirterek, yolcu otobüsünün işleteni, sürücüsü, zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortacısı, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi sigortacısı ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısına karşı dava açmıştır.
Bu hali ile davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davası olduğu anlaşılmaktadır.
Taşıma Sözleşmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş ise de; 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/k maddesinde tüketici tanımlanmış “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” 3/ı maddesinde ise tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK’nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği belirtilmiştir. Ayrıca HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmış olup, HMK’nın 115. maddesi hükümleri gereğince dava şartlarının mevcut olup olmadığı, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gereken hususlardandır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiş, hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 57. maddesinde “ihtiyari dava arkadaşlığına” yer verilmiş, 166/4. maddesinde “davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantının varsayılacağı” hükme bağlanmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesinde ise “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde aralarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda davanın açıldığı tarih itibariyle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, buna göre yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca işbu davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait bulunduğu açıktır. Dava konusu olayda davalı sigorta şirketi ile davacı arasındaki uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de işbu dava, taşıyan olan davalıya karşı birlikte açılmıştır. Bu durumda davalılar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği de muhtemeldir.
Hal böyle olunca usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gereklidir. Ayrıca davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir.Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkeme, görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden inceler ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı verir. Taraflar da, yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. (..)
Bu durumda davanın, davacı yolcunun, davalı sürücü idaresinde bulunan davalı işletenlere ait olan yolcu otobüsünün tek taraflı trafik kazası yapması sonucunda yaralanmasından doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olması, taraflar arasındaki ilişkinin taşıma sözleşmesinden kaynaklanması ve davacı …’un ise tüketici vasfına sahip olması nedeniyle davacı yolcu ile davalı taşıyan arasındaki temel ilişki olan taşıma sözleşmesinin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalması nedeniyle davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olması ve uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizce görevsizlik kararı verilmiştir. (Yargıtay 17.HD 2017/573E. 2019/9190K.sayılı, Ankara BAM 26. HD 2021/284E. 2021/367K.sayılı kararından hareket edilmiştir.)
Göreve ilişkin son yıllarda belirginleşmeye başlayan bu husus dikkate alınmaksızın verilecek kararın görevsizlik nedeniyle BAM tarafından kaldırılması söz konusu olacağı gibi söz konusu hususun dava şartı olması nedeniyle her zaman ve her aşamada dikkate alınması gerekir. Esasen usuli düzenlemelerin hak arayan lehine düzenlemeler içerdiğinin genel kural olarak kabul edilmesi bu noktada önem arz eder. Nitekim davanın tüketici mahkemesinde görülmesi durumunda, davacının harçtan muaf olacağı esas olduğu gibi 6502 sayılı Kanun nedeniyle tüketici lehine uygulanması gerekecek diğer hükümlerinde bu çerçevede ele alınması söz konusu olacaktır.
Davanın dayanağı olan kazaya yol açan otobüsün işletenini, sürücüsü ile davacı …arasında taşıması sözleşmesi olduğu, davacı …un tüketici konumunda bulunduğu, bu nedenle 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamında kaldığı açıklanmıştır. Diğer davacılar ise tüketici konumundaki …’a “tebaen” bu davayı aynı davalılara karşı açmıştır. Bir başka deyişle diğer davacıların hukuki statüsü bu durumda, davacı…’un statüsüne göre belirlenmelidir. Nitekim “Vücutta bir şeye tabi olan hükümde dahi ona tabi olur” şeklinde ifade edilen ve Mecelle’de yer alan mantık kaidesi gereği usule uygun ve pratik olan da budur.
Buna göre tüketici davacı… açısından görevli mahkeme yönünden hukuki statü ne ise davacı …’a bağlı olarak bu davayı açan diğer davacılar yönünden görevli mahkeme dahi aynıdır.
Kaldı ki açıklandığı üzere davaya esas olan temel uyuşmazlık tüketici işlemi sayılan taşıma ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle diğer davacıların anılan davalılar hakkında açıkmış olduğu davanın da ticaret ve asliye hukuk mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir. (Yargıtay HGK’nın 14.02.2019 tarih, 2017/409 Esas, 2019/159 Karar sayılı ilamı) Bir başka deyişle davacı…’un birden fazla davalı aleyhine açmış olduğu davada zorunlu sigorta şirketi yönünden ticaret mahkemesinin görevli olduğu ilk bakışta düşünülebilir ise de 01/07/2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanunun m.73 hükmü uyarınca uyuşmazlık başka bir mahkemenin görev alanında kalmış olsa dahi 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra tüketici sıfatı olanların açacağı davalar yönünden tüketici mahkemesinin daha özel görevli konumunda bulunduğu, bu yönden gerek davac…’un gerekse diğer davacıların, aleyhine dava açtıkları davalılar yönünden tüketici mahkemesinin en özel görevli olduğu kabul edilmelidir.
Esasen gerek doktrin gerek yargısal uygulamada da sonraki kanun ile yeni ve daha özel görevli mahkemenin kurulması durumunda bu mahkemenin görevli olması gerektiği yönünde ön kabul mevcuttur. Sonraki kanun ile önceki kanun ilişkisinde genel yorum kuralları uyarınca, sonraki kanundaki özel düzenleme, daha önceki kanunda yer alan hükme göre tercih edilmelidir. Zira normlar hiyerarşisinde aynı konuya ilişkin aynı düzeyde bulunan normların çatışması durumunda aynı düzeydeki en son tarihli özel düzenleme, daha eski olan önceki düzenlemeyi bir anlamda ilga eder. (…)
Nitekim yargısal uygulamada tüketici konumundaki davacı kişinin desteği sıfatıyla dava açanların taşıma sözleşmesine dayanarak davalılar aleyhine açmış olduğu davada da uyuşmazlık ile ilgili 6502 sayılı Yasanın 73/1. maddesi gereğince tüketici mahkemelerinin görevli olduğu yönünde uygulamalar 2020 yılından itibaren artarak devam etmektedir. (Ankara BAM 26. HD 2022/682E. 2022/1235K.sayılı, İzmir BAM 20. HD 2021/1696E. 2022/104K.sayılı, Gaziantep BAM 11.HD 2018/1848E. 2020/610K.sayılı ilamlarından kısmen hareket edilmiştir.)
Yapılan açıklamalar karşısında davacıların, davalılar aleyhine açmış olduğu davada Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davacıların davasının dava şartı yokluğundan ve usulden reddine, Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında kararın taraflarca süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine, bu suretle dosyanın akabinde İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, belirtilen sürede talep olmadığı takdirde mahkememizce HMK.m.20 hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verileceğinin taraf vekillerine bildirilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların davalılar aleyhine açmış olduğu davada Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davacıların davasının dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,
2-Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında kararın taraflarca süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine,
Bu suretle dosyanın akabinde İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Belirtilen sürede talep olmadığı takdirde mahkememizce HMK.m.20 hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verileceğinin taraf vekillerine bildirilmesine,
4-Yargılama, harç ve giderlerinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 08/09/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip