Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/700 E. 2022/794 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/700
KARAR NO : 2022/794

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/07/2018
KARAR TARİHİ : 08/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’in dava konusu … marka aracın ithalatçısı ve Türkiye distribütörü olduğunu, diğer davalı … A.Ş.’nin ise anılan aracın satışını müvekkiline yapan şirket olduğunu, dolayısı ile yasa kapsamında her iki tarafın da müvekkiline karşı sorumlulukları bulunduğunu, müvekkilinin tesbit konusu aracın satış ve pazarlamasını yapan … A.Ş. Şirketinden 04.07.2017 tarihinde 2017 Model, … Marka modelde … Şasi No’lu … plakalı aracı 97.284,00 TL bedel karşılığında satın aldığını, aracın tüm bakımlarının bugüne kadar …yetkili servisinde yapıldığını, araç garanti kapsamındayken ve aradan henüz bir yıl dahi geçmeden 02.06.2018 tarihinde müvekkilinin Zeytinburnu sahil yolundan … doğru hareket halinde iken titreme yapmaya başladığını, hemen akabinde müvekkilinin aracı sağa çekmek için yavaşladığını, motorun kilitlendiğini, aracın stop ettiğini, motordan gürültüler geldiğini, aracın hiçbir şekilde çalışmadığını, araç arızası nedeni ile müvekkili tarafından hiç kıpırdatılmadan direk yetkili… Yardım arandığını aracın çekici ile davalı … A.Ş.’ye ait … bulunan yetkili servisine getirildiğini, müvekkilinin aracının 02.06.2018 tarihinde yetkili servise bırakıldığını, aracın kalması gerektiğini detaylı bir şekilde inceleneceğini belirterek ikame araç verildiğini, yaklaşık 10 gün müvekkiline dönüş yapılmadığını, ardından servis danışmanları arandığında aracın motorunun açılması gerektiğinin, hatalı parçaların değişmesi dosyasında müvekkilinin onayı olmamasına rağmen aracın motor kısmının davalı tarafından sökülmeye başlandığının görüldüğünü, şöyle ki; motorun rektifiye edilmesi ve açılması durumunda aracın değerini kaybedeceğinin açık olduğunu, aracın bugün itibariyle sıfır piyasa değerinin 140.000.- TL civarında olduğunu, ayrıca müvekkilinin söz konusu aracı ticari işletmesi için sıfır olarak satın aldığını tüm bakımlarını zamanında ve yetkili servisinde yaptırdığını, aracın garantisinin devam ettiğini, davalı …Tic. A.Ş.’den sıfır olarak alınan ve halihazırda 30.000 km de bakımları yeni yapılmış bulunan aracın tüm bakımlarının bugüne kadar eksiksiz ve yetkili serviste yapıldığını, bu yüzden aracın motorunun açılmasının değer kaybına yol açacağı ve yeni bir mağduriyete neden olacağının açık olduğunu, müvekkilinin ücretsiz onarımı bu nedenle kabul etmediğini, müvekkilinin, davalılardan satın almış olduğu mekanik ve teknik anlamda sağlamlığı ile kabul edilen Volkswagen marka otomobilin tüm periyodik muayenelerini yetkili servislerde yaptırmış olup bu güne değin motorla ilgili bir problemin yetkili servis tarafından dahi tespit edilmediğini, bu nedenle yetkili servis tarafından en ufak bir arızanın dahi tespit edilemediği motor bölümü ile ilgili olarak, yukarıda açıklananı arızanın gerçekleşmesinin otomobilde üretimden kaynaklanan bir ayıp olduğunun açık göstergesi olduğunu, zaten bu hususun taraflarınca açıları delil tespiti davasında bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, dava konusu aracın halen davah … A.Ş.’nin …’de bulunan servisinden teslim alınmadığını, müvekkilinin davaya konu aracı reklam ve tabela taşımak amacıyla ticari işletmesi için aldığından, araç da ticari bir araç olduğundan ve ticari iş için alınan bu malın da ayıplı çıkması neticesinde davanın ticaret mahkemesinde ikame edildiğini, tüm bu medenlerden dolayı … 9.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …D.İş sayılı dosyası ve bilirkişi raporu ile de sabit olan ayıba karşı tekeffül sorumluluğu gereği garanti kapsamında olan araç için borcunu yerine getirmeyen davalılara karşı işbu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, davaya ilişkin olarak aracın sıfır ayıpsız misli ile değişimi, bunun mümkün olmaması halinde karar tarihi itibariyle yapılacak bilirkişi incelemesi ile aracın o gün itibariyle sıfır bedelinin tespiti ve aracın sıfır bedelinin taraflarına ödenmesi gerektiğini iddia ederek, ayıplı aracın ayıpsız sıfır misli ile değiştirilmesine, mümkün olmaması halinde karar tarihi itibariyle aracın sıfır değeri olan bedeli için; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100.000.- TL bedelin her iki davalıdan müşterek ve müteselsilen dava tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine, ayıplı aracın davalılara iadesine, değeri toplam 15.000.-TL’yi bulan müvekkiline ait rüzgarlık, tampon eklentisi, demir basamak, navigasyonlu ses sisteminin araçtan sökülerek müvekkiline iadesine, ayıplı aracın ilk alındığı haliyle davalılara iadesine, müvekkilinin aracı kullarmadığı her gün için kendisine ikame araç da temin edilmemesi nedeni ile kiralama ya da başka surette dava süresince araç kullanımı için yapacağı giderler için şimdilik 2.000.- TL’nin her iki davalıdan ticari avans faizi ile tahsiline, yargılama/tespit giderleri ile vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..Tic A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; araç motorunun arızalanması sonrasında ortada ayıplı bir ürünün olduğu ve bu ayıbın üretim hatasından kaynaklandığı iddiasının davacının iddiası olduğunu, bunu kabul etmediklerini, aracın ayıplı olduğuna karar verme hakkının davacıya değil, Mahkemeye ait olduğunu, davacının, kusurlu kötü kullanımı ile aracın arızalandığını ve kusurlu, kötü kullanımın ortaya çıkmaması için aracının motorunda gerekli onarımların yapılmasına müsaade etmediğini düşündüklerini, yargılama sırasında alınacak uzman bilirkişi raporları ile bu hususun sabit olacağını, davacı tarafından daha önce yaptırılan delil tespitinde alınan raporu ve rapordaki bilirkişinin (ayıplı araç otduğu) kanaatini kabul etmediklerini 9.Sulh Hukuk Mahkemesine arz ettiklerini, davacıya ait aracın yolda arızalandığı savı ile 02.06.2018 tarihinde çekici Üüstünde …Tic A.Ş. servisine getirildiğini, araçtaki arızanın tespiti ile onarılması için davacıdan prosedür gereği onay istendiğini, ancak davacının bu onayı vermediği için arıza tespiti ve garanti kapsamında onarım yapılamadığını, 2017 Model araç imalatının takvim senesi ile sınırlı olduğunu ve durduğunu, artık 2017 model yılı bir araçla misli ile değişimin hukuken imkansız olduğunu, dolayısı ile davacının 6502 sayılı Kanun 11 (l) ç maddesine göre, misli ile değişim talep hakkı bulunmadığını,arızanın giderilmesi için araç motorunun sökülmesine müsaade etmediği için garanti kapsamında bir işlem yapılamamış olmasının sorumlusunun davacı olduğunu, araca davacı tarafından sonradan taktırılan ve orijinal olmayan ek donanımların davacı – tarafından istenirse bir tutanakla sökülüp alınabileceğini, öncelikle aracın satış ve tesliminden 11 ay sonra meydana gelen ve aracın çalışmasına mani olan (motor arızası ve arızanın nedeni) hakkında Mahkemece tayin edilecek uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmak sureti ile iddia edilen arızanın aracın satışı anında var olup olmadığının tespiti gerektiğini, arıza kötü kullanımdan – kaynaklanmışsa, müvekkilinin sorumluluğu dışında olduğunu, davacıya aracını kullanmadığı süre için (garanti kapsamında ve yetkili serviste onarım: sırasında) ikame araç verilmesi satış sonrası hizmetler yönetmeliği 14/4.Madde uyarınca arızanın 10 iş günü içinde giderilememesi halinde 11.iş günden itibaren geçerli olabilecek bir husus olmasına rağmen, davacıya onarım süresi için zorunlu olmadıkları halde (müşteri memnuniyeti) çerçevesinde ikame araç verildiğini ancak davacının onarım için onay vermemesi sonrasında ikame aracın alındığını, dolayısı ile bu bapta müvekkilinin üstüne düşeni fazlası ile yerine getirdiğini, onarım yapılmadan atıl bekletilen araç için ikame araç verme mükellefiyeti olmadığı gibi bu nedenle bir tazmin barçlarının da bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddi ile her türlü dava harç ve masrafları ile avukatlık ücretinin davacıya aidiyetine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … Servis Tic A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracın 05.07.2017 tarihinde trafiğe çıkmış olup 02.06.2018 tarihindeki san servis kaydına göre 31.387 kmı yol kat ettiğini, servis kayıtlarının incelenmesinde aracın yaklaşık bir yıl ve 30.000 km boyunca kullanıldığı, bu süre boyunca toplam iki adet servis girişinin yapıldığı ve bunların ikisinin de “Bakım” konulu olduğunun görüldüğünü, davacı tarafın aracın motorunda ürün kaynaklı mator hasarı oluştuğunu iddia ettiğini, iddiaya konu edilen servis girişleri incelendiğinde aracın 02.06.2018 tarihinde ve 31.387 km. de iken; “seyir halinde araç stop ediyor, çalışmıyor; tespil-onarım” şeklinde belirtilen şikayete istinaden servis girişi yapıldığını, diagnos, kantrol, test vb. gibi bir dizi teşhise yönelik işlemlerin ardından motorda yanma kesintisi konulu veri sapması kayıtları olduğunun görüldüğünü, motorun açılarak tespit yapılması gerektiği sonucuna ulaşıldığını, davacı onayına istinaden motorun açılarak tespit yapıldığını, tahmini onarım raporunun çıkarıldığını, motor bloğu ve motoru oluşturan bazı parçaların değiştirilmesi yöntemi ile motor onarımı yapılabileceği sonucuna ulaşıldığını, yasal zorunluluk/mevzuat gereği motor numarası tescil işleminin de yenilenmesi gerektiğini, uygulanacak işlemlerin niteliği, onarımın kapsamı vb. bilgiler hakkını da davacı tarafın bilgilendirilmiş olup, davacının buna ilişkin onay verdiğini, buna göre, motorda istenmeyen bir oluşum tespit edilmiş olup, davacı lehine olabilecek en uygun onarım yöntemlerinin araştırıldığını, bu yönde tercihler yapıldığını, tescil işlemleri maliyeti de dahil olmak üzere davacıya onarım maliyetinin yansıtılmayacağının, tüm onarımın garanti kapsamında gerçekleştirileceğinin bildirildiğini, ayrca aracın serviste kaldığı süre boyunca davacının araç ihtiyacının karşılanmış olup, bu süre içinde kendisine ikame araç tahsis ediktiğini, araçtaki arızanın onarılabileceği, nitelikte olduğunu, bu nedenle motoru oluşturan bazi parçaların değiştirilerek yenilenmesi şeklindeki onarımın tercih edildiğini, motoru oluşturan parçaların yenilenmesi ile yapılacak motor onarımında orjjinalliğin bazulmasının söz konusu olmayacağını, bu onarım yönteminin tadilat ya da yapısal bir değişiklik içermediğini, üretici kalite standartlarında parçaların kullanıldığını ve onarım uygulandığını, dolayısı ile “orijinatliğin bozulacağı”, “aracın değer kaybedeceği” iddialarının gerçeği yansıtmayan teknik dayanaktan yoksun iddialar olduğunu, zira bu nedenle aracın sıfir motora sahip olacağını, yenileneceğini, motorun açılması şeklinde ifade edilen sökme işleminin araçta değer kaybına neden olacağı iddiasının teknik dayanaktan yoksun olduğunu, yaklaşık bir yıl ve 30.000 km boyunca kullanılmakta olan dava konusu aracın motorunda imalat hatasının hiçbir belirti göstermeden gizli kalmasının teknik ve bilimsel olarak mümkün olmadığını, araçta giderilemeyen arıza, ayıp/gizli ayıp, onarım ihtiyacının söz konusu olmadığını, dava konusu araçta ayıp / gizli ayıp / üretim hatası söz konusu olmamakla birlikte, kesinlikle bir kabul anlamına gelmemek kaydıyla, aracın teknik durumu itibariyle araç değişimi veya bedel iadesinin müvekkili şirket tarafından ödemesini gerektirir bir husus mevcut olmadığını, davacı tarafça “.değeri foplam 15.000 TL yi bulan araçtaki rüzgarlık, tampon eklentisi, demir basamak, navigasyonlu ses sisteminin araçtarı sökülerek davacıya iadesine, ayıplı aracın çıplak haliyle davalılara iadesi yönünde talepte bulunmuşsa da kesinlikle iddiaların kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için davanın kabulüne gidilecekse dahi aracın mevcut hali ile iade edilmesi gerektiğini, davacı tarafça; aracın kullanılmadığı her gün için kendisine ikame araç da temin edilmemesi nedeni ile kiralama ya da başka sureltte dava süresince araç kullarımı için yapacağı giderler için şimdilik 2.000.- TL nin ticari avans faizi ile tahsiline yönelik talebinin hukuka aykırı olup reddi gerektiğini, dava konusu aracın onarım süresi boyunca serviste kaldığı zaman diliminde araç ihtiyacının karşılandığını, kendisine ikame araç tahsis edildiğini, bu nedenle müvekkili tarafından üzerine düşen yükümlülük yerine getirilmiş olup, davacı tarafça dayanaksız kiralama ya da başka surette araç kullanımına ilişkin gideriere yönelik afaki ve mesnetsiz talebin reddi gerektiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davaya konu ticari nitelikteki araç, tacir sıfatına haiz davacı şirketin mülkiyetindedir. 6102 sayılı TTK.nun 19.maddesi gereğince tacirin işlerinin ticari olması esas olduğundan somut olayda görevli mahkeme aynı kanunun 5.maddesi gereğince Ticaret Mahkemesi’dir. Esasen davacının dahi birinci sınıf tacir olduğu açıklığa kavuşmuş olmakla Mahkemenin görevli olduğu, dava dosyasının Mahkememiz heyeti tarafından incelenmesi sonrası ve yeniden tespit olunduğu gibi yine dava dosyasının Mahkememiz heyetine intikal etmesi sonrası lehine rehin kaydı bulunan dava dışı şirket tarafından bu davanın açılmasına ve görülmesine dair açık muvafakat sunulması işlemi dahi tamamlanmıştır.
Yargılama sırasında ıslah olunan dava yönünden zamanaşımı defileri ortaya konulmuş ise de davanın on yıllık genel zamanaşımına tabi olması nedeniyle zamanaşımı defileri reddolunmak suretiyle yargılamaya devam olunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları karşısında Mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun 19/07/2019 tarihli raporunda “aracın motorunun birçok ana parçasının değiştirilmesi, değiştirilen bu parçaların tutarının, araç satın alma bedelinin %44 gibi yüksek bir ücrete tekabül etmesi, servisteki tamiratının uzun sürmesi ve yukarda bahsedilen ikini el satışında oluşacak maddi kayıplar nedeni ile aracın, gizli ayıplı mal olarak değerlendirilmesi gerektiği, arıza tarihine kadar davacının araçtan elde ettiği fayda aracın satın alındığı 04.07.2017 tarihi ile arızanın oluştuğu, 02.06.2018 tarihleri arasında 10 ay 28 günlük bir değerlendirildiği, piyasa rayicine uygun kira bedelinin belirlenmesi noktasında 2017 Model … tipindeki bir aracın aylık kira bedeli 3.000 TL tutarında olabileceği, davacıya iadesini gerektirir bir durum olup olmadığı günümüz itibarı ile bu aracın mislini bulma ihtimalinin çok düşük olduğu, arızanın motorda yanma kesintisi konulu veri sapması nedeniyle araç sahibinin veya sürücüsünün hatalı veya yanlış kullanımından kaynaklanmadığı, bu sebeple aracın gizli ayıplı olduğu, aracın motorunun birçok ana parçasının değiştirilmesi, değiştirilen bu parçaların tutarının, araç satın alma bedelinin %44 gibi yüksek bir ücrete tekabül etmesi, servisteki tamiratının uzun sürmesi nedeniyle, aracı ikinci el olarak satın almak isteyen üçüncü kişiler nezdinde tercih nedeni olmayacağı 04.07.2017 tarihi ile arızanın oluştuğu, 02.06.2018 tarihleri arasında 10 ay 28 günlük bir zaman farkı olduğu, müşterinin ise, bu zaman diliminde, araçtan 33.000 TL tutarında bir ticari fayda görebileceği” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Adı geçen raporun tebliğ olunması sonrası, yen bilirkişi kurulundan yeni rapor alınması talebi ve ayrıca tarafların ilk rapora itirazlarının değerlendirilmesi açısından İTÜ Makine Mühendisliği Fakültesinden ve her üçü akademisyen olan …, …, … tek hâkimli olarak yargılamanın yapıldığı aşamada atanmışlardır. Hazırlanan 26/08/2020 tarihli raporda ise “dava konusu arızanın imalat hatası (gizli ayıp) olduğu, aracın arızasının kullanıma veya servis kusuruna bağlı olmadığı, ücretsiz onarımının mümkün olduğu, onarım ve ilgili tüm masrafların davalı tarafından garanti dahilinde ücretsiz olarak karşılanması gerektiği, aracın tamir için serviste kaldığı sürenin artışına davacı tarafın onarıma izin vermemesinin neden olduğu, davacı …’e 02.06.2018 tarihinde ikame araç verildiği belirtilmekte olup, ikame aracın teslim ve tesellüm belgeleri dosyaya sunulmadığından ne kadar süreyle ikame aracı verildiğinin tespit edilemediği, aracın piyasadaki değer kaybının aracın rayiç değerinin (100,000 TL) %5’i kadar olmak üzere 5.000 TL olduğu, davacı yan kendi işi için kullandığı aracı ile 10 ay 28 gün takriben 11 aylık sürede 2975 x 11 ay = 32.725 TL karşılığında bir ekonomik fayda sağladığı, teknik olarak arıza anırılabilir olduğundan ve bedel iadesi ve değişimin ilave güçlükler doğuracak olmasından dolayı bedel iadesi veya aracın davalıya iadesini gerektirir durumun olmadığı, aracın on beş günlük onarım süresi makul sayılabileceğinden, davacının aracı kullanmaması nedeniyle ikame araç ihtiyaç süresi 15 gün olup, kendi işi için kullandığı aracın kiralanması halinde 2975 x 0,5 ay = 1.487,5 TL karşılığında bir ekonomik zararı olduğu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
İkinci bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu raporlara itiraz sonrası bu itirazlar yeniden ve ayrıca bilirkişi kurulunun 04/06/2021 tarihli ek raporuyla değerlendirilmiş, bilirkişi kurulu seçenekli olarak görüşünü açıklamış, bu seçenekler çerçevesinde hem onarım bedelinin hem eş değer araç değerinin hem aracın sıfır kilometre satışının olmadığına binaen değerinin ne olduğunu ve yine dava tarihine kadar araç kiralanması halinde ne kadar harcama olacağını tek tek bildirmişlerdir.
Dava yığılmasına konu olan davalar sırasıyla ele alınacaktır.
a)Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere ve tüm bilirkişi kurulu raporları dikkate alındığında davaya konu edilen araçta imalat hatası bulunduğu, bu hatanın davacıdan kaynaklanmadığı, bu arızanın “motorda yanma kesintisi konulu veri sapması” nedeniyle ortaya çıkan gizli bir ayıp niteliğinde olduğu, aracın satın alınma sırasında fark edilmesinin mümkün bulunmadığı, bu durumun söz konusu araçtan beklenen yararlanmayı kesin ve açık bir şekilde engellediği, öyle ki değişim olsa dahi değer kaybının söz konusu olacağı, netice itibariyle araçta motor hatasının söz konusu olduğu açıktır.
Tacirler arası satış sözleşmelerinde 6102 sayılı TTK’nun 223. maddesi ile, bu maddenin atıf yaptığı 6098 sayılı TBK’nun satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanması söz konusudur. Dayanak hükümlere göre dava konusu araçta açık ayıp veya olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılabilecek bir ayıbın olmadığı tüm bilirkişi raporlarıyla ortadır. Yine rapor içeriklerine göre gizli ayıp yani kullanımla ortaya çıkan bir ayıp söz konusudur. Buna göre ayıp süreleri ihbar süreleri dikkate alındığında bakımından TTK’nun 223.maddesi hükmü uygulanamayacaktır. Bir başka deyişle 6098 sayılı TBK m.223 ve 225 hükümleri bu noktada gözetilmelidir. Nitekim TBK m.223 ve 225 hükümleri uyarınca “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Hal böyle olunca dava konusu aracın satın alındığı tarihin 04/07/2017, servise bırakıldığı tarihin 02/06/2018 olduğu, motordaki arızanın ilk arızanın fark edilmesinden sonra aynı gün yetkili servise başvurulduğu, bu suretle davacının aracı park edip sonra derhal servise başvurduktan sonra ayıp ihbarını Yargıtay uygulaması çerçevesinde tam ve eksiksiz şekilde yerine getirdiği, ayıbın yetkili servise bu şekilde bildirildiği, süresinde ayıp ihbarının yapıldığı açık ve tartışmasız olarak tespit edilmiştir.
Kaldı ki dosya kapsamına göre mevcut Garanti Belgesi Yönetmeliği çerçevesinde aracın arızalanmış olduğu tarih itibariyle iki yaşın altında bulunması ve 100.000 bin kilometre altında iken arızanın ortaya çıkması karşısında araç garanti kapsamında kalmaktadır. Adı geçen belgeye göre belgede garanti süresinin malı teslim tarihinden itibaren iki yıl veya 100.000 km olduğu belirtilmiştir. Garanti süresi içerisinde alıcı dava açabileceğinden 6102 sayılı TTK’nun 23/4.maddesindeki dava açma süresi somut olayda uygulanmaz. Esasen Yargıtay uygulaması dahi bu yöndedir. (Yargıtay 19. HD 2019/1912E. 2019/5391K.sayılı kararı) 6762 sayılı TTK dönemindeki bu uygulamanın 6102 sayılı TTK döneminde de uygulanmasına engel bir hal yoktur.
Görüldüğü üzere aracın “0” km olarak sahibine teslim edildikten sonra arızanın meydana geldiği, alınan tüm bilirkişi kurulu raporlarına göre yapılacak değişiklik sonrası aracın orijinal halini kaybedeceği, daha önemlisi değerinde ciddi anlamda düşmenin söz konusu olacağı, aracın motorunun değiştirilmesi gereceği, bu durumda mevcut motor numarasının iptal edilmek suretiyle noter tarafından yeni bir motor numarası verilerek ve tescilin söz konusu olacağı, raporlarda edinilen bilgilere göre orijinal motor numarasının değişeceği, motor blokunun değiştirilmiş olduğunun açıkça bu suretle anlaşılacağı, bu durumda ikinci el piyasasında mutlak anlamda değer kaybedeceği, bu değişimin fen ve sanat kaidelerine uygun olarak yapılmasının teknik anlamda değer kaybının önüne geçemeyeceği, bu durumun hayatın olağan akışına göre uygun bulunduğu, söz konusu arızanın gizli ayıp niteliğinde olduğunun tartışmasız olarak ortaya çıktığı, davacıdan kaynaklanan herhangi bir kullanım hatasının ise mevcut olmadığı, bu aşamadan sonra arızalar giderilse bile alıcının araca duyduğu güvenin sarsılması karşısında yukarıda açıklanan nedenlerle bu aşamadan sonra davacı alıcının değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilecek de olsa davacının bu aşamadan sonra bu şekilde bu aracı kullanmaya zorlanamayacağı, araçtaki bu nitelikte arızaların giderilmesinin aracın gizli ayıplı olduğunu ve değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediğini göstermeyeceği, bu nedenle bu aşamadan sonra yeni bilirkişi raporunun alınmasının dahi somut dosya bakımından yargılamaya bir katkı sağlamayacağı Mahkememizce değerlendirilmiştir. (Yargıtay HGK 2017/19-947E. 2019/999K.sayılı kararından hareket edilmiştir)
Açıklanan olgular karşısında davacının aracın yenisi ile değiştirilmesi yani misliyle değiştirilmesi noktasındaki asli talebi yönünden ise mevcut yasal düzenlemelerin göz önünde tutulması, bu çerçevede davacının objektif dava yığılmasına konu ilk davasındaki asli talebin takdiri gerekir.
Buna göre 6098 sayılı TBK’nun 227.maddesi “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.
Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir” hükmünü haizdir.
Yukarıda açıklanan dayanak hükümler dikkate alındığında davacı taraf TBK 227/1-4 m. uyarınca ayıpsız benzeri ile değişim hakkını kullanmış olup, bu hak davacının yukarıda anılan ve kanundan doğan bir hakkıdır. Elbette durum haklı göstermiyorsa hâkimin satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilmesi olabilir ise de davacının sözleşmeden dönme hakkının kullanılması açıklanan gerekçelerle haklıdır. Kaldı ki aksi düşünülse bile, motorun komple değiştirilmesi ile arızanın giderilebileceği tespit edilmiş olmakla birlikte, aracın fiilen kullanılamadığı süre ve aracın kilometresi ve aracın motorunun en önemli aksamı olması dikkate alındığında aracın ayıpsız benzeri ile değişimi yerine, TBK 227/4 m. uyarınca yine satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verilmesi hakkaniyet gereği doğru olmayacaktır. (Yargıtay 11.HD 2020/5576E. 2022/2961K.sayılı kararı ve bu karara esas BAM kararı)
Bu durum karşısında davaların yığılması şeklinde açılan davadaki ile talebin terditli dava olarak açılan dava olması, davacının asli talebinin araç iadesine yönelik bulunması karşısında HMK m.26 hükmü uyarınca ve talebe bağlılık ilkesi gözetilerek davacının bu yöne ilişkin asli talebi kabul edilmiştir.
b)Objektif dava yığılmasına konu olan diğer talep ise, davacının aracın kullanılamaması nedeniyle “ikame araç bedeline” yönelik olup davanın açıldığı tarih itibariyle yazılı yargılama usulü caridir.
Davacının objektif dava yığılmasına konu olan ikinci davası, ikame araç temin edilememesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazminine ilişkindir. Öncelikle belirtmek gerekir ki dava konusu aracın davalı servislerinde tamiri için belli sürelerin varlığına ihtiyaç olduğu açıktır. Davacı ancak azami süreyi aşan tamir süreleri için alternatif araç veya aracın verilmemesi durumunda dışarıdan kiralama yaptıysa kiralama bedelini teminat olarak talep edebilecektir. Ne var ki bu talebin kabul edilip edilmeyeceği açısından öncelikle mevcut Yargıtay uygulamasının dikkate alınması gerekir.
HMK m.26 hükmü uyarınca taleple bağlılık esas olup davacının dava dilekçesindeki gerek bu alacak kaleminin türü ve gerekse alacak miktarı 2.000,00 TL olarak belirtilmiştir. Davacı vekili yargılama aşamasında 22/04/2022 tarihli ıslah dilekçesini sunarak dava tarihi itibariyle yapılmış olan giderler dışında ve ayrıca dava tarihinden sonra ortaya çıkan giderleri dahi dikkate alarak bu yöne ilişkin miktarı 228.000,00 TL tutarında arttırmış, bu yöne ilişkin kalemi 230.000,00 TL olarak açıklamıştır. Ne var ki “davacının bu dava açıldıktan sonra ve dava tarihinden sonraki dönemde oluşan yeni durum ve olayları, ıslah yoluyla mevcut davaya dahil edebilmesi mümkün değildir.” (Yargıtay HGK 2017/11-81E. 2017/886K.; aynı yönde Yargıtay 11. HD 2018/2099E. 2019/3784K.sayılı kararı) O halde davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 2.000,00 TL dışında aracın servise bırakıldığı 02/06/2018 tarihinden davanın açıldığı 30/08/2018 tarihine kadar aylık 5.000,00 TL’den talebini ileriye sürdüğü, dava tarihi itibariyle ıslah edebileceği miktarın, bir ay ve 28 günlük süre ve aylık 5.000,00 TL dikkate alındığında sadece 9.466,00 TL olduğu açıktır. Bunun dışında dava tarihinden sonraki dönemle ilgili, açıklanan Yargıtay uygulaması gereği ıslah talebinin dikkate alınabilmesi usulün mümkün değildir. Bir başka deyişle ikame araç bedeli dava tarihi itibariyle ve ıslah sonrası en fazla 9.466,00 TL olacaktır. O halde ikame araç bedeli olarak 9.466,00 TL dışındaki rakam Yargıtay uygulaması gereği red ve kabul miktarına dahil edilmeyecek, yargılama giderini de dahil edilmeyecektir. 9.466,00 TL dışındaki miktar yönünden yapılmış bir ıslah yoktur.
İkame araç bedeline konu olan dava değeri bu şekilde tespit edildikten sonra ise hangi kıstasa göre bu bedelin hesaplanması gerektiği, bu noktadaki bilirkişi kurulu raporlarındaki hangi tespite ve neden itibar olunması gerektiği noktasında Yargıtay uygulamasının dikkate alınması zorunludur. Bu konularda farklı ölçüler dikkate alınması mümkün olabilse de Mahkememizce “hukuk güvenliğinin” sağlanması açısından Yargıtay uygulaması dikkate alınmıştır. Buna göre Yargıtay uygulamasına göre “aracın serviste kaldığı süre içinde, makul süre için davacı ikame araç kirası bedeli istemekte haklıdır. Bu yönden de inceleme ve değerlendirme yapılıp bir karar verilmesi gerekir”. (Yargıtay 19. HD 2016/18474E. 2017/2159K.sayılı ilamı) Bu değerlendirme yapılırken ise “(…) bilirkişiden rapor alınarak davaya konu araçtaki tamir bedelinin piyasa rayiç değerlerine göre ne kadar olabileceği, yine araçtaki tamir süresinin ne kadar olacağı ve buna göre yine piyasa rayiçlerine göre aracı kullanamamaktan kaynaklanan zararın tespiti (…) ” (Yargıtay 19. HD 2016/19641E. 2018/4411K.sayılı kararı) gerekir.
Dava dosyasındaki ilk bilirkişi kurulu raporunda bu noktada ayrıntılı bir değerlendirme bulunmadığı halde İTÜ’den akademisyen bilirkişilerden oluşan ikinci bilirkişi kurulunun 04/06/2021 tarihli ve on iki sayfadan ibaret ek raporlarında, davacının davalı servis tarafından verilen ikame araç hizmetinden yararlandığı, bu yararlanmanın on iki gün devam ettiği açıklanmış, yine aynı bilirkişi kurulunun daha önce sunmuş olduğu 26/08/2016 tarihli kök raporlarında ise mevcut arızanın onarılabilir olduğu, raporda açıklanan arıza nedeni, zararın türü, arıza ile ilgili imalat hatası, buna bağlı olarak değişecek kısımlar ile ilgili teknik açıklamalar yapıldıktan sonra aracın on beş günlük onarım süresinin makul sayılabileceği, davacının bu nedenle ikame araç ihtiyaç süresinin ise on beş gün olduğu davacının kendisi için araç kiralaması durumunda ise aylık giydirilmiş toplam bedelin 2.975 TL olduğu, on beş gün ile çarpımı sonucunda ise davacının ekonomik zararının 1.487,50 TL olduğu, teknik bilirkişi kurulu tarafından saptanmıştır. Esasen bu noktada 24/06/2019 tarihli ilk bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu raporda da aracın aylık kira bedelinin 3.000, TL olarak saptandığı, aynı zamanda 26/08/2018 tarihli raporu hazırlayan ilk bilirkişi kurulunun teknik konuda ehil, tecrübe sahibi kişilerden oluştuğu, her iki bilirkişi kurulu raporunun bu açıdan kıyaslandığında birbiriyle neredeyse aynı rakama işaret ettiği, bu suretle aylık araç ikame bedelinin 2.975,00 TL olarak kabulünün kadri maruf bir rakam olduğu Mahkememizce kabul edilmiştir. Böylece araçtaki tamir süresinin ne kadar olacağı ve yine piyasa rayicinin ne olduğu, denetime elverişli şekilde tespit edilmiştir. Bu rakamlara itibar etmeye engel gerekçeli bir itiraz olmadığı gibi 26/08/2020 tarihli ve tümü İTÜ de görevli akademisyen bilirkişilerin denetime elverişli raporları karşısında aksi yönde tespit yapmaya elverişli herhangi bir fiili ya da hukuki bir durum tespit edilmemiştir. Bu hesaplama yöntemi Yargıtay uygulamasına dahi uygundur. Buna göre yukarıda tespit olunan ve ıslah ile yükseltilen ikame araç bedeli toplam olarak 9.466,00TL olarak kabul edilmiş olsa dahi, ancak ve sadece bu yöne ilişkin davacının 1.487,50 TL tutarında ikame araç bedelinin kabul edebileceği sonucuna varılmıştır.
c)Davacının objektif dava yığılmasına konu olan diğer talebi ise dava dilekçesinde açıklanan, ancak harcı yatmadığı için işlemden kaldırılan 15.000,00 TL aksesuar bedeline ilişkindir. Ne var ki bu miktarla ilgili Harçlar Kanunu m.27., m.30. uyarınca gerekli harç eksikliği yargılama aşamasında ve usulüne uygun verilen süreye rağmen giderilmemiştir. Harçlar Kanunu 27., 30. maddeleri uyarınca depo olunması gereken harç miktarının açıkça belirtildiği, bu noktada müteakip duruşmaya kadar süre verildiği, verilen süreye rağmen harç eksikliğinin giderilmediği, bu durumda kanun gereği dosyanın işlemden kalkmış olduğu, işlemden kanunen kalkmış olduğu tarihten itibaren üç aylık süre geçmiş olmasına rağmen harç eksikliğinin giderilmediği, esasen davacı vekilinin bu noktada peşin harç yatırmayacağını açıkça beyan ettiği, bu durumda adı geçen hükümlere atfen HMK m.150 hükmü uyarınca objektif dava yığılmasına konu bu talep yönünden ise davanın açılmamış sayılmasına dair hüküm vermek gerekmiştir.
Davacının aynı dava dilekçesinde birden fazla asli talebini ortaya koyduğu, bu dava türünün 6100 sayılı HMK m.110 hükmü ile Türk hukukunda ilk defa düzenlendiği, davacının dava dilekçesindeki talebinin usul hukuku açısından görünümünün dava yığılması şeklinde olduğu nitelendirilmiştir. “Usul hukuku ilkeleri çerçevesinde değerlendirildiğinde davacı, davalıya karşı birbirinden bağımsız olan birden fazla aslî talebini aynı davada birleştirebilir, yani birden fazla davasını aynı dava dilekçesiyle açabilir. Bir başka anlatımla dava yığılması bir davada aynı taraflar arasında birden fazla talebin ileri sürülmesi, yani aynı taraflar arasında birden fazla talep sonucunun mahkeme önüne çözümlenmesi amacıyla getirilmesidir. Dava yığılmasında görünüşte tek dava var iken gerçekte talep sayısınca dava mevcuttur ve söz konusu bu birden fazla talepler birbirinden bağımsızdır. Taleplerin birbirinden bağımsız olması, diğer deyişle mahkemenin önünde birden çok talep sonucu bulunması nedeniyle mahkemenin her bir talebi ayrı ayrı incelemesi ve her biri için ayrı hüküm kurması gerekir. Bu gereklilik çerçevesinde varılan önemli sonuçlardan biri de kendisini vekâlet ücretinin, her bir talep için ayrı ayrı takdir edilmesi noktasında gösterir. Gerçekten de dava yığılmasında her bir talebin tek başına dava edilme olanağı bulunduğuna göre, her bir talep bakımından da ilgilisi yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir” (KURU, s.1500). (Yargıtay HGK 2014/11-1307E.sayılı 2016/1045K.sayılı kararı) Buna göre HMK öncesi dahi doktrin ve yargısal uygulamada kabul edilen objektif dava yığılmasına konu olan her bir talep ile ilgili ayrı ayrı ve davanın niteliğine göre vekalet ücretleri takdir olunmuştur. Harç ise yine Yargıtay uygulaması gereği toplam değerler dikkate alınarak hesaplanmıştır.
Alınan bilirkişi raporu sonucunda davacının ikame araç bedeli hesaplanmıştır. Zaten yukarıda atıf yapılan Yargıtay kararı dikkate alındığında ıslah talebi tüm miktarlar yönünden red olunsa dahi konu tazminat alacağına ilişkin olacağından AAÜT m.13 uyarınca bu kalem yönünden davalılar lehine davacı lehine hükmolunan vekalet ücretinden fazlası da verilemeyecektir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının asli talebi araç iadesine yönelik olmakla; davaya konu olan … A.Ş. Şirketinden 04.07.2017 tarihinde davacı tarafından alınan 2017 Model, … Marka modelli … Şasi numaralı… plakalı sayılı araç ayıplı olmakla, adı geçen aracın her türlü takyidattan ari olarak davalılara, davacı tarafından iade olunmasına, davaya konu aracın ücretsiz olarak ve misli ile davalılar tarafından değiştirilmesine; bu suretle aracın adı geçen davalılar tarafından misli ile davacıya iade olunmasına, bu noktada tüm masrafların davalılar tarafından karşılanmasına, asli talebe konu ve özellikleri açıklanan aracın temin edilememesi halinde İ.İ.K m.24. hükmünün infaz aşamasında dikkate alınarak gerekli icrai işlemin uygulanmasına, davacının asli talebi kabul olunduğundan dolayı terditli davaya konu olan 556.010,00 TL alacağa ilişkin feri taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davacının, dava konusu aracın kullanılamaması nedeniyle ikame araç bedeli olarak takdir olunan 1.487,50 TL bedelin dava tarihinden itibaren T.C.Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi işletilmek suretiyle davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının ikame araç temin edilememesi nedeniyle uğradığını iddia ettiği fazlaya ilişkin tüm zarar taleplerinin her iki davalı yönünden sübut bulmadığından reddine, davacının dava dilekçesine konu olup 15.000,00 TL bedelli olarak açıklanan aksesuar kalemlerine ilişkin ve işlemden kaldırılan talep yönünden ise üç aylık süre geçmiş olmakla, bu talebe yönelik davanın açılmamış sayılmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
I)1-Davacının asli talebi araç iadesine yönelik olmakla; davaya konu olan … A.Ş. Şirketinden 04.07.2017 tarihinde davacı tarafından alınan 2017 Model, … Marka modelli … Şasi numaralı … plakalı sayılı araç ayıplı olmakla, adı geçen aracın her türlü takyidattan ari olarak davalılara, davacı tarafından iade olunmasına,
Davaya konu aracın ücretsiz olarak ve misli ile davalılar tarafından değiştirilmesine; bu suretle aracın adı geçen davalılar tarafından misli ile davacıya iade olunmasına,
Bu noktada tüm masrafların davalılar tarafından karşılanmasına,
Asli talebe konu ve özellikleri açıklanan aracın temin edilememesi halinde İ.İ.K m.24. hükmünün infaz aşamasında dikkate alınarak gerekli icrai işlemin uygulanmasına,
Davacının asli talebi kabul olunduğundan dolayı terditli davaya konu olan 556.010,00 TL alacağa ilişkin feri taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının, dava konusu aracın kullanılamaması nedeniyle ikame araç bedeli olarak takdir olunan 1.487,50 TL bedelin dava tarihinden itibaren T.C.Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi işletilmek suretiyle davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının ikame araç temin edilememesi nedeniyle uğradığını iddia ettiği fazlaya ilişkin tüm zarar taleplerinin her iki davalı yönünden sübut bulmadığından reddine,
3-Davacının dava dilekçesine konu olup 15.000,00 TL bedelli olarak açıklanan aksesuar kalemlerine ilişkin ve işlemden kaldırılan talep yönünden ise üç aylık süre geçmiş olmakla, bu talebe yönelik davanın açılmamış sayılmasına,
II)1-Kabul edilen araç iadesi talebi için araç fatura değeri 97.284,00 TL ile ikame araç bedeli olan 1.487,50 TL’nin toplamı olan 98.771,5‬ TL üzerinden alınması gereken 6.747,08 TL harcın, peşin alınan 1.741,91 TL harç ile 11.681,18 TL ıslah harcından mahsup edilerek bakiye 6.676,01‬ TL ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından harcanan 6.747,08 TL harç ile 35,90 TL başvuru harcı toplamı 6.782,98‬TL’nin harcın davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
III)1-Davacı tarafından harcanan 595,00 TL tebligat posta masrafı ile 9.000,00 TL bilirkişi ücreti, … 9.Sulh Hukuk Mahkemesinin…D.iş sayılı dosyasından davacı tarafından harcanan 42,00 TL posta ve tebligat ücreti, 600,00 TL bilirkişi ücreti, 59,10 TL peşin harç, 16,50 TL başvuru harcı toplamı 10.312,6‬ TL yargılama giderininden davanın kabul nispetine göre (%81) 8.353,206‬TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-a)Davacının objektif dava yığılmasına konu edilip terditli olarak ileri sürülen davadaki araç iadesi noktasındaki asli talebi kabul olunduğundan faturalı araç değerine konu miktar üzerinden tek olarak takdir edilen 15.803,44 TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Terditli davadaki feri talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar oluşturulduğundan herhangi bir vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Davacının objektif dava yığılmasına konu edilen ikame araç bedeli üzerinden hesaplanan miktar maktu vekalet ücreti altında olmakla ve hükmedilen miktarı geçemeyeceğinden tek olarak takdir edilen 1.487,50 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının objektif dava yığılmasına konu edilen ikame araç bedelinin reddolunan değeri üzerinden takdir edilecek miktar davanın tazminat içerikli olması, AAÜT m.13 hükmü uyarınca davacı lehine hükmedilecek miktarı geçemeyeceğinden ve red sebebi aynı olduğundan davalılar lehine AAÜT gereği ve tek olarak takdir olunan 1.487,50 TL’nin davacıdan tahsili ile tek olarak davalılara verilmesine,
Davacının objektif dava yığılmasına konu edilen aksesuar kalemlerine ilişkin “açılmamış sayılma kararı” her iki davalı yönünden ve aynı nedenle oluşturulduğundan ve duruşmalı ön inceleme icra edildiğinden AAÜT gereği takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tek olarak tahsili ile davalılara verilmesine,
3-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 08/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip