Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/664 E. 2023/839 K. 13.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
ASLİYE 2.TİCARET MAHKEMESİ

DOSYA NO : 2018/664
KARAR NO : 2023/839

DAVA : TAZMİNAT (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/07/2018
KARAR TARİHİ : 13/11/2023

Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında görülen TAZMİNAT davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile … A.Ş. arasında … adresinde bulunan Akaryakıt istasyonuna ilişkin 22.08.2017 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi – Otogaz Sözleşmesi, … adresinde bulunan Akaryakıt ve LPG İstasyonuna ilişkin 10.03.2017 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi ve Otogaz Sözleşmesi imzaladıklarını, müvekkilinin yaklaşık 10 senedir anılan dağıtım şirketinin yetkili bayisi olarak, istasyonlarında her ay yaklaşık 1.000.000 litre akaryakıt ve 200.000 litre otogaz satışı ile ticari hayatına devam ettiğini, müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişkinin akaryakıt ürünleri alışlarının peşin ve 30 günlük alım arasındaki fiyat farkının müvekkile bilgi verilmeden %0,78 den %1,80’e çıkartılmasına yani 2017 yılı ekim ayının sonuna kadar başarılı gittiğini, yaşanan bu fiyat değişikliğinin kendilerine verdiği zararın otomasyon raporlarından da tespit edilece; Hasanoğlan İstasyonunda günlük yaklaşık 10.000 litre (50.000.-TL) civarında olduğu, afişe edilen fiyatın pompa fiyatından %11 iskontolu olduğu için sadece navlun ve POS komisyon maliyeti eklendiğinde dahi müvekkilinin kar edemez duruma geldiğini, oysa tüm akaryakıt bayilik sözleşmelerinde olduğu gibi müvekkilinin karının akaryakıt ve otogaz ürünlerinin alış ve satış fiyatı arasındaki fark olduğunu, müvekkilinin 30 gün vadeli akaryakıt alımlarında uygulanan finans maliyetinin dağıtıcı firma tarafından 2,3 katına çıkarılması sonucu müvekkilinin kar etmesinin mümkün olmadığını, 25.05.2018 ve 04.06.2018 tarihli gönderilen faxlar ile ön ödeme yapılmasına rağmen yakıt ikmalinin yapılmadığını ve bu durumun firmasının mahvına neden olacağını davalıya bildirdiğini, fakat davalı tarafından herhangi bir düzenlemeye gidilmediğini, akaryakıt bayilik sözleşmesinde taraflar arasında yoğun bir güven ilişkisi bulunduğunu, akaryakıt dağıtıcısı için sadakat yükümlülüğünün asli edim yükümlülüğü niteliğinde olduğunu, sözleşmenin, müvekkilinin ekonomik özgürlüğünü ahlaka aykırı bir şekilde sınırlamasının ancak dağıtıcının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmaması ile mümkün olduğunu, sadakat yükümlülüğünün dağıtıcıya bayinin menfaatlerini koruma yükümlülüğü getirdiğini, dağıtıcı firmanın rekabeti engelleyen bu fiyat değişikliğinin yanı sıra yine dağıtıcı firma tarafından “… çıkış fiyatı + % 2” olarak kendilerine uygulanan akaryakıt satış bedeli ile “… çıkış fiyatı + % 5″ olarak kendilerine uygulanan motorin satış bedeli ile kendilerinden çok sonra bayi olan bir firmaya ‘”… çıkış fiyatı-%2” olarak uygulandığını haricen öğrendiklerini, müvekkilinin uzun yıllardır çalıştığı müşterilerinin çalışmayı bırakıp lehine rekabet ortamı yaratılan dava dışı bayi ile çalışmaya başladığını, aylık ortalama 1.000.000 litre motorin satışı yaptıkları göz önüne alındığında bu haksız uygulamanın sadece akaryakıt satışından aylık 200.000.- TL zararları olduğunu, Otogaz satışlarıda dikkate alındığında zararın daha büyük olacağını, PPK.’nın madde 4/k ile lisans sahibinin temel hak ve yükümlülüklerinin sayılırken dağıtıcının eşit davranma yükümlülüğünün açıkça sayıldığını, yine eşit davranma yükümlülüğü ihlalinin hukuka aykırı ve yasak olduğunun 4054 sayılı RKHK (Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşıma, Uyumlu Eylem ve Kararlar) başlıklı 4. maddede de yasaklandığını, tarafların sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında sözleşmenin içeriğini diledikleri gibi belirleyebilmelerinin sınırsız olmadığını, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun M.4/2-E’de rekabeti koruduğunu, bu kapsamda dağıtıcının eşit durumdaki bayilere akaryakıt tedarikinde farklı fiyat belirleyemeyeceğini, hal böyleyken dağıtıcı firmanın kanunen yasak olmasına rağmen eşit davranma yükümlülüğünü ihlal ettiğini, akaryakıt ikmal yükümlülüğünün dağıtıcı firmanın sözleşmeden kaynaklanan en temel yükümlülüğü olmasının yanı sıra, Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği (…) M.33/E kapsamında kanuni bir zorunluluk olduğunu, …’nin 33/e’de bu zorunluluğun açıkça ifade edildiğini, akaryakıt bayilerinin kar elde etmesinin ancak dağıtıcı firmanın asli edim yükümlülüğü olan akaryakıt ikmal yükümlülüğünü yerine getirmesi ile mümkün olduğunu, buna istinaden müvekkili tarafından dağıtıcı firmaya 04-05-06-09-11-14-18 Nisan 2018, 26-28-29 Mayıs tarihlerinde fax yolu ile akaryakıt ve LPG alım taleplerini ilettiklerini, fakat dağıtıcı firma tarafından karşılanmadığını, yine internet üzerinden çalışan sipariş ekranlarının dağıtıcı firma tarafından kapatılarak müvekkilinin motorin temin edemez hale getirildiğini, otomasyon kayıtları ile 12.04.2018 ve 29.05.2018 tarihleri arasında defalarca istasyonun yakıtsız kaldığını, bu durumun yetkili servis tarafından tespit edildiğini, dağıtıcının tedarik yükümlülüğünü ihlal etmesi ve bayiye yeterli ürün göndermemesinin sözleşmeyi feshetmesi için haklı sebep oluşturduğunu (Emal; Yargıtay 19. HD.nin 2010/10565 E., 2011/3728 K., Ve 23.03.2011 S.K), dağıtıcı firmanın tüm bu haksız eylemleri sonucu müvekkilinin sözleşmesinin devamına dair güven kalmadığını ve sözleşmeyle bağlı kalmaları durumunda mahvolacaklarının ortaya çıktığını, bu sebeple sözleşmeyi haklı sebeple feshettiklerini, bu anlattıkları ve re’sen gözetilecek sebeplerle; öncelikle davalının hukuka ve sözleşmeye aykırı davranışları ile müvekkili yönünden akdin devamının olanaksız hale getirmesi, yine müvekkilin ticari mahvına yol açacak şekilde 3. şahıs lehine haksız rekabet ortamı oluşturması nedeniyle ile haklı davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kaymak kaydıyla maruz kaldıkları tüm zararın tespiti ile şimdilik 100.000.-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevabında; Müvekkilinin yurt içinde … markası altında petrol ürünlerinin satış ve dağıtımını bizzat ve sözleşmeli bayiler vasıtasıyla yaptığını, davacılar arasında dava dilekçesinde yazılı sözleşmelerin bulunduğunu, davacı …’in hem sözleşmeler ile taahhüt ettiği tonaj alım taahhütlerine aykırı davrandığını, hem de gerek devir protokolü gerekse bayilik sözleşmeleri ile yüklendiği edimleri yerine getirmediğini, tüm bu sözleşmelere aykırı davranarak hukuka aykırı şekilde haksız ve geçersiz nedenler ile sözleşmeleri süresinden önce feshederek başka bir dağıtım şirketi ile anlaştığını, rakip bir firmanın ürünlerini satmaya başladığını, 30.03.2022 tarihine kadar devam etmesi kararlaştırılan sözleşmeler davacı …’in … 45. Noterliğinin … tarihli … yevmiye nolu (akaryakıt bayilik sözleşmesinin feshi) ve … 45. Noterliğinin … tarihli … yevmiye nolu (otogaz bayilik sözleşmesinin feshi) fesih ihtarnameleri ile sona erdiğini ve davacının başka/rakip bir firmanın mallarının satışma başladığını, müvekkili lehine 10.04.2022 tarihine kadar kira şerhi bulunan istasyonun halen davacı tarafından kullanıldığını, oysa Hasanoğlan’da bulunan ve davacılardan … tarafından işletilen istasyonda sözleşmeye göre 30.03.2022 tarihine kadar (Müvekkil lehine 10.04.2022 tarihine kadar kira şerhi bulunan), yine …’de bulunan ve davacılardan … tarafından işletilen istasyonda da sözleşmeye göre 17.01.2023 tarihine kadar devam edecek iken (müvekkil lehine 10.07.2025 tarihine kadar kira şerhi bulunan) davacılar tarafından haksız ve süresinden önce yapılan fesihler nedeni ile müvekkilinin zarara uğradığını, ayrıca, … adresinde bulunan istasyon ile ilgili olarak; müvekkilinin 15.07.1999 tarihinden itibaren söz konusu istasyonda hak sahibi olduğunu, … 45. Noterliğinin…tarih ve … yevmiye numaralı tek taraflı fesih ihtarnamesi ile; … Gıda Ltd. Şti.’nin İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatını uhdesinde bulundurmasını sağlayan bayilik sözleşmeleri tek taraflı olarak işletici tarafından 05.06.2018 tarihi itibari ile feshedildiğini, davacının işbu haksız fesih ve kötü niyetli davranışı sonrasında … Gıda Ltd. Şti.’nin istasyonda bulunmasının hiçbir yasal dayanağının kalmadığını, … 41. Noterliğinin … tarihli … yevmiye nolu devir sözleşmesi ile davacı tarafından, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin her ne sebeple olursa olsun sona erimesi halinde talepten itibaren azami 5 (beş) gün içinde şirketlerine 500.-TL bedelle devredeceklerinin beyan ve taahhüt edildiğini, davacı tarafından kira sözleşmesi ile elde ettikleri hak sahipliği ve ruhsat devir sözleşmesi ile verilen taahhüt hiçe sayılarak hareket edildiğini ve aslında hiçbir dayanağı kalmayan GSM ruhsatı ile işlem yapılarak EPDK’dan lisanları yeni dağıtım firması adına yayımlatarak faaliyete geçildiğini ve istasyonda fuzuli işgalci olarak haksız kazanç elde ettiklerini, davacıların tüm haksız ve kötü niyetli davranışları ile haksız ve süresinden önce yapılan fesihleri sebebi birçok dava ve icra takibi ikame etiklerini, bunların; … aleyhine, … 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…Esas sayılı dosyası ile meni müdahale, … 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile cezai şart-kâr mahrumiyeti, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti, … 10. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile ipotek takibi dava ve icra takipleri ikame etiklerini, davacılar tarafından, işbu dava ve icra takiplerimizi sürüncemede bırakmak ve haksız fesihlerine ve kötü niyetli davranışlarına ve ayrıca cari hesap borçlarına mazeret yaratmak için işbu haksız ve mesnetsiz davanın ikame edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmeler ile tüm çalışma şartlarının sözleşme serbestisi kuralı ile taraflarca belirlendiğini, taraflar tacir olduğunu ve basiretli tacir olarak hareket etmek yükümlülüğü altında olduklarını, müvekkilinin asla sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmediğini, sözleşmelerin haksız ve geçersiz nedenlerle süresinden önce feshedildiğini fesih öncesinde de yüklü miktarda cari hesap borçları olmasına rağmen hiçbir şekilde müvekkiline ödeme yapılmadığını, davacıların temerrüde düşürülerek ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takipleri başlatıldığını, anlattıkları nedenlerle, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydı ile; öncelikle huzurdaki işbu davada, taraflarınca ikame edilen; … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin…Esas sayılı dosyası, … 14 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası, … 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D. iş sayılı dosyası, … 4 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyası, … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası, … 15 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile ikame edilen davaların ve sonrasında ikame edilmesi muhtemel davaların bekletici mesele yapılmasına, davacılar tarafından yapılan fesihlerin haksız ve mesnetsiz olduğunun kabulü ile haksız feshe mazeret yaratmak amacı ile ikame edilen işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Uyuşmazlık, sözleşmeye ve hukuka aykırılık nedeniyle 3. Kişi lehine haksız rekabet oluşturulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Davacı taraf, davalının hukuka ve sözleşmeye aykırı davranışları ile akdin devamının olanaksız hale getirmesi, yine davacıların ticari mahvına yol açacak şekilde 3. şahıs lehine haksız rekabet ortamı oluşturması nedeniyle maruz kaldıkları tüm zararın tespitini istemektedir.
Davalı taraf ise, sözleşmeler ile taahhüt edilen tonaj alım taahhütlerine aykırı davranıldığı, gerek devir protokol gerekse bayilik sözleşmeleri ile yüklenilen edimlerin yerine getirilmediği, sözleşmelere aykırı davranılarak hukuka aykırı şekilde haksız ve geçersiz nedenler ile sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek başka bir dağıtım şirketi ile anlaşıma yapılarak rakip bir firmanın ürünlerinin satıldığı savunularak davanın reddini istemiştir.
Taraflar arasında İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi – Otogaz Sözleşmesi imzalandığı ve sözleşmelerden kaynaklı ticari ilişki bulunduğu, sözleşmelerin … 45. Noterliğinin … tarihli … yevmiye nolu (akaryakıt bayilik sözleşmesinin feshi) ve … 45. Noterliğinin … tarihli … yevmiye nolu (otogaz bayilik sözleşmesinin feshi) fesih ihtarnameleri ile davacılar tarafından sona erdirildiği hususlarında tartışma bulunmamaktadır.
Çözümlenmesi gereken sorun, davalının hukuka ve sözleşmeye aykırı davranışlarının bulunup bulunmadığı, davalı dağıtım şirketi tarafından sözleşmelerin devamının olanaksız hale getirilerek davacıların ticari mahvına yol açacak şekilde 3. şahıs lehine haksız rekabet ortamı oluşturulup oluşturulmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce alınan 01.06.2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle;
Sözleşmenin 1. Yılında Hasanoğlan istasyonunda davalı tarafından 7.647.711 litre motorin ve katkılı motorin satışı gerçekleştirildiği, bu satışa istinaden sözleşmeler kapsamında davacının 1.612.817,33-TL iskonto prim alacağının hesaplandığı,
Sözleşmenin 2. Yılında Hasanoğlan istasyonunda davalı tarafından 839.227 litre motorin ve katkılı motorin satışı gerçekleştirildiği, bu satışa istinaden sözleşmeler kapsamında davacının 114.695,48.-TL iskonto prim alacağının hesaplandığı,
Sözleşmenin 1. Yılında Yenimahalle istasyonunda davalı tarafından 3.206.286 litre motorin ve katkılı motorin satışı gerçekleştirdiği, bu satışa istinaden sözleşmeler kapsamında davacının 350.758,79.-TL iskonto prim alacağının hesaplandığı,
Sözleşmenin 2. Yılında Yenimahalle istasyonuna davalı tarafından 490.886 litre motorin ve katkılı motorin satışı gerçekleştirildiği, bu satışa istinaden sözleşmeler kapsamında davacının 24.484,83.-TL iskonto prim alacağının hesaplandığı,
Benzin satışında Hasanoğlan istasyonu için belirlenen miktarlar yakalanamadığı için iskonto-prim alacağı oluşmadığı, Yenimahalle istasyonu için benzin satışı ıskonto prim belirlemesinin yapılamadığı,
İcra takip tarihi olan 01.08.2018 tarihi itibarı ile;
Davalılardan … A.Ş.’nin defterine göre davacıya 1.062.945,67 TL (Eğer vadesi gelmemiş senetler dahil edilirse 1.062.945,67 + 1.600.000,00 = 2.662.945,67 TL) borçlu olduğunun kayıtlı olduğu,
… Şti.’nin kendi defterine göre davacıya 4.194.604,28 TL borcu olduğunun kayıtlı olduğu;
Her iki davalının toplam (1.062.945,67 + 4.194.604,28) 5.257.549,955 TL (vadesi gelmemiş senetler dikkate alınırsa 5.257.549,95 + 1.600.000,00) 6.857.549,95 TL borcu bulunduğu,
Davalının her bir bayi ile farklı ekonomik koşullarda sözleşme imzalayabilme hakkının olduğu, bu hususun salt olarak sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasında akdedilen LPG bayilik sözleşmesinin 18 inci maddesi kapsamında davacının aynı bölgede istasyon açılması durumunda zarar talebinde bulunamayacağı, taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin davacının sözleşmeye riayet etmemesi durumunda davalının mal teslimini geçici süreli durdurma hakkının bulunduğu, davacının muhasebe kayıtlarına göre davacının davalıya önemli miktarda borcunun bulunduğu, bu kapsamda davalının ürün satışının durdurma hakkını kullanabileceği, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerden davalının davacıya taraflar arasında akdedilen sözleşmelere uygun ıskonto veya prim uyguladığına ilişkin bir bilgiye ulaşılamadığı, benzin satışında Hasanoğlan istasyonu için belirlenen satış miktarları yakalanamadığı için ıskonto- prim alacağı oluşmadığı, Yenimahalle istasyonunda benzin satışı için ıskonto prim belirlemesinin yapılamadığı bildirilmiştir.
Mahkememizce alınan 29.05.2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle;
Davalı tarafça düzenlenen faturaların davalı taraf yasal defterlerinde yer aldığı, defterlerin yasaların emrettiği şekilde tutulduğu, faturalarla ilgili mali idareye yapılması gereken bildirimlerin süresinde yapıldığı, açılış ve kapanış kayıtlarının kanun öngördüğü süreler içinde yapıldığı, davalı lehine delil olma kuvvetine sahip olduğu, bu dava özelinde dava tarihi itibari ile davalı … A.Ş. (…) firmasına davacı firmaların Toplam (5.252.857,74 TL + 2.336.802,98 TL=) 7.589.660,72 TL borcu bulunduğu tespit edilmiştir. Bu borcun 5.252.857,74 TL’sinin davacı … Şirketi’ne, 2.336.802,98 TL’sinin … Şirketi’ne ait olduğu belirtilmiştir. Yine … firmasının, davalı … firmasında doğmuş ve doğacak olan borçları için Teminat ipoteği olarak 7.000.000.- TL bedelle 1. Derecede % 16 faiz ve FBK süre ile 15.06.2017 tarihli ipotek tesis ettiği tespit edilmiştir. Sektörel açıdan ise, davacı tarafından tek taraflı feshedilen sözleşmelerin fesih koşulları tek tek değerlendirildiğinde haklı fesih koşullarının sektörel olarak oluşmadığı, davalı firma tarafından sözleşmede yazan kâr paylaşım oranlarının prim olarak değil fatura altında iskonto olarak uygulandığı ve bu nedenle davacı tarafın ilave prim talebinin mükerrer olacağı, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun açısından ise, her türlü farklı uygulamanın yasanın 4/2.e maddesi kapsamında hukuka aykırılık oluşturmayacağı, gerek Rekabet Kurulu kararları, gerekse doktrinin de görüşünün bu yönde olduğu, bu bağlamda davacı …’ın ileri sürdüğü “kendisinden sonra bayi olan firmaya daha iyi ticari koşullar verildiği” iddiasının sektörel açıdan olağan kabul edilmesi gerektiği, yasa açısından hukuka aykırılık oluşturmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
İtirazlar üzerine ek rapor istenmiş, verilen 04.02.2023 tarihli ek raporda;
Bu dava özelinde dava tarihi itibari ile davalı … A.Ş. (…) firmasına davacı firmalardan Toplam (4.966.633,80 TL + 2.336.802,98 TL=) 7.303.436,78 TL borcu bulunduğu, bu borcun 2.336.802,98 TL’sinin … Şirketi ‘ne, 4.966.633,80 TL’sinin …Şirketi’ne ait olduğu, mahkemece … ödemediği 3 adet senetten kaynaklı toplam 1.200.000.- TL değerindeki bedeli davalının icra takibine konu ettiğinden mükerrerlik olacağı kabul edilir ise bu durumda 1.200.000.- TL bedel davalının …’den olan alacağı 3.766.633,80.-TL olarak kabulü gerektiği, davalı tarafından davacı tarafa düzenlenen e-faturaların “Temel Fatura” – olarak düzenlenmiş olup fatura muhteviyatında detay bilgi açıklaması ile e-fatura sistemi üzerinden davacı tarafa teslim edildiğine dair davalı tarafından e-fatura … bilgisinin iletildiği, rapor ekinde sunduklarını, her iki tarafta tacir olup e-fatura sisteminde olduklarından faturaların davalı tarafa teslim edildiği … bilgilerinden tespit edildiği bildirilmiştir. Sektörel açıdan ise; Davacı tarafından tek taraflı feshedilen sözleşmelerin fesih gerekçelerinin tek tek değerlendirildiği, buna rağmen haklı fesih koşullarının sektörel olarak oluşmadığı ve bu durumun kök raporda detaylı olarak belirtildiği, tarafların itirazları neticesinde kök rapordaki görüşleri değiştirecek bilgi ve belge sunulmadığı belirtilerek kök rapordaki görüşte ısrar edilmiştir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun açısından ise, her türlü farklı uygulamanın yasanın 4/2.e maddesi kapsamında hukuka aykırılık oluşturmayacağı, gerek Rekabet Kurulu kararları, gerekse doktrinin de görüşünün bu yönde olduğu, bu bağlamda davacı …’ın ileri sürdüğü “kendisinden sonra bayi olan firmaya daha iyi ticari koşullar verildiği” iddiasının sektörel açıdan olağan kabul edilmesi gerektiği, yasa açısından hukuka aykırılık oluşturmadığı yönündeki kök rapordaki görüş tekrarlanarak, görüşlerinde ısrar edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
Ülkemizde akaryakıt sektöründe faaliyet göstermek için lisanslandırma işlemlerinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yapıldığı, sektörün kurum tarafından denetlendiği, temel işleyişin de Petrol Piyasası Mevzuatı hükümlerine göre düzenlendiği bilinmektedir. Dağıtım şirketleri ile bayiler arasında imzalanan sözleşmelerin EPDK ile bir ilgisi olmayıp dağıtım şirketi ile bayi arasındaki ilişkileri düzenlenmektedir.
Bilirkişi raporunda da işaret edildiği üzere, lisanslı istasyon sahipleri ile lisanslı dağıtım şirketleri arasında sözleşme döneminde rekabetçi bir yapıda görüşmeler sürdürüldüğü, sözleşme yenileme döneminde bayilerin birçok dağıtım şirketinden teklif aldıkları, kendilerine en avantajlı ticari koşulları sunan ve marka imajına güvendikleri dağıtım şirketi ile çalışmayı tercih ettikleri, dağıtım şirketlerinin ise; ilgili noktaya yatırım yapıp yeni bir bayilik almak isterken; satış potansiyeli, karlılık, reklam değeri ve yatırım maliyetleri gibi kalemleri göz önünde bulundurdukları, her iki tarafın da hassasiyetleri ticari menfaatler olduğundan bu pazarlık esnasında; beklenen/taahhüt edilen satış, yapılacak/alınacak yatırım ve verilecek/alınacak iskonto kalemleri en çok müzakere edilen konular olduğu, sektörde faaliyet gösteren dağıtım şirketlerinin genel uygulamaları birbirine yakın olmakla birlikte hesaplama metodu veya sözleşme metinleri itibariyle farklılık gösteren dağıtım şirketleri bulunduğu anlaşılmaktadır. Esasen bu durum TTK.nun 18/2.maddesinde ifadesini bulan basiretli bir iş adamı gibi hareket etmenin de bir gereğidir.
Davacıların iddialarında yer alan vade farkı konusunda ise , dağıtım şirketleri için anlaşma şartlarından farklı olarak bayiye ilave vade vermek demek ilave finans ihtiyacının doğması demektir. Dağıtım şirketleri buradaki ilave vade maliyetini güncel piyasa koşulları, piyasanın geleceğiyle ilgili beklentiler, bayinin teminat yapısına göre belirleyerek güncellemektedir. Vade farkı ödeyerek alım yapan bayiler uygulanan vade farkının sabit değil piyasa koşullarına göre değişken olduğunu bilirler veya bilmeleri gerekir. Bilirkişi raporundaki bu görüşe katılmamak mümkün değildir. Ticari hayatta, özellikle ülkemizin bu konuda tamamen dışarıya (ithalata) bağımlı olduğu düşünüldüğünde piyasamız, dış etkenlerin çok yoğun etkisi altındadır. Bu nedenle piyasadaki değişkenliği en iyi bilebilecek durumda olanlar da bu sektörde faaliyet gösterenlerdir. Davacı taraf peşin alımları ile 30 günlük alımları arasındaki vade maliyetinin 2,3 katına çıkarılmasıyla rekabet edemediğini ve iş kaybına uğradığını söylemektedir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmelerde (10.03.2017 Madde 5.3) dağıtım firması (…) tarafından bayiye (…’e) uygulanacak iskontolar peşin esaslı olarak belirlenmiştir. Sözleşmede ‘ŞİRKET, BAYİ’nin kredi kartı veya vadeli yapacağı alımlarda ise, işbu madde kapsamında iskonto veya prim uygulamasını, kredi kartının veya vadenin finansal maliyeti yukarıda belirlenen peşin esaslı iskonto veya prim bedeli oranından düşerek yapacaktır. BAYİ bu durumu peşinen ve geri dönülemez şekilde kabul eder’ denilmektedir. Bilirkişi raporunda da işaret edildiği üzere taraflar arasında akdedilen sözleşmenin peşin anlaşmaya endeksli bir sözleşme olduğu esastır. Vadeli alımlar için finans maliyetlerinin bayiye yansıtılacağı da ayrıca belirtilmiştir. Bu durum basiretli bir tacir olarak hareket ettiği kabul edilen taraflarca kabul edilmiştir. Davacı … firması Haziran 2018’de göndermiş olduğu fesih ihtarnamesinde aylık vade maliyetinin % 0,78’den % 1,80’e çıkarıldığını söylemektedir. Dağıtım şirketleri finansal vade maliyetlerini bayilere göre farklı oranlarda uygulayabilmektedirler. Satış potansiyeli veya karlılığı yüksek olan bayilerde vade maliyetlerinin bir kısmını kendileri karşılarken bazı durumlarda mevcut vade maliyetinin tamamını bayilere yansıtabilirler. Bunun yanında bayilerin teminat yapısı veya ödeme güçleri de alınan vade maliyetlerini etkileyen bir faktördür. Dağıtım şirketlerinin gerçek vade maliyetlerini bilmeleri çok zor olacağından piyasa şartlarını gözden geçirerek değerlendirme yapmak tadırlar. Raporda 2017 yılı Ocak ile 2018 yılı Eylül ayı arasındaki TCMB Ticari Kredi Faiz oranları tablo halinde verilmiştir. 2018 yılının ilk çeyreğinden sonra yıllık vade maliyetlerinin arttığı, davacı … firmasının belirttiği 2017 yılı için aylık % 0,78 vade farkının piyasa şartlarının bir miktar altında olduğu, bu nedenle bilirkişi, davalı … firmasının vade maliyeti konusunda bu dönem için bayisine taviz verdiği görüşündedir. Davalı firmanın daha önceki dönemlerde taviz vermiş olması aynı tavizi devam ettireceği anlamına gelmeyecek olup aylık vade maliyeti oranlarının sürekli değişebileceği tüm bayiler ve dağıtım şirketleri açısından sektörel olarak bilinen bir gerçekliktir. Bu durumun istisnası ise aylık vade maliyetinin sabit kalacağının sözleşmeyle kayıt altına alınmasıdır. Taraflar arasındaki sözleşmede böyle bir ibare mevcut değildir. Bilirkişinin bu tespitlerine katılmamak için bir neden görülmemiştir. Davacı tarafın sözleşmenin tek taraflı feshi için ileri sürdüğü bu sebep kabul edilebilir bulunmamıştır.
Davacı tarafın sözleşmenin tek taraflı feshi için ileri sürdüğü diğer bir neden ise yeni bayiye daha iyi ticari koşullar tanındığı yönündedir. Sektörel bilirkişi, farklı bayilere farklı iskonto oranlarının verilmesinin sektörel açıdan haklı fesih gerekçesi olarak kabul edilmesi halinde sektörde çok karmaşık ve bayilik yapmaya uygun olmayan bir durum ortaya çıkacağı görüşündedir. Bu görüş mahkememizce de kabul edilmiştir. Zira aksi halde dağıtım şirketlerinin değişen durumlara göre ve bayilerin durumlarına göre esnek hareket etmesinin mümkün olmayacağı, basiretli bir iş adamı gibi yeni durumlara uyum sağlamasının çok kısıtlanacağı, belki sektörde bir kaosun meydana gelebileceği öngörülebilir bir durumdur. Davacı tarafın bu durumu dağıtım bayii ile müzakere ederek durumunun iyileştirilmesini talep edebilir. Davacı böyle bir talepte bulunmamış, rahatsız olduğu durumu müzakere dahi etmemiştir. Davacı tarafın sözleşmenin tek taraflı feshi için ileri sürdüğü bu sebep de kabul edilebilir bulunmamıştır.
Davacı tarafın sözleşmenin tek taraflı feshi için ileri sürdüğü diğer bir neden ise ürün ikmali yapılmadığı yönündedir. Bilirkişi raporunun sektörel bilgi kısmında detaylı açıklandığı üzere her bayi için alınan teminat karşılığında dağıtım şirketi tarafından tanımlanan bir limit olup bayiler vadeli alımlar için limitsiz bir alım koşuluna sahip değildir. Bayiler sadece tanımlanan limitle değil limiti olsa bile daha önceki alımlarını vadesinde ödemek şartıyla yeni alımlarını yapabilirler, denilmek suretiyle bu durum örnekle açıklanmıştır. Davacı firmanın daha önce alım yaptığı ürün bedelleriyle ilgili davalı firmaya borcu olduğu mali bilirkişinin incelemeleri ile sabittir. Davalı firmanın riskini büyütmemek için ikmal taleplerini sınırlayabileceği veya tamamen karşılamaz noktaya gelmemesi için durdurabileceği hem sektörel açıdan hem de sözleşmede belirtildiği şekliyle (istasyonlu bayilik sözleşmesi madde 27.1) olağandır. Bu durumu daha fazla açıklamaya gerek duyulmamıştır. Davacı tarafın sözleşmenin tek taraflı feshi için ileri sürdüğü bu sebep de kabul edilebilir bulunmamıştır.
Davacı firmanın iskonto / prim uygulamasıyla ilgili iddiaları yönünden ise; Sektörde genel olarak dağıtım şirketlerinin kendi lehine olduğu için prim modelini seçmeye çalışırken bayilerin fatura altında iskonto modelini tercih ettikleri, buradan hareketle taraflar arasındaki ürün alımları ve sözleşme koşulları incelendiğinde davacı …’in fatura altında iskonto uygulamasıyla çalışma devam ettiği, iskonto oranlarından aylık vade maliyetinin ayrıca kesildiği, aylık vade maliyetinin değişken olarak iskonto tutarından düşülmesinin hem sözleşme şartlarının içeriğine hem de sektörel uygulamalara uygun olduğu, davacı firmaya fatura altında iskonto uygulaması yapıldığı için mükerrer şekilde prim uygulanması yapılmamasının amasının olağan olduğu sektörel bilirkişi tarafından bildirilmiştir. Bu görüşe de itibar etmemek için bir neden görülmediğinden, davacı tarafın sözleşmenin tek taraflı feshi için ileri sürdüğü bu sebep de kabul edilebilir bulunmamıştır.
Davacının temel iddiası olan, davalının haksız rekabet oluşturduğu iddiasına gelince; Haksız rekabet, TTK’nın 54/2. Maddesinde “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar.” olarak tanımlanmış ve hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4/1 maddesinde “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.” denildikten sonra alt bentlerde bu eylemler sınırlı olarak açıklanmıştır. Bu haller şunlardır:
Bu haller, özellikle şunlardır:
a) Mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kâr gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tespit edilmesi,
b) Mal veya hizmet piyasalarının bölüşülmesi ile her türlü piyasa kaynaklarının veya unsurlarının paylaşılması ya da kontrolü,
c) Mal veya hizmetin arz ya da talep miktarının kontrolü veya bunların piyasa dışında belirlenmesi,
d) Rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, kısıtlanması veya piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerin boykot ya da diğer davranışlarla piyasa dışına çıkartılması yahut piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi,
e) Münhasır bayilik hariç olmak üzere, eşit hak, yükümlülük ve edimler için eşit durumdaki kişilere farklı şartların uygulanması,
f) Anlaşmanın niteliği veya ticarî teamüllere aykırı olarak, bir mal veya hizmet ile birlikte diğer mal veya hizmetin satın alınmasının zorunlu kılınması veya aracı teşebbüs durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın ya da hizmetin diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da arz edilen bir mal veya hizmetin tekrar arzına ilişkin şartların ileri sürülmesi.
Yasa metninden anlaşıldığı üzere rekabeti sınırlayıcı olmak şartıyla teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve kararlar yasaktır.
Daha yalın bir anlatımla haksız rekabet; iktisadi rekabetin, dürüstlük kurallarına aykırı olan davranış ve başkaca suretlerle her türlü kötüye kullanılması olarak tanımlanabilir (Poyraz, 2011: 111). Haksız rekabetin özü dürüstlük kuralına aykırılıktır (TBK.nun 57.maddesi). Zira ticari rekabet dürüstçe yapılmalıdır.
Dağıtım şirketi ile bayi arasındaki sözleşme niteliği itibariyle dikey bir anlaşmadır. Dikey anlaşmalar, Rekabet Kurulu’nun “Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği”nde, üretim ve dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki ya da daha fazla teşebbüs arasında belirli bil mal veya hizmetin alımı satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılan anlaşmalardır. Bilirkişi raporunda da işaret edildiği gibi bu şirketler üretim zincirinin aynı seviyesinde faaliyet göstermemektedirler. Davacının iddiası yeni bayiye daha iyi ticari koşullar sağlandığı, bu durumun da haksız rekabet oluşturduğu yönündedir. Davacının iddiasının yasanın yukarıda açıklanan (e) bendine ilişkin olduğu görülmektedir. Değerlendirme de bu çerçevede ve davamızın özelliklerine göre yapılmalıdır. Zira farklılık oluşturan eylem haksız rekabet oluşturmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde “Dağıtıcı firmanın rekabeti engelleyen bu fiyat değişikliğinin yanı sıra yine dağıtıcı firma tarafından ”… çıkış fiyatı + %2” olarak firmamıza uygulanan akaryakıt satış bedeli ile ”… çıkış fiyatı + %5” olarak firmamıza uygulanan motorin satış bedelinin, bizden çok sonra bayi olan ve yeni çalışmaya başladıkları bir firmaya ”… çıkış fiyatı -%2” olarak uygulandığı tarafımızca haricen öğrenilmiştir. (Ek-5: Fatura)” demektedir. Ama bu bayiinin kim olduğunu açıklayamamaktadır. Dava dilekçesi ekinde sunduğu faturaya işaret etmektedir ancak ek belgelerde fatura yoktur, sunulan diğer belgelerden de bu firma anlaşılamamaktadır. Kaldı ki bilirkişinin raporunda verdiği Rekabet Kurulu kararından da her türlü ayrımcılık rekabeti sınırlayıcı değildir. Hakim durumda olmayan satıcı konumundaki bir firmanın alıcılara farklı fiyatlarla ürünleri satmasının rekabet ihlali olarak değerlendirilmesi zordur. Yukarıdaki sektörel açıdan yapılan değerlendirmelerde göz önüne alındığında haksız rekabet koşullarının oluşmadığına kanaat getirilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Davanın REDDİNE,
1-Alınması gerekli 269,85-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.707,75-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 1.437,9‬0-TL harcın karar kesinleştiğinde DAVACIYA İADESİNE,
2-Davalı vekille temsil olunduğundan yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp DAVALIYA VERİLMESİNE,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin KENDİ ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 40,00-TL posta ve tebligat masrafı yargılama giderinin davacıdan tahsili ile DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde ilgili tarafa İADESİNE,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.13/11/2023

KATİP

HAKİM