Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/64 E. 2020/543 K. 18.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/700 Esas
KARAR NO : 2020/557

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/08/2017
KARAR TARİHİ : 25/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili … Şti TPE nezdinde … tescil no ile kayıtlı ”…” marka adının sahibi olduğunu, davalı şirketler … A.Ş ve Tasfiye Halinde … A.Ş davalı tasfiye memuru şahıs …’ ın iştiraki, rızası ve bilgisi ile kusurlu şekilde dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleriyle, kendilerini rekabette haksız şekilde öne geçirerek ve özellikle gerçek dışı ve yanıltıcı açıklamalar yaparak ve karıştırılmaya yol açarak, müvekkili marka adı ve dürüst ve bozulmamış rekabet düzeni aleyhine, aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı şekilde tecavüzde bulunulduğunu, haksız rekabet yarattığı, sözleşme konusu markalar davalı …’ in tasfiye aşamasına geçmesi akabinde ihale usulüyle markalarını satışa çıkarması ve ilgili ihalenin müvekkili üzerinde kalması akabinde satın aldığını, marka devri akabinde 17/07/2017 tarihinde müvekkili tarafından markalarının muhtemel haksız kullanım ve tecavüzlerine ilişkin gerçekleştirilen mutat tarama esnasında davalı … tarafından … adresli resmi internet sitesinde müvekkilinin rızası dışında yazı, resim ve şekil ”…” marka adından haksız şekilde istifade edildiğini, izah edilen nedenlerle manevi tazminat davası ve savcılık şikayeti olmak üzere fazlaya ilişkin haklarımızın saklı kalmak kaydıyla, dava dilekçesi ve deliller üzerinden yapılan inceleme çerçevesinde, tensip ile duruşmasız şekilde davalılar dinlenmeden ve davamızı anlamsız kılacağından dava dilekçemiz henüz davalılara tebliğ edilmeden ve teminata hükmedilmeden … internet sayfası olan … ve … resmi … sayfası olarak ilan edilen… adresinde yer alan web sayfasına haksız rekabet ihtiva eden tüm yanlış ve yanıltıcı beyanlar kaldırılıncaya kadar tedbiren erişimin engellenmesini, davanın kabulü ile davalılar tarafından dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleriyle kendilerini rekabette haksız şekilde öne geçirerek ve özellikle gerçek dışı ve yanıltıcı açıklamalar yaparak ve karıştırılmaya yol açarak müvekkili marka adı ve dürüst ve bozulmamış rekabet düzeni aleyhine aldatıcı ve dürüstlük kurallarına aykırı şekilde gerçekleştirilen haksız rekabetin TTK madde 56/1(a) özel düzenlemesi kapsamında tespitini, haksız rekabet oluşturduğu sabit olan davalı fiillerinin sona erdirilmesi için menini, haksız rekabetin gerçekleşmeden önceki durumuna iadesi için önceki dürüst ve bozulmamış rekabet düzeninin yeniden tesisini, bu kapsamda haksız rekabet durumu oluşan tüm resim, ilan, baskı vb.nin ortadan kaldırılmasını, davalıların yanlış ve yanıltıcı beyanlarının kaldırılarak aynı yolla düzeltilmesini, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan iletişim vasıtalarına ve internet sayfalarına erişimin engellenmesini, HMK 07 kapsamında bu aşamada 10.000-TL zarar ve haksız rekabet sonucunda davalılar tarafından elde edilen menfaatin TTK madde 56/1 c.2 özel düzenlemesi kapsamında sayın mahkeme tarafından atanacak uzman sektör bilirkişilerce hesaplanmasını, davalılardan müteselsilen tazminini, gideri davalılardan alınmak üzere hükmün kesinleşmesi akabinde ilan edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsilini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş, davalı vekilleri yasal süre içinde cevap dilekçesi sunmuşlardır.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı vekilince sayın mahkemede ikame edilen dava, marka hakkına dayalı istemlere ilişkin olduğunu, marka hakkının ihlal edildiği iddiasıyla uğranan zararın tazmininin talep edildiğini, marka hakkına dayalı istemler ile ikame edilen iş bu dava 6769 sayılı kanun uyarınca Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’ nin görev alanına girdiğini, bu itibarla davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddi gerektiğini, 29/03/2017 tarihinde ürün tedarik sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket ile diğer davalı … iş bu sözleşmenin amacı kapsamında, sözleşmenin fesih tarihi olan 19/07/2017 tarihine kadar yaklaşık dört ay işbirliği yürütüldüğünü, …’ e ait … markası ile müvekkili şirkete ait … markasının işbu sözleşme çerçevesinde iş birliği içerisinde olduğu çeşitli platformlardan tüketicilere duyurulduğunu, … tarafından da iş birliğinin tanıtımına yönelik pazarlama çalışmaları yapıldığını, müvekkili şirket ile diğer davalı … arasında 29/03/2017 tarihinde akdedilen ürün tedarik sözleşmesi kapsamında oluşturulan içerikler olduğunu, işbu içeriklerin davacı şirketin ticari itibarından yararlanmak veya davacı şirketin ticari itibarını zedelemek saikiyle oluşturulduğunu ifade etmenin kabul edilemez nitelikte olduğunu, müvekkili şirket tarafından internet ortamına yüklenen içeriklerin tümü fesih bildirimini takiben iş birliğinin sonra ermesinin doğal sonucu olarak müvekkili şirketin yetki alanı dahilinde olan tüm internet bağlantıları üzerinden kaldırıldığını, müvekkili şirketin yetki alanı dahilinde olmayan içeriklerin müvekkili şirket tarafından kaldırılmasının mümkün olmadığını, e-ticaret sektörünün önde glene firması olan müvekkili şirketin davacı şirket ile yürütmeye çalıştığı hoşgörü ve iyiniyet çerçevesindeki işbirliği hiçe sayılarak haksız ve mesnetsiz olarak ikame edilen davanın reddi gerektiğini, yargılama gideri ve ücret-i vekaletin de davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Tasfiye Halinde … vekili cevap dilekçesinde özetle, tescilli bir markadan kaynaklanan haklara tecavüz edilmesi nedeniyle açılan tecavüzün ref’i, men-i ve yaratılan haksız rekabet sonucu uğranılan zararların tazmini davalarına bakmakla görevli olan mahkeme özel ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğundan davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkil şirket ve diğer davalı şirket arasından markaların kullanıma ilişkin akdedilmiş herhangi bir sözleşme olmadığını, ürün tedarik sözleşmesinde görüldüğü üzere “…” markasının kullanılması konusunda diğer davalı şirkete herhangi bir şekilde lisans hakkı veya izin verilmediğini, ne markanın davacı şirkete devrinden önce ne de devirden sonra sözleşmeye konu markaların kullanımı konusunda diğer davalı şirkete ya da başka herhangi bir üçüncü kişiye markaların kullanılması konusunda bir izin verilmediğin diğer davalı şirket ile müvekkili şirket arasında bir Ürün Tedarik Sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmede de marka hakkının kullanılacağına dair olarak diğer davalı şirkete bir izin verilmediğini, bu nedenle marka hakkına tecavüz edildiği gerekçesiyle haksız ve mesnetsiz iddialar ile açılan huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla, huzurdaki dava tescilli bir markaya yapılan tecavüzün ve markaya tecavüz sonucu yaratılan haksız rekabetin önlenmesi ve durdurulması ile yaratılan haksız rekabet sonucu uğranılan maddi zararın tazmini talepleriyle açıldığından, görevli mahkeme ihtisas mahkemesi olan Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu nedenle esasa girilmeksizin davanın görev yönünden reddine karar verilmesini, yukarıda açıkladığımız üzere, Müvekkil Şirket tarafından herhangi bir şekilde davacı şirkete ait marka haklarına tecavüz edilmediğinden ve haksız rekabet yaratılmadığından davanın Müvekkil Şirket yönünden esastan reddini, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, tescilli bir markadan kaynaklanan haklara tecavüz edilmesi nedeniyle açılan tecavüzün ref’i, men-i ve yaratılan haksız rekabet sonucu uğranılan zararların tazmini davalarına bakmakla görevli olan mahkeme özel ihtisas mahkemesi olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğundan davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili tasfiye memuru olduğu davalı Tasfiye Halinde … A.Ş. tasfiye sürecinde “…” markasını ve alan adlarını ihale yolu ile satışa çıkardığını, ihale süreci son derece basit bir şekilde yapıldığını, ihaleye en yüksek teklifin davacı Şirket tarafından verilmesi sebebiyle, ihale şartnamesine uygun olarak taraflar arasında 06.07.2017 tarihinde Marka ve İnternet Alan Adı Devir Sözleşmesi (“Sözleşme”) akdedildiğini, ve Sözleşme’ye konu markalar ile alan adları davacı şirkete her türlü hukuki ayıptan ari olarak devir edildiğini, müvekkilin tasfiye memuru olduğu davalı şirket ve diğer davalı şirket arasında markaların kullanıma ilişkin akdedilmiş herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacı tarafından tespit edildiği iddia edilen kullanımlar, arşiv kayıtlarına ilişkin kullanımlar olduğunu, ne markanın davacı şirkete devrinden önce ne de devirden sonra Sözleşme’ye konu markaların kullanımı konusunda diğer davalı şirkete ya da başka herhangi bir üçüncü kişiye markaların kullanılması konusunda bir izin verilmediğini, diğer davalı şirket ile müvekkili tasfiye memuru olduğu davalı şirket arasında bir ürün tedarik sözleşmesi akdedildiğini, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla; huzurdaki dava tescilli bir markaya yapılan tecavüzün ve markaya tecavüz sonucu yaratılan haksız rekabetin önlenmesi ve durdurulması ile yaratılan haksız rekabet sonucu uğranılan maddi zararın tazmini talepleriyle açıldığından, görevli mahkeme ihtisas mahkemesi olan Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu nedenle esasa girilmeksizin davanın görev yönünden reddine karar verilmesini, tasfiye memuru olan müvekkile husumet izafe edilemeyeceğinden davanın müvekkili yönünden husumet nedeniyle reddini, yukarıda açıklanan müvekkilin tasfiye memuru olduğu davalı şirket tarafından herhangi bir şekilde davacı şirkete ait marka haklarına tecavüz edilmediğinden ve haksız rekabet yaratılmadığından davanın esastan reddini, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini savunmuştur.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
TPE kayıtları, 06/07/2017 tarihli Marka ve İnternet Alan Adı Devir Sözleşmesi, mail yazışmaları, internet sayfası ekran görüntüleri, … 25. Noterliğinin ….tarh ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile tebliğ şerhleri, … 60. Noterliğinin … tarh ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, sair reklam ilanları, 29/03/2017 tarihli Ürün Tedarik Sözleşmesi, … 48. Noterliğinin…tarh ve … yevmiye numaralı fesih ihtarnamesi, Google arama sonuçları ve arşiv kayıtları celp edilmiş incelenmiştir.
Yazılım ve Geliştirme Uzmanı …, Bilgisayar Mühendisi … ve Sektör Bilirkişisi …’ ten oluşan bilirkişi kurulu tarafından mahkememize sunulan 17/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davalılardan … A.Ş’ ne ait … internet sitesinde davacının devraldığı … isim ve markasının teknik açıdan haksız şekilde kullanılmadığı, davacı iddiasını konu kullanılan marka devrinden 06/07/2017 tarihinden önceki kayıtların hem davacı sitesinde hem de davalı sitesinde hem de bu iş birliğini ele alan durumun çeşitli haber ve internet sitelerinde yer aldığı ve yayınlandığı, 06/07/2017 tarihinden önceki kayıtların davalıların kayıtların silinmesi yönünde yetki ve imkanlarının bulunmadığı, davalı… A.Ş’ nin google arama motorunda … markasını … adlı siteye ve … sayfasında yönlendirip yönlendirmediğinin tespit edilemeyeceği ve geçmiş veyahut silinen … video kayıtlarının tespitinin mümkün olmadığı bunun ancak google (…) site yönetimine sorularak bilinebileceği, marka devir tarihi olan 06/07/2017 tarihinden sonra herhangi bir içerik tespitinin yapılmadığı, davalıların dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile karıştırılmaya yol açacak eylemlerde bulunmadıkları karşılıklı olarak marka devrinden öncede özellikle 11 Nisan 2017 – 14 Nisan 2017 tarihleri arasında … sitesi üzerinde satış kampanyası sağlanmıştır. Bununla ilgili olarak davalı ve davacı yararına olan tanıtım ve reklamcılık karşılıklı olarak sağlandığı tespit edilmiştir. Yukarıda olaylar ve durumlar çerçevesinde ilgili dava dosyası ayrıntılı olarak incelenmiş gerekli tespitler elde edilip teknik değerlendirmeler sağlanmıştır….” şeklinde mütalaa edilmiştir.
Dava, haksız rekabetten kaynaklı hukuka aykırılığın tespiti, ortadan kaldırılması, önlenmesi, haksız rekabetin nedeniyle yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesi ve bu hususların ilanı ile haksız rekabetten kaynaklanan zararın tazmini istemlerine ilişkindir.
6102 sayılı TTK. 54. Maddesinin 1. Fıkrasında haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin amacı, “… Bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması…” olarak ifade edilmiştir.
Kanun koyucu, amacı bu şekilde belirtmekten başka “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar”ın haksız ve hukuka aykırı olduğunu kabul ederek temel ilkeleri ortaya koymuştur. (TTK. m.54/2)
Haksız rekabete hakim olan ilkeler doktrinde şu şekilde ifade edilmiştir:
1-Tarafların rakip olma zorunluluğunun bulunmaması.
2-Aldatıcı hareket veya dürüstlük kuralına aykırı bir davranışın mevcut olması.
3-Failin yarar sağlamasının şart olmaması.
4-Failin kusurunun aranmaması.
5-Zarar görme şartının bulunmaması. (Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar – AYHAN/ÖZDAMAR/ÇAĞLAR, Ankara – 2015, s.375-378)
Kanun koyucunun sadece rakipler arasındaki haksız rekabeti değil, genel olarak haksız rekabeti önlemeyi hedeflediği TTK.’nin 54/1 fıkrasında belirtilen üçlü koruma prensibinin kabulü ile açıkça anlaşılmaktadır.
“Medeni Kanunun 2. Maddesinde belirtilen herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu yönündeki tüm özel hukuk ilişkilerinde uygulama alanı bulunan genel hüküm uyarınca bir ticari işletmeye, şirkete yönelik yapılan eylemlerin haksız rekabet oluşturması için bu eylemleri yapanların tacir olmaları veya haksız rekabetin maruz kalan şahıs, şirket veya işletme ile aynı konularda iştigal etmeleri gerekmemektedir. Haksız eylemin özel bir türü olan haksız rekabeti oluşturan eylemin kim tarafından, hangi şekilde, hangi yolla meydana getirmiş olduğunu, bu eylemin subutu açısından bir önemi bulunmayıp yapılan eylemin haksız olarak bir ticari işletmeye, ticari faaliyete zarar verip vermediği, güven içinde devam etmesi, işlemesi gerekli ticari rekabet ortamını bozup bozmadığı hususu üzerinde durulmalıdır. (Yargıtay 11. HD 21/02/2010 tarih, 2008/9072 Esas, 2010/591 Karar sayılı ilamı)
Dürüstlük kuralı haksız rekabetin tanınmasında belirleyici olmaktadır. Hukuku uygun ve bozulmamış rekabet ortamında (ortamın her zaman piyasa olması şart değildir) tüm katılanlar, piyasanın tüm aktörlerinin dürüstlük kurallarına göre hareket edeceğine güvenir ve güvenmek hakkına sahiptir. Dürüstlük kuralını ihlal eden, bu güvene aykırı hareket etmiş olur; bu da haksız rekabet oluşturur.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı … Ltd. Şti. TPE nezdinde … tescil numarasında kayıtlı “…” marka adının sahibi; Davalı … A.Ş. ise … markasının ve “…” internet alan adının sahibi; davalı Tasfiye Halinde … A.Ş. markalarının ihale usulü ile satışı sürecinden önce “…” markasının önceki sahibi, diğer davalı … tasfiye sürecine giren … şirketinin tasfiye memurluğu görevini üstlenmiştir. Davalı Tasfiye Halinde … Ticaret A.Ş.’ nin tasfiye sürecine girmesiyle birlikte ihale usulüyle markalarını satışa çıkardığı, ihale sonucunda markaların davacı şirket tarafından satın alındığı, davalı Tasfiye Halinde … A.Ş ve tasfiye memuru diğer davalı … ile davacı …Ticaret Ltd. Şti. arasında 06/07/2017 tarihinde “… adı dahil” marka ve internet alan adlarının davacı şirkete devredilmesine ilişkin sözleşme imzalandığı, akabinde davacı şirketin TPE nezdinde gerekli yasal başvuruları yaparak devre konu markaların tescilini sağladığı belirlenmiştir. Davacı şirket “…” markasının ve marka adının kullanılmasına yönelik tüm hakların davalı … şirketi tarafından gerçekleştirilen ihale sonucunda devraldığını, ancak davalıların ihale sürecinden önce aralarındaki anlaşmayı ihale sonrasında da devam ettirerek “…” marka adının davalı …!in … markası altında ve resmi internet sitesinde kullanarak haksız rekabet oluşturan davranışlar içerisine girdiklerini, ihale sürecinde davalı … şirketinin de yer aldığını ancak ihaleyi kendilerinin kazandığını, marka adını kullanma hakları kendilerinde olmasına rağmen davalıların işbirliği içerisinde hareket ederek haksız rekabet oluşturan özellikle dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile rekabet ortamını bozdukları ve zarara uğratıldığını iddia etmekte; delil olarak yayın tarihleri belli olmayan arşiv kayıtlarını içeren internet sayfası ekran görüntüleri ve içeriği tespit edilemeyen … çevrimiçi portal alanında yer alan reklam videosu linklerine dayanmaktadır. Davalı Tasfiye Halinde …Ticaret A.Ş. diğer davalı … şirket ile arasında markaların kullanıma ilişkin akdedilmiş herhangi bir sözleşme olmadığını, ne markanın davacı şirkete devrinden önce ne de devirden sonra sözleşmeye konu markaların kullanımı konusunda diğer davalı şirkete ya da başka herhangi bir üçüncü kişiye markaların kullanılması konusunda bir izin verilmediğini, diğer davalı şirket ile arasında “Ürün Tedarik Sözleşmesi” akdedildiğini, ürün tedarik sözleşmesinde görüldüğü üzere “…” markasının kullanılması konusunda diğer davalı şirkete herhangi bir şekilde lisans hakkı veya izin verilmediğini, zaten bu sözleşmenin ihale sürecinden önce son ürün tedarikinin 2017 yılı Mayıs ayında yapılarak fiilen sona erdiğini, haksız rekabete konu davranış bulunmadığını davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Hizmetleri A.Ş. diğer davalı … ile arasında 29/03/2017 tarihli Ürün Tedarik Sözleşmesi olduğunu, sonrasında bu sözleşmesinin noter kanalıyla feshedildiğini ve tüm içieriklerin siteden kaldırıldığını, arşiv kayıtlarına yönelik işlem yapma ya da silme yetkilerinini olmadığını, marka adının dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması ve haksız kazanç sağlanmasına ilişkin bir durumun bulunmadığını savunmuş, davanın reddini istemiştir.
Uyuşmazlığın temeli, “…” marka adının davalı … şirketinin… adlı internet sitesinde ve … çevrimiçi portalında dürüstlük kuralına aykırı şekilde açıklamalar ve reklamları yapılarak rekabet ortamının bozulup bozulmadığı ve haksız rekabet koşullarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın halli için dosya, alanında uzman olan bilirkişilerden oluşan kurula tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu 17/12/2018 tarihinde raporunu dosyaya sunmuştur. Bilirkişi heyeti tarafından internet siteleri, alan adları, “…” marka adına yönelik internet arşiv kayıtları üzerinde yapılan inceleme soncunda 2017 yılı Nisan ayında … adlı internet sitesinde kampanya bazında satış amaçlı yayın yapıldığının tespit edildiği, ancak güncel sorgulamalarda hali hazırda böyle bir içeriğin yer almadığının belirlendiği, 01/01/2017 – 06/07/2017 tarih aralığı tarandığında 20 Nisan tarihinde bir haber içeriğinin tespit edildiği ancak … sitesinde bu içeriğin bulunamadığının belirlendiği, google arşiv kayıtlarına gelince güncelliğini yitirmiş ve geçmişten kalan içeriklerden … sitesinin teknik olarak sorumlu tutulamayacağı, zira bu içeriklerin kaldırılması ya da silinmesinde davalının müdahale yetkisinin bulunmadığı, bu içeriklerin ancak davacı şirketin “…” adının kaldırılmasına yönelik yasal başvuruları yaparak google şirketinden isteyebileceği, bu halde arşiv kayıtlarının davacı şirketin prosedürü işleterek yayından kaldırabileceği, davalı şirketlerin arşiv kayıtlarının açıklanan nedenlerle teknik olarak silmesinin mümkün olmadığı, … adlı internet sitesinde arşiv taraması çalışması yapıldığında 06/07/2017 tarihinden sonra ve halen “…” ibareli bir içeriğe rastlanılmadığı, … sitesine reklam yönlendirmesinin tespit edilemediği, davacının dava dilekçesinde gösterdiği linkin ….com sitesinde içerik olarak tespit edilemediğini, geçmiş yahut silinen içeriklerinin video kayıtlarının tespitinin de mümkün olmadığını, ancak … sitesindeki arşiv kayıtlarının ancak google şirketi site yönetimine sorularak detaylı bilgi alınabileceğini, sonuç olarak … adlı internet sitesinde “…” isim ve markasının haksız şekilde kullanımının söz konusu olmadığı, 06/07/2017 tarihinden önceki kaydın davalıların yetkileri dahilinde silinme ya da kaldırma imkanının bulunmadığı, dürüstlük kuralına aykırı reklam veya satış yöntemleri ile karıştırılmaya neden olacak eylemlerin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapora esas itibariyle itiraz olmamakla birlikte davacı vekili Google şirketlerinden müzekkere ile … içeriklerinin sorulmasını talep etmiştir. Öncelikle, 2017 yılı Nisan Ayı içinde henüz davacı şirkete marka adlarının ve internet alan adlarının devredilmediği dönemde, davalı şirketler arasında ürün tedarik sözleşmesi kapsamında satış kampanyalarının yürütüldüğü, ancak hem bu sözleşme içeriğinde marka adının kullanılmasına ilişkin bir sözleşme hükmü bulunmaması hem de 2017 yılı mayıs ayı içinde son ürün satışının … sitesi üzerinden yapılarak fiilen bitmesi nedeniyle marka adının haksız kullanımından bahsedilmesi mümkün değildir. Zira, davacı şirket 2017 yılı Temmuz ayında marka ve internet alan adlarının haklarının sözleşme ile devralmıştır. Henüz marka ve internet alan adının sahibi olmadığı dönemde, yani 2017 Nisan ayı içerisinde davalıların haksız rekabette bulunduklarını ileri sürmesi ve hak iddia etmesi mümkün değildir. Bir an için aksi düşünüldüğünde, yukarıda vurgulandığı üzere davalı şirketler arasında marka adının ve internet alan adlarının kullanılmasına yönelik bir lisans sözleşmesi yoktur. … içeriklerine yönelik Google şirketine müzekkere yazılması taleplerine gelince, eksik tahkikata sebebiyet vermemek için Adalet Bakanlığı vasıtasıyla gerekli yazışmalar yapılmış, ancak cevap alınamamıştır. Davacı Google şirketine 1965 ve 1970 tarihli Lahey Sözleşmelerine göre yeniden uluslararası istinabe talep etmiş ise de; blindiği üzere 1965 tarihli Lahey Sözleşmesinin sözleşmeye taraf ülkeler arasında hukuki ve ticari konularda adli ve gayriadli belgelerin tebliğine ilişkin hükümler içerdiği, yani 1965 tarihli Lahey Sözleşmesinin bütünüyle tebligat usulü ve devletler arasında yeksenak tebligat uygulaması getirdiği, yabancı devletlerden bilgi veya belge teminine yönelik bir uluslararası sözleşme olmadığı, 1970 tarihli Lahey Sözleşmesi ise hukuki ve ticari konularda yabancı ülkelerden delil elde etmeye yönelik bir sözleşme olmakla birlikte, … içeriklerine ilişkin müzekkere yazılması talep edilen İrlanda ülkesinin 1970 tarihli Lahey sözleşmesine taraf bir ülke olmadığı, diğer müzekkere yazılması talep edilen Amerika Birleşik Devletlerinin ise 1970 tarihli Lahey Sözleşmesinin temeli olan 1954 tarihli Lahey Sözleşmesine taraf olmadığı ve ülkemiz ile arasında ikili anlaşma bulunmadığından bu ülkelerden müzekkere ile bilgi ve belge temin edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının “…” marka ve internet alan adlarına sahip olduğu 2017 yılı Temmuz ayından sonra, davalıların … ya da yönlendirdikleri başka bir sitede davacı şirketin zararına olarak birlikte hareket suretiyle bahsi geçen marka adını hiçbir şekilde kullanmadıkları, marka devrinden önce 2017 yılı Nisan ayında davalı şirketler arasındaki ürün tedarik sözleşmesinin davacı şirketin o tarih itibariyle marka ve internet alan adları hakkına sahip olmadığından haksız rekabet iddialarını ileri süremeyeceği, arşiv kayıtlarında yer alan internet sayfası haberlerinin davalı şirketler tarafından kaldırılmasının mümkün olmadığı, bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere arşiv kayıtlarının silinmesinin ancak marka hakkına sahip olan davacı şirket tarafından Google şirketine başvurularak yerine getirilebileceği, … sayfasına yönlendirmenin bilirkişi raporunda tespit edilmediği, geçmiş ya da silinen içeriklere ulaşmanın da mümkün olmadığı, bu yüzden davacı şirket tarafından … portalında verilen linkin sayfa içeriğinden muhtemelen silinmesi nedeniyle erişim sağlanamadığı, arşiv kaydı olup olmadığına ilişkin … link içeriğine yönelik Google şirketlerinin merkezleri olan İrlanda ve ABD ülkelerine yazılacak uluslararası istinabeden 1965 ve 1970 tarihli Lahey sözleşmeleri kapsamında sonuç alınmayacağı birlikte gözetildiğinde ve tüm dosya kapsamı birlikte; davalıların birlikte hareket ederek dürüstlük kuralına aykırı olarak açıklamalarda bulunmadıkları gibi adı geçen marka adına ilişkin reklam yöntemlerini kendi sitelerinde kullanmadıkları, “…” marka adına yönelik karıştırılmaya yol açacak ve haksız rekabet teşkil edecek eylemleri de bulunmadığından davacı tarafından ispatlanmayan davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 170,78 TL’nin mahsubu ile fazladan alınan 116,38 TL harcın talep ve istek halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar yargılama sırasında kendilerini birer vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan (24/11/2020 tarihinde 2021 yılı AAÜT Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir.) AAÜT’nin 3/2., 13/1. maddeleri uyarınca ret sebebi ortak olan davalılar hakkında tek vekalet ücretine hükmedilmesi ve maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 4.080,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.25/11/2020

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)