Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/624 E. 2021/321 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/624
KARAR NO : 2021/321

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 11/07/2018
KARAR TARİHİ : 20/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …Tic. A.Ş.’nin müvekkiline olan cari hesap borcuna mahsuben keşidecisi müflis … Tic. A.Ş. olan 8 adet çek verdiğini, dava dışı şirketin çeklerin vadelerinde ödenemeyeceğini bildirdiğini ve sonrasında çeklerin vadelerinin keşidecisi olan müflis şirket tarafından paraflanmak suretiyle uzatıldığını, müflis şirket tarafından çeklere mahsuben 384.742,02 TL ödeme yapıldıktan sonra kalan çek bedellerinin vadelerinde ödenmemesi üzerine karşılıksız kalan müvekkili tarafından çeklerin dava dışı şirkete iade edilerek müvekkilinin dava dışı şirketten olan cari hesap alacağına ilişkin olarak taraflar arasında borç tasfiyesi ve alacağın temliki sözleşmesi tanzim edildiğini, bu sözleşme kapsamında dava dışı şirketin müflis şirketten olan 1.752.679,57 TL’lik alacağını müvekkili şirkete temlik ettiğini, dava dışı şirketin müflis şirketten olan alacağının dayanağının dosyaya sunulan fatura ve irsaliyeler olduğunu, temlik konusu alacağın gerçek olduğunun 12.02.2013 tarihli YMM denetim raporları ile sabit olduğunu, dava dışı şirketin müflis şirket aleyhine … 12. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyası üzerinden başlattığı icra takibine konu alacağın da temlik miktarı içerisinde yer aldığını ve bu alacağın haricen tahsil edildiğini, müvekkilinin temlik sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacağının 1.225.604,16 TL olduğunu, müvekkilinin müflis şirketten iflas tarihi itibariyle olan 1.225.604,16 TL ana para ve 809.485,91 TL işlemiş faiz olmak üzere 2.035.090,07 TL toplam alacağının kaydı için dayanak belgeleri ile birlikte iflas müdürlüğüne başvurduğunu ancak bu talebinin iflas müdürlüğü tarafından alacağın yasal takibe konu edilmediği ve üzerinden geçen süre ile miktarı nedeniyle ispatının gerektiği gerekçesi ile reddedildiğini beyan ve iddia ederek müvekkilinin 2.035.090,07 TL alacağının iflas masasına kaydını talep etmiştir.
Davalı şirketi temsilen iflas müdürlüğüne yapılan tebligata rağmen cevap sunulmamış olup davayı inkar eden konumdadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık akdi ilişkinin varlığının davalı tarafından kayden ve fiilen benimsenip benimsenmediği, takibe esas olan faturaların taraf şirketlerinin ve dava dışı temlik eden … San Tic A.Ş 2010-2011-2012-2013-2014-2015-2016-2017-2018 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarında mevcut olup olmadığı, ne şekilde mevcut olduğu, davalı şirketin süresi içinde faturaya itirazının bulunup bulunmadığı, bu faturaların içeriğinin davacının iddia etmiş olduğu sözleşmeye ve somutlaştırılan delillere göre sektörel açıdan uyumlu olup olmadığı, ne şekilde uyumlu olduğu, takibe dayanak faturaların yukarıda açıklandığı üzere kabul edilip edilmediği, iade olup olmadığı, hangisinin iade olduğu, faturaların deftere kaydı var ise iadenin süresi içinde yapılıp yapılmadığı, buna göre davacının kayıt ve kabul talebinin kabul edilebilir olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, davacının temlik aldığı icra dosya borcunun haricen tahsille ödenmiş olması karşısında davacı şirketin bakiye alacak miktarı ile ilgili olmak üzere ve dava dilekçesi ekindeki fatura ile borç tasfiyesi ve temlik sözleşmesi uyarınca kayıt kabul davası açtığı, dava dilekçesinde belirtilen … 12.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasına istinaden icra takip konusu alacak miktarı temlik miktarı içinde olmakla birlikte temlik aldığı dava dışı icra dosya borcunu haricen tahsil etmiş olduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki dava İİK m.235 ve devamından kaynaklanan, uygulamada kayıt kabul davası olarak nitelendirilen ve kanunda ise sıra cetveline itiraz olarak belirtilen, tahsili amaçlamayan, sadece iflas masasına kayıt yapılmasını amaçlayan bir davadır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu gibi iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması amacıyla mahkememiz tarafından öncelikle … Asliye Hukuk (Asliye Ticaret) Mahkemesine istibane yazılmak suretiyle davacıya ait ticari kayıt ve defterlerin incelendiği, bu inceleme sonrasında gerek hazırlanan bu rapor içeriği gerek müflis davacı şirketin ve gerekse davacıya alacağı temlik eden dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenmesi noktasında mahkememizce atanan bilirkişi kurulu marifetiyle inceleme yapılmıştır.
Bilirkişi kurulu 02/11/2020 tarihli raporunda dava dışı … A.Ş.’ne ait ticari defter tasdiklerinin 2013 yılı defterlerinin iflas müdürlüğüne kapanış tasdiki süresinden önce 06/12/2013 tarihinde teslim edilmiş olduğu da gözetilerek zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırıldığı, ticari defterlerin V.U.K.’nun kayıt nizamı ile ilgili hükümleri uyarınca tek düzen hesap planı ile muhasebe usul ve esaslarına uygun olarak tutulduğunun tespit edildiği, davacı şirkete ait ticari defterler üzerinde talimat yolu ile yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacı şirketin usulüne uygun tutulmuş olan ticari defterlerinde dava dışı …’dan cari hesaptan dolayı 1.595.022,48 TL’lik alacaklı gözüktüğü, davacı şirket defterlerinin cari hesap borcu alacağı yönünden temlik sözleşmesi içeriği ile uyumlu olduğu, dava dışı …’ne ait ticari defterler üzerinde dava dışı şirketin usulüne uygun tutulmuş olan ticari defterlerinde davacı …’ya cari hesaptan dolayı 2.185.676,44 TL borçlu gözüktüğü, bu borcun 1.752.671,56 TL’lik kısmını 1.225.605,66 TL ve 527.065,90 TL olarak iki parça halinde temlike konu ettiği, dava dışı şirket defterlerinin cari hesap bakiyeleri yönünden temlik sözleşmesi içerikleri ile uyumlu olduğu hususların tespit edildiği, davacı … ve dava dışı … şirketlerinin cari hesap durumları ile ilgili olarak tanzim edilen 12/02/2013 tarihli YMM özel denetim raporlarında her iki şirketin cari hesaplarının miktar yönünden temlik sözleşmeleri ile uyumlu olduğu ve temlik miktarının gerçek olduğu hususlarının tespit edildiği, davacı … ve dava dışı …şirketlerinin Ba/Bs formlarına göre her iki şirketin bağlı bulunduğu vergi dairelerine 2010 ve 2011 yıllarında bir birinden aldıkları mal ve hizmet alım satımına yönelik yaptıkları bildirimlerin bir birini bire bir doğruladığının tespit edildiği, davacı … ve dava dışı … şirketlerine ait ticari defter kayıtları ve Ba/Bs formları içeriklerine göre davacı …’nun dava dışı …’dan 30/05/2012 tarihli ek sözleşme ve temliknamede belirtilen miktarda 1.225.604,16 TL tutarında temlik konusu cari hesap alacağının bulunduğunun kabulü gerektiğini, dava dışı …’nun 2011,2012 ve 2013 yıllarına ait ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede dava dışı şirketin usulüne uygun tutulmuş olan ticari defterlerinde karşılıksız çek ve icra takip kayıtları nedeniyle müflis …A.Ş.’den 1.752,671,56 TL alacaklı gözüktüğü, defterlerinde müflis şirketten gözüken bu alacağını temlik açıklaması ile davacı şirketin cari hesabına aktararak sıfırladığı, dava dışı şirket defterlerinin cari hesap bakiyeleri yönünden temlik sözleşmesi içerikleri ile uyumlu olduğu hususlarının tespit edildiği, Ba-Bs formlarına göre dava dışı …’nun bağlı bulunduğu vergi dairesine 2010 yılında müflis …’a 20 adet fatura karşılığında KDV hariç 2.443.824,00 TL mal ya da hizmet satışı gerçekleştirdiğini beyan ettiği, müflis …’ın ise bağlı bulunduğu vergi dairesine 2010 yılında dava dışı …’dan 20 adet fatura karşılığında KDV hariç 2.443.824,00 TL mal ya da hizmet alımı gerçekleştirdiğini beyan ettiği, tarafların 2010 yılında aralarında gerçekleştirmiş oldukları mal ya da hizmet alım – satımına ilişkin olarak bağlı bulundukları vergi dairelerine yaptıkları bildirimlerin bir birini teyit ettiğinin tespit edildiği, talimat yolu ile incelenen davacı şirkete ait ticari defter kayıtları ile tarafımızca incelenen müflis şirket ve dava dışı şirkete ait ticari defter kayıtları, dosya mevcudu temlik sözleşmeleri, faturalar ve sevk irsaliyeleri, çekler, YMM raporları ve Ba/Bs formlarına göre davacı şirketin dava dışı şirketten temlik aldığı cari hesap alacağı nedeniyle müflis şirketten 28/12/2017 iflas tarihi itibariyle asıl alacak olarak 1.225.604,16 TL tutarında alacaklı olduğu, bu miktarın davacı alacağı olarak 4.sıraya kabulünün gerektiği, alacak için müflis aleyhine herhangi bir yasal takip başlatılmadığı anlaşıldığından asıl alacak ile birlikte kaydı gereken herhangi bir takip masrafının bulunmadığı, ayrıca alacağa ilişkin herhangi bir temerrüt ihtarı da bulunmadığından iflas tarihine kadar işlemiş faiz de talep edilemeyeceği, mahkemece davacının faiz talebinin kabulü halinde temlik tarihinden iflas tarihine kadar işleyen avans faizi tutarının yani kaydı gereken işlemiş faiz tutarının 789.280,68 TL olabileceği yönünde görüş bildirmişlerdir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davanın dayanağı temlikname olmakla temlik alan davacının, temlik tarihinde dava dışı şirketin davalıdan kayıt kabul davasına konu olan miktar tutarında alacaklı olduğunu ispat yükümlülüğü mevcuttur. Buna göre gerek tarafların gerekse dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtlarının mutlak suretle incelenmesi, bu suretle davalının dava dışı şirkete borçlu olduğu miktarın tespit olunması gerekmektedir. (Yargıtay 19.HD 2016/2813E. 2016/13456K.sayılı ilamı)
Mahkememizce bilirkişinin hazırlamış olduğu 02/11/2020 tarihli kök rapor ve 14/04/2021 tarihli ek rapor içeriği dikkate alındığında davacının kayıt kabul davasına esas olan temlikname çerçevesinde haricen ödenen icra dosya borcu dışında bakiye alacak miktarına ilişkin ve somutlaştırılan faturalar çerçevesinde davalının dava dışı şirkete 1.225.604,16 TL tutarında borçlu olduğunun saptanması gerekir.
Davacının kayıt kabul davasına esas kıldığı faturalar ile ilgili Ba/Bs formları vergi müdürlüklerinden ayrı ayrı celbedilmiş olup davacı şirket ile dava dışı şirketin cari hesapları, özellikle davacı şirket ile dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtları Ba/Bs formlarına göre birbirini doğrular niteliktedir. Dosya mevcudu faturalar ve sevk irsaliyelerine göre de 2010 yılı dava dışı şirket tarafından müflis davalı şirkete KDV dahil 2.445.329,57 TL tutarında mal ve hizmet satışının yapıldığı, Ba/Bs formlarına göre form içeriklerinin dava dışı şirket ile müflis şirket arasındaki mal ve hizmet satışlarına uyumlu olduğu, bu kayıtların bir bütün olarak dava dışı şirket lehine dolayısıyla davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu, buna göre raporda saptanan 1.225.604,16 TL tutarında toplam ana para alacağının tahakkuk ettiği, bu durumun davacı iddiası ile uyumlu olduğu, bu suretle incelenen kayıtların davacının lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Esasen Ba formları sunulmuş olmakla VUK nun 381 seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu hizmeti teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlayacaktır. Davalı tarafın çelişkili davranış yasağına (venire factum de propium) aykırı) hareket etmesi halinde ilk beyana itibar olunması uygun görüldüğünden davalı tarafın da faturalardaki hizmeti almadığı yönündeki beyanına itibar edilemez.
Öte yandan dava dışı şirket ve buna bağlı olarak temlik alan davacı şirket Ba formları ile uyumlu düzenlenen faturalar açısından davalıdan alacaklı gözükmektedir. Ancak davalı tacir olduğundan davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına da dayanmıştır. Müflis davalı şirkete inceleme gün ve saatinde hazır olması gerektiği konusunda ihtarat yapılmış,davalı taraf ticari defter ve kayıtlarını sunmuştur.
HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari deferlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da uyuşmazlığa özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabibir.
Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da açıklandığı üzere “HMK. 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki HMK. 220. (HUMK. 330, 331, 332 ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterlerde HMK. 219. ve sonraki maddeleri anlamında “belge” niteliğindedir.
Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK 220-222 maddesi değerlendirildiğinde ve aynı kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla kesin delil olduğu öngörülmüştür.”
Somut olayda, davacı tarafın açıkça delil olarak dayanması ve mahkememizce de o yönde ara kararı verilip, gereğinin yerine getirilmesi karşısında müflis davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının ve dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtları, davacı lehine delil olarak saptanmıştır. Bu durumda HMK. 220. maddesi uyarınca, davacı tarafın davalıya ait ticari deferlere ilişkin açıklamasının, yani kayıt kabule ilişkin ana para alacağı yönünden fatura konusu hizmetin teslim edildiğinin davalı defterleri içeriğinden anlaşılacağı yönündeki davacı iddiasının doğru bulunduğunun kabulü gerekir. Davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının usule uygun tutulduğu, bu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu sabittir. Tacir olarak defter tutmak yükümlülüğünde olan davalı şirketin ticari defterlerini sunması dikkate alındığında bakiye ana alacağına esas bu faturalar yönünden taraf şirketlerin ve dava dışı şirketin defter kayıtları dahi davalı aleyhine hukuki sonuç doğurucu niteliktedir.
Davacının üzerine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabulü karşısında ispat yükünün davalıya geçip geçmediği ve başkaca bir araştırmanın yapılıp yapılmadığının ayrıca ele alınması gerekmektedir.
Yargıtay uygulamasında da kabul olunduğu üzere “davalının ticari defterlerinde kayıtlı borç bakımından defterleri kendi aleyhinde delil olacaktır.6100 sayılı HMK m.220, m.222 hükümleri dikkate alındığında hiçbir tacir kendi defterine aleyhe kayıt düşemeyeceğinden faturaların davalı defterinde kayıtlı olması,faturalar içeriğindeki hizmetin davalıya teslim edildiğine karine oluşturur. Bu karinenin aksini,bir başka deyişle faturalar içeriği hizmetin teslim edilmediğini,faturaların usulsüz olduğunu davalı ispatlamalıdır.”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-823E.2019/553K.sayılı ilamı)
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa 792) Bu şartlarda sonuç olarak davalı olan şirketin raporlarla tespit olunan 1.225.604,16 TL tutarında hizmet almadığı ispatlanamamıştır.
Bir kimsenin, davranışlarında tutarlılık bulundurmasını gerektiren bir prensip yoktur. Fakat bir hukuki ilişkide bir kimse davranışı ile karşı tarafta esaslı bir güven uyandırdıktan sonra, artık bu davranışına aykırı tutum takınamaz. (Venire contra factum proprium) -(Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Medeni Hukuk Dersleri, Sayfa. 173, İstanbul, 1975). Bu nedenle 1.225.604,16 TL ana para alacağı tutarında davacının alacaklı olmasına rağmen müflis davalı şirketin ispatı gereken alacak olduğu gerekçesi ile borcun bulunmadığını belirtmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Esasen bu suretle davacının sadece dava dilekçesinde belirtilen çekler çerçevesinde değil, fatura ve bu faturalarla ilgili Ba/Bs formları çerçevesinde alacağını ispatlamış olduğu kabul edilmiştir.
Oysaki 4721 sayılı TMK ile belirtilen yeniliklerden birisi hakkın kötüye kullanılmasının sadece kanun tarafından değil hukuk düzeni tarafından himaye edilemeyeceği konusundadır. O halde kanun koyucunun yapmış olduğu bu değişikliğin de dikkate alınması gerekir ki bu durumda ana para alacağına ilişkin faturalar nedeniyle müflis davalı şirketin alacağını kaydetmemesi gerekçeden yoksun konumdadır.
Kaldı ki “borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. (Yargıtay 23. HD’nin 2015/5485 E. 2016/550 K. İlamı) Hal böyle olunca gerek kök gerek ek bilirkişi raporunda da saptandığı üzere 1.225.604,16 TL tutarında davacının alacaklı olduğu kabul edilmiştir.
Öte yandan kök rapora davacı vekili tarafından itiraz olunması sonrası, “adı geçen icra dosyasına konu miktarın dava dışı temlik eden tarafından dosyamız davacısına temlik edilip edilmediği, bu temlikin adı geçen icra dosyasını kapsayıp kapsamadığı, kapsamakta ise bu dosyadaki tüm haklara davacının halef olması kural olmakla beraber bu durumun alacak miktarları itibari ile gerçekleşip gerçekleşmediği, temlik çerçevesinde davacının halef olma durumunun varlığı anlaşılmakta ise adı geçen icra dosyasında ödeme emrinin davalı borçluya tebliğ edilip edilmediği, usulüne uygun tebliğ yapılmış ise Yargıtay uygulaması gereği tebliğ tarihinden itibaren asıl alacağa takip talebindeki faiz talebiyle bağlı kalınarak temerrüt faizi işletilmesinin gerekip gerekmediği, temerrüt faizi işletilmesi gerekmekte ise iflas tarihine kadar işleyecek temerrüt faiz miktarının ne olduğu, buna göre yapılacak incelemede iflas tarihi itibari ile davacının talep edebileceği asıl alacak ve işlemiş faiz miktarının ne olması gerektiği, hususlarında bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına, ayrıca … 12. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına ilişkin var ise tüm suretleri sunmak üzere davacı vekiline yetki ve süre verilmesine” dair karar verilmiştir.
Bilirkişi tarafından hazırlanan 14/04/2021 tarihli kök rapor ve ayrıca mahkememizce tartışmasız olduğu açıklanan olgular dikkate alındığında iflas tarihi itibariyle saptanan 1.225.604,16 TL tutarındaki alacak, temlik konusu cari hesap alacağından kaynaklanmaktadır. Bir başka deyişle bu alacak icra dosyası alacağını kapsamadığı gibi icra dosyası alacağı iflas tarihinden önce tamamen ödenmiş olup bu durum davacının dava dilekçesinin 4.maddesinde açıklanan ikrarla dahi açıkça anlaşılmaktadır. O halde adı geçen icra takibi nedeniyle müflis davalı şirketin temerrüde düşebilmesi mümkün değildir.
Bu durumda kayıt kabul davalarında iflas tarihi öncesi işlemiş faiz talep edilebilir ise de somut olayda alacaklı tarafından düzenlenmiş bir ihtar yazısının iflas tarihi öncesi kabul edilen ana para alacağı ile ilgili olmak üzere davalıya tebliğ durumu söz konusu olmadığı gibi dava dışı şirket ile davalı arasında bu miktara ilişkin olarak BK m.117/f.2 uyarınca ise borcun ifa edileceği gün dahi adı geçen taraflarca birlikte belirlenmiş de değildir. Bu nedenle iflas tarihi öncesi itibariyle dava konusu ana para alacağı yönünden davacının işlemiş faiz tutarına ilişkin talebinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Bu açıdan da bilirkişi kurulunun 14/03/2021 tarihli rapor hükme elverişli olup ek rapora bu açıdan itibar etmeye olacak engel hukuki bir durum mevcut değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, 1.225.604,16-TL davacı alacağının … 2. İflas Dairesinin … iflas dosyasına istinaden açılan iflas masasına kayıt ve kabulüne, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
1.225.604,16-TL davacı alacağının … 2. İflas Dairesinin… iflas dosyasına istinaden açılan iflas masasına kayıt ve kabulüne,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL’nin mahsup edilerek bakiye ‭23,40TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90TL peşin harç ve 35,90TL başvuru harcı toplamı olan 71,80TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 158,05 TL tebligat ve posta gideri ile 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, ek yerinde inceleme ücreti 700,00 TL, talimat bilirkişi ücreti 500,00 TL ile birlikte toplamı 3.758,05TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%.60,22) 1.842,09 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 4.080,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalının yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi. 20/05/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …