Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/61 E. 2022/438 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/61 Esas
KARAR NO : 2022/438

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/01/2018
KARAR TARİHİ : 07/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket yetkilisi …, 19.06.2017 tarihi saat 19.30 sıralarında kendisine ait … Plaka sayılı aracı ile … caddesi üzerinde bulunan … Restorana gittiğini, müvekkil restorana ait ismini bilmediği vale yetkililerine aracı anahtarıyla birlikte teslim ettiğini, müvekkili aracı teslim aldıktan sonra evine doğru giderken aracının sol arka kelebek camının kırılmış olduğunu görünce hırsızlık olduğunu tahmin etmiş ve aracında yapmış olduğu inceleme neticesinde aracının bagajında bulunan çantasının olmadığını fark ettiğini, çantasının içerisinde kendine ait ehliyet, pasaport başta olmak üzere yetkilisi ve sahibi olduğu şirketlerine ait boş çek yaprakları ve bir kısım müşteri çekleri, şirket kaşesi ve imza sirküleri de çalındığını, müvekkili … giderek durumu izah etmiş ve en yakın polis karakolu olan … Polis Merkezine giderek hırsızlık olayını bildirmiş ve ilgililerden şikayetçi olduğunu, müvekkili karakolda bulunduğu sırada aynı şekilde araç camları kırılarak hırsızlığa uğramış en az 7-8 kişi daha şikayetçi olarak karakola geldiğini, … Cumhuriyet Savcılığında da suç duyurusunda bulunulmuş olup, …nolu dosya ile soruşturma başlatıldığını, çalınan çeklerin listesi savcılık dosyasına verildiğini, davaya ve icraya konu çek olan, …Tic. A.Ş.ye ait … A.Ş. … şubesi tarafından verilen … seri numaralı çeki de çalınan çekler arasında olduğunu, çalınan bu çekler hırsızlar tarafından doldurulup piyasaya sunulduğunu, çalınan çeklerden olan … A.Ş.ye ait … A.Ş. … şubesi tarafından verilen …TL hesaba bağlı … nolu çek 06.11.2017 keşide tarihli ve 10.760 TL bedelli olarak sahte imzayla düzenlenmiş ve piyasaya sunulmuştur. Çekteki imza Müvekkil şirket yetkilisine ait olmadığı gibi, müvekkil firmanın çekin lehdarı olarak görülen … ile de hiçbir zaman ve hiçbir şekilde ticareti olmadığını, tarafların ticari defterleri incelendiğinde bu durum açıkça görüleceğini, dava konusu çalıntı çekteki imzanın müvekkil şirket yetkilisine ait olmamasından ötürü tüm davalılar yönünden borçlu olmadığımızın tespiti ve çeki elinde bulunduran hamil açısından da çekin İstirdadı kararı ile İhtiyati tedbir talep etme zarureti hasıl olduğunu, Müvekkilin çalınan çek sayısı ve düzenlenecek rakamları gözetildiğinde müvekkilin her çalıntı çek için yapılan haksız ve kötüniyetli takibi durdurabilmesi için teminat yatırması müvekkil açısından çok ağır bir külfet getirecektir. Büyük oranda banka kredisiyle dönen ve 200’e yakın işçi çalıştıran bir firmanın öngörülemeyen böyle büyük bir riskle karşılaşması ödemeler dengesini bozacak, firmayı telafisi imkansız zararlara uğratacaktır. Bu sebeple müvekkil hakkında başlatılabilecek icra takiplerine karşı HMK 389. maddesi gereğince teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini; yada İİKnun 72/2 maddesi gereğince icra takibinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde müvekkil açısından telafisi imkansız zararlar doğabileceğini açıklanan nedenlerle … A.Ş. … şubesinin … seri nolu, 06.11.2017 keşide tarihli ve 10.760-TL bedelli çalıntı çekteki imzanın müvekkile ait olmaması sebebi ile imzaya itirazlarımız cihetinde davamızın kabulü ile müvekkilimizin davalılara borçlu olmadığının tespitini, davaya konu çekin müvekkilin rızası dışında elinden çıkması nedeniyle çekin istirdatını, davaya konu çalıntı çekin dava tarihinden sonra çekin ihtiyati hacze ve icraya konu edilmemesi açısından HMKnun 389. Maddesi gereğince teminatsız ya da teminatlı olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, İİKnun 72/2 maddesi gereğince icra takibinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalılar kötü niyetli olduklarından asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, yargılama harç ve masrafları ile ücreti vekâletin karşı tarafa yükletilmesine dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket belirtilen bölgede geniş bir müşteri ağına sahip, aylık 1.000.000 TL cirosu olan güvenilir bir akaryakıt firması olduğunu, yapılan iş kapsamında müvekkili firma ile yakıt alımı yapan firmalar arasında ödeme vadesi ve ödeme şekli konusunda anlaşılarak ticari iş ilişkisi kurulduğunu, bu kapsamda … Ldt. Şti. şirketi ile uzun süreli yakıt alımına ilişkin ticari bir ilişki olduğunu, Söz konusu uyuşmazlığa ilişkin daha önce böyle bir durum söz konusu olmadığını, belirtilen ticari iş kapsamında müvekkili firma ile borcu firma … Ldt. Şti şirketi arasında toplam bedeli 40.760 TL yakıt alımı gerçekleştirildiğini, borcun ifasına ilişkin borçlu firma …bank … nolu 06/11/2017 keşide tarihli 10.760 TL ve …bank … nolu 16/12/2017 keşide tarihli 30.000 TL bedelli iki adet çek teslim edildiğini, çeklerin banka sorgularının yaptırıldığını, herhangi bir sorun olmadığını, müvekkili şirketin borçlu olduğu … verildiğini, çalıntı olduğu iddia edilen çekle beraber verilen …bank … nolu 16/12/2017 keşide tarihli 30.000 TL bedelli daha sonra bankaya ibraz edilip bedelinin tahsil edildiğini, tahsil edilen çeke ilişkin belge müvekkili firmanın borçlu olduğu … A.Ş kayıtlarında mevcut olduğunu, davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraftan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Cevap: … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili, davacı şirket ile yahut davalı olarak gözüken diğer şahıslarla herhangi bir ticari münasebetinin bulunmadığını, müvekkilinin imzası bulunduğu iddia olunan çekten işbu dava ile haberdar olunduğunu, davaya konu çek müvekkilinin eline hiçbir zaman geçmediğini, müvekkili bu çeki herhangi bir şekilde cirolamadığını, çekleri çalan kişiler bu çekleri sahte bilgilerle doldurarak piyasaya sürdüğünü, müvekkilinin isminin bulunduğu iddia olunan çekten müvekkilinin bilgisinin olmadığını, böyle bir çek müvekkilinin eline geçmediğini, çekte müvekkilinin adının yanında bir imza bulunuyorsa dahi bu imza müvekkiline ait olmadığını, çeklerde imzası bulunmayan, çeklerden haberi dahi olmayan müvekkilinin işbu davada taraf sıfatı bulunmadığını, davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraftan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Usulüne uygun tebligata rağmen davalı … tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
Mahkemizin 2018/61 E.sayılı dosyasının 08/02/2022 tarihli duruşma tutanağı ara kararı gereği, davalı … A.Ş yönünden davanın tefrikine karar verildiği anlaşılmakla, Mahkememiz esasının 2022/111 Esas sırasına kaydı yapıldığı anlaşılmıştır.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, rıza hilafına elden çıkan çekin TTK’nın 792.maddesi uyarınca istirdadı ve İİK’nın 72.maddesi uyarınca çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, çekte keşideci olan davacı, çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri sürerek işbu davayı açmıştır.
Doktrinde objektif dava birleşmesi ya da kümülatif dava yığılması olarak adlandırılan kurum, Kanunumuzda “davaların yığılması” terimi benimsenerek düzenlenmiştir. Davaların yığılmasının usul ekonomisine ve çelişkili kararlar verilmesini engellemeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.
Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslilik- ferilik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu dava çeşidinde taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eş değer ve aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir.
Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin, taleplerin tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme zorunluluğu yoktur. Dava şartları, her bir talep bakımından ayrı ayrı belirlenir (Pekcanıtez, H./Özekes, M./Akkan, M./ Taşkorkmaz, H.:Medeni Usul Hukuku, C. II, s:1092,1093 vd).
Bu açıklamalara göre dosyamızda davacının mahkememize ilettiği tek dava dilekçesi ile birden fazla talepte bulunduğu, dava şartlarının ve hukuki yararın bulunup bulunmadığının her bir dava yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. (Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2021/751 Esas, 2021/1231 Karar sayılı ilamı)
Somut davada da rıza hilafına elden çıkan çekin TTK’nın 792.maddesi uyarınca istirdadı ve İİK’nın 72.maddesi uyarınca çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine istemler tüm davalılara bir arada yöneltilmiştir. Zira TTK’nın 792.maddesi uyarınca istirdat talebi ve İİK m.72 maddesi kapsamında yargılama da ispat külfetleri farklılık arz etmektedir.
Dava dilekçesinde hüküm başlığında yer almayan davalı … A.Ş yönünden de dava ikame edilmiş olup; mahkememizin 2018/61 E.sayılı dosyasının 08/02/2022 tarihli duruşma tutanağı ara kararı gereği, davalı … A.Ş yönünden davanın tefrikine karar verildiği anlaşılmakla, Mahkememiz esasının 2022/111 Esas sırasına kaydı yapıldığı anlaşılmıştır. Zira bu davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde; davanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini, talep ederek, usulüne uygun ilk itiraz niteliğinde yetki itirazında bulunmuş; Mahkememiz esasının 2022/111 Esas sırasında yapılan yargılama neticesinde, davacının davasının davasını genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmadığı ve yetkisiz bir mahkemede açtığı, olayda kesin yetki halinin bulunmadığı, hiçbir davalı yöününden mahkememiz yetkili olmadığından davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceğine yönelik HMK m.7’deki düzenlemenin de işletilmesi mümkün olmadığı, çek istirdadı ve takipten önce açılan menfi tespit davası yönünden özel bir yetki halinin düzenlenmediği de gözetilerek, davalının İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle yetki ilk itirazının kabulü ile HMK ‘nın 116/1-a maddesi yollaması ile HMK 114 ve 115 maddeleri hükümleri uyarınca davanın usulden reddine, mahkememizin yetkisizliğine, karar verilmiş olup; somut davada … A.Ş’nin taraf sıfatı kalmamıştır.
İİK’nın 72.maddesi uyarınca çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine istemi yönünden, dava dilekçesinde açıkça imza itirazında bulunuluğu görülmüştür.
Mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (6102 Sayılı TTK’ nın 778, eTTK. 690, 730).
6102 Sayılı TTK’nın 818. (eTTK.nun 730) maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. (eTTK.nun589) maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez”. İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 Sayılı TTK’nun 677 (eTTK 589) maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Reha Poroy/ Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, s. 141-142; Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Bası, Ankara 1997, s. 414 vd; Hüseyin Ülgen / Mehmet Helvacı / Abuzer Kendigelen/ Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, s. 126 vd; Naci Kınacıoğlu; Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, s. 122 vd; Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu, Kıymetli Evrak ve Taşıma, Ankara 1988, s. 174 vd- s.286; Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, s.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, c.II , 3. Baskı, Ankara 1990 s.1611 vd.).
Ancak Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir.
Bu nedenledir ki, borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekarlık (tahrifat) iddiası mutlak def’idir ve mahkemece bu iddia incelenmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2015 gün ve 2013/19-1746 E., 2015/896 K.). Somut olayda davacı kendi imzasının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasının incelenmesi gerekmiştir.
İmzanın sahte olduğu yönündeki davacı iddiası çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden 6100 Sayılı HMK’nın 266. maddesi uyarınca bilirkişi incelemesi ile sonuçlandırılmış; Dosya Bilirkişisi …’e tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 28.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “İnceleme konusu 06/11/2017 keşide tarihli, … Ltd Şti, tarafından keşide edilen, Lehdarı … olan 10.760-TL bedelli …’ a ait çek aslında bulunan yazı, rakam ve imzalar ile …’e ait karşılaştırma belgelerindeki yazı rakam ve imzalara kıyasla; …’in eli ürünü OLMADIĞI,” sonucuna varıldığı görülmekle; keşidecinin kendi imzasının sahteliğine yönelik mutlak def’i kabul edilerek davacının dava konusu … A.Ş. … Şubesine ait, … Seri Nolu, 06/11/2017 keşide tarihli, 10.760,00-TL bedelli çek nedeniyle açmış olduğu menfi tespit davasının KABULÜ ile davalılara borçlu olmadığının tespitine, hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
Davacının rızası hilafına elden çıkan çekin TTK’nın 792.maddesi uyarınca istirdadı yönelik talebinin ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde, “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca, işbu davada çekin yetkili hamili olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacı tarafından, çeki elinde bulunduran kişi aleyhine karşı ikame edilmesi gerekir.
Somut davada, – dava dilekçesinde davalı gösterilen ancak yetki itirazının tefrik edilen dosya içerisinde değerlendirildiği hamil … A.Ş ‘nin taraf sıfatı kalmadığı da gözetilerek- davalı olarak gösterilen cirantalar yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın istirdat davasında da davalı gösterildiği görülmektedir. Dava tarihinde istirdat istemine konu çeki elinde bulundurmadığı sabit olan dosyamız davalıları ciranta konumdaki kişilerin işbu davada pasif husumet ehliyeti (davalı sıfatı) bulunmadığı sabittir.
TTK 792 mad gereğince “çek herhangi bir şekilde hamilin elinden çıkarsa, çeki elinde bulunduran hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap ettiği veya iktisapta ağır kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” işbu davada davacı çekin rızası hilafına elinden çıktığını ve davalının çeki kötü niyetle iktisap ettiğini veya iktisapta ağır kusurlu olduğunu ispatlaması gerekir. Aksi durum çekin mücerretlik ilkesine aykırıdır. Dava dava yığılması şekliyle çek istirdadı olarak da açıldığından davanın çeki elinde bulunduran hamile karşı açılması gerektiği sabit olmasına göre, davacının … A.Ş. … Şubesine ait, … Seri Nolu, 06/11/2017 keşide tarihli, 10.760,00-TL bedelli çekin istirdatına yönelik talebinin tüm davalıların ciranta konumları ve hamil sıfatlarının bulunmaması nedeniyle pasif husumet yokluğu nedeniyle ayrı ayrı reddine, karar vermek gerekmiştir.
Davacının kötü niyet tazminatı talebinin ise davacı keşideci ile davalılar … ile … arasında başka cirantaların bulunduğu, ayrıca davalı lehtar tarafından başlatılmış bir icra takibinden dava dilekçesi içeriğinde bahsedilmemiş olması karşısında, davanın takipten önce açılan menfi tespit niteliği ile İİK m.72/5 maddesinin şartları somut olayda bulunmadığından reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava yığılması halinde birbirinden bağımsız her talep her bir talep için vekalet ücretinin de bağımsız değerlendirileceğine dair yasada ve buna bağlı olarak AAÜT’nde de bir hüküm bulunmadığından tek dava açıldığı gözetilerek taleplerin toplam değeri ve kabul ya da reddedilen miktarların toplamı esas alınarak tek vekalet ücreti hesaplanmalı her bir talep için ayrı ayrı ücret takdir edilmemelidir. (Z. Gözütok, Hüküm Kurma Esasları ve Gerekçe, I. Baskı, Ankara 2017, s. 87).
Davanın dava yığılması şekliyle rıza hilafına elden çıkan çekin TTK’nın 792.maddesi uyarınca istirdadı ve İİK’nın 72.maddesi uyarınca çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin dava nedeniyle borçlu olmadığı sabit bulunmakla, reddedilen çek istirdadı talebi yönünden vekil ile temsil edilen davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacının dava konusu … A.Ş. … Şubesine ait, … Seri Nolu, 06/11/2017 keşide tarihli, 10.760,00-TL bedelli çek nedeniyle açmış olduğu menfi tespit davasının KABULÜ ile davalılara borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının … A.Ş. … Şubesine ait, … Seri Nolu, 06/11/2017 keşide tarihli, 10.760,00-TL bedelli çekin istirdatına yönelik talebinin tüm davalıların pasif husumet yokluğu nedeniyle ayrı ayrı reddine,
3-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından tüm davalılar yönünden ayrı ayrı reddine,
4-Kabul edilen dava değeri (10.760,00 TL) üzerinden alınması gereken 735,01 TL harçtan başlangıçta peşin alınan 183,76 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 551,25 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Alınması gerekli ve davacı tarafından yatırılan bakiye 183,76 TL peşin harç, 35,90 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 219,66 TL harca ilişkin yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan posta ve tebligat masrafı 703,45 TL, bilirkişi ücreti 850,00- TL olmak üzere toplam 1.553,45 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalılar tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığı için bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
9-Davalılardan … ve … yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirmelerine rağmen davacının borçlu olmadığına yönelik talebi kabul edildiğinden, dava yığılması şekliyle reddedilen istirdat talebi yönünden ayrıca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
10-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, E-duruşma ile katılan davacı vekili ile e-duruşma ile katılan davalı … vekilinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.07/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır