Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/583 E. 2019/803 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/583
KARAR NO : 2019/803

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline
DAVA TARİHİ : 26/06/2018
KARAR TARİHİ : 17/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen sıra cetveline yönelik kayıt kabul ve terkin talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,müvekkilinin müflis şirket … Bankası A.Ş’den (“…”) açıklanacağı üzere kar payı ödemeleri ve faiz hariç olmak üzere 24.182.000 ABD doları tutarında alacağın bulunduğunu,söz konusu alacağın kaynağını ve geçmişini açıklamak gerekirse 28.02.2013 tarihinde … tarafından … kanalı ile … Borsası’nda 28.03.2023 vadeli ve … kodlu 250.000.000 ABD doları tutarında katkı sermaye cinsinden sermaye benzeri kira sertifikası ihracı yapıldığını,bu kapsamda … 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E.sayılı ve 16.11.2017 tarihli kararıyla …’nın iflasına karar verilmesi ile 28.03.2023 vadeli itfa ödemesi muaccel hale geldiğini,dolayısıyla müvekkilinin müflis …’dan kar payı ödemeleri hariç 24.182.000 ABD doları tutarında alacağı bulunduğunu belirterek 24.182.000 ABD dolarının iflas tarihi itibariyle Türk Lirası karşılığı olan 93.480.357,40 TL’nin kabulüne ve … 1.İflas Müdürlüğü …E. Sayılı dosyası kapsamında iflas masasına alacak olarak kaydına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın alacak kayıt talebine konu sukuk ihracından kaynaklandığını iddia ettiği alacağı sıra cetveline yazılabilecek nitelikte olmadığını,sukuk sertifikalarından kaynaklı alacakların icra iflas kanununun 206.maddesi kapsamında sayılan alacak sıralarına dahil edilmesinin mümkün olmadığını,…’nin yetkilendirildiği, yasal takip yetkisinin sadece adı geçen delege kuruluşa verilmiş olup bu hususta davacı tarafın herhangi bir talep ve/ veya başvuru hakkı bulunmadığını,İİK 235.maddesi gereğince hak düşürücü süre içerisinde açılmamış ise davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava, sukuk ihracından kaynaklanan alacağın iflas sıra cetveline kayıt ve kabulüne ilişkindir.
Müflis bankanın sukuk ihracı suretiyle finansman sağladığı sabit olup uyuşmazlık sağlanan bu kaynak nedeniyle müflisin borçlu olup olmadığı, tutarı ve borcun davacı tarafından talep edilip edilemeyeceği konularındadır.
Dava, İİK’nun 235. maddesi gereğince alacağın iflas masasına kayıt kabulü talebine ilişkin olup …’nin atadığı iflas idare memurlarının dava konu alacağın cetvele kaydını red ettikleri tartışmasızdır.
Bu noktada ve öncelikle dava şartları açısından inceleme yapılmalı, gerekirse esasa yönelik değerlendirme yapılmalıdır.
Davacının iflas masasına başvuru dilekçesi ve ekleri, başvuruya ilişkin iflas idare memurlarının kararı, sıra cetveli, tebligat ve ilana ilişkin belgeler Yargıtay uygulamasında da kabul edildiği üzere ilgili kurumların web siteleri,mahkememizin …E.,…E., …E.,…E.dosya içerikleri de gözetilerek değerlendirilmiştir.
… Bankası A.Ş.’nin BDDK’nın ve TMSF Fon Kurulu’nun … tarihli kararları doğrultusunda TMSF’ye devredildiği, … tarihli BDDK kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca faaliyet izninin kaldırıldığı ve bu kararın 23/07/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı, Fon Kurulu’nun 22/12/2016 tarihli kararı ile 5411 sayılı Yasanın 106/3 maddesi uyarınca bankanın doğrudan iflasının mahkemeden talep edilmesine karar verildiği,… 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sırasında açılan davada 16/11/2017 tarihli … E. … K. sayılı karar ile 5411 sayılı Yasanın 106. maddesi uyarınca … Bankası A.Ş.’nin iflasına karar verildiği, dosyadan düzenlenen sıra cetvelinin 01.06.2018 ve 04.06.2018 tarihli gazete ilanlarıyla ilan edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
5411 sayılı Yasanın 106/5 maddesinde ”Fon bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İİK ‘nun 166., 218., 219., 234., 236., 249., 251., 254. maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı, iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder.” hükmü yer almaktadır.
Diğer yandan “Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile Bu Bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik”in ,”İflas Yoluyla Tasfiye” başlığını taşıyan 4. bölümünde Bankacılık Yasası uyarınca iflasına karar verilen bankaların iflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Somut olayda, 5411 sayılı Yasanın 110. maddesinin yollaması ile 106/5 maddesi gereğince 1. alacaklılar toplantısı yerine kaim olmak üzere ilgili Yönetmeliğin 20. maddesi gereğince iflas tasfiyesinin yürütülmesi bakımından TMSF’nin 17/11/2017 tarihli 2017/289 sayılı kararı ile müflis bankanın iflas idare memuru adaylarının isimlerinin belirlendiği, … 15. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 24/11/2017 tarihli … D.İş … K. sayılı kararı ve … 8. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 27/03/2018 tarihli … D.İş … K. sayılı kararı ile, Fon tarafından önerilen üç kişinin iflas idare memuru olarak atanmasına karar verildiği kayden sabittir.
Görüldüğü üzere iflas idare memurlarının tamamı Fonun (TMSF) gösterdiği adaylardan oluşmuştur. …’nin iflas tasfiyesi 5411 sayılı Yasanın 106. maddesi ve ilgili Yönetmelik çerçevesinde TMSF tarafından yürütülmekte olup TMSF’nin Bankacılık Kanunu 106/5. maddede tanınan yetkiye istinaden atadığı iflas idare memurları tarafından düzenlenen sıra cetvelinin ve aldığı tüm kararların (kayıt kabul başvurusu red kararları dahil), TMSF’nin Bankacılık Kanunu uyarınca kanundan aldığı kamusal yetki ve görev kapsamında kamu gücüne dayanarak tesis ettiği idari nitelikte bir işlem olduğu kabul edilmelidir. Nitekim benzer bir olayda Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 29/02/2016 tarihli 2015/4757 E. 2016/1217 sayılı ilamında ”…tüzel kişiliği haiz Fon tarafından İİK hükümlerinden yararlanılarak düzenlenen ve idari işlem niteliğinde bulunan sıra cetvelinin dava konusu edildiği, davalı … Bankası A.Ş.’ nin iflas idaresinin TMSF adına tasfiyeyi yürüttüğü, gerçek hasmın TMSF olduğu, bu cetvelde davacının alacağı ile ilgili alınan kararın iptalini amaçlayan davacının alacağının bulunup bulunmadığı, alacağı varsa cetvelin davacı alacağı ile ilgili kısmının iptali ile ilgili inceleme yapıp karar vermenin adli yargının görevi dahilinde olmadığı, anılan kararın iptali üzerine idarece yeni bir karar alınarak davacının alacağının cetvele kayıt ve kabulüne karar verileceği gözönünde bulundurulup HMK’nun 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği …” yönünde karar verilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’ nin 26/05/2015 tarihli 2014/7272 E. 2015/3936 K. sayılı, 10/02/2016 tarihli 2015/7876 E. 2016/650 K. sayılı, 29/02/2016 tarihli 2015/4750 E. 2016/1217 K. sayılı, 17/10/2017 tarihli 2015/7940 E. 2017/2722 K. sayılı emsal ilamları da bu yöndedir.
Kaldı ki genel kural olarak,idare hukukunu ilgilendiren hükümlere göre tesis edilen idari işlem ve eylemler nedeniyle doğan her türlü uyuşmazlığın idari yargının görev alanında kalması esastır.Bu noktada Uyuşmazlık Mahkemesinin de takdir ve değerlendirmeleri önem arz eder.
Nitekim “1 Kasım 2005 tarih ve 25983 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 168/A maddesi ile yürürlükten kaldırılan ancak, bu Kanunun Geçici 11. maddesine göre uygulanmasına devam edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/1. maddesinde; bankalardaki tasarruf mevduatının kamu tüzel kişiliğini haiz “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” tarafından sigorta edileceği hükme bağlanmıştır.
Bankalara duyulan güveni arttırmak suretiyle tasarrufları korumak, mali piyasalarda güven ve istikrarı sağlamak amacıyla bankalardaki mevduatı güvence altına alan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, kanunla kendisine verilen görevleri tek taraflı ve kamu gücünü kullanarak yaptığından idari faaliyet alanıyla ilgili uyuşmazlıkların idari yargıda görülüp çözümlenmesi gerekmektedir.
…5411 sayılı Bankacılık Kanununun 12. Kısmında 111-142 maddeleri arasında düzenlenen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna İlişkin Hükümlerin 111. Maddesinde: “Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ve Kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve mali özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur” hükmü yer almıştır.
İdare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanında bulunmaktadır.
Yukarıda alıntılanan 5411 sayılı Kanunun 111. maddesinden de anlaşılacağı üzere, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun, olayda kanunla kendisine verilen görev uyarınca tek taraflı ve kamu gücünü kullanarak hareket ettiği görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu uyuşmazlığın idari yargıda görülüp çözümlenmesi gerekmekte olup”şeklindeki Uyuşmazlık Mahkemesinin 2018/106E., 2018/107K. ve 29/01/2018 tarihli ilamındaki gerekçe ile Mahkememizin ve Yargıtay’ın benimsediği gerekçe dahi uyum içindedir.Bir başka deyişle TMSF’nin atadığı iflas idare memurlarının, davacı alacağının sıra cetveline kaydedilmesi talebinin reddine dair verdiği karar,kamu gücünü kullanan TMSF’nin ortaya koyduğu irade beyanı ile ortaya çıktığından bu karara yönelik uyuşmazlıklar dahi,Uyuşmazlık Mahkemesi’nin uygulamasına göre bile idari yargının görev alanı dahilinde kalmaktadır.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK.m.114/f.1 uyarınca”yargı yolunun caiz olması” dava şartı niteliğinde olup HMK m.115/f.1 hükmü uyarınca her zaman ve her aşamada mahkemece araştırılması gereken usuli bir mesele olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi bu husus re’sen mahkememizce ele alınmıştır.Bu noktada davanın esasıyla ilgili tahkikat işleminin yapılmış olması dahi dava şartı açısından inceleme yapılmasına engel değildir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının HMKm.114/f.1 gereği yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacının davasının HMKm.114/f.1 gereği yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine,
2-Alınması gereken 44,40 TL harcın ,35,90TL peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye 8,50 TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hükmün kesinleşmesinden sonra gider avansının talep halinde iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır