Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/582
KARAR NO : 2023/882
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 09/11/2010
KARAR TARİHİ : 23/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davası Mahkememizin 2007/274E.sayılı dosyasına istinaden 17/09/2007 tarihinde açılmış, davalı … SİGORTA A.Ş.aleyhine açılan davada 16/06/2010 tarihi itibariyle ayırma kararı verilmiş, akabinde adı geçen davalı aleyhine açılan bu dava Mahkememizin 2010/701E.sayılı numarasını, akabinde bozma sonrası ise Mahkememizin 2018/582E.sayılı numarasını almış olmakla dava dosyasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, dava dilekçesi ile 24.05.2006 tarihinde … sundurma ve gümrüklü antrepoların bulunduğu sahadaki yangına yüklerin antrepolara alınması ve saklanmasındaki güvenlik zafiyetlerinin yangın önleme ve söndürme tedbirlerinin yetersizliğinin, yangının meydana geldiği binaların malzeme ve inşaat tarzı bakımından yangının başlaması ve yayılmasını önleme yönünden uygunsuz olmasının rol oynadığını, yapılan incelemeler ve …. Cumhuriyet Başsavcılığında yürütülen soruşturmada tespit edildiğini ve sigortalılarına tazminat ödendiğini, müvekkilinin TTK.’nun madde 1361 çerçevesinde Kanunu Halef sıfatını kazandığını, davalıların zararların tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, davalı … kiraya vereni olması sebebiyle gözetim ve denetim yükümlülüğü altında olduğunu, yangının çıkmasına sebep olan parfümleri sundurmaya kabul ederek büyük ihmal gösterdiğini, yangının serayeti ile ilgili önleyici tedbirleri almadığını, bina maliki sıfatı ile kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu belirterek 951.226,53.TL 13.870,.51 EURO, 252.962,68.USD’nin davalıdan ödeme tarihininden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesi ile, mahkemenin 16 .06.2010 tarihinde davalılardan …, …yönünden idari yargı merciinin görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin reddine karar verdiğini, temyiz incelemesi sonucunda sigortalısı … yönünden verilen görevsizlik kararının Yargıtay 11.HD.tarafından onandığını, hali hazırdaki davanın da müvekkili yönünden , öncelikle sigortalısı olan ve bu davanın tarafı olmayan … ‘nin sorumluluğu ile ilgili inceleme yapılması gerektiğini, bu sorumluluk değerlendirmesinin fiilen ve hukuken mahkemenin görevinde olmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, rücuan tazminat talebine ilişkindir.
Mahkememizin 12/05/2014 T.ve 2010/701E. 2014/64K.sayılı ilk gerekçeli kararına göre;
“6102 sayılı TTK.nın1472 md.ne göre “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.”
Yargıtay 11.HD.nin yerleşik içtihatları uyarınca, idarenin hizmet kusuru sebebiyle açılan rücuan tazminat davalarında, dava tam yargı davası biçiminde açılır ve görevli yargı yeri de idare mahkemesidir. Mahkememizce 2007/374 Esas-2010-328 Karar sayılı kararla … yönünden açılan davanın görev yönünden reddine karar verildikten sonra davacı tarafça idare mahkemesine dava açıldığına ilişkin dilekçe sunulmuş ancak davanın açılıp açılmadığı idare mahkemesine ait bir esas numarası bildirilmediğinden anlaşılamamış olmakla beraber davanın idare mahkemesine açıldığı ve henüz duruşma gününe ilişkin davacı tarafa bildirimde bulunulmadığı anlaşılsa dahi, mahkememizin davalının sigorta ettiği … yönünden verdiği görevsizlik kararıyla beraber diğer davalıların kusursuz olduğundan sübut bulmayan davanın reddine karar verilirken … bakımından kusur durumu ile ilgili değerlendirme yapmak bakımından görevli olmadığından denetleme yapma imkanı bulunmamaktadır.
Halefiyete dayalı rücu davalarının özelliği sigorta eden ,sigortalısının zararını karşıladıktan sonra, onun haklarına halef olarak zararın failine rücu etme hakkı kazanmasıdır. Buna bağlı olarak yerleşik Yargıtay İçtihatlarıyla da kabul edildiği üzere, bu davaların bir diğer özelliği de, doğrudan zarar veren şahsa karşı açılmasıdır. Bu nedenle rücu davalarının, sigortalı ile ona zarar veren arasındaki yasal hükümlere göre görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Davalı sigorta şirketinin bu ilişkide sigortalısı yanında ve iç ilişkide halefiyet ilişkisi gereğince taraf olması gerektiği , somut dava dosyası bakımından ise sadece davalı sigortalı şirketinin yeraldığı dikkate alındığında idare mahkemesinde görülecek dava sebebiyle mahkememizin bu dava dosyası sonucunu bekleyerek karar vermesinde hukuki bir gerekçe kalmadığı, mahkememizde açılan dava bakımından bahsedilen nedenlerle davalının halefiyetle üstlendiği veya üstleneceği sorumluluğunu gerektiren bir zarar ya da delil de bulunmadığından sübut bulmayan davanın reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.”
gerekçesiyle hüküm oluşturulmuştur.
Mahkememizce verilen hükmün davacı tarafından temyiz olması üzerine bu defa Yargıtay 11.HD 16/01/2018 T.ve 2017/4582E. 2018/309K.sayılı ilamında;
“Dava, nakliyat emtia sigortası kapsamında zararın, zarar vereni sorumluluk sigortası ile sigortalayan davalıdan rücuen tahsiline ilişkindir. Dairemizin 25.01.1989 gün 5101/2606 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sorumluluk sigortası yapan sigortacıya zarar gören veya halefinin doğrudan doğruya başvurabileceği kabul edilmiştir. Nitekim, 6102 sayılı TTK 1478. maddesinde de sorumluluk sigortası ile sigortalayan sigortacıya doğrudan dava açılabileceği hususu düzenlenmiştir. Bu bakımdan, davacının dava hakkı olmadığına dair mahkeme gerekçesi isabetli görülmemiştir.
Ayrıca, davalının sigortalısının sorumluluğunu gerektiren bir zarar ya da delil bulunmadığı gerekçesiyle de davanın reddine karar verilmiş ise de, davalının sigortalısı …’nin sorumluluğunun mahkemece tefrik edilerek görevsizlik kararı verilmesi suretiyle idare mahkemesine gönderilen davada incelenecek ve davacının sigortalılarının emtiasının zarar görmesinde …’nin sorumlu olup olmadığı belirlenecektir. Bu durumda idari yargıda görülen söz konusu davanın sonucu beklenerek, davalının sigortalısı sorumlu bulunduğu takdirde, davalı sigorta şirketinin düzenlediği poliçe hükümlerine göre davalının sorumluluğu ve miktarının değerlendirilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle red kararı doğru görülmemiş, davacı yararına bozmayı gerektirmiştir.”
gerekçesiyle bu kararı bozmuştur.
Yargıtay’ın ilgili bozma ilamı taraf vekillerine tebliğ olunduktan sonra bozma ilamına Mahkememizce uyulmuş, bu çerçevede yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş olup Yargıtay tarafından ise sadece belirtilen husus bozma sebebi yapılmıştır. Bozma ilamı idari yargıda görülen davanın sonucunun beklenmesi gerektiğine işaret etmekle bu noktada sınırlandırıcı nitelik taşımaktadır.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak İstanbul İdare Mahkemesinin …E.sayılı dosyası beklenmiştir. Adı geçen … 1.İdare Mahkemesinin …E. …K.sayılı dosyasının davacısının, İstanbul Valiliği, davalılardan birinin ise dosyamız davalısı konumundaki sigorta şirketinin lehine sigorta yapmış olduğu … olduğu, idari yargıda görülen bu davadaki vakıalar nedeniyle ileri sürülen alacak miktarlarının aynı olduğu, yapılan yargılama sonucunda davalı …Müdürlüğü aleyhine açılan davada adı geçen davalının hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddolunduğu, verilen bu kararla ilgili temyiz kanun yoluna başvurulduğu, ancak kararın kanun yolu aşamalarından geçerek 24/11/2022 tarihinde şeklen kesinleştiği, 28/09/2023 tarihi itibariyle kesinleşme şerhinin verildiği kesin ve açık olarak ortaya çıkmıştır.
Mahkememizce uyulan Yargıtay 11.HD ilamı içeriğinden de anlaşılacağı üzere dosyamızdaki davalı sigorta şirketinin düzenlemiş olduğu poliçe hükümlerine göre sorumluluğu ve bunun miktarı, idari yargıdaki davalı … sorumlu olmasına bağlanmıştır.
6102 sayılı Kanun’un 1429 uncu maddesinin birinci fıkrası hükmünde; “Sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta ettirenin, sigortalının, lehtarın ve bunların hukuken fiillerinden sorumlu bulundukları kişilerin ihmallerinden kaynaklanan zararları tazmin ile yükümlüdür. Sigorta ettiren, sigortalı ve tazminat ödenmesini sağlamak amacıyla bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişiler, rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep oldukları takdirde, sigortacı tazminat borcundan kurtulur ve aldığı primleri geri vermez.” hükmünü taşımaktadır.
İdari yargıda görülen davada davalı bulunan ….Mahkememiz dosyasına konu olayın meydana gelmesinde herhangi bir kusurunun olmadığı kesin hüküm ile ortaya çıkmıştır. Bu durumda artık davacı şirketin, meydana gelen hasar nedeniyle ödemiş olduğu bedel yönünden … lehine poliçe düzenleyen dosyamız davalı sigorta şirketinin sorumluluğuna dayanması hukuken mümkün değildir. Zira sigortalının sorumlu olmadığı ispatlanmıştır.
Bilindiği üzere kesin hüküm, kesin delil olup tarafları bağlar. Esasen Mahkememizce uyulan Yargıtay bozma ilam içeriği karşısında da farklı bir sonuca varılabilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Diğer yandan yargılamanın devamı aşamasında avukatlık ücret tarifesindeki değişikliğin dikkate alınması gerekir.
Söz konusu davanın tazminat davası olarak kabulü halinde davalı lehine en fazla maktu vekalet ücreti takdir edilir. Oysaki davanın farklı nitelendirilmesi halinde ise nisbi vekalet ücretine hükmedilecektir. Bir miktar para alacağının tahsiline ilişkin hüküm kurulması istemini içeren davalardan, hangisinin tazminat davası olduğu noktasında yargısal uygulamada belirsizlikler mevcut olsa da bu noktada Mahkememizce belli ayrımlar kabul edilmiştir.
Buna göre;
1-Her ne şekilde olursa olsun, 6098 sayılı TBK m.49 hükmüne dayalı olarak açılan, haksız fiilden kaynaklanan ve konusu davalılar aleyhine para alacağına ilişkin tahsil hükmü kurulmasını içeren her türlü maddi ve manevi alacak istemini içeren davalar tazminat davasıdır. Örneğin; 6098 sayılı TBK m.49 dan kaynaklanan ve trafik kazasına bağlı olarak zarar görenlerin açtığı maddi ve manevi tazminat davası…
2-6098 sayılı TBK m.49 hükmüne dayalı olmamakla birlikte gerek bu kanuna gerek diğer kanunlara dayalı olarak açılan, haksız aykırı fiillerden kaynaklanan ve konusu davalılar aleyhine para alacağına ilişkin tahsil hükmü kurulmasını içeren her türlü maddi ve manevi alacak istemini içeren davalar tazminat davasıdır. Örneğin; 6102 sayılı TTK m.56/f.1-bend (d) ve bend (e) hükümlerinde düzenlenen haksız rekabetten kaynaklı maddi ve manevi tazminat davası, 2330 Sayılı Nakdi Tazminat Ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gereğince açılan rücuen tazminat davası…
3-Yukarıda belirtilen genel ve özel kanunlar kapsamındaki haksız fiil hükümlerinden kaynaklanmasa dahi, kanun koyucunun madde başlığında ve/veya madde içeriğinde ve/veya gerekçede “tazminat”, “tazmin” ibarelerini kullandığı hükümlerden doğan ve davalılar aleyhine para alacağına ilişkin tahsil hükmü kurulmasını içeren her türlü maddi ve manevi alacak davasını istemini içeren davalar tazminat davasıdır. Örneğin; 6102 sayılı TTK m.122 den kaynaklanan denkleştirme istemi…
4-Yukarıda belirtilen haller dışında kalmakla birlikte, Yargıtay uygulamasında ve/veya doktrindeki genel görüşler itibariyle “tazminat” niteliğinde olduğu kabul edilen ve davalılar aleyhine para alacağına ilişkin tahsil hükmü kurulmasını içeren her türlü maddi ve manevi alacak istemini içeren davalar tazminat davasıdır. Örneğin TBK m.179 ve devamından kaynaklanan cezai şart alacakları, TMK m.1007 hükmünden kaynaklanan ve tapu sicilinin hatalı tutulmasından doğan alacaklar…”(Mahkememizin 15/05/2023 T.2017/547E. 2023/432K.sayılı kararından alınmıştır)
Somut dava 6762 sayılı TTK madde 1301 (6102 sayılı TTK madde 1372) hükmüne dayalıdır. Bu çerçevede irdelendiğinde, 3.numaralı başlık altında irdelenen maddi tazminat davalarındandır. Zira somut davada haksız eylemden kaynaklanmasa dahi kanun hükmünün madde başlığı, aynı zamanda içeriği ve gerekçesi dikkate alındığından davanın tazminat niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Yapılan açıklamalar karşısında, davacının davalı aleyhine açmış olduğu rücuen tazminat davası sübut bulmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacının, davalı aleyhine açmış olduğu rücuen tazminat davasının sübut bulmadığından reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği ve dosyanın ayrılmış olduğundan dikkate alınarak alınması gereken 269,85 TL red harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından harcanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından harcanan 30,00 TL posta ve tebligat giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisine vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT m.13/f.4 gereği 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin huzurunda oy birliği ile karar verildi. 23/11/2023
Başkan
Üye
Üye
Katip