Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/453 E. 2021/522 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/453
KARAR NO : 2021/522

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/05/2018
KARAR TARİHİ : 08/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil bankanın kurumsal şubesi müşterisi olan davalı borçlu … A.Ş. lehine krediler kullandırıldığını, işbu kredilerin, davalılar ile müvekkil banka ve diğer bankaların imzalamış olduğu 20.12.2013 tarihli “Refinansman ve Sendikasyon Kredisi Sözleşmesi”, 24.09.2014 tarihli “Finansal Yapılandırma Sözleşmesi”, 20.05.2015 tarihli “24.09.2014 Tarihli Finansal Yapılandırma Sözleşmesi Tadil Protokolü”ne istinaden geri ödeme planına bağlandığını, 24.09.2014 tarihli Finansal Yapılandırma Sözleşmesi ekinde yer alan ödeme planındaki 30.11.2016 tarihli taksitin ödenmediğini ve bu nedenle … 30. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek, vadesinde ödenmeyen taksitten dolayı faiz ve ferileri ile birlikte 23.12.2016 tarihi itibariyle 141.665,44 alacak tutarının bulunduğu ve bu tutarın anılan taksit vadesinden itibaren 60 gün içinde ve en geç 30.01.2017 tarihine kadar işleyecek faizi ile birlikte ödenmesi, aksi halde tümüyle muaccel hale gelen banka alacağının tamamına işleyen faiz ve ferilerinin ilavesi ile birlikte, 5.993.942,30 USD’nin tahsili için yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, ancak borçlular tarafından ödeme yapılmadığını, bunun üzerine, müvekkil bankaya garameten rehinli olan emtia rehni, alacak rehni. hisse rehni ve ticari işletme rehinlerin paraya çevrilmesi için davalılar aleyhine … 34. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine geçildiğini, ancak davalıların takibe itiraz ettiklerini, 10.12.2014, 27.12.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmelerinin kredi borcunun muacceliyeti ve temerrüt şartlarının 11. maddesinde düzenlendiğini, 24.09.2014 tarihli Finansal Yapılandırma Sözleşmesi’nin 13.1. maddesi uyarınca “Borçlular’ın ve/veya müteselsil kefillerin finansman sözleşmeleri uyarınca kredi verenlere ödenmesi gereken herhangi bir meblağı vadesinde tam ve eksiksiz olarak veya ödenmesi gereken yerde ve ödenmesi gereken para cinsinden ödememesi halinde, herhangi başka bir ihtara ve ek süre tesissine lüzum bulunmaksızın temerrüt hali oluşur.”, 14.1.1 no.lu maddesi uyarınca;”… Kredi borcu tutarlarının tümü ferileriyle birlikte temerrüt hali’nin vukuundan itibaren muaccel hale gelmekle birlikte alacaklılar, kredi tutarına göre alacaklıların en az % 75 inin onayı ile kredi borcunu geri çağırabilirler. Şu kadar ki, kredi borcu’nu geri çağırma kararının muacceliyet tarihinden itibaren 60 (altmış) gün içerisinde alınmaması ve bu süre boyunca temerrüt halinin de devam ediyor olması halinde, alacaklılardan her biri borçlulara ihtarda bulunarak kendi kredisinin geri ödenmesini talep edebilir.” şeklinde olduğunu, davalıların borca ve borcun tüm ferilerine yönelik itirazlarının haksız ve hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu, belirterek sonuç olarak; davalıların … 34. İcra Müdürlüğü’nün …E.sayılı dosyasına vaki haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazlarının toplam 6.546.173,80 USD nakit alacak üzerinden iptali ile 6.004.694,10 USD asıl alacağa, takip tarihinden ödeninceye kadar yıllık % 9,2809 temerrüt faizi ve ferileri ile birlikte tahsiline, davalıların % 20’den az olmamak kaydıyla tazminata mahkum edilmesine talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketler tarafından verilmiş grup rehin nedeniyle davacı bankanın … 34. icra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile taşınır rehininin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını, ancak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipte, rehin sözleşmesinin tarafı olmayan …’in de taraf gösterildiğini, bu nedenle … yönünden davanın öncelikle reddi gerektiğini, rehinlerin, müvekkiller ile bir grup banka arasında imzalanan ve değişik tarihlerde iki kez tadil edilen 20.12.2013 tarihli “Refinansman ve Sendikasyon Kredisi Sözleşmesi” kapsamında verildiğini, rehin alanların, 20.12.2013 tarihli sözleşmede I. Gaip Kredi Verenler olarak tanımlanan … A.Ş., … A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … TAŞ. ve … Bankası A.Ş. lehine garame oranında tesis edildiğini, HMK 59. ve 60.maddesinde mecburi dava arkadaşlarının ancak birlikte dava açabileceği, aleyhlerine de birlikte dava açılabileceği hükmüne yer verildiğini, bu nedenle tek başına … Bankası A.Ş.’nin aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, garame rehinlerine iştirak eden tüm bankaların birlikte hareket etmesi gerektiğini, 20.12.2013 tarihli Refinansman ve Sendikasyon Kredi Sözleşmesinin 16.1.2. maddesi uyarınca,”temerrüt halinde kredi verenler, kredi tutarlarına göre, kredi verenlerin en az % 75’nin onayı ile krediyi geri çağırabilirler.” denildiğini, ancak bir çağrı ve onayın bulunmadığını, bu nedenle kredi geri çağırımına ilişkin talep olmaksızın başlatılan icra takibinin usulsüz ve sözleşmeye aykırı olduğunu, belirterek netice olarak; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, % 20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
Davacı ile davalı … A.Ş arasında genel kredi ve teminat sözleşmelerinin imzalandığı, diğer davalıların ise kefil konumunda olduğu, davalılar aleyhine adı geçen sözleşmelere istinaden icra takibi yapıldığı, davalıların itiraz ettiği, duran takibin devamı için itirazın iptali davası açıldığı, davalıların imzalanan 24/09/2014 tarihli finansal yapılandırma sözleşmesi gereğince bankaya 30/11/2016 tarihinde ödenmesi gereken taksitleri ödemedikleri, bunun üzerine davacı bankanın kredi alacağı için takip yaptığı tartışmasızdır.
Taraflar arasında tartışmalı olan husus davalı asıl borçlu ve kefillerin imzalanan finansal yapılandırma ve protokoller uyarınca takip ve dava tarihi itibariyle borçlu olup olmadıkları, 20/12/2013 tarihli sözleşmenin 15.1 ile 16.1.2 ve özellikle 24/09/2014 tarihli finansal yapılandırma sözleşmesinin 13.1 ve 14.1 hükmü uyarınca davalılar yönünden ödemede temerrüt halinin oluşup oluşmadığı, özellikle adı geçen sözleşmenin 14.1 maddesi ve yine 20/12/2013 tarihli sözleşmenin 16.1.2 maddesi uyarınca alacaklıların %75 onay şartının ortadan kalkıp kalkmadığı, davacı bankanın kendi kredisinin ödenmesini talep etme koşullarının oluşup oluşmadığı, buna göre davalı asıl borçlu ve kefillerin sorumluluk durumları dahi dikkate alındığında hangi tutarlarda sorumlu oldukları noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılmasından önce taraflar arasındaki yetki sözleşmesi gereği HMK m.17 hükmü gereği asıl borçlu yönünden ve TTK 7 hükmü gereği kefiller yönünden mahkememizin ve icra müdürlüğünün yetkili olduğu anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki “itirazın iptali ve takibin devamını talep eden davacının takip talebinin yabancı paraya dayanmış olması karşısında, Yargıtay 19.HD uygulaması gereği, yabancı paranın dava tarihindeki efektif satış kuru karşılığı olan TL miktarı açıklaması, en başta depo edilen harç ile arada fark oluşması durumunda bu farka isabet eden harç eksikliğini mutlak suret ile giderilmesi ve bu şekilde harç eksikliğinin tamamlanması için davacı vekiline Harçlar Kanunu m. 27,30,32 hükümleri gereğince süre verilmesine” dair karar oluşturulmuş, nitekim davacı vekili 107.143,68 TL olarak ve ara karara uygun olarak eksik harç miktarını tamamlamıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması için bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 06/03/2019 tarihli raporunda davacı bankanın finansal yapılandırma sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağının tahsili için davalılar hakkında icra takibi yaptığını, buna göre takip tarihi itibariyle yapılan hesaplamada asıl alacak miktarının 6.004.694,10 ABD doları, işlemiş faizin 476.792,00 ABD doları, BSMV miktarının 23,840,00 ABD Doları, toplam rakamın 6.505.326,10 ABD doları olduğunu açıklamış, buna göre banka kayıtları dikkate alındığında davacı bankanın kullandırılan kredi nedeniyle davalı … A.Ş.’nin asaleten diğer davalıların ise imzalanan genel kredi sözleşmesi, finansal yapılandırma sözleşmesi ve verilen rehinler kefaletler nedeniyle borçlu olduğu, genel kredi sözleşmesi ve finansal yapılandırma sözleşmesi hükümlerine göre alacaklı banka kayıtlarının kesin delil olduğu, yapılan hesaplamaya göre asıl alacak tutarının takip tarihinden itibaren ve talep gibi %9,2809 olduğu açıklanmıştır.
Birinci bilirkişi kök raporuna ek hazırlanan 07/10/2019 tarihli ek raporda davalıların sorumlu oldukları borç miktarlarının daha önce açıklandığı, taraflar arasındaki 20/12/2013, 24/09/2014, 20/05/2015 tarihli sözleşmelerin taraflarca imzalandığı, 20/12/2013 tarihli refinansman ve sendikasyon kredisi sözleşmesine göre … dahil kredi borçlusu şirket dışındaki diğer tüm davalıların müteselsil kefil konumunda bulunduğu, 24/09/2014 ve 20/05/2015 tarihli sözleşmelerin ise önceki sözleşmelerin eki ayrılmaz parçası olduğu, 24/09/2014 tarihli sözleşmenin 14.1.1.hükmü uyarınca kredilerin %75’ine sahip alacaklı bankalar tarafından kredinin geri çağrılması için lider banka olan … A.Ş.’ye yapılmış başvurunun mevcut olmamasının icra takibinin yapılmasına mani olup olmadığının mahkemece takdir olunacak olmakla birlikte davalılar tarafından yapılan ödeme olmadığından davacı bankanın alacağını talep etme hakkının mevcut olduğu bildirilmiştir.
Öncelikle davacı vekilinin 28/10/2019 tarihli dilekçesinin ve özellikle birinci sayfasındaki koyu ibarelerle yazılmış hususların dikkate alınması, bu çerçevede takip tarihi itibariyle talep edilen rakamlar ile bilirkişinin hesaplamış olduğu rakamların karşılaştırmalı tablo halinde sunulması, buna göre bilirkişinin her bir davalının sorumlu olduğu miktarı hükme elverişli şekilde açıklaması için bilirkişi …’tan ek rapor alınmasına” dair karar oluşturulmuştur.
Buna göre birinci bilirkişi hazırlamış olduğu 21/03/2020 tarihli raporunda 23/12/2016 olan kat tarihi itibariyle asıl alacak tutarlarının hesaplandığını, buna göre asıl alacak tutarının 5.993.835,86 USD olarak hesaplandığını, takip tarihi itibariyle yapılan hesaplamada davacı bankanın her bir davalıdan 5.993.835,86 USD asıl alacak; 39.217,20 USD akdi faiz; 477.475,31 USD temerrüt faizi; 23.917,30 USD BSMV olmak üzere toplam 6.534.445,67 ABD doları talep edebileceği yönünde görüş bildirmiştir.
Birinci bilirkişiden alınan kök ve ek raporlar sonrası ise bu defa “davalılar vekilinin itiraz dilekçesi içeriği, dava konusu miktarın yüksekliği ve davalıların savunma haklarının dahi kısıtlanmaması açısından yeni bilirkişiden yeni rapor alınması talebinin kabulüne, taraflar arasındaki dayanak sözleşmeler ve protokol hükümleri ve dosya kapsamı dikkate alındığında; davacının da tarafı olduğu 20/12/2013 tarihli refinansman ve sendikasyon kredi sözleşmesinin 16.1.2 maddesi uyarınca sözleşmenin tarafı olduğu, kredi borcunun ne zaman muaccel olduğu, kredi borcunun geri çağırma kararının muacceliyet tarihinden itibaren 60 gün içinde alınıp alınmadığı, bu hususun … Bankası Genel Müdürlüğünden sorulmasına ve dayanak sözleşme suretinin müzekkereye eklenmesine, taraflar arasındaki dayanak kredi sözleşmesinin 16.1.2 maddesi uyarınca kredi borcunun ne zaman muaccel olduğu, kredi borcunun geri çağırma kararının muacceliyet tarihinden itibaren 60 gün içinde alınıp alınmadığı, bu süre boyunca temerrüd tarihinin devam edip etmediği, davacı alacaklının borçlulara ihtarın bulunup bulunmadığı, bu şekilde davacının kendi kredisini talep etme şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının kredi borcu ile ilgili alacak talep etme hakkı olduğu sonucuna varıldığı takdirde bilirkişinin hazırladığı 06/03/2019 tarihli rapora yönelik taraf vekillerinin ayrıntılı dilekçelerin üzerinde tek tek durulması, özellikle temerrüt faizi hesabında maddi hata olup olmadığının dikkate alınması, yine birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu, 09/10/2019 ve 21/02/2020 tarihli ek rapor içeriklerinin içeriğinin dahi rapor hazırlanırken tek tek dikkate alınması, ihtarnamenin davalı ve kefillere tebliğ olunması halinde, kefillerin temerrüd tarihinden takip tarihine kadar asıl alacağa uygulanacak temerrüd faizinden sorumluluğu açık ise de, her bir davalı kefil yönünden kat ihtarnamesinin davalıya tebliği tarihine göre önel süresinin eklenerek temerrüd tarihinin tespiti, bu çerçevede her kefilin kendi temerrüd tarihine kadar olan kefalet sınırları içinde kalmak koşulu ile asıl borçlunun temerrüdünden sorumlu olacak olup olmamasını taraflar arasındaki sözleşme ve protokol hükümleri gözetilerek irdelenmesi, bu çerçevede davalı kefiller yönünden temerrüd için hesap kat ihtarının kefile tebliğinin şart olması, sözleşmede öngörülmediği sürece İİK.m.68 hükmünün kefil yönünden uygulanmasının ise mümkün olmaması, kefil yönünden temerrüd tarihinin ne şekilde belirlendiğinin açıklanması, buna göre temerrüd tarihinin tespiti (Yargıtay 19.HD 2015/3357E., 2015/16301K.sayılı ilamı) hususunun dikkate alınması, yukarıda alınan bilirkişi kök raporu ile ek rapor içeriklerinden açıklanan sonuç kısmından farklı bir sonuca varılması halinde ise farklılık üzerinde durulmak sureti ile kök raporun hazırlanması, her bir davalının sorumluluğunun tek tek irdelenmesi amacı ile 19/10/2020 tarihi itibari ile bilirkişi incelemesi yapılmasına” dair karar oluşturulmuştur.
Bu defa yeni bankacı bilirkişi hazırlamış olduğu 26/10/2020 tarihli kök raporunda … A.Ş.’den rapor tarihi itibariyle cevap gelmediği, ancak 24/09/2019 tarihli finansal yapılandırma sözleşmesinin 14.1.1.hükmü uyarınca kredi borcunun geri çağırma kararının muacceliyet tarihinden itibaren 60 gün içinde alınmaması ve en geç 30/01/2017 tarihine kadar işleyecek faiz ve fer’ileriyle ödenmesinin davalılara ihtar olunduğu, bu durumda hesaplanan 6.004.694,10 USD doları asıl alacak; 478.340,29 USD doları temerrüt faizi; 23.917,01 USD doları BSMV olmak üzere toplam 6.506.951,40 USD doları tutarında davacının alacaklı bulunduğu, buna göre borç tamamen ödeninceye kadar 6.004.694,10 USD doları asıl alacak üzerinden %9.20809 oranında temerrüt faizi istenebileceği açıklanmıştır.
Bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 26/01/2021 tarihli kök raporun taraflara tebliğ olunması sonrası ise “dava dosyasında eksiklik olmaması açısından … Bankası A.Ş Genel Müdürlüğüne yazılan 28/09/2020 tarihli yazının tekit olunmasına, aynı yazının ve ayrıca … Bankası A.Ş Genel Müdürlüğüne dahi yazılmasına, davacı alacaklı vekilinin 04/11/2020 tarihli itiraz dilekçesi çerçevesinde takip talebindeki asıl alacak miktarı ile akdi faiz oranlarının ve miktarlarının ayrı ayrı gösterilmesi, işlemiş akdi faizin ayrıca talep edilmiş olması karşısında ve ayrıca bu itiraz dilekçesinde yer alan diğer hususlar gözetildiğinde akdi faiz yönünden davacının talep edebileceği miktar olup olmadığının dahi hesaplanması, akdi faiz talep edilip edilemeyeceğinin bankacılık çerçevesinde dahi irdelenmesi, ayrıca dayanak 20/12/2013 tarihli sözleşmenin 16.1.2 maddesi çerçevesinde gerekli koşulun oluşmadığını ileri süren, bu yöne ilişkin itirazda bulunan davalılar vekilinin 10.11.2020 tarihli itiraz dilekçesinin, halen bu konuya ilişin bankalardan cevap gelmemiş olsa dahi bilirkişi …’ un hazırladığı 26/10/2020 tarihli raporun 8. sayfasının 2.maddesindeki tespitler ve 24/09/2014 tarihli finansal yapılandırma sözleşmesinin, itiraz konusu 16.1.2 maddenin yer aldığı 20/12/2013 tarihli refinansman ve sendikasyon kredisinin sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olması karşısında, davacının temerrüd faizinin talep edilebilmesi açısından gerekli koşulun bu çerçevede oluşup oluşmadığının dahi üzerinde yeniden durulması, sonuç itibari ile her bir davalıdan talep olunan ve hesaplanan miktarın yeniden açıklanması amacı ile bilirkişi Ahmet VAROL’ dan ek rapor alınmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bankacı bilirkişi 26/01/2021 tarihli ek raporunda ise dayanak 20/12/2013 tarihli sözleşmenin 16.1.2.maddesi gereği davalılar yönünden kredinin geri çağrılmasından öncesinde temerrüt olgusunun zaten gerçekleştiği, bu noktada daha önce hazırlanmış olan kök raporda gerekli bir değişiklik olmadığı yeniden ve teyiden açıklanmıştır.
Bu arada ara karar çerçevesinde … A.Ş.’den gelen 04/03/2021 tarihli cevabi yazıya göre söz konusu kredinin çağrılması kapsamında kredi verenlerin %75 oranında onayının alınmadığı ve bankaya kredi çağırma hususunda da bankaya çağrı yapılmadığı bildirilmiştir.
Birinci ve ikinci bilirkişilerin kök ve ek raporları alındıktan sonra ise “1.bilirkişinin 06/01/2019 kök, 07/10/2019 tarihli ek raporu , 21/09/2019 tarihli ek raporu, 2.bilirkişinin 26/10/2020 tarihli kök raporu ve 26/01/2021 tarihli ek raporu ile ayrıca 04/02/2021 tarihinden sonra …’den gelecek cevabi yazının içeriklerinin tek tek incelenmesi, buna göre; davacı alacaklı vekilinin 04/11/2020 tarihli itiraz dilekçesi çerçevesinde takip talebindeki asıl alacak miktarı ile akdi faizin oranlarının ve miktarlarının ayrı ayrı gösterilmesi, işlemiş akdi faizin ayrıca talep edilmiş olması karşısında ve ayrıca bu itiraz dilekçesinde yer alan diğer hususlar gözetildiğinde akdi faiz yönünden davacının talep edebileceği miktar olup olmadığının dahi hesaplanması, akdi faiz talep edilip edilemeyeceğinin bankacılık çerçevesinde dahi irdelenmesi, ayrıca dayanak 20/12/2013 tarihli sözleşmenin 16.1.2 maddesi çerçevesinde gerekli koşulun oluşmadığını ileri süren, bu yöne ilişkin itirazda bulunan davalılar vekilinin 10.11.2020 tarihli itiraz dilekçesinin, halen bu konuya ilişin bankalardan cevap gelmemiş olsa dahi bilirkişi …’ un hazırladığı 26/10/2020 tarihli raporun 8. sayfasının 2.maddesindeki tespitler ve 24/09/2014 tarihli finansal yapılandırma sözleşmesinin, itiraz konusu 16.1.2 maddenin yer aldığı 20/12/2013 tarihli refinansman ve sendikasyon kredisinin sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olması karşısında, davacının temerrüd faizinin talep edilebilmesi açısından gerekli koşulun bu çerçevede oluşup oluşmadığının dahi üzerinde yeniden durulması, sonuç itibari ile yukarıda anılan iki farklı bilirkişi raporundan gerekçe ve sonuç olarak farklı veya aynı sonuca varılması halinde mutlak suret ile gerekçesinin üzerinde durulması, bu suretle çelişkinin giderilmesi, çelişki giderilirken refinansman sözleşmelerinin ve sendikasyon sözleşmelerinin özellikleri ile ilgili genel açıklamalar yapılarak denetime elverişli ek raporun alınması için 02/04/2021 günü saat 14:30 itibari ile inceleme yapılmasına” dair karar verilmiştir.
Buna göre üçüncü defa bilirkişi atanması yoluna gidilmiş ise de bu defa yeniden konusunda ehil bilirkişi heyeti oluşturulmuş olup, bilirkişi kurulu 25/05/2021 tarihli raporlarında davalılar ile davacı banka arasında 20/12/2013 tarihli, 24/09/2014 tarihli, 20/05/2015 tarihli sözleşmelerin imzalandığını, 20/12/2013 tarihli finansman ve sendikasyon kredi sözleşmesinin taraflarının dosyamız tarafları olduğu, söz konusu sözleşmenin 15.1.maddesinin ödemede temerrüt durumuna 16.1.maddesinin kredinin geri çağrılmasına ilişkin bulunduğunu, 24/09/2014 tarihli finansal yapılandırma sözleşmesindeki borçlular ile alacaklıların kimler olduğunun sözleşmede tek tek belirtilmiş olduğunu, yine adı geçen sözleşmenin tadil olunmasına dair protokolde ödeme tarihi, ana para ödemesi ile ilgili ödeme planının mevcut olduğunu, ihtarname ve hesap özeti dikkate alındığında ihtarnamelerin 26/12/2012 tarihinde muhataplara tebliğ olunduğunu, alacaklı bankalar ile davalı borçlular arasındaki 24/09/2014 tarihli finansal yapılandırma sözleşmesinin 4.maddesi ve 7.3.maddesi ile ise borcun kaynadığı ve faiz oranına ilişkin düzenlemelerin yapıldığını, buna göre 30/11/2016 tarihli taksidin muaccel hale geldiği tarihte dava konusu krediye bankaca uygulanan akdi faiz oranının yıllık %6,18733 olduğunu, sözleşmenin 11.b.hükmü uyarınca dava konusu dövize endeksli kredi için yıllık %9,2810 oranı üzerinden faiz talebinin mümkün olmakla birlikte talebin yıllık %9,2809 olduğunu, taraflar arasındaki 20/12/2013 tarihli sözleşme ve 24/09/2014 tarihli sözleşme hükümleri dikkate alındığında 30/11/2016 tarihli taksit tutarının vadesinde ödenmemesi nedeniyle taraflar arasında imzalanan finansal yapılandırma sözleşmesinin 13.1.maddesi uyarınca 30.11.2016 tarihinden itibaren ödemede temerrüt halinin oluştuğunu, davacı banka tarafından davalılara gönderilen ihtarnamede sadece gecikmede olan 139.693,42 TL taksit tutarı ile faiz ve fer’ilerinin 60 gün içerisinde ödenmesinin talep olunduğu, ihtarnamenin davalılara tebliğ edildiği, ancak temerrüt tarihinin başladığı 30/11/2016 tarihinden itibaren 60 günlük sürenin dolduğunu, tüm kredi borcu yönünden ise 31/01/2017 tarihi itibariyle davalının temerrüde düştüğü, 31/01/2017 tarihinden itibaren alacaklıların %75’inin onay şartının ortadan kalktığı, davacı bankanın kendi kredisinin ödenmesini talep edebilme koşullarının oluştuğu, buna göre davacı banka tarafından 23/12/2016 tarihinde kredi hesabı kat edilmekle sözleşme gereği davalıların 31/01/2017 tarihinde temerrüde düştüklerini, kat tarihinden temerrüt tarihine kadar akdi faizin hesaplanması gerektiğini, yine temerrüt tarihinden takip tarihine kadar ise taleple bağlı kalınarak %9,2809 temerrüt faiz oranı hesaplandığını, davalı kefillerin asıl borçlu ile birlikte temerrüde düştüklerini, hesaplanan miktarların kefillerin kefalet miktarları dahilinde kaldığını, buna göre davacı bankanın davalılar hakkında takip ve dava hakkının mevcut olduğunu, davacı bankanın kredi lehtarı asıl borçlu ve kefillerden takip tarihi itibariyle … 34. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu olan 5.991.826,92-ABD doları asıl alacak; 39.120,08-ABD doları işlemiş akdi faiz; 477.315,27-ABD doları işlemiş temerrüt faizi; 23.865,76-ABD doları BSMV üzerinden davalıların itirazlarının bu yönden haksız olduğunu, 5.991.826,92-ABD doları asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar -tahsilde tekerrür olmamak üzere- yıllık %9,2809 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden % 5 gider vergisi (BSMV) işletilmesi gerektiğini açıklamışlardır.
Konusunda ehil bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 25/05/2021 tarihli kök raporda da irdelendiği üzere sendikasyon kredisinin temelinde yüksek miktarda kredi vermekten doğan riskin bankalar arasında paylaşılması düşüncesi yatmakta olup bu çerçevede somut olayda söz konusu olan finansman kredisi ise daha önceden alınmış ve yeni koşullarda avantajını kaybetmiş olan kredi için yeni ve daha avantajlı koşullara sahip bir kredinin çekilerek eski kredinin kapatılması amaçlanmaktadır. Buna göre 20/10/2013 tarihli finansman ve sendikasyon kredisi kullandırılmak suretiyle önceki kredi borçları için bir plan gözetilmiş, akabinde firmanın borçlarını geri ödeme kabiliyetini kazanması için 24/09/2014 tarihli finansal yeniden yapılandırma sözleşmesi yapılmıştır. Ne var ki akabinde ve 20/05/2015 tarihinde “24/09/2014 Tarihli FYYS Tadil Protokolü” sözleşme tadil edilerek şirketin borçlarını ödeyebilecek hale gelmesi amaçlanmış ise de davalı şirketin yeniden yapılandırmaya ilişkin protokolün ilk taksitinin dahi ödeyemediği, akabinde yukarıda ayrıntılı olarak irdelendiği üzere davalıların muaccel olan taksit olan tutar ve fer’ilerinin temerrüdün başladığı tarihten itibaren 60 gün süre dolduğu halde ödeyemediği ve temerrüt tarihinin devam ettiği, zaten bu nedenle alacaklının borçluya ihtarda bulunarak dava konusu kredinin ödenmesini talep etme hakkının doğduğu anlaşılmaktadır.
Davalı asıl borçlu şirket ve davalı kefillerin konumu dikkate alınarak raporda hesaplama yapılmış olup bu hesaplama tarzı da Yargıtay uygulamasına uygundur.
Nitekim Yargıtay 19. H.D.’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere; “26 Kasım 2013 tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.” hükmüne yer verilmiştir.
TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür.
6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz.
Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir.”
Somut olayda davalı kefil gerçek kişiler, asıl borçluyla birlikte ve bilirkişi raporunda hesaplanan miktarlar çerçevesinde mahkememizce itibar eden miktardan sorumludurlar. Öte yandan davalı gerçek kişilerin konumları dikkate alındığında kefaletleri bu yönden dahi geçerlidir.
Buna göre bankacı bilirkişiler, her bir kefil yönünden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda yapılan tebliğ tarihleri dikkate alınarak hesaplama yapmış olup asıl borçlu kefiller yönünden açısından bu noktada bir farklılık mevcut değildir. Esasen dava konusu kredi hesabı 23/12/2016 tarihi itibariyle kat olunduktan sonra kat ihtarnamesi tüm davalılara 26/12/2016 tarihi itibariyle tebliğ olunmakla buna göre yapılan hesaplamada davalılar açısından fark oluşmamıştır.
Bilirkişi kurulu tarafından Yargıtay HGK’nin benimsemiş olduğu yönteme uygun olarak davacının alacağının kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının borçluya ve kefile tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akdi faiz ve ferilerinin uygulanması, temerrüt tarihi itibariyle bulunan akdi faiz ve ferileri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacağın tespit edilmesi, bu safhadan sonra temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar, daha önce belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferilerinin uygulanması ve takip tarihinde talep edilebilecek asıl alacak ile birlikte temerrüt faizi miktarı ve ferilerinin ayrı ayrı tespit olunması, alacaklı bankanın borçludan takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının tespit olunması gerçekleştirilmiş, buna göre davacı bankanın davalılar aleyhine açmış olduğu davada her bir davalının takip tarihi itibariyle sorumluluk durumu bu çerçevede bilirkişi kurulu tarafından ayrıntılı olarak hesaplanmıştır.
Mahkememizce itibar olunan 25/05/2021 tarihli bilirkişi kurulunun kök raporundan önce birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu ikinci ek rapordaki hesaplama yöntemi, mahkememizce itibar olunan 25/05/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile uyumludur. Ne var ki adı geçen birinci bilirkişinin ikinci ek raporunda faiz hesaplamalarında bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere ortalama libor oranları esas alınması nedeniyle farklı sonuca ulaşılmış ise de sonuç itibariyle ulaşılan sonuca benzer nitelik taşıdığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte birinci bilirkişinin ikinci ek raporunda üç ayda bir değişen üç aylık libor esas alınmadığından birinci bilirkişinin ikinci ek raporundaki sonuç rakamlara itibar edilememiştir. Bu arada ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu 26/10/2020 tarihli ve 26/01/2021 tarihli ek raporda yerleşik Yargıtay uygulaması gereği temerrüt tarihine kadar hesaplanan faiz ve fer’iler dahil edilerek toplam alacak tutarı, faiz hesaplanması yönünden asıl alacak kabul edilerek alacaklı tarafa daha fazla faiz talep etme imkanı sunulduğuna dair Yargıtay uygulaması mevcut ise de somut olayda davacı tarafın bu hakkını kullanmadığını bilirkişi dikkate almamış, buna göre işlemiş akdi faiz tutarı ayrı bir kalem olarak talep olunmuş, bilirkişi kök ve ek raporunda ise davacının bu talebiyle bağlı kalmayarak bu hususu dikkate almamış, bu nedenle de mahkememizce itibar olunan 25/05/2021 tarihli bilirkişi kurulundan farklı sonuca ulaşmıştır ki bu nedenle ikinci bilirkişinin az da olsa farklı yönde ulaştığı rakamlara yine mahkememizce itibar olunmamıştır.
Mahkememizce itibar olunan bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 25/05/2021 tarihli raporu gerekçeli, denetime elverişli olup her bir davalı yönünden sözleşmelerin içeriğine ve Yargıtay uygulamasına uygun hesaplamaları içermektedir. Esasen birinci bilirkişi raporu ile ikinci bilirkişi raporunda belirtilen sonuçlar ile kıyaslandığında mahkememizce itibar olunan bilirkişi kurulunun 25/05/2021 tarihli raporu az da olsa farklılık içermekte ise de açıklanan gerekçeler karşısında sonuç itibariyle bilirkişi kurulu raporuna itibar edilmiştir. Kaldı ki hazırlanan rapor içeriği mahkememizce belirtilen inceleme konularını tek tek ele alan, sözleşme içeriğine uygun, davalıların her türlü itirazlarını olumlu veya olumsuz şekilde karşılayan ve çelişkiyi gideren nitelik taşımaktadır. Bu haliyle bilirkişi kurulunun 25/05/2021 tarihli raporuna itibar etmeye engel bir itiraz ise mevcut değildir.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçluların itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçluların; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda davalı borçluların 6.532.128,03 ABD dolarına yönelik olarak haksız itiraz ettiği açıklığa kavuşmakla bu miktarın %20’sine isabet eden tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesi gerekir. Esasen bu miktar, harcı yatan ve İİK m.67/son gereği dava konusu olan taleptir. Bu noktada vurgulamak gerekir ki ABD doları üzerinden tazminat hesabı yapılamayacağından Yargıtay uygulaması çerçevesinde bu miktarın takip tarihindeki TCMB’nin belirlediği efektif satış kuru karşılığı olan TL tutarın saptanması gerekir. Takip tarihi 05/12/2017 saat 14:46 olup, takip tarihi ve saati itibariyle alınması gereken harç miktarları da bu saat itibariyle geçerli olan efektif satış kur dikkate alınarak hesaplanacaktır. Bilindiği üzere Merkez Bankası kurları iş günü itibariyle ve saat 15:30 itibariyle yeniden belirlendiğinden takibin yapıldığı an itibariyle 1 ABD dolarının karşılığı olan efektif satış kur 3,8751 TL’dir. Buna göre mahkememizce yapılan hesaplama sonucunda, takip tarihinde yabancı paranın efektif satış kuruna göre harcı dahi yatan 6.532.128,03 ABD dolarının karşılığı 25.312.649,32 TL olmakla bu miktarın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesi gerekmiştir. Davacının kötüniyetli takip yaptığı ispatlanamadığından davalıların kötü niyet tazminatına ilişkin tazminat talepleri reddolunmuştur.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, … 34. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu olan 5.991.826,92-ABD doları asıl alacak; 39.120,08-ABD doları işlemiş akdi faiz; 477.315,27-ABD doları işlemiş temerrüt faizi; 23.865,76-ABD doları BSMV olmak üzere davalıların itirazlarının iptali ile davalılar yönünden- tahsilde tekerrür olmamak üzere- bu kısımlar yönünden takibin aynen devamına, hükmedilen 5.991.826,92-ABD doları asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar -tahsilde tekerrür olmamak üzere- yıllık %9,2809 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden % 5 gider vergisi (BSMV) işletilmesine, hükmedilen toplam 6.532.128,03-ABD dolarının takip tarihindeki ABD dolarının efektif satış kur karşılığına isabet eden 25.312.649,32-TL’ nin %20 icra inkar tazminatının davalılardan-tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin reddine, davalıların yasal şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
… 34. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu olan 5.991.826,92-ABD doları asıl alacak; 39.120,08-ABD doları işlemiş akdi faiz; 477.315,27-ABD doları işlemiş temerrüt faizi; 23.865,76-ABD doları BSMV olmak üzere davalıların itirazlarının iptali ile davalılar yönünden- tahsilde tekerrür olmamak üzere- bu kısımlar yönünden takibin aynen devamına,
2-Hükmedilen 5.991.826,92-ABD doları asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar -tahsilde tekerrür olmamak üzere- yıllık %9,2809 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden % 5 gider vergisi (BSMV) işletilmesine,
3-Hükmedilen toplam 6.532.128,03-ABD dolarının takip tarihindeki ABD dolarının efektif satış kur karşılığına isabet eden 25.312.649,32-TL’nin %20 icra inkar tazminatının davalılardan-tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacının fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin reddine,
5-Davalıların yasal şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine,
6-492 sayılı Harçlar Kanunu hükümlerine göre dava tarihindeki efektif satış kuru dikkate alınarak (1 USD=4,8624 TL) kabul edilen 6.532.128,03 ABD dolarının TL karşılığı 31.761.819,33 TL olmakla alınması gereken ‭2.169.649,87 TL harçtan, peşin alınan 308.654,38 TL harcın, yine davacı tarafından yatırılan 107.143,68 TL harcın ve ayrıca 127.780,74 TL icra harcının mahsup edilerek bakiye ‭1.626.071,07‬ TL harcın davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan 308.654,38TL peşin harç, yine davacı tarafından yatırılan 107.143,68 TL tamamlama harcı, 35,9 TL başvuru harcı, 5,20 TL vekalet harcı toplamı olan ‭‭415.839,16‬ TL harcın davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan ‭281,2‬ TL tebligat ve posta gideri ile 10.750,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 11.031,2‬0‬ TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%99,78) 11.006,93 TL’nin davalılardan alınarak -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalılar tarafından halihazırda yapılan bir masraf bulunmadığından bu hususta karar tayinine yer olmadığına,
10-Davacı vekil ile temsil edildiğinden dava tarihindeki efektif satış kuru dikkate alınarak (1 USD=4,8624 TL) kabul edilen 6.532.128,03 ABD dolarının TL karşılığı 31.761.819,33 TL olmakla yürürlükte olan AAÜT gereğince hesaplanan 406.243,19TL tek nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davacıya verilmesine,
11-Davalılar vekil ile temsil edildiğinden dava tarihindeki efektif satış kuru dikkate alınarak (1 USD=4,8624 TL) ret edilen 14.045,77 ABD dolarının TL karşılığı 68.296,15 TL olmakla yürürlükte olan AAÜT gereğince 9.678,50 TL tek nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davalılara verilmesine,
12-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.08/07/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …