Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/410 E. 2019/310 K. 05.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/399 Esas
KARAR NO : 2019/314

DAVA : Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/05/2018
KARAR TARİHİ : 05/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız İhtiyati Hacizden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin… E sayılı tasarrufun iptali dava dosyasında, davalı tarafın 07.02.2013 tarihli ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz alarak müvekkiline ait taşınmazı haczettirdiğini, haczedilen taşınmazın “… İli, … İlçesi, … Mah., 641 ada, 9 parselde kain Bodrum 2 bağımsız bölüm nolu” bölgede kayıtlı olduğunu, davalı tarafın bu haksız haciz nedeniyle sorumlu olduğunu, çünkü müvekkilin taşınmazının haczini istemekle ve haczetmekle söz konusu haksız ihtiyati haciz kararını icra etttiğini, … 12.Asliye Hukuk Mahkemesi … E … K sayılı dosyayla açtığı tasarrufun iptali davasıyla müvekkilin herhangi bir mal kaçırma işlemi içerisinde bulunmadığına ve davanın reddine karar verildiğini, bu dava neticesi ile davalının aldığı ihtiyati haciz kararının haksız olduğunun ve müvekkili mağdur ettiğinin hukuken tespit edildiğini, müvekkilinin haksız ihtiyati haciz kararı nedeni ile manevi zararlara uğradığını, tasarrufun iptali davası sonucunda davalı tarafın aldığı ihtiyati haczin haksız ve kötü niyetli olduğunun ortaya çıktığını, haksız ihtiyati hacizden doğan tazminat davalarında “kusursuz sorumluluk” esasının hakim olduğunun gerek uygulamada gerekse doktrinde benimsenmiş olup, manevi zararın ihtiyati hacze konu miktarın asgari %15 tutarında olması gerektiğini belirterek 100.000.-TL manevi tazminatın 07.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacı müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davanın usulden reddi gerektiğini, davacının manevi tazminat talebine yönelik tüm iddialarının hukuki mesnetten uzak olduğunu, taşınmaza ait tapu kayıtlarının detaylı incelenmesinde aslında çok değerli olan taşınmazın devir bedelinin 160.000,00 TL olarak gösterildiğinin görüldüğü, müvekkili bankanın söz konusu tasarrufun muvazaalı olarak yapıldığını düşünmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu, söz konusu tasarrufun iptali davası kapsamında davacı … tarafından taşınmazın alımı için 307.406,00 TL ödendiği beyan edilerek bir takım belgelerin sunulduğunu, müvekkilinin gerçekte ödenen bedelle ilgili hiçbir bilgisi bulunmamakta olup dava sırasında öğrenilmiş olduğunu, söz konusu bedelin tapu kaydında ve resmi senetlerde yer alan rayiç bedelden çok farklı olup, müvekkil Bankanın bu durumu bilmesinin mümkün olmadığını, müvekkil bankayı tasarrufun iptali davasını açtırmaya sebebiyet verenin davacı …’un bizzat kendisinin olduğunu, davacının işbu olayda müterafik kusuru bulunmakta olduğunu, tasarrufun iptali davasına konu olan taşınmazın rayiç bedellerinin düşük gösterilerek hem devletin yanıltıldığı ve olması gerekenden daha düşük vergi ödendiğini, hem de tapu sicilini inceleyecek 3. kişileri yanılttığını, iradesi yanıltılanlardan birinin de müvekkili Banka olduğunu, tapu kaydına güvenerek … 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından tasarrufun iptali davasını ikame eden müvekkil Bankanın söz konusu taşınmazın kaydına üçüncü kişilere devredilmesini önlemek amacıyla tedbir koyulmasını talep etmesinde ve ihtiyati tedbir konulmasında kusurunun bulunmadığını, burada kusuru bulunan esas kişinin davacı olduğunu, yaptığı usulsüz işlemin sonucu tasarrufun iptali davasına sebebiyet verdiğini, manevi tazminat davasının esas koşulu kusur olduğundan ve tapu kayıtlarına güvenerek dava açan taşınmaza ihtiyati tedbir konulmasını talep eden iyiniyetli müvekkil Bankanın kusuru bulunmadığından davacının bu yöndeki tüm iddialarının mesnetsiz olup reddi gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava, haksız ihtiyati haciz nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Talebin dayanağı olan … 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ve içinde yer alan … 25. İcra Müdürlüğünün … E takip dosyası ile taşınmazın tapu kaydı dosyamız içine getirtilerek incelendiğinde, davalı banka tarafından davacı ve dava dışı taşınmaz maliki aleyhine açılan tasarrufun iptali davasında dava konusu taşınmazın tapu kaydına 06.02.2013 tarihli tensip ara kararıyla “ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz” şerhi konduğu, kararın infazı amacıyla Mahkemece … Tapu Müdürlüğüne ve … 25. İcra Müdürlüğünün yukarıda belirtilen dosyasına yazılan üst yazılarda kararın ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz olduğunun açıkça belirtildiği, ara kararda taşınmazın üçüncü kişilere devir ve temilkinin önlenmesi amacıyla tescil kaydına uygulandığı açıkça yazılı olan ihtiyati haczin esasen ihtiyati tedbir olduğu, tapu kaydına da şerhin “ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz” şeklinde işlenmiş olduğu, tasarrufun iptali davasında yapılan yargılama sırasında tapu kaydında 160.000 TL’ye davacı tarafından borçludan satın alınmış görünen taşınmazın gerçek değerinin satış tarihinde 732.000,00 TL olduğunun bilirkişi raporuyla da tespit edildiği, ancak tapuda beyan edilen değer yanında, davacının, taşınmaz üzerinde bulunan başka bir bankaya ait ipotek kaydından doğan malik borcunu da ödemiş ve ipoteği fek ettirmiş olduğunun anlaşılması üzerine, taşınmazın gerçek alış bedeliyle rayiç bedel arasında fahiş fark bulunmadığının tespiti nedeniyle davanın reddine karar verildiği, temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek 21.03.2018 tarihinde kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davalının cevap dilekçesinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’i, davacının ihtiyati haczin haksız olduğunu öğrendiği tarih olarak dava red kararının kesinleştiği tarih olan 2018 esas alınabileceğinden, zamanaşımının 2018’den başlaması gerektiğinden ve TBK madde 72 gereği 2 yıllık zamanaşımı süresi dava tarihinde dolmamış olduğundan reddine karar verilmiştir.
Davanın esası hakkında yapılan hukuki değerlendirmede, tapu kaydına güvenerek işlem yapan davalının tasarrufun iptali davasını açmakta hukuki yararı olduğu, taşınmazın tekrar el değiştirmesini önlemek ve davayı kazansa bile kararın infazının sonuçsuz kalmasını engellemek amacıyla ihtiyati tedbir ve İİK 281/2 hükmüne göre ihtiyati haciz talep etmekte de hukuki yararı bulunduğu, bu kararın esasen İİK madde 257 kapsamında ihtiyati haciz kararı olmayıp İİK 281/2 kapsamında tasarrufun iptali davalarına özgü ihtiyati haciz kararı olduğu ve infazının da sadece taşınmaz tescil kaydına devri önleyici kayıt konmak şeklinde yapıldığı, ihtiyati haciz kararı davalı tarafından kati hacze çevrilmek suretiyle davacının malvarlığının haczedilmesi gibi bir durumun da sözkonusu olmadığı, sadece tapu müdürlüğüne yazılan yazıyla tescil kaydına tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz uygulandığı, taşınmazın tapu devri öncesi kaydında yer alan ve davalı dışında başka bir bankaya (…) olan ipotek borcu yükünü malik adına davacının alacaklı bankaya ödemek suretiyle ipotek şerhini kaldırttığını davalının bilme imkanı olamayacağı, nitekim bu hususun asliye hukuk mahkemesince yapılan yargılama sırasında ortaya çıkmış ve bu nedenle tasarrufun iptaline karar verilmiş olması hususları ile Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatları birlikte değerlendirildiğinde, kişilik haklarının zarar görmesi nedeniyle manevi tazminat verilebilmesi için TBK madde 58 gereği objektif haksızlık ve davalının kusurunun kanıtlanması gerektiği, olayın özellikleri dikkate alındığında davalının yasadan doğan haklarını kullanmasının ve mahkemece talebin kabul edilmiş olmasının davalının talebinde kötüniyetli veya kusurlu davrandığı anlamına gelmeyeceği, bu durumun haksız fiil niteliğinde sayılamayacağı gibi kusur ve uygun illiyet bağının da ispatlanmış sayılamayacağı kanaatine varılmış, bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi madde 10 uyarınca hesap ve taktir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
5-Alınması gerekli 44,40-TL maktu karar harcının peşin alınan 1.707,75-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 1,663,35- TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/04/2019

Katip
¸

Hakim
¸