Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/401
KARAR NO : 2021/786
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/05/2018
KARAR TARİHİ : 25/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili ile … Şirketi arasında 27/02/2017 tarihli kokpit ekibi sözleşme akdedildiğini,müvekkilinin … bünyesinde çalışmaya başladığını,müvekkilinin şirketin 1 yıllık kıdeminin tamamlanmasına kısa bir süre kala davalı tarafından 02/01/2018 tarihli tek taraflı olarak fesih bildirimi ile 16/01/2018 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde sözleşme fesh edildiğini, müvekkilin eğitim giderleri başlıklı 15.maddesi uyarınca eğitim bedeline karşılık 5 adet 22.000 ABD doları bedelli senet vereceği kararlaştırıldığını, anılan eğitimin 47.000 ABD doları olmasına rağmen, 110.000 ABD doları olarak teminat altına alındığını,bahse konu teminat senetlerinin defalarca istenmesine rağmen müvekkiline iade edilmediğini,… A.Ş’ye ciro yoluyla verildiğini, … Anonim Şirketi tarafından bonoların kötü niyetli olarak takibe konulduğunu, müvekkilinin davalılara borçlu olmadığını belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalılar inkar eden konumda olup dava tarihinde davalı işveren şirket hakkında “verilmiş bir iflas kararı yoktur.” İşveren davalı şirket yönünden iflas kararı yargılama sırasında verilmiştir.
Davanın açıldığı 07/05/2018 itibariyle 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı Kanun yürürlüktedir.
Gerek adı geçen Kanun gerek 6100 sayılı HMK hükümleri gözetildiğinde davanın açılmış olduğu tarihteki usul hükümlerine göre görevli mahkemenin tespit olunması gerekir. Esasen kanunda da aksine bir düzenleme mevcut değildir.
Davada uyuşmazlık konusu olan husus davalı … Şirketinde hizmet akdine bağlı olarak ve iş ilişkisi çerçevesinde sigortalı olarak çalışan davacı işçinin hizmet akdi sırasında eğitim bedeli olarak davalı işveren şirkete vermiş olduğu teminat bonosunun karşılıksız kalıp kalmadığı, bundan dolayı davacının davalı şirkete borçlu olup olmadığı, yine buna göre işveren davalı şirket tarafından diğer davalı şirkete ciro olunan bonodan dolayı davacının borçlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Bu arada mahkememizin görevli olup olmadığı noktasında, dava tarihi itibariyle farklı daire kararları mevcut olsa da 7036 sayılı Kanun değişikliği dikkate alınmak suretiyle inceleme yapan Yargıtay 9. HD’nin 2021/3076E. 2020/9789K.sayılı ilamında:
“Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir” gerekçesiyle somut uyuşmazlık açısından iş mahkemelerinin görevli olduğuna dair Yargıtay görüşü ortaya çıkmıştır.
Yargıtay kararında ayrıntılı olarak değinilmemiş olmakla birlikte Mahkememizce önceki kanun-sonraki kanun ilişkisi dikkate alındığında Yargıtay ilamı, varılan sonuç itibariyle mahkememizce de benimsenmiştir. Zira Mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre 6102 sayılı TTK 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girdiği halde 7036 sayılı Kanun bu tarihten sonra yürürlüğe girmiştir. Bu haliyle somut uyuşmazlık açısından normlar arasında çatışma ortaya çıkmıştır. Bu durumda hangi Kanun hükümlerinin görevle ilgili uygulanacağı noktasında yorum kurallarının dikkate alınması ve buna göre uyuşmazlığın çözümü gerekecektir.
Yorum biliminde … ilkesi (sonraki kanun ilkesi) göz ardı edilemez. Bu ilke gereği normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer alan, aynı konuyu düzenleyen ve bu nedenle birbiriyle çatışma durumundaki iki kuralın varlığı durumunda sonraki tarihte kabul edilmiş kural esas alınmalıdır. O halde 7036 sayılı Kanunun sonraki kanun niteliğinde olması karşısında mahkememizin görevli olup olmadığı noktasında 7036 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak görev hususu belirlenmelidir. Zaten 6102 sayılı TTK m.5 hükmü ile aksine düzenleme olmadığı halinde ticaret mahkemesinin görevli olacağı belirtilmiştir ki bu durum dahi varılan sonucun hukukiliğini ortaya koymaktadır. O halde sonraki kanun hükümleri dikkate alınmalıdır.
Hal böyle olunca davacı şirketin dayanmış olduğu hizmet sözleşmesi nedeniyle … Şirketi hizmet sözleşmesinin devamı sırasında ve iş ilişkisi nedeniyle vermiş olduğu bonodan dolayı işveren davalı şirket aleyhine açılmış olan davada mahkememizin görevli olmadığı, dava tarihi itibariyle iş mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmaktadır. Esasen gerek yukarıda anılan Yargıtay kararı gerek Mahkememizin gerekçesi ile sonuç itibariyle örtüşen İstanbul BAM 32 HD 2018/1649E. 2018/905K.sayılı kararında da; “davacının davalı iş yerinde 22/09/2014-27/07/2017 tarihleri arasında kaptan pilot olarak çalıştığını, hizmet sözleşmesinin 5.1. maddesinde verilecek eğitimin 50,000,00 USD tutarında olduğu ve 5.2. maddesinde eğitim karşılığı 3 yıl çalışma koşulu getirildiği ve teminat olarak 50,000,00 USD tutarında senet verildiği ancak sağlık problemi sebebiyle uçuş görevine devam edemeyeceğine ilişkin rapor sonrası akdin davalı işverence fesih edilmesi nedeni ile eğitim masraflarını ödeme yükümlülüğü kalmadığından teminat senedi nedeniyle ödemesi gereken borç olmadığını, buna rağmen senedin … 18. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu davalarının kabulü ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş olması karşısında oluşturmuş olduğu gerekçede;
“Dava, menfi tespit ve istirdat davasıdır.
6100 Sayılı HMK nın 355. maddesine göre: Bölge Adliye Mahkemesi, ileri sürülen istinaf sebepleriyle bağlı inceleme yapar, kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
I-Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden;
Davalı vekili ilk derece mahkemesinin görevsiz olduğunu, dosyanın görevli ve yetkili Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesinin gerektiğini ileri sürmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, iş sözleşmesinden doğduğu ileri sürülen menfi tespit istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir.
7036 sayılı iş mahkemeleri kanunun 6. Maddesi ise “(1) İş mahkemeleri;a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” hükmünü içermektedir.
gerekçesiyle bu tip davalarda iş mahkemesinin görevli olacağı yönündeki Yargıtay uygulaması benimsenmiştir.
Artık ve bu çerçevede davacının dava açtığı tarih itibariye iş veren davalı … Şirketi aleyhine açmış olduğu davada ticaret mahkemesinin değil iş mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmiştir.
Ne var ki davacı ile davalı şirket arasındaki temel ilişkide dava tarihi itibariyle iş mahkemesi görevli olmakla birlikte bu temel ilişkiye bağlı olarak bonoyu davalı işverenden ciro yoluyla teslim almış olan davalı … Şirketi yönünden de görev hususun ayrıca irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Somut olayda davalı … Anonim Şirketinin davacı ile doğrudan temel ilişkisinin mevcut olmadığı, temel ilişkinin davacı işçi ile davalı işveren müflis … Ticaret Anonim Şirketi arasında gerçekleştiği, davaya konu bononun ise bu temel ilişki çerçevesinde davalı işveren müflis … Şirketi’ne teminat olmak üzere verildiği, diğer davalı şirketin ise kötüniyetli olarak bu bonoyu alması karşısında bu şirket yönünden dahi borçlu olunmadığı, iddia olunmakla bu şirket aleyhine açılan davanın kabulü için öncelikle davalı iş verene karşı bedelsizlik iddiasının kabul edilmesi gerektiği açıktır. “Bu durumda, davada dayanılan temel ilişki, işçi işveren ilişkisidir. İş akdinden doğan davaların İş Mahkemelerinde görülmesi mülga 4857 ve 5521 sayılı Kanun ve akabinde 7036 sayılı Kanunun 1. maddesi hükümleri gereğidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınır. Davalılar arasında somut olayda eylem bölünebilir nitelikte olmadığından davalı … Anonim Şirketine tebaen diğer davalı … Şirketi açısından da bu davaya bakmaya dava tarihi itibariyle iş mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla davalı … Şirketi açısından dahi görevsizlik kararı verilmiştir. (Yargıtay 13. HD 2017/6823E. 2019/6676K.sayılı ilamı; 2014/36162E. 2015/29164K.sayılı ilamı)
Yapılan açıklamalar karşısında mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine, mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine, bu suretle dosyanın akabinde İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine, belirtilen sürede talep olmadığı takdirde mahkememizce HMK.m.20 hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verileceğinin taraf vekillerine bildirilmesine, yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemede değerlendirilmesine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,
2-Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine,
Bu suretle dosyanın akabinde İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-Belirtilen sürede talep olmadığı takdirde mahkememizce HMK.m.20 hükmü uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verileceğinin taraf vekillerine bildirilmesine,
4-Yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalının yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.25/11/2021
Başkan
Üye
Üye
Katip