Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/301 E. 2020/340 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/301
KARAR NO : 2020/340

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/04/2018
KARAR TARİHİ : 17/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin çocuk giyim, oyuncak, bebek mobilyaları, eğitim oyuncakları gibi ürünlerin üretim, satış ve pazarlamasını yapan “…” markasıyla faaliyet gösteren tanınmış bir marka olduğunu, davalı firma ile 09/05/2017 tarihli “Satın Alma Sözleşmesi” ile aralarında mutabık olunduğunu, sözleşme koşulları gereği ürünlerin üretim ve teslim şartları, geç kaynaklanabilecek her türlü hukuki netice ile fesih dahil sözleşmede aykırılığa bağlanan tüm sonuçların açıkça belirtildiğini, müvekkili şirketin davalı firmaya ilk siparişin 12/05/2017 tarihinde gönderildiği ve buna bağlı olarak 245.000,00 TL avans ödemesinin davalı firmaya 18/05/2017 tarihinde yapıldığını, sipariş formunda davalı firma tarafından ürünlerin teslim edilmesi gereken tarihin açıkça belirtildiğini, belirtilen tarihlere uyulmadığı takdirde uygulanacak yaptırımın sözleşme metninde açıkça belirtildiğini, davalı firmanın sipariş formunda belirtilen ürünleri süresinde teslim belirttiğini, bunun üzerine müvekkili şirket davalı firmaya sözleşmede belirtilen edimlerin uygulanmaması halinde cezai şartların uygulanacağını bildirdiğini, davalı firmanın cezai şartların uygulanmaması için müvekkili şirketi aradıklarını ve sözleşmeyi tek taraflı olarak fes ettiklerini beyan ettiklerini, müvekkili şirketin … 18. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile davalı firmaya sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini hatırlattıklarını, bedelinin %25’i peşinen ödenen ve sözleşmeye göre kesinleşmiş siparişlere konu tüm ürünleri, sözleşmeye uygun şekilde ve süresinde teslim etmesini talep ve ihtar ettiklerini, davalı firmanın söz konusu ürünleri şifahi olarak teslim edemeyeceklerini açıkça beyan ettiklerini, müvekkili şirketin … 18. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmeden kaynaklanan fesih hakkını da kullanarak hem sözleşmenin feshi beyanında bulunduğu hem davalı firma 09/05/2017 tarihli sözleşmenin m.5 hükmü gereğince temin tarihi %30’u geçen kesinleşmiş siparişlerin toplam bedelinin %30’u tutarında bir miktarı müvekkili şirkete ödemekle mükellef olduğunu, buna uygun sipariş edilen ve teslim edilmeyen ürün bedelleri toplamının %30’u olarak düzenlediğini, … 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı firmanın takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiklerini beyan ederek haksız itirazın iptalini, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini takibin devamını talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşmede bahsi geçen kalite standartları formunun müvekkili şirkete teslim edilmediğini, verilen siparişte ürünlerin dikim, ve paketleme süreçlerinde kullanılması gerekli etiket grubunun tasarımları, vektörel çizimleri, barkodları davacı firmadan kaynaklanan sebeplere bağlı olarak zamanında tamamlanmadığını, tüm gecikmelerin davacı firmanın kendisine bağlı sebeplerle meydana geldiğini, müvekkili firmanın … 24.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile feshettiklerini, davacı firma sözleşme feshedildikten sonra 2 adet aşım bedeli faturası gönderdiklerini, sözleşmenin haklı sebeplerle feshi sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararlar peşinat ödemesinden daha fazla olduğunu, takas-mahsup işlemi yapıldığını, müvekkilinin alacaklı duruma geçmesi sebebiyle takibe konu peşinat bedeline itiraz ettiklerini beyan ederek davacının haksız olması nedeniyle davanın reddini, tazminata hükmedilmesini savunmuştur.
Taraflar arasında avans ödemesi yapıldığı tartışmasız olmakla birlikte dayanılan “termin” yani gecikme faturalarının takip tarihi itibariyle, davacı şirket aleyhine mevcut olup olmadığı noktasında davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında kayıt olup olmadığı, ne şekilde olduğu, takip tarihi itibariyle avans ödeme miktarının davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında yer alıp almadığı, takip tarihi itibariyle ne şekilde yer aldığı, özellikle delil sözleşmesi olduğunu savunan davacının ticari defter ve kayıtları da dikkate alındığında davalı şirketin takas savunması ile ilgili davalı şirketin savunmasına esas olan vakıalar noktasında davacı şirketin defter ve kayıtlarında davacı aleyhine kayıt olup olmadığı, buna göre davalının takas savunmasına konu miktar ile ilgili davalının davacıdan alacaklı olması sonucunu doğuran ve davacıyı bağlayıcı muhasebesel evrakın davacı kayıtlarında olup olmadığı, özellikle bu dayanakların davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında davacı tarafından kayden ve fiilen bir benimsemesi durumunun olup olmadığı, yine davacının sözleşmesel olarak temerrüte düşüp düşmediğinin, düşmüş olsa dahi Yargıtay HGK uygulaması gereği temerrüde düşen borçlar ile ilgili satıcıya yapılan ödemenin, davalı uhdesinde sebepsiz olarak kalmadığına dair davalı lehine ve davacı aleyhine davacı şirket defter ve kayıtlarında muhasebesel kayıt olup olmadığı, buna göre yapılacak incelemenin davacının davalıya ödediği 245.000-TL tutarın davalı uhdesine giren avans miktarının davalıdan muhasebesel ve işletmesel olarak talep edilebilir olup olmadığı, 219.362.000-TL olarak ve sözleşme hükümlerine göre talep edilen bedelin niteliği ve sözleşmenin de davalı tarafından feshi karşısında, sözleşmenin feshinin sektörel açıdan kabul edilebilir olup olmadığının gerekçeli ve denetime elverişli şekilde irdelenmesi, akabinde sözleşmenin feshinin ise tartışmasız olması karşısında talep edilen bu miktarın cezai şart olarak niteliği dahi gözetilerek bu miktarın tahakkuk edip etmediği, buna göre itirazın iptali talebinin kabulünün gerekip gerekmediği, taraflar lehine tazminata hükmedilip hükmedilmediği noktasında toplanmaktadır.
Dava, İİK’nın m.67 hükmünden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
Davalının tekstil ürünlerini belirtilen süreler içerisinde üretme ve teslim etme yükümlülüğünün bulunduğu, bu itibarla taraflara arasında eser sözleşmesinin bulunduğu, 245.000,00 TL bedelin avans olarak davalı tarafa ödendiği, davacının takip konusu miktarlarla ilgili başlattığı takibe süre içerisinde itiraz edildiği, takibin durduğu, bunun üzerine itirazın iptali davası açıldığı taraflar arasında tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması bakımından tekstil mühendisi bilirkişi marifetiyle yapılan inceleme sonucunda, “davalının kumaş özellikleri ve ürün ölçülerini bilmeden üretim yapması beklenemeyecek davacının satınalma sipariş formuyla birlikte kullanılacak kumaşın özelliklerini ve ürün ölçülerini davalıya bildirme yükümlülüğü olduğunu, davacının satın alma sözleşmesinin 3.maddesindeki yükümlülüğünü zamanında yerine getirmediğinden kusurlu olduğu, davacının satınalma sözleşmesinin 3.maddesinde belirtilen siparişini vermiş olduğu ürünlerin ölçü tablosunu, ürünlerin imalatında kullanılacak olan kumaşların fiziksel test ve haslık değerlerini ve kumaş baskı rengi, ebatı ve yerleşim yerlerini sipariş esnasında davalıya bildirmediği, çok geç bildirmesi nedeniyle terminde gecikme olduğu, gecikmede davacının kusurlu olduğu, davalının yaptığı üretim nedeniyle zararının olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğu” kanaatine varmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkla ilgili olmak üzere avans ödemesiyle ilgili davacı tarafın defter ve kayıtlarında aleyhe kayıtlı olup olmadığı, yine davalı şirketin takas savunmasıyla ilgili davalı şirketin kendi ticari defter ve kayıtların münhasıran delil niteliğine haiz olmasa dahi davalının takas savunmasına konu zarar miktarıyla ilgili davacı şirketin defter ve kayıtlarında davalı lehine muhasebesel veri olup olmadığı hususlarının araştırılması usuli açıdan zorunluluk arz ettiğinden içinde mali müşavir bilirkişinin de yer aldığı bir bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden inceleme yaptırılmış, bu suretle davacı şirketin defter ve kayıtları ile ilgili gerekli incelemenin yapılması sağlanmıştır.
Mahkememizce atanan bilirkişi kurulu 27/01/2020 tarihiyle teslim olunan dokuz sayfadan ibaret raporda, davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında avans ödemesine dair miktar yönünden davacı aleyhine veri olmadığı, davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında alacak miktarının takip talebinde belirtildiği üzere 464.362,00 TL olarak belirtildiği, davacı şirketin defterlerinde 245.000,00 TL’nin avans ödemesi olarak kayıtlı olduğu, davalı şirket lehine herhangi bir muhasebesel bir verinin olmadığı, davacı şirketin kendi ticari defter ve kayıtlarında davalı şirketten takip konusu miktar kadar alacaklı olduğu, sözleşmenin 3.maddesi karşısında gecikmeye davacının yol açtığı, ancak davacının kayden davalıya borçlu olduğunun gözükmediği açıklanmıştır.
Taraflar arasında mevcut olan 09/05/2017 tarihli sözleşmenin davacı tarafından 23/08/2017 tarihi itibariyle fesh edilmiş olması karşısında tarafların sözleşmeye bağlı olmadığı, en önemlisi sözleşmenin devamı açısından davalının yükümlülüğünü yerine getirmemiş olmasıyla davacının sözleşmeyi geçmişe yönelik fesh etmiş olması açık olmakla tarafların birbirlerine vermiş oldukları iade etmeleri, bu itibarla davacı tarafından davalıya avans ödemesi olarak yapılmış olan 245.000,00 TL’nin davacı tarafından talep edilmesi hukuka uygundur.
Kaldı ki somut olayda davalı yüklenicinin, sözleşmenin devamı açısından davacının kendi kusuru nedeniyle ilişkiye devam edemediği, ilişkinin devamını davacının imkansız kıldığı açık olsa dahi davalının sözleşmeden dönmesi sonrası, davacının 245.000,00TL avans edilmesini talep edilebilmesine imkan veren ve bu konudaki kanuni düzenlemeleri de içeren Yargıtay uygulaması da dikkate alınmalıdır. Buna göre “somut olayda, taraflar arasında eser sözleşmesinin kurulduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar, sözleşmede öngörülen şartlar çerçevesinde karşılıklı olarak birbirlerine taahhüt ettikleri edimleri ifa etmekle yükümlüdürler. İfa, borçlanılmış olan edimin sözleşmede belirtilen zamanda ve yerde sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmesidir. Sözleşmede, davacının siparişini verdiği ürünlere ait değer baskı renk, ebat gibi bilgileri bildirmediği açık olmakla beraber bu seçimin yapılmaması durumunda bu noktada en azından davalı tarafın dahi davacının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmesi dışında iş sahibine uygun bir süre vermesi gerekmektedir. Şayet bu sürenin sonunda iş sahibi seçimi yapmazsa oluşan iş sahibinin temerrüdü karşısında bu seçim hakkı yükleniciye geçecektir. Bu durumda ise yüklenicinin bu aşamadan sonra borcundan kurtulabilme ve sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Somut olayda, aradan geçen süreye rağmen iş sahibinin üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediği, davalı yüklenicinin ise davacı iş sahibine uygun bir süre vererek üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediği, bu aşamadan sonra ise davacı alacaklının sözleşmenin feshine bağlı olarak ödemiş olduğu bedelin iadesi mümkündür. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/19-1103 E. 2014/1084 K. sayılı ilamın içeriğinden hareket edilmiştir). Zaten sözleşmenin geriye etkili olarak feshi halinde tarafların aldıklarını iade etmediği yerleşik Yargıtay uygulamasıdır.
Diğer yandan davacının takip talebine konu ettiği avans ödemesi dışında kalan termin gecikme cezası faturası düzenlemiş ise de bu faturaya konu alacağın talep edilebilmesi açısından davacının iptal etmiş olduğu bu alacak hakkının doğumunda davalının kusurlu olması zorunludur. Zira taraflar arasında varlığı tartışmasız sözleşme hükümlerine göre davalının sorumlu olmadığı bir gecikmeden dolayı tazminat ödemesi sözleşme hukukuna ve sözleşme hükmüne aykırıdır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin üçüncü (b) maddesine göre davalı üreticiye davacı tarafından onay verilmediği sürece üretime başlanılamayacağı gibi gerekli bilgilerin dahi davacı tarafından bildirilmesi zorunludur. Hal böyle olunca davacının takip talebine konu ettiği gecikme cezası faturasına esas siparişle ilgili üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği ispatlanamamış, esasen davacı taraf bu yönde açıkça inkarda bulunmuştur. Hal böyle olunca davalının mevcut gecikmeden dolayı kusurlu olmamasına rağmen kendisinden bu yöne ilişkin tazminat talep edilebilmesi mümkün değildir. Bu itibarla bu yöne ilişkin talebin ise ret olunması gerekmektedir.
Öte yandan davalı cevap dilekçesiyle birlikte takas mahsup talebinde bulunmuştur. Aynı sözleşme ilişkisinde alacak borçların birlikte incelenmesi talebi mahsup itirazı niteliğinde olup karşı dava konusu yapılmasına veya cevap süresi içinde bildirilmesine gerek bulunmamaktadır. Her zaman ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından kendiliğinden gözönünde tutulur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.1974 gün 73/638, 15. Hukuk Dairesi’nin 18.03.1992 gün 1991/5676 Esas 1992/1366 Karar, 02.02.2005 gün 2004/3491 Esas 2005/451 Karar sayılı kararları).
Davalının mahsup savunmasına esas olmak üzere bilirkişi kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda dosyamız davalısının mahsup savunmasıyla ilgili zararını somutlaştıramadığı gibi bu noktada davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında davalının mahsup savunmasına esas vakalar ile ilgili ve davalı lehine herhangi bir muhasebesel veri bulunmamaktır. Esasen davalı mahsup savunmasına esas olan dilekçesinde davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi yönünde ısrarlı beyanlarda bulunmuştur. Ne var ki 6100 sayılı HMK m.222 hükmü de dikkate alındığında, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında davalı şirket lehine kayıt olsa dahi bilirkişi kurulu tarafından incelenen davacı şirket defter ve kayıtlarında bu noktada davalı lehine muhasebesel veri olmaması nedeniyle, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının ispat hukuku açısından davalı lehine usuli bir sonuç doğurabilmesi mümkün değildir. Kaldı ki teknik bilirkişinin hazırlamış olduğu ilk raporda ve yine içinde yer aldığı bilirkişi kurulu raporunda da davalı yüklenicinin ne şekilde zarara uğradığına dair teknik bir tespit yapılamadığı açıkça bildirilmiştir. Bilirkişi kurulunun raporundaki bu yöne ilişkin tespitlere itibar etmeye engel herhangi bir itiraz ise mevcut değildir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda sonuç olarak davalı olan şirketin savunduğu mahsup savunmasına esas olan vakıa davalı tarafça somutlaştırılamamış ve ispatlanamamıştır.
Yine davacı vekili taraflar arasında varlığı tartışmasız 09/05/2017 tarihli satın alma sözleşmesinin 10.8 hükmü uyarınca delil sözleşmesi olduğunu, buna göre davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarını kesin delil niteliği taşıdığını iddia ederek sadece davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının dikkate alınmasına başkaca hiç bir delinin ise hükme esas alınmamasına dair iddia etmiştir. Ne var ki 6100 sayılı HMK m.193 maddesinde tarafların ispatın belirli bir delil veya delillerle yapılmasını kabul edebilecekleri belirtildikten sonra aynı maddenin 2. bendinde, taraflardan birinin ispat hakkı kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçlendiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmiştir. Dayanak sözleşmenin ilgili maddesindeki düzenleme, ispatın belirli delil veya delillerle yapılmasını öngören bir düzenleme değildir. Kaldı ki davacı taraf sözleşmenin tarafı olup ekonomik yönden üstün olan durumundaki davacı tarafından ticari defter ve kayıtlarıyla ise sadece davacı tarafa ispat imkânını verdiğinden dolayı söz konusu olan düzenleme 6100 sayılı HMK’nın 193/2. maddesi gereğince geçersizdir. Bu nedenle sadece davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarına itibar edilebilmesi ve bu defter ve kayıtların davacı lehine kesin delil edilebilmesi mümkün değildir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2017/2534 E. 2019/541 K. Sayılı kararından hareket edilmiştir)
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda davalı borçlunun uhdesinde bulundurduğu ve karşılığını ödemediği 245.000,00 TL’nin miktara yönelik olarak haksız itiraz ettiği açıklığı kavuşmakla bu miktarın %20’sine isabet eden tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi; buna mukabil davacının kötü niyetli takip yaptığı isbatlanamadığından ve bu nedenle yasal koşulları oluşmadığından ise redolunan kısım yönünden davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında, davacının davasının kısmen kabulüne, … 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına konu 245.000,00-TL “avans” niteliğindeki asıl alacak miktarına yönelik davalının itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin aynen devamına, hükmedilen 245.000,00-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtildiği üzere T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı ticari avans faizinin değişen oranlarda uygulanmasına, hükmedilen 245.000,00-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin sübut bulmadığından reddine, davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin ve sübut bulmayan takas talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
… 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına konu 245.000,00-TL “avans” niteliğindeki asıl alacak miktarına yönelik davalının itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin aynen devamına,
2-Hükmedilen 245.000,00-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtildiği üzere T.C. Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı ticari avans faizinin değişen oranlarda uygulanmasına,
3-Hükmedilen 245.000,00-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin sübut bulmadığından reddine,
5-Davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin ve sübut bulmayan takas talebinin reddine,
6-Bu dava sebebiyle 16.735,95 karar harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 5.608,34-TL ve … 20.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında icra takibi nedeniyle alınan 2.321,81 TL’nin mahsubu ile kalan 8.805,80-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7- Davacı tarafça harcanan 35,90 TL başvuru harcı, 5,20 TL vekalet harcı, 5.608,34TL peşin harç olmak üzere toplam 5.649,44 TL peşin harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yapılan 150,70 TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.300,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam harcanan 3.450,70TL’nin davanın kabul nispetine göre (%52,76) 1.820,58 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Kabul edilen kısım karşısında,davacı vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 25.600,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
Red olunan kısım karşısında,davalı vekille temsil edildiğinden AAÜT gereğince takdir olunan 23.805,34.-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
10-Karar kesinleştiğinde gider avansının talep halinde iadesine,
Dair; kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda , davalı vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.17/09/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır