Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/293 E. 2020/647 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/293
KARAR NO : 2020/647

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/04/2018
KARAR TARİHİ : 17/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin yetkilisi tarafından dava konusu çekin davalı tarafa ihtiyacı sebebi ile verildiğini, çekin verildiği tarihte davacının davalıya ait inşaatın yapımı işini üstlendiğini, davalı tarafından ödeme yapılmadığını, çekin yapılan iş karşılığı ödemelerin alınamayacağı gerekçesiyle karşı tarafa vermek zorunda kaldığını, çekin boş olarak verildiğini, bu durumun davalı tarafça savcılıkta kabul edildiğini, müvekkili tarafından … 19.Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını, borç bulunmadığı halde davalının çeki bankaya sunduğunu, davalı hakkında savcılığa şikayet dilekçesi verdiklerini belirterek davaya konu 350.000,00-TL tutarlı çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı süresinde cevap vermemiş olup davayı inkar eden konumundadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalının ihtiyacı olan bedelsiz ve hatır amaçlı çekin davalıya verdiğini iddia etmesi karşısında dava konusu edilen çekten dolayı davalının davacıya borçlu olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davaya konu çekin davacı şirket tarafından davalıya verildiği, halihazırda davalının uhdesinde bulunduğu, davacının davaya konu çekle ilgili davalı aleyhine çeki boş olarak imzalayarak verdiği ve çekin iade olunmadığı iddiasıyla ilgili … CBS’ye başvuruda bulunduğu, … CBS’nin … Sor. Numaralı evraka istinaden “dosyamız davalısı hakkında şikayetin hukuki uyuşmazlık olması, bir suç bulunmaması nedeniyle kovuşturma yapılmamasına” dair karar verildiği, yine dava dosyamızdaki şirket yetkilisi tarafından dosyamız davalısı … aleyhine … CBS … Soruşturma sayılı dosyasına istinaden açığa atılan imzanın kötüye kullanıldığı iddiasıyla şikayette bulunulduğu, mahkememizdeki davaya konu çekle ilgili bu şikayet nedeniyle yapılan soruşturma sonucunda da …’e isnat olunan açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçlamasından dolayı dahi “kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” dair ayrıca karar verildiği, verilen bu kararlara karşı itiraz süresinin geçtiği, esasen soruşturma dosyalarının bu şekilde kesinleştiğinin, gerek taraf vekillerinin beyanları gerek celbedilen kayıtlar ile sabit hale geldiği, … 10.Asliye Ceza Mahkemesinin …E.sayılı dava dosyasındaki yargılamanın ise dava konusu uyuşmazlık ile doğrudan ilgili olmadığı, zira bu mahkemede görülen davanın sadece ve sadece uyuşmazlıkla doğrudan ilgisi bulunmayan tehdit, hakaret, yaralama ve mala zarar verme suçlarına ilişkin olduğu, … 19. Asliye Hukuk Mahkemesi konu ve içeriğinin de uyuşmazlık konusu ile doğrudan ilgili olmadığı, dosyaların içeriği ile ilgili ayrıca somutlaştırmanın ise yapılmadığı tartışmasızdır.
“Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. (Yargıtay HGK 2017/19-821E.2019/58K.sayılı ilamı)
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu olan çek davacı tarafından düzenlenerek davalıya teslim edilmiş olup, çekin kambiyo senedi olması nedeniyle davacı taraf bu çekten dolayı kural olarak borçlu durumundadır.
Davacı, dava konusu çeklerin davalıya bedelsiz ve hatır amaçlı olarak verildiğini iddia etmektedir. Ne var ki gerek yargısal uygulamada gerekse doktrin de kabul edildiği üzere, çekin bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiği kabul edilir. Bu nedenle dava konusu çekin, davalının savunduğu üzere ve bir borcun ödenmesi amacıyla davalıya verildiği noktasında davalı lehine oluşmuş karine mevcuttur. Davacı aleyhine oluşan bu karinenin aksini ispatlama noktasında yazılı delil sunmak zorundadır. Nitekim 6100 sayılı HMK m.200 hükmüne göre “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldığı zamanki miktar ve değerleri 2.5000,00 TL’yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Oysaki davacının, davalının dava konusu çekten kaynaklanan hakkının talep edilmesine engel olabilecek ve davacı tarafından somutlaştırılmış bir yazılı delili mevcut değildir.
Öte yandan tarafların birinci sınıf tacir olmaları karşısında dava konusu çekle ilgili taraf şirketleri ticari defter ve kayıtlarında lehe veya aleyhe delil olup olmadığı, özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu çekin davacı tarafından, davalının ihtiyacı olan ”bedelsiz ve hatır amaçlı çekin” temini için davalıya verildiğine dair tarafların 2015-2016-2017-2018 yılları ticari defter ve kayıtlarında lehe veya aleyhe herhangi bir veri bulunup bulunmadığı var ise muhasebesel verinin içeriğinin bu noktada ne olduğunun araştırılması, ”kambiyo senetlerindeki soyutluk” ilkesinin mahkememizce değerlendirilmesi durumu saklı kalmak üzere, dava dilekçesine konu çek ile ilgili yukarıda belirtilen hususlar ile ilgili davalının ilgili yıllarına ait defter ve kayıtlarında aleyhe herhangi bir veri bulunup bulunmadığı, buna göre ”tek düzen hesap planı” çerçevesinde, nazım hesaplar dahi dikkate alındığında çekle ile ilgili tarafların lehine ve aleyhine kayıtların tek tek irdelenmesi amacıyla inceleme günü verilmiş, taraf tacirlerin ticari defter ve kayıtları incelenmiştir.
SMMM bilirkişi tarafından hazırlanan 18/11/2020 tarihli rapora göre dahi dava konusu çekin tarafların ticari defter ve kayıtlarında bulunmadığı, çekin düzenlendiği 2015 yılı ve sonrası itibariyle herhangi bir cari ilişki ve bakiyenin mevcut olmadığı, uyuşmazlığa konu çekin davacı tarafından davalıya ne için verildiğine dair her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarında lehe veya aleyhe herhangi bir delilinin mevcut olmadığı tespit edilmiştir. Bu itibarla davalı tacirin ticari defter ve kayıtları aleyhine delil teşkil etmediği gibi davacı tacirin ticari defter ve kayıtları da mevcut iddiası noktasında davacı lehine herhangi bir muhasebesel kayıt içermemektedir.
Borçlunun borcu olmadığına ilişkin itirazı, takip konusu senedin karşılıksız olduğu (veya kaldığı), hatır senedi olduğu, teminat senedi olduğu, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, kambiyo senedinde tahrifat yapıldığı, borçlunun senedin düzenlendiği tarihte temyiz kudretine sahip olmadığı, mirası reddetmiş olduğu veya mirasın hükmen reddedilmiş olduğu gibi sebeplere dayanır. (Prof. Dr. Baki KURU, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004, İstanbul, Sayfa 197) Ne var ki somut olay yönünden, davacının dava konusu çekin karşılığının bulunmadığı ve hatır amaçlı verildiği noktasındaki iddiasını yazılı belge ile veya taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarıyla ispatlayamadığı açıktır. Hatta davacının yazılı belgeyle ispatlaması gerekli olan iddiası konusunda davacı tanık deliline dayanmış olduğu halde davalının tanık dinletilmesine açık muvafakati bulunmadığından HMK m.200/f.2 hükmünün dahi davacı lehine uygulanabilmesi mümkün değildir. Bu yönden de davacının iddiasını ispatlayamadığı kabul edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir bir kısım yargısal uygulamada da kabul olunduğu üzere dava konusu çekin neden düzenlendiği noktasında dinlenen davalı asil dahi dava konusu olan çekin davacıya verilen borç para nedeniyle verildiğini beyan etmiştir ki bu durum davalı lehine oluşan karine ile uyumludur. Bu itibarla bu yönden dahi davalı aleyhine ispatlanmış bir durum bulunmadığı gibi davalı hakkındaki dava konusu çek ile ilgili yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar dahi şeklen davalı lehine kesinleşmiştir. Bir başka deyişle cezai soruşturma ve kovuşturmalar da davalı aleyhine delil niteliğini taşımamaktadır.
Zaten dava konusu olan çekin unsurlarının eksik düzenlenmek suretiyle düzenleyen tarafından davalıya teslimine engel hal olmayıp önemli olan husus tedavüle çıkarıldığı an itibariyle dava konusu çekin zorunlu unsurlarının tamamlanmış olmasıdır. 6102 sayılı TTK. m.680 hükmüne kıyasen borçlunun anlaşmaya aykırı olarak dava konusu çeki doldurduğu kanunda belirtilen belgelerle ispatlanmalıdır. Nitekim davacı vekilinin dava dilekçesi içeriğinde, teknik olarak bu deyime açıkça yer verilmese de öncelikle dava dilekçesine konu olan çekin anlaşmaya aykırı olarak davalı tarafından doldurulduğu yönündeki iddia yukarıda belirtilen yasal delillerle ispatlanamamıştır. Bu haliyle davacının bu yöne ilişkin iddiası, soyut iddia düzeyinde kalmış olup açıklandığı üzere savcılık soruşturmaları dahi davalı lehine sonuçlanmıştır.
Kaldı ki davacı tarafından yemin deliline dayanılmadığı gibi konusu suç teşkil etme ihtimali olan dava konusu çekle ilgili davalı aleyhine HMK m.226 hükmü gereği yemin teklifi de mümkün değildir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa 64). Bu şartlarda davacı aleyhine ve davalı lehine oluşan karine ile ilgili davacı üzerine ispat yükünü yerine getiremediğinden davacının davasının tümden ret olunması gerekmiştir.
Davalı aleyhine açılan dava ret olmuş ise de davalı alacaklının alacağını tedbir nedeniyle geç almasını gerektirecek ve infaz edilmiş bir tedbir mevcut değildir. Taraf vekilleri dahi davalı alacaklı aleyhine infaz olunan bir tedbir olmadığını belirttikleri gibi icra müdürlüğünden gelen yazı gerekse mahkememiz müdürü tarafından düzenlenen tutanak ile mahkememiz dosyasına istinaden bir tedbirin infaz edilmediği sabittir. Bu nedenle İİK m.72/f.4 hükmü uyarınca davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi yasal olarak mümkün bulunmadığından davalı lehine tazminat kararı verilmesine yer olmadığına dair hüküm oluşturulmuştur. Öte yandan davalı lehine tedbir kararı verilmiş ise de şeklen verilen ancak infaz olunmayan 17/12/2020 tarihli tedbir kararının kaldırılması gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının sübut bulmayan davasının tümden reddine, davacı lehine verilen tüm tedbir kararlarının 17/12/2020 tarihi itibari ile tümden kaldırılmasına, davalı aleyhine infaz edilen ve duran bir icra takibi olmadığından davalı lehine tazminat kararı verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının sübut bulmayan davasının tümden reddine,
2-Davacı lehine verilen tüm tedbir kararlarının 17/12/2020 tarihi itibari ile tümden kaldırılmasına,
3-Davalı aleyhine infaz edilen ve duran bir icra takibi olmadığından davalı lehine tazminat kararı verilmesine yer olmadığına,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 5.977,13 TL’nin mahsup edilerek bakiye ‭5.922,73‬ TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacının yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalının yaptığı ek bilirkişi yerinde inceleme masrafı olan 150,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 32.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin ve davalı asilin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.17/12/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …