Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/274 E. 2021/584 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/274 Esas
KARAR NO:2021/584

DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:12/02/2018
KARAR TARİHİ:15/09/2021
KANUN YOLU:İSTİNAF

… 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine mahkememize tevzi edilen ve Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … tarihinde …’nın … şehrinde gerçekleştirilecek olan fuarda 32 m2 modüler fuar stant teşrifatının, müvekkil şirket tarafından temin, teslim ve davalı … … Tic Ltd Şti’ye kiralama konusunda 19/09/2017 tarihinde sözleşme imzalandığını, … yılında yapılacak olan fuar tarihi yaklaştığında ise davalı tarafın müvekkili şirket ile irtibata geçerek fuara katılmayacaklarını ve fuar standı yapımı hususunu askıya aldıklarını bildirdiklerini, müvekkili şirketin ise daha sonrasında davalı şirketin fuara katıldığını ve söz konusu fuar standını başka birisine yaptırdığını öğrendiği, davalı şirketin bu davranışıyla yapılmış olan sözleşmeyi ihlal ettiğini ve sözleşmede belirtilen tutarın %50’sini ödemekle yükümlü olduğunu, %50’ye denk gelen miktarın ise 5.245 EURO olduğunu ve bu alacağın tahsili için davalı aleyhine … 3.İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğinden dolayı %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın, yurt dışında katılacağı bir fuar için stand çalışmasına başlattığını, işle ilgili olarak da gerekli öngörüşme çalışmaları yapması için şirket elemanlarından …’ın görevlendirildiğini, görevlendirme yapılan kişinin davacı şirket ile bağlantı kurarak firmanın taleplerini e-posta yoluyla ilettiğini, tek parça bir stand istenildiğini, buna göre bir çalışma yapılmasını gerektiğini, bir müddet sonra davacının …’ı arayarak detayları görüşmek için buluşma teklif ettiğini, buluşmanın müvekkili firmada gerçekleştiğini, buluşmada davacının çalışmalara devam ettiğini ama işlerin tamamlanabilmesi için sözleşme hazırladıklarını ve usulen imzalaması gerektiğini beyan ettiğini, …’ın imza yetkisinin olmadığını, şirkette … ve … Bey’in imza yetkilisi olduğunu ve an itibariyle yerlerinde olmadıklarını; üstelik kendilerine gönderilen taslak çalışma üzerinde daha detaylı ve net bir çalışma yapılması gerektiğini, dolayısıyla henüz kendileriyle anlaşmış olmadıklarını, önce çalışmanın talep ve sipariş ettikleri şekilde bitirilmesini, belki de taslak çalışmayı beğenmeyeceklerini söylediklerini, davacının imza ve sözleşmenin “usulü” olduğunu, işler bitince ayrıca yetkililerle sözleşmenin imzalanacağını beyan ettiğini …’ın tekrardan yetkili olmadığını belirtse de davacı şirketin bu halde çalışmaya başlayamayacaklarını bildirmesi üzerine imza attığını, geçen zaman zarfında, davacının …’a taslak çalışmanın bittiğini ve çalışmanın son şeklinin kendilerine gönderildiğini, akabinde …’ın itirazda bulunduğunu, davacı tarafından hazırlanan çizimin parçalı bir çizim olduğunu, birden fazla parçalı stand olup, taslak çalışmada standın tek parça gibi gösterilmesine rağmen, son çalışmada standların yekpare olmadığının görüldüğünü, bunun üzerinde …’ın davacıyla görüşerek böyle bir standı kabul edemeyeceklerini, standın yekpare olması meselesini defaatle zikrettiğini ve davacı olarak kendilerinin de bu şart ve talebi kabul ettiğini, ama gönderilen son çalışmada bunu göremediği için çizimi kabul edemeyeceğini, çalışma yapılmamasını beyan ettiğini, davacı şirketin ise konstrüksüyon yapısı sebebiyle yekpare stand yapamayacaklarını, standın kabulünü aralarında sözleşme olduğunu beyan ettiğini, davacı ile davalı arasında kurulmuş bulunan bir sözleşmenin olmadığını, bilindiği gibi sözleşme “taraflar arasında imza edilen” anlaşma metinlerine verilen isim olup, sözleşmede müvekkili firma yetkililerin imzasının bulunmadığını, imzanın, çalışana ait olduğunu, çalışan kişinin ise yetkili olmadığını ısrarla davacı tarafa beyan edildiğini, davacının en az iki defa müvekkil firmaya geldiği halde yetkililerle hiç görüşmediğini, dolayısıyla dava konusu olayda yetkisiz temsil söz konusu olduğunu, müvekkili firma tarafından böyle bir yetkilendirmenin asla yapılmadığını ve de talimat verilmediğini belirterek haksız davanın reddi ile yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;

… … 3. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takip dosyası, … 59.Noterliğinin 24/11/2017 tarihli, 06/12/2017 kesinleşme şerhli … yevmiye nolu ihtarnamesi, … 25. Noterliği’nin 03/11/2017 tarihli, … sayılı ihtarnamesi, 19/09/2017 tarihli ticari hizmet sözleşmesi, fatura sureti, imza sirküleri, ticaret sicil kayıtları, yazışma kayıtları celp edilmiş, incelenmiştir.
Dosya, Fuarcılık konusunda uzman bilirkişi …’e tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 15/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Taraflar arasında akdedilen ve standın özelliklerini detaylı olarak belirten sözleşmenin firma çalışanı fakat imza yetkisine sahip olmayan … tarafından imzalandığını, Davacı …’nın talep ettiği cezai şart bedelinc ilave olarak talep ettiği 1.120 Euro masraf bedelinin akdedilen sözleşme gereği talep edilemeyeceği, davacı …’nın yaptığı tasarımların taraflar arasında akdedilen 19.09.2017 tarihli sözleşmenin içeriğine uygun olduğu, davacı …’nın sözleşme eki ve sonraki taslak çalışmaları arasında modüler sistem ve tek parça (yekpare) stant ayrımları açısından farklar olmadığı ve çalışmanın aynı yönde ilerlediği, yapılan tasarımlarla ilgili tarafların yorum veya revize taleplerini e-posta yazışmalarından tespit etmenin imkânsız olduğunu ve bu nedenle sözleşmeye uygunluk değerlendirmesinin daha uygun olacağı…” tespit edilmiştir.
Tanık … mahkememiz dosyasının 10/02/201 tarihli celsesinde; “Ben davalı şirketin temsile yetkili yöneticilerinden biriyim. Uluslararası bir fuar için stant yapımı konusunda firma olarak araştırmalara başladık. Bu konuda şirketimizin satın almadan sorumlu yetkilisi … Bey’e yetki verdik. Kendisini de davacı gibi başka firmalarla da görüşme yapmak ve teklif almak için hazırlıklara başladı. Şirket yetkilisi olarak … beye bu konuda yetkiyi şirket yetkilisi olarak biz verdik, yapılan işlemlerden de haberimiz vardır. Ancak sözleşme imzalama konusunda …’ın yetkilendirildiği doğru değildir, şirket adına imza yetkisi yoktur. Görüşmeler sonucunda uygun teklif verdiği için davacıyla anlaşma sağladık, birkaç revize farklılıktan sonra sunulan fuar stant görselleri değişmekle birlikte istediğimiz tarzda stant hazırlanamadı, şirket olarak yekpare bir stant talep etmemize rağmen davacı taraf eklemeli ve parçalı bir stant hazırlayarak tarafımıza sundu, kabul etmedik. Fuara katılım süresi azaldığı için uluslararası başka bir firmayla anlaşma sağladık ve stant …’da bulunan bu şirket tarafından üretildi dedi. “şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … mahkememizin dosyasının 02/06/201 tarihli celsesinde; ” Ben davalı şirkette hem sözleşmenin akdedildiği hem de halen pazarlamacı olarak çalışıyorum. Şirketimizin yetkilisi ise …’ dır, yurt dışında yapılacak fuar için stant hazırlamak istiyorduk, … Bey bana fuar için çalışma yapma konusunda talimat verdi, ben de fuar standına yönelik olarak değişik firmalardan teklif almaya ve şirketin istediği standı üretmek için çalışmalara başladım, davacı şirket yetkilisi …’ dan almış olduğumuz teklif üzerine görüşmelere başladık, kendisine şirket olarak yekpare bir stant istediğimizi, kesinlikle parçalı bir stant istemediğimizi, buna göre çalışma yapılmasını söyledik. Mail yoluyla yapmış olduğumuz yazışmalarda şirketin istediği şekilde stant çizimi yapılmadı, hatta yapılan çizimler görsel olarak da birçok uyumsuzluğu barındırıyordu, şirket yetkilisi … Bey ile görüştük, böyle bir standı kabul etmeyeceğini söyledi, akabinde davacı taraf davalı şirketin iş yerine gelerek diğer problemlerin çözüleceğini, işe bir an önce başlanması gerektiğini söyleyerek ”sözleşmeyi imzalayalım, ben diğer uyumsuzlukları gideririm” diyerek sözleşme yapma konusunda ısrarcı davrandı. defaatle kendisine şirketi temsile yetkili olmadığımı, imza yetkimin bulunmadığını söylememe rağmen sözleşmenin imzalanması konusunda ısrarcı olunca sözleşmeyi imzaladı ancak kendisinin açıkça imza yetkimin olmadığını şirket yetkilisinin onayının bulunmadığını söyledim. Daha sonra ilerleyen süreçte görsellerdeki uyumsuzluk giderilmediği gibi tek parça stant da yapılmadı, fuar tarihi yaklaşınca tek parça stant için …’ daki bir firma ile anlaşma sağladık ve bu firma tarafından üretilen stant fuarda kullanıldı dedi.”şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dava, fuar stant yapım (ticari hizmet / eser) sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı, davalı şirket ile aralarında 19/09/2017 tarihinde fuar stant yapım, teslim ve kiralama konusunda ticari hizmet sözleşmesinin akdedildiğini, ancak davalının fuara katılmayacaklarını bildirerek stant yapım işini askıya aldıklarını, buna rağmen davalının standı başka bir firmaya yaptırarak fuara katıldığını, bu nedenle 19/09/2017 tarihli sözleşme uyarınca cezai şart bedelinin tahsilini talep etmiştir. Davalı taraf, sözleşmenin yetkisiz temsilci tarafından imzalandığını, yetkisiz temsilci tarafından yapılan sözleşmeye icazet ve onay vermediklerini, bu nedenle sözleşmeyle bağlı olmadıklarından cezai şart talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Bilindiği üzere, ticari hizmet sözleşmelerinde genel kural olduğu üzere; sözleşmenin ve akdi ilişkinin varlığını ispat yükü davacının üzerindedir. Esasen, davalı taraf davacı ile aralarında geçerli bir hukuki ilişkinin / sözleşmenin bulunmadığını savunmaktadır. Hal böyle olunca; öncelikle ispat yükü davacı üzerinde olup, davacının taraflar arasında geçerli bir şekilde akdedilmiş ve hüküm sonuçlarını doğuran sözleşmesel / akdi ilişkiyi ispatlaması zorunludur. Davacı, akdi ilişkinin varlığının ispatına yönelik olarak taraflar arasında yazılı şekilde imza edilen 19/09/2017 tarihli sözleşmeye dayanmıştır. Ne var ki, davalı taraf cevap dilekçesinde işbu sözlemenin davalı şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığını, davalı şirketi bağlamayacağını, sözleşme akdedilme konusunda herhangi bir yetkisi bulunmayan şirket çalışanı / yetkisiz temsilci tarafından imzalanan sözleşmeye icazet ve onay vermediklerini söylemiştir.
Yasal düzenlemelere bakıldığında:
Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur. Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi istenemez. Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de istenebilir. (6098 sayılı TBK m. 46-47)
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacının akdi ilişkinin varlığına yönelik olarak dayanmış olduğu 19/09/2017 tarihli adi yazılı sözleşme, davacı ile davalı şirket çalışanı … arasında imzalanmıştır. Davalı şirketin ticaret sicil kayıtları celp edildiğinde; sözleşmeye imza koyan …’ın davalı şirketin ortağı, yetkili temsilcisi veya müdürü gibi bir sıfatının bulunmadığı, şirketi temsile yetkili olmadığı, davalı şirket tarafından kendisine sözleşme akdedilmesi konusunda resmi ya da yazılı bir yetki belgesinin de verilmediği, aksine şirket çalışanı olduğu tarafların kabulündedir. Değinilen hususlarda, başka bir anlatımla davalı şirket çalışanı …’ ın yetkisiz temsilci olarak sözlemeye imza koyduğu hususnda ihtilaf bulunmamaktadır. Öte yandan, 19/09/2017 tarihli sözleşmenin, sözleşme imzalandığı tarihi itibariyle davalı şirket yetkililerinin sicil kayıtlarından da anlaşılacağı üzere … ve … oldukları belirlenmiştir.
Diğer taraftan; davalı şirket çalışanı …’ın tanık anlatımlarından sabit olduğu üzere sadece ön görüşme yapmak, teklifleri toplamak ve şirketin istediği stant görselleri ile ilgili çalışma hazırlamak konusunda davalı şirket temsilcisi tarafından yetkilendirildiği, davalı şirket adına akdi ilişki kurulması, sözleşme imzalanması ya da sözleşme içeriği ve kapsamını belirleme konusunda herhangi bir imza ya da başkaca herhangi bir yetkisinin olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, davalı şirket çalışanı ve yetkisiz temsilci olan … sözleşmenin imzalanması sırasında şirketi temsile yetkili olmadığını ve sözleşmeyi imzalayamayacağını davacı tarafa bildirmiştir. Ancak, davacının sözleşmenin akdedilmesi konusunda ısrarcı davranması ve bu işlemin usuli olduğunu söylemesi üzerine, davalı şirket çalışanı ve yetkisiz temsilci telkinler doğrultusunda sözleşmeyi imzalamıştır. Ne var ki, davacı taraf, sözleşmenin yetkisiz temsilci tarafından imzalandığı bildiği halde; sözleşmeye icazet verilip verilmeyeceğini yukarıda anılan yasa hükmü uyarınca davalı şirkete sormamış ve bu konuda icazete yönelik herhangi bir bildirim de yapmamıştır. Kaldı ki, davalı taraf yetkisiz temsilci tarafından yapılan işleme icazet verilmediğini açıkça beyan etmiştir. Bu halde, yetkisiz temsilci tarafından yapılan işleme icazet verilmediği açıkça bildirildiğinden anılan yasa hükmü uyarınca davalı sözleşme ile bağlı olmayacaktır. Bu durumun sonucu olarak sözleşme ile bağlı olmayan davalıdan sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın talep edilmesi mümkün değildir. Davalı şirket bağlı olmadığı sözleşmedeki cezai şarttan sorumlu da değildir.
Öte yandan; 6102 sayılı TTK’nın 18/2. maddesi uyarınca tacir olan davacının sözleşmenin düzenlenmesi sırasında basiretli davranması ve sözleşmeyi imzalayan kişinin şirket yetkilisi olup olmadığını tahkik etmesi gerektiği, sözleşmenin davalı şirketi temsil yetkisi olan kişilerce imzalanmaması ve ifa edilmemiş olması dikkate alındığında ortada akitten kaynaklanan bir alacaktan söz etme imkanı bulunmadığından (Y.23 H.D. 2016/789E., 2018/4671K.) açıklanan tüm nedenler uyarınca davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 283,91 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 224,61 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.15/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır