Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/245 E. 2021/588 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/245
KARAR NO : 2021/588

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/03/2018
KARAR TARİHİ : 16/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından dava dışı … Ltd. Şti. lehine diğer borçlı şirket yetkilileri …, … ve…’nün müşterek borçlu ve müteselsil kefaletiyle, genel kredi sözleşmelerine istinaden krediler tesis edilerek kullandırıldığını, kredi borcunun geri ödenmemesi üzerice, kredi hesaplan kapatılarak, borçlulara 25.05.2016 tarihli ve 9519 yevmiye nolu ihtarname keşide edilerek, banka alacağının ödenmesinin talep edildiğini, söz konusu ihtara rağmen borcun ödenmediğini, OHAL kapsamında … ‘nün … tarih ve … yevmiye numaralı (667 sayılı KHK kapsamında kapatılan kurum ve kuruluşlar açıklaması) firmanın ortakları/kefilleri hesaplarına ihtiyati tedbir tesis edildiğini, …’nun kayyım olarak atandığını, …’nin kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle, şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı 3.gerçek veya tüzel kişilerin mal varlığına müracaat edildiğini, … bu kapsamda şirket borçlarının ödenmesi ya da şirket sermaye ihtiyacının karşılanmasını teminen, kefillerin mal varlıklarına doğrudan veya ticari veya iktisadi bütünlük yoluyla satılması konusunda yetkili olduğunu, …, … ve … hakkında ihtarname tebliğine rağmen, verilen süre içinde borç ödenmediği için, … 2. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile borçlular hakkında ilamsız icra takibi yapıldığını, davalı borçlu …’ın vekili aracılığıyla takibe yapmış olduğu itiraz ile takibin durdurulduğunu, itirazında özetle borca, takibe ve tüm ferilerine itiraz edildiğini, takibin durdurulmasının istendiğini, davalı tarafından kötü niyeti olarak takibe, borca, faize ve ferilerine itiraz edildiğini, bu nedenli itirazların iptali ile inkar tazminatına hükmedilmesini talep etme mecburiyetinin doğduğunu, yapılan itirazın süresinde olmadığını, takibin kesinleştiğini, borçlunun genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin hukuka uygun olup, sözleşmeye göre kullandırılan krediden doğan borcun ihtara rağmen borçlu tarafından ödenmediğini, müvekkili banka tarafından genel kredi sözleşmesinde yazan hususlara göre hareket edildiğini, ticari kredilerde faiz hesaplaması %32 x %50=%16+ %32= %48 oranında temerrüt faizi talep edildiğini, imzalanan sözleşmeye göre borcun ispatında, bankanın ticari defter, kayıt ve belgelerinin geçeri olacağının sözleşmede belirtildiğini, müvekkil bankanın yapmış olduğu icra takibine yönelik, davalı borçlu tarafından yapılan tüm itirazların iptali ile takibin devamını, davalı borçlu hakkında %20’den aşağı olmamak üzere, icra inkar tazminatına hükmedilmesini, HMK’nun 329.maddesi kapsamında haksız ve kötü niyetli davalı borçlu hakkında takdir edilecek disiplin para cezasına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf davayı inkar eden konumdadır.
Davacı ile davalı arasında banka kredi sözleşmesinden doğan ilişki bulunduğu, bu ilişkide davalı gerçek kişinin dava dışı şirket lehine kefil konumunda olduğu, davalı aleyhine adı geçen sözleşmelere istinaden icra takibi yapıldığı, davalının itiraz ettiği, duran takibin devamı için itirazın iptali davası açıldığı, davalının dayanak sözleşmenin varlığını ve imzasını inkar etmediği tartışmasızdır.
Taraflar arasında tartışmalı olan husus, davalı kefilin imzalamış olduğu sözleşme çerçevesinde davacı bankanın kendi kredisinin ödenmesini talep etme koşullarının oluşup oluşmadığı, buna göre davalı kefilin takip tarihi itibariyle sorumlu olup olmadığı, hangi miktarda sorumlu olduğu, davacı lehine tazminat hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Dava, İİK m.67 hükmüne dayalı itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılmasından önce yapılan incelemede dava şartları açısından herhangi bir engel halin mevcut olmadığı, davaya esas harç tutarının tam ve eksiksiz şekilde depo edildiği, dava değerinin takip konusu değer olduğu, yapılan araştırmaların sonuçlarından ve özellikle icra müdürlüğünden gelen 24/11/2020 tarihli cevabi yazıdan anlaşıldığı üzere borçlu …’a 07/06/2017 itibariyle ödeme emrinin tebliğ olunduğu, borçlu vekilinin 12/06/2017 tarihi itibariyle itiraz dilekçesini müdürlüğe sunduğu, bu suretle takibin 12/06/2017 itibariyle borçlu yönünden durmuş olduğu, davacının itirazın iptali ve takibin devamına dair dava açmakta yararının olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması için bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 10/12/2019 tarihli rapor içeriğine göre davacı bankanın taksitli ticari krediden kaynaklanan alacağının tahsili için davalı hakkında icra takibi yaptığı, yapılan incelemede davacı alacağının takip tarihi itibariyle ve sözleşme koşuluna göre %48 temerrüt faiz oranı dikkate alındığında asıl alacağı 2.695.866,20TL, faiz tutarının 818.763,00 TL, %5 BSMV tutarının 40.938,15 TL, toplam miktarın 3.555.567,35 TL olduğu, fiilen kullandırılan faiz oranına göre ise %36.36 faiz oranı dikkate alındığında ise asıl alacak miktarının 2.695.866,20TL, faiz tutarının 597.579,47 TL, %5BSMV 29.878,97 TL olup toplam miktarın 3.323324,64TL olduğu açıklanmıştır.
Ek raporun taraflara tebliğ olunması sonrası ise bu defa mahkememizce oluşturulan ara karar ile “ihtarnamenin davalı kefile tebliğ olunması halinde, kefilin temerrüd tarihinden takip tarihine kadar asıl alacağa uygulanacak temerrüd faizinden sorumluluğu açık ise de; kefil yönünden kat ihtarnamesinin davalıya tebliği tarihine göre önel süresinin eklenerek temerrüd tarihinin tespiti, bu çerçevede kefilin kendi temerrüd tarihine kadar olan kefalet sınırları içinde kalmak koşulu ile asıl alacak ve asıl borçlunun temerrüdünden sorumlu olacak olması, asıl borçlunun borcundan kefalet limiti dahilinde sorumlu olacağının dikkate alınması; bu çerçevede davalı kefil yönünden temerrüd için hesap kat ihtarının kefile tebliğinin şart olması, sözleşmede öngörülmediği sürece İİK.m.68 hükmünün kefil yönünden uygulanmasının ise mümkün olmaması, kefil yönünden temerrüd tarihinin ne şekilde belirlendiğinin açıklanması, buna göre temerrüd tarihinin tespiti (Yargıtay 19.HD 2015-3357E. ,2015/16301K.sayılı ilamı) Yargıtay uygulaması ve sözleşme hükümleri karşısında bilirkişi tarafından banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak bankanın temerrüd halinde uyguladığı en yüksek faiz oranının belirlenmesi, bu orana gerekli ilavenin yapılarak kefilin sorumlu olduğu temerrüd faizinin tespiti, (Yargıtay 19.HD 2015/7884E., 2016/2362K.sayılı ilamı) buna göre kefilin takip tarihi itibariyle takip konusu kalemlerden dolayı takip tarihi itibariyle kaç TL’den sorumlu olduğunun tespiti amacı ile bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek tahkikata devam olunmuştur.
Bu defa bilirkişi 19/04/2020 tarihli ek raporunda kök raporda öncelikle faiz mahsup edilerek borç tespiti yapıldığını ve hata bulunmadığını, davacı vekilinin faiz miktarlarının hatalı olduğu yönündeki itirazlarının yerinde olmadığının, temerrüt tarihinden sonra borçlu şirketten sağlanan tahsilatların TBK m.100 hükmü uyarınca öncelikle faize mahsup olunduğunu, bu durumda takip talep tarihi itibariyle taleple bağlılık kuralı dikkate alındığında asıl alacak miktarının 2.695.866,00 TL, faiz tutarının 553.777,34 TL, %5 BSMV tutarınnı 29.878,97 TL, toplam tutarı ise 3.323324,64 TL olarak hesapladığını, asıl alacak tutarı için davacı bankanın %34,02 oranında temerrüt faizi talep edebileceğini açıklamıştır.
Bu arada mahkememizce oluşturulan 04/03/2021 tarihli ara karar gereği “Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 2014/1468 E.-2015/137 K.sayılı ve Ankara BAM 21. Hukuk Dairesinin 2018/721 E. 2020/706 K.sayılı emsal uygulamaları doğrultusunda davacı bankanın alacağına uygulanacak temerrüt faiz oranının davacı bankaca fiilen uygulanan faiz dikkate alınarak hesaplanmasının gerekmesi, ispat yükü kendisinde olan davacı bankanın üzerine düşen ispat yükümlülüğünün yerine getirmesi zorunluluğu karşısında bu defa bu konu ile ilgili adı geçen Yargıtay uygulamasına uygun şekilde davacı bankaya muhtıra gönderilmesine; … 2. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu asıl alacak kalemleri ve temerrüt faizi ile ilgili bilirkişilerce yapılacak incelemeye esas olmak üzere adı geçen icra takibine, ayrıca mahkememiz dosyasına konu olan kredi tür ve kalemleri karşısında bilirkişi raporunda temerrüt faizi hesaplanmasına esas olan 2016, 2017, yılları itibari ile aynı kredi türünden aynı tür alacağa adı geçen yıllar itibari ile fiilen uygulanan en yüksek ticari faiz oranının (kredi verilen firmaların ismi gizlenmek sureti ile) belgelendirilmesi, banka şubesi yetkilileri tarafından ıslak imzalı olacak şekilde emsal belgelerin hazırlanması ve iki hafta içinde mahkememize gönderilmesi, yapılan uyarıya rağmen yazıya konu belgelerin tam ve eksiksiz şekilde gönderilememesi halinde en yüksek akdi faiz oranının %50 fazlası üzerinden hesaplanarak temerrüt faiz oranının esas alınıp hesaplama yapılacağı; emsal belgeleri tam ve eksiksiz gönderilememesi ve bu noktada bankacı bilirkişi tarafından gerekli tespitin yapılamaması durumunda TBK m.120 hükmüne göre belirlenecek temerrüt faizi akdi faizin altında olmayacağından davacı bankanın iş bu kredi ilişkisinde fiilen uyguladığı akdi faiz oranı esas alınarak hesaplama yapılmak sureti ile hüküm kurulabileceğinin hatırdan çıkarılmaması hususlarını içerecek şekilde …Bankası A.Ş ile … Bankası … şubesine ayrı ayrı müzekkere yazılmasına dahi karar verilmiştir.
Eksikliğin giderilmesi sonrası ise sunulan 19/04/2021 tarihli ek rapora dahi itiraz edilmesi karşısında bilirkişi Zeynal Yanmış’ın kök raporu ile 19/04/2021 tarihli ek raporu arasında farklılık oluşması; davacının hukuki dinlenilme hakkının ise kısıtlanmaması açısından davacı vekilinin talebinin araştırılması ile ilgili yeni bilirkişiden yeni rapor alınması talebi var ise 1400-TL bilirkişi ücretini on günlük kesin süre içinde mahkememiz veznesine depo etmesine; aksi halde davacı vekilinin 21/04/2021 tarihli itiraz dilekçesi ile ilgili mahkememizce mevcut dosya kapsamına göre değerlendirileceğinin davacı vekiline bildirilmesine; ihtarnamenin davalı kefile tebliğ olunması halinde, kefilin temerrüd tarihinden takip tarihine kadar asıl alacağa uygulanacak temerrüd faizinden sorumluluğu açık ise de; kefil yönünden kat ihtarnamesinin davalıya tebliği tarihine göre önel süresinin eklenerek temerrüd tarihinin tespiti, bu çerçevede kefilin kendi temerrüd tarihine kadar olan kefalet sınırları içinde kalmak koşulu ile asıl alacak ve asıl borçlunun temerrüdünden sorumlu olacak olması, asıl borçlunun borcundan kefalet limiti dahilinde sorumlu olacağının dikkate alınması; bu çerçevede davalı kefil yönünden temerrüd için hesap kat ihtarının kefile tebliğinin şart olması, sözleşmede öngörülmediği sürece İİK.m.68 hükmünün kefil yönünden uygulanmasının ise mümkün olmaması, kefil yönünden temerrüd tarihinin ne şekilde belirlendiğinin açıklanması, buna göre temerrüd tarihinin tespiti (Yargıtay 19.HD 2015-3357E. ,2015/16301K.sayılı ilamı) Yargıtay uygulaması ve sözleşme hükümleri karşısında bilirkişi tarafından banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak bankanın temerrüd halinde uyguladığı en yüksek faiz oranının belirlenmesi, bu orana gerekli ilavenin yapılarak kefilin sorumlu olduğu temerrüd faizinin tespiti, (Yargıtay 19.HD 2015/7884E., 2016/2362K.sayılı ilamı) buna göre kefilin takip tarihi itibariyle takip konusu kalemlerden dolayı takip tarihi itibariyle kaç TL’den sorumlu olduğunun tespiti amacı ile bilirkişi incelemesi yapılmasına, hesaplama yapılırken TBK m.100 hükmü uyarınca gerekli mahsup işleminin dikkate alınmasına; bilirkişinin en son hazırlanan 19/04/2021 tarihli ek rapordan farklı bir sonuca varması halinde gerekçesinin dahi hazırlanacak raporda bildirilmesine dair ara karar oluşturulmuştur.
İkinci defa yeniden atanan bankacı bilirkişi ise hazırlamış olduğu 04/07/2021 tarihli kök raporunda davalı gerçek kişi ile davacı arasında geçerli bir kefalet akdinin mevcut olduğu, hesabın 25/05/2016 tarihi itibariyle kat olunduğu, 29/05/2006 tarihi itibariyle davacının temerrüde düştüğü açık ise de davacının faiz başlangıç tarihini zaten 01/06/2016 olarak dikkate aldığı, bu taleple bağlı kalındığı, davacı bankanın Merkez Bankasına bildirilen en yüksek faizin %50 fazlası mertebesinde faiz talep etmiş ise de temerrüt tarihinde davacı bankanın emsal kredilere fiilen uygulanan %22,68 akdi faiz oranı dikkate alınarak %50 fazlasının hesaplandığına göre temerrüt faiz oranının %34,02 olarak belirlendiği, bu çerçevede kefalet limitinin 6.437.500,00 TL olduğu, davalı kefilin takip tarihi itibariyle davacı bankaya 2.695.866,20-TL asıl alacak; 566.737,66-TL işlemiş temerrüt faizi; 28.336,86-TL işlemiş temerrüt faizinin %5 BSMV’ si olmak üzere; 3.290.940,72-TL miktar tutarında olmak üzere borçlu bulunduğu, asıl alacak tutarın tamamen ödeninceye kadar ise %34,02 oranında temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisi ile birlikte istenebileceği yönünde kanaat bildirmiştir.
Kefil olan davalı gerçek kişi kefilin konumu dikkate alınarak raporda hesaplama yapılmış olup bu hesaplama tarzı da Yargıtay uygulamasına uygundur.
Nitekim Yargıtay 19. H.D.’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere; “26 Kasım 2013 tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.” hükmüne yer verilmiştir.
TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür.
6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz.
Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir.”
Somut olayda davalı kefil gerçek kişi, dava dışı asıl borçluyla birlikte ve bilirkişi raporunda hesaplanan miktarlar çerçevesinde mahkememizce itibar eden miktardan sorumludur. Öte yandan davalı gerçek kişinin konumları dikkate alındığında kefaleti bu yönden dahi geçerlidir.
Buna göre bankacı bilirkişiler, davalı kefil yönünden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda açıklanan tebliğ tarihlerini dikkate alınarak hesaplama yapmış olup kefil yönünden bu noktada bir farklılık mevcut değildir. Esasen temerrüt tarihi farklı ve davacı lehine daha önceki bir tarih olabilir ise de HMK m.26 hükmü uyarınca talep ile bağlılık esas olmakla davacının temerrüt başlangıç tarihi olarak bildirmiş olduğu 01/06/2016 tarihine itibar edilmiştir.
Dava konusu kredi hesabıyla ilgili birinci bilirkişinin ek raporu ile ikinci bilirkişinin kök raporu arasında, toplam alacak miktarı dikkate alındığında 13.607,81 TL tutarında nispeten küçük bir fark oluşmuştur. Ancak bu farkın nedeni, ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu 12/07/2021 tarihinde teslim olunan kök raporda belirtilmiş olduğu üzere BSMV tutarının ilave edileceğine, faiz içinden düşümünün yapılmasından kaynaklanmıştır. Oysaki ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu kök raporda belirtildiği üzere faiz hesabında yapılan tahsilat tutarı olan 62.965,48 TL tenzil edildiğinde kalan işlemiş faiz 581.446,21 TL olup bunun üzerinden %5 BSMV tutarı olan 29.073,31 TL dahil olunduğunda toplam faiz ve BSMV 610.539,52 TL’dir. Bu faizin %5 BSMV’sinin işlemiş faize ilavesi Yargıtay uygulaması da gözetildiğinde ve ayrıca bankacılık uygulamaları açısından zorunlu olduğu halde bu ilave birinci bilirkişinin ek raporunda yapılmamıştır. Zaten alacağa nispeten oluşan küçük farkın nedeni bu haldir. Bu açıdan bakıldığında birinci bilirkişinin ek raporu ile ikinci bilirkişinin kök raporu arasındaki çelişki giderildiği gibi genel olarak ise benzer nitelik taşımaktadır.
Özelikle itibar edilen ikinci bilirkişi kök raporunda Yargıtay HGK’nin benimsemiş olduğu yönteme uygun olarak davacının alacağının kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının kefile tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akdi faiz ve ferilerinin uygulanması, temerrüt tarihi itibariyle bulunan akdi faiz ve ferileri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacağın tespit edilmesi, bu safhadan sonra temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar, daha önce belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferilerinin uygulanması ve takip tarihinde talep edilebilecek asıl alacak ile birlikte temerrüt faizi miktarı ve ferilerinin ayrı ayrı tespit olunması, alacaklı bankanın borçludan takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının tespit olunması gerçekleştirilmiş, buna göre davacı bankanın davalı kefil aleyhine başlatmış olduğu davada davalının takip tarihi itibariyle sorumluluk miktarı hesaplanmıştır.
Öte yandan taraflar arasındaki sözleşme hükümleri taraflar açısından bağlayıcı olup öncelikle bu hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Ne var ki itibar edilen ikinci bilirkişinin kök raporunda da belirtilmiş olduğu üzere Yargıtay HGK uygulaması gereği bankaların Merkez Bankasına bildirdikleri ancak müşterilere uygulamadıkları akdi faizlerin temerrüt faizlerinin tespitinde esas alınmayacağı, sözleşmede ayrıca bir temerrüt faiz oranı belirlenmemiş ise hesabın kapatıldığı tarih itibariyle kullanılan ticari krediye uygulanan akdi faiz belirlendikten sonra temerrüt tarihine kadar alacağa akdi faiz işletilmesi, temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar ise akdi faizin %50 fazlasının temerrüt faizi olarak uygulanarak takip tarihi itibariyle alacağın tespit olunması ve yine takipten sonra ise temerrüt faizinin ise asıl alacağa uygulanmasını sağlayacak şekilde gerekli hesabın yapılması gerekmektedir. (Yargıtay HGK 2017/19-1650E. 507K.sayılı ilamı) Nitekim gerek birinci bilirkişi ek raporunda ve gerekse ikinci bilirkişi kök raporunda tartışılarak tespit olunan %34,02 oranındaki temerrüt faiz oranı, hesabın kapatıldığı tarihteki fiilen uygulanan %22,68’in sözleşmeye göre %50 artışını yapmak suretiyle tespit edilmiş, tespit edilen bu faiz oranı çerçevesinde ise gerekli hesaplama yapılmıştır.
Sonuç olarak mahkememizce itibar olunan ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu 04/07/2021 tarihli raporu gerekçeli, denetime elverişli olup davalı yönünden ise sözleşmelerin içeriğine ve Yargıtay uygulamasına uygun hesaplamaları içermektedir. Esasen birinci bilirkişi raporu ile ikinci bilirkişi raporunda belirtilen sonuçlar kıyaslandığında mahkememizce itibar olunan ikinci bilirkişi kurulu raporu toplam alacağa nispeten küçük bir değişiklik içermekle birlikte sonuç olarak benzer niteliktedir. Kaldı ki ikinci bilirkişi raporuna neden itibar edildiği yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Öte yandan farklılık durumu ile ilgili çelişki giderildiğinde, birinci bilirkişinin ek raporu ile ikinci bilirkişinin kök raporunun da aynı yönde olduğu söylenebilecektir. Özellikle itibar edilen ikinci bilirkişi kök rapor içeriği mahkememizce belirtilen inceleme konularını tek tek ele alan, sözleşme içeriğine uygun, tarafların her türlü itirazlarını olumlu veya olumsuz şekilde karşılayan ve çelişkiyi gideren nitelik taşımaktadır. Bu haliyle ikinci bilirkişi 04/07/2021 tarihli raporuna itibar etmeye engel bir itiraz ise mevcut değildir.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlunun; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda davalı borçlunun dava ve ayrıca talep konusu edilen ve toplamı 3.290.940,72TL toplam tutara haksız olarak itiraz ettiği anlaşılmıştır. Esasen bu miktar, harcı yatan ve İİK m.67/son gereği dava konusu olan taleptir. O halde Yargıtay uygulaması da dikkate alınarak bu miktarın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, … 2. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu olan 2.695.866,20-TL asıl alacak; 566.737,66-TL işlemiş temerrüt faizi; 28.336,86-TL işlemiş temerrüt faizinin %5 BSMV’ si olmak üzere; 3.290.940,72-TL miktara yönelik davalının itirazlarının iptali ile davalı yönünden- tahsilde tekerrür olmamak üzere- bu kısımlar yönünden takibin aynen devamına, hükmedilen 2.695.866,20-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar -tahsilde tekerrür olmamak üzere- yıllık %34,02 oranında temerrüt faizi ve bunun % 5 gider vergisi olan BSMV’ nin uygulanmasına, hükmedilen ve İİK m.67/f.5 gereği davada da talep olunan 3.290.940,72-TL alacağın %20′ sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan-tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
… 2. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu olan 2.695.866,20-TL asıl alacak; 566.737,66-TL işlemiş temerrüt faizi; 28.336,86-TL işlemiş temerrüt faizinin %5 BSMV’ si olmak üzere; 3.290.940,72-TL miktara yönelik davalının itirazlarının iptali ile davalı yönünden- tahsilde tekerrür olmamak üzere- bu kısımlar yönünden takibin aynen devamına,
2-Hükmedilen 2.695.866,20-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı tamamen ödeninceye kadar -tahsilde tekerrür olmamak üzere- yıllık %34,02 oranında temerrüt faizi ve bunun % 5 gider vergisi olan BSMV’ nin uygulanmasına,
3-Hükmedilen ve İİK m.67/f.5 gereği davada da talep olunan 3.290.940,72-TL alacağın %20′ sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan-tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacının fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin reddine,
5-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 224.804,16 TL harçtan peşin alınan 43.349,40 TL harç ile 17.946,34 TL icra harcı mahsup edilerek 163.508,42 TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından harcanan 393,20 TL tebligat posta masrafı ile 2.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.893,2 TL yargılama giderininden davanın kabul nispetine göre (%91,68) 2.652,48 TL yargılama gideri ile 35,90 TL başvuru harcı gideri ve 5,20 TL vekalet ücreti toplamı 2.693,58 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından harcanan 43.349,40 TL peşin harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından harcanan 10,00 TL posta masrafının davanın ret nispetine göre (%8,32) 0,80 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Dava kısmen kabul edildiğinden ve davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereği 121.534,41 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Dava kısmen red edildiğinden ve davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereği 29.332,97 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Davalı hakkında disiplin para cezasına hükmedilmesine dair yasal koşullar oluşmadığından bu yöne ilişkin talebin reddine,
12-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalı vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.16/09/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …