Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/235 E. 2020/400 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/235
KARAR NO : 2020/400

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/03/2018
KARAR TARİHİ : 08/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 10.11.2011 tarihli dağıtım sistem kullanım anlaşmasının imzalandığını, sözleşme gereğince müvekkilin, üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, sözleşme kapsamında belirlenen gerekli elektrik enerjisini davalıya sağladığını, davalının satın almış olduğu elektrik enerjisi bedelterini ödemekten imtina ettiğini, müvekkil ile davalı … A.Ş. arasında 10.11.2011 tarihinde akdedilen dağıtım sistem kullanım anlaşması uyarınca düzenlenmiş olan; 2017/08 dönemine ait 21.09.2017 son ödeme tarihli 58.850,37 TL, 2017/09 dönemine ait 23.10.2017 son ödeme tarihli 156.761,62 TL, 2017/10 dönemine ait 21.11.2017 son ödeme tarihli 155.460,55 TL, 2017/11 dönemine alt 20.12.207 son ödeme tarihli 138.507,82 TL, 2017/12 dönemine ait ve 22.01.2018 son ödeme tarihli 140.691,06 TL tutarındaki faturaların davalı tarafından ödenmediğini, davalının 2017/09 dönemine ait 156.761,62 TL bedelli 23.10.2017 son ödeme tarihli faturasından; müvekkil şirket lehine keşide edilmiş olan … keşide no.lu 150.000,00 TL’lik çek bedeli düşüldükten sonra; belirtilen diğer fatura alacakları ile birlikte toptam 512.959,42 TL üzerinden takibe girişildiğini, … keşide no.lu çekin karşılıksız çıkması nedeni … 19. İcra Müdürlüğü’ nün …E. sayılı dosyası ile düşümü yapılan faturaya ilişkin 150.000,00 TL’ lik çek bedeli tutarında takibe girişildiğini, davalının ödeme emrini 08.02.2018 tarihinde tebellüğ ettiğini,12.02.2018 tarihinde borcun tamamına itiraz süresi içinde borca itiraz ederek takibi durduğunu, iş bu itirazın haksız ve dayanaksız olduğunu, davalı tarafından müvekkil lehine tanzim edilen … keşide no.lu 150.000,00 TL bedelli bir diğer çekin de karşılıksız çıkması üzerine, … 19. İcra Müdürlüğü … E. sayılı takip dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu takibine girişildiğini, davalının … 19. İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli itirazının iptali ile 362.959,42 TL üzerinden takibin devamına, davalı aleyhine hükmolunacak meblağın % 20′ sinden icra inkâr tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine, davalı aleyhine dava değeri üzerinden her bir fatura bedeli için son ödeme tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından tedarik edilen elektrik enerjisi bedellerinin davacı şirkete yapılan nakit havalelerle ve davalı emrine keşide edilen çeklerle ödenerek kapatıldığını, ticari defter ve kayıtlarının incelendiğinde müvekkil şirketin herhangi bir borcunun olmadığının tespit edileceğini, davacının takip tarihine kadar temerrüt mevcut olmadığı halde fahiş miktarda faiz tatep ettiğini, hesaplanan faiz miktarının talep edilen faiz oranının dayanıksız olduğunu, davanın reddedilerek davacının % 20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık takip konusu asıl alacakların ödendiğinin cevap dilekçesi ile bildirilmesi ve asıl alacağın ise varlığı konusunda bileşik ikrarın mevcut olması karşısında, tarafların açıklamaları dikkate alındığında asıl alacak kalemlerine ilişkin ödemelerin dava öncesi veya takip sonrası veya dava sonrası veya takip öncesi yapılıp yapılmadığı, buna göre savunulan ödeme dahi dikkate alındığından ödeme nedeniyle dava tarihi itibariyle takip konusu borcun sona erip ermediği, ne şekilde sona erdiği, buna göre takibe konu asıl alacak ve işlemiş faiz miktarına yönelik itirazın kabulünün gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasında elektrik enerjisi dağıtım kullanımına ilişkin sözleşme imzalandığı, davacının elektrik enerjisi satışı yaptığı, tüketilen enerji miktarı ile fatura tutarlarına yönelik itiraz bulunmadığı, adı geçen faturalara ilişkin olarak icra takibi başlatıldığı, süresi içinde takibe itiraz olunduğu takibin durduğu tartışmasızdır.
Dava, İİK m.67 hükmünden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması için atanan bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 09/12/2019 tarihli raporunda; davacının 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (07.03.2018) itibariyle davacının davalıdan 650.271,40 TL alacağının bulunduğu, davalının 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (07.03.2018) itibariyle davalının davacıya 350.271,42 TL borcunun bulunduğu, davacının takip çıkışı ile dava talebi arasındaki (500.271,42 TL – 350.271,42 TL) 150.000,00 TL farkın arz edildiği üzere … 19. icra Müdürlüğü … E. sayılı takip dosyasına konu ettiği 19.02.2018 vadeli … no.lu 150.000,00 TL tutarındaki çekin (tahsilde tekerrür olmaması açısından) mahsup edilerek huzurdaki davanın (350.271,42 TL anapara ve 12.688,00 TL takip Öncesi işlemiş olmak üzere) 362.959,42 TL üzerinden ikame edilmesinden kaynaklandığı, davacının dava konusu takip talebindeki cari hesap alacağına dayanak teşkil eden faturaların beş adet toplamda 786.262,82 TL tutarında olduğu mezkur faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, dolayısıyla davalının kabulünde olduğu, takibe konu faturaların davalı tedarikçi şirketin abonelerinden tahsil ettiği dağıtım bedeli, endüktif ve kapasitlf bedelleri olduğu, bu bedellerin davalı tedarikçi şirketçe davacı … şirketine aktarılması gerekeceği, endüktif ve kapasitif bedel tahakkuk ettirilen abonelerin şebekede voltaj yükselmesine sebebiyet verecekleri, kompanzasyon sistemlerindeki aksaklık nedenli tahakkukların abonelerce davalı tedarikçi şirkete davalı tedarikçi şirketçe de davacı … şirketine ödenmesi gerekeceği, dağıtım faaliyetini yürüten davacı şirketin takibe konu faturalarda davalı şirketçe abonelerinden tahsil edilen dağıtım bedelini davalı tedarikçi şirketten talep edebileceği, davalı tarafın faturalara itirazının bulunmadığı, davacının dava dosyasındaki talep tutarının takibe konu faturalar toplamından davalının davacıya yapmış olduğu cari ödemelerin mahsup edilmesi suretiyle asıl alacak yönünden 350.271,42 TL olduğu, dosyaya sunulan … Bankası A.Ş.’nin 16.01.2019 – … numaratı yazısından davalının davacıya vermiş olduğu 20.07.2017 tarihli ve … numaralı 200.000,00 TL tutarındaki İş Bankası’ndan düzenlenen teminat mektubu karşılığının davacının … Şubesinde bulunan … nolu hesabına aktarıldığı, ilgili teminat mektubu karşılığındaki ödeme tutarının her iki tarafın ticari defterlerinde 07.11.2017 tarihinde kayıtlı olduğu, takip tarihi (05.02.2018) itibariyle taraf ticari defterlerinin karşılaştırılması neticesinde taraflar arasındaki cari hesap bakiye farkının (650.271,40 -350.271,42) = 299.999,98 TL olduğu, taraflar arasındaki cari hesap farkının davalının ticari defterlerinde 01.11.2017 tarihinde kayıtlı olan ancak davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 300.000,00 TL tutamdaki ödeme işleminden kaynaklı olduğu, davalının davacıya 01.11.2017 tarihinde yapmış olduğu 300.000,00 TL tutarındaki ödemenin içeriğinin 19.01.2018 vadeli … no.lu 150.000,00 TL tutarındaki ve 19.02.2018 vadeli … no.lu 150.000,00 TL tutarındaki iki adet çek ödemesinden kaynaklı olduğu, mezkur çekler her ne kadar davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmasa da mezkur çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle davacının … 19. İcra Müdürlüğü … E. ve …19.icra … E.sayılı dosyalarında mezkur çeklere istinaden icra takip işlemi başlatmış olduğundan ve mezkur çeklere ait dosyaya sunulu ön ve arka yüzlerine ait görüntülerinden mezkur çekleri davacının teslim almış olduğunun anlaşıldığı, bu itibarla mezkur çeklere ilişkin olarak 300.000,00 TL tutarın davacının ticari defterlerinde takip tarihi (05.02.2018) itibariyle davalıdan olan 650.271,40 TL alacak tutarından mahsup edilmesi gerekeceği, dolayısıyla takip tarihi (05.02.2018) itibariyle davacının davalıdan (650,271,40 – 300.000,00)= 350.271,40 alacaklı olduğu, neticeten; davacının takip tarihi (05.02.2018) itibariyle davalıdan asıl alacak yönünden 350.271,40 TL ve işlemiş faiz yönünden 9.106,22 TL olmak üzere toplamda 359.377,62 TL alacaklı olduğu kanaatine varıldığı açıklanmıştır.
Akabinde sunulan bu rapora yönelik davalı vekili itiraz etmiştir. Davalı vekili müvekkili şirket tarafından davacıya verilen 200.000,00 TL bedelli mektubun nakde çevrildiğini, 200.000,00 TL ödemenin borçlulardan mahsup edilmediğini belirtmiş ise de adı geçen bilirkişi kurulu raporunda davalı beyanında belirtilen 200.000,00 TL tutarındaki teminat mektubu karşılığının davacı hesabına aktarıldığı, esasen ödeme tutarının her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu, esasen davalının ticari defterlerine göre adı geçen miktarın mahsup olunması sonrası davalının ticari defterlerine göre dahi davalının davacıya 350.271,42 TL tutarında borçlu durumda gözükmekte olduğu, zaten davacının dahi gerekli miktarların mahsup olunmasından sonra bu davayı 350.271,42 TL ana para ve 12.688,00 TL takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere açtığı açıkça anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle takibe dayanak olan tüm faturalar davalının ticari defterlerinde de aynen kayıtlı olup belirtilen mahsuplar sonrası ise davacının alacağı davalı defterine göre dahi 350.271,40 TL tutarında tespit olunmuştur.
Öte yandan davacı kendi defter ve kayıtlarına göre davalıdan alacaklı gözükmektedir. Ancak davalı tacir olduğundan davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına da dayanmıştır.Davalı şirkete inceleme gün ve saatinde hazır olması gerektiği konusunda ihtarat yapılmış,davalı taraf ticari defter ve kayıtlarını sunmuştur.
HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari deferlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da uyuşmazlığa özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabibir.
Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da açıklandığı üzere “HMK. 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki HMK. 220. (HUMK. 330, 331, 332 ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterler dahi HMK. 219. ve sonraki maddeleri anlamında “belge” niteliğindedir.
Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK 220-222 maddesi değerlendirildiğinde ve aynı kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla kesin delil olduğu öngörülmüştür.”
Somut olayda, davacı tarafın açıkça delil olarak dayanması ve mahkememizce de o yönde ara kararı verilip gereğinin yerine getirilmesi sonrası davalı taraf ticari defter ve kayıtları sunmuştur.
6100 sayılı HMK m.220 uyarınca, davacı tarafın davalıya ait ticari deferlere ilişkin açıklamasının, yani icra takibinin dayanağının oluşturan fatura konusu hizmetin teslim edildiğinin davalı defterleri içeriğinden anlaşıldığı ve davacı iddiasının doğru olduğu hususunun kabulü gerekir. Bu suretle davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının usule uygun tutulduğu, faturaların tamamının da kayıtlı olduğu, davalının kendi defterlerinde dahi 350.271,40 TL tutarında borçlu olduğu sabittir. Tacir olarak defter tutmak yükümlülüğünde olması ve yapılan ihtarat sonucunda ise davalı şirketin ticari defterlerini sunması dikkate alındığında taraf şirketin mevcut defter kayıtları, davalı aleyhine hukuki sonuç doğurucu niteliktedir.
Davacının üzerine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabulü karşısında ispat yükünün davalıya geçip geçmediği ve başkaca bir araştırmanın yapılıp yapılmadığının ayrıca ele alınması gerekmektedir.
Yargıtay uygulamasında da kabul olunduğu üzere “davalının ticari defterlerinde kayıtlı borç bakımından defterleri kendi aleyhinde delil olacaktır.6100 sayılı HMK m.220, m.222 hükümleri dikkate alındığında hiçbir tacir kendi defterine aleyhe kayıt düşemeyeceğinden faturaların davalı defterinde kayıtlı olması,faturalar içeriğindeki hizmetin davalıya teslim edildiğine karine oluşturur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-823E.2019/553K.sayılı ilamı)
Nitekim davalı taraf dahi hizmetin teslim edilmediği yönünde zaten bir inkarda bulunmamış, bir başka deyişle davalı taraf borcun ödeme suretiyle sona erdirildiğini savunarak bağlantılı birleşik ikrarda bulunmuştur. Yargıtay kararlarında kabul olunduğu üzere “bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte; iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir. Zaten somut olayda davalı tarafça hizmet sözleşmesinin varlığı ve hizmetin alındığı kabul edilmekle birlikte, hizmet bedelinin ödenmiş olduğu savunulmaktadır. Davalının ikrarına eklediği bu vakıa ile davacı tarafın hizmet bedelinin ödenmediğine ilişkin iddiası arasında bir bağlantı yoktur. Niteliği itibariyle bağlantısız birleşik ikrarın söz konusu olduğu bu durumda, ispat yükümlülüğü davalı taraf üzerindedir. Davalı taraf davacı şirkete yapılan yapılan nakit havaleler ve davalı emrine keşide edilen çeklerle ödemenin yapılmış olduğunu savunmuş, bu şekilde ödeme savunmasını samutlaştırmıştır. Bilirkişi kurulu ise 09/10/2019 tarihli kök raporunda ve sonuç kısmında davalının somutlaştırmış olduğu, ödeme kalemleriyle ilgili yapmış olduğu incelemeler ve gerekli mahsup sonucunda davacının defterlerine göre takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu 650.271,40 TL alacak tutarından yapılan ödeme miktarlarının mahsubu ile ilgili gerekli işlemi gerçekleştirmiştir. Zaten buna göre de davacının takip tarihi itibariyle asıl alacak miktarı 350.271,40 TL olarak tespit olunduğu gibi bilakis davalının dahi kendi ticari defterlerinde de davacıya 350.271,40 TL tutarında borçlu olduğu açıkça tespit olunmuştur.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda sonuç olarak davalı olan şirketin savunduğu ve ispatlanan durum dışında başkaca vakıanın doğru olduğu davalı tarafından ispatlanamamıştır.
Kaldı ki takip borçlusunun kendi ticari defterlerinde dahi takip konusu alacak miktar tutarında takip alacaklısına borçlu olduğunu beyan ettiği sabittir. Bir kimsenin, davranışlarında tutarlılık bulundurmasını gerektiren bir prensip yoktur. Fakat bir hukuki ilişkide bir kimse davranışı ile karşı tarafta esaslı bir güven uyandırdıktan sonra, artık bu davranışına aykırı tutum takınamaz. (Venire contra factum proprium) – (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Medeni Hukuk Dersleri, Sayfa. 173, İstanbul, 1975). Bu nedenle davacının takip konusu asıl alacaktan sorumlu olmadığı yönde savunmada bulunması bir anlamda hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Oysaki 4721 sayılı TMK ile belirtilen yeniliklerden birisi hakkın kötüye kullanılmasının sadece kanun tarafından değil hukuk düzeni tarafından himaye edilemeyeceği konusundadır. O halde kanun koyucunun yapmış olduğu bu değişikliğin de dikkate alınması gerekir ki bu durum dahi davalı aleyhine açık bir delil niteliğindedir.
Bu çerçevede takip tarihi itibariyle davacının gerekli mahsupların yapılması sonrası ve taraf şirketlerin defter ve kayıtların birbiriyle uygun olması, yukarıda açıklanan hukuki gerekçeler karşısında davacının davalıdan takip tarihi itibariyle bu davaya konu edilen 350.271,42 TL asıl alacak tutarında alacaklı olduğu ispatlanmıştır.
Öte yandan davacı vekilinin bu davaya konu ettiği 12.688,00 TL tutarlı ve takip öncesi işlemiş faiz talep edilip edilemeyeceği de ayrıca irdelenmelidir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacı … 18/06/1984 tarihinde ve … sayılı kamu iktisadi teşebbüslere hakkında çıkartılan kanun hükmünde kararname uyarınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı bir kit olarak yapılanmış, 1990 yılında ise 1984 yılında çıkarılan 1096 sayılı Kanun çerçevesinde bir kısım faaliyet alanındaki yerleri devretmesi söz konusu olmuş, 12/07/1995 tarihinde ise …’a bağlı bir ortaklık yapısıyla çalışan bir şirket haline dönüşmüştür. Bu açıklanan statü çerçevesinde davacının özel hukuk hükümlerine tabi olduğu anlaşılmakta ise de dayanak olan ve bu davaya esas olan sistem kullanım anlaşmasının 3(A)-1 maddesinde” Kullanıcı ödeme bildiriminin kendisine tebliğ edildiği günü izleyen 15 gün içinde bildirimde yer alan tutarı dağıtım şirketine öder, ödemede gecikilen süre için 6183 sayılı AATUHK.nun 51.maddesinde öngörülen gecikme zammı uygulanır” hükmü kabul edilmiştir. Hükümde düzenlenen gecikme zammı yalnızca gecikme faizi oranının tespitine yönelik olarak düzenlenmiştir. Bu durumda ispatlandığı anlaşılan 350.271,40 TL asıl alacağın zamanında ödenmemesi nedeniyle 6183 sayılı Kanunda öngörülen oranların uygulanacağı hususu taraflar arasında akdedilen sözleşme ile kararlaştırılmıştır. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 30/10/2013 tarih 2013/13337 esas 19101 karar sayılı kararı, Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarih, 2015/1415 esas 2016/547 karar sayılı kararı, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 13/02/2014 tarih, 2013/15495 esas 2014/2888 karar sayılı kararı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 14/01/2013 tarih 2012/18511 esas 2013/569 karar sayılı ilamı) Kaldı ki taraflar birinci sınıf tacir konumunda olmakla 6102 sayılı TTK m.8 hükmü açısından da taraflar arasındaki ticari iş açısından faiz oranının serbestçe belirlenmesinde kural olarak engel hal bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca bilirkişi heyetinin 09/12/2019 tarihli raporunda açıklanan sözleşme hükmü çerçevesinde faturanın davalı kayıtlarında yer aldığı tarih, dava konusu fatura tutarı, bu çerçevede sözleşmede belirtilen on beş günlük süre ilavesi sonucunda temerrüt tarihi, takip tarihi ve buna göre tespit edilen dönem içinde işlemesi gerekli faizin 6183 sayılı kanun çerçevesinde %16,80 olması dikkate alınmak suretiyle gerekli hesaplamalar yapılmıştır. Bu hesaplamalar çerçevesinde her bir fatura yönünde takip tarihi itibariyle işlemesi gereken faiz tutarı tek tek saptanmış, sonuç olarak takip tarihi itibariyle işlemiş faiz tutarı 9.106,22 TL olarak hesaplanmıştır. Yapılan bu hesaplama sözleşme hükmüne uygun, denetime elverişli ve gerekçelidir. Esasen hesaplama tarzına itibar etmeye engel bir itiraz ise mevcut değildir.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir.Nitekim somut olayda davalı borçlunun 350.271,42 TL asıl alacak miktara yönelik olarak haksız itiraz ettiği açıklığı kavuşmakla bu miktarın %20’sine isabet eden tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi;buna mukabil davacının kötü niyetli takip yaptığı isbatlanamadığından ve bu nedenle yasal koşulları oluşmadığından ise redolunan kısım yönünden davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulü ile … 19. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı icra dosyasına konu 350.271,40-TL asıl alacak ve 9.106,22-TL işlemiş faize yönelik itirazın iptali ile bu kısımlar yönünden takibin devamına, hükmedilen 350.271,40-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren 6183 sayılı AATU HK m.51 hükmünde ön görülen gecikme zammı oranı olarak belirtilen yıllık gecikme faiz oranının değişen oranlarda uygulanmasına, hükmedilen 350.271,40-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ve takibin devamına yönelik talebinin red olunmasına, red olunan kısım açısından davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının tazminat talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulü ile … 19. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı icra dosyasına konu 350.271,40-TL asıl alacak ve 9.106,22-TL işlemiş faize yönelik itirazın iptali ile bu kısımlar yönünden takibin devamına,
2-Hükmedilen 350.271,40-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren 6183 sayılı AATU HK m.51 hükmünde ön görülen gecikme zammı oranı olarak belirtilen yıllık gecikme faiz oranının değişen oranlarda uygulanmasına,
3-Hükmedilen 350.271,40-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ve takibin devamına yönelik talebinin red olunmasına,
5-Red olunan kısım açısından davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının tazminat talebinin reddine,
6-Bu dava sebebiyle 24.549,08 TL karar harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 6.198,44-TL’nin mahsubu ile kalan 18.350,64 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7- Davacı tarafça harcanan 35,90 TL başvuru harcı, 6.198,44 TL peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı, olmak üzere toplam 6.239,54 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafça yapılan 79.75 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam harcanan 2.479,75 TL’nin davanın kabul nispetine göre (%99,01) 2.455,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafça yapılan 108,80 TL tebligat ve müzekkere masrafının davanın red nispetine göre (%0,99) 1,07 TL’nin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
10-Kabul edilen kısım karşısında, davacı vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 33.606,43 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
11-Red olunan kısım karşısında,davalı vekille temsil edildiğinden AAÜT gereğince takdir olunan 3.400,00-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
12-Karar kesinleştiğinde avansın talep halinde taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.08/10/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …