Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/200 E. 2018/1083 K. 24.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/140 Esas
KARAR NO : 2018/1013
DAVA :Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/04/2018
KARAR TARİHİ : 10/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl Davada Davacı/Karşı Davalı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; davacı müvekkili ile davalı … A.Ş arasında 15.07.2016 tarihinde Kongre Organizasyonu sözleşmesi İmzalandığını, sözleşmenin konusu, 17-21 Mayıs 2017 tarihleri arasında … Otel’de gerçekleştirilecek olan 11. Ulusal He patoloji Kongresi’nin davacı Derneğin yetkilendirdiği şekilde davalı … tarafından gerçekleştirilmesi olduğunu, Sözleşmede, kongre organizasyonunun … tarafından gerçekleştirilmesi için gerekli tüm mal ve hizmetlerin, bu mal ve hizmetlerin niteliklerinin, finansman için gerekli gelir kaynaklarının ve tüm Kongrenin organizasyonunun yapım ve yürütülmesine dair şekil ve şartlar ile tarafların hak ve sorumlulukları düzenlendiğini, tüm talep ve uyarılara rağmen son ödemesini bugüne kadar yerine getirmediğini, davacı Dernek tarafından bakiye alacağın tahsili için yapılan görüşme ve mutabakat talepleri de sonuçsuz kaldığını, sonuç olarak sözleşme konusu kongre organizasyonu gerçekleştirildiğini, ancak davalı … A.Ş. sözleşmeden kaynaklanan asil borcu olan kongre gelirinden Derneğe Ödemesi gereken son ödemeyi sözleşmede kararlaştırıldığı tarihte, tam ve zamanında ifa etmeyerek temerrüde düştüğünü, iş bu davanın ikamesine sebebiyet verdiğini, fazlaya dair tüm dava ve talep haklarımız mahfuz kalmak kaydı ile 2.000.-Euro’sunun davalının temerrüde düştüğü vade tarihten itibaren işleyecek 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizi Hakkında Kanun’un 4/a maddesinde düzenlenen Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davalıya ödenmesini, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
Asıl Davada Davalı/Karşı Davacı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; asıl dava yönünden davacının, sözleşmesel ya da yasal hiçbir dayanağı bulunmayan davasının esastan reddine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesine; şayet aleyhine hüküm kurulacak olursa takas ve mahsup talebimizin dikkate alınmasına, her koşulda hüküm kurulurken taraflar arasında EURO kurunun sabitlendiğine dair mutabakatın dikkate alınmasını talep etmiştir.
Karşı Davada Davalı/Karşı Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Karşı Davalı Dernek, taahhütlerini yerine getirmediğini ve 600 (±25) olması gereken toplam katılımcı sayısının 300’de (üç yüz); 400 (±50) olarak gerçekleşmesi gereken ücretli katılımcı sayısının 198’de (yüz doksan sekiz) kalmasına neden olduğunu, kişi sayısındaki bu azlık müvekkil şirketin Kongre Geliri’nden elde edeceği geliri de önemli ölçüde azalttığını, borca aykırı davranan Karşı Davalı Derneğini, müvekkil şirketin uğradığı bu zararı tazmin etmesi gerektiğini, müvekkil şirketin uğradığı zararı, sözleşmenin bir parçası olan şartnamede belirtilen katılımcı sayılarına, gerçekleşen kongrede uygulanan fiyatlarla çarpımı sonucunda elde edilecek Kongre Gelirinden, şayet bu şekilde bir kongre geliri elde edilse idi Karşı Davalı Derneğe ödenmesi gerekecek olan 510.000 (beş yüz on bin) EURO + KDV lik kısım düşüldükten sonra kalan bedel ifade edeceğini, karşı davalının borca aykırı davranması sonucu müvekkil şirketin uğradığı zararın fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000 (bin) EURO luk kısmı, Karşı Davalı Dernek tarafından bu güne kadar müvekkil şirkete ödenmemiş olan faturalı harcama giderlerinin toplamı olan 127.522 (yüz yirmi yedi bin beş yüz yirmi iki) EURO + KDV’nin; fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 24.000 (yirmi dört bin) EURO luk kısmı olmak üzere toplam 25.000 (yirmi beş bin) EURO + KDV’nin, Karşı Davalı Derneğin temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizi Hakkında Kanun’un 4/a maddesinde düzenlenen devlet bankalarının o yabancı para için açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte Karşı Davalı Dernekten alınıp Karşı Davacı müvekkile ödenmesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Karşı Davada Davacı/Karşı Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; şartnamede ve sözleşmede mevcut maddelerin zorlama yollarla gerçek ve açık anlamından farklı yorumlanmasıyla açılan karşı davanın zarar tazmini istemli bölümü yasal dayanaktan yoksun olup reddi gerektiğini, hukuki şart ve yasal dayanaklara haiz olmayan zarar tazmini talepli bölümün reddi ile mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin davalı/karşı davacıya yüklenmesini, sözleşme gereği mutabık kalınarak devamında fatura düzenlenmesi ile talep edilebilecek ek harcama giderleri açısından hem kesinlik hem de fatura şartına bağlı yasal prosedürler yerine getirilmediğinden karşı davada talep edilen temerrüt faizi ve ana istem açısından davanın reddi ile mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin davalı/karşı davacıya yüklenmesini, aksi halde ve bilirkişi incelemesi sonrası Seranas’a Dernek tarafından ifası gereken muaccel harcama giderlerine ulaşılması halinde TBK 139 çerçevesinde takas ve mahsup hakkına dair talebi çerçevesinde karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Asıl dava, kongre organizasyonu nedeni ile elde edilen gelirden ödenmesi gereken alacağın tahsili istemine, karşı dava sözleşmeye aykırı davranış iddiasına dayanan zarar istemine ilişkindir.
Asıl ve karşı dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup uyuşmazlık, davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve belirlenecek niteliğine göre davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemelerinden hangisi olduğu konularında toplanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Eldeki davanın asliye ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için tarafların her ikisinin birden tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması zorunlu olduğundan Türk Medeni Kanununun 56. Maddesi gereği davacı-karşı davalı derneğin ticari işletme sayılamayacağı , dava konusu alacağın davacının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı anlaşılmakla dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi ekli kararda açıklanacağı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereği davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine mütakip talep halinde dosyanın görevli nöbetçi İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi gereği yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-HMK 20 maddesi gereği süre içeresinde talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
Katip …
¸(e-imzalıdır)
Hakim …
¸(e-imzalıdır)