Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/199 E. 2022/341 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/199
KARAR NO : 2022/341

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/03/2018
KARAR TARİHİ : 26/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kredi lehtarı … A.Ş. ile dava dışı … Bankası A.Ş. arasında 05.06.2015 tarihinde GKS imzalandığını, müvekkil şirket ile diğer davalı kefilinde müteselsil kefil sıfatıyla işbu sözleşmeleri imzaladığını, dava dışı … Bankası A.Ş. … 17.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile müvekkil ile diğer kredi borçluları aleyhine 3.508.794,60 TL borcun (7) gün içinde ödenmesi için hesabı kat edip ihtarname keşide ettiğini, davalı kredi lehtarı şirket ve diğer kefillerin muaccel olan banka alacağına karşılık herhangi bir ödeme yapmadıklarını, müvekkili tarafından 26.10.2016 tarihinde dava dışı bankaya anapara, işlemiş faiz, BSMV, masraf ve gayri nakdi çek yükümlülüğü nedeniyle toplam 3.658.392,15 TL tutarında ödeme yaptığını, müvekkil kefil sıfatıyla yapmış olduğu ödeme nedeniyle davalı kredi lehtarı şirkete ve diğer kefillere karşı rücu hakkının bulunduğunu, müvekkil şirketin rücu hakkını kullanarak bu davadan önce hem kredi borçlusuna ve hem de kefiller aleyhinde … 31.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile icra takibi açtığını, davalıların yetkiye, takibe ve tüm fer’ilerine itiraz etmiş olmaları nedeniyle takibin durduğunu, müvekkili ve diğer kefiller ile … Bankası arasında 05.06.2015 tarihinde 35.000,000,00TL ve 85.000.000,00 USD tutarında GKS imzalandığını, dolayısıyla diğer kefillerle birlikte kefalet ilişkisi kurulduğunu, müvekkilin 3.780.697,71 TL nakdi alacağı üzerinden itirazın iptalini, takibin devamını ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
… A.Ş.dışındaki davalılar vekilinin 16.04.2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; başta takibin yetkili icra dairesinde açılmadığı, davanın yetkili mahkemede açılmadığı, … icra daireleri ve Asliye Ticaret mahkemelerinin yetkili olduğu, … A.Ş. yüklenici davacının bağlı olduğu … şirketlerinden birisi olan … A.Ş.’nin işveren olduğu gelir paylaşımına dayalı inşaat sözleşmesi imzalandığı, müvekkillinin işbu sözleşmedeki edimlerini yerine getirebilmek için … Bankasından kredi kullandığını, sözkonusu kredi sözleşmesine grup şirketlerin kefaletlerinin alındığını, ancak kefaleti bulunan … A.Ş.’nin davaya dahil edilmediğini, işveren konumundaki … A.Ş.’deki yönetim sorunları nedeniyle taahhüdün tamamlanamadığı için sözleşmenin fesih edildiğini, müvekkilde bu durum karşısında bankaya karşı edimlerini yerine getiremediğini, davacı şirket dava dışı bankanın keşide ettiği kat ihtarına atfen borcu ödeyip bankanın halefi durumuna geldiği ve icra takibi başlattığını, davacı yan … A.Ş. adına bir borç olmadığını da ikrar etmiş olması nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı … AŞ ise inkâr eden konumundadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu, takip tarihi itibariyle davalıların kefillik ve asıl borçlu durumlarının olup olmadığı, takip tarihi itibariyle genel kredi sözleşmesi ve ekleri gözetildiğinde, ödeme yapan takip alacaklısının ödeme tarihi itibariyle ödemesi gerekli asıl borcun ve ödemesi gerekli olan akdi ve temerrüt faizinin oran ve tutarlarının, işlemiş faizin ne olduğu, ayrıca ödeme yapan kefilin sorumluluk durumunun ve tüm kefiller ve asıl borçlu yönünden temerrüt durumunun dahi irdelendiğinde her bir davalının takip tarihi itibariyle hangi miktarda sorumlu bulundukları, davacı lehine icra tazminatı ve davalılar aleyhine kötü niyet tazminatının hükmolunmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Davalı asıl borçlu … Şirketi ile … Bankası A.Ş. arasında nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesi imzalandığı, davacı ile diğer davalıların sözleşmeyi kefil olarak imzaladıkları kullandıkları, kredinin ödenmemesi üzerine davacı müteselsil kefil tarafın bankaya 3.658.392,15 TL ödeme yaptığı sabit olup bu hususlar tartışma dışıdır.
Dava İİK m.67 hükmüne dayalı itirazın iptali davasıdır.
Bir kısım davalıların icra müdürlüğünün yetkisine ve mahkememizin yetkisine yönelik itirazları mevcut ise de bu itirazlar yargılama aşamasında ve hüküm öncesi takdir edilmiştir. Bu yapılan değerlendirmeye göre,
“Bu dosyada davalı … Gayrimenkul aleyhine açılmış bir itirazın iptali davası olmadığı, ancak adı geçen şirket aleyhine icra dosyası ile icra takibi yapıldığı, bu şirketin sicil adresinin ise takip tarihi itibari ile … olduğu, böylelikle İİK m.50 hükmüne atfen ve HMK m.7 hükmü karşısında birden fazla davalı borçlu aleyhine açılmış olan davada, borçlulardan birinin (dava dışı …) takip tarihi itibari ile yerleşim yeri mahkemesinin, mahkememizin ve buna bağlı olarak İstanbul icra müdürlüğünün yargı çevresi içinde kaldığı anlaşılmakla, davalıların icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazlarının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Öte yandan icra takibine itiraz eden … bu dosyada taraf olmadığı ve dosya genel kredi sözleşmesinden kaynaklanıp genel yetki kaidelerine göre mahkememizin yetkili bulunmadığı, davacının adresinin ve dosyamızdaki davalıların adresinin mahkememiz yargı çevresinde bulunmadığı, esasen yetki sözleşmesi ile de mahkememizin yetkili kılınmadığı, taraflar arasında bu noktada yetki sözleşmesinin mevcut olmadığı düşünülmekle seçim hakkının davalılara geçtiği değerlendirilse dahi, dosyamızdaki davalılardan … A.Ş adresinin … olduğu, ancak bu adresin bağlı bulunduğu asliye ticaret mahkemesinin … kararı uyarınca … Asliye Ticaret Mahkemeleri değil … Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu, bu suretle yetkili mahkemenin adının HMK gereği açık ve doğru olarak bildirilmediği gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığın genel kredi sözleşmesi kapsamında yapılmış olan ödemenin kanuni halefiyet kurallarına göre asıl borçludan ve kefillerden halefiyete göre tahsil edilmesine ilişkin bulunduğu, bu nedenle eser sözleşmesi ile ilgili ifa yeri kaidesinin de bu dosyada uygulanabilmesinin mümkün bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesinden değil genel kredi sözleşmesi nedeniyle kefilin yapmış olduğu ödemenin tahsiline ilişkin bulunmakla İzmir Mahkemelerinin bu açıdan dahi yetkili bulunmadığı, zaten olsa dahi yapılan işin …’ da olması nedeniyle de yine yetkili mahkemenin … ATM değil, … ATM olduğu, bu nedenle yetkili mahkemenin … ATM olabileceği halde yetkili mahkeme adının doğru bildirilmediği, adresi … ATM yargı çevresinde olan davalının da olmadığı, bu nedenle yetkili mahkemenin … Mahkemeleri dahi olmadığı anlaşılmakla mahkememizin yetkisine yönelik itirazın dahi yetkili mahkeme doğru olarak bildirilmediğinden ayrı ayrı reddine” dair karar verilmiştir.
Mahkememizin bu noktadaki gerekçesi ayrıntılı olmakla birlikte sonuç itibariyle benzer konuya ilişkin ve genel olarak aynı taraflar arasındaki uyuşmazlıkta İstanbul BAM 12.HD 2020/86E. 2020/673K.sayılı kararı dahi benzer nitelik taşımaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması açısından atanan emekli banka müdürü bilirkişi hazırlamış olduğu 14/10/2018 tarihli raporunda “davacı/kefilin takip talebinde talep ettiği alacağın; asıl alacak (anapara) 3.658.392,15 TL, işlemiş faiz 122.305,56 TL toplamı takip tarihi itibariyle 3.780.697,71 TL olduğunu, davalı/kredi lehtarı … A.Ş. sorumluluğu yönünden Mahkemece raporun benimsenmesi halinde, takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı 3.658.392,15 TL’nın yıllık %10,50 ve değişen oranlarda basit usulde işleyecek avans faizi (tarafların tacir olmaları nedeniyle) ile birlikte davalı kredi lehtarı şirketten sebepsiz zenginleşme kuralları içinde alacağın tamamının istenilebileceği, davalı/kefiller yönünden TBK’nun 596 m. ile bu yöndeki emsal içtihat kararları nazara alınarak, takip tarihi itibariyle hesaplanan toplam alacak tutarı 3.780.697,71 TL olup huzurdaki davaya dahil edilen (davacı dahil) 8 adet kefile eşit oranda paylaştırılmak üzere 472.587,21TL’den — (3.780.697,71 TL / 8) ayrı ayrı sorumlu olabileceklerinin düşünüldüğü, ayrıca takibe dahil edilip dava dışı tutulan … A.Ş.’nin kefaletinden doğan sorumluluğunun mahkemece nazara alınması halinde, bu kez hesaplanan alacak tutarı (davacı dahil) dokuz adet kefile eşit oranda paylaştırılmak üzere 420.077,52 TL’den (3.780.697,71 TL /9-) her bir kefilin ayrı ayrı sorumlu tutulabileceklerinin düşünülebilineceği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Aynı bilirkişiden alınan 25/02/2019 tarihli ek raporda dava dışı alacaklı bankada yapılan inceleme sonrasında temin edilen 24/01/2019 tarihli yazıya göre davacı … A.Ş.firmasından (yeni ünvanı …AŞ) tahsil olunan toplam bedelinin 3.658.394,95 TL olduğu güncel ve gerçekleşmiş tutarının bu olduğu tespit edilmiştir. Ancak davacının takip talebinde 3.658.392,15 TL asıl alacak ve bunun işlemiş faizini talep ettiği görülmektedir.
Adı geçen raporun taraf vekillerine tebliğ olunması sonrası ise “mevcut itirazlar karşısında davacının sorumluluk oranı düşüldükten sonra, bilirkişinin hazırlamış olduğu ek rapor ve ayrıca bilirkişinin hazırlamış olduğu kök raporun 8.sayfasının 3.-2.maddesinin ikinci paragrafı doğrultusunda davacı dahil dokuz eşit orana yapılan bölüm ve paylaştırma sonrasında takip tarihi itibariyle her bir davalının sorumlu olduğu asıl borç ve işlemiş faiz miktarının tek tek tespiti açısından bilirkişiden ek rapor alınmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Akabinde emekli bankacı bilirkişi hazırlamış olduğu 30/09/2019 tarihli raporunda takip tarihi itibariyle toplam alacak miktarını, işlemiş faiz miktarını her bir kefil bazında ayrı ayrı tespit etmiş, tespit olunan ana para alacağı ile işlemiş faiz miktarlarından her bir kefil bazında sorumlu olunan meblağ miktarını dahi tek tek tespit ederek somut davada her bir kefil sıfatı bulunan davalının sorumlu olduğu miktarları tespit etmiştir.
Yargılama aşamasında eksik tahkikata yol açılmaması açısından;
“Davacı vekilinin 02/07/2020 tarihli dilekçe içeriği karşısında dayanak sözleşme ile ilgili olmak üzere;
a) Hesap kat tarihi 19.10.2016 tarihinden sonra yapılan tahsilat varsa bunların tek tek dekont suretlerinin,
b) Kanuni takip hesabı ekstre suretlerinin,
c) Davacının kefaleten ödediği bedelin dekont suretinin,
d) Bahse konu kredilere tek tek uygulanan akdi faiz oranlarını gösteren sistem raporu suretinin,
e) Hesap kat ihtarnamesine konu edilen 20 adet kredinin tek tek hesap ekstre suretlerinin, araştırılması ve iki hafta içinde mahkememize gönderilmesi için … Bankası … Şubesine müzekkere yazılmasına,
Müzekkereye ise davacı vekilinin sunmuş olduğu, 23/11/2016 tarihli belge suretinin ve ayrıca dayanak sözleşmenin ilk sayfasının eklenmesine,
… Bankası … Şubesinden cevap gelmesi sonrası gerek bu cevap gerek davacı vekilinin 02/07/2020 tarihli beyan dilekçesi ve ekleri dahi dikkate alınarak bilirkişiden 28/11/2019 tarihli duruşmanın 1 ve 4 numaralı ara karar içeriği de dikkate alınarak ek rapor alınması hususunda ara karar oluşturulmasına” dair karar oluşturulmuştur.
Ara karar içeriğine uygun olarak gerekli belge ve raporların bir bütün olarak celbedilmesinden sonra ise bu defa 09/09/2021 tarihli duruşmada oluşturulan ara karar uyarınca… Bankası A.Ş.’den gelen 16/03/2021 tarihli yazı ve ekleri, ayrıca 02/04/2021 tarihli yazı ve ekleri emekli banka müdürü bilirkişisine teslim edilmek suretiyle takip tarihi itibariyle her bir davalı kefil, davalı asıl borçlu ve ayrıca dava dışı olan kefil yönünden tek tek sorumlu olunan ana para işlemiş faiz miktarı yeniden hesaplanmıştır. Buna göre 07/11/2021 tarihli ek raporda, en son celbedilen kayıtlar dikkate alındığında davalı asıl borçlunun yapılan ödeme nedeniyle 3.648.587,66 TL asıl alacak ve 121.977,77 TL işlemiş faizin tamamından, buna mukabil davalı konumundaki diğer kefillerin ise her birinin (davacı kefil ve dava dışı kefil dahil 9 kefil bulunduğundan 9’a bölündüğünde) ayrı ayrı 405.398,62 TL asıl alacak ve 13.553,08TL’şer olmak üzere ayrı ayrı sorumlu bulundukları tespit edilmiştir. Bu raporda, davacı kefilin bankaya yaptığı ve takipte davalılardan talep ettiği ödeme 3.658.392,15 TL ise de, ödemesi gereken kredi borcunun 3.648.587,66 TL olmasına rağmen bankanın talebi üzerine davacının 9.804,49 TL daha fazla olacak şekilde ödeme yapmış olduğu tespit edilmiştir.
Adı geçen ek rapor taraf vekillerine tebliğ olunduğu halde rapordaki hesaplamaların maddi hata içerdiğine yönelik gerekçeli bir itiraz yoktur. Bununla birlikte hazırlanmış olan raporun içerik itibariyle takdir ve değerlendirmesi ayrıca yapılmalıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki ödeme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 587/4. mddesinde, “Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil olanlardan her biri, kefalet borcunun tamamından sorumlu olur. Ancak, borcu ödeyen kefil aksine anlaşma olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahiptir.” hükmü mevcuttur.
Bu çerçevede mahkememizce hükme esas alınan 07/11/2021 tarihli ek rapor ve ayrıca yöntem açısından diğer kök ve ek raporlar hükme esas alınır niteliktedir. Nitekim davacı kefilin dava dışı alacaklıya kefaleten ödeme yapmış olmasından sonra, davacı kefilin borcu ödemek suretiyle alacaklı bankanın tüm haklarına kanuni halef durumuna geldiği, yukarıda anılan hüküm çerçevesinde davacı kefilin yapmış olduğu ödeme nedeniyle ise kredi lehtarı şirkete ödemek zorunda olduğu dava dışı bankanın bu ödeme tarihindeki bilirkişi raporuyla hesaplanmış doğru alacak miktarının tamamı üzerinden, diğer kefillere karşı kendi hissesi üzerinden yapmış olduğu ödemelerden dolayı rücu hakkına haiz olabileceği kabul edilmiştir. Zaten davacı da kanundan doğan bu halefiyet hakkına dayanmaktadır. Bankacı bilirkişinin 07/11/2021 tarihli ek raporunda esas almış aldığı bu yöntem ve davacının ödemesi gereken banka alacağı üzerinden yapmış olduğu hesaplama kanun hükmünün içeriğine uygundur.
Öte yandan Yargıtay uygulamasında da asıl borçlu ile birlikte müteselsil kefiller arasında, kefil birden fazla ise kefiller arasında teselsül durumu olduğu, kefillerin sorumluluğunun aksi kararlaştırılmadığı takdirde eşit oranlarda olduğu, kefiller müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduklarından dolayı ise kefillerden biri kendi hissesinden fazla ödeme yapmış ise de diğer kefillere hissesi oranında rücu hakkına haiz olduğu, adi kefalette dahi aynı esasların uygulanması gerektiği benimsenmektedir. (Yargıtay HGK 1995/12-746E. 1995/906K.sayılı, Yargıtay 3. HD 1999/1445E. 1999/1605K.sayılı, Yargıtay 13. HD 1993/1165E, 1993/2279K.sayılı ve benzer ilâmları)
O halde ve sonuç olarak 6098 sayılı TBK’nın 596/1 madde ve fıkrası uyarınca; kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur. Kefil, bu hakları asıl borç muaccel olunca kullanabilir. TBK m. 587/4 hükmünde ise; birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil olanlardan her birinin, kefalet borcunun tamamından sorumlu olacağı ancak, borcu ödeyen kefilin aksine anlaşma olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahip olduğu yukarıda da açıklanmıştır.
Bu çerçevede mahkememizce hükme esas alınan 07/11/2021 tarihli ek rapor dikkate alındığında takip tarihi itibariyle bankanın talep edebileceği asıl alacak ve yasal faiz miktarlarının tek tek tespit olunduğu, bu tespit sonrası yukarıda açıklanan hükümlere uygun olarak davacı tarafından talep edilebilecek miktarların dahi kanun hükmüne uygun olarak dahi tek tek tespit edildiği anlaşılmaktadır. Davalıların mevcut sıfatları karşısında belirtilen miktarlar çerçevesinde sorumlu olacakları açık olduğu gibi bu rakamların kendilerinden talep edilmesine engel hukuki ve fiili bir neden ise bulunmamaktadır.
Öte yandan davacının yanlışlıkla ve fazladan olmak üzere dava dışı bankaya ödediği 9.804,49 TL ödemeden davalıların sorumlu tutulması uygun görülmemiştir. Zira dava dilekçesi içeriğinden anlaşılacağı üzere davacı kanuni halefiyet haklarına dayalı olarak bu miktarı talep etmiştir. “Bankadan alınan krediyi kullanan asıl borçludur. Kefillerin ise bu krediyi kullandığına dair herhangi bir vakıa ve delil zaten yoktur. Bu durumda alacaklıyı tatmin eden kefil halefiyete dayalı olarak ancak rücu haklarını kullanacaktır. “Buna göre kefilin halefiyet neticesinde elde ettiği rücu hakkı, alacaklının alacak hakkını ileri sürmesi şeklinde kendini gösterecektir. (…)” Buna göre halefiyete dayalı rücu hakkı bulunan kefil, alacaklının asıl borçluya karşı sahip olduğu alacak hakkını ileri sürebilir. (Burak ÖZEN, Kefalet Sözleşmesi, 2016, Sayfa 427, 440; Seza REİSOĞLU, Türk Kefalet Hukuku, 2013, Sayfa 272; Özlem KAHRAMAN, Türk Borçlar Hukuku Kefalet Sözleşmesi, İstanbul, 2015, Sayfa 341) Kaldı ki davacı kefil açıkça kanun hükmüne dayalı olarak rücu talebinde bulunmaktadır. Hal böyle olunca alacaklının haiz olduğu hakkı, rücu ilişkisine göre talep etme imkânı olan davacı, alacaklının haiz olmadığı hakkı ödemek suretiyle talep edemeyecektir. Bir başka deyişle doktrinde de kabul olunduğu üzere alacaklının dahi talep edemeyeceği hakkı, davacının rücu ilişkisi çerçevesinde diğer asil borçlu ve kefillerden talep edilmesi mümkün değildir. Aksi düşünce doktrindeki genel kabule aykırı olduğu gibi kanuni halefiyet kurumunun amaç ve şartlarına dahi aykırı olacaktır. Elbette davacının, dış ilişkinin tarafı olan dava dışı banka ile olan uyuşmazlığı ise bu davanın konusu değildir.
Hal böyle olunca TBK’nın 62 ve 167. hükümleri birlikte nazara alındığında davacı ile davalılar arasında başka bir anlaşma olmadığından kanuni halefiyet hakkına esas olan asıl alacak miktarı ile işlemiş faizin tamamından asıl borçlunun, buna mukabil hesaplanan asıl alacak miktarı ile işlemiş faizden bu dosyada davalı olan veya davalı olmayan kefillerin hisseleri dikkate alınarak eşit oranda sorumlu olmaları gerekir. O halde TBK’nın 587. maddesinin kefilin rücu hakkını düzenleyen hükümler çerçevesinde ve hükme esas olan 07/11/2021 tarihli karar çerçevesinde davanın kısmen kabul olunması gerekmiştir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 67 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi, 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 11 inci maddesiyle “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye “Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” fıkrası eklenmiştir. Bu çerçevede takip talebindeki asıl alacak ve işlemiş faizin esas alınması gerektiği açıktır. (Yargıtay 3. HD 2020/6021E. 2021/8647K.sayılı kararı)
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Bu çerçevede açılan itirazın iptali davasında davalı borçluların her biri yönünden itirazlarının haksızlığına karar verilen miktarlar dikkate alınmak suretiyle borçlular aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Ne var ki somut olayda davanın kısmen reddi söz konusu olsa da icra takibi yapmakta davacının kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından davalıların yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı taleplerinin reddolunması gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında tüm davalılar yönünden davanın kısmen kabulü ile, davalıların … 31.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı takip dosyasına yönelik itirazlarının kısmen iptaline, takibin, davalı asıl borçlu … Anonim Şirketi hakkında 3.648.587,66-TL asıl alacak, 121.977,77-TL işlemiş faiz toplamı 3.770.565,43 TL alacak yönünden, müteselsil kefil olan diğer davalıların her biri hakkında ayrı ayrı 405.398,62-şer TL asıl alacak, 13.553,08-şer TL işlemiş faiz, toplamı 418.951,70’şer TL alacak yönünden ve hükmolunan asıl alacak tutarlarına takip tarihi sonrası TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle aynı koşullarda devamına, borcun tahsili sırasında, davalı asıl borçlu …Anonim Şirketi’den tahsil edilecek tutar ile diğer davalılar arasında tahsilde tekerrür oluşturulmamasına; müteselsil kefil olan davalılar … A.Ş, … A.Ş, …, …, … A.Ş, … Şirketi, … yukarıda belirtilen borç tutarından (418.951,70 şer TL) ayrı ayrı her biri sorumlu olduğundan bu tutarlar yönünden müteselsil kefil olan davalılar arasında infaz aşamasında tahsilde tekerrür durumu bulunmadığına, davacının, davalılar aleyhine açmış olduğu davada tüm davalılar yönünden fazlaya ilişkin talebinin sübut bulmadığından reddine, kabul edilen alacağın %20’si oranında 754.113,08 TL icra inkar tazminatının davalı asıl borçlu … Anonim Şirketinden tahsili, 83.790,34 TL’şer icra inkar tazminatının diğer müteselsil kefil davalıların her birinden ayrı ayrı tahsiliyle davacıya verilmesine, icra inkar tazminatının tahsili sırasında, davalı asıl borçlu… Anonim Şirketinden tahsil edilecek tutar ile diğer davalılar arasında tahsilde tekerrür oluşturulmamasına, müteselsil kefil olan davalılar … A.Ş, … A.Ş, …, …, … A.Ş, … Şirketi, …’nın yukarıda belirtilen icra inkar tazminatı tutarından (83.790,34 şerTL) ayrı ayrı her biri sorumlu olduğundan bu tutar yönünden bunlar arasında infaz açısından tahsilde tekerrür durumu bulunmadığına, reddolan kısım yönünden davalıların yasal şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Tüm davalılar yönünden davanın kısmen kabulü ile,
Davalıların … 31.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyasına yönelik itirazlarının kısmen iptaline,
Takibin, davalı asıl borçlu… Şirketi hakkında 3.648.587,66-TL asıl alacak, 121.977,77-TL işlemiş faiz toplamı 3.770.565,43 TL alacak yönünden, müteselsil kefil olan diğer davalıların her biri hakkında ayrı ayrı 405.398,62-şer TL asıl alacak, 13.553,08-şer TL işlemiş faiz, toplamı 418.951,70’şer TL alacak yönünden ve hükmolunan asıl alacak tutarlarına takip tarihi sonrası TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı değişen oranlarda avans faizi işletilmek suretiyle aynı koşullarda devamına,
Borcun tahsili sırasında, davalı asıl borçlu … Şirketi’den tahsil edilecek tutar ile diğer davalılar arasında tahsilde tekerrür oluşturulmamasına; müteselsil kefil olan davalılar … A.Ş, … A.Ş, …, …, … A.Ş, … Şirketi, … yukarıda belirtilen borç tutarından (418.951,70’şer TL) ayrı ayrı her biri sorumlu olduğundan bu tutarlar yönünden müteselsil kefil olan davalılar arasında infaz aşamasında tahsilde tekerrür durumu bulunmadığına,
Davacının, davalılar aleyhine açmış olduğu davada tüm davalılar yönünden fazlaya ilişkin talebinin sübut bulmadığından reddine,
2-Kabul edilen alacağın %20’si oranında 754.113,08 TL icra inkar tazminatının davalı asıl borçlu … Şirketinden tahsili, 83.790,34 TL’şer icra inkar tazminatının diğer müteselsil kefil davalıların her birinden ayrı ayrı tahsiliyle davacıya verilmesine,
İcra inkar tazminatının tahsili sırasında, davalı asıl borçlu … Şirketinden tahsil edilecek tutar ile diğer davalılar arasında tahsilde tekerrür oluşturulmamasına; müteselsil kefil olan davalılar … A.Ş, … A.Ş, …, …, … A.Ş, … Şirketi, …’nın yukarıda belirtilen icra inkar tazminatı tutarından (83.790,34 şer TL) ayrı ayrı her biri sorumlu olduğundan bu tutar yönünden bunlar arasında infaz açısından tahsilde tekerrür durumu bulunmadığına,
3-Reddolan kısım yönünden davalıların yasal şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 257.567,32 TL harçtan peşin alınan 45.625,38 TL harç ile 18.939,49 TL icra harcı mahsup edilerek toplam 193.002,45‬ TL bakiye ilam harcının davalılardan (davalı asıl borçlu … bu harcın tamamından, diğer davalılar … A.Ş, … A.Ş, …, …, … A.Ş, … Şirketi, … ayrı ayrı 28.618,59’ar TL harçtan sorumlu tutulmak ve asıl borçlu ….AŞ’den yapılacak tahsilatla diğer davalı kefillerden yapılacak tahsilat arasında tahsilde tekerrür olmamak üzere) müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 45.625,38 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 45.661,28‬ TL harcın davalı asıl borçlu …nden tahsili ile davacıya verilmesine; diğer davalıların aleyhine hükmedilen miktarın tamamı nedeniyle sorumlu oldukları 28.618,59 TL harç nedeniyle adı geçen davalılardan tahsile dair hüküm fıkrasının 4.maddesinde düzenleme yapılmış olması nedeniyle yatırılan peşin harç ile ilgili diğer davalı kefiller hakkında tahsile dair aleyhe hüküm oluşturulmamasına,
6-Davacı tarafından harcanan 480,40 TL tebligat posta masrafı ile 1.650,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.130,40 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%99) hesaplanan 2.109,09 TL yargılama giderinin davalılardan (davalı asıl borçlu … 2.109,09 TL yargılama giderinden, diğer davalılar … A.Ş, … A.Ş, …, …, … A.Ş, … Şirketi, … aleyhlerindeki davanın red oranına göre kabul edilen %11 oranına isabet eden yargılama gideri nedeniyle ayrı ayrı 231,99’ar TL yargılama giderinden sorumlu tutulmak ve asıl borçlu …AŞ’den yapılacak tahsilatla diğer davalı kefillerden yapılacak tahsilat arasında tahsilde tekerrür olmamak üzere) davalılardan 2.109,09 TL’nin tek olarak ve belirtilen sınırlamalar çerçevesinde müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Dava kısmen kabul edildiğinden kabul edilen 3.770.565,43TL üzerinden hesaplanan yürürlükte olan AAÜT gereği 126.330,65 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan (davalı asıl borçlu … bu vekalet ücretinin tamamından, diğer davalılar … A.Ş, … A.Ş, …, …, … A.Ş, … Şirketi, … aleyhlerindeki davanın kabul edildiği 418.951,78 TL’lik kısım karşısında sadece ayrı ayrı 13.896,37’şer TL vekalet ücretiyle sınırlı sorumlu tutulmak şartıyla) davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Dava kısmen red edildiğinden, reddolan dava değeri üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 122.242,46 TL nispi vekalet ücretinin (davalı asıl borçlu … yönünden reddedilen 10.132,28‬ TL üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin bu davalıya verilmek; diğer kefil olan davalılar yönünden ise -vekili olmayan … A.Ş.hariç olmak üzere- 122.242,46 TL nispi vekalet ücretinin tek olarak tamamı verilmek ve asıl borçlu davalı için yapılacak tahsilatla diğer davalılar için yapılacak tahsilat arasında tahsilde tekerrür olmamak üzere) red sebebi ortak olduğundan davacıdan tek olarak tahsili ile davalılara verilmesine,
9-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekili ile … A.Ş hariç diğer davalılar vekilinin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.26/04/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …