Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/134 E. 2020/21 K. 16.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/134
KARAR NO : 2020/21

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/02/2018
KARAR TARİHİ:16/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davacının medya şirketlerine teknolojik çözümler sunduğunu, davalı şirket ile 05.03.2015 tarihinde sözleşme imzalandığını, yapılan sözleşme gereğince 2015 yılından beri aktif olarak hizmetlerin sunulduğunu, davalı firmanın gerçekleştirdiği yarışma programlarının stüdyo yazılımlarını hazırlandığını, stüdyo yazılım operatörlük hizmetlerinin sağlandığını,davalı şirkete ait olan içeriklerinin …’a yüklenildiğini, bu tarihten itibaren aktif olarak hizmet verdiğini, hizmetle ilgili olarak …’tan elde edilen gelirlerden pay aldığını, 2017 yılının ortasına kadar bu durumun devam ettiğini, biriken ödemelerin alınamadığını, durumun Ba-Bs formlarından anlaşılabileceğini,21.04.2017 tarihinden itibaren davalı tarafından ödeme yapılmadığını, davalının … 20. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında cari hesap alacağı için icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibini itiraz ettiğini,takibin durdurulduğunu, davalı şirketin 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dosyasında iflas başvurusunda bulunduğunu, davalının mahkeme huzurunda borcunu kabul ettiğini, buna göre icra takibine başlandığını,ancak davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına,davacı lehine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle;müvekkilinin davacıdan herhangi bir hizmet almadığını, davacı tarafından kesilen faturaların tebliğ edilmediğini, dava dilekçesinde davalının kabulü olarak ifade edilen beyanın … tarafından ortaya konduğunu, bu kişinin 18.05.2017 tarihine kadar C Grubu, bu tarihten sonra da B grubu imza yetkilisi olduğunu, bu beyanın şirketi bağlanmadığını, icra takibine dayanak yapılmayan belgenin itirazın iptali davasında ileri söylemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasında hizmet sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, bu sözleşme gereğince davacı tarafça davalıya hizmet verilip verilmediği, verilmiş ise bedelin ne olduğu,taraflar arasında takip talebinde belirtilen tutarda asıl alacağın davacı lehine oluşup oluşmadığı , fatura konusu teslimin yapılıp yapılmadığı , bu kapsamda davacı lehine işlemiş faizin bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Davalının taraf olduğu … 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.dava dosyasında davalı şirketin dosyaya sunduğu borç dökümüne ait belgede, dosyamız davacısına 606.129,77 TL tutarında borçlu olduklarına dair beyan dilekçelerinin mevcut olduğu, tarafların vergi müdürlüğüne takibe esas olan faturalar ile ilgili Ba ve Bs formlarını sunmuş oldukları, davalı şirketin süresi içinde takibe itiraz ettiği, itiraz üzerine ise takibin durduğu tartışmasızdır.
Dava, İİK.67 maddesine dayalı ve duran icra takibinin devamını amaçlayan itirazın iptali davasıdır.
Tarafların şirket olması nedeni ile öncelikle ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi hususunda ara karar oluşturulmuştur. Bu amaçla mahkememizin atadığı SMMM bilirkişi tarafından hazırlanmış olan 04/01/2019 tarihli rapor içeriğine göre ;davacıya ait 2016 ve 2017 yıllarına ait yasal defterlerin sahibi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu,davalının yasal defterleri ibraz etmemiş olduğu,davacı ile davalı arasında dava konusu ile ilgili olarak aralannda 05.03.2015 tarihli “Resmi … Sayfaları ve Kanallan Yönetim Hizmetleri Sözleşmesinin” var olduğu,dava dosyası, taraf ticari defterleri ve delil niteliği dosyaya sunulan evraklar,yapılan incelemeler neticesinde, davacı şirketin davalı şirketten 15.08.2017 takip tarihi itibariyle 617.161,33 TL alacaklı olduğu, eş deyişle davalı şirketin davacı şirkete 15.08.2017 takip tarihi itibariyle 617.161,33 TL borçlu olduğu, yalnız takip talebinin 616.442.28 TL olduğu, davacı tarafından düzenlenen faturaların 6102 sayılı T.T.K.’nun 3.fatura ve teyit mektubu başlıklı 21.maddesi hükmü gereği dava dosyasında davalı tarafından faturalara itiraz edildiğine dair bir bilgi veya belgeye rastlanılmamış olduğu,icra takibinin davalıya 15.09.2017 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, davalı borçlunun ise 15.09.2017 tarihinde itiraz dilekçesini vermiş olduğu, dolayısıyla davalı borçlu 7 günlük yasal sürede itiraz etmiş olduğu,davalı şirket otan …Şti.’ne davacı şirket … Ltd. Şti. tarafından düzenlenmiş olan 606.129,77 TL tutarlı toplam faturaların ilgili vergi dairesine Ba (Alış) bildirimlerinin yapılmış olması nedeniyle davalı şirkete teslim edildiğinin kabulünün gerekmekte olduğu açıklanmıştır.
Uyuşmazlık konusu olan ve takibe esas faturaların davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında olup olmadığı, Ba formunun düzenlenmesine esas kayıt ve belgenin ve miktarların davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında olup olmadığı, buna göre daha önce bilirkişinin hazırlamış olduğu 04/01/2019 tarihli rapor içeriği de dikkate alındığında davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarıyla örtüşüp örtüşmediği, hangi miktarda örtüştüğü, bu sebeple takip tarihi itibariyle borç miktarının tespiti için davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına,davalı şirketin uyuşmazlık konusu yıllara ait bulunan 2016,2017,2018 yılı ticari defter ve kayıtlarını HMK 220,222 maddesi uyarınca inceleme gün ve saati itibari ile duruşma salonunda hazır etmesine, gerekli ibrazı yapmaz veya kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkar edip teklif edilen yemini kabul veya icra etmez ise davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ile ilgili olarak davacı alacaklı beyanına itibar edilebileceği bildirilerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.Bu suret ile davalıya usule uygun şekilde ihtarat yapılarak davalının savunma hakkı kısıtlanmamıştır.
Bu defa bilirkişi 28//06/2019 tarihli ve maddi hatayı düzelten nitelikteki 02/10/2019 tarihli rapor ile davalıya ait defterlerin delil olma niteliğinin bulunduğunu,davalı şirketin defterlerine göre, davacı şirkete 31/12/2016 tarihi itibariyle 606.129,77 TL tutarında da borçlu gözüktüğünü açıkça tespit etmiştir.
Takibe esas olan faturalar ile ilgili Ba ve Bs formları,vergi müdürlüklerinden ayrı ayrı celbedilmiş olup Ba ve Bs formlarının içerikleri ile takip konusu faturaların uyumlu olduğu,bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Esasen VUK nun 381 seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu hizmeti teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlayacaktır. Davalı tarafın çelişkili davranış yasağına (venire factum de propium) hareket etmesi halinde ilk beyana itibar olunması uygun görüldüğünden davalı tarafın da faturalardaki hizmeti almadığı yönündeki beyanına itibar edilemez.
Öte yandan davacı kendi defter ve kayıtlarına göre davalıdan alacaklı gözükmektedir. Ancak davalı tacir olduğundan davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına da dayanmıştır.Davalı şirkete inceleme gün ve saatinde hazır olması gerektiği konusunda ihtarat yapılmış,davalı taraf ticari defter ve kayıtlarını sunmuştur.
HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari deferlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da uyuşmazlığa özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabibir.
Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da açıklandığı üzere “HMK. 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki HMK. 220. (HUMK. 330, 331, 332 ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterlerde HMK. 219. ve sonraki maddeleri anlamında “belge” niteliğindedir.
Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK 220-222 maddesi değerlendirildiğinde ve aynı kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla kesin delil olduğu öngörülmüştür.”
Somut olayda, davacı tarafın açıkça delil olarak dayanmasına ve mahkememizce de o yönde ara kararı verilip, gereğinin yerine getirilmesine rağmen, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında davalı lehine bir muhasebesel verinin olmadığı,bilakis davacı lehine muhasebesel verilerin davalı defterinde yer aldığı saptanmıştır.Bu durumda HMK. 220. maddesi uyarınca, davacı tarafın davalıya ait ticari deferlere ilişkin açıklamasının, yani icra takibinin dayanağının oluşturan fatura konusu hizmetin teslim edildiğinin davalı defterleri içeriğinden anlaşılacağı yönündeki davacı iddiasının doğru bulunduğunun kabulü gerekir. Davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının usule uygun tutulduğu, faturaların tamamının da kayıtlı olduğu sabittir. Tacir olarak defter tutmak yükümlülüğünde olması ve yapılan ihtarat sonucunda ise davalı şirketin ticari defterlerini sunması dikkate alındığında taraf şirketin mevcut defter kayıtları,davalı aleyhine hukuki sonuç doğurucu niteliktedir.
Davacının üzerine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabulü karşısında ispat yükünün davalıya geçip geçmediği ve başkaca bir araştırmanın yapılıp yapılmadığının ayrıca ele alınması gerekmektedir.
Yargıtay uygulamasında da kabul olunduğu üzere “davalının ticari defterlerinde kayıtlı borç bakımından defterleri kendi aleyhinde delil olacaktır.6100 sayılı HMK m.220, m.222 hükümleri dikkate alındığında hiçbir tacir kendi defterine aleyhe kayıt düşemeyeceğinden faturaların davalı defterinde kayıtlı olması,faturalar içeriğindeki hizmetin davalıya teslim edildiğine karine oluşturur. Bu karinenin aksini,bir başka deyişle faturalar içeriği hizmetin teslim edilmediğini,faturaların usulsüz olduğunu davalı ispatlamalıdır.”(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-823E.2019/553K.sayılı ilamı)Nitekim somut olayda da davalının ticari defter ve kayıtlarında gözüken,şeklen kesinleşmiş faturalara konu olan hizmetin alınmadığı ve faturaların gerçek olmadığı esasına dayanan savunma karşısında,davalının aleyhine oluşan bu karinenin aksini ispatlama hak ve imkanının davalıya tanınması usulen gerekir.Mahkememizce Yargıtay 19.HD ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu uygulaması karşısında,bilirkişi raporu ile davacı lehine karine oluşması ve davalının ise cevap dilekçesi ile faturaya konu hizmetin alınmadığını, faturanın gerçek olmadığından davalı aleyhine sonuç ise doğuramayacağını ileri sürmesi karşısında,davalıya savunmasını ispatlaması amacıyla ve cevap dilekçesinin ”deliller” kısmında yemin deliline dayanmış olması nedeni ile yemin teklif etme hakkı hatırlatılmıştır.Davalı ise yemin teklif etme hakkını kullanmış,davacı şirketin münferiden temsilcisi ile yemin merasimi ile ilgili belirlenen usule uygun olarak ve usulüne uygun şekilde yemini eda etmiştir.Bu suretle davalının aleyhine oluşan karinenin aksinin ispatlanamadığı,davacının takip konusu 606.129,77 TL tutarında alacaklı olduğu usulen ispatlanmıştır.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda sonuç olarak davalı olan şirketin savunduğu vakıanın doğru olduğu ispatlanamamıştır.
Kaldı ki takip borçlusunun … 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E.sayılı dosyasına istinaden sunduğu tartışmasız olan beyan dilekçesi içeriğine göre takip konusu miktar tutarında takip alacaklısına borçlu olduğunu beyan ettiği sabittir.Bir kimsenin, davranışlarında tutarlılık bulundurmasını gerektiren bir prensip yoktur. Fakat bir hukuki ilişkide bir kimse davranışı ile karşı tarafta esaslı bir güven uyandırdıktan sonra, artık bu davranışına aykırı tutum takınamaz. (Venire contra factum proprium) -(Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Medeni Hukuk Dersleri, Sayfa. 173, İstanbul, 1975).Bu nedenle davacının başka bir dava dosyasında,mahkememizdeki davaya esas takip konusu miktar kadar borçlu olduğunu ikrar etmesi sonrası,bu defa mahkememizdeki dava dosyasında takip konusu miktar kadar borçlu olmadığını beyan etmesi ve bu savunmaya itibar edilmesi gerektiği yönünde savunmada bulunması bir anlamda hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Oysaki 4721 sayılı HMK ile belirtilen yeniliklerden birisi hakkın kötüye kullanılmasının sadece kanun tarafından değil hukuk düzeni tarafından himaye edilemeyeceği konusundadır.O halde kanun koyucunun yapmış olduğu bu değişikliğin de dikkate alınması gerekir ki bu durum dahi davalı aleyhine açık bir delil niteliğindedir.Kaldı ki davalı beyan mahkememiz dışında yapılmış bir ikrar niteliğindedir.
Öte yandan davacının itirazın iptali davasına konu yapmış olduğu diğer kalem ise takip talebinde belirtilen işlemiş faize ilişkindir.Davacı vekilinin takip talebi ile işlemiş temerrüt faizi talep edebilmesi kural olarak ve BK m.117/f.1 hükmü uyarınca alacaklının ihtarda bulunmasına bağlıdır.Somut olayda alacaklı tarafından düzenlenmiş bir ihtar yazısı ve davalı borçluya tebliğ olunması durumu söz konusu değildir.Bununla birlikte BK m.117/f.2 uyarınca ise borcun ifa edileceği gün taraflarca birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlenmiş ise bugünün geçmesi ile temerrüt gerçekleşmiş olacaktır.Davacı vekilinin temerrüte esas kılmış olduğu,takibe esas olan sözleşmenin 6.maddesi”RED Endomole her ay rapor ettiği … gelirlerinden bu sözleşmedeki 4.maddede belirtilen … gelirlerinden %25 komisyon tutarını gelirin yaratıldığı … kanalı proje ismini belirterek fatura eder ve ilaveten ayrıca aylık masraf yansıtma tutarınıda fatulara,fatura ödeme vadesi 30 gündür.30 günlük vadesi geçen fatular için RED,ENDEMOL’e her ay için %1,40 gecikme tazminatı ödeyecektir” şeklindedir.
Bu suretle davacının BK. m.117/f.1 hükmüne göre değil BK m.117/f.2 hükmüne göre işlemiş faiz talep ettiği anlaşılmakta ise de sözleşmedeki bu hükmün temerrüde esas olup olamayacağı hukuki açıdan incelenmelidir.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarında belirtmiş olduğu üzere sözleşmedeki bu düzenleme içerik itibariyle BK m.117/f.2 hükmünde belirtilen “kesin vade” niteliğinde değildir.Zira kesin vadeden söz edilebilmesi için taraflarca birlikte kararlaştırılan ifa gününün takvime bakıldığında tarih olarak açıkça belirli olması veya kesin olarak hesaplanabilir olması gerekir.Takibe esas olan faturaların hangi aylarda ve hangi tarihlerde düzenleneceği açıkça düzenlenmediğinden , belirli olmayan faturaların takip öncesi bir tarih belirlenmesi suretiyle temerrüde esas olabilmesi ve bu tarihin kesin vade olarak kabulü mümkün değildir.Zira dayanak olan sözleşmedeki düzenlemeye göre takibe esas olan faturaların ödeme vadesinin 30 gün olduğu belirtilmiş olsa dahi bu sürenin başlangıç tarihinin ne zaman olduğu,bir başka deyişle faturanın düzenlenme tarihinin mi,fatura tebliğ tarihinin mi veya itiraz üzerine verilecek sürenin mi esas alınacağı belli değildir.O halde hangi tarih itibariyle vadeye esas olan günün başlayacağı,başlangıç alınacak tarih belli olmadığından somut olayda taraflarca kararlaştırılan bir ifa gününün belli olmadığı,ifa gününün takvime bakıldığı zaman açık ve kesin olarak hesaplanmaktan uzak olduğu anlaşılmaktadır.Bu itibarla davalı borçlu aleyhine düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş bir ihtar bulunmadığı gibi taraflar arasında kararlaştırılmış bir ifa gününün varlığından bahsedilemez.(Yargıtay 15 H.D. 2011/3774E. 2011/5877K.sayılı,Yargıtay HGK 2013/12-193E.2013/1077E.sayılı ilamı)Bu durum karşısında takip talebinde belirtilen ve sözleşmeye dayalı fazlaya ilişkin işlemiş faize dönük itirazın iptali ve takibin devamı talebinin kabulü mümkün değildir.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir.Nitekim somut olayda davalı borçlunun 606.129,77 TL miktara yönelik olarak haksız itiraz ettiği açıklığı kavuşmakla bu miktarın %20’sine isabet eden tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi;buna mukabil davacının kötü niyetli takip yaptığı isbatlanamadığından ve bu nedenle yasal koşulları oluşmadığından ise redolunan kısım yönünden davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne,… 20.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasına konu 606.129,77TL asıl alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin aynen devamına,hükmedilen 606.129,77TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtilen faiz oranlarının uygulanmasına,hükmedilen 606.129,77TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamına yönelik talebinin ise reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
… 20.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyasına konu 606.129,77TL asıl alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin aynen devamına,
Hükmedilen 606.129,77TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtilen faiz oranlarının uygulanmasına,
Hükmedilen 606.129,77TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,
Davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamına yönelik talebinin ise reddine,
2-Bu dava sebebiyle 41.404,72-TL karar harcı alınması gerektiğinden peşin alınan 7.445,09-TL ve … 20.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında icra takibi nedeniyle alınan 3.082,21 TL’nin mahsubu ile kalan 30.877,42-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Kabul edilen kısım karşısında,davacı vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 47.356,49 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
4-Red olunan kısım karşısında,davalı vekille temsil edildiğinden AAÜT gereğince takdir olunan 3.400,00.-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça harcanan 35,90 TL başvuru harcı, 5,20 TL vekalet harcı, 7.445,09 TL peşin harç olmak üzere toplam 7.786,19 TL peşin harcın davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça harcanan 231,05-TL tebligat ve posta masrafı,1.050 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.281,05 -TL yargılama giderinin kabul ve red oranına(%98,32 kabul) göre takdir edilen 1.259,52TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafça harcanan 150,00-TL bilirkişi yol masrafı yargılama giderinin kabul ve red oranına(%98,32 kabul) göre takdir edilen 147,48TL’sinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde gider avansının talep halinde iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.16/01/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır