Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1223 E. 2019/495 K. 12.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1223 Esas
KARAR NO : 2019/495

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 12/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; davalının müvekkili şirketle imzaladığı 30/10/2013 tarihli ve muhtelif tarihli “Araç Takip Sistemi Kira ve Hizmet Sözleşmesi” hükümleri doğrultusunda sözleşme kapsamına dahil ettiği araçları ile yine sözleşme kapsamında ek araç talep formları ile sisteme dahil ettiği araçlara müvekkili şirketin anlaşmalı olduğu servislerde cihaz montajları yaptırdığını, davalıya verilen internet şifresi ile müvekkil şirkete ait alt yapıyı kullanarak internet üzerinden araçlarını takip ederek sunulan hizmetleri aldığını, müvekkili şirket üzerine düşen görevleri yerine getirdiğinden sözleşmede kararlaştırılan tutarları davalıya fatura ettiğini, ancak davalı tüm ikaz ve uyarılara rağmen faturalandırılan hizmet bedellerini ödemediğini, montajı yapılan cihazları da iade etmediğini, tahsil amacıyla … 18. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli olarak takibe itiraz ettiğini, takibin durduğunu, bu nedenle borca ve yetkiye itirazın iptaline ve takibin aynı şartlarda devamına, davalının itirazı haksız ve kötüniyetli olduğundan %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; taraflar arasında imza edildiği iddia olunan sözleşmede gösterilen yetki kuralı kesin yetki olarak taraflar arasında bağlayıcı nitelikte olmadığını, araç takip sistemi hali hazırda birden fazla araca sahip olan kişilerin araçlarının güvenliğini sağlamak amaçlı olarak da kullanılabilen bir sistem olup müvekkil davalının birden fazla araca sahip olmasının kendisinin tacir olduğu yönündeki kabulü tamamen varsayıma dayalı olduğunu, müvekkilin iş bu sözleşmeye dayanılarak tacir olarak kabul edilmesi mümkün olmadığını, iddia olunan yetki sözleşmesinin de taraflar arasında geçerliliğinin olmayacağını, uyuşmazlığa ilişkin yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında HMK uyarınca genel yetki ve TBK uyarınca sözleşmesel ilişkilerde uygulanacak özel yetki kurallarının uygulanması gerektiğini, Bakırköy Bölgesi İcra Daireleri ve Mahkemelerinin iş bu uyuşmazlıkta yetkili olduğunu, icra takibi ve iş bu dava açısından yetkisizliğine karar verilmesini, aksi kanaatte olunması halinde ise davanın esastan reddine karar verilmesini ve yargılama ücreti ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, taraflar arasında akdedilen ” Araç Takip Sistemi Kira ve Hizmet Sözleşmesi ” nden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup uyuşmazlık , davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemelerinden hangisinin olduğu konularında toplanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
VUK 176. maddesine göre 1. sınıf tüccarların bilanço esasına göre defter tutacağı, VUK 177. maddesinde 1. sınıfa dahil tüccarların kimler olduğu hüküm altına alınmış ,2. sınıf tüccarların VUK 178 ve 193. maddesine göre işletme hesabı defteri tutacağı anlaşılmaktadır.
Kocasinan Vergi dairesine yazılan müzekkereye davalının gerçek usulde ticari kazanç sağlayan mükellef olduğu, işletme hesabına göre defter tutma yükümlülüğünün bulunduğu bildirilmiş, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye davalının ticaret siciline kaydının bulunmadığı yönünde cevap verilmiştir.
Dava konusu somut olayda; sözleşmeden kaynaklı alacağın davacı tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık, dosyaya celp edilen müzekkere cevapları ile sunulan faturadan; fatura borçlusunun gerçek kişi olduğu, davalı gerçek kişinin ticari işletmesinin bulunmadığı, davalının ticari nitelikteki faaliyetinin ticari işletme faaliyeti kapsamına girmediği, davalının TTK 13 ve devamı maddeleri gereği esnaf sayılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Eldeki davanın asliye ticaret mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için tarafların her ikisinin birden tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması zorunlu olduğundan ve yukarıda izah edildiği üzere; bedeli talep edilen faturanın davalının ticari işletmesi ile ilgili olmadığı anlaşılmakla dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereği davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine mütakip talep halinde dosyanın görevli nöbetçi İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi gereği yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-HMK 20 maddesi gereği süre içeresinde talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 12/06/2019

Katip …
¸E-İmza

Hakim …
¸E-İmza