Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1221 E. 2020/685 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1221
KARAR NO : 2020/685

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 24/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; öncelikle davalıların … 30.İcra Müdürlüğü’nün yetkisine ilişkin itirazının reddini talep ettiklerini, davalıların 1.338.291,07 TL nakit, 9.410,00 TL gayri nakit ile sorumlu olduklarını, taraflar arasında kredi sözleşmesi yapıldığını, buna rağmen haksız ve yasal dayanaktan yoksun itirazların iptaliyle borçluların %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini ve yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili ise; sözleşme örnekleri tebliğ edilmediğinden imza kontrolünün yapılamadığını, bu sebeple tüm itiraz ve delil ileri sürme haklarını saklı tuttuklarını, davacının bankaya anılan miktarda borcu olmadığını, borca ve fahiş faiz oranlarına itiraz ettiklerini, hesap kat özetine de itiraz edildiğini, gerçeğin bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı borçluya kullandırılan kredinin öncelikle dayanılan sözleşme kapsamında olup olmadığı, buna göre takip konusu bedeller ile ilgili kefillerin takip edilmesinin dahi mümkün olup olmadığı, dayanılan kredi sözleşmesi hükümleri ve takibe konu alacağın türü dikkate alındığında her bir davalı yönünden banka kayıtlarının gerekirse yerinde incelenmek suretiyle kullandırılan kredinin sözleşme kapsamında olup olmadığı dahi değerlendirildikten sonra, takip tarihi itibariyle tahakkuk eden alacak miktarının ve faiz miktarının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki kredi sözleşmesine dayalı davanın açıldığı, davalıların süresi içinde itiraz talebinde bulunarak takibi durdukları, süresi içinde yapılan itirazın kaldırılması amacına yönelik olarak bu davanın açılmış olduğu tartışmasızdır.
İlk itirazın bulunduğu, ancak yetki sözleşmesi içeriği karşısında HMKm.17 hükmü gereği davalı borçlunun, buna bağlı olarak ise TTKm.7 hükmü gereği kefillerin mahkememizin ve İcra Müdürlüğü’nün yetkisine yönelik itirazlarının ayrı ayrı red olunduğu açıklanarak yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, İİK m.67 hükmüne dayalı itirazın iptali davasıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki genel usul kuralı gereği her dava,davanın açıldığı tarihe göre belirlenecektir. Bu davanın açıldığı tarih itibariyle harca esas değer üzerinden yargılamaya devam edilmesi esastır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık karşısında atanan bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 18/07/2019 tarihli raporunda, takip tarihi itibariyle rotatif kredi ve KMH kredisi için temerrüt tarihi itibariyle asıl alacak tutarının temerrüt tarihinin, takip tarihinin ve temerrüt faiz oranlarının açıklandığı, temerrüt tarihi itibariyle rotatif kredi yönünden 914.579,31 TL alacak bulunduğu, faiz yönünden 21,340,18 TL faiz hesaplandığı; KMH’si yönünden faiz dönemi itibariyle faiz miktarının 798,52 TL, işlemiş faizin 1,106,94 TL olduğu, bu suretle takip tarihi itibariyle toplam alacak tutarının 1.010.949,16 TL olduğu, oysaki ödeme emrinde 1.388.143,02 TL alacak talep olunduğu, buna göre 377.193,86 TL fazla talebin yerinde olmadığı, farkın temel sebebinin davacı bankanın temerrüt tarihi ile takip tarihi aralığında yapılan 409.588,80 TL tahsilatın tamamını kredi hesap ekstrelerine göre ana paraya mahsup etmiş olmasına rağmen takip açılırken anılan tahsilat tutarını borçtan düşmemesinden kaynaklandığı, bu arada takip tarihi ile dava tarihi arasında yapılan toplam 679.046,25 TL kısmi ödeme ve tahsilatın mevcut olduğu, buna göre dava tarihi itibariyle 580.506,91 TL tutarında alacak hesaplandığı, davalının dayanak sözleşme hükümleri karşısında ise 10.270,00 TL gayri nakdi bedeli talep etme hakkı var ise de taleple bağlılık gereği 9.410,00 TL talep olunabileceği, sonuç olarak yapılan mahsup sonrası dava tarihi itibariyle davacının talep edebileceği miktarların açıklanan miktarlar olduğu” açıklanmıştır.
Kök rapora yönelik davacı vekilinin 07/08/2019 tarihli dilekçesi ve bu dilekçeye ekli olan “… Sağlanacak Hazine Desteğine İlişkin Esaslar Hakkında Karar” başlıklı düzenleme hükümleri gözetildiğinde ödeme miktarlarında, buna göre hesap tablosunda farklılık oluşup oluşmayacağının irdelenmesi, buna göre bilirkişinin hazırlamış olduğu on yedi sayfadan ibaret 18/07/2019 tarihli kök raporda değişiklik olup olmayacağının irdelenmesi, davacı vekilinin itirazlarının incelenmesi, gerekli hesabın yapılması açısından bilirkişi …’den ek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Akabinde bankacı bilirkişi 02/12/2019 tarihli raporunda bu defa dava dışı …’nın 3.şahıslara verilen kredilere kefalette bulunduğunu, 3.şahıs lehtarlarının zamanında bankaya ödememesi durumunda dava dışı …’nin taahhüt ettiği limit kapsamında kredi borçlarını kefalette bulunduğu bankaya ödemekte olduğunu, bu dosya için %85 oranında taahhüt yapıldığını, davacı bankanın … A.Ş adına kefillere ve ipotek borçlularına rücu etme hakkının bulunduğu, buna göre banka alacağının tespiti açısından yapılan hesaplamalarda … tarafından bankaya 01/06/2018 tarihinde ödenen 328.273,95 TL tazminat ödemesinin davalıların borcundan mahsup olunmadığını, zira … tarafından ödenen bu miktarın tahsili için kredi veren bankanın, kredi için hiçbir tahsilat yapılmamış gibi takibe devam etmek, tahsilat yapar ise bu tahsilatı … A.Ş’ye ödemekle yükümlü olduğunu, buna göre kök raporda hesaplamaya dahil edilen … A.Ş.’nin yapmış olduğu ödeme tutarı olan 328.273,95 TL tutarın bu defa hesap dışı tutulduğunu, diğer harici ödemeler bakımından ise dava tarihi itibariyle hesaplamaların yapıldığını, takip tarihiyle dava tarihi arasında toplam 350.772,30 TL’lik (…’nin yaptığı 328.273,95 TL’lik tazmin ödemesi hariçtir) kısmi ödeme-tahsilat miktarı nazara alınarak TBK m.100 hükmü uyarınca ve yine bu hükme göre yapılan ödemelerin öncelikle faiz ve fer’ilerine mahsup olunması kaydıyla yapılmış olduğunu, bu hesaplamaya göre dava tarihi itibariyle toplam alacak miktarının hesaplanması gerektiğini, buna göre nakdi kredi yönünden asıl alacak miktarının 697.569,86 TL işlemiş faizin 262.835,00 TL, BSMV 13.142,00 TL olmak üzere toplam alacağın 973.546,86 TL olduğu, buna mukabil gayri nakdi kredi yönünden depo edilecek miktarının 9.410,00 TL saptanmıştır.
Davacı banka ile davalı şirket … arasında yapılan protokol hükümlerine ilişkin emsal protokol dikkate alındığında kefalet protokolün A/5-13 maddesi: “Kurum (…), müteselsil kefaletiyle kullandırılan kredilerin temerrüdü ile birlikte, kredi verene kefalet sorumluluğunu ifada bulunduğu ölçüde, kredi verenin haklarına halef olur; yine kefalet protokolünün D/4.3.1 maddesi: “Kurumun (…) kullandırılan kredilerinin temerrüdü halinde, kurumdan alacağı dahil kanuni takip işlemleri kredi veren tarafından yürütülür; yine kefalet protokolünün D/4.3.3. maddesinde “Kurumun (KGF) kredi verene karşı kefaletin tazmininden doğan alacağın tamamen tahsil edilinceye kadar yararlanıcı ve kefilleri aleyhine başlatılmış bulunan kanuni takibi sürdürmek kredi verenin yükümlülüğündedir” şeklinde düzenleme mevcuttur. O halde davacı bankanın … A.Ş tarafından yapılan tazmin sonucunda kredi borcu ödenmiş olsa dahi … A.Ş adına davacı bankanın bu bedeli tahsil etmekle yükümlü olunması karşısında bilirkişinin 02/12/2019 tarihli ek raporundaki hesaplama dayanak sözleşme içeriğine, kredi garanti fonuna ilişkin protokol ve konuyla ilgili genel hükümleri içeren “… Sağlanacak Hazine Desteğine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki” düzenlemelere uygundur.
Yine sözleşmenin 2.7.1 maddesine göre temerrüt faizi temerrüt tarihinde aynı tür kredi ve hesaplar için bankanın Merkez Bankasına bildirdiği cari kredi faizlerinden en yüksek olanının %50 fazlası olarak hesaplanacağını öngörmektedir. Rotatif kredi yönünden en yüksek faiz %40 olarak bildirilmiş olmakla bu temerrüt faizi %60 olarak hesaplanacak, buna mukabil kredi mevduat hesabı yönünden TCMB’nin 2006/1 sayılı tebliği 25/05/2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2013/8 sayılı tebliğ ile KMH kredileri faizi yönünden değişikliğe gidilmekle kredi kartları için TCMB’nin yayınladığı akdi ve gecikmeli faiz oranlarının aynen KMH krediler için dahi uygulanması gerekmiştir ki buna göre KMH alacak tutarı için %28,08 oranında faiz hesaplanması yapılan açıklamalara ve dayanaklara uygundur.
Yargıtay 19. H.D.’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere; “26 Kasım 2013 tarihinde yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.” hükmüne yer verilmiştir.
TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı Eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür.
6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz.
Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir.”
Somut olayda kefil gerçek kişiler davalı asıl borçlu ile aynı tarihte temerrüte düşmüş olup, bilirkişi raporunda gerekli hesaplamalar yapılırken temerrüt tarihinin tüm borçlular yönünden 04/01/2018 olarak esas alınması ve miktar esas alınarak hesaplama yapılması gerekmekte olup esasen tüm davalı borçluların sorumluluk miktarlarının farklı olmamasının nedeni de bu yönden kaynaklanmaktadır.
Öte yandan hükme esas alınan 02/12/2019 tarihli ek rapor çerçevesinde takip tarihi ile dava tarihi arasındaki ödemeler dikkate alınmış gerek takip gerekse dava tarihi itibariyle ayrı ayrı hesaplamalar yapılmıştır. Buna göre somut olayda davacı bankanın alacak miktarının takip tarihi itibariyle mi yoksa takipten sonra dava tarihinden önce yapılan tüm ödemeler dikkate alınarak dava tarihi itibariyle mi belirleneceği özellikle irdelenmelidir”.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun son uygulamalarında da açıklandığı üzere ” itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden davanın reddi hâlinde alacaklı borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi davanın kabulü hâlinde borçlu da alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır. Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m. 67/1). Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri dışında, itirazın iptali davasında başka itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi hâlinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkâr tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır. Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamışken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur (Hukuk Genel Kurulunun 09.02.2011 tarih ve 2011/13-29 E., 2011/56 K., 23.05.2018 tarih ve 2017/19-910 E., 2018/1111 K. sayılı kararları).
Somut olayda icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu adına ödeme yapıldığı açık olmakla yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır. Takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından dava reddedilse veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibi kendi yasal prosedürü içerisinde devam edecek, hatta asıl borç kalksa bile faiz ve ferileri yönünden takip sürebilecek, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyecektir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2011 tarih ve 2011/19-532 E., 2011/640 K., 23.05.2018 tarih ve 2017/19-910 E., 2018/1111 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Buna göre bilirkişi tarafından Yargıtay HGK’nin benimsemiş olduğu yöntemine uygun olarak davacının alacağın kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının borçluya ve kefile tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akti faiz ve ferîleri uygulanması, temerrüt tarihi itibariyle bulunan nakdi faiz ve ferîleri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacak tespit edilmesi, bu safhadan sonra temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar, daha önce belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri uygulanması ve takip tarihinde talep edilebilecek asıl alacak ile birlikte temerrüt faizi miktarı ve ferîleri ayrı ayrı tespit olunması, bulunan bu rakam alacaklı bankanın borçludan takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının tespit olunması gerçekleştirilmiş, buna göre davacı bankanın davalılar aleyhine açmış olduğu davadaki nakdi alacak yönünden dava tarihi itibariyle davalının sorumluluk miktarları tespit olunmuştur.
Bu arada belirtmek gerekir ki davalı borçluların takibe itirazından sonra yasal süresi içinde itirazın iptali davası açılması ve bu dava açılana kadar borçlular tarafından icra dosyasına ihtirazi kayıt konulmadan yapılan ödemeler veya alacaklının şahsına ya da onun gösterdiği üçüncü kişiye (kabul edilmek koşulu ile) haricen yapılan ödemelerin bulunması durumunda ise ödeme rızaen yapılmış olduğundan borçlunun bu ödemeler yönünden itirazından vazgeçtiğinin kabulü gerekmektedir. Nitekim somut olayda yapılan ödemelerin bu çerçevede itirazdan vazgeçmek olarak kabulü gerekmiştir.
Ayrıca HGK uygulamalarına uygun olarak bilirkişi tarafından ödemelerin alacaktan mahsubunda ise; takip tarihinde belirlenen asıl alacak, temerrüt faizi ve ferîleri toplamından mahsubu öncelikle Borçlar Kanunu hükümleri dikkate alınarak temerrüt faizinden yapılması sağlanmıştır. Böylelikle BK m.100 hükmü çerçevesinde her bir ödeme tarihine kadar takip tarihinde belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri uygulanıp bulunan ve takip öncesi işleyen temerrüt faizi toplamından ödemenin düşülmesi, fazlası var ise asıl alacaktan mahsup edilerek belirlenecek olan asıl alacak miktarının bulunması işlemi ve en önemlisi bu uygulamanın her bir ödeme için ayrı ayrı yapılmasına dair hesap işlemi yapılması, sonuç olarak son ödemeden sonra dava tarihine kadar hesaplanacak temerrüt faizi ve ferîleri ile birlikte alacaklının dava tarihindeki alacağı tespit edilmiştir.
Sonuç olarak bu tespitlerden sonra mahkemece itirazın iptali davasında, itiraz üzerine icra takibi durduğundan takibin devamına dava tarihi itibariyle belirlenen miktar üzerinden imkân sağlayacak şekilde mahkememizce hüküm kurulmuş ve icra inkâr tazminatının da bu miktar gözetilerek takdir olunmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki yukarıda açıklandığı üzere belirtilen hesap yöntemine uygun olarak takip tarihi itibariyle asıl alacak bulunmuştur. Ancak hükme esas alınan raporda belirtildiği üzere takip tarihi itibariyle talep edilebilecek asıl alacak miktarı dahi 1.010.949,16 TL olup davacının takip talebinde talep etmiş olduğu rotatif alacak miktarı 1.280.968 ve KMH alacağı dahi 73.124,21 TL’dir. Zaten sonuç olarak takip tarihinde istenen nakdi alacak miktar toplamı dahi 1.388.291,07 TL alacaktır. Bu rakam takip tarihi ile dava tarihi arasındaki ödeme olmaksızın bulunan rakamdır. Oysaki takip tarihi itibariyle davacının talep edebileceği rotatif alacak miktarı 914.579,31 TL olup, KMH alacağı ise takip tarihindeki miktar ile aynı miktardır. Takip tarihi itibariyle ise rotatif kredi ve KMH alacakları için işlemiş faiz de takip tarihi itibariyle fazla talep edilmiştir. Bu durumda takip tarihi itibariyle dahi harca esas olan miktarın 421.958,50 TL miktarlı kısmı yapılan hesaplamaya göre takip tarihi itibariyle zaten fazla talep edilmiş alacaktır. Takip tarihi ile dava tarihi arasındaki ödeme miktarı ise takip tarihi itibariyle hesap olunan rakamdan yani 1.010.949,16 TL miktardan mahsup edilmiş ve bu miktar üzerinden mahsup yapılarak dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu rakam saptanmıştır. Ne var ki bu durum, davacıya yapılan ödeme mahsup edilse de edilmese de, takip tarihi itibariyle ve yine dava tarihi itibariyle mahsuba konu olmayan 421.958,50 TL kısmın fazla olarak talep olunduğu, mahsuba konu edilmesi mümkün olmayan bu kısım yönünden de davacının bu miktara ilişkin talebinin sübut bulmadığı gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Bu nedenle bu miktar yönünden gerek takip tarihi gerek dava tarihi itibariyle sübut bulmayan bir kısım söz konusudur. Buna mukabil davacının takip tarihi itibariyle talep edebileceği toplam rakam 1.010.949,16 TL olup, takip tarihi yapılan ödeme karşısında davacının toplam talep edebileceği rakam ise nakdi alacak yönünden 973.546,86TL’dir. Davacının takip tarihi itibariyle talep edebileceği toplam 1.010.949,16 TL nakdi kredi alacağının kabul edilen toplam kısmı toplam 973.546,86 TL olmakla ise aradaki kısım yönünden ise davacının talebinin hukuki yarar yokluğundan ve usulden ret olunması gerekmiştir. Böylelikle davacının nakdi alacak yönünden kısmen kabul olunan ve açıklanan miktarlar dışında kalan nakdi alacağın bir kısmı takip tarihi itibariyle fazla talep olunduğundan ret edilmiş, açıklanan diğer miktar ise izah edilen gerekçelerle hukuki yarar yokluğundan ret edilmiştir.
Öte yandan davacının talebine konu gayri nakdi çek bedeli ve teminat mektubu depo talebine ilişkin alacak talebi yönünden yapılan değerlendirmede GKS’nin 3.11 maddesi ve yine 3.5.1 maddesine göre davacının kefillerden meri teminat mektupları, çek kredisi gibi tüm gayri nakdi kredileri talep etme hakkı mevcuttur. Bu itibarla davacı bankanın sözleşme içeriğine göre henüz ödeme olmasa dahi müşterisinden depo hakkına sahip olduğu kabul olunmuştur. Zira sözleşmede davalı kefillerin bu kredilerden sorumlu olacağına dair açık ve net bir şekilde düzenleme mevcuttur. (Yargıtay 19. HD’nin 2016/6902E. 2017/7727K.sayılı ilamı)
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda davalı borçluların dava tarihi itibariyle davacının haklı olduğu ispatlanan kısım yönünden haksız itiraz etmiş oldukları anlaşılmakla hükmedilen nakdi alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak davalılardan/tahsilde tekerrür olmamak üzere tahsiline karar verilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının davalılar aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabulüne, … 30.İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 697.569,86TL asıl alacak; 262.835,00TL işlemiş faiz; 13.142,00TL BSMV olmak üzere toplam 973.546,86-TL miktara yönelik -tahsilde tekerrür olmamak üzere- her bir davalının itirazının ayrı ayrı iptali ile bu kısımlar yönünden her bir davalı yönünden takibin aynen devamına, dava tarihinden itibaren ve borç tamamen ödeninceye kadar, hükmedilen 697.569,86TL tutarındaki asıl alacak miktarına yıllık %44,04 oranında sözleşmesel temerrüt faizinin ve faize ayrıca bunun %5 oranında gider vergisinin (BSMV)-tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahakkukuna, dava tarihi itibari ile hükmedilen toplam 973.546,86TL nakdi alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile tek olarak davacıya verilmesine, davacının nakdi alacak yönünden fazlaya ilişkin “itirazının iptali ile takibin devamı davası” sübut bulmadığından fazlaya ilişkin talebin reddine, dava tarihi itibari ile yapılan hesaplama karşısında dava tarihi itibari ile davacının dava açmakta haklı olduğu ve yukarıda açıklanan gayrinakdi alacak niteliğini taşımayan diğer alacak miktarları dışında kalan diğer tüm taleplerin hukuki yarar yokluğundan ve usulden reddine, … 30.İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu olan ve talep edilmeyen 8 adet çek bedeli açısından talebe uygun olarak 9.410,00TL bedelli gayrinakdi çek bedeli yönünden davalıların bu miktarı -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davacı bankanın faiz getirmeyen bir hesabına depo etmeleri suretiyle ödemelerine ve bu yöne ilişkin davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına, gayri nakdi alacak nedeni ile davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davalılar aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabulüne,
a)… 30.İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu alacak miktarlarından 697.569,86TL asıl alacak; 262.835,00TL işlemiş faiz; 13.142,00TL BSMV olmak üzere toplam 973.546,86-TL miktara yönelik -tahsilde tekerrür olmamak üzere- her bir davalının itirazının ayrı ayrı iptali ile bu kısımlar yönünden her bir davalı yönünden takibin aynen devamına,
Dava tarihinden itibaren ve borç tamamen ödeninceye kadar, hükmedilen 697.569,86TL tutarındaki asıl alacak miktarına yıllık %44,04 oranında sözleşmesel temerrüt faizinin ve faize ayrıca bunun %5 oranında gider vergisinin (BSMV)-tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahakkukuna,
Dava tarihi itibari ile hükmedilen toplam 973.546,86TL nakdi alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile tek olarak davacıya verilmesine,
Davacının nakdi alacak yönünden fazlaya ilişkin “itirazının iptali ile takibin devamı davası” sübut bulmadığından fazlaya ilişkin talebin reddine,
Dava tarihi itibari ile yapılan hesaplama karşısında dava tarihi itibari ile davacının dava açmakta haklı olduğu ve yukarıda açıklanan gayrinakdi alacak niteliğini taşımayan diğer alacak miktarları dışında kalan diğer tüm taleplerin hukuki yarar yokluğundan ve usulden reddine,
b)… 30.İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasına konu olan ve talep edilmeyen 8 adet çek bedeli açısından talebe uygun olarak 9.410,00TL bedelli gayrinakdi çek bedeli yönünden davalıların bu miktarı -tahsilde tekerrür olmamak üzere- davacı bankanın faiz getirmeyen bir hesabına depo etmeleri suretiyle ödemelerine ve bu yöne ilişkin davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına,
Gayri nakdi alacak nedeni ile davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince nakdi alacak yönünden alınması gereken 66.503,00 TL harçtan peşin alınan 16.895,54 TL ve ayrıca 6.973,71 TL icra harcının mahsup edilerek bakiye ‭42.633,70 ‬TL harcın davalılardan müteselsilen tahsili ile tahsilde tekerrür olmamak üzere hazineye irat kaydına,
Gayrinakdi alacak yönünden 54,40 TL ilam harcının davalılardan tahsili ile -tahsilde tekerrür etmemek üzere- hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 16.895,54 TL peşin harç ve 35,90 TL başvuru harcı toplamı olan 16.931,44 TL harcın tahsilde tekerrür olmamak üzere müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 349,5 TL tebligat-posta, 5,20 TL vekalet harcı ile 1.500,00 TL bilirkişi ücreti ile birlikte toplamı 1.849,5 TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%.70,32) 1.300,56 TL’nin davalılardan tahsilde tekerrür olmamak üzere müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davada kabul olunan toplam 973.546,86 TL nakdi alacak üzerinden davacı lehine AAÜT gereğince takdir olunan 65.727,34 TL’nin davalılardan – tahsilde tekerrür olmamak üzere – müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davada gerek takip gerek dava tarihi itibariyle fazla talep olunan, hukuki yarar yokluğu nedeniyle ret olunan kısım dışında kalan 421.958,50 TL üzerinden davalılar lehine AAÜT gereği tek olarak takdir olunan 37.987,10 TL vekalet ücretinin tek olarak davacıdan tahsili ile adı geçen davalılara verilmesine,
7-Davada kabul olunan gayri nakdi alacak nedeniyle davacı lehine AAÜT gereği 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan – tahsilde tekerrür olmamak üzere – müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde bakiye avansın iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.24/12/2020

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …