Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1184 E. 2022/725 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1184
KARAR NO : 2022/725

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/12/2018
KARAR TARİHİ : 17/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile … plaka sayılı aracın sürücüsü … olmakla beraber aracın mülkiyetinin davalı …’ya ait olduğunu, bahse konu kazada … plaka sayılı araç sürücüsü … 2918 sayılı K.T.K.’nın 56/1-c maddesini ihlal ettiğinden kusurlu olduğunun kaza yerindeki sürücü beyanları, ölçümler ve … Kavşak Sabti-2 nolu mobese kamerasının kazanın meydana geldiği gün 07/06/2018 saat 12:05’teki görüntü kayıtlarından tespit edildiğini, müteveffa …, … sevk ve idaresindeki … plakalı ticari taksinin mülkiyeti …’ya ait olduğundan mülkiyet sahibinin de sorumluluğunun doğduğunu, ölümlü trafik kazasına sebebiyet veren araç, ticari taksi olup, yapılan araştırmalarda söz konusu aracın zorunlu koltuk sigortasının olmadığı tespit edildiğini, bu kapsamda açıklanan kanun hükümleri kapsamında diğer davalı … Hesabının sorumluluğu doğduğunu, müvekkiller … yönünden şimdilik 1.000,00TL ve … yönünden şimdilik 5.000,00TL olmak üzere toplam 7.000,00TL maddi tazminatın davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini, Fahri Nergüz yönünden şimdilik 150.000,00TL, … yönünden şimdilik 150.000,00TL ve … yönünden şimdilik 300.000,00TL olmak üzere toplam 600.000,00TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dosyada yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili ve görevli … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, sigorta şirketinden davalılara 198,00TL ödeme yapıldığı bilgisi müvekkillere ulaşmış olmasına rağmen iş bu davanın açılması ve fahiş tazminat talepleri haksız zenginleşmeye yönelik olduğunu, yine talep edilen 600.000,00TL manevi tazminat miktarı çok fahiş bir meblağ olduğunu, bu denli fahiş bir meblağın istenmiş olması davalıların haksız zenginleşmeye çalıştıklarının bir göstergesi olduğunu, zira bu meblağ haksız zenginleşmeye yönelik olup Yargıtay’ın tazminat miktarlarının davacıların haksız zenginleşmesine sebep olabilecek meblağlarda olmaması gerektiğinin yönünden bir çok kararı olduğunu savunmuştur.
Davalı … Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; 26/04/2016 tarihinde KTK’nun değişiklik yapılmış ve müvekkil kuruma dava açılmadan önce gerekli belgelerle başvuru yapılması şartı getirildiğini, dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesini talep ettiklerini, davanın … plakalı aracın sürücüsü konumunda olan …’a ihbarını talep ettiklerini, Karayolu Taşıma Kanunu’nun 6. maddesinde yolcu ve eşya taşımalarının, kanunlara ve taşımacı ile yolcu ve gönderen arasındaki sözleşmelere uygun olarak yapılması gerektiğini, yolcu taşımalarının biletsiz veya taşıma sözleşmesiz yapılamayacağı belirtildiğini, bu itibarla, söz konusu taşımanın sigorta yaptırma zorunluluğuna bağlanan bir faaliyet olduğuna kanaat getirilecek olsa bile, açık kanun hükmü yerine getirilemediğinden talep sigorta teminatı dışında sayılmalısının ve davanın reddedilmesinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkil kurum Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Koltuk Sigortası teminat limitleri, şartları ile sınırlı sorumluluğunun olduğunu, müvekkil kuruma başvuru yapılmadığını, bu itibarla, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesinin mümkün olduğunu, bu nedenle, davacının avans faizi talebi de hukuka uygun olmadığını savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, meydana gelen kazada davalılara atfedilen kusurun ne olduğu, meydana gelen kaza sonucunda davacıların mali sosyal durumları ve diğer ölçüler dikkate alındığında, davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmesi ve davacılar lehine manevi tazminat konusu oluşup oluşmadığı noktasındadır.
Davaya esas olayda trafik kazasının varlığına bağlı olarak davacıların murisinin vefat ettiği, ceza soruşturmasının derdest olduğu, bu çerçevede davalılar lehine meslekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat hükmolunması için talepte bulunduğu tartışmasızdır.
“Dava trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacıların murisinin yolcu olarak bulunduğu ticari taksinin yaptığı kaza nedeniyle vefat ettiğini belirterek, ticari taksinin işleteni ve gerekli sigortanın yaptırılmadığı iddiasıyla Güvence Hesabına dava açmıştır.
Bu hali ile davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davası olduğu anlaşılmaktadır.
Taşıma Sözleşmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş ise de; 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/k maddesinde tüketici tanımlanmış “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” 3/ı maddesinde ise tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir. HMK’nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği belirtilmiştir. Ayrıca HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmış olup, HMK’nın 115. maddesi hükümleri gereğince dava şartlarının mevcut olup olmadığı, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gereken hususlardandır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiş, hâkimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 57. maddesinde “ihtiyari dava arkadaşlığına” yer verilmiş, 166/4. maddesinde “davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantının varsayılacağı” hükme bağlanmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesinde ise “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde aralarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda davanın açıldığı tarih itibariyle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun yürürlükte olduğu, davacıların murisinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu taşıma işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, buna göre yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca işbu davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait bulunduğu açıktır. Dava konusu olayda davalı … Hesabı ile davacı arasındaki uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de işbu dava, taşıyan olan işletene karşı birlikte açılmıştır. Bu durumda davalılar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği de muhtemeldir.
Hal böyle olunca usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gereklidir. Ayrıca davalı … Hesabı hakkındaki davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir.Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkeme, görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden inceler ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı verir. Taraflar da, yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. (..)
Bu durumda davanın, tüketici olan davacıların murisine tebaen davalı işleten sorumluluğunda olan ticari taksinin trafik kazası yapması sonucunda vefattan doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olması, taraflar arasındaki ilişkinin asıl olarak taşıma sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle davacıların murisi ile davalı taşıyan arasındaki temel ilişki olan taşıma sözleşmesinin dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalması nedeniyle davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olması ve uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizce görevsizlik kararı verilmiştir. (Yargıtay 17.HD 2017/573E. 2019/9190K.sayılı, Ankara BAM. 26. HD. 2019/3045 E. 2022/1054 K., İzmir BAM 17. HD 2017/1539 E.-2018/1310 K.,Ankara BAM 26.HD.2019/3088 E.-2022/1351 K.sayılı , Samsun BAM 5.HD 2021/1596 E-2021/1608 E. Erzurum BAM 3. HD 2019/320 E.2020/211 K.sayılı Ankara BAM 26. HD 2022/682E. 2022/1235K.sayılı, İzmir BAM 20. HD 2021/1696E. 2022/104K.sayılı, Gaziantep BAM 11.HD 2018/1848E. 2020/610K.sayılı,Yargıtay 17.HD 2017/573E. 2019/9190K.sayılı, Ankara BAM 26.HD 2021/284E. 2021/367K.sayılı ilamlarından hareket edilmiştir)
Göreve ilişkin son yıllarda belirginleşmeye başlayan bu husus dikkate alınmaksızın verilecek kararın görevsizlik nedeniyle BAM tarafından kaldırılması söz konusu olacağı gibi söz konusu hususun dava şartı olması nedeniyle her zaman ve her aşamada dikkate alınması gerekir. Esasen usuli düzenlemelerin hak arayan lehine düzenlemeler içerdiğinin genel kural olarak kabul edilmesi bu noktada önem arz eder. Nitekim davanın tüketici mahkemesinde görülmesi durumunda, davacıların harçtan muaf olacağı esas olduğu gibi 6502 sayılı Kanun nedeniyle tüketici lehine uygulanması gerekecek diğer hükümlerin bu çerçevede ele alınması söz konusu olacaktır.
Davanın dayanağı olan kazaya yol açan ticari taksinin işleteni ile davacıların murisi arasında taşıması sözleşmesi olduğu, murisin tüketici konumunda bulunduğu, bu nedenle 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun nedeniyle her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaların kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Davacılar ise tüketici konumundaki murise “tebaen” bu davayı davalılara karşı açmıştır. Bir başka deyişle davacıların hukuki statüsü bu durumda, murisin statüsüne göre belirlenmelidir. Nitekim “Vücutta bir şeye tabi olan hükümde dahi ona tabi olur” şeklinde ifade edilen ve Mecelle’de yer alan mantık kaidesi gereği usule uygun ve pratik olan da budur.
Buna göre tüketici muris açısından görevli mahkeme yönünden hukuki statü ne ise bağlı olarak bu davayı açan mirasçılar yönünden görevli mahkeme dahi aynıdır.
Kaldı ki açıklandığı üzere davaya esas olan temel uyuşmazlık tüketici işlemi sayılan taşıma ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle davacıların anılan davalılar hakkında açmış olduğu davanın da ticaret ve asliye hukuk mahkemesine göre daha özel nitelikteki tüketici mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir. (Yargıtay HGK’nın 14.02.2019 tarih, 2017/409 Esas, 2019/159 Karar sayılı ilamı) Bir başka deyişle davacıların birden fazla davalı aleyhine açmış olduğu davada … Hesabı yönünden ticaret mahkemesinin görevli olduğu ilk bakışta düşünülebilir ise de 01/07/2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanunun m.73 hükmü uyarınca uyuşmazlık başka bir mahkemenin görev alanında kalmış olsa dahi 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra tüketici sıfatı olanların açacağı davalar yönünden tüketici mahkemesinin daha özel görevli konumunda bulunduğu kabul edilmelidir.
Esasen gerek doktrin gerek yargısal uygulamada da sonraki kanun ile yeni ve daha özel görevli mahkemenin kurulması durumunda bu mahkemenin görevli olması gerektiği yönünde ön kabul mevcuttur. Sonraki kanun ile önceki kanun ilişkisinde genel yorum kuralları uyarınca, sonraki kanundaki özel düzenleme, daha önceki kanunda yer alan hükme göre tercih edilmelidir. Zira normlar hiyerarşisinde aynı konuya ilişkin aynı düzeyde bulunan normların çatışması durumunda aynı düzeydeki en son tarihli özel düzenleme, daha eski olan önceki düzenlemeyi bir anlamda ilga eder. (Lex Posterior)
Nitekim yargısal uygulamada tüketici konumundaki kişinin desteği sıfatıyla dava açanların taşıma sözleşmesine dayanarak davalılar aleyhine açmış olduğu davada da uyuşmazlık ile ilgili 6502 sayılı Yasanın 73/1. maddesi gereğince tüketici mahkemelerinin görevli olduğu yönünde uygulamalar 2020 yılından itibaren artarak devam etmektedir. (Ankara BAM 26. HD 2022/682E. 2022/1235K.sayılı, İzmir BAM 20. HD 2021/1696E. 2022/104K.sayılı, Gaziantep BAM 11.HD 2018/1848E. 2020/610K.sayılı ilamlarından kısmen hareket edilmiştir.)
Yapılan açıklamalar karşısında davacıların davalılar aleyhine açmış olduğu davada Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davacıların davasının dava şartı yokluğundan ve usulden reddine, Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında kararın taraflarca süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine, bu suretle dosyanın akabinde İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların davalılar aleyhine açmış olduğu davada Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davacıların davasının dava şartı yokluğundan ve usulden reddine,
2-Mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi karşısında kararın taraflarca süresi içinde kanun yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak, dava dosyasının görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesine,
Bu suretle dosyanın akabinde İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda ve davalı vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.17/11/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip