Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1160 Esas
KARAR NO : 2023/995
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 05/12/2018
KARAR TARİHİ : 27/12/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın geçirdiği trafik kazası sonucu tedavi gördüğü ve tedavi sonunda sakat kaldığını, davalı sigorta şirketine, K.T.K.’nın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesine göre mesul olduğu tazminat tutarını ödemesi için 16.11.2018 tarihli dilekçemizle alma haberli posta yolu ile başvuruda bulunulduğunu, dilekçenin davalı şirkete 19.11.2018 tarihinde ulaştığını, davalı sigorta şirketi’nce müracaat tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde taleplerinin karşılanmadığını, 14.04.2016 tarihli 6704 sayılı Kanunun 5.maddesi 2918 sayılı K.T.K’.ının 97. Maddesinin açık şekilde değiştiğini, 14,4 2016 tarihli 6704 sayılı Kanunun 5. maddesinin 26.04,2016 tarihinde yürürlüğe girmesi ile değişikliğe uğrayan 2918 sayılı K.T.K.’nın 97. maddesinde belirtilen 15 günlük sürenin dolmuş olması sebebiyle Sayın Mahkemeye başvurma gereği olduğunu, 26.09.2017 günü sürücü …’ın, sevk ve idaresindeki … plakalı motosikleti ile … istikametine seyir halinde iken kaza mahalline geldiğinde aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek motosikletin sağa tarafına doğru devrilmesi neticesinde tek taraflı, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağına göre; bu kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’ın 2918 sayılı K.T.K.’da yer alan 52/1-b kuralını ihlal ettiği kanaatine varıldığını, müvekkilinin …, meydana gelen tek taraflı trafik kazasında, kazaya karışan … plakalı araçta yolcu olarak bulunduğunu, müvekkilinin kusura katılmasının söz konusu olmadığını, meydana gelen trafik kazasından sonra müvekkili …’ın …Hastanesi’ne kaldırılarak ilk müdahalesi bu hastanede yapıldığını, bu tedaviye ilişkin evrak ve raporların dosyaya celbini talep ettiklerini, kazaya karışan… plakalı araç … Sigorta A.Ş. tarafından … poliçe numaralı Karayolları Motorlu Araçlar ZMSS Sigortası ile sigortalandığını, dosyada hükmedilecek tazminat tutarına işleyecek faizin başlangıç tarihi yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun olarak ve talepleri doğrultusunda müvekkilinin zararının meydana geldiği kaza tarihi olan 26.09.2017 tarihi olması gerektiğini, söz konusu hususa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/1440 Esas – 2017/4711 Karar numaralı ilamının açık olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile tahkikat sanucunda müvekkilinin zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere asgari 200 TL maddi tazminatın (İş Gücü Kaybı) kaza tarihi olan 26.09.2017 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacının 26/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanması nedeni ile maddi tazminat talebi ile huzurdaki davayı ikame ettiğini, davaya konu trafik kazasına karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde … tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza tarihinde poliçe kapsamında müvekkilinin sorumlu olabileceği teminat limiti 330.000.-TL olduğunu, teminat limitini bildirmiş olmalarının davayı kabul ettikleri anlamını taşımadığını, müvekkilinin üçüncü kişilerin uğramış olduğu bedeni zararlara ilişkin sorumluluğunun; sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve işletenin veya işletenin eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranı ile sınırlı olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. Maddesinin yapılan kanun değişikliği ile, zarar görene dava açmadan önce sigorta şirketine gerekli belgelerle birlikte yazılı başvuruda bulunma zorunluluğu getirildiğini, davacının huzurdaki davadan önce 16/11/2018 tarihinde müvekkili şirkete başvurduğunu ve müvekkili nezdinde … numaralı hasar dosyası açıldığını, hasar dosyası kapsamında davacının taleplerine ilişkin inceleme yapıldığını ve davacı tarafından eksik evrakla başvuruda bulunulmuş olması nedeni ile tazminatın tespit ve hesabı imkansız halde bulunduğundan tazminat talepleri değerlendirmeye alınmadığını, davacı vekili…’e 20/11/2018 tarihinde … barkod numarası ile derhal gönderilen yazı ile; Genel Şartlar Ek’inde belirtilen belgelerin başvuruda bulunmadığı ve belirtilen eksik evrakların tamamlanması halinde başvurunun değerlendirmeye alınacağı hususu açıkça ifade edildiğini, huzurdaki davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, meydana gelen kazada sigortalının kusuru bulunup bulunmadığı varsa oranın net olarak tespit edilmesi için dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilerek rapor alınmasını talep ettiklerini, maluliyetinin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi gerektiğini, davacının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Bölümlerine sevkine karar verilmesini, bilirkişi raporunda maluliyet tespit edilmesi halinde; maluliyetin geçici nitelikte olup olmadığı, kaza ile netice arasındaki illiyet bağı bulunup bulunmadığı ve maluliyetin sürekli olup olmadığının belirlenmesini, geçici iş görmezlik tazminatının poliçe teminatı kapsamında olmadığı açıkça belirtildiğini, davacının geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinin reddi gerektiğini, kaza tespit tutanağından davacı …’ın kaza sırasında kask takıp takmadığının anlaşılmadığını, hükmedilecek tazminatın tayininde motosiklet yolcusunun kask takıp takmadığı hususu da önem arz edeceğini, motosiklet yolcusunun kask takmaması, doğacak zararın artmasında zarar görenin müterafik kusuru olmasına sebebiyet vereceğini, 23053 Sayılı Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150. maddesi de, Sürücülerin ve Yolcuların Koruyucu Tertibat Kullanma Mecburiyeti hükümlerini düzenlediğini, yolcuların koruma başlığı (kask) takmalarının zorunlu olduğu hükmünü amir olduğunu, dosya kapsamında araştırılarak davacının kaza sırasında kask takmamış olduğunun tespiti halinde, davacı lehine hesaplanacak tazminatta en az %10 oranında indirim yapılması gerektiğini, davacının davadan önce müvekkiline eksik evrakla başvuruda bulunduğunu, eksik evrakların tamamlanması hususunda gönderilen yazıya da herhangi bir cevap vermeden davayı ikame ettiğini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 99. Maddesi gereği, müvekkilinin davadan önce temerrüde düşmüş olduğundan söz edilemeyeceğini, açıklanan nedenlerle, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise; kusur durumu tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesine, davacının maluliyeti bulunup bulunmadığının ve varsa oranının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne gönderilerek özürlülük ölçütü yönetmeliğine göre rapor alınmasına, yapılacak hesaplamadan kask nedeni ile indirim yapılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Serik Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/5449 soruşturma sayılı dosyası, trafik kazası tespit tutanağı, ZMMS poliçesi, hasar dosyası, davacının trafik kazası nedeniyle görmüş olduğu tıbbi tedavilere yönelik tüm hastane kayıtları, sosyal ve ekonomik durum araştırma yazısı, motosiklet ruhsat kayıtları celp edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi tazminat (sürekli iş göremezlik) istemine ilişkindir.
… ili … ilçesinde 26/09/2017 tarihinde saat 11:30 sıralarında, davalı … Sigorta A.Ş.’nin zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu…plaka sayılı motosikletin dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresinde bulunduğu sırada, sigortalı aracın … Mahallesi ışıklığı kavşağından 50 metre ileride … il merkezi istikametine doğru seyir halinde iken, dava dışı sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek motosikleti sağ tarafına doğru yatırması ve düşmesi sonucunda tek taraflı trafik kazasının meydana geldiği, bahse konu trafik kazası nedeniyle motosiklette yolcu olarak bulunan davacı …’ın yaralandığı anlaşılmıştır.
Davaya konu trafik kazasının yaralanmayla sonuçlanması nedeniyle soruşturma da yürütülmüş; ancak … Cumhuriyet Başsavcılığının…Soruşturma sayılı dosyasında davacının / müştekinin şikayetçi olmaması sebebiyle 21/11/2017 tarihinde KYOK kararı verildiği belirlenmiştir.
Davacı … trafik kazasında yaralanması sebebiyle maddi tazminat olarak sürekli iş göremezlik isteminde bulunmuştur.
Yargıtay uygulamasında kabul olunduğu üzere, haksız fiil sonucu sürekli iş göremezlik kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Söz konusu belirlemenin ise, Adli Tıp Kurumu ya da Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, …tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Davacının trafik kazası sebebiyle yaralanmasına ilişkin olarak görmüş olduğu tıbbi tedavilere yönelik tüm hastane kayıtları getirtilmiş, akabinde maluliyetinin tespiti için dosya İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir.
Ancak, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu 29/04/2019 tarihli geri çevirme evrakında; maluliyet raporunun tanzim edilebilmesi için davacının mutlak suretle yeni çekilecek grafilerinin (sağ ve sol taraf mukayeseli ekstremite uzunlukları çevreleri, eklem açılıklarını ve dereceleri ile belirtir, nötral sıfır metoduna göre ayrıntılı muayenesi ile yeni çekilecek ayak bileği ve diz eklemlerini içine alan kruris grafilerinin) dosyaya kazandırılması, bu hususların tespiti için de davacının Üniversite ya da Eğitim Araştırma Hastanesi Ortopedi Birimine başvurusunun ve sevkinin sağlanması gerektiğini bildirmiş, akabinde dosyanın gönderilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Ne var ki, bu aşamadan sonra, dosyada ilerleme kaydedilememiştir. Şöyle ki;
30/10/2019 tarihli 2. celsede davacı vekilinin talebi doğrultusunda geri çevirme evrakında belirtilen eksikliklerinin tamamlanması için Marmara Üniversitesi Hastanesine sevk yazısı yazılmış, davacı vekiline elden takip yetkisi dahi verilmiş, ancak davacı hastaneye başvuruda bulunmamıştır.
02/12/2020 tarihli 4. celsede davacı vekili, davacının … ülkesi vatandaşı olduğunu, Türkiye’ye döndüğünde eksikliklerin giderileceğini beyan etmiş, talebi doğrultusunda ileri bir tarihe duruşma günü verilmiştir.
02/06/2021 tarihli 5. celsede davacının hastaneye başvuruda yapmadığı görülmüştür.
29/12/2021 tarihli 6.celsede davacı vekili müvekkilinin / davacının … ülkesi vatandaşı olduğunu, …’da ikamet ettiğini, Türkiye’ye döndüğünde eksikliklerin giderileceğini ve yeniden süre verilmesi talep etmiş, talebi doğrultusunda duruşma ileri bir tarihe ertelenmiştir.
25/05/2022 tarihli 7.celsede davacı vekili müvekkilinin …’da ikamet ettiğini, Türkiye’ye gelmediğini, bu sebeple eksikliğin giderilemediğini, ancak davacının yaz aylarında Türkiye’ye gelmesi durumunun olduğunu beyan ederek yeniden süre verilmesi talep etmiş, talebi yine olumlu karşılanarak davacının Türkiye’ye yaz aylarında geleceği beyanı karşısında duruşma bu husus gözetilerek ileri bir tarihe verilmiştir.
14/12/2022 tarihli 8.celsede davacı vekili yaz aylarında müvekkilinin …’dan Türkiye’ye gelmediğini, eksikliğin giderilemediğini, ancak davacının 2023 yılı Mart – Nisan aylarında Türkiye’ye gelmesi durumunun olduğunu beyan ederek yeniden süre verilmesi talep etmiştir. Anılan celsenin (2) ve (3) numaralı ara kararı ile “Davacı asilin uzun süreden beri tedavisinin yapılması ve maluliyet raporu alınması için mahkememizce işlemlere devam edildiği, yaklaşık 4 yıldan beri maluliyet raporu alınmaya çalışıldığı, her celse duruşmaya katılan davacı vekilleri tarafından müvekkillerinin … ülkesinde bulunması nedeniyle bir sonraki duruşma tarihine kadar Türkiye’ye gelerek eksikliklerin tamamlanacağının mahkememize bildirildiği, ancak 4 yıldır süren yargılamada bu eksikliğin halen giderilemediği dolayısıyla sürekli olarak celse kaybına sebebiyet verildiği anlaşılmakla Harçlar Kanununun 12.maddesi uyarınca bu celseden itibaren ara kararın yerine getirilmesi noktasında celse kaybına sebebiyet veren her davacı vekili iş bu celse için …aleyhinde celse harcına hükmedileceğinin İHTARINA ( huzurda bulunan vekile ihtarat yapıldı), ayrıca usul ekonomisi ilkesi yargıda hedef süre politikaları ve yargılamaların sürelerine ilişkin adil yargılama hakkının mahkememizce gözetileceğinin huzurda bulunan taraf vekillerine bildirilmesine,” şeklinde ara karar oluşturulduktan sonra, davacı vekilinin talebi yeniden olumlu karşılanarak davacının Türkiye’ye 2023 yılı Mart – Nisan aylarında geleceği beyanı karşısında duruşma bu husus gözetilerek ileri bir tarihe verilmiştir.
17/05/2023 tarihli 9.celsede davacı vekili müvekkilinin …’dan Türkiye’ye gelmediğini, eksikliğin giderilemediğini, ancak birkaç ay içinde davacının Türkiye’ye gelmesi durumunun olduğunu beyan ederek yeniden süre verilmesi talep etmiştir. Anılan celsede artık Mahkememizce davacı vekilleri hakkında Harçlar Kanunun 12. maddesi uyarınca celse kaybına sebebiyet verildiğinden aleyhe celse harcına dahi hükmedilmeye başlanmıştır. Ayrıca, anılan celsenin (3) numaralı ara kararı ile “Davacının maluliyet raporunun alınması bu kapsamda trafik kazasından kaynaklı olarak zararın ortaya konulabilmesi için iş bu dava dosyası açısından maluliyet durumunun kesin olarak tespit edilebilmesi gerektiği, yargılamada gelinen 5 yıllık süreçte davacının kendisinden kaynaklı bu yükümlülüğe riayet etmediği, Borçlar Kanunu uyarınca haksız fiilden doğan davalarda zarar görenin zararının varlığını ispatla yükümlü olduğu, bu itibarla davacı vekillerine yargılamaya ne yönde devam edileceği, davayı takip edip etmek istemediklerini, davacının Türkiye’ye gelmemesi halinde taleplerinin ne olduğu hakkında yazılı beyanda bulunmak üzere 2 haftalık süre verilmesine,” şeklinde ara karar oluşturulduktan sonra, davacı vekilinin talebi doğrultusunda davacının bir kaç ay içinde Türkiye’ye geleceği beyanı karşısında duruşma ertelenmiştir.
05/07/2023 tarihli 10. celsede davacı vekili, müvekkilinin …’dan Türkiye’ye yine gelmediğini, eksikliğin giderilemediğini, mail yoluyla görüştüklerini ve Türkiye’ye geleceğini beyan ederek tekrar süre verilmesini talep etmiştir. Anılan celsenin (1) numaralı ara kararı ile ” İstanbul Adli Tıp Kurulu 2. İhtisas Kurulunun … tarihli ön raporunda belirtilen eksik tedavi kayıtlarının dosyaya kazandırılması noktasında davacı asilin raporda belirtilen sağlık kuruluşlarına bizzat başvuruda bulunarak muayenesinin yapılması, bu suretle yeni film ve grafilerinin çekilmesi, akabinde bu tedavi kayıtlarının raporlanarak yeniden Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi gerektiği,
Esasen ön raporda yapılacak işlemlerin neler olduğunun detaylıca açıklandığı,
Ne var ki, davanın ikame edildiği tarihten bu yana geçen 5 yıllık süreçte halen belirtilen eksikliklerin giderilemediği, hali hazırda kesin maluliyetin de davacının muayene gitmemesi sebebiyle düzenlenemediği,
Adli Tıp Kurumu tarafından kesin maluliyet durumunun belirlenmesi ve raporun tanzim edilebilmesi için ön raporda gösterilen eksikliklerinin giderilmesinin zorunlu olduğu, nitekim bu hususta çekişme de bulunmadığı,
Davacı vekilleri tarafından tüm celselerde müvekkillerinin … ‘da ikamet etmesi sebebiyle hazır edilemediğinin bildirildiği, Türkiye’ye gelmesi muhtemel bildirilen tarihlere göre Mahkememizce talepler olumlu karşılanarak davacı vekillerinin istekleri doğrultusunda duruşma günlerinin tayin edildiği, ancak buna rağmen yine bu 5 yıllık süreçte davacı asilin muayenesinin yaptırılamadığı, yeni film ve grafilerinin çekilemediği, başka bir anlatımla Adli Tıp Kurumu ön raporunda belirtilen eksikliğin giderilemediği,
Davacı vekilleri aleyhine Harçlar Kanunun 12. maddesi uyarınca celse harcına hükmedildiği halde bu sonucun değişmediği,
Mahkememizce tüm çaba ve özenin en üst düzeyde gösterildiği,
Anayasa temel hak ve hürriyetler uyarınca yargılamaların makul sürede bitirilmesi gerektiği,
Yargıda hedef süre politikaları uyarınca ayrıca mevcut davalar için ortalama dava sürelerinin belirlendiği, bu suretle uyuşmazlıkların kişiler bakımından muhtemel sonuçlanma süresinin bildirildiği, ancak davacı asilden kaynaklanan nedenlerle yargılamanın makul sürede bitirilmesinin ön görülemez hale geldiği,
Diğer taraftan; 6098 s. Türk Borçlar Kanunun 50/1.maddesi “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” şeklinde düzenlenmekle, eldeki trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi tazminat davasında davacı zarar görenin trafik kazasında maluliyetinin oluştuğunu, bu suretle iş göremezliğe ilişkin zararının varlığını ispat külfeti altında olduğu gözetilerek;
Yapılan açıklamalar karşısında; İstanbul Adli Tıp Kurulu 2. İhtisas Kurulunun … tarihli ön raporunda belirtilen eksik tedavi kayıtlarının dosyaya kazandırılması ve özellikle davacının muayenesinin yapılması için son kez ve kati suretle davacı asilin yurt dışında ikamet ettiği de gözetilerek makul ve yapılacak işleme uygun olarak davacı vekiline 8 HAFTALIK KESİN SÜRE VE İMKAN VERİLMESİNE,
AKSİ HALDE DAVACININ MALULİYET RAPORUNA İLİŞKİN BİLİRKİŞİ DELİLİNDEN VAZGEÇMİŞ SAYILACAĞI VE ZARAR GÖREN ZARARININ VARLIĞINI İSPAT EDEMEDİĞİNDEN MEVCUT DELİLLER UYARINCA İSPATLANAMAYAN DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLECEĞİNİN İHTARINA (davacı vekiline ihtarat yapıldı),” şeklinde ara karar oluşturulmuştur.
Bahse konu ara karardan sonra, davacı vekili 01/08/2023 tarihli dilekçesi ile davacı … ülkesinde bulunduğundan eksikliklerin tamamlanabilmesi için uluslararası istinabe talebinde bulunmuştur.
27/09/2023 tarihli 11.celsede davacı vekili uluslararası istinabe talebini tekrar etmiştir. Mahkememizce 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesinin 8. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti ile … Devleti Arasında Hukukî ve Ticarî Mevaddı Adliyeye Müteallik Münesabatı Mütekabiliyeye Dair Mukavelenamenin 12. maddesi uyarınca; dava konusu uyuşmazlık hakkında davacı bakımından film çekilmesi, sağlık raporu alınması ve hastane tetkiklerinin yapılması noktasında uluslararası istinabenin yasal olarak mümkün olduğu, davacının Alman vatandaşı olması, halen … ülkesinde yaşaması, Türkiye’ye gelememesi ve Adli Tıp Kurumunun 29/04/2019 tarihli ön raporunda belirtilen eksikliklerin anılan sebeplerle Türkiye’de yerine getirilemeyeceğinin anlaşılması ve bu hususta davacı vekilinin 01/08/2023 tarihli talep dilekçesi içeriği gözetilerek uluslararası istinabeye yönelik ara karar oluşturulmuştur. Ayrıca, anılan celsede ara kararın ifası için yapılması gereken işlemler davacı vekilinin yüzüne karşı açıkça ihtar ve tefhim edilmiştir.
Ne var ki, davacı vekili kendisi talep etmesine rağmen uluslararası istinabe işlemlerini yine yerine getirmemiştir. Öte yandan, 02/11/2023 dilekçesi ile vekillikten çekildiğini bildirmiştir.
Bu durum üzerine mahkememizce 14/11/2023 tarihli Ara Karar oluşturulmuştur. Nitekim bahsi geçen ara kararda “1-1136 s. Avukatlık Kanunun 41/1.maddesi “Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süre ile devam eder” şeklinde düzenlenmiş olup, davacı vekili 02/11/2023 tarihli dilekçesi ile vekillikten çekildiğini mahkememize bildirmekle anılan Yasa hükmü uyarınca vekillikten çekilme dilekçesinin davacı asile tebliğden itibaren on beş gün süre ile daha vekalet görevinin devam edeceği ve henüz davacı asile tebligat işlemlerinin yapılmaması karşısında, davacı vekili … vasıtasıyla yargılamaya devam olunmasına, ayrıca açıklanan nedenler ve Avukatlık Kanunun m. 41/1. hükmü uyarınca vekillik kaydının silinmesi talebinin reddine, 2-Davacı vekilinin 02/11/2023 tarihli vekillikten çekilme dilekçesinin davacı asile tebliğ edilmesine, davacının … ülkesi vatandaşı olması sebebiyle yurt dışı tebligat işlemlerinin yapılmasına, ayrıca çıkartılacak davetiyeye, “davayı takip etmemeniz ve başka bir vekil de görevlendirmediğiniz takdirde tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılacaktır.” ihtarının şerh düşülmesine, 3-Mahkememizin 27/09/2023 tarihli 11.celsesinin (1) numaralı ara kararı uyarınca, yurt dışı istinabe işlemlerine yönelik davacı vekili tarafından hiçbir işlem yapılmadığı, talebi uyarınca belirlenen kesin süreye rağmen gerekli belge ve kayıtların dosyaya ibraz edilmediği, ara kararın neden yerine getirilmediğine yönelik yasal mazeret dilekçesinin dahi sunulmadığı, bu bağlamda davacı vekilinin talebi uyarınca oluşturulan ara karara rağmen gerekli işlemleri yapılmadığından ve herhangi bir mazeret beyanında bulunulmadığından; ara kararda açıkça ve vekilin yüzüne karşı “… aksi halde uluslararası istinabe işlemlerinden vazgeçmiş sayılacağının davacı vekiline ihtarına” şeklinde tefhim edilmekle, mahkememizin 11.celse (1) numaralı ara kararından artık rücu edilmesine, 4-Ara kararın tüm yasal sonuçları ve yazılı olduğu şekilde tutanakla birlikte derhal taraf vekillerine tebliğ edilmesine,” karar verilmiştir. Ayrıca, Avukatlık Kanunun 41/1.maddesi uyarınca vekilin UYAP ‘tan silinme talebi kabul edilmemiş, yasal gerekçesi ve sair işlemler uzunca ara kararda gösterilmiş ve açıklanmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, mahkememizce gösterilen her türlü çabaya rağmen 5 yıllık yargılama süreci boyunca davacının sürekli iş göremezlik zararı ve maluliyeti (varlığı ve oranı) belirlenememiştir. Yargılama sürecinde mahkememizce tüm talepler olumlu karşılanmıştır. Davacının trafik kazası sebebiyle uğramış olduğu cismani zararın belirlenmesi noktasında en üst düzeyde özen, çaba ve gayret sarf edilmiştir. Hatta, bu noktada davacı vekilleri hakkında Harçlar Kanunun 12. maddesi uyarınca aleyhlerine celse harcına dahi karar verilmiştir. Usul ekonomisi ilkesi ve adil yargılanma ilkesi kapsamında makul yargılama süreleri, mahkememizden kaynaklanmasa da her seferinde davacı vekillerinin talepleri doğrultusunda ve davacı lehine yorumlanarak dahi aşılmış, ancak davacından kaynaklanan bu uzamaya rağmen istenilen sonuca ulaşılamamıştır. Hasılı, davacının trafik kazasında sürekli iş göremezlik zararına ilişkin olarak kesin maluliyeti tespit edilememiştir. Davacı, sürekli iş göremezlik zararını / kaza sebebiyle maluliyetinin oluştuğunu ispat da edememiştir.
Konuya ilişkin emsal niteikte;
İSTANBUL BAM 9. HD. 2023/426 E. 2023/358 K. SAYILI İLAMINDA:
“…6098 sayılı TBK’nun 50.maddesine göre “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa, hakim olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri gözönünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.”
Dava yaramalı trafik kazası nedeniyle sürekli bakım gideri istemine dayanmakta olup TBK’nın 50. maddesi gereğince tazminatın belirlenmesi için öncelikle davacının kalıcı maluliyeti bulunup bulunmadığı, varsa sürekli bakımı gerekip gerekmediğinin belirlenmesi için maluliyet raporu alınması zorunludur.
Somut uyuşmazlıkta, dosya kapsamından dava dilekçesine ekli bir kısım tıbbi belge sunulmuş ise de maluliyet raporu tanzimi için dosyanın ATK’ya gönderilmesi üzerine ATK tarafından 05/05/2017 tarihli ön rapor gönderilerek bazı eksikliklerin tamamlanması, muayenelerin yaptırılması ve belirlenen günde davacının hazır bulunması istenmiş, davacı, ATK tarafından belirlenen günde muayene için hazır bulunmamış, ATK ön raporu geldikten sonra İlk Derece Mahkemesince 30/05/2017, 03/04/2018 ve 09/10/2018 tarihli duruşmalarda eksiklikleri gidermesi ve muayeneleri yaptırması için her duruşmada süre verilmiş olmasına rağmen eksiklikleri tamamlamamış, davacıya en son 02/04/2019 tarihli duruşmada, bir sonraki duruşma gününe kadar muayenelerin yaptırılarak ilgili belgelerin sunulmaması halinde maluliyet raporuna dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağına ve mevcut dosya durumuna göre karar verileceğine dair ihtarlı kesin mehil verildiği halde davacı tarafından gerekli muayeneleri yaptırılarak dosyaya sunulmadığı görülmüştür.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre İlk Derece Mahkemesince muayene için kesin süreye uyulmamış olması nedeniyle dosyadaki mevcut delil durumuna göre değerlendirme yapılarak “Davacı taraf davasının ispatlayabilmek için kendisine verilen kanuni süreler içinde iddiasını ispata yarar belgeleri dosyaya sunmak zorundadır. Davacı tarafa davasını ispat edebilmesi için verilen süreler içinde gerekli belgeleri tamamlamamış, 2016 yılında açılan davada, 2017 yılından 2019 yılına kadar davacının ATK ön raporundaki eksiklikleri tamamlaması beklenmiş ancak ön rapordaki muayeneleri yaptırmamış olması nedeni ile halen maluliyet raporu alınamamıştır. Davacının maluliyet durumu ve sürekli bakıma muhtaç olup olmadığı hususunun tespiti teknik bilgi gerektirmektedir. Mevcut dosya kapsamı, davacı tarafından dosyaya sunulan veya müzekkere yazılarak toplanan delillerle, davacının dava konusu kaza sonucu sürekli bakım giderine muhtaç olduğu hususu ispat edilemediğinden, ispatlanamayan davanın reddine” karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine…” karar vermiştir.
Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır (TBK 50).
Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler (TBK 51). Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. (TBK 55).
Yapılan açıklamalar, emsal Bölge Adliye Mahkemesi ilamı ve anılan Yasa hükümleri uyarınca; 6098 s. TBK 50. maddesi uyarıca davacının zararını ve karşı tarafın kusurunu ispatla yükümlü olduğu, mahkememizce yargılama sürecinde tüm özen ve çaba sarf edilmesine rağmen 5 yıllık yargılama süresi boyunca davacının maluliyetinin tespit edilemediği, davacının kesin maluliyetinin belirlenmesi noktasında ise hiçbir başvuruda bulunmadığı, maluliyetin varlığının ve oranının ispatlanamadığı, açıklanan nedenlerle somut olayda davacının zararını (sürekli iş göremezlik zararı) / maluliyetin varlığını ispat edemediğinden işbu davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 233,95 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (200,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2. maddesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin reddedilen dava miktarını geçmemek koşulu ile belirlenen 200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
27/12/2023
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır