Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1143 E. 2020/284 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1143
KARAR NO : 2020/284

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/11/2018
KARAR TARİHİ : 16/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 10/03/2008 tarihinde bir zirai bayilik sözleşmesi akdedildiğini, davalı şirketin bayilik sözleşmesi uyarınca müvekkilden satın aldığı makine, ekipman ve yedek parça bedellerini ilgili faturalarda yazılı vade tarihlerinde müvekkile ödemekle yükümlü olmasına karşın, ödeme borcunu yerine getirmediğini, akdi yükümlüklerini ihlal ettiğini, söz konusu ihtarnameye ekli listede belirtilen faturalara konu 2.862.237,26 TL ve 2.999.632,55 EURO tutarındaki borcun işlemiş faizleri ile birlikte müvekkil şirkete ödemesini davalıya ihtar ettiğini, davalı şirket yapılan ihtara rağmen müvekkil şirket’e olan borcunu ödemediğini, davalı borçlunun … 31. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı haksız ve hukuka aykırı itirazının iptali ile icra takibinin devamını, icra takibine konu alacak faturalara dayalı likit bir alacak olduğundan, itirazında haksız olan davalı borçlunun takibe konu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının cevap dilekçesi sunmadığından davayı inkar eden durumundadır.
Taraflar arasında bayilik sözleşmesinden kaynaklanan ilişki bulunduğu,bu ilişki çerçevesinde davacı tarafından davalı aleyhine faturalar düzenlendiği,bu faturalara ilişkin olmak üzere ve açık hesap ilişkisi çerçevesinde doğduğu iddia olunan alacağa ilişkin takip yapıldığı,itiraz üzerine takip yapıldığı tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki tartışma ise icra müdürünün yetkili olup olmadığı,takip tarihi itibari ile davacının alacaklı olup olmadığı,faize yönelik itirazın gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Dava, İİK.67 maddesine dayalı ve duran icra takibinin devamını amaçlayan itirazın iptali davasıdır.
23/05/2019 tarihli ara karar ile dayanak sözleşmede yetki şartının mevcut olması ve HMK m.17 hükmünün davacı lehine oluşması nedeni ile davalı vekilinin,icra dosyasındaki icra müdürlüğüne itirazın reddine dair karar verilerek,davalı vekiline tebliğ edilmiş,bu suretle davanın esasına yönelik olarak tahkikat işlemlerine başlanılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması açısından davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına dair ara karar oluşturulmuş,bu çerçevede inceleme yapan SMMM bilirkişi 22/03/2019 tarihli raporunda;”davacı tarafından 2018 yılları ticari deftlerinin e-defter beratlarının yasal süresinde yaptırılmış olduğu,6102 sayılı TTK m.64 hükümlerine göre usulüne uygun tutulmuş ve kendi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu tespit edildiği,dava konusu olan toplam 1.361.113,91 Euro asıl alacak tutarlı 19 adet faturanın davacı tarafın cari hesap ekstresinde ve ticari defterlerinde kayıtlı olduğu,icra takibinin başlatıldığı 30.10.2018 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Avro efektif satış kuru 6,2941 TL olduğu,1.361.113,91 Avrox6,2941=8.566.987,06 TL asıl alacak karşılığı ve dava açıldığı 30.11.2018 tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Avro efektif satış kuru 5.8873 TL olduğu,1.361.113,91 Avrox5,8873 TL=8.013.285,91 TL asıl alacak karşılığı olduğu tespit edildiği, dava konusu olan faturalar ilgili davalı tarafından ödeme yapıldığına dair belge tespit edilemediği,davacı tarafın cari hesap ekstresinde dava açıldığı tarihte 1.639.717,04 Euro karşılığı 8.419.420,51 TL davacı tarafın alacaklı olduğu görüşünü belirtmiştir.
Davacı şirket defterlerinin öncelikle incelenmesi hususunda karar oluşturulmuş ise de bu noktada davalı şirketin defter ve kayıtlarının incelenmesi ve bu konudaki eksikliğin tamamlanması zorunludur.Bu nedenle;davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının … ilinde olduğu gözetilerek bu çerçevede eksikliğin tamamlanmasına,takibe esas olan faturaların davalı şirketin 2018 yılı kayıtlarında gözüküp gözükmediği, ne şekilde gözüktüğü, faturaların kesinleşip kesinleşmediği, bilirkişi raporu ile incelenen davacı şirketin defter ve kayıtları ile uyumlu olup olmadığı, farklı grup olmadığı, sonuç olarak takip tarihi itibariyle asıl alacak ve işlemiş faiz miktarlarının tek tek araştırılması,bu amaçla tecrübeli SMMM bilirkişi atanması,davalı şirket vekiline gönderilecek davetiyede ”Şirket uhdesinde bulunan 2018 yılı defter ve kayıtlarınızı inceleme gün ve saatinde hazır etmeniz gerekmektedir. Aksi halde davalı şirkete ait defter ve kayıtlarınızı HMK 220-222 maddesi uyarınca belirtilen inceleme gün ve saatinde ibraz etmez veya kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinizde bulunduğunu inkar edip teklif edilen yemini kabul veya icra etmez ise şirketin defter ve kayıtları ile ilgili olarak gerekirse davacının beyanlarına itibar olunacaktır.” ibaresinin yazılması,davalı şirket vekilinin yerinde inceleme talep etmesi halinde ayrıca ek 100-TL’yi inceleme gününe kadar depo etmediği takdirde aleyhe belirtilen sonuçların da doğacağının davalı şirket vekiline bildirilmesi, bu noktada bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesi,amacıyla Konya Asliye Ticaret Mahkemesine istinabe yazılmasına, dair ara karar oluşturulmuştur.
… 1.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından atanan SMMM bilirkişinin hazırlamış olduğu 12/06/2019 tarihli rapora göre;” takibe esas olan faturaların davalı şirketin 2018 yılı kayıtlarında gözüktüğü,takibe esas olan faturaların davalı defter kayıtlarında davacı şirkete cari hesaptan borçlanarak ticari mal alışı olarak kaydedildiği,takibe esas olan faturalar her iki defter kayıtlarında da sabit ve uyumlu olduğundan kesinleştiği,takibe esas olan faturaların,bilirkişi kayıtları ile incelenen davacı şirketin defter ve kayıtları ile uyumlu olduğu, takibe esas olan faturaların bilirkişi kayıtları ile incelenen davacı şirketin defter ve kayıtları ile uyumlu olduğu,takibe esas olan faturaların bilirkişi kayıtları ile incelenen davacı şirketin defter ve kayıtları ile farklı grup olmadığı,davacının esas aldığı ana para tutarları üzerinden işletilen faiz bedellerinin Türk Lirası üzerinden yapılan hesaplamaların T.C. Merkez Bankası avans faiz bedeli üzerinden yapıldığı,dövizli alacak için işletilen yıllık %10 faiz hesabının 3095 Kanun’un 4/a maddesi uyarınca hesapladığı,davacı tarafından iddia olunan asıl alacak tutarları dikkate alındığında işlemiş faiz tutarlarının makul olduğu,takibe esas olan faturalar her iki taraf defter kayıtlarında da sabit ve uyumlu olmasına rağmen,gerek bilirkişi incelemesi sonucu oluşan cari hesap tutarları,gerekse davacı iddiası olan asıl alacak tutarlarının davalı defter kayıtları ile uyumsuz olduğu,dava tarihinden sonra davacı şirkete ödeme kayıtları oluşturduğu,hali hazırdaki davacı iddiası olan 1.361.113,91 Euro ve 3.500.000,00 TL olmak üzere iki adet asıl alacak bakiyesi olmasına karşın 2018 yılı kapanış kaydı olan 31/12/2018 tarihli davalı şirket defter kayıtlarında 703.153,80 TL davacı şirkete borç bakiyesi olduğu” olduğu açıklanmıştır.
Alınan rapora yönelik itiraz dahi dikkate alınarak bu defa ;davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelendiğine dair 12/07/2019 tarihli rapor içeriğinin irdelenmesi,takibe esas olan faturaların davacı şirketin 2018 yılı defter ve kayıtlarında gözüküp gözükmediği, ne şekilde gözüktüğü, faturaların kesinleşip kesinleşmediği, davacı defterlerine göre davacının takip talebinde belirtilen faturalar nedeniyle alacaklı gözüküp gözükmediği, bu noktada davacı şirketin defter ve kayıtlarında aleyhe muhasebesel veri olup olmadığı, davacı şirketin defter ve kayıtlarının bu noktada davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ile uyumlu olup olmadığı, bu çerçevede daha önce bilirkişi … tarafından yapılan incelemenin dahi dikkate alınması,ayrıca davalının temerrüde düşmesi için gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi ile buna göre verilen sürenin dolmasını takip eden gün ile yani oluşan temerrüd tarihi tek tek dikkate alındığında temerrüd tarihi ile takip tarihi olan 30/10/2018 tarihleri arasında avro cinsinden yabancı alacağına bir yıllık vadeli mevduat hesabına devlet bankaların uyguladığı en yüksek faiz oranının 3095 sayılı Kanunun 4/a madde hükmü gözetilmek suretiyle ve takip tarihi itibariyle işlemiş faiz miktarının hesaplanması,Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2018 yılı uygulamasına göre “somut olayda ise, taraflar arasında bir borç ilişkisi bulunduğu ve borçlunun daha evvel bir kısım ödemeler yapıldığı ön raporda belirtilmekle birlikte, davacının davasının sadece 19 adet faturaya dayandırmakta olduğu, bu nedenle dava konusu edilen faturalarla sınırlı olarak ödeme savunmasının gözetilmek suretiyle inceleme yapılmasının zorunlu bulunduğu, yapıldığı savunulan ödeme ile ilgili ispat yükünün davalı tarafta bulunduğu, bu savunmanın davalı tarafından yazılı delil ile ispatının zorunlu olduğu,mevcut beyanlara göre taraflar arasında açık hesap ilişkisi olduğu, davacı vekilinin beyanlarında da açıkça anlaşılmakla kısmi ifaya ilişkin kurallar dahi dikkate alındığında 6098 sayılı Kanunun m.100 ve m.101 hükümleri de dikkate alındığında birden fazla borcu bulunan davalı borçlunun, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkına haiz olduğu halde bu beyanın davalı borçlu tarafından geçerli bir beyan olarak davacıya sunulup sunulmadığı yahut davalının dayandığı makbuzlarda yer alan ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, bu ödemenin muaccel olan borca mahsup edilmesinin gerekeceği, birden çok borç muaccel ise ödeme, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup olunmasının hesap açısından zorunlu olduğu, icra takibi yapılmamış ise ödemenin, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edilerek bilirkişi tarafından incelemenin yapılması,bu çerçevede davalı tarafından savunulan ödemenin takip konusu edilen faturalarla sınırlı olarak ödeme savunmasının araştırılması,sonuç olarak takip tarihi itibariyle talep olunabilecek aslı alacak ve faiz miktarının gerekçeli ve denetime elverişli olarak saptanması amacı ile 31/10/2019 günü saat 15:00 itibariyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasına,bilirkişi denetimine elverişli olması açısından 2018 yılı itibariyle Avro cinsinden 1.361.113,91 Avro tutarındaki miktara yabancı mevduat hesabına uygulanan yıllık ve aylık en yüksek faiz oranının ne olduğunun bir hafta içinde bildirilmesi için … Bankası, … Bankası ve … Müdürlüklerine müzekkere yazılmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu çerçevede adı geçen devlet bankalarına gerekli müzekkereler yazılmış,cevaplar gelmiş olup akabinde mahkememizce atanan SMMM bilirkişiden birleştirici nitelikte ve ara karar içeriklerine uygun rapor alınması aşamasına gelinmiştir.
Mahkemece oluşturulan ara karar içeriklerine göre yapılan inceleme sonucunda … Bankası A.Ş, … Bankası ve… Bankası TAO’dan gelen oranlar dikkate alınmış olup,06/02/2020 tarihli raporda;”taraflar arasında cari hesap yani açık hesap şeklinde yürütülmüş olan bir ticari ilişki bulunduğu, bu ilişkinin bir kısmının yabancı para (Avro) bir kısmının ise Türk Parası üzerinden yürütüldüğü,davacı yanın icra takibine konu ettiği 19 adet toplamda 1.361.113,91 Avro tutarlı faturalarının usulüne uygun olarak defterlerine kaydettiği, defterlerinde bu faturaları da kapsayan cari hesap bakiyesi nedeniyle davalı yandan 1.639.717,04 Euro (8.419.420,51 TL karşılığı) ve 1.418.106.00 TL olmak üzere TOPLAMDA 9.837.526,51 TL alacaklı gözüktüğü,talimat yolu ile alınan bilirkişi raporuna göre icra takibine konu olan faturaların tamamının davalı yanın defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı yanın defterlerinde takip ve dava tarihinden sonraki ödeme kayıtlan sebebiyle davacı yana 703.153.80 TL borçlu gözüktüğü,davacı yanın icra takibine konu ettiği faturaların tamamının davalı defterlerinde kayıtlı olması, taraf defterlerinde faturalar aleyhinde herhangi bir kayıt bulunmaması ve dosya içerisinde davalı yanın bu faturalara itiraz ettiğine dair yazılı bir belge bulunmaması nedenleriyle faturaların kesinleşmiş olduğu,davalı yanın takibe konu faturalara yönelik herhangi bir ödeme belgesi sunmadığı, davacı yana ait defter kayıtları ile dayanakları olan ödeme makbuzlarına (banka dekontlarına) göre davalı yanın defterlerinde takip ve dava tarihinden sonra yapılmış olarak gözüken ödemelerin bir kısmının yapılmadığı, bir kısmının farklı tutarlarda olduğu, bir kısmının mükerrer olduğu. yapılmış olan tüm ödemelerin davalı yanın defter kayıtlarının hilafına takip tarihinden önce yapıldığı ve takibe konu olan faturalardan önceki faturalardan kaynaklı cari hesap bakiyesinin mahsup edildiği. takibe konu fatura ödemelerinin davalı yanca ispata muhtaç olduğu,davacı yanın ticari defler kayıt ve belgeleri ile dosya kapsamına göre icra takip tarihi itibariyle davalı yandan talep edebileceği alacak tutarının 1.361.113,91 Euro asıl alacak ve 6.563.18 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplamda 1.367.677.09 Euro olduğu”görüşünü belirtmiştir.
Davacı kendi defter ve kayıtlarına göre takip konusu faturalardan dolayı davalıdan alacaklı gözükmektedir. Ancak davalı tacir olduğundan davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının dahi incelenmesi gerekmekte olup,esasen davacı vekili dahi bilirkişi deliline dayanmıştır.Her ne kadar davacı münhasır delil bulunduğu belirtmiş ise de davalı açısından bu durumun ispat hakkının kullanımını güçleştireceğinin kabulü ile davalı şirketin defterleri dahi incelenmiştir.
HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır.Buna göre uyuşmazlığa özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabibir.
Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da açıklandığı üzere “HMK. 220. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki HMK. 220. (HUMK. 330, 331, 332 ) maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterlerde HMK. 219. ve sonraki maddeleri anlamında “belge” niteliğindedir.
Ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen HMK 220-222 maddesi değerlendirildiğinde ve aynı kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla kesin delil olduğu öngörülmüştür.”
Somut olayda,HMK m.220 hükmü uyarınca, davacı tarafın davalıya ait ticari deferlere ilişkin açıklamasının, yani icra takibinin dayanağının oluşturan fatura konusu hizmetin teslim edildiğinin davalı tarafın ticari defterlerinin içeriğinden dahi anlaşılacağı görülmektedir. Takibe konulan faturalar davalı şirketin ilgili yıllar ait ticari defterlerinde hali hazırda kayıtlıdır.Tacir olarak davalının ticari defter tutmak yükümlülüğünde olması ve yapılan ihtarat sonucunda ise davalı şirketin ticari defterlerini sunması dikkate alındığında davalı şirketin mevcut defter ve kayıtları,davalı aleyhine hukuki sonuç doğurucu niteliktedir.
Yargıtay uygulamasında da kabul olunduğu üzere “davalının ticari defterlerinde kayıtlı borç bakımından defterleri kendi aleyhinde delil olacaktır.6100 sayılı HMK m.220, m.222 hükümleri dikkate alındığında hiçbir tacir kendi defterine aleyhine kayıt düşemeyeceğinden faturaların davalı defterinde kayıtlı olması,faturalar içeriğindeki hizmetin davalıya teslim edildiğine karine oluşturur. Bu karinenin aksini,bir başka deyişle faturalar içeriği hizmetin teslim edilmediğini,faturaların usulsüz olduğunu davalı ispatlamalıdır. “(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-823E.2019/553K.sayılı ilamı).Nitekim somut olayda da davalının ticari defter ve kayıtlarında gözüken,şeklen kesinleşmiş faturalara konu olan hizmetin verildiği,takip konusu miktarda davacının alacaklı olduğu en azından karine olarak davacı lehine ispatlandığı ortaya çıkmıştır.Kaldı ki ödemenin de takip konusu faturalara ilişkin olmadığı da Yargıtay HGK uygulamasına göre yapılan incelemede saptanmıştır.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda sonuç olarak davalı olan şirketin davayı inkar etmiş olduğu halde bu inkara esas olabilecek hangi bir vakıayı ispatlayamadığı ise açıktır.Bu çerçevede davacının dayandığı takip konusu faturalardan dolayı davalı kendi ticari defterinde takip konusu asıl alacak kadar sorumlu iken bu miktardan mahsup yapmıştır.Ne var ki bu mahsup işlemenin davacı aleyhine yapılması noktasında davacıyı bağlayan,davacı aleyhine sonuç doğuracak vesaik olmadığı gibi bilakis davacının inkarı vardır.Zaten davalı kayıtlarında gözüken ve mahsuba olduğu savunulan ödemelerin,takip konusu faturadan doğan alacaklara mahsubunun yapılmasının muhasebesel açıdan mümkün olmadığı SMMM bilirkişi tarafından ve Yargıtay HGK uygulanmasına uygun şekilde de saptanmıştır.
Kaldı ki takip borçlusunun kendi ticari defter ve kayıtlarında dahi takip konusu miktar tutarında takip alacaklısına borçlu olduğu kayden sabittir.Bir kimsenin, davranışlarında tutarlılık bulundurmasını gerektiren bir prensip yoktur. Fakat bir hukuki ilişkide bir kimse davranışı ile karşı tarafta esaslı bir güven uyandırdıktan sonra, artık bu davranışına aykırı tutum takınamaz. (Venire contra factum proprium) -(Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Medeni Hukuk Dersleri, Sayfa. 173, İstanbul, 1975).Bu nedenle davalı şirketin kendi ticari defter ve kayıtlarında dahi takip konusu faturalar nedeniyle ve fatura konusu miktar kadar borçlu olduğunu kendi ticari defterlerine kaydetmiş olması,en önemlisi ise faturaların şeklen kesinleşmesi sonrası takibe esas faturalar nedeniyle borçlu olmadığını beyan etmesi ve bu savunmaya itibar edilmesi gerektiği yönünde savunmada bulunması bir anlamda hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Oysaki 4721 sayılı TMK ile belirtilen yeniliklerden birisi hakkın kötüye kullanılmasının sadece kanun tarafından değil hukuk düzeni tarafından himaye edilemeyeceği konusundadır.O halde kanun koyucunun yapmış olduğu bu değişikliğin de dikkate alınması gerekir ki bu durum dahi davalı aleyhine açık bir delil niteliğindedir.
Öte yandan davacının itirazın iptali davasına konu yapmış olduğu diğer kalem ise takip talebinde belirtilen işlemiş faize ilişkindir.Davacı vekilinin takip talebi ile işlemiş temerrüt faizi talep edebilmesi kural olarak ve BK m.117/f.1 hükmü uyarınca alacaklının ihtarda bulunmasına bağlıdır.
Buna göre borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Somut olayda; davacı tarafın dava konusu alacağa ilişkin olarak davalı tarafa takip konusu edilen alacak miktarının ihtarnamede belirtilen süre içinde ödenmesi için ihtarname gönderdiği, bu ihtarnamenin 15/09/2018 tarihinde tebliğ olunduğu,verilen süre karşısında ise davalının 16/09/2018 tarihi itibari ile temerrüde düştüğü, icra takip tarihinin ise 30/10/2018 olduğu, buna göre devlet bankalarından gelen cevabi yazılara göre Avro cinsinden bir yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranını dikkate alınması gerektiği açıktır.Nitekim bilirkişi denetime elverişli olarak hazırlamış olduğu 06/02/2020 tarihli raporunda,takip tarihi itibari ile işlemiş faiz miktarının takip talebinde belirtilen miktar kadar değil,6.563 avro olduğunu saptamıştır.Bu şekilde 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un, 3678 sayılı Yasa ile değişik 4/a maddesinde; sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde, Devlet Bankaları’nın o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanacağına dair hüküm çerçevesinde gerekli işlemiş faiz hesabı yapılmıştır.
Kaldı ki mahkememizce hazırlanmış olan birleştirici nitelikteki 06/02/2020 tarihli rapor taraflara tebliğ olunduğu halde birleştirici haldeki bu rapora itibar etmeye engel ve gerekçeli herhangi bir itiraz dahi mevcut değildir.Bu nedenle gerekçeli ve hükme elverişli olan rapora mahkememizce sonuç olarak itibar edilmiştir.
Ayrıca her iki tarafın icra inkar tazminatı ile kötü niyet tazminat taleplerinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.Öte yandan, alacağın likit ve belli olması gerekir. Başka bir ifade ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte,alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur.
Somut olayda; mahkemece, takip konusu alacak miktarının tespiti yargılamayı gerektirmediğinden, bir başka ifadeyle, alacak dava tarihi itibariyle likit ve muayyen olduğundan, davacının icra inkar tazminat talebinin kabulü gerekir.Ne var ki somut olayda takip konusu alacak Avro cinsinden talep edilmiştir.Bu durumda hükmedilen alacak miktarı üzerinden 31/11/2018 tarihindeki Avronun belirtilen efektif satış kur karşılığına isabet eden TL tutarının %20’sine isabet eden miktardaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerekir.Buna mukabil bir kısım işlemiş faiz talebi reddedilen davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair karar verilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında;davacının davasının kısmen kabulüne,… 31. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı icra dosyasına konu olan 1.361.113,91 Avro asıl alacak ve 6.563,18 Avro işlemiş faiz miktarına yönelik itirazın iptaline ve bu kısımlar yönünden takibin aynen devamına,hükmedilen 1.361.113,91 Avro asıl alacağa, takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince devlet bankalarınca Avro cinsinden yabancı para ile açılmış bulunan bir yıllık vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faizin uygulanmasına;İİK.m.67/f.4 uyarınca, hükmedilen 1.367.677,09 Avro tutarındaki toplam alacağın,30/11/2018 tarihindeki Avro’nun efektif satış kur karşılığı olan TL tutarının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamına yönelik talebinin ise reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
… 31. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı icra dosyasına konu olan 1.361.113,91 Avro asıl alacak ve 6.563,18 Avro işlemiş faiz miktarına yönelik itirazın iptaline ve bu kısımlar yönünden takibin aynen devamına,
2-Hükmedilen 1.361.113,91 Avro asıl alacağa, takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince devlet bankalarınca Avro cinsinden yabancı para ile açılmış bulunan bir yıllık vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faizin uygulanmasına,
3-İİK.m.67/f.4 uyarınca, hükmedilen 1.367.677,09 Avro tutarındaki toplam alacağın, 30/11/2018 tarihindeki Avro’nun efektif satış kur karşılığı olan TL tutarının %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,
5-Davacının fazlaya ilişkin itirazın iptali ile takibin devamına yönelik talebinin ise reddine,
6-Dava tarihindeki Avro’nun efektif satış kur karşılığı olan ve TL toplamı üzerinden kabul olunan kısma isabet eden 8.051.925,33 TL üzerinden hesaplanan 550.027,01-TL karar harcı alınması gerektiğinden,peşin alınan 94.546,21TL ile … 31.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında icra takibi nedeniyle alınan 44.124,32 TL’nin mahsubu ile kalan 411.356,48-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Davacı vekille temsil edildiğinden dava tarihindeki Avro’nun efektif satış kur karşılığı olan ve TL toplamı üzerinden kabul olunan kısma isabet eden 8.051.925,33 TL üzerinden hesaplanan ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 169.144,25 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
8-Davalı vekille temsil edildiğinden dava tarihindeki Avro’nun efektif satış kur karşılığı olan ve TL toplamı üzerinden ret olunan kısma isabet eden 68.146,28 TL üzerinden hesaplanan ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 9.659,02 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafça harcanan 94.546,21 TL peşin harç,35,90 TL,başvurma harcı,5,20 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 94.587,31 davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafça harcanan 3.100,00 TL bilirkişi ücreti,300,00 TL bilirkişi yerinde inceleme masraf, 181,80TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 3.581,80-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına(%99,16) göre takdir edilen 3.551,71-TL’sinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
11-Davalı tarafından harcanan masraf olmadığına,
12-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansının iadesine,
Dair; kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalı vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi. 16/07/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır