Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1122 E. 2019/753 K. 03.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2018/1122
KARAR NO: 2019/753

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/10/2017
KARAR TARİHİ: 03/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
G.G.D
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı arsa sahipleri ile imzalanan …Noterliğinin 02.02.2012 tarih ve … yevmiye numaralı “Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” ve …Noterliğinin 13.10.2014 tarih ve …yevmiye numaralı “Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Revize Sözleşmesi” gereğince davalıya teslim edilen ticari bölümler nedeniyle kestiği 17.11.2015 tarihli faturada KDV alacağı bulunduğunu, davalı tarafın ticari mükellefiyetinin olmaması şeklinde haksız gerekçesiyle borcu ödemediğinden davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyasından fatura bedeli olan tutar yönünden ilamsız takiplere ödeme emri tebliğ olunduğunu, ödeme emrinin tebliği üzerine davalının borca itiraz ederek takibi durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde,müvekkilinin tacir olmadığını,ticari amacının da olmadığını,asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu,esas yönünden ise davacının haksız olduğunu,davanın ise reddini savunmuştur.
Dava,İİK m.67 maddesinden doğan itirazın iptali talebinden ibarettir.
Mahkememizin …E…K.sayılı ve 30/10/2017 tarihli kararı ile görevsizlik kararı verilmiş ise de bu karar İstanbul BAM …HD. …E. …K.sayılı ve 21/11/2018 tarihli karar ile ve kesin olmak üzere kaldırılmıştır.
Akabinde mahkememizce adı geçen dava dosyasında HMK m.27 hükmü çerçevesinde davalıya savunma hakkı tanınarak dilekçenin verilme aşaması sağlanmış;ancak görev hususu dava şartı olduğundan öncelikle bu hususa yönelik araştırmalar yapılmıştır.Esasen 6100 sayılı HMK m.138 hükmü uyarınca dava şartı olan görev hususu hakkındaki uyuşmazlık halledilmeden ön inceleme duruşması icra edilemeyecektir.
Öncelikle belirtmek gerekir k… Vergi Dairesi Müdürlüğü ve … Vergi Dairesi Müdürlüğü ve sicil müdürlüğü kayıtları dikkate alındığında davalı gerçek kişinin birinci sınıf tacir olmadığı,bilanço usulüne göre defter tutmadığı,kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği ise meskenleri ticaret yapma gayesi ile alınacağına dair bir bilgi ve beyan bulunmadığı gibi aksi yönde de bir ispatın mevcut olmadığı,hatta davalının esnaf kaydının dahi tespit olunamadığı açıktır.
Dava, 6102 sayılı TTK. nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açılmıştır.
Bu noktada öncelikle HMK. 114. maddesi gereği dava şartı olan görev hususunun değerlendirilmesi gerekmekte olup bu hususun HMK 115 hükmü uyarınca her zaman ve her aşamada değerlendirilmesi ise mümkündür.
Ticari davanın tanımlandığı TTK’nun 4. maddesine göre ;
Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b)Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
Somut olayda davalı gerçek kişinin konumu ve uyuşmazlığın doğduğu temel ilişki gözetildiğinde taraflar arasında mutlak ve nispi davanın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarında da açıkandığı üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık,taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.Her ne kadar dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Yasa nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi arsasına karşılık bağımsız bölüm alacak olan arsa sahibinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket ettiğinden sözedilemeyeceği, amacının salt kişisel ihtiyaçları için kullanma, tüketme amacını aştığı, Yasa’nın 3/k maddesindeki “tüketici” tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Bünyesinde taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesi olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değildir. Güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılmasıdır. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu saikinin, 6502 sayılı Yasa da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu durumda mahkemece, somut uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa ise kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, tarafların tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, 6102 sayılı TTK m.4/f.1 hükmünde ve TBK m.470 vd. hükümlerine atıf yapılmadığından bu davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı gözetilmelidir.(Yargıtay 23.HD 2015/10117E.2018/3871K.sayılı kararı)
Sonuç olarak,somut davada mevcut sözleşmesinin her iki tarafın ticari işletmesinden doğan bir uyuşmazlık olmadığı, ancak taraflar arasında arsa payı karşılığı,kat karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğu,ilişkinin tarzı karşısında yukarıda açıklanan ve Ticaret Kanunu’nda sayılan veya diğer özel kanunlarda sayılan ilişki tarzının da aralarında bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6098 sayılı Borçlar Kanununda düzenlenen genel sözleşme hükümlerine göre halli gerektiği, bu çerçevede davanın ticari dava olmadığı gibi tüketici mahkemesinde görülmesi gereken davanın dahi mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu noktada ayrıca belirtilmelidir ki 6762 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrası hükmünde, 21. maddenin 1. fıkrasına yapılan ve karışıklıklara yol açan, bu sebeple de görüş birliği halinde eleştirilen gönderme kaldırılmış ve bu suretle 6102 sayılı Kanunun m. 4/f.1 hükmü öğretide ve yargı kararlarında kabul gören eleştirilere uygun olarak düzeltilmiş, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava olarak düzenlenmiştir. Oysaki somut olayda davalı gerçek kişinin birinci sınıf tacir olmadığı gibi davalı tarafın ticari işletmesinin dahi olmadığı,davanın da bu nedenle açıklandığı üzere mutlak ticari dava niteliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Uyuşmazlığın özel görevli bir mahkemenin görev alanına girmemesi karşısında genel görevli olan asliye hukuk mahkemesi somut olayda görevlidir.Bilindiği üzere ise görev,HMK m.115 hükmü gereği her zaman ve her aşamada ele alınması gereken usuli bir konudur.
Yapılan açıklamalar gözetilerek mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden HMK.m.114/f.1 bend c ve HMK.m.115/f.2 hükümleri uyarınca reddine,HMK.m.20/f.1 hükmü uyarınca kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması durumunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosu’na teslimine dair karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan ve usulden HMK.m.114/f.1 bend c ve HMK.m.115/f.2 hükümleri uyarınca reddine,
2-HMK.m.20/f.1 hükmü uyarınca kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması durumunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosu’na teslimine,
3-Harç, vekalet ücreti ve yargılama giderinin HMK.m.331/f.2 hükmü uyarınca görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Artan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ve talep halinde iadesine,
Dair, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK.m.341 uyarınca İstanbul BAM nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır