Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1119 E. 2023/803 K. 31.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1119 Esas
KARAR NO : 2023/803

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/02/2016
KARAR TARİHİ : 31/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin noter yeminli tercüme bürosu sahibi olup müşterilere tüm dillerde tercüme hizmeti verdiğini, davalıya tercüme hizmeti verildiğini, davalının hizmete rağmen fatura bedellerini ödemediğini, bunun üzerine icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline takibin devamına ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının son günlerde ciddi tercüme hataları yaptığını, hataların davacıya bildirilmesine rağmen davacının hataları düzeltmek yerine, müvekkili firma ile çalışmayacağını beyan ettiğini, müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Toplanan Deliller:
… tarafından hazırlanan 03/03/2021 tarihli bilirkişi raporu,
…, … ve … tarafından hazırlanan 14/09/2023 tarihli bilirkişi heyet raporu, ayrı ayrı celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, tercüme hizmetine ilişkin eser sözleşmesinden kaynaklanan fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, bu davanın açılabilmesi için:
1-İlamsız takip yapılmış olması,
2-Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
3-Alacaklının, itirazın kaldırılması için İcra mahkemesine başvurmaması,
4-İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının 1 yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının bir arada gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran, itirazla duran takibin devamınını amaçlayan bir dava olup yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır.
Somut olayda, … 19.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının tetkikinde; davacı tarafından borçlusu davalı aleyhine, 12/01/2016 tarihinde, 17.453,00-TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, takip dayanağının “18/08/2015-23/12/2015 tarihleri arası toplam 42 adet fatura” olarak gösterildiği, ödeme emrinin borçluya tebliği üzerine yasal süresinde olan 10/02/2016 tarihli itiraz ile takibin durduğu, davalı tarafından borca ve fer’ilerine itiraz edildiği, eldeki itirazın iptali davasının hak düşürücü süre içinde olan 26/02/2016 tarihinde açıldığı, takibe konu edilen fatura adedi 42 iken, davaya konu edilen fatura adedinin 25 ve alacak tutarının 15.555,40-TL olduğu anlaşılmıştır.
Kural olarak takip dayanağı faturaya itiraz edilmemesi akdi ilişkinin varlığının kanıtı değildir. Bu nedenle akdi ilişkinin inkarı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını da kanıtlaması gerekir. Ayrıca taraflar arasında sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura sayılmaz ve bu belgeye itiraz edilmemesi de bir sonuç doğurmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 19/09/2018 Tarih 2017/19-915; 1338). Bir sözleşmeye dayanarak açılan davada fatura düzenleyen kimsenin sözleşmenin varlığını kanıtlaması gerekir. Akdi ilişki davalı tarafından inkar edildiğine göre, davalı akdin varlığını 6100 sayılı HMK’nın 200 ve sonraki maddeleri uyarınca yöntemine uygun kanıtlamalıdır (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi … Tarih …, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi 2021/1077 Esas 2021/1040 Karar). Zira fatura sözleşmenin kurulması aşaması ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31.Hukuk Dairesi 2020/409 Esas 2021/219 Karar).
Dosya kapsamında, davacı tarafından davalı tarafa verilen çeviri hizmetleri sebebiyle fatura düzenlendiğinin ve davacının davalıdan alacaklı olduğunun iddia edildiği, davalı tarafça tercüme evraklarında hata olması sebebiyle alacağın inkar edildiği, uyuşmazlığın, davalının edimini gereği gibi yerine getirip getirmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, taraf iddia ve savunmaları kapsamında, çeviri hatalarının olup olmadığının tespiti amacıyla dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, tanzim edilen bilirkişi raporu ile dosyalarda yer alan tercüme metinlerinin farklı dillerde kaleme alınmış olması halinde, çıkış metnine bağlı olarak ifade farklılıklarının/ kullanım farklılıklarının bulunduğunun dikkate alınması gerektiği, Almanca çıkış metnini baz alarak yapılan denetlemede, kabul edilemez, kötü bir tercümeden söz edilmesinin mümkün olmadığı, bilakis, oldukça kaliteli bir tercüme hizmetinin verilmiş olduğunu söyleyebileceği, Almanca çıkış metninden Türkçeye tercüme edilmiş bir metnin, İngilizce çıkış metni baz alınarak Türkçesinin kontrol edilmesi halinde farklılıkların her zaman için söz konusu olabileceği, tercüme piyasasında bu durumla oldukça sık karşılaşıldığı, fakat Almanca çıkış metninden yapılan kontroller neticesinde, Almancadan Türkçeye olan tercüme metinlerinde hatalı, kötü çeviri ya da itinasız çeviri olarak adlandırılamayacağı, mevcut çevirilerin oldukça emek, zaman ve sabır gerektiren türde çevirilerden olduğu, Almanca tercümelerin işin ehli bir tercüman tarafından yapıldığının net bir şekilde görüldüğü, zira belirtilen hatalar dışında çok yoğun bir dosyalar olmasına rağmen, bunların haricinde tercüme hatası tespit edilemediği, hatta daktilo hatası ve imla hatasının da çok minimal olağan seviyede olduğu, dosyalarda yer alan Almanca belgelerin Türkçeye tercümesi genel anlamda oldukça kaliteli olduğu, davalı tarafça iddia edildiği gibi yanlış çeviri olarak nitelendirmesinin mümkün olmadığı kanaatinin bildirildiği tespit edilmiştir.
Her bir faturanın konusunu oluşturan işin yapılması için taraflar arasında, ayrı ayrı ve münferit eser sözleşmeleri akdedildiği, davalının ise bu faturaların konusunu oluşturan işleri teslim aldıktan sonra, yasal süresi içinde ayıp ihbarında (TBK.md.474/f.1; md.477/f.3) bulunduğunu ispata yönelik bir delil sunmadığı, bu sebeple, işbu faturaların konusunu oluşturan tercüme işleri ayıplı olarak yapılmış olsaydı dahi, davalı/işsahibinin yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunmadığı için, davacıyı ayıplı ifadan dolayı sorumlu tutma hakkını kaybetmiş olduğu (TBK.md.477/f.2,f.3) değerlendirilmiştir.
Taraflar arasında, münferit satım sözleşmelerinde uygulanacak satım bedelinin tespitine yönelik yazılı bir çerçeve sözleşme akdedilmediği, davacının 01/12/2016 tarihinden itibaren, iş bedelini 15 TL’den 17 TL’ye yükselttiği, davalının ise bu duruma itiraz etmediği, bu sebeple duruma örtülü olarak onay verdiğinin kabul edilmesi gerektiği, davalıya verilen hizmetler için davalı adına tanzim edilen ve davaya konu edilen 25 adet faturanın davacının işletme defteri kayıtlarında gelir kısmında kayıt altına alındığı, davalının çeviri hizmetinde ayıplı veya gereği gibi olmayan ifa savunmasının ispatlanamadığı, işletme defteri özelliği gereği muavin hesap hareketleri içermediği için ve davalı adına cari hesap açılmasının teknik olarak mümkün olmaması nedeniyle davalıya ait hesap bakiyesini işletme defterinde görmenin mümkün olmadığı tespit edilmiştir.
Dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, taraflar arasındaki eser sözleşmesi, tercümesi istenen dökümanlar birlikte değerlendirildiğinde, tercümesi talep edilen metinlerin talebe uygun şekilde çevirisinin yapıldığı, çevirilerin hatalı ve ayıplı olduğunu söylemenin olanaklı olmadığı, çeviri edimini ifa eden davacının kararlaştırılan ve faturalarda yer alan ücrete hak kazandığı, nitekim söz konusu kayıtların gelir adı altında ticari defterlerinde de kayıt altına alındığı, eserin tamamlanarak iş sahibine teslim edildiği, davacının eser sözleşmesi kapsamında yerine getirdiği ücret alacağının doğduğu kabul edilmiş olup, ücretin ödenmesi kapsamında yürütülen takibe yapılan itirazın yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bunlarla birlikte takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifade ile borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 2021/6380 Esas, 2022/5655 Karar; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
Davacının talebine konu alacak likit (belirlenebilir) olduğu anlaşılan faturalara dayalı olduğundan, asıl alacak üzerinden davalının haksız itirazı nedeniyle takdiren % 20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: İzah olunan gerekçelerle,
Davanın KABULÜ ile,
1-Davacı tarafından davalı aleyhine yürütülen … 19.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın İPTALİNE, takibin 15.555,40-TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
2-İcra takibine yapılan itiraz haksız olduğundan ve likit (belirlenebilir) hüküm altına alınan alacak (15.555,40-TL) üzerinden % 20 oranında hesaplanan 3.111,08-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.062,59-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 178,38-TL’nin mahsubu ile bakiye 884,21-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 178,38-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1.548,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yargılamanın devamında yatırılması gereken ve fakat dosyada yeterli masraf bulunmaması sebebiyle ödenmeyen toplam 1.900,00-TL bilirkişi ücretinin davada haksız çıkan davalıdan tahsili ile, mahkememiz veznesine yatırılacak olan bilirkişilere takdir edildiği doğrultuda 950,00’şer-TL olarak derhal ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan 300,00-TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı taraf dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan ve takdir olunan 15.555,40-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
0-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekili Av. … ve davalı vekili …’nın yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK’nın 341/2.maddesi gereği miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
31/10/2023

Katip …

Hakim …