Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1093 E. 2023/174 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1093 Esas
KARAR NO : 2023/174

DAVA : Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 19/11/2018
KARAR TARİHİ : 28/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … plakalı traktörünü “…” isimli internet sitesinde satılığa çıkardığını, Müvekkilinin oğlu olan …’ı 16.01.2018 tarihinde …’dan arayan … isimli şahıs, traktörü bir yıllığına kiralayabileceğini, Yine bu şahıs traktörün İstanbul’a getirme masraflarını da karşılayabileceğini söylediğini, şantiye şefi olduğunu söyleyen … isimli şahıs müvekkilin oğlu …’a … isimli şahsı yönlendirerek … isimli şahıs traktörün olduğu yere gelerek müvekkilin oğluna yapacağımız sözleşme için fotoğraf çektirmesi ve sigorta işlemleri için de sağlık raporu alması gerektiğini söylediğini, Müvekkilin oğlu traktörün kapılarını kilitleyerek bu şahısla birlikte … Caddesi üzerinde bulunan bir fotoğrafçıya gittiklerini, ve traktörün bulunduğu yerde çalındığını, Traktörü hırsızlara teslim etmediği için traktörün her iki kontak anahtarı ve tescil belgesi müvekkilde olduğunu, traktör kapı kilidi kırılarak ve düz kontak yapılarak veya çalıştırılmadan bir nakil aracına yüklenmek sureti ile bulunduğu yerden müvekkilin izni ve muvafakati olmadan götürülmüş yani çalındığını, Bu hırsızlık olayı ile ilgili … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyasından soruşturma devam ettiğini, Fazlaya dair her türlü talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydı ile; davamızın kabulü ile traktörün şimdilik 70.000-TL olmak üzere ve yargılama aşamasında tespit edilecek rayiç bedeline arttırılmak üzere, rayiç bedeline çalınma tarihinden itibaren bu mümkün görülmez ise davalı şirkete başvurulan 17.01.2018 tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı sigortalının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, başvuruya konu edilen poliçede Dain ve Mürtehin sıfatıyla … Bankası A.Ş. …Şubesi kayıtlı bulunduğunu, bu durumda sigortalı durumunda olan rehin hakkı sahibi olduğundan tazminat talep etme hakkı da öncelikle ona aittir. rehin hakkı sahibinin davaya muvafakti bulunmadığından öncelikle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Davacının talepte bulunabilmesi için ancak … ve … sıfatını taşıyan bankanın açık muvafakatini alması gerekmekte olup, bu muvafakat alınmadan müvekkil şirket aleyhine dava açılması mümkün olmadığını, Bu itibarla dava konusu poliçede … Bankası A.Ş. … Şubesi … ve … olarak kayıtlı olup bu poliçeye dayalı talep ve dava hakkı öncelikli alacaklı konumunda bulunan … Bankası A.Ş…. Şubesinin davaya muvafakati bulunmadığından davanın HMK 114. uyarınca dava takip yetkisinin bulunmaması nedeni ile reddedilmesi gerektiğini, Müvekkil şirkete kasko poliçesi ile sigortalı traktörünün haczedilerek yediemine teslim edildiğini, yapılan incelemeler sonucunda aracın muhafaza edilen otoparkta bulunmadığı, otopark sahiplerince otoparktan çıkarıldığı tespit edilmiş olduğu bu nedenle sigorta poliçesi kapsamında tazminat talep edildiğini, Temerrüdümüz söz konusu olmadığından faiz talebinin reddini, davanın açılmasına sebebiyet vermediğimizden dava harç ve masrafları ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava hukuki niteliği itibarıyla “Tazminat (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklı)” sigorta ettirilen traktörün çalınması nedeni ile sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacıya ait aracın davalı sigorta şirketi nezdinde … no.lu 07.06.2017- 07.06.2018 vadeli “Zirai Traktör Genişletilmiş Kasko“ sigorta poliçesi ile sigorta kuvertürü altına alınmış olduğu, dava konusu aracın tescil belgesinde traktör niteliği ile tarım aracı vasfında olduğu traktörün davalı sigorta şirketi tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alındığı, Kasko sigortalı aracın traktör olduğu, mesleki amaçla kullanıldığı gözetildiğinde davacının tüketici olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6502 sayılı kanun kapsamında değerlendirilemeyeceği, davaya bakmakla görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olmadığı anlaşılmış, bu haliyle mutlak ticari dava niteliği ile mahkememizin görevli olduğu kanaati ile esastan yargılamaya devam olunmuştur. (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2018/1641 Esas, 2019/1360 Karar sayılı ilamı)
Davalı sigortacı … A.Ş. (… Sigorta A.Ş.) ile davacı sigortalı … arasında dava konusu … plaka ve (…) şasi numaralı hususi tarım traktörü için akdedilen 07.06.2017-07.06.2018 vadeli … numaralı “… Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi” incelendiğinde; dain ve mürtehin olarak … Bankası A.Ş. … şubesinin belirtildiği görünmektedir. TTK.nun 1269. maddesi uyarınca, malı rehin alan kimse sıfatıyla o mal üzerindeki menfaatini kendi adına sigorta ettirebileceği gibi aynı Yasanın 1270. maddesi hükmü gereğince bir başkasının da rehin konusu malı rehin alan hesabına ve onun lehine sigorta ettirmesi mümkündür. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 879. maddesi gereğince, sigorta tazminatının öncelikle rehin hakkı sahibine verilmesi veya açık muvaffakatının alınması gerekmektedir.
TTK’nun 1456/1. maddesinde “Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder” düzenlemesine;
1456/2. maddesinde ise “Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 879. maddesi uyarınca, sigorta tazminatının öncelikle rehin hakkı sahibine verilmesi veya açık muvafakatının alınması gereklidir.
Somut olayda; dava konusu araç için düzenlenen 07/06/2017 tarihli … Sigorta Poliçesinde (Genişletilmiş Kasko) … Bankası A.Ş.’nin dain-i mürtehin hakkı bulunmaktadır. Dain-i mürtehin hakkı bulunan … Bankası A.Ş.’nin alacağının ve menfaattar kaydının devam edip etmediği, borcun ödenmiş olup olmadığı, ödenmiş ise buna ilişkin ödeme belgelerinin gönderilmesi, rehinli alacağın miktarı ile rehin devam ediyorsa davaya ve tazminatın davacıya ödenmesine muvafakat edip etmediğinin sorulmuş; dosya kapsamındaki davacının kredi borcunun tamamı ödendiğinden dain-i mürtehin sıfatının sona erdiğinin 02/09/2021 tarihli yazıyla bildirildiği görülmüş ve davacının aktif husumet ehliyeti bulunduğunu anlaşılmıştır.
Davacının 16.01.2018 tarihinde yaşanan olayla ilgili 17.01.2018 tarihinde aracın çalındığından bahisle sigorta şirketine sözlü olarak başvurduğu, kolluk kuvvetlerine müracaat ettiği; sigorta şirketi tarafından somut olayda hırsızlık suçunun değil, emniyeti suistimal suçunun oluşabileceğini, Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları gereği teminat dahilinde olmadığından bahisle hasar ödemesinin yapılmayacağının 20.03.2018 tarihli yazı ile yanıt verildiği, davacı tarafça bu kez yazılı olarak davalı tarafa 10/10/2018 tarihli ihtarnamenin keşide edildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle davadan önce yazılı başvuru şartının dahi yerine getirildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1423. maddesine göre sigortacı, sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerinden oluşan aydınlatma yükümlülüğünü sigortalıya karşı yerine getirmese dahi sigortalı, sözleşmenin yapılmasına 14 gün içinde itiraz etmemiş ise sözleşme poliçede yazılı şartlar ve poliçenin ayrılmaz bir parçası olan genel şartlar kapsamında yapılmış olur.
Taraflar arasında geçerli bir sigorta sözleşmesinin kurulduğunun kabulünden sonra ise; TTK ve Kasko Sigorta Sözleşmesi Genel Şartları hükümleri uyarınca dava konusu rizikonun kasko sigorta teminatı kapsamında kalıp kalmadığının irdelenmesi zaruridir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortasının teminat kapsamını belirleyen KSGŞ A/1 maddesine göre; gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler ve fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin yol açacağı zararlar, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütünü sigortanın teminatı kapsamındadır.
01.04.2013 yürürlük tarihli Kasko Sigortası Genel Şartları ilgili bölümünde; genişletilmiş kasko sigorta poliçesi; yukarıda yer alan teminat gruplarının tamamı ve bu genel şartlarda ek sözleşme ile teminat kapsamına dahil edilebilecek risklerden bir kısmı için teminatın verildiği ürün olarak tanımlanmıştır. Kasko Sigortası Genel Şartları A.4. maddesinde ise; ek sözleşme ile teminat kapsamına dâhil edilebilecek zararlar ise 15 bent halinde sayılmıştır.
Bu düzenlemelerden TCK’da yer alan emniyeti suistimal eylemlerinin kasko sigortasının konusunu oluşturmadığı anlaşılmaktadır.Emniyeti Suistimal suçu Türk Ceza Kanununun 155. maddesinde tanımlanmış olup; emniyeti suistimal eyleminde, malik veya zilyed rıza ve isteği ile malı verdikten sonra kendisine iade edilmemesi sonucu zarar doğmakta, hırsızlıkta ise, başlangıçta bir teslim olmadan, rıza dışında mal alınıp götürülmektedir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2020/1697 Esas, 2022/1439 Karar sayılı ilamı)
Dava konusu olay hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığının …Soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde; soruşturmanın “Herkesin Girebileceği Bir Yerde Bırakılmakla Birlikte Kilitlenmek Suretiyle Hırsızlık” olarak kabul edildiği ve dosya kapsamında daimi arama kararı alındığı anlaşılmaktadır. Soruşturma dosyası ve kolluk ifade tutanaklarının içeriğine göre dava konusu traktörün kilitli olduğu esnada davacının zilyetliğinden çıktığı; zilyetliğin hiç bir zaman diliminde rızaen faillere verilmediği, bir taşıtın anahtarı teslim edilmeden zilyetliğin devredilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, aracın kiralanmak üzere başka ile failler ile birlikte taşınmasının sözleşmenin ön görüşmeleri olarak nitelendirilmesi mümkün ise de zilyetliğin karşı tarafa henüz geçmeden aracın failler tarafından davacı ve yerine zilyet olan kişinin rızası dışında malın alıp götürüldüğü, davacı yerine zilyetliği kullanan dosyada tanık olarak dinlenen oğlunun beyanlarına göre de aracın iki anahtarının da davacılarda olduğu, aracın anahtarsız olarak çekici ile götürüldüğü, bu haliyle malik veya zilyed rıza ve isteği ile malı faillere verildiğine yönelik dosya kapsamında bir davalı delilinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle dosyaya 01/10/2020 tarihli kök rapor sunan sigortacı bilirkişinin suçun vasıflandırılmasına yönelik tespitlerine HMK m.33 gereği ve dosyanın ceza hukuku alanında uzman bilirkişiye tevdine yönelik görüşüne genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı da dikkate alınarak, TCK m.155 hükmünün somut olaydaki fiile uygun olup olmadığının hususundaki denetimin mahkememizce de yapılabileceği gözetilerek; dava konusu olayın hırsızlık niteliğinde olduğuna yönelik soruşturma dosya içeriği dikkate alınarak; 01/10/2020 tarihli bilirkişi rapor içeriğindeki dava konusu fiile dair suç vasıflandırmasına hukuki nitelik olarak itibar edilmemiştir.
Kasko Sigorta Genel Şartları B-1-1 maddesi uyarınca Sigortalı rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç beş iş günü içinde sigortacıya bildirimde bulunması gerekir.
6102 sayılı TTK’nın 1446/1 maddesi ” Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir. ” hükmü getirilmiştir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/l maddesine göre, gerek hareket ve gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya harekette bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cismle çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, TTK’nin 1421.maddesi uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1409/2.maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının, ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.1.5. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilamları) (Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2020/160 Esas, 2021/1568 Karar sayılı ilamı)
Davacının 16.01.2018 tarihinde yaşanan olayla ilgili 17.01.2018 tarihinde aracın çalındığından bahisle sigorta şirketine sözlü olarak başvurduğu, kolluk kuvvetlerine müracaat ettiği; sigorta şirketi tarafından somut olayda hırsızlık suçunun değil, emniyeti suistimal suçunun oluşabileceğini, Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları gereği teminat dahilinde olmadığından bahisle hasar ödemesinin yapılmayacağının 20.03.2018 tarihli yazı ile yanıt verildiği, davacı tarafça bu kez yazılı olarak davalı tarafa 10/10/2018 tarihli ihtarnamenin keşide edildiği anlaşılmaktadır.
Bu haliyle sigortalı davacının ihbar yükümlüğünü ihlal etmediği, meydana gelen olayın poliçe teminatı kapsamında dışında kaldığına dair ispat yükünün davalıda olduğu, anlaşılmaktadır.
Dava konusu aracın olay tarihinde gerçek değerine yönelik tespitlere göre; dava konusu … plakalı numaralı hususi traktörü diğer emsallerine nazaran üst segmente yaklaştıran, öne çıkaran veya alt segmente yaklaştıran ayırıcı belirgin değişik bir özelliği bulunmamakla birlikte belli bir negatif ve pozitif band aralığı içerisinde pazarlanabilmesinin mümkün olduğu gerçeğinden hareketle nispeten yakın tarihli veriler ve poliçede yer alan “Rayiç değer tespit klozu” kriterleri dikkate alınmak suretiyle, dikkate alındığında olay tarihi döneminde 100.000,00 TL civarında kabulünün uygun olduğu, 11/07/2022 tarihli bilirkişi heyet rapor içeriğinde ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli olması ve poliçe limitlerinin isabetli ve doğru olarak tayin edilmesi karşısında hüküm kurmaya elverişlidir, bu nedenle içeriği de denetlenerek hükme esas alınmıştır.
Temerrüt faizi yönünden ise davacının ilk başvurusunun yazılı olmadığı ancak, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından…’a hitaben hazırlanan 20.03.2018 tarihli yazıda kasko poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın çalındığının bildirilmesi üzerine … nolu hasar dosyası açıldığı, yapılan incelemeler sonucunda aracın sigortalı tarafından tanıdığı kişi ve kişilere rzaen teslim edildiği, hadisenin çalınma değil emniyeti suistimal olduğu, aracın trafik tescil kaydında da çalıntı ibaresinin olmadığının tespit edilerek hasarın ödenemeyeceğinin belirtilerek; hasar ödemesinin yapılmayacağının 20.03.2018 tarihli sigorta şirketi yazı içeriğine göre tazminat talebi açıkça ve esastan reddedilmiştir. Bu haliyle davalının temerrüt halinin oluştuğu, davacının ticari faiz talep ettiği; taraflar arasındaki uyuşmazlık, sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu tür sözleşmeler, Türk Ticaret Kanunu’nun 3/1. maddesi hükmü uyarınca, ticari işlerden olduğuna ve ticari nitelikte faiz istenebileceğine davanın mutlak ticari dava niteliği ile talebin avans faizi olarak kabul edilmesi gerektiği kanaati ile (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2021/2341 E 2021/2722 K ); davanın belirsiz alacak davası olmasına göre faiz başlangıcı bakımından tüm alacak için bu tarihin kabul edilmesi gerekmiş (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17.HD 2021/2341 E.- 2021/2722 K, Yargıtay 4. HD 2021/15168 E.- 2021/9250 K) aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın Kabulü ile,
-100.000,00-TL’nin davalının temerrüt tarihi olan 20/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Kabul edilen dava değeri (100.000,00 TL) üzerinden alınması gereken 6.831,00-TL harçtan başlangıçta peşin alınan 1.195,43 TL harç ile 513,00 TL tamamlama harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 5.122,57-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3- Davacı tarafından yatırılan bakiye 1.195,43 TL peşin harç, 35,90 TL başvurma harcı, 513,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 1.744,33 TL harca ilişkin yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle yapılan posta ve tebligat masrafı 272,10-TL, bilirkişi ücreti 2.100,00-TL olmak üzere toplam 2.372,10-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yatırılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/02/2023

Katip

Hakim