Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1080 E. 2022/417 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1080
KARAR NO : 2022/417

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2018
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali ve alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı arasında 25.12.2017 tarihinde100.300 EUR bedelli satış sözleşmesi imzalandığı, ancak jeneratör satış bedeli bakiyesi olan 24.779,16 Euro’nun ihtarlara rağmen ödenmediği, alacağı tahsil amaçlı … 33.İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiği, icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamına, %20’den az olmak üzere icra inkâr tazminatına, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı/Karşı davacı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının yapmış olduğu ilamsız takibe ilişkin olarak takip talebinde ve ödeme emrinde takip asıl alacağının sözleşmeye dayandığı belirtilmemiş olup başlatılan takibe ilişkin olarak sözleşmede bulunan yetkili kuralının geçersiz olduğunu, davacı tarafın hukuki dayanaktan yoksun cevaplarının kabul edilmediğini, müvekkilin söz konusu satış sözleşmesine ilişkin olarak gerekli ifasını yapmış olup davacı/karşı davalı tarafın ifa taahhüt ettiği şekilde ifasını gerçekleştirmediğini, davacı/karşı davalıya satış sözleşmesinin 3.6.maddesinde bulunan ödeme planı doğrultusunda peşin ve … Bankası … Şubesine ait 01.07.2018 ve 30.07.2018 tarihli çekler ile satış sözleşmesinin karşılığı tüm bedelin ödendiğini, daha sonra 22.03.2018 tarihinde satın alınan jeneratörün müvekkil şantiyesine teslimi tarihinde ek bir protokol yapıldığını, söz konusu protokole göre davacı/karşı davalı tarafın sözleşme gereği ifasını gereği gibi yerine getirmediğinden 22.03.2018 tarihine kadar olan dönem için 5.000 Avro cezai işlem ve 5.000 TL kabul masrafının davacı/karşı davalı tarafa ödenecek olan ücretten kesinti yapılacağı şeklinde kararlaştırıldığını, bu durumda ödemeler, tarihleri, 5.000 Avro cezai şartın mahsubu ve 5.000,00 TL kabul masrafının mahsubundan sonra müvekkilin davacıya hiçbir borcunun olmadığını, asıl dava yönünden davanın reddine, alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, dava harç, masraf ve vekalet ücretinin davacı/karşı davalıya yükletilmesine; karşı dava yönünden 12.000 Avro cezai şart alacağının fiili ödeme tarihindeki’ T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığının dava tarihinden itibaren devlet bankalarınca Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek oranda faiz ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Karşı davalı karşı davayı tümden inkar ederek karşı davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık asıl dava ve karşı davadan kaynaklanmakta olup, asıl davanın konusu olan husus dayanak eser sözleşmesi çerçevesinde davacı yüklenicinin davalı iş sahibinden bakiye bedel alacağı olup olmadığı ve karşı davadaki uyuşmazlık ise karşı davacı iş sahibinin karşı davalı yükleniciden gecikme cezası niteliğinde cezai şart alacağı olup olmadığı noktasındadır.
Taraflar arasında 22/03/2018 tarihli yazılı sözleşmenin yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin içeriği dikkate alındığında tarafların yüklenici ve iş sahibi konumunda olduğu, sözleşme hükümleri çerçevesinde yüklenicinin sözleşmeye konu olan ürünün iş sahibi tarafından teslime hazır hale getirilmesi ve çalıştırılması, devreye alınması olup bedellerin ise yine kararlaştırıldığı, yargılama aşamasında asıl ve karşı dava açısından davaya konu edilen miktar üzerinden harç eksikliğinin tamamlandığı, bu çerçevede harç eksikliğinin giderildiği tartışmasızdır.
Dava dosyası mahkememizce tek hakimli olarak görüldüğü aşamada taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümlenmesi amacına dönük olarak atanan mali müşavir/emekli banka müdürü bilirkişi satış sözleşmesi tarihindeki alacak, peşin ödenen miktar, bakiye miktar, protokol tarihi itibariyle yapılan masraflar, bakiye alacak ve alınan çek bedellerinin tahsili sonucunda ve aynı zamanda yapılan kur dönüşümleri neticesinde davacı yüklenicinin takip tarihi itibariyle asıl dosya davalısından 173.718,08 TL alacaklı olduğunu, buna mukabil karşı davacının ise jeneratör kurulum tarihine kadar geçen 142 gün nedeniyle karşı davalının karşı davacıya 142.000,00 Avro tutarında olduğu noktasında raporunu sunmuştur.
Yargılama aşamasında karşı davacı vekili 142.000,00 Avro üzerinden karşı davasını ıslah etmiş, 130.000,00 Avro tutarında olmak üzere miktarı arttırmıştır. Bu çerçevede karşı dava konusu miktarın mahkememizin heyeti tarafından görülme şartlarının oluşması karşısında tek hakimli olarak görülen dosya mahkememiz heyetine teslim edilmiştir.
Dava dosyasının mahkememiz heyeti tarafından incelendiği 25/02/2021 tarihli ara kararına istinaden yapılan incelemede;
“Taraflar arasındaki yetki sözleşmesinin açık içeriği ve yetki sözleşmesinin varlığı karşısında HMK m.17 hükmü uyarınca asıl dosyada davalı ARGES vekilinin icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazının reddine,
Asıl dosya davacısı …’nin dayanak icra dosyasında 3.206,22-TL talep etmiş olduğu halde davacı …Ş. vekilinin 15/12/2020 tarihli dilekçesinde sadece 920,61-TL tutarında faiz talep etmiş olması karşısında, başkaca bir beyan bulunmadığı taktirde uyuşmazlık konusu olan bu davaya konu faizin 920,61TL olarak kabulü ile yargılamaya devam olunacağının taraflara bildirilmesine,
Halihazırda asıl dava konusunun 172.797,47-TL asıl alacak ile 920,61-TL işlemiş faiz olduğunun ve bu miktarlar üzerinden harç yatırıldığının kabul edilerek yargılama işlemlerine devam olunmasına,
Asıl dava dosyası yönünden taraflar arasındaki hesap mutabakatsızlığına ilişkin olmak üzere ve bilirkişi denetimine elverişli beyanlarını sunması için asıl dosyadaki davacı …Ş. ile asıl dosyada davalı … vekillerine iki hafta süre ve imkan tanınmasına,; aksi halde mevcut dosya kapsamına göre tahkikat işlemlerine devam olunacağının bildirilmesine,
Asıl dosyada davacı vekilinin işlemiş faiz talebine esas sözleşme veya belge var ise bu konudaki belirsizliği dahi asıl dosya davacı vekilinin iki hafta içinde tamamlamasına,
Asıl dosya dava dilekçesinin asıl dosya davalısına tebliğinden itibaren süresi içinde karşı dava açıldığı anlaşılmakla, karşı davacı … tarafından ıslah harcı dahi yatırılan ve usulüne uygun olarak açılan karşı davanın görülmeye devam olunmasına,
30/11/2018 tarihinde açılan karşı davaya ilişkin karşı davacı … tarafından depo edilen harç makbuzunun uyap kayıtlarından alınarak dilekçeye eklenmesine,
Taraflar arasında varlığı tartışmasız olan satış sözleşmesinin ve ayrıca 22/03/2018 tarihli protokol, yine asıl dosya davacısı …’ in dilekçesine ekli 06/06/2018 tarihli servis kayıt formu, 10/08/2018 tarihli kayıt formu, özellikle dayanak satış sözleşmesinin 3.5 madde hükümleri çerçevesinde satış bedelinin varlığı ve ödeme tarih ve miktarlarının, yine sözleşmenin özellikle 3.7 hükmünün muhasebesel açıdan dikkate alınması,
Bu inceleme yapılırken asıl dosya davalısı …nin ikinci cevap dilekçesi ile ödemeye ilişkin somutlaşırmış olduğu başkaca ödeme belgelerinin var ise dikkate alınması,
Buna göre asıl dosya davacısı karşı dava davalısı …’nin 2017,2018 yılı ticari defter ve kayıtlarında asıl dosya davalısı … tarafından hangi ödeme tutarının, hangi tarihte, hangi tutar üzerinden ödeme olarak kaydının yapıldığı, bu kayıt işleminin yukarıda anılan sözleşme hükümlerine ve varlığı tartışmasız ödeme belgelerine uygun olarak muhasebeselleştirilip muhasebeselleştirilmediği,
Buna göre asıl dosya davacısı …’nin sözleşme hükümleri gereği gerekli mahsuplar yapıldıktan sonra takip tarihi itibari ile kaç TL alacaklı olarak gözüktüğü,
Gerekirse bu noktada 22/02/2021 tarihinden sonra taraf vekillerinin mutabakatsızlığa ilişkin yapmış oldukları açıklamaların dahi dikkate alınması,
Yine asıl dosya davacısının işlemiş faiz talebine elverişli kayıt ve belgenin mevcut olup olmadığı da dikkate alındığında muhasebesel açıdan takip tarihi itibari ile asıl dosya davacısı …’nin kaç TL muhasebesel olarak alacaklı gözüktüğü,
Taraflar arasında varlığı tartışmasız olan sözleşmenin 3.2,3.3,3.4 numaralı maddeleri, yine karşı davalı …Ş.’nin, dilekçelerin verilme aşamasında dayandığı 06/06/2018 ve 10/08/2018 tarihli servis kayıt formu başlıklı belgelerin içerikleri dikkate alındığında, karşı davada geç teslime dayanan karşı davacı …nin sözleşme hükümleri çerçevesinde geç teslim iddiasının teknik açıdan karşı davacı Arges tarafından ise ispatlanıp ispatlanamadığı, özellikle geç teslime ilişkin karşı davacısının iddiasının adı geçen hükümlerin içeriği teknik olarak dikkate alındığında karşı davalı …Ş.’nin teslim noktasında teknik olarak kusur atfedilecek taraf konumunda olup olmadığı,
Yine geç teslim iddiasının, karşı davacı …Ltd Şti tarafından teknik olarak ispatlandığı anlaşılabildiği taktirde ise yukarıda anılan belgeler ve özellikle tarafların somutlaştırmış oldukları deliller çerçevesinde, varlığı tartışmasız olan sözleşmenin “NOTLAR” bölümünün ikinci maddesi çerçevesinde düzenlenen şartın teknik olarak “ifaya eklenen cezai şart” olduğu mahkememizce nitelendirilmiş olmakla, karşı davalı …Ş.’ nin karşı davaya ilişkin dilekçeleri sunduğu aşamalardaki beyanları da dikkate alındığında karşı davacı …Tic.Ltd Şti’nin sözleşme konusu malı teslim alırken, bir başka deyişle ifayı kabul ederken çekincesiz olarak bu malı kabul edip etmediği, bu noktada teknik açıdan karşı davacı olan …nin malı çekinceli olarak teslim aldığına dair herhangi bir kayıt mevcut olup olmadığı, var ise ne olduğu, buna göre cezai şart talep edilebilecek ise miktarının ne olduğu hususlarının tam ve eksiksiz araştırılmamış olması karşısında bu hususların tek tek incelenmesinin gerekmesi,
İncelenmesi gereken hususlar karşısında sadece atanan bankacı bilirkişi marifeti ile yapılan incelemenin uzmanlık alanı açısından yetersiz olduğu gibi yeterli uzmanlığa haiz bilirkişinin dahi bulunmaması, esasen asıl dava dosyasında asıl dosya davalısının, karşı dava dosyasında ise karşı davalının alınan bilirkişi raporuna açıkça itiraz etmiş olmaları karşısında belirtilen hususlar ile ilgili incelemenin tam ve eksiksiz yapılabilmesi açısından inceleme yapılmasına” dair karar verilmiştir.
Mahkememizce atanan bilirkişi heyeti 21/09/2021 tarihli raporlarında “satıcının ürünü 15.02.2018 tarihinde teslime hazır hale getireceğini, satıcı malı İstanbul’da bulunan fabrikasında araç üstü teslim edeceğini, teslimat alıcının talimatı üzerine kendisine, yetkilendirdiği çalışanına veya belirlediği nakliyecisine yapılacağını, alıcı ise ürünü bu tarihte teslim almayı kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, nakliyeden alıcının sorumlu olduğunu ve nakliye masraflarının alıcıya ait olduğunu, nakliye esnasında meydana gelen hasarların madde 4 hükmünde belirtilen garanti hükümleri kapsamına girmediğini, nakliye hasarlarından satıcının sorumlu olmayacağını, alıcının kararlaştırılan tarihten sonra en geç on gün sonra jeneratörü teslim almaması durumunda satıcının, alıcıya stok durumuna bağlı olarak yeni teslim tarihi bildirebileceğini, nakliye, nakliye sigortası ve yerıne indirmenin alıcıya ait olduğunu, jeneratör grubunun montajı için gerekebilecek, transfer panosu, güç ve kumanda kablosu temini ve tesisi, tüm inşaat işleri, yakıt ve antifriz tedarikinin alıcıya ait olduğunu, jeneratörle ilgili teknik düzeydeki servis kayıtları incelendiğinde, davacı tarafından düzenlenen 06.06.2018 tarihli servis formunda yapılan açıklamalara göre servis nedeninin montaj, jeneratör setinin montajına geldiğini, serviste egsozların montajının yapıldığı, yakıt tankından jeneratör arasına emiş ve dönüş için yakıt hortumu çekildiğini, vinç ile indirme esnasında hava filtresi ve diş muhafazasının kırıldığını, yenisi ile değişiminin gerektiğini, hava atışı için yapılması gereken davlumbaz ölçülerinin alındığını, hava filtresinin halat bağlandığı yerden bağlantısından kırıldığını ifade eden açıklamaların yer aldığını, davacı tarafından düzenlenen 10.08.2018 tarihli servis formunda yapılan açıklamaların servis nedeninin devreye alma, mevcut yere kurulmuş olan jeneratör grubunun güç ve kumando panosu bağlantıları kontrol edildiğini, kumanda sisteminin bağlandığı, … panosu kumanda tadilatı yapıldığı, şebeke girişine akım trafosu bağlandığı, radyatör suyu tamamlandığını, yakıt tankı ile jeneratör arasına hortum bağlantısının yapıldığı, yakıt seviye devresi yapıldığı, jeneratör grubunun dışarıdan harici yakıt ile çalıştırıldığını, program ayarlarının yapıldığı, kumanda kablosu olmadığından ısıtıcı hattı daha sonra bağlanacağını, grup çalıştırılıp test edildiğini, şebeke ile ilgili boşta ve yük altında senkron testlerin yapıldığı, gerekli bilgilerin yetkiliye izah edildiğini, sağlam vaziyette teslim edildiği, akaryakıt tankının boş olduğunu, sol hava filtresi komple değişmesi gerektiği, servis kayıtları üzerinde yapılan açıklamalar ışığında, jeneratörün teslim edilmiş olduğu, ancak nakliye sırasında jeneratörde hasarların oluştuğu, daha sonra oluşan hasarların giderilmeye çalışılarak jeneratörün sorunsuz çalıştırıldığının anlaşıldığı, jeneratörün taşınması sırasında oluşan hasarlarının ve eksik ve tamamlanması gereken bağlantı ve tesisat malzemelerinin davalı Arges şirketine (alıcıya) ait olması nedeniyle, davacının jeneratörün tesliminde bir kusurunun bulunmadığı, sözleşmeye göre davalı karşı davacıya jeneratörün teslim tarihi 15.02.2018 olmasına karşın 22.03.2018 tarihli ek protokol ile satış bedelinden mahsup edilen cezai şart ve masraf bedeli de dikkate alınarak, 22.03.2018 tarihinden jeneratör kurulum tarihi olan 11.08.2018’e kadar geçen 142 gün için davalı/alıcının cezai şart talebine hak kazanıp kazanmayacağı hususunun değerlendirileceği, taraf beyanları ile dava dosyası içeriğinden, davacı yüklenicinin sözleşme konusu jeneratörü imal ettiği, davalı tarafından gösterilen yere teslim ettiği, montajını yaptığı ve devreye aldığını, bu durumlar nedeniyle davacı yüklenicinin bakiye iş bedeli alacağının ödenmesini talebe hak kazandığı kanaatine varıldığı, raporun mali kısmındaki tespitlere göre; davacının davalıdan, takip tarihi itibariyle, bakiye 149.371,25 TL (24.779,16 Avro) iş bedeli alacağı ve 2.771,55 TL işlemiş faiz alacağı bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmesinin 3.2 nolu maddesi hükmüne göre; davacı/yüklenici (satıcı), sözleşme konusu jeneratörü 15.02.2018 tarihinde teslime hazır hale getirileceğini, davacı/yüklenici (satıcı), jeneratörü İstanbul’da bulunan fabrikasında araç üstü teslim edileceği, nakliyeden ve nakliye sırasında meydana gelecek hasarlardan davalı/iş sahibi (alıcı) sorumlu olacağı, sözleşmenin notlar başlıklı kısmının 2 nolu maddesinde yer alan hükme göre; devreye alma süresinin 15.02.2018 tarihini geçmesi durumunda, 26.02.2018 tarihinden sonra gecikilen her gün için, davacı/yüklenici (satıcı) 1.000 Avro cezai şart ödeyeceği, sözleşme konusu jeneratörün davacı/yüklenici (satıcı) tarafından 22.03.2018 tarihinde telim edildiği anlaşıldığını, taraflar arasında 22.03.2018 tarihli protokolün akdedilmiş olup, bu tarih itibariyle davacı/yüklenicinin 5.000,00 Avro gecikme cezası ödemekle yükümlü olduğunun kararlaştırıldığı, 22.03.2018 tarihine kadarki gecikmeden kaynaklanan 5.000 Avro tutarlı cezai şartın raporun mali kısmında, davacı/yüklenicinin hak kazanmış olduğu iş bedeli alacağı tutarından düşüldüğü, davalı/iş sahibi karşı davacı yönünden, 22.03.2018 tarihi ile jeneratörün devreye alınmış olduğu 11.08.2018 tarihi arasındaki gecikme süresi için de gecikme cezası alacağına hak kazandığını iddia etmekte ve bu gecikme cezası alacağının tahsilini talep ettiği, işbu gecikme süresine isabet eden gecikme cezası tutarı, 142 gün x 1.000 Avro – 142.000 Avro olarak hesaplandığı, ancak davalı/iş sahibinin, 22.03.2018 tarihi ile jeneratörün devreye alınmış olduğu, davacının sözleşmeden kaynaklanan borcunun ifa edilmiş olduğu, bu 11.08.2018 tarihi arasındaki gecikme süresi için de gecikme cezası alacağına hak kazanması için, TBK.md.179/f.2 hükmü uyarınca, jeneratörün devreye alınma işlemini tamamlandığı (davacının borcunu ifa ettiği) 11.08.2018 tarihinde, bu tarihe kadar işlemiş gecikme cezası alacağını talep etme hakkını saklı tutmuş (cezat şart alacağını talep edeceği hususunda “çekince koymuş” olması gerektiği şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Mahkememizin 16/02/2021 tarihli ara kararı ile asıl dosya davacısı-karşı dosya davalısı …’nin incelenen defter ve kayıtları, özellikle yapılan ödemelerin tarih, miktar ve şekli, bulunan rakamlar ve ayrıca karşı davacı …nin cezai şart bedeli alacak kalemi ile ilgili olmak üzere asıl dosya davacısı-karşı davalı …Ş.’nin muhasebe kayıtları ile karşı davacı …nin 2017-2018 ticari defter ve kayıtları birbirleri ile uyumlu olup olmadığı, karşı davacı-asıl dosya davalısı …’nin 2017-2018 ticari defter ve kayıtlarının asıl dosya davacısı ve karşı dava davalısı …’nin 21/09/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile incelenen ticari defter ve kayıtları ile uyumlu olup olmadığının tek tek karşılaştırılmasının yapılarak hangi noktada rakamların uyumlu, hangi noktada rakamların farklılık arz ettiği, buna göre asıl dava ve karşı davadaki alacak kalemleri yönünden asıl dosya davalısı-karşı dosya davacısı …nin lehine veya aleyhine kayıt olup olmadığı hususlarının tek tek araştırılması, bu çerçevede asıl dosya davalısı-karşı dosya davacısının ticari defter ve kayıtlarının gerek asıl dava gerek karşı davaya konu alacak kalemleri yönünden lehe ve aleyhe muhasebesel veri içerip içermediğinin araştırılması, eksik tahkikata yol açılmaması açısından asıl dosya davalısı karşı dosya davacısı …nin ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu Ankara ATM’ye istinabe yazılmasına, maddede belirtilen hususlar ile ilgili Ankara ilinde bulunan davacı-asıl dosya davalısı …nin 2017-2018 ticari defter ve kayıtları üzerinde atanacak mali müşavir bilirkişi marifeti ile incelemenin gerçekleştirilmesine” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine Ankara ATM tarafından atanan mali müşavir bilirkişinin hazırlamış olduğu 11/02/2021 tarihli raporda, mahkememizde belirtilen inceleme konularına uygun şekilde ön rapor hazırlandığı, bunun üzerine dosyanın birleştirici nitelikteki raporun hazırlanması amacı ile ve yeniden mahkememizce atanan üç kişiden oluşan bilirkişi kuruluna teslim olunduğu, bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 28/03/2022 tarihli raporunda “davalı şirket itiraz dilekçesindeki “01.07.2018 tarihinde Merkez Bankası efektif satış kuru 5,376 iken davacı tarafın 6,9734 TL kur üzerinden icra takibi başlattığı, bilirkişinin bu kuru kabul ederek hesaplama yaptığını, kabul anlamına gelmemekle beraber bir hesap yapılacaksa bunun 01.07.2018 tarihindeki kur baz alınarak yapılması gerektiğini, “ödemenin ileri bir tarihe alınması davacı-karşı davalı kusurundan kaynaklanmaktadır” beyanına ilişkin olarak; kök raporda taraflar arasında akdedilen 25.12.2017 tarihli satış sözleşmesinin 3.7. maddesi uyarınca çekin ödeme günündeki TCMB Efektif satış kurunun baz alındığı, takip tarihindeki kurun sehven TCMB USD efektif satış kuru olarak alındığı anlaşılmakla birlikte bu defa TCMB Avro efektif satış kuru alınarak hesaplandığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmede en son çek bedelinin 31.07.2018 tarihli olarak düzenlenip verilmesi gerekeceğinden ve mezkur çekten kalan kısım olan 24.779,16 Avro bakiye kaldığından temerrüt tarihinin sözleşmede belli çek tarihine kadar yapılmadığından mezkur ödemenin temerrüt tarihi 31.07.2018 olarak kabul edileceği, bu itibarla temerrüt tarihi olan 31.07.2018 tarihinden takip tarihi olan 02.10.2018 tarihine kadar yapılmış olan takip talebinde belirtilen 410,75 ticari temerrüt faiz oranı dikkate alınarak hesaplama yapıldığı” şeklinde görüş bildirmişlerdir
Asıl davada taraflar arasındaki uyuşmazlık 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Eser sözleşmeleri, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmelerdir. Asıl davada davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesine göre eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir. Taraflar arasındaki yazılı sözleşme içeriği bu noktada herhangi bir yorum gerektirmeyecek derecede açıklık ve ayrıntı içermektedir. Yapılacak olan ödeme tutarının talep edildiği tarih itibariyle ödenmeyen yabancı paranın efektif satış kur karşılığının hesaplanmasından ibaret olacaktır.
Taraflar arasındaki gerek sözleşme içeriği ve gerekse tarafların ticari defter ve kayıtları dikkate alındığında, sözleşme bedeli olarak belirlenen tutar, bu tutardan davalı tarafından yapılan peşin ödeme, davalı tarafından çek ile yapılan ödeme, davalı tarafından düzenlenen ve varlığı kabul edilen cezai şart fatura toplamı olan tutarlar dikkate alındığında ve buna göre sözleşme bedeli ile davalı tarafından yapılan peşin ödemenin toplamlarından çek bedeli ödemesi ve cezai şart fatura tutarının mahsubu durumunda, asıl dosya davacısının takip tarihi itibariyle 24.779,16 Avro tutarında alacaklı bulunduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre en son çek bedelinin 31.07.2018 tarihli olarak düzenlenmesinin gerektiği, adı geçen çek bedeli ile kalan kısmının ise 24.779,16 Avro olduğu, buna göre takip tarihi itibariyle davalının TL tutarındaki alacak 172.175,52 TL olduğu, asıl dosya davacısının yapılan işten dolayı asıl dosya davalısından bu tutarda alacaklı olduğu kabul edilmiştir. Buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin 3.7 maddesi uyarınca belirtilen çekin ödeme günündeki kur esas alınmalıdır. Zaten taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarında uyuşmazlığa esas olan bedeller ile ilgili ödeme şekli, ödeme miktarları, ödeme tarihleri, kayıt tarihleri, kalem kalem ve tam olarak uyumludur. Buna göre sözleşmenin 3.7 maddesi dikkate alındığında taraflar arasında imzalanan yazılı sözleşmeye göre en son çek bedellerinin en geç 30/07/2018 tarihi itibariyle düzenlenip verilmesi gerektiği ve davacının elinde olunması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu tarih itibariyle ve tarafların birbirleriyle uyumlu ticari defter ve kayıtları dikkate alındığında adı geçen çekten dolayı kalan bakiye kısım 24.779,16 Avro tutarındadır. Davacı bu tutarı yabancı para olarak isteme hakkına haiz olduğu gibi tercihini yabancı paranın takip tarihindeki kur üzerinden dahi talep etme hakkı mevcuttur. Nitekim davacı bu tercih hakkını kullanmıştır. Sonuç olarak bilirkişi kurulunun ve … ATM tarafından atanan bilirkişinin raporunda da açıklandığı üzere çekin teslim tarihi ile ödeme tarihi arasında oluşan gün farkı karşısında asıl dosya davacısı tarafından talep olunan ve bilirkişiler tarafından saptanan 24.779,16 Avro alacak bulunduğundan takip tarihi itibariyle belirlenen efektif satış kuru dikkate alındığında asıl dosya davacısının 172.175,52 TL tutarında alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. Zaten davacı vekili açık yazılı sözleşme çerçevesinde ve neredeyse fahiş olmayan küçük bir miktar hariç olmak üzere 172.175,52 TL tutardaki alacağını talep etmiştir.
Bu noktada taraflar arasındaki sözleşme hükmü karşısında asıl dosya davalısı sözleşme hükmüyle bağlıdır. Öte yandan, somut uyuşmazlığa esas olan sözleşmenin tarafları birinci sınıf tacir yani şirkettir.6102 sayılı TTK m.18/f.2 hükmü (eski TTK m.20/f.2) uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir…Her tacir ticari faaliyetlerinde tedbirli ve tecrübeli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlüdür.Bu yükümlülüğe aykırılık sebebi ile bir zarar doğarsa,tacir bu zarardan sorumlu olur….Basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gereken tecrübeli bir tacir…sözleşmenin ifa edilmeyeceğini düşünmeli ve öngörmelidir. (Ülgen, Teoman, Helvacı, Kendigelen, Kaya, Nomer Ertan, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2006, Sayfa 235) Buna göre; taraflar arasında yapılan 25/10/2017 tarihli sözleşmenin 3.7 maddesi uyarınca çekin ödenme günündeki kurun baz alınması, buna göre ise asıl davada davalının çek bedelinin talep olunduğu takip tarihindeki TL bedeli ödemekle yükümlü olduğu kabul olunmuştur.
Asıl dosya davacısının takip tarihi itibariyle işlemiş faiz talebi dahi var ise de dava asıl dosya davacısının işlemiş faiz talebinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Zira işlemiş faiz talebi ile ilgili taraflar arasında yapılan sözleşmedeki hükmün temerrüt oluşturabilmesi usulen mümkün bulunmamaktadır.
Belirtmek gerekir ki davacının temerrüt faizi talep etmesine dayanak olan sözleşmedeki hüküm, Yargıtay 15.HD’nin yerleşik kararlarına göre kesin ve belli ödeme günü olmayıp sadece alacağın muaccel yani istenebilir hale geldiği zamanı gösterir. Bu noktada dayanak sözleşmenin 3.7 hükmündeki alıcının borçlu çıktığı takdirde her bir çekin ödeme gününden doğan farkın üç gün içinde ayrıca bir ihbar ya da ihtara gerek olmaksızın ödemesi gerektiği yönündeki düzenleme alıcının hangi tarihte borçlu çıktığı, çekin hangi ödeme gününe ait bulunduğu hususunu açıkça belirtmemektedir. Sözleşmede ödeme için öngörülen süre kesin bir vadeye bağlanmadığından bu sürenin geçmiş olması davalıyı kendiliğinden temerrüde düşürmez. Temerrüd faizine hükmedilebilmesi için davalının ayrıca ve usulen temerrüde düşürülmesi zorunludur (BK. madde 101/I.) Somut olayda, takip tarihinden önce takip konusu edilen alacak miktarlarının tanınan belli bir süre içinde ödenmesi amacına dönük davalıya tebliğ edilmiş bir ihtarname yoktur. Bu nedenle davalının usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmediği açık olmakla bu kalem alacak yönünden temerrüt en erken ve ancak takip tarihi itibariyle oluşmuş olacaktır. Bu nedenlerle davacının takip talebine konu edilen ve akabinde dava konusu olduğu açıklanan 920,61 TL işlemiş faiz talebine yönelik davasının reddolunması gerekmiştir. (Yargıtay 19. HD 2014/743E. 2014/3713K, aynı yönde Kemal TUNÇOMAĞ, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 1, İstanbul, Sayfa 908; aynı yöndeki Alman Hukukundaki çalışmaları için Kürşat YAĞCI, Borcun İfasının, Sözleşmesinin Kurulmasından Sonraki Bir Olgunun Gerçekleşmesinden İtibaren Belirli Bir Sürenin Geçmesiyle Muaccel Olacağının Kararlaştırıldığı Hallerde Borçlunun Temerrüde Düşmesi İçin İhtar Şart mıdır? İstanbul Hukuk Mecmuası Fakültesi, 2019, Sayfa 287, aynı yönde aynı yazarın aynı görüşü sayfa 307)
Asıl dosya davacısı ayrıca inkar tazminatı dahi talep etmiştir.
“İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifade ile, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (Hukuk Genel Kurulu’nun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı). Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; icra takibine dayanak olan konusu, satış bedeli, satış bedeline dair ödeme planı, ödeme miktarlarının tek tek belirtildiği, en önemlisi yazılı sözleşmenin 3.7 maddesine göre çek bedellerinin tahmini kurlara göre hesap olunduğu, satış bedelinin Avro cinsinden olduğu, TL tutarına dönüştürülmesinin hiçbir şekilde amaçlanmadığı, çek bedellerinin sonuç olarak her bir çekin ödeme günündeki TCMB efektif satış kuru esas alınarak Avro cinsinden çevrilip ve yine sözleşmenin 3.5 maddesine göre satış bedelinden Avro cinsinden mahsup olunacağı noktasının açık ve belirli düzenlemeyi içerdiği, buna göre asıl dosya davalısının davacıya düzenlediği faturaların davacı defterine kayıtlı olduğu, asıl dosya davalısının ticari defter kayıtlarını inceleyip SMMM raporunda da açıkça belirtildiği üzere asıl dosya davalısının 2017-2018 yıllarına ait dönemlerin kayıt tarihinin, ödeme şekillerinin, ödeme miktarlarının kalem kalem ve %100 uyumlu olarak aslı dosya davacısının ticari defter ve kayıtlarıyla birbirini teyit ettiği, taraflar arasında varlığı tartışmasız ve sözleşmenin 3.7 hükmünün tüm açıklığı karşısında ödemelerin sözleşme gereği ödeme tarihindeki satış kuru üzerinden hesap olunmasının zorunlu bulunduğu, herhangi bir teknik inceleme ve keşif yapılmasının dahi gerekmediği, buna göre asıl dosya davacısının 24.779,16 Avro tutarında davacı lehine fark oluştuğunun kayden belirli olduğu, bu alacağın likit olduğu anlaşılmaktadır. O halde icra takibine dayanak olarak sunulan ve varlığı tartışmasız olan 25/02/2018 tarihli sözleşmeden kaynaklanan bakiye satış bedeli tutarı olan 24.779,16 Avro’nun takip tarihinde talep edilen miktarının 172.175,12 TL olduğu, bu belgenin 6100 sayılı HMK’nın 199. maddesinde tanımı yapılan “belge” niteliğinde olduğu, bu noktada taraf defterlerinin dayanak sözleşme çerçevesinde ve özellikle birbirleriyle %100 uyumlu olduğu, özellikle açıklanan unsurlar itibariyle birbirini teyit eden ticari defter ve kayıtların olduğu, artık hükmedilen alacağın likit olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda takip tarihi itibariyle TL talep eden davacının icra inkar tazminatı talebi Yargıtay uygulaması çerçevesinde kabul olunmuştur. (Yargıtay 15. HD 2019/829E. 2020/1041K.sayılı kararından hareket edilmiştir.) Buna mukabil davacının kötü niyetli olduğu ispatlayamadığından davalının kötü niyet tazminat talebi red edilmiştir.
Nitekim eser sözleşmesinden doğan bakiye bedel alacağına ilişkin icra takibine itirazın haksızlığının anlaşılması durumunda, inkar tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceği konusunda Yargıtay HGK dahi daha ileri yorum yaparak eser sözleşmelerinde inkar tazminatına hükmedilmesi noktasında uygulamasını ortaya koymuştur. Yargıtay HGK 2017/15-2332E. 2021/665K.sayılı ilamında da belirtildiği üzere “Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.” Böylece eser sözleşmeleri açısından bir an için somut olayda belge olmadığı kabul olunsa dahi davacı haklı çıkmış olmakla davacı yüklenici lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
3095 sayılı Yasa’da 2005 yılında yapılan değişiklik ile kaldırılan ve avans faizi oranından daha düşük seviyedeki reeskont faizi oranları Merkez Bankası’nca yayınlanmaya devam edilmektedir. Bu oran üzerinden istemde bulunulmuş olsa idi, mahkemece yasal faize hükmedilmesi, ancak 01.01.2000 tarihi ile 5335 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 21.04.2005 tarihi arası bir tarihten faizin başlatılması gerekmesi halinde doğru yorum tarzı olacak, 21.04.2005 tarihinden sonraki bir tarihten faiz başlatılmasının gerekmesi halinde davacının yasal faiz oranından daha yüksek, ancak, avans faizinden daha düşük olan bir oranda faiz talep etmesinde kendini daha düşük bir oran ile bağladığı için bir usulsüzlük bulunmayacak idi. Bu durumda, 3095 sayılı Yasa’nın değişik 2/2. maddesi uyarınca avans faizi isteme hakkına sahip olan davacı yüklenici tarafından ticari faiz ile alacağın tahsili istenmesi karşısında takip konusu alacağa 01.01.2000 tarihinde 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/2. maddesinde yapılan değişiklik ile avans faiz oranı belirlenmiş olduğu hususu dikkate alınarak asıl davada avans faizi uygulanması gerekmiştir. (Yargıtay 23 HD. 2013/4247E. 2013/6569K.sayılı ilamı, Yargıtay 15.HD 2015/3648E. 2015/5728K.sayılı ilamlarından hareket edilmiştir).
Karşı davacının alacağı ise cezai şart alacağına ilişkin olup karşı davacı yargılama aşamasında ve bankacı bilirkişinin raporunu sunmasına müteakiben ve tahkikat tamamlanmadan karşı davaya konu olan alacak miktarını ıslah etmiştir.
Karşı davaya konu olan alacak miktarı ve bu miktar ile ilgili sözleşme hükmü dikkate alındığında, karşı davacı sözleşmenin 3.2 maddesi çerçevesinde jeneratörün devreye alınmış olduğu 11/08/2018 tarih karşısında gecikme cezasını talep etmektedir. Gerçekten kayden ve ilk bakışta bakıldığında 142 gün gecikme süresi için ve her günü 1.000,00 Avro’dan toplam 142.000,00 Avro cezai şart miktarı ortaya çıkmaktadır. Ancak bu noktada karşı davacının cezai şart niteliğindeki bu miktar ile ilgili talebin kabul edilip edilemeyeceği noktasında değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki 22/03/2018 tarihine kadar gecikmeden kaynaklanan 5.000,00 Avro tutarlı cezai şart ile ilgili düşüm asıl dava dosyasında zaten dikkate alınmış olup karşı davada ele alınması gereken cezai şart alacağı ise 22/03/2018 tarihi ile 11/08/2018 tarihi arasındaki dönem ile ilgilidir.
Karşı dava dosyasındaki gecikme cezasına ilişkin hükmün içeriğine göre, karşı davacı belirtilen zaman dilimi içinde borçlunun yani karşı davalının sözleşmedeki borcuna aykırı hareket etmesi yani süresi içinde edimini yerine getirmemesi durumunda karşı davacı aynen ifayı talep edebilmenin yanında ve ayrıca kararlaştırılmış olan gecikme cezası niteliğindeki cezai şartı dahi talep edebilecektir. Ne var ki dayanak TBK m.179/f.2 hükmüne göre asıl borçla birlikte cezai şartın talep edilebilmesi için alacaklı hakkından açıkça feragat etmiş ise bunu talep edemeyeceği gibi ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş ise yine bunu talep edemeyecektir.
Doktrinde de belirtildiği üzere “şayet alacaklı ihtirazi kayıt (çekince) koymadan ifayı kabul ederse hükümde açıkça belirtildiği üzere cezayı isteme hakkını kaybeder. Bu sonucu önlemek için alacaklı ya ifayı kabul etmeden ya da en geç ifa sırasında, ifaya eklenen cezayı da talep etmeli yahut ifayı kabul ederken ceza tutarını talep hakkını saklı tuttuğunu beyan etmelidir. Cezayı isteme hakkı doğan alacaklının ihtirazi kayıt koymadan ifayı kabul etmesi halinde kanun hükmü gereği cezai şart isteme hakkı kesin olarak son bulur.” (Prof.Dr.M.Kemal OĞUZMAN, Yrd.Doç.Dr. M.Turgut ÖZ, Borçlar Hukuku Dersleri, Cilt 2, Filiz Kitabevi, 1991, Sayfa 393)
Somut olayda taraflar arasında kararlaştırılan ceza koşulunun TBK m.179 hükmü çerçevesinde ceza koşulu olup seçimlik ceza koşulu niteliğinde olmadığı, zira TBK m.179/f.1 hükmü dikkate alındığında ceza koşulunun seçimlilik olarak talep edebilecek şekilde kararlaştırılmadığı, bir başka deyişle sözleşmede açıkça zarar yanında ceza koşulunun dahi talep edebileceğinin düzenlendiği açıktır. Buna göre uyuşmazlığa konu karşı davada, davacı iş sahibi jeneratörün devreye alma işleminin 11/08/2018 tarihi olduğu halde bu tarihten önce veya bu tarihe kadar cezai şart alacağını talep edebileceği hususunda herhangi bir ihtirazi kayıt yani çekince koyduğunu ispatlayabilmiş değildir. Bu suretle en geç 11/08/2018 tarihine kadar işlemiş olan cezai şart alacağı karşı davacı tarafından herhangi bir şekilde saklı tutulmamıştır. Bu durumda karşı davacının cezai şart niteliğindeki gecikme cezası alacağı talebinin kabulü mümkün değildir.
Her ne kadar karşı davacı … 41.Noterliğince düzenlenen ihtarnameye dayanmış ise de karşı davacı dilekçenin verilme aşamasında bu delile dayanmadığı gibi karşı davada dahi cezai şart alacağından kaynaklanan hakkını ifa öncesi saklı tuttuğuna dair bir vakıaya dahi dayanmamış, bu yönde bir somutlaştırma yapmamıştır. 6100 sayılı HMK m.145 hükmüne uygun olarak bu vakıa ve imkana dayanılmadığı gibi belgenin delil olarak ve usulüne uygun olarak dosyaya kazandırılması dahi karşı davacı tarafından temin edilmemiştir. Yine 6100 sayılı HMK m.25 hükmü uyarınca ise “dava malzemelerinin taraflarca hazırlanması” ilkesi esas olup bu durumun ise resen araştırılması ve resen delil toplanabilmesi ise zaten mümkün değildir. Ancak daha da önemlisi, sözleşmeye konu jeneratörün devreye alınma tarihinin kayden 11/08/2018 olduğu, ihtarnamenin bu tarih öncesi düzenlenmediği, 01/10/2018 tarihli bu ihtarnamenin ayrıca karşı davalıya tebliğinin dahi somutlaştırılmadığı, dosya kapsamına göre belgelendirilemediği dahi açıktır. Karşı davacının cezai şart alacağı ile ilgili ve teslim öncesi karşı davalı aleyhine çekincenin konulduğu bildirilmediği gibi aslında teslim sonrası bile kendisine bu çekincenin bildirildiği ispatlanabilmiş değildir. Bu noktada açıklanan her bir gerekçe tek tek ve ayrı ayrı dikkate alındığında, karşı davacının cezai şart alacağını karşı davalıdan talep etmesi için gerekli somut koşul vakıaların gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca karşı davacının, ıslah yoluyla miktarını arttırmış olduğu 142.000,00 Avro tutara ilişkin gecikme cezası niteliğindeki cezai şart talebinin kabulü mümkün değildir.
Kaldı ki yargılama aşamasında alınan ek rapor içeriği karşısında, asıl dosya davacısının 28/03/2022 tarihli ek raporunda belirtilen kadar asıl alacaklı olmadığı noktasında asıl dosya davacısına yemin teklif edip etmeyeceğini müvekkili ile görüşmek, bu konuda beyanda bulunmak üzere cevap dilekçesinde yemin deliline dayanan asıl dosya davalı vekiline bir hafta kesin süre verilmesine; aksi halde yemin teklif etme hakkı dahi bulunan asıl dosya davalısı … vekilinin yemin teklif etme hakkında vazgeçmiş sayılacağının şirket vekiline bildirilmesine dair ara karar oluşturulmuştur. Ne var ki davalı, karşı davacı vekili özel yetkisi olduğu halde yemin teklif etme hakkını dahi kullanmamıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında asıl davada davacının davasının kısmen kabulüne, … 33. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu edilen asıl alacağın 172.175,52-TL miktarına yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar yönünden takibin devamına, talep gereği hükmedilen 172.175,52-TL asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin değişen oranlarda işletilmesine, hükmedilen 172.175,52-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalı lehine yasal koşullar oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, karşı davacının sübut bulmayan davasının reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I.ASIL DAVA
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
… 33. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına konu edilen asıl alacağın 172.175,52-TL miktarına yönelik davalının itirazının iptali ile bu kısımlar yönünden takibin devamına,
2-Talep gereği hükmedilen 172.175,52-TL asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin değişen oranlarda işletilmesine,
3-Hükmedilen 172.175,52-TL asıl alacağın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı lehine yasal koşullar oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
5-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
6-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 11.761,30 TL harçtan peşin alınan 2.070,93TL peşin harç, 880,02 TL icra harcı, yine 54,40 TL peşin harç toplamı 3.005,33 TL’nin mahsup edilerek bakiye 8.755,95‬ TL ilam harcının asıl davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan 2.070,93 TL peşin harç, 54,40 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 2.161,23‬‬ TL harcın asıl davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından harcanan 197,85TL tebligat posta masrafı ile 3.700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.897,85‬ TL yargılama giderininden davanın kabul nispetine göre (%99) 3.858,87 ‬TL yargılama giderinin asıl davalıdan tahsili ile asıl davacıya verilmesine,
9-Dava kısmen kabul edildiğinden kabul edilen 172.175,52TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 20.306,67 TL nispi vekalet ücretinin asıl davalıdan tahsili ile asıl davacıya verilmesine,
10-Dava kısmen red edildiğinden reddedilen 1.542,56‬ TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği hesaplanan 1.542,56‬ TL vekalet ücretinin asıl davacıdan tahsili ile asıl davalıya verilmesine,
11-Artan avansın karar kesinleştiğinde asıl davacıya iadesine,
II.KARŞI DAVA
1-Karşı davacının sübut bulmayan davasının reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 80,70 TL harcın, peşin alınan 1.208,00 TL peşin harç ile 20.400,00 TL ıslah harcı toplamı 21.608‬,00 TL’den mahsubu ile bakiye 21.527,3‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde karşı davacıya iadesine,
3-Karşı davacı tarafından yapılmış tüm masrafların tamamı karşı dava dosyası için yapılmış olduğundan yapılan masrafların karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karşı davalı kendisini vekili ile temsil ettirdiğinden 839.859,00 TL dava değeri üzerinden AAÜT gereği hesaplanan 59.042,95 TL nisbi vekalet ücretinin karşı davacıdan tahsili ile karşı davalıya verilmesine,
5-Artan avansın karar kesinleştiğinde karşı davacıya iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 26/05/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …