Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1035 E. 2021/869 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1035
KARAR NO : 2021/869

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/11/2018
KARAR TARİHİ : 09/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı-alacaklı … Şti. ile davalı borçlu … A.Ş. ne ait olan … İli, … İlçesi, … Beldesi, 4 Pafta, 2081 Parsel sayılı taşınmaz üzerine yapılacak bodrum katları hariç 1 kat. 10160 m2 inşaat alanı bulunan yapının projelerine, ruhsat ve eklerine uygun olarak yapılmasının denetlenmesi işini 31.03.2008 tarihli yapı denetim hizmet sözleşmesi ile üstlendiğini, bu sözleşmeden doğan hizmet bedelinin 98.003,74YTL+KDV’nin yapı sahibi tarafından sözleşmede belirlenen şekilde davacı müvekkil olan yapı denetim firması hesabına yatırılacağının kararlaştırıldığını, yapı denetim hizmet sözleşmesi gereğince öngörülen yapım süresi uzadığı takdirde uzayan sürenin her altı ayı için hizmet bedeline esas oranın %10’u kadar ilave hizmet bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığını, … Belediyesinden alınan …tarihli … nolu ruhsat ile inşaat başlamıdığını, davacı müvekkilin sözleşme gereğince tüm edimlerini yerine getirdiğini, inşaatın 2009 tarihinde tamamen bitirildiğini, davalı … A.Ş. tarafından inşaatı tamamlanan bu tesislerde üretime geçilmiş ve … gazetesi ile çeşitli dergilerin basımı bu tesislerde yapılarak Türkiye geneline dağıtımı yapıldığını, Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliğinin 27.maddesine istinaden, yapı denetim hizmet bedelinin ruhsat alınması aşamasında sözleşme gereğince ödenmesi gereken hak ediş bedelinin davacı müvekkili … Ltd. Şti.’ne ödenmiş olmasına rağmen, takip ve dava konusu alacağın ödenmediğini, … Belde Belediyesinin … Belediyesine bağlanması ile … Belediyesi inşaatı bitmiş parselde plan değişikliği yoluna gidildiğini, inşaatı bitmiş olan arsa ile ilgili çeşitli tasarruflarda bulunulduğu, ancak ruhsatı iptal etmediğini, davalı …A.Ş de yasal yükümlüklerini yerine getiremediğini, yapı kullanma izin belgesi almak için gerekli işlemleri yapmadığını, davacı müvekkili … Ltd. Şti’inde yapıya ait denetim görevine devam etmek zorunda kaldığını, ayrıca … Belediyesi müvekkilinin hak edişlerini onaylamadığını, sene sonları ve fesih tutanaklarını imzalamadığını, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı Denetim Genel Müdürlüğünün davalı arsa sahibine ait olan … nolu YIBF de hak ediş listesinde belirtilen 346.879,23TL’lik davacı müvekkilinin hak ediş bedeli alacağının beklemekte olup davacı müvekkilinin takip ve dava konusu alacağını alamadığından davalı borçlu yapı sahibi … A.Ş.’ye … 7. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarname gönderildiğini, … 28.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ileri sürerek; davalı borçlunun … 28. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya borcuna haksız itirazının iptali ile takibin devamına, davalı borçlu aleyhine oranında tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile 31.03.2008 tarihli yapı denetimi hizmeti sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme ile … İlçesi … Belediyesi uhdesinde bulunan müvekkile ait 4 pafta 2081 nolu parselde inşa edilen yapının davacı tarafından denetleneceğini, hizmet bedelini ancak hak ediş raporunun ilgili idare tarafından onaylandıktan sonra davalının hak kazanacağını, yapı sahibi tarafından idareye ödenmiş olan hizmet bedeli, hak kazandığı takdirde ilgili idare tarafından yapı denetim kuruluşuna ödeneceğini, 1 nolu hak edişin … Belediyesince, 2 nolu hak edişin … Belediyesince onaylandığını, bedellerinin davalı tarafından … Belediyesi’nin hesabına …A.Ş. tarafından müvekkili adına yatırıldığını, bu iki hak ediş dışındaki davacı tarafından sunulan diğer tüm hak edişlerin … ve sonrasında … Belediye Başkanlıklarınca red edildiğini, nitekim davacı tarafın dilekçesinde … Belediyesinin, ayrıca müvekkilinin hak edişlerini onaylamadığını, ilgili idareler (… ve … Belediyeleri) tarafından onaylanmış ve bedeli ödenmemiş herhangi bir hak ediş olmadığını, onaylı hak edişlerin bedellerinin ödendiğini, ayrıca müvekkilinin iyi niyetli olarak hak ediş onayından tahsil edilmek üzere ödendiğini, dolayısıyla müvekkili ile davacı arasında akdedilen 31.03.2008 tarihli sözleşmeden doğan edimlerin yerine getirilememesi sebebiyle mezkur sözleşmede belirtilen hizmet bedelinin muaccel olamayacağını, avans olarak müvekkili tarafından ödenen 50.000.00TL’nin iade edilmemiş olması, davacının müvekkili aleyhine icra takibi başlatması ve huzurdaki davayı ikame etmesinin kötü niyetli olduğunu kanıtladığını, davacı şirketin kusurlu eylemlerinden dolayı faaliyetlerinin bakanlıkça durdurulduğunu, müvekkiline ait inşaat işlerinin de durmasına neden olduğundan dolayı davacının 31.03.2008 tarihli yapı denetim hizmet sözleşmesi ile taahhüt ettiği edimlerin yerine getirdiğinden bahsetmenin mümkün olmadığını, davacının yapı kullanma izin belgesini alamadığından davalıyı sorumlu tutmaya çalıştığını, somut olayda belirlenebilir likit bir alacağın söz konusu olmadığından, davacı yanın icra inkar tazminatının hiçbir dayanağının bulunmadığını ileri sürerek; hukuki dayanaktan yoksun ve şartların oluşmamasından dolayı davanın reddini, haksız ve kötü niyetli davacı aleyhine den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 4708 sayılı Yapı Denetim Kanununun 1.ve 2. madde hükümleri başta olmak üzere diğer hükümler, Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği’nin hak ediş ve ödemelere ilişkin düzenlemeleri, özellikle bu düzenlemelere aykırı olmayan taraflar arasında varlığı tartışmasız 31/12/2018 tarihli yapı denetim hizmeti sözleşmesi karşısında davacı yapı denetim şirketinin hak edişine dair ödemelerin yapılması ile ilgili tarafların hak ve yükümlülüklerinin ne olduğu, buna göre belediyeden ve bakanlıktan gelen cevabi yazı ve ekindeki cd ve tutanak içerikleri dikkate alındığında davacının mevcut teknik veri ve tespitler karşısında dava konusu hak edişe dair alacağın olup olmadığı, uyuşmazlık konusu hak edişe dair avans olarak yapıldığı savunulan ödemelerin mahsubu sonrası davacının talep ettiği alacak miktarının yapılacak hesap sonucunda ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Taraflar arasında akdi ilişki olduğu, talebin yapı denetim hizmet sözleşmesi alacağına ilişkin bulunduğu, bu amaçla yapılan takibe süresi içinde itiraz olunduğu, takibin durduğu, süresi içinde itirazın iptali davası açıldığı, kanuni düzenlemelere uygun olarak taraflar arasındaki ilişkinin yazılı belge ile ispatlanır durumda olduğu, birinci ve ikinci hak ediş raporuna göre bedelin ödendiği, bu hak ediş raporları dışında davacının düzenlediği diğer hak ediş raporlarına ilişkin bedelin dava konusu olan kısım itibariyle ödenmediği, ancak 2011 tarihinde 40.000,00TL ve 10.000,00TL olmak üzere bir ödemenin anlaşıldığı tartışmasızdır.
Dava, İİK m.67 hükmüne dayalı itirazın iptali ve takibin devamı davası olarak açılmıştır.
Uyuşmazlık hususlarının araştırılması için Mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 12/12/2019 rapor içeriğine göre “davacı tarafça dava dilekçesinde yapının 2009 yılında tamamlandığı ve … Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğünün… tarih ve… sayılı yazısı eki 19.09.2008 tarih-03/11 cilt/yaprak nolu yapı tatil tutanağına istinaden “ruhsat ve eklerine aykırı yapılmış olan kısımların yıktırılmasına ilişkin 16.12.2018 tarih ve -104 no’lu encümen kararı alındığı ve 5 Şubat 2008 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanan Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliğinin Geçici olarak faaliyet durdurma cezası verilmesi, yapı denetim izin belgesinin iptali veya sözleşmenin feshi bulunan bütün işler için yapılan seviye tespit işlemi sırasında, ilgili idaresi tarafından ruhsata ve sonrasında hizmet bedellerinin ödenmesi ile ilgili madde 29(3) yapı denetim kuruluşunun üzerinde eklerine aykırılıklar belirlenmesi halinde, denetimsizliğin başladığı seviye tespit edilerek, bu seviyeden sonraki yapı denetim hizmet bedeli ödenmemesi gerektiği, idaresince ilgili bilgi ve belgeler ile birlikte yapının bulunduğu ilin Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne bildirmesi gerektiği dikkate alındığında ilgili inşaatın ruhsat ve eklerine aykırılıkların tespit edildiği 19.09.2008 tarihinde yapı denetim hizmet sözleşmesinde belirtilen iş kalemlerinin seviyesinde olabileceği görüş ve kanaatine ulaşıldığı, davalı tarafça dosyaya sunulan 19.07.2013 tarihli geçici faaliyet durdurma sonrasında düzenlenen yapı denetim kuruluşu yetkilisi imzalı fesih seviye tespit tutanağı fotokopisinde bu oranın teyit edildiğini, yapı denetim kuruluşu davacı … şti tarafından 1.nolu hak ediş tutarı olan KDV dahil 11.564,44 TL tahsil edildiği, %10’luk 1.nolu hak edişin fiyat farkı hakkedisi olarak düzenlenen ve … Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğünce onaylanarak Mali İşler Müdürlüğüne ödenmesi talimatı verilen KDV dahil 15.655,99 TL tutarındaki 2.nolu hak edişin davacı tarafından tahsil edilemediği, bu konuda dava dosyasında davacı ve ilgili belediye tarafından görüş bildirilmemiş olup, davalı tarafça karşılığının belediyenin hesabına depozito bedeli olarak yatırıldığını gösterir dekontu dava dosyasına sunulduğu, davalı tarafından avans/borç olarak 03.11.2011 tarihinde 40.000,00 ve 11.11.2011 tarihinde 10.000,00TL olmak üzere toplam 50.000,00TL’nin davacı tarafa ödendiği dosyaya sunulu banka dekontlarından anlaşıldığı, dosyaya sunulan kırık olduğu için incelenemeyen “CD” ortamındaki imar işlem dosyasının Mahkeme aracılığı ile tekrar istendiği, … Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 03.10.2019 tarih ve 3309 sayili yazıları ekindeki “CD” ortamındaki imar işlem dosyasının heyetçe incelenmiş olup, CD içerisindeki dava konusu ile ilgili evrakların dosyadaki evraklarla aynı olduğu, sadece ek olarak 3194 sayılı Kanunun 16. maddesi uyanınca imar barışından yararlanılarak 30.06.2019 tarihinde dava konusu inşaatla ilgili yapi kayıt belgesi alındığı, davacı tarafından 13.06.2019 tarihinde … Belediye Başkanlığına gönderdiği yazıda davalının imara aykın olarak inşaatı yürüttüğünün ihbar edildiği, ancak bürokratik işlemler dışında bir şey yapılmadığı, 3194 sayılı Kanunun 16.maddesi uyarınca imar barışından faydalanılarak yapı kayıt belgesi alınacağı, %60’lık iş, seviyesinin %10’u için daha önce hak ediş düzenlendiğinden kalan %50 için düzenlenen hak edişin hesaplandığı” teknik görüş olarak bildirilmiştir.
11/07/2019 tarihli duruşmanın 1.nolu ara kararında belirtilen ve tartışmasız-tartışmalı olduğu açıklanan hususların yeniden incelenmesi, hazırlanmış olan 12/12/2019 tarihli kök rapora yönelik davacı vekilinin 13/01/2020 tarihli, davalı vekilinin 31/12/2019 tarihli itiraz dilekçelerinin incelenmesi, bu çerçevede 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu ve bu kanuna bağlı yapı denetim ücreti bedeli belirlenirken hizmetin verilmiş olduğu tarih itibariyle Bakanlığın belirlediği asgari oranların dahi göz ardı edilmemesi, davacının sunduğu deliller, taraflarca imza altına alınan 31/12/2012 tarihli tespit tutanağı içeriğine rağmen bilirkişi kurulu kök raporunda taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca davacının üzerine düşen yükümlülüğü tam olarak yerine getirmediği, davacının iş kalemlerine ilişkin iş görme borcunu %60 oranında yerine getirdiği belirlenmiş olmakla, bu tespitin denetime elverişli şekilde hesap olunması, davacı tarafından denetim görevinin yapıldığının tespiti durumunda tespit edilen bu hizmetten davalının yararlanıp yararlanamadığı, ne şekilde yararlandığı hususlarının somutlaştırılan belgeler dikkate alınarak dahi açıklanması, bu açıklamalar yapılırken belediyeden celbedilen kayıt içerikleri ile uyumlu şekilde gerekli açıklamaların yapılması, davacının hangi belge ve delillere göre hangi oranda iş gördüğünün tespit olunması sonrası buna göre davacının denetim görevinin devam ettiği süre içinde hak ettiği yapı denetim ücreti bedelinin ne olduğunun saptanması, özellikle davanın itirazın iptali davası olarak açılmış olması karşısında takip öncesi davacının hak etmiş olduğu yapı denetim ücretinin denetime elverişli şekilde saptanmasından sonra, davacının vermiş olduğu bu hizmet bedeli ile tahsil ettiği miktarların hak edilen ücretlerden mahsup edilmesi, sonuç itibariyle davacının 07/03/2018 tarihi itibariyle talep etmesi mümkün olan yapı denetim ücretinin kaç TL olduğunun yeniden hesaplanması amacı ile bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 17/08/2020 tarihli raporda “Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliğindeki oranlara göre bu aşamada yapının en az %60 seviyesinde olabileceği tespit ve hesap edildiğini, yapı müteahhidi ile tarafların birlikte imzaladıkları 31.12.2011 tarihli yıl sonu tespit tutanağında seviyenin %60 olarak tespit edildiğini, bu tarihe kadar dava konusu yapıda inşaat faaliyetinin olmadığını, 19.09.2008 tarihinden itibaren yapı denetim hizmeti borcunu ifa ettiği tespit edilemeyen davacı yapı denetim şirketinin 19.09.2008 tarihiyle iş kalemlerine ilişkin işgörme borcunu %60 oranında yerine getirerek, bu oranda hesap edilecek vekalet ücretini faiziyle birlikte talep etmeye hak kazandığını, kök raporundaki Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği eki hakkediş hesaplama tablosu ile yönetmelikte belirlenen oranlar kullanılarak yapılan hesaplamalarda değişiklik gerektirecek bir durum olmadığı, tarafların bu hesaplara itirazının da söz konusu olmadığından yapı tatil tutanağının tutulduğu, 19.09.2008 tarih itibariyle %60 seviyesinde olduğu, KDV dahil 61.523,00TL (%50’sine karşılık gelen, 1 nolu hakkedişle %10’luk kısmı ödenmiştir) hakkediş alacağı hesap edildiğini, davalı tarafından ödenen 03.11.2011 tarihinde 40.000,00 ve 11.11.2011 tarihinde 10.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00TL’nin davacı alacağından mahsup edilmesi gerekecek olup, davacının hak ettiği tarihten(19.09.2008) itibaren hak ediş alacağına ve davalı tarafından davacıya ödenen 10.000,00TL ve 40.000,00TL ‘nin ödeme tarihlerinden 07.03.2018 tarihine kadar geçen sürede işletilecek yasal faizin de dikkate alınarak hesaplanması gerektiği ayrıca ve yine 19.09.2008 tarihindeki 61,523,00TL (%50’sine karşılık gelen, 1 nolu hak edişte %10’luk kısmı ödenmiştir) hak ediş bedelinin 07.03.2018 tarihindeki yasal faiziyle (yıllık faiz oranı %9 olarak esas alındığında) birlikte ederi:61.523,00x(1+9,47 yılx0,09/yıl)-113.959,00TL olarak hesaplandığını, davalı tarafından banka dekontu ile davacıya 03.11.2011 tarihindeki 40.000,00TL’nin 07.03.2018 tarihindeki yasal faiziyle birlikte ederi:40.000.00x(1+6,34 yılx0,09/yıl)=62.824,00 TL, davalı tarafından banka dekontu ile davacıya 11.11.2011 tarihindeki 10.000,00TL’nin 07.03.2018 tarihindeki yasal faiziyle birlikte ederi:40.000,00x(1+6,32 yılx0,09/yış==15.688,00 TL olup davalı tarafından yapılan ödemenin 07.03.2018 tarihindeki toplam yasal faiziyle birlikte ederi 78.512,00TL olarak hesaplandığını, bu durumda davacının 07.03.2018 tarihindeki davalıdan talep edebileceği bedelin 113.959,00TL-78.512.00TL-35.447,00TL kadar olduğunun hesaplandığı” şeklinde görüşlerini açıklamışlardır.
Ne var ki Mahkememizce oluşturulan 24/09/2020 tarihli ara kararda belirtildiği üzere “bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 10 sayfadan ibaret ve 17/08/2020 tarihli raporda hesaplamanın yapıldığı, davacının hak etmiş olduğu yapı denetim ücretinin hesaplanmasında esas alınan ölçülerin ne olduğunun anlaşılamadığı, nitekim taraflar arasında yapılan yapı denetimi hizmet sözleşmesinin 4. maddesi ile dahi hizmet bedelinin belirlendiği, buna rağmen bu sözleşmedeki hüküm dikkate alınmaksızın hesaplama yapıldığı, dayanak sözleşme hükmünün dikkate alınıp alınmaması ile ilgili olumlu veya olumsuz değerlendirme yapılmadığı gibi davanın itirazın iptali davası olduğu halde ve ara karar içeriğine rağmen takip talebindeki işlemiş faiz ile ilgili herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı, yine yapılan ödemelere göre sözleşmenin 4. maddesi ve devamına rağmen hangi kriterler çerçevesinde faiz işletildiğini esas alabilecek dayanak üzerinde durulmadığı, konu ile ilgili atıf yapılan dayanak herhangi bir düzenlemenin ise mevcut olmadığı anlaşılmakla, bilirkişi kurulundan bu yöne ilişkin ve takip tarihi itibari ile dayanak sözleşme hükümlerini dikkate alacak şekilde davacının hakettiği yapı-denetim ücret bedelinin dikkate alınarak açıklanması için son defa bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına, bilirkişi kurulunun 19/08/2020 tarihli raporundan sonra davacı vekilini sunmuş olduğu beyan dilekçesi içeriği ile davalı vekilinin 04/09/2020 tarihli beyan dilekçesi içeriği dahi dikkate alınmak sureti ile ek raporun hazırlanmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bunun üzerine bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 18/11/2020 tarihli raporda “taraflar arasında 31.03.2008 tarihinde imzalanan yapı denetim hizmet sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre 1 nolu hak ediş yapılarak KDV dahil 11.564,44TL’nin … Belediyesince davacıya ödendiğini, 03.11.2011 tarihinde 40.000,00TL ve 11.11.2011 tarihinde 10.000,00 TL toplam 50.000,00TL’nin … A.Ş. tarafından davacı …Denetim Şirketinin IBAN numarasına ödeme yapıldığını, 09.01.2017 tarihli davacı tarafından 1.nolu hak ediş farkı olarak düzenlenen KDV dahil 15.655,99TL’lik hak ediş … Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğünce onaylanarak … Belediye Başkanlığı Mali İşler Müdürlüğüne ödeme yazısı yazıldığı, ancak ödemenin bekletildiği, davacının sunduğu YIBF’nin hakkediş listesinde görüldüğünü, 19.09.2008 tarih-03/11 cilt/yaprak nolu yapı tatil tutanağının tutulması ile Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliğinin geçici olarak faaliyet durdurma cezası verilmesini, yapı denetim izin belgesinin iptali veya sözleşmenin feshi sonrasında hizmet bedellerinin ödenmesi ile ilgili madde 29(3) hükmü gereği, yapı denetim kuruluşunun üzerinde bulunan bütün işler için yapılan seviye tespit işlemi sırasında, ilgili idaresi tarafından “ruhsata ve eklerine aykırılıklar belirlenmesi hâlinde, denetimsizliğin başladığı seviye tespit edilerek, bu seviyeden sonraki yapı denetim hizmet bedeli ödenmez” hükmüne istinaden denetimsizliğin başladığı seviye tespit edilip hak ediş düzenlemesi yapılmadığı, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün elektronik imza ile … sayılı yazısında dava konusu adreste … YIBF’e rastlanmış olup, söz konusu YİBF’nin seviyesinde “Fesihli Tespitsiz (Ceza Sebebiyle)” konumunda olduğunun bildirildiği yazısı ile teyit edildiğini, 19.09.2008 tarih-03/11 cilt/yaprak nolu yapı tatil tutanağında; ruhsat ve eklerine aykırı olarak 90,00mx45,70 m-4.113,00m2 sundurma, 18,00mx99,70m-1.794.60m2 sundurma olmak üzere toplam 5.908,00m2 sundurmanın fazladan yapıldığı, 36,00mx99,70m-3.589,20 m2 ilave inşaat yapıldığı, 9,00×99,70m-897,30m2 fazladan 1.normal katın inşa edildiği, yapılan değerlemede özellikle inşaat ruhsatında 1 bodrum ve zemin kattan oluşan yapıya 1.normal kat ilave edilmesi için diğer katların taşıyıcı sistemlerinin tamamlanmış olması gerektiği değerlendirilerek yapı denetim uygulama yönetmeliğindeki oranlara göre bu aşamada yapının en az %60 seviyesinde olabileceği tespit edildiği, yapı müteahhidi ile tarafların birlikte imzaladıkları 31.12.2011 tarihli yıl sonu tespit tutanağında seviyenin %60 olarak tespit edilmesi, bu tarihe kadar dava konusu yapıda inşaat faaliyetinin olmadığını, 19.09.2008 tarihinde, ruhsat ve eklerine aykırılıktan dolayı tutulan yapı tatil tutanağına kadar yapı denetim sözleşmesinde belirtilen iş kalemlerinin %60’ın tamamlandığı, bu tarihten sonra yapılan yapı denetim hizmeti için yapı denetim uygulama yönetmeliğine göre bedel ödenemeyeceğini, ancak …Firması, Yapımcı ve …tarafindan imza altına alınan, Belediyece onaylanmayan 31.12.2012 tarihli seviye tespit tutanağına göre işin bu tarih itibariyle tamamlandığı, 19.09.2008 tarihinden itibaren yapı denetim hizmeti borcunu ifa ettiği tespit edilemeyen davacı yapı denetim şirketinin 19.09.2008 tarihiyle iş kalemlerine ilişkin işgörme borcunu %60 oranında yerine getirerek, bu oranda hesap edilecek vekalet ücretini faiziyle birlikte talep etmeye hak kazandığını, davacı tarafın, davalı taraftan 07.03.2018 tarihi itibariyle talep edebileceği bedelin (%18 ) KDV dahil 14.459,92TL kadar olduğu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Taraf vekillerinin önceki beyanları ve daha önce alınan kök ve ek rapor içerikleri dahi bir bütün olarak dikkate alındığında, davacının dahi dinlenilme hakkının kısıtlanmaması açısından Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliğinin uygulamaları ve bu uygulamaya dair hak ediş ve kesin hesap yapılması ve bu çerçevede ödemelerin gerçekleştirilmeleri konularında ehil ve mümkünse bilirkişi isim listesinde kayıtlı kişilerin isim, telefon ve adres bilgilerinin mahkememize bildirilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına dair karar verilmiştir. Zira konunun özel uzmanlık gerektirmesi, bu noktada daha önceki bilirkişilerin uyuşmazlık konusuyla ilgili genel bilgileri olduğu anlaşılmakla birlikte konuyla ilgili doğrudan ve yakın tarihli düzenlemeleri takip edememesi, güncel düzenlemelerin ayrıntılı irdelenmemesi ihtimali dahi dikkate alınarak “konuyla doğrudan ilgili olan bakanlığa” bağlı olarak çalışan teknik eleman isimleri İstanbul Valiliğinden araştırılmış, bu çerçevede ilgili bakanlık nezdinde yetkili konumda bulunan mühendis ve mimarlardan oluşan kişilerin bilirkişi heyetine dahil edilmesi takdir olunmuştur.
11/07/2019 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararında belirtilen ve tartışmasız-tartışmalı olduğu açıklanan hususların yeniden incelenmesi, hazırlanmış olan 12/12/2019 tarihli kök rapora yönelik davacı vekilinin 13/01/2020 tarihli, davalı vekilinin 31/12/2019 tarihli itiraz dilekçelerinin incelenmesi, ayrıca bilirkişi kurulunun en son sunmuş olduğu 18/11/2020 tarihli ek rapor içeriğinin incelenmesi, bu çerçevede 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu ve bu kanuna bağlı yapı denetim ücreti bedeli belirlenirken hizmetin verilmiş olduğu tarih itibariyle Bakanlığın belirlediği asgari oranların dahi göz ardı edilmemesi, davacının sunduğu deliller, taraflarca imza altına alınan 31/12/2012 tarihli tespit tutanağı içeriğine rağmen bilirkişi kurulu kök raporunda taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca davacının üzerine düşen yükümlülüğü tam olarak yerine getirmediği, davacının iş kalemlerine ilişkin iş görme borcunu %60 oranında yerine getirdiği belirlenmiş olmakla, bu tespitin denetime elverişli şekilde hesap olunması, davacı tarafından denetim görevinin yapıldığının tespiti durumunda tespit edilen bu hizmetten davalının yararlanıp yararlanamadığı, ne şekilde yararlandığı hususlarının somutlaştırılan belgeler dikkate alınarak dahi açıklanması, bu açıklamalar yapılırken belediyeden celbedilen kayıt içerikleri ile uyumlu şekilde gerekli açıklamaların yapılması, davacının hangi belge ve delillere göre hangi oranda iş gördüğünün tespit olunması sonrası buna göre davacının denetim görevinin devam ettiği süre içinde hak ettiği yapı denetim ücreti bedelinin ne olduğunun saptanması, özellikle davanın itirazın iptali davası olarak açılmış olması karşısında takip öncesi davacının hak etmiş olduğu yapı denetim ücretinin denetime elverişli şekilde saptanmasından sonra, davacının vermiş olduğu bu hizmet bedeli ile tahsil ettiği miktarların hak edilen ücretlerden mahsup edilmesi, sonuç itibariyle davacının 07/03/2018 tarihi itibariyle talep etmesi mümkün olan yapı denetim ücretinin kaç TL olduğunun yeniden hesaplanması, davacı vekilinin takip tarihi itibari ile ve takip öncesi işlemiş faize göre hesaplanan 02/05/2016 tarihli ihtarnamenin tebliğ tarihi, davalıya verilen süre, temerrüdün oluştuğu tarih ile mahkememizde icra takibinin yapıldığı 16/02/2018 tarihleri arasında bilirkişi kurulu tarafından hesaplanacak olan asıl alacağı işlemesi gerekli yasal faiz miktarının takip tarihi itibari ile ne olduğu hususunun tespit edilmesi, bu suretle bilirkişi kurulunun en son sunmuş olduğu 18/11/2020 tarihli rapordan farklı bir sonuca varılması halinde gerekçesinin açıklanması sureti ile davacının takip tarihi itibari ile talep edebileceği asıl alacak ve işlemiş faiz miktarının tek tek tespiti amacı ile 29/03/2021 günü saat 14:30 itibari ile inceleme yapılmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu ara karar çerçevesinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünde yönetici ve yetkili konumunda bulunan ve İstanbul Valililiğince bildirilen, yapı denetimi uygulamaları konusunda doğrudan bilgi sahibi olan listede kayıtlı inşaat mühendisi, mimar ile yapı denetim mevzuatı konusuna da hakim bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 15/10/2021 tarihli rapor içeriğine göre “02/04/2008 tarihinde ruhsatlandırılan parsel üzerindeki yapıda ruhsat eki onaylı projelerine aykırılık bulunmasına rağmen ilgili Belediyesince düzenlenen 19/09/2008 tarihli yapı tatil tutanağı, Yönetmeliğin 5.maddesi 4.fikrası (f) bendine göre yapı denetim kuruluşunun, “Yazılı ihtarına rağmen ruhsata ve eklerine aykırı iş yapan işçi ve ustanın durumunu tespit eder ve yapı müteahhidine bildirmesi gerektiği, bu durum devam ettiği takdirde, ilgili idareye yazılı olarak bildirimde bulunur” hükmüne, “dava dosyasında herhangi bir belgeye rastlanılmadığını, Yönetmeliğin 5.maddesi 4.fikrası (1) bendine göre yapı denetim kuruluşu, ruhsata ve eklerine aykırı imalat belirlendiğinde, yapının o anki durumunu fotoğrafla tespit eder, ilgili idareye de dağıtımı yapılan bir yazı ile yapının müteahhidini iadeli taahhütlü posta yoluyla yazılı olarak uyarır ve aykırılığın giderilmesi için süre verileceğini, bu süre zarfında yapı müteahhidine bildirilen eksikliklerin giderilmemesi durumunda, süre bitimini takip eden üç iş günü içinde iadeli taahhütlü posta yoluyla ilgili idareye bildirimde bulunur” hükmüne göre bildirimde bulunduğuna dair dava dosyasında herhangi bir belgeye rastlanılmadığını, Yönetmeliğin 8.maddesi 3.fikrasına göre, “yapı sahibi, yapı denetimi hizmet bedeli taksitlerini zamanında ödemek ile yükümlüdür” hükmüne rağmen, hem yapıda onaylı projesine aykırılığın devam ettiği hem de devam eden bölümlerin hizmet bedellerinin belediyenin yapı denetim hesabına yatırılmadığını, Yönetmeliğin 8. maddesi 4.fikrasına göre, “Yapı sahibi projede, mahal listesinde, metrajda ve yapı yaklaşık maliyetinde bulunmayan herhangi bir imalatı, ruhsata bağlanmadığı müddetçe yapı müteahhidinden ve yapı denetim kuruluşundan isteyemez ve bu gibi istekler yerine getirilemez” hükmüne rağmen, ruhsat ve eklerine aykırılığın devam ettiği, Yönetmeliğin 8.maddesi 5.fikrasına göre, “Tamamlanan yapı, yapı kullanma izni belgesi düzenlenmeksizin kullanıma açılamaz” hükmüne rağmen, İmar Barışı kapsamında 06/06/2018 tarih ve 30443 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği” doğrultusunda yapı kayıt belgesi oluşturulmadan önce yapının işletmeye açıldığı, yapı kayıt belgesinin alınmasıyla, yapının o güne kadar giderilmemiş olan ruhsat ve ruhsat eklerine aykırılıkları ile birlikte kayıt altına alındığını, raporun değerlendirme / hak edişler / 1.nolu hak ediş ara başlıklı bölümünde hesabı çıkarılan, 1. hak ediş farkı olan 740,13 TL tutarın 1 no.lu hak ediş tarihi olan 12/05/2008 tarihi itibariyle davacı yapı denetim kuruluşuna mahsuplaşma yoluyla iadesinin doğru olacağını”, raporu değerlendirme / hak edişler / 2.nolu hak ediş ara başlıklı bölümünde açıklaması yapılan, (KDV dahil) 15.655,99 TL tutarındaki 2.nolu hak edişle ilgili olarak 1.nolu hak edişte “ruhsat alınması aşamasında ödenecek olan proje inceleme bedeli olarak gerçekleşen hak ediş bedeli alındığını, 2.nolu hak edişte ise önceki hak edişin üzerine gerçekleşen oran hak dikkate alındığında gerçekleşmeyen imalat için ilave hizmet bedeli olamayacağından, sistemsel olarak görünen (KDV dahil) 15.655,99 TL tutarın yapı sahibine mahsuplaşma yoluyla iadesinin doğru olacağını, ruhsat ve ruhsat eki projelerine aykırılığın giderilmediğini, 19/09/2008 tarihli yapı tatil tutanağında aykırılığın başladığı seviyenin belirtilmediğini, ulusal yapı denetim sisteminde onaylı seviyenin olarak kayıt olması nedeniyle davacı yapı denetim kuruluşunun herhangi bir ilave hak ediş alacağının olmadığını” açıklamışlardır.
Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere 31.03.2008 tarihli yapı denetimi hizmet sözleşmesi yapılmış, bu çerçevede taraflar sözleşmeye göre yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışmışlardır.
Yargıtay uygulamasında da kabul olunduğu üzere “4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 5. maddesinde, yapı denetim hizmet sözleşmelerinin yapı sahibi ile denetim kuruluşu arasında akdedileceği hükme bağlanmış, bahsi geçen kanuna dayanılarak çıkarılan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin 8. maddesinin 1 numaralı bendinde de yapı sahibinin, yapı denetimi hizmet sözleşmesini bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığı ile imzalamak zorunda olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. Yukarıda bahsi geçen yasal mevzuat uyarınca, yapının denetimi için yapı denetim kuruluşu ile hizmet sözleşmesinin imzalanması zorunluluğunun bulunduğu ve sözleşmenin de bizzat veya hukuken temsile yetkili vekil aracılığıyla yapı sahipleri tarafından imzalanması gerektiği anlaşılmaktadır”. (Yargıtay 13 HD. 2014/19701E. 2015/18667K.sayılı ilamı) Buna göre davacının vermiş olduğu bir hizmet var ise bu ücretini sözleşme yaptığı davalıdan talep etme hakkının bulunduğu kabul edilebilir ise de bu noktada önemli olan davacının mevcut düzenlemeler çerçevesinde haklılık durumunu ispatlayabilmiş olmasıdır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu kök raporda belirtilen miktar birinci ek raporda ciddi oranda azalmış, ikinci ek raporda daha fazla azalmış ve bu suretle raporlar arasında çelişki oluşmuştur. Esasen atanan bilirkişilerin konunun özüyle ilgili genel bilgisi olduğu anlaşılmakla beraber raporlardaki değişiklikler karşısında konu ile ilgili spesifik olarak bilgileri olduğu noktasında şüphe uyanmıştır. Her ne kadar birinci bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu ikinci ek rapor da davacının talep edebileceği asıl alacak miktarı 14.459,92 TL miktara kadar düşmüş ise de aslında davalının en baştan itibaren beyan ettiği savunmasındaki mahsup beyanı dikkate alındığında birinci bilirkişi kurulunun en son sunmuş olduğu 18/11/2021 tarihli raporda belirtilen miktar kadar dahi davacının alacaklı bulunmadığı, takip tarihi itibariyle bu açıdan davacının hiçbir alacağının bulunmadığı Mahkememizce değerlendirilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde müvekkilinin borçlu olmadığını, bilakis yapılan ödemeler nedeniyle davacının davalıya borçlu olduğunu, bu nedenle dahi davacının herhangi bir alacağa hak kazanamadığını açıkça ve önemle bildirmiştir. Davalının bu savunması, birinci bilirkişi kurulu raporundaki net hak edişin tespiti aşamasında ve hiçbir suretle dikkate alınmamıştır.
Oysaki davalının bu savunmasının üzerinde mutlaka durulması, birinci bilirkişi kurulu raporunun ek raporunda tartışılması veya en azından Mahkemenin takdirine bırakılması icap ederdi. Nitekim Yargıtay uygulamasında davalının cevap dilekçesinde yapmış olduğu ödeme nedeniyle alacaklı bulunduğu yönünde savunma yapabileceği, bu savunmanın mahsup itirazı olup ayrıca karşılık dava ile ileri sürülmesinin zorunlu olmadığı, itiraz niteliğinde olduğundan her zaman ileri sürülebileceği gibi dosyadaki kanıtlardan anlaşılması halinde mahkemece de kendiliğinden gözetileceği, bu durumda Mahkememizce davacının açmış olduğu alacak miktarı ne olursa olsun davalının mahsup savunmasının dikkate alınmasının gerektiği kabul edilmelidir. Bu durumda birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu gerek ikinci ek rapor gerek birinci ek rapora göre davacının alacaklı olduğu yönündeki miktarlara bir an için itibar olunsa dahi davalının cevap dilekçesinde belirttiği, ödediğini açıkladığı ve varlığı tartışmasız olan miktarlarının mahsubu durumunda davacının takip tarihi itibariyle alacaklı bulunmadığı dahi Mahkememizce değerlendirilmiştir. (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 2008/5767E. 2009/892K.sayılı ilamı; Yargıtay 19.HD 2016/14046E. 2017/4667K.sayılı ilamı) Bu durumda mevcut mahsup savunması karşısında asıl davada bir an için birinci bilirkişi kurulunun ikinci veya birinci ek raporuna itibar olunduğunda dahi mevcut ödemenin davacının alacak hakkını sona erdirecek nitelik taşımakta olduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşme, Çevre ve Şehircilik Bakanlığında görevli olan ve İstanbul Valiliği tarafından isimleri bildirilen ve uyuşmazlık konusuyla ilgili doğrudan bilgi sahibi bilirkişilerin yer aldığı raporda da açıklandığı üzere 12/08/2001 tarihli Yönetmeliğe göre düzenlenmiştir. Oysaki sözleşme tarihi 31/03/2008 olmakla sözleşme maddelerinin de 05/02/2008 tarih ve 26.778 sayılı Resmi Gazetede yürürlüğe giren Yapı ve Denetim Uygulama Yönetmeliğine uygun olması ve bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. Zaten 05/02/2008 tarihli Yönetmelik yürürlüğe girdikten sonra yine adı geçen Yönetmeliğin m.32/1 hükmüne göre ise 12/08/2001 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulan Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. İlk bilirkişi kurulu bu ayrıntıyı dikkate almadığından varılan hesaplamalara da bu açıdan da itiraz edilebilmesi zaten mümkün değildir. Oysaki ikinci bilirkişi kurulu bu noktada sözleşme tarihinde yürürlükte olan ve somut olayda uygulanma kabiliyeti bulunan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği hükümlerini dikkate almıştır.
Yapı denetime ilişkin düzenlemelerin imar mevzuatıyla doğrudan ilgili düzenlemeler niteliğinde bulunduğu açıktır. Yargıtay uygulamalarında da kabul olunduğu üzere “imar mevzuatındaki kurallar kamu düzeni gereği uyulması zorunlu ve emredici hukuk kurallarıdır. Bu nedenle yapı denetimi uygulama yönetmeliğinin emredici hükümlerinin taraflar arasındaki sözleşme ile değiştirilebilmesi zaten mümkün bulunmamaktadır. “Buna göre somut olayda uygulanması zorunlu olan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği hükümlerine göre hizmet bedelinin bu dönemde geçerli olan bedeller çerçevesinde hesaplanması, yine bu dönemde geçerli olan 3194 sayılı İmar Kanununun m.29 hükmü gereği yapıya başlama müddeti ile beş yıl içinde bitirilmediği takdirde ruhsatın hükümsüz kalacağı gerçeği karşısında söz konusu yapıya ruhsat verildiği tarih 02/04/2008 olduğuna göre, raporda da belirtildiği üzere somut olaydaki ruhsat zaten 02/04/2008 tarihinde zaten hükümsüz kalmıştır. Buna göre adı geçen Yönetmeliğin 5.maddesi dikkate alındığında ise işyeri teslim tutanağının 02/04/2008 tarihinden itibaren ve ilk iş günü içinde olan … Belediyesi onayına sunulması gerekmekle birlikte söz konusu yapıda hangi tarihte inşai faaliyetlere başladığı bilirkişi kurulu tarafından tespit edilememiştir. Zaten ve bu nedenle belediye tarafından 29/02/2008 tarihinde yapı tatil tutanağı düzenlenmiş, inşaat durdurulmuş ve mühürlenmiştir.
Mahkememizce itibar olunan ve konusunda ehil bilirkişilerin hazırladığı 15/10/2021 tarihli raporda irdelendiği üzere atıf yapılan Yönetmeliğin 5.maddesi hükümleri dikkate alındığında, 31/12/2010 tarihi itibariyle gerçekleşme oranı %10, yine 31/12/2012 tarihi itibariyle gerçekleşme oranı %10 olup, başka bir yıl sonu seviye tespit tutanağında ise 31/12/2012 tarihi itibariyle gerçekleşme oranı ise %100 olsa dahi belediyenin herhangi bir onayının mevcut bulunmadığı, bu nedenle 31/12/2012 tarihli ve %100 olarak gerçekleşme oranı olduğu bildirilen seviye tespit tutanağının resmiyet kazanamadığı, bu nedenle ise ilgili idare tarafından onaylanmamış olan seviye tespit tutanağındaki seviyelerin gerçekleşmiş olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Kamu düzeni ile de yakından ilgisi olan bu hususların göz ardı edilmesi mümkün değildir.
Yapılan inceleme ve değerlendirme sonuçları dikkate alındığında gerek ruhsat ve gerekse ruhsat eki projelerdeki aykırılıkların giderilmediği, nitekim bu nedenle sözleşmeye konu olan bu yapının ancak imar barışı kapsamında düzenlenen yapı kayıt belgesi ile resmiye kazanabildiği ortaya çıkmıştır. Birinci bilirkişi kurulu ek raporunda, atıf yapılan yönetmelik hükümleri çerçevesinde 1.nolu hak ediş tutarının 12/05/2008 tarihi itibariyle davacı yapı denetim kuruluşuna mahsuplaşma yoluyla iadesi, yine 2.nolu hakedişte ise önceki hak edişin üzerine gerçekleşen oran sıfır olmakla gerçekleşmeyen imalat için ilave hizmet bedelinin bulunmadığı, sistemsel olarak KDV dahil 15.655,99 TL tutarın dahi yapı sahibine iadesinin doğru olacağı, zaten Mahkememizce itibar olunan 15/10/2021 tarihli ikinci bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere ruhsat ve ruhsat eki projelerdeki aykırılığın giderilmediği, en önemlisi 19/09/2008 tarihli yapı tatil tutanağında dahi aykırılığın başladığı seviyenin belirtilmediği, atıf yapılan Yönetmelik hükümleri karşısında ise ulusal yapı denetim sisteminde onaylı olan seviyenin dikkate alınması gerektiği, oysaki bu seviyenin %10 olarak kayıtlı bulunduğu dikkate alındığında ise davacı yapı denetim kuruluşunun zaten herhangi bir hak ediş tutarının kalmayacağı anlaşılmıştır. Nitekim davalı vekili dahi cevap dilekçesinde bu yöne işaret etmiş, davalının dayanmış olduğu vakıalar ve deliller çerçevesinde de davacının alacaklı olmadığı ikinci bilirkişi kurulu raporuyla açıkça saptanmıştır.
Mahkememizce itibar olunan ikinci bilirkişi kurulu raporu ile esasen Mahkememizce yapılan değerlendirme ve yorumda ise birinci bilirkişinin en son sunduğu birinci ve ikinci ek rapora göre dahi davacının alacaklı olamayacağı anlaşılmıştır. Somut olay açısından uygulanması gerekli olan, nitekim uygulanan yönetmelik hükümleri ve açıklanan hal karşısında ikinci bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu 15/10/2021 tarihli raporuna itibar etmeye engel gerekçeli, itibar edilebilir bir itiraz olmadığı gibi adı geçen son bilirkişi kurulunun raporunda teknik yönden yapılan açıklamaları ve mevcut düzenlemelerin varlığını ortadan kaldırabilecek bir vakıa dahi bulunmamaktadır.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda dayanak olan sözleşme nedeniyle davacının hak ediş alacağının olduğu noktasında sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan düzenlemeler, bu düzenlemeler ile ilgili davacının üzerine düşen yükümlülükler bir bütün olarak dikkate alındığında, davacının sözleşmeden doğan ücreti hak ettiği ile ilgili ispat yükümlülüğünü yerine getirememiş olduğu kabul olunmuştur.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Ne var ki somut olayda davanın reddi karşısında davacının tazminat talebinin ret olunması gerektiği gibi davacının kötü niyetli olarak takip yaptığı ispatlanamadığından davalının tazminat talebi dahi ret olunmuştur.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının, “… 28. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına yönelik davalı borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına yönelik davasının ” sübut bulmadığından reddine, davanın reddi nedeni ile davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, davacının kötü niyetli olarak takip yaptığı ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının, “… 28. İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına yönelik davalı borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına yönelik davasının ” sübut bulmadığından reddine,
2-Davanın reddi nedeni ile davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-Davacının kötü niyetli olarak takip yaptığı ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin alınan 5.227,62 TL harçtan mahsup edilerek 5.168,32 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince dava değeri olan 432.838,75 TL üzerinden hesaplanan 38.691,94 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 09/12/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip