Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1028 E. 2019/360 K. 26.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1028 Esas
KARAR NO : 2019/360

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/11/2018
KARAR TARİHİ : 26/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın kapanan … Şubesi ile kredi kartı borçlusu muris … arasında akdedilen kredi kartı üyelik sözleşmesine istinaden sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmeyen muris …’ a … 2. Noterliği nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edildiğini, ihtarnameye rağmen muris tarafından müvekkili bankaya herhangi bir ödemede bulunulmadığından, temerrüde düştüğünden aleyhine 20.08.2001 tarihi itibariyle, 1.349,58 TL devir bakiyesi olmak üzere toplam 2.387,26.-TL alacağın tahsili için … 2. İcra Müdürlüğünün … E (yenilenmekle … E) sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, devam eden takipte muris … adına haczi kabil menkul ve gayrimenkul malvarlığı bulunamadığından alacağın 13.02.2009 tarihi itibariyle faiz ve masraflar dahil olmak üzere 24.962,49.-TL tutarlı aciz vesikasına bağlandığını, müvekkil Banka tarafından haricen yapılan araştırmalar neticesinde murisin üzerine kayıtlı malvarlığı olması ihtimaline binaen aleyhine aciz vesikasına dayalı olarak … 3. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile genel haciz yolu ile takibe girişildiğini, takip henüz kesinleşmemiş iken borçlu …’ın 10.12.2008 tarihinde vefat ettiğinin Uyap kaydından öğrenildiğini, murisin yasal mirasçılarının tespit edilerek takibin mirasçılara yöneltilmesi hususunda veraset ilamı çıkartabilmek amacıyla kendilerine yetki belgesi verilmesi için 17.05.2018 tarihinde icra dosyasından talepte bulunulmuş ise de, İcra Müdürlüğünün vermiş olduğu 17.05.2018 tarihli karar ile “takip açıldığı sırada borçlu vefat etmiş olduğundan hukuki ehliyeti bulunmayan şahsa takip açılamayacağından dosyanın kapatılmasına ve bu dosyadan işlemlere devam edilemeyeceğinden yetki belgesi talebinin reddine” karar verilerek taleplerinin reddedildiğini, alacaklı konumda bulunan ve hukuki yararı olan müvekkili banka tarafından … 10. Sulh Hukuk Mahkemesi nin … E. … K. sayılı kararına istinaden muris …’ın mirasçılarını gösterir veraset ilamı alındığını, alınan veraset ilamına istinaden muris … mirasçıları aleyhine … 3. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından aciz vesikasına dayalı olarak ilamsız takip başlatılmış ise de, borçlular vekili tarafından borcun tamamına, ferilerine, faize, icra dairesinin yetkisine, zamanaşımına yönelik itiraz edildiği, icra müdürlüğünce takibin durdurulduğunu belirterek davalarının kabulüne, borçluların itirazlarının iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle huzurdaki davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, HMK’nun ilgili maddeleri gereğince, davanın müvekkilinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olan … Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiğini, her ne kadar davacı taraf müvekkillerimin murisi ile imzalanan sözleşme hükümleri gereğince yetkili olunduğu iddiasında ise de müvekkilleri ile davacı arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmaması, sözleşmenin yetkiye ilişkin hükmünün müvekkiller yönünden uygulanma imkanı bulunmaması, davanın dayanağı aciz vesikasının verildiği ilk takip müdürlüğünün … İcra Müdürlüğü olduğu düşüldüğünde davacı tarafça da yetkili icra daireleri ve mahkemelerin Adıyaman olduğunun kabul edildiğini, ayrıca … 2.İcra Müdürlüğü üzerinden alınan aciz vesikası dosya incelendiğinde hukuka aykırı olarak alınmış olmakla geçerli bir aciz vesikası bulunmadığından, aciz vesikası için öngörülen zamanaşımı süresinin işbu davada uygulanma hükmünün bulunmadığını, müvekkillerinin murisinin ölüm tarihinde ve hatta dayanak … icra dosyasının takip tarihi itibariyle menkul-gayrinmenkul sahibi olduğu ve hukuka aykırı olarak gerekli araştırmalar yapılmadan haksız bir şekilde aciz vesikası alındığını, bu aşamada hukuka aykırı alınan bir belgeye dayanılarak müvekkillere yönelik bu şekilde bir alacak talebinde bulunulmasının hiçbir haklı gerekçesi bulunmadığını, ilk icra takip tarihi-aciz vesikasının alındığı tarih ve ölüm tarihine kadar geçen süre zarfında murisin menkul-gayrımenkul malının bulunup bulunmadığı yönünde ilgili yerlere müzekkere yazıldığı taktirde davanın dayanağı olan aciz vesikasının hukuka aykırı olduğu, bu sebep ile buna dayanılarak yasal takip yapılamayacağı, aynı şekilde aciz vesikası için öngörülen zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı açıkça anlaşılacağını belirterek davanın yetkisizlik ve dava konusu alacak zamanaşımına uğramış olduğundan davanın konusuz kalması nedeniyle reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava, banka kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağa yönelik ilamsız takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalıların murisi … ile davacı banka arasında kredi kartı üyelik sözleşmesi akdedildiği tarafların kabulünde olup uyuşmazlık, borçlu hakkında başlatılan cebri takipte alınan aciz vesikasına istinaden mirasçılardan talep edilebilecek alacak bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/4213 E, 2016/14573 K sayılı emsal ilamı” Davacı vekili, taraflar arasındaki akdedilen Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesine istinaden borçlu bulunan davalı hakkında borcun ödenmesi yönünde ihtarname gönderildiği, borcun ödenmemesi üzerine icra takibine geçildiği, itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafından tahsili talep edilen borç içerisinde yasal olarak tahsil edilmemesi gereken yıllık kart aidatlarının bulunduğunu, talep edilen yıllık faizin yüksek olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporu ve ek rapora göre, taraflar arasındaki sözleşmede faiz oranının kararlaştırılmadığı, alacağın kredi kartına ilişkin oluşu nedeniyle TBK 88 ve 120. maddesi gereğince akdi ve işlemiş faiz hesabının yapılması gerektiği nazara alındığında bilirkişinin ek raporunda 238,19 TL olarak hesaplanan işlemiş temerrüt faizinin 192,21 olması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının … 20. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasındaki itirazının 17.716,62 TL asıl alacak, 411,91 TL akdi faiz, 192,21 TL işlemiş faiz, 30,20 TL % 5 BSMV, 61,23 TL ihtarname masrafı 18.412,17 TL üzerinden iptaliyle takibin bu miktar üzerinden devamına, 17.716,62 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 18 temerrüt faizi ve bunun %5 BSMV’sinin tahakkukuna, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı lehine % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, hüküm temlik alan davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı bankadan alınıp kullanılan kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.
Kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi mi yoksa asliye hukuk mahkemesi mi olduğu hususu tartışmalıdır. Özellikle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde 6335 sayılı yasayla yapılan değişiklik uyarınca 01.07.2012 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisi haline dönüştürüldükten sonra bu konudaki tartışmalar yoğunlaşmıştır.
Bu noktada, kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkemenin belirlenmesinde, konuya ilişkin yasal düzenlemeler hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
Türkiye’de kredi kartları ile ilgili ilk yasal düzenleme 14.03.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4822 sayılı Yasa ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a “Kredi Kartları” kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle yapılmıştır. Böylece kredi kartları 4077 sayılı TKHK kapsamına alınmıştır. 4077 sayılı Yasanın “Tüketici Mahkemeleri” başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.
01.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı Yasadaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.
5464 sayılı BKKKK’nun 44/1. maddesine göre; “Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır.” Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu konuda uygulama birliği bulunduğundan tartışma da yaşanmamıştır.
Tartışma, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesindeki görev düzenlemesi ile ilgili olarak karşımıza çıkmıştır. Tartışmaların konusunu iki farklı görüş oluşturmaktadır. Bir görüşe göre; banka kredi kartı sözleşmeleri 6102 sayılı TTK’nun 4/1-f maddesinde düzenlenen bankacılık işlemlerinden olup, mutlak ticari davalardan sayıldığından kredi kartı uyuşmazlıkları nedeniyle kart çıkaran kuruluşlarca (bankalarca) kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Diğer bir görüşe göre; 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde, 1086 sayılı HUMK’nun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuş olup, HMK’nun 447/2 maddesi uyarınca “ 1086 sayılı HUMK’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı”, HMK’nun 2. maddesinde ise “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi” olduğunun hükme bağlandığı, ticari davaların usul Kanunlarında değil, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği gözetildiğinde kart çıkaran kuruluşlarca tüketici sıfatını haiz kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.02.2007 tarih ve 2007/19-50 E, 2007/50 K. sayılı kararında; bankalarca kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda ticaret mahkemelerinin değil, genel mahkemelerin, somut olayda dava değerine göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu açıkça belirtmiş ve ikinci görüşü benimsemiştir.
Görevin belirlenmesine, 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı HUMK dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır.
Tekrar etmek gerekirse, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde “1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine” atıf yapılmıştır. 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’un göreve ilişkin hükümler anılan Kanunun 1-8. maddelerinde düzenlenmiştir. HUMK’un 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve yasada öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmekteydi. Ayrıca, o dönemde yürürlükte olan TTK’nun 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olduğundan süresinde iş bölümü itirazı olmadıkça hakim, görevsiz olduğunu gerekçe göstererek re’sen gönderme kararı verememekteydi. Hakimin iş bölümü itirazına rağmen davaya devam edip uyuşmazlık hakkında esastan karar vermesi ise tek başına bozma sebebi sayılmamaktaydı. (6762 sayılı TTK. Madde 5)
Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesindeki “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmü de gözetildiğinde, 01.10.2011 tarihinden önceki uyuşmazlıklarda, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2 maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 1-8. maddeleri uyarınca dava tarihindeki dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirlenecek, ancak 6762 sayılı TTK’nun 5. maddesindeki iş bölümü itirazı ile ilgili hüküm de görevin tespitinde gözetilecektir.
Buradan hareketle, 01.10.2011 tarihinden önce bankalar tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalarda genel mahkemeler (dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemeleri) görevli olmakla birlikte, dava asliye ticaret mahkemesine açılmış ve süresinde iş bölümü itirazında bulunulmamış ise davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacak, ancak süresinde iş bölümü itirazında bulunulmuş ise dosyanın genel görevli (sulh veya asliye hukuk) mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe gören 6100 sayılı HMK, dava değerine göre görev belirlemenin uygulamada birçok sorun yarattığı, bu ayrımın pratik olmadığı ve ihtiyaçlara da tam olarak cevap vermediği gerekçeleriyle miktar ayrımı yapılmaksızın kanunlarda belirtilen istisnalar dışında mal varlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemelerini asıl mahkeme haline getirmiştir.
Buna göre, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak mal varlığına ilişkin davalarda HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde 6335 sayılı yasayla değişiklik yapılarak asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece re’sen gözetilmelidir. Ancak 6335 sayılı Kanunla 6102 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. maddede görev düzenlemesinin bu Kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Bu Yasal düzenlemeler karşısında, kart çıkaran kuruluşlar ( bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı Yasanın 44/2 maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığına, HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağına, gerek HUMK’un göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse HMK’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olup, ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına, ticaret mahkemelerinin görevinin (6762 sayılı TTK’nun 5.) 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamasına göre, 01.10.2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir.
Yeri gelmişken bu kuralın istisnalarına da değinmek gerekmektedir. Zira, 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesinde; “Kanunlarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça” ifadesine yer verilmiştir. Aksine düzenleme, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1 ve 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde yer almaktadır.
Gerçekten 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde; “ Bu Kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrası, 9’uncu, 12’inci, 24’üncü, 25’inci, 26’ınca ve 44’üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz.” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü gibi, kanun koyucu, tacirlere verilen kredi kartları ile tüketiciye verilen kredi kartları hakkındaki uyuşmazlıklarda görev yönünden farklı bir düzenlemeyi benimsemiş, tacirlere verilen kredi kartları hakkındaki uyuşmazlıklarda görev yönünden farklı bir düzenlemeyi benimsemiş, tacirlere verilen kredi kartları bakımından 6762 sayılı TTK’nun 4/1-6 (6102 sayılı TTK’nun 4/1-f) maddesindeki ticari dava tanımına uygun olarak 5. madde uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı hususunu istisnai bir şekilde hükme bağlamıştır.
Belirmek gerekir ki, Kanun koyucu, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi kapsamındaki davaların da asliye ticaret mahkemelerinde görülmesini amaçlamış olsaydı aynı Kanunun 43. maddesine, tacirlere verilen kurumsal kredi kartları ile ilgili bu istisna hükmünü koymazdı.
İkinci bir istisna da, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesi hükmüyle getirilmiştir. Buna göre, “Fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür.” Belirtilen yasa hükmüne göre, kredi kartı uyuşmazlığından doğan dava, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesinde öngörülen kurum, kuruluş, ya da bankalar tarafından açılmışsa görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi varsa 1 ve 2 nolu asliye ticaret mahkemeleri görevlidir.
Anılan yasa hükmündeki görev kamu düzenine ilişkin ve emredici nitelikte olduğundan mahkemece re’sen gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir.
Nitekim yukarıda tarih ve numarası yazılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Kuşkusuz, 28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve yayımı tarihinden itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği öngörülen 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarda görevli mahkeme, anılan Kanun’un 3/1-k-j, 4/3, 73/1, 83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmelidir.
Mahkemece, davanın açıldığı 05.11.2013 tarihi itibariyle kredi kartlarından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gözetilmeden işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. ” şeklindedir.
TMSF’ye devredilen bankaların oluşturduğu Birleşik Fon Bankası tarafından açılan bir davada ise Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2016/7238 E 2016/9435 K sayılı kararında, “28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve Tüketici Kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun Geçici-1/1. maddesinde ise “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan” davaların “açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam” edeceği belirtildiğinden, 28.05.2014 tarihinden önce açılmış davalar yönünden 5464 sayılı Kanunun 44. maddesindeki görev hükümleri geçerli olmaya devam edecektir. 6502 sayılı Kanun, kart hamili ya da kartı veren kuruluş gibi bir ayrıma gitmeksizin bütün bankacılık işlemlerini (m. 3/1-k kapsamına girmeyen tacirler hariç olmak üzere) kanun kapsamına aldığı ve 83/2. maddesi hükmü karşısında diğer kanunlardaki görev kuralları bu kanun kapsamına giren uyuşmazlıklarda uygulanmayacağı için, 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır. ” denmektedir.
Somut olayda uyuşmazlık, banka kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; davanın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı, davalıların ve murisinin tacir olmadığı, 6502 sayılı Kanunun 3/1-k maddesi uyarınca tüketici sıfatına sahip olduğu, bu haliyle uyuşmazlığın anılan Kanunun 73/1 ve 83/2. maddeleri uyarınca Tüketici Mahkemesi tarafından çözüme kavuşturulması gerektiği, 6502 sayılı Kanunun 83/2. Maddesi karşısında Bankacılık Kanunu 142. maddede yer alan görev ve yetki hükmünün uygulanma imkanı bulunmadığı, görev hususunun yargılamanın her aşamasında dikkate alınabileceği sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle 6100 Sayılı HMK. 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekilinin yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.26/04/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸