Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/952 E. 2018/1141 K. 12.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/952 Esas
KARAR NO : 2018/1141

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 01/11/2017
KARAR TARİHİ : 12/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında su satışı konusunda anlaşma bulunduğu, ürünlerin davalıya satılıp teslim edildiği, borcun ödenmemesi üzerine icra takibine başlandığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı sunduğu cevap dilekçesinde özetle; 08/10/2011 tarihinden sonra ticari faaliyetine son verdiğini, bu durumun 15/11/2011 tarihli Vergi Dairesi işlemi ile belirli olduğunu, pos cihazını 02/10/2011 tarihinde bankaya iade ettiğini, takibe dayanak fatura konusu malları teslim almadığını, bu belgelerde imza var ise kendisine ait olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; su satışı konusunda taraflar arasında sözleşme bulunup bulunmadığı, bu kapsamda davacı tarafından davalıya mal teslimi davalı tarafından da ödeme yapılıp yapılmadığı, 08/10/2011 tarihinden sonra davalının ticari faaliyetine son verip vermediği, bu tarihten sonra yapılan alışverişler sebebiyle davacının alacaklı olup olmadığı konularındadır.
Mahkememizce tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Dava konusu 2013/5680 Esas sayılı takip dosyası … 33. İcra Müdürlüğünden müteaddit defalar istenmesine rağmen fiziki olarak gönderilmemiş, UYAP kaydı istenmiş ancak o da gönderilmemiş; bu nedenle fiziki dosyanın kayıp olduğu sonucuna varılarak taraflara ellerinde mevcut takip evrakını sunmaları istenerek takip dosyası evrakları (takip talebi, ödeme emri, itiraz dilekçesi) edinilebilmiştir. Takip talebinde herhangi bir faturadan bahsedilmeyip dayanak olarak cari hesap alacağı gösterilmiştir. Davalının takibe itirazının süresinde olup olmadığı veya davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktalarından yapılan değerlendirmede ise, ne ödeme emri tebliğ evrakı ne de itiraz dilekçesinin davalıya tebliğ evrakı bulunamadığından, sürede olmadığına dair tarafların sunabildiği bir delil de bulunmadığından itiraz ve davanın yasal süreler içinde olduğu kabul edilmiştir.
Mali bilirkişi tarafından hazırlanan 22/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının 2011 yılı defterlerinin kapanış tasdikleri yapılmadığı için TTK ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmadığı, defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşımadığı, davacı ticari defterlerine göre cari hesaptan doğan takip konusu kadar alacağı bulunduğunun göründüğü, davalının 2011 yılında işletme defteri tuttuğu, işletme defteri kapanış tasdikine tabi olmadığından davalının defterlerinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulup tutulmadığı kararının HMK 222 hükmü gözetilerek mahkemeye ait olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin davacı ticari defter ve muavin defter dökümüne göre 14/10/2011 tarihinde başladığı, bu tarihte davalının mali (vergi mükellefiyeti) kaydının silinmiş durumda olduğu, Pos cihazının bankaya iade edilmiş durumda olduğu, dosyada davalı işletmesinin bu tarih öncesi Murat Arık isimli şahsa devredildiğine dair sözleşme bulunduğu, davalının işletme defterinde davacıyla aralarında herhangi bir ticari ilişkiye dair hiçbir kayıt bulunmadığı tespitleri rapor edilmiştir.
Davacı vekilince dosyaya sunulan cari hesaba ilişkin mal teslimlerine dair tüm irsaliyeli faturalardan sadece 4’ünde teslim alan isim ve imzası bulunduğu, ancak bu isimlerin içinde davalı ismi olmadığı anlaşılmıştır. SGK.dan alınan yazı cevabına göre davalının kendi adına işletme kaydının sadece 2011 yılında ve 08.10.2011 tarihine kadar sürdüğü, vergi dairesi mükellefiyet kaydının da 08.10.2011 tarihinde işi terk işlemiyle kapatılmış olduğu, gıda işletmesine ait POS cihazının da 02.10.2011 tarihinde bankaya iade edilmiş olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç itibariyle davacının sahibi lehine delil niteliği taşımayan ticari defterlerine göre 14.10.2011 tarihinde davalıyla başladığı görünen akdi ilişki davalı defter ve resmi kayıtlarıyla doğrulanmamış durumdadır. Davalı tarafından davacı tarafa nakden veya POS cihazıyla ödemeler yapıldığına, bunların ticari ilişkiyi kanıtladığına dair davacı tarafından dosyaya Tahsilat Makbuzları sunulmuş ise de, davacı tarafından düzenlenmiş olan ve davalının imzasını da taşımayan bu makbuzların, ortada resmi kayıtlara göre davalıya ait bir ticari işletme bulunmadığı dönemde tek başına aradaki akdi ilişkiyi ve davalıya mal teslimlerini kanıtladığı sonucuna varılamaz.
Tüm dosya kapsamı ve denetime elverişli bilirkişi raporu da dikkate alındığında, her ne kadar ön inceleme tutanağında uyuşmazlık konusu hususların tespiti sırasında “taraflar arasında su satışı konusunda sözleşme bulunduğu sabit olup” ibaresi kullanılmış ise de, davalı tarafından akdi ilişkinin icra takibine itirazdan itibaren hiç bir zaman kabul/ikrar edilmemiş olduğu, ön inceleme tutanağındaki tespitin dosyada toplanan deliller karşısında Mahkeme için bağlayıcılığı bulunmadığı hususları da gözönüne alınarak; davacı tarafından davalıyla arada akdi ilişki bulunduğunun, davalı hakkında başlatılan cebri takibin dayanağı mal teslimlerinin ve alacak hakkının ispatlanamamış olması nedeniyle, aşağıdaki şekilde davanın reddine, davacının takibi kötüniyetle başlattığı delillerle kanıtlanamadığından yasal koşulları oluşmamakla davalının kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar vermek gerekmiştir. Kötüniyet tazminatı müddeabihe dahil olmadığından ve ayrıca harçlandırılmamış bir yan unsur olduğundan, red nedeniyle kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdir olunmamıştır.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin davacının kötü niyeti ıspatlanamadığından reddine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davalı tarafça yapılan posta masrafı olan 12,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, istek halinde ilgili tarafa iadesine,
6-Alınması gerekli 35,90-TL karar harcının peşin alınan 79,18-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 43,28-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine
Dair, davacı vekilinin ve davalı asilin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
12/11/2018

Katip …
¸

Hakim …
¸