Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/878 E. 2020/440 K. 20.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/878 Esas
KARAR NO : 2020/440

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/10/2017
KARAR TARİHİ : 20/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; Dava konusu olan ve davalı tarafça önce ihtiyati hacze ardından kambiyo takibine konu edilen; 15/07/2015 vade 15.000,00 TL bedelli, 15/11/2016 vade 32.000,00 TL bedelli ve 30/05/2016 vade 56.000,00 TL bedelli bonolarda müvekkilinin asıl borçlu, davalının ise tek başına lehtar olarak göründüğünü, davalı tarafından 3 adet bono hakkında … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.iş sayılı dosya numarasıyla ihtiyati haciz kararı alındığını, ardından … 33. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, müvekkiline ait tüm banka hesaplarına, … ili, … ilçesi, … Mah., 150 ada, 1 parselde kayıtlı dubleks mekan, … ili, … ilçesi, … Mah., 8450 ada, 12 parselde kayıtlı arsa, … ili, … ilçesi, … Mah., 7027 ada, 15 parselde kayıtlı arsa, … plakalı araç üzerine ihtiyati haciz konulduğunu, senetteki imzaların müvekkiline ait olmamasının kuvvetle muhtemel olduğunu, takip konusu yapılan bonoların kambiyo vasfını haiz olmadığını, imzaların müvekkiline ait olsa dahi temelde borç ilişkisinin mevcut olmadığından senedin rıza dışı elde edilmek suretiyle miktar, tarih, lehtar kısımlarının rıza dışı doldurulmasının söz konusu olduğunu, senedin sahteliği iddiasında bulunduklarını, bununla ilgili şikayet hakkının kullanıldığını, müvekkili ile alacaklı … isimli şahıs arasında herhangi bir ticari ilişkinin mevcut olmadığını, bu nedenlerle kambiyo senedine vaki itirazlarının kabulü ile takip konusu yapılan 15/07/2015 vade 15.000,00 TL bedelli, 15/11/2016 vade 32.000,00 TL bedelli ve 30/05/2016 vade 56.000,00 TL bedelli bonoların iptaline, bonolardan dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle davalı aleyhine senet bedellerinin %20′ sinden az olmamak kaydıyla davalı aleyhinde yasal faiziyle birlikte kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
Dava, kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamından;
Dava, İİK’nun 72. Maddesi uyarınca, kambiyo senedi vasfındaki bono nedeniyle başlatılmış icra takibinden ve takip konusu yapılan bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkindir.
Takip ve dava konusu yapılan 15/07/2015 vade 15.000,00 TL bedelli, 15/11/2016 vade 32.000,00 TL bedelli ve 30/05/2016 vade 56.000,00 TL bedelli bonoların keşidecesi davacı 10.12.2018 tarihinde vefat etmiş davaya murisin mirasçıları tarafından devam olunmuştur.
Davacılar vekili davaya konu senetteki imzaların davacıya(muris) ait olmadığını, bonoların kambiyo senedi vasfının bulunmadığını, imzaların davacıya (muris) ait olduğu tespit edilse bile temelde mevcut bir borç ilişkisinin bulunmadığını, senedin rıza dışı elde edilerek miktar, tarih ve lehtar kısımlarının rıza dışı doldurulduğunu, senedin sahte olduğunu, davacı muris ile davalı arasında herhangi bir ticari ilişkinin mevcut olmadığını ve sonuç olarak takip ve takip konusu senetlerden dolayı davacı tarafın davalı tarafa borçlu olmadığını ileri sürmüştür.
Uyuşmazlığın çözümünde ispat ve ispat yükü kavramlarının kısaca açıklanması yerinde olacaktır.
İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur. İşte dava konusu hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. (Kuru, B:Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001,6.2.c.,s.1966)
Hakim, davada hangi çekişmeli vakıanın ispat edilmesi gerektiğini tespit ettikten sonra bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi sorusu ile karşılaşır; buna da ispat yükü denir.
İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer ve yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Bilakis, kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir.
Konu ile ilgili genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ nun 6′ ncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
İspat aracı olan ve kendi içinde kesin-takdiri olmak üzere ikiye ayrılan deliller, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanamayacağı davalarda kural olarak taraflarca ileri sürülmedikleri müddetçe hakim tarafından resen dikkate alınamaz.
Hakimi bağlayıcı nitelikteki (kesin) delillerden belki de en önemlisi “senet” tir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), m. 205/1Senetle ilgili ilk kural, kesin delille ispat zorunluluğu veya tanıkla ispat yasağı da denilen, kanun koyucunun bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin değerinin belli bir miktarın üzerinde olması halinde ispatının ancak senetle yapılabileceği kuralıdır. (HUMK, m. 288/1;HMK, m.200) Bu husus kısaca ispat sınırı olarak da anılabilir.
Senetle ispat zorunluluğu hakkındaki ikinci kural ise senede karşı senetle ispat zorunluluğudur.
Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, senetle ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz, ancak ve ancak senet (kesin delil) ile ispat olunabilir (HUMK, m. 290;HMK, m.201)
Senedin tamamlanmış sayıldığını söyleyebilmek için imza kurucu bir unsurdur. İmzanın senet metni oluşturulmadan da atılabilmesi mümkündür. Bu halde “beyaza imza” dan söz etmek gerekir. Kuşkusuz böyle bir imza onu atan için çok tehlikelidir. Zira genel hayat tecrübesi, imzalı boş kağıdı karşısındakine veren kimsenin onun üzerine kendisini zararlandırıcı mahiyette ilaveler yapılabileceğini bilmesini gerektirir. Buna rağmen imzalı boş kağıdı veren kimse, ki imzalı boş belge vermek de bir hukuki işlemdir, tehlikeleri peşinen kabul etmiş sayılacağı gibi, kendisinden beklenen dikkat ve ihtimamı sarf etmediğinden hukukun himayesinden yararlanamaz.Beyaza imza atan kimse karşı tarafın anlaşmaya uygun olarak daha önceden belirlenen esaslara göre senet metninin oluşturulacağı konusunda bir güvene sahiptir ve senet metnindeki borç kapsamından sorumludur. Bu sorumluluk beyaza imza atan kimsenin sözleşme metnindeki ifadelerin kendi iradesinin ürünü olmadığını ispat yükünü üzerine alması suretiyle tezahür eder. Ancak böyle bir iddia ile senedin hüküm ve kuvveti azalacağından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 201. (HUMK’ nın 290.) maddesi çerçevesinde bu iddianın kesin delille ispat gerekir.
Hukukun amacının maddi gerçeğe ulaşmak olduğu şüphesizdir. Ne var ki bu amacın sağlanmasında hakimin izleyeceği yol kanun koyucu tarafından sübjektiflikten olabildiğince uzaklaşmış usul hükümleri ile çizilmiş olup, aksi düşünce ile verilecek kararlar uygulayıcı elinde değişkenlik göstererek hukuk güvenliğini ortadan kaldıracaktır. (Yargıtay Hukuk Dairesi 2017/13-619 Esas 2018/919 Karar)
Somut uyuşmazlıkta da davacı taraf vekili, takip ve dava konusu bonolardaki imzaların davacı murise ait olmadığını dava dilekçesinde belirtmiş ise de, dosya içerisinde mevcut, davacı murisin müşteki davalının şüpheli olduğu, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma … karar numaralı dosyasında, dosyamız davacısının (murisin) takip ve dava konusu bonolar altındaki imzaların kendisine ait olduğunu ancak temelde bir borç ilişkisi bulunmadığını, lehdar,miktar ve tarih kısımlarının rıza dışı doldurulduğunu beyan ettiği ve davalı hakkında şikayetçi olduğu anlaşılmaktadır.
Yapılan soruşturma neticesinde ; açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunun ancak yazılı delille ispatlanacağı,dosyada böyle bir delilin bulunmadığı, suçun genellikle ortaklar arası yapılan işlemlerle gerçekleştiği, açığa atılan imzanın ne şekilde kullanılacağı ve senedin ne şekilde doldurulacağı hususunun taraflar arasında yapılan yazılı anlaşma ile kararlaştırılacağının ve açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunun bu anlaşma ile yazılı delillerle ispat olunması gerektiği, yazılı delille ispat şartı gerçekleşmediğinden atılı suçun unsurlarının oluşmadığı belirtilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
Ayrıca yine taraflar arasında görülen … 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında 29.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda da dava ve takip konusu senetler üzerinde yapılan incelemede, senetler üzerinde davacı murise atfen atılan imzaların davacı murisin kendi eli ürünü olduğu tespit olunmuştur.
Davacı taraf tanık dinletme, imza incelemesi ve senedin miktar,lehdar ve tarih kısımlarının aradaki ilişkiye aykırı doldurulduğuna ilişkin bilirkişi incelemesi talebinde bulunmuş ise de; 11.06.2019 tarihli celsede; davacının imza inkarında bulunmadığı, senetlerle ilgili … CBS tarafından yürütülen soruşturma alınan beyanlar, verilen soruşturmaya yer olmadığına dair karar ve tüm dosya kapsamından senetteki imzaların davacı …’e ait olduğu anlaşılmakla imza incelemesine ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki talebi reddolunmuştur.Tanık dinletme istemi ise HMK’nın 201. Maddesi uyarınca senede karşı tanıkla ispat yasağı kapsamında reddolunmuş,yine senedin aradaki ilişki ve sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğuna yönelik her türlü iddianın ancak senetle ispatı mümkün olduğundan bu yönden senetteki miktar, tarih ve lehtar kısımlarının sonradan doldurulduğuna ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılması yönündeki talep de reddolunmuş, aynı celse davacı tarafa yemin teklifinde bulunması için iki haftalık kesin süre verilmiş, verilen kesin sürede davacı tarafça yemin teklifinde bulunulmamış, ayrıca taraflar arasındaki; -davacının müşteki, davalının şüpheli olduğu- … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma dosyası gözetilerek HMK’nın 226/c maddesi doğrultusunda değerlendirme yapılmış, davacı taraf sözlü yargılama duruşma gününde davalı hakkında yeniden şikayette bulunduklarını belirterek bu başvuru sonucunun bekletici mesele yapılmasını talep etmiş, dava dilekçesinde belirtilmeyen ve karar duruşmasının olduğu gün yapılan bu başvurunun sonucunun beklenilmesi isteminin davayı uzatmaya yönelik olduğu değerlendirilerek bekletici mesele yapılma talebi reddolunmuştur.
Sonuç itibarı ile, dava ve takibe konu bonolar unsurları itibari ile geçerli bulunmaktadır. Sebepten bağımsız olarak soyut bir hukuki işlem şeklinde olan senetten dolayı borç altına giren kişilerin bu iddialarının ispat külfeti borçluya aittir. Genel karine gereğince borç ikrarı anlamı taşıyan bonodan dolayı alacaklının alacağını ispat etmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Bonodaki keşideci imzasının davacı murisin eli ürünü olduğu anlaşıldığına göre davacı bu bononun bedelsiz olduğunu, dava değeri de gözetildiğinden HMK’nun 201. Maddesi uyarınca aynı kuvvet ve mahiyetteki yazılı delillerle ispat etmelidir. Bonolardaki imza dışındaki hususların TTK’nun 680. Maddesi uyarınca sonradan doldurulabileceği de değerlendirildiğinde, takibe konu bononun davacı tarafça keşide edildiği, imzanın davacı (murisin) eli ürünü olduğu anlaşılmakla, davacı taraf takip ve dava konusu bonolarda açığa atılan imzanın kötüye kullanıldığı savunmasını ispatlar nitelikte, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında,kesin ispata yeter güçte delil/belge sunmamıştır.Bu nedenle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 54,40 TL harcın peşin alınan 1.758,99 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 1.704,59 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 10,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince taktir olunan 13.735,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Fazla yatan avans var ise Adalet Bakanlığı HMK gider avansı tarifesinin 5. maddesine göre karar kesinleştikten sonra talep halinde elektronik ortamda hesap numarası var ise bu numara üzerinden yok ise PTT aracılığı ile adreste ödemeli gönderilmesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 20/10/2020

Katip

Hakim