Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/852 E. 2018/1132 K. 09.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/852 Esas
KARAR NO : 2018/1132

DAVA : Kayıt Kabul
DAVA TARİHİ : 16/07/2012
KARAR TARİHİ : 09/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Kayıt Kabul davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Bankasının … Şubesine 03.09.2002 tarihinde 71.000.-EURO yatırdığını, daha sonra banka çalışanları ve yetkililerinin yapmış olduğu işlemler sonucunda paranın … hesabına yönlendirildiğini, müvekkilinin güven kurumu olan bankaya güvenerek işlem yaptığını, yatırılan paranın … Bankası tarafından kullanıldığını belirterek 71.000.-EURO’nun 03/09/2002 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı müflis bankanın iflas masasına alacak olarak kayıt ve kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekilinin 2. cevap dilekçesinde bankaya yatırılan meblağın aslında 71.000 Euro değil 87.540 Euro olduğu belirtilmiş ise de, kayıt kabul davasına konu kayıt başvurusu ve dava dilekçesinde talep edilen meblağ 71.000 Euro olduğundan, davadaki talep 71.000 Euro olarak değerlendirilmiştir.
CEVAP:
Davalı iflas idaresi vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle; … Bankasının bankacılık yapma ve mevduat kabul izninin 2003 yılında kaldırıldığını, yönetim ve denetiminin …’ye intikal ettiğini, daha sonra … Bankasının iflasına karar verildiğini, müflis bankanın tasfiye işlemlerinin … Hukuk İşleri Daire Başkanlığı’nın 2005/1 sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğünü, ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığını, davacının kayıt kabul davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, zira başvuruları hakkında bir karar verilmediğini, bunun bir dava şartı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının davasını … bankasına yöneltmesi gerektiğini, esas yönünden de talep hakkının bulunmadığını, paranın … Bank … Ltd.’e havale edildiğini, banka çalışanları tarafından yönlendirme yapılmadığını, banka ile söz konusu şirketin ayrı tüzel kişilikler olduğunu, … Bankasının muhabir banka konumunda olduğunu, faiz talebinin yerinde olmadığını, davacının vergi muafiyetinden yararlanarak yüksek faiz getirisi elde ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, müflis davalının sıra cetveline davacı alacağının kayıt ve kabulü talebine ilişkindir.
Davacının 71.000.-EURO mevduatını … Bankası … şubesine yatırdığı, daha sonra … Bankası’nın bankacılık yetkisinin kaldırıldığı, …’ye devredildiği ve sonraki süreçte bankanın iflasına karar verildiği, belirtilen paranın davacıya iade edilmemiş olduğu hususları sabittir. Uyuşmazlık, … Bankası A.Ş’ye yatırılan paranın … bankasına aktarılıp aktarılmadığı, yapılan bu işlemler sonucunda davacıya iade edilmeyen mevduatın Müflis … Bankası A.Ş’den talep edilip edilemeyeceği hususlarına ilişkindir.
Davalının zamanaşımı def’i yönünden yapılan değerlendirmede, davanın sözleşme sorumluluğuna ilişkin 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde iflas masasına kayıt için başvuru yapıldığı ve dava açıldığından reddine karar verilmiştir. Ayrıca aşağıda ayrıntısıyla açıklanacağı üzere davalı Bankanın sahip ve yöneticilerinin suç oluşturan haksız fiilleriyle zarara neden olduğu dikkate alındığında, suç oluşturan fiil ve faillerinin davacı tarafından öğrenilmiş kabul edilebileceği en erken tarih olarak Bankaya el konulduğu 2003 tarihi esas alınsa bile, davanın 2012’de açılması nedeniyle zimmet suçu oluşturan fiiller yönünden ceza zamanaşımının da dolmamış olduğu aşağıda incelenen ceza mahkemesi kararıyla sabittir.
Mahkememizce davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.12.2013 tarihli 2012/165 Esas 2013/301 Karar sayılı kararın davalı vekilince temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/12820 E-2017/1093 K sayılı kararı ile Mahkememizin kararının aşağıdaki gerekçeyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma kararının gerekçesi “Dairemize intikal eden bir kısım dosyalardan, başka davacılar tarafından da iflas masasına benzer başvuruların yapıldığı ve davalı müflis … Bankası A.Ş.’nin yöneticileri hakkında müşterilerini kandırarak ve bankayı vasıta kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediklerinden bahisle kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Davacının talebi içinde kendisine ait paranın … Limited Şirketi’ne gönderilmeyip davalı bankada kaldığı, bankanın da mevduattan sorumlu olduğu iddiası da bulunduğundan, davaya bu kapsamda bakılarak davalı bankanın Bankalar Kanunu ve TTK. hükümleri gereğince, davacı zararından sorumlu olup olmadığı hususu incelenerek davacı ve davacı durumundaki diğer mudilerin iradesinin fesada uğratıldığının veya benzer bir eylemin tespit edilerek davalı … Bankası’nın dava dışı yöneticileri hakkında verilebilecek olası bir mahkumiyet kararının, davalı bankanın hukuki durumunu etkileyebileceği gözetilmelidir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir. Karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir.Öte yandan, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (YHGK.nın 10.01.975 gün ve 1971/T-406 E., 1975/1 K. ; YHGK.nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 E, 1985/21 K. sayılı ilamları). Bilindiği gibi ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır (HGK.nun 16.09.1981 gün ve 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 E, 243 K sayılı ilamı). Böylece, kural olarak hukuk hakimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmamış; BK’nın 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir (Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Hukuku, 1996, s. 437 vd.) Bu itibarla mahkemece müflis bankanın eski yöneticileri hakkında açılan kamu davasının hukuki sonuçlarının BK’nın 53. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği” şeklindedir.
Mahkememizce yeni esasa kaydedilen davada yapılan yargılama sonucunda bozma kararına uyulmasına karar verilerek, müflis Banka hissedarları, yöneticileri ve çalışanları hakkında açılan kamu davalarının birleştirildiği … 8. Ağır Ceza Mahkemesinde “… Ltd. vasıta kılınmak suretiyle işlenen” suçlara ilişkin nitelikli zimmet, nitelikli dolandırıcılık, gerçeğe aykırı muhasebe işlemleri yapmak, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve üye olmak suçlarından yürütülen ceza yargılaması sonucunda verilen Mahkemenin 29.03.2013 günlü 2008/10 Esas 2013/11 Karar sayılı iki ciltten oluşan kararı dosyamız içine getirtilerek incelenmiş, yargılama sonucunda nitelikli dolandırıcılık, gerçeğe aykırı muhasebecilik işlemleri yapmak, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve üye olmak suçları yönünden tüm sanıklar hakkında 765 sayılı TCK. uyarınca ceza zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararları verildiği, hakim ortak ve fiili yönetici … hakkında nitelikli banka zimmeti suçundan ve 5411 sayılı Kanuna aykırılık suçundan, … Ltd. Son yönetim kurulu üyeleri hakkında da zimmete iştirak ve 5411 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından mahkumiyet kararları verildiği, kararların Yargıtay temyiz incelemesi sonucu 28.01.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davadaki alacak hakkı iddiasının temeli, 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve sonradan yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve ilgili mevzuatı kapsamında Devletten alınan ruhsatla ve Devlet garantisi ve denetimi altında faaliyet yürüten, bu özelliği nedeniyle kamu nezdinde bir güven kuruluşu niteliği taşıyan davalı bankanın hem bir çeşit vekalet sözleşmesi niteliği taşıdığı kabul edilen sözleşmesel sorumluluğuna, hem de sözleşmesel yükümlülüğünün en temel kuralı olan objektif özen yükümlülüğüne hukuka aykırı fiillerle uymama durumunda TBK. haksız fiil sorumluluğuna dayanmaktadır. Yerleşik hale gelmiş Yargıtay içtihatlarında ve doktrinde de kabul edildiği üzere bankaların objektif özen yükümüne aykırı fiillerle mudilerini zarara uğratması durumunda, hafif kusurlarından bile sorumlu tutulması gerekmektedir, yani ağırlaştırılmış sorumluluk sözkonusudur.
Davalı banka ortak ve yöneticileri hakkında “… Bankası TAŞ.de karşılığı bulunmadan açığa hazine bonosu satışları” suretiyle dolandırıcılık ve zimmet suçundan … ve diğer aile mensupları ile davalı banka yöneticileri ve çalışanları hakkında açılan ilk dava … 8.Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/1 Esas sayılı dosyasıdır ve bu dosyada zimmet suçundan 2006/17 sayılı kararla verilen mahkumiyet kararlarının Yargıtay tarafından da onanarak kesinleştiği; aynı Mahkemenin “… aracılığıyla işlenen suçlar” yönünden yargılama yaptığı 2008/10 Esas davanın kararında açıklanmaktadır.
Davalı Bankanın hissedarları tarafından kurulan … Ltd. vasıta kılınarak Bankanın ve mudilerinin, hatta Devletin zarara uğratılması eylemleri yönünden açılan kamu davasına ilişkin … Cumhuriyet Başsavcılığının … Hz.sayılı soruşturma dosyasından düzenlenen 2008/1150 Esas sayılı iddianamesinde bu hukuka aykırı ve suç oluşturan eylemler 3 temel grupta ayrıntılarıyla ve tespitleriyle açıklanmıştır:
1.Eylem Türü : … Ltd.’e … Bankası TAŞ. aracılığıyla (muhabirliğiyle) mevduat toplayarak Türkiye’de halkın dolandırılması eylemi,
2.Eylem Türü : … Ltd.de bulunan 10.153 kişiye ait mevduat hesaplarının … Bankası batmadan ve el konulmadan kısa süre önce … Bankası TAŞ.ye hileli olarak aktarılarak, … ve dolaylı olarak Devlet güvencesi altına sokulup, bankaya el konulunca Devlet tarafından (…) ödenmek zorunda bırakılarak Devletin dolandırılması eylemi,
3.Eylem Türü : … Bankası TAŞ.nin topladığı mevduatların önce … Ltd.’ye depo edilip (yatırılıp) sonra … ailesine ve … grubu şirketlere kredi şeklinde verilerek zimmete geçirilmesi eylemi.
Yine birleşen davaya ilişkin düzenlenen 2009/1854 Esas sayılı iddianamede ise, davalı müflis banka bilişim ve muhasebe sistemlerine müdahale, kayıtları silme-gizleme-değiştirme-yok etme suretiyle, mevduatların yine davalı banka nezdinde tutulan yurtdışı banka kayıtları kullanılarak yani … Ltd. aracı kılınarak zimmete geçirilmesi eylemlerine ilişkin tespitler çok ayrıntılı şekilde açıklanmıştır.
Banka hakim ortağı, hazine ve dış ilişkilerden sorumlu müdürü olarak A grubu imza yetkilisi olan, banka yönetim ve denetimini fiilen elinde bulundurduğu tespit edilen …’ın 2008/1550 Esas sayılı iddianamede 3. Eylem türü olarak anlatılan eylemleriyle (Karar 1. Cilt Sayfa 49-52 arası) banka mevduatlarından 1.468.171.133,55 TL. parayı .. ailesinin kontrolündeki bir şirketten aldıkları GM04 olarak adlandırılan bilişim sistemleri üzerinde dijital sahtecilik ve değişiklikler yaparak hileli yöntemlerle, yine tüm hisseleri yönetim ve denetimi … aile mensuplarının kontrolünde olan, …’de kurulu olan, … Ltd.’ye önce aktarıp sonra bir kısmını doğrudan … aile mensuplarının hesaplarına havale ettirerek, bir kısmını da … grubu şirketlere kredi adı altında aktararak; 2009/1854 Esas sayılı iddianamede anlatılan eylemlerden ise banka mevduatlarından doğrudan kendisine ait vergi ve kredi kartı borcunu ödetmek (Karar 1. Cilt Sayfa 108-110) suretiyle toplamda bankaya ait 1.468.240.378,21 TL. banka parasını zimmete geçirdiği tespitiyle sanık lehine olan 765 sayılı TCK. ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160/2 maddesi gereğince nitelikli zimmet suçundan mahkumiyet kararı verildiği; ayrıca sanıklardan … Bankası TAŞ.nin mevduatlarının zimmete geçirilmesi maksadıyla aktarıldığı … Ltd.’nin Direktörler Kurulu (Yönetim Kurulu) üyeleri olan …, … ve … hakkında “banka parasının zimmetin açığa çıkmasını önleyecek hileli yöntemlerle nitelikli biçimde … aile mensuplarına aktarılarak … aile mensupları tarafından zimmete geçirilmesine feri iştirak suretiyle” işledikleri nitelikli zimmete iştirak suçundan sanıklar lehine olan 765 sayılı TCK. ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160/2 maddesi gereğince mahkumiyet kararı verildiği; bir kısım sanıklar hakkında ise nitelikli zimmet ve iştirak suçlarını zimmet kasdıyla işlediklerine dair cezalandırılmalarına yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatlerine karar verildiği anlaşılmıştır.
Öncelikle ceza mahkemesi kararında yapılan ilk tespit,… Ltd.nin …’de fiilen bankacılık faaliyeti yapan gerçek bir finans kuruluşu olmadığı, … Bankası hissedarları olan … ailesi tarafından kurulmuş olduğu, … Ltd.nin 34 personelinin maaşlarını bile davalı müflis … Bankasından aldığı, iki şirketin amblemlerinin bile aynı olduğu,… Bankasının Türkiye’deki tüm şubelerinin aynı zamanda … Ltd. Şubesi gibi faaliyet gösterdiği, … Ltd.nin kuruluş amacının Bankalar Yasasında yer alan ve özel bankaların yöneticilerine, hakim hissedarlarına veya bağlı olduğu grup şirketlerine bankanın kullandıracağı kredilerle ilgili yasal sınırlamalara takılmadan … Bankasına yatırılan mevduatların aktarılması amacı taşıdığı, … ailesince kişisel faaliyetlerinde kullanılabilmesini teminen kurulmuş paravan bir kıyı bankacılığı şirketi olduğu, davalı müflis … Bankasının da Türkiye’den mevduat toplamak suretiyle kağıt üzerinde var olan bu şirkete, onun vasıtasıyla da … ailesi ve şirketlerine kaynak yaratabilmek için muhabir banka olarak kullanıldığı ve bu eylemlerin …’un kurulduğu 1992 yılından, … Bank’a BDDK tarafından el konulduğu 03.07.2003 tarihine kadar devam ettiğidir.
Ayrıca ceza mahkemesi kararında suç mağdurlarıyla ilgili tespitler de yapılmıştır (Karar 1. Cilt Sayfa 52-53). Banka müşterilerinden bir kısmının … Ltd.’ye aktarılan mevduatlarının bankaya el konulmasından 1 ay önce 03.06.2003-03.07.2003 tarihleri arasında tekrar … Bankası A.Ş. hesaplarına (gerçekte para aktarılması değil kağıt üzerinde aktarım yoluyla) aktarılmak suretiyle, devlet güvencesi altında olan bu mevduatların … tarafından ödenmesine neden oldukları, bu suretle Devleti de dolandırdıkları tespit edilmiştir.
Davacının mevduatının anılan tarihte … Bankası hesaplarına aktarılmış olmadığı, … Bankası nezdinde ancak … hesabında duruyor göründüğü, … Ltd.ye fiilen transfer edildiğine dair bir kayda da rastlanmadığı Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda tespitlidir. … Bankası hesaplarına geri aktarılmamış olan ve …, …, … Yurtdışı Bankalar (…) hesaplarında görünen mevduatların ise aslında bilişim ve muhasebe sistemlerinde hile yapılmak, mevduat hesaplarının muhasebe kayıtları silinmek veya geriye dönük fiktif muhasebe kayıtları oluşturulmak suretiyle doğrudan … ailesi mensupları hesaplarına aktarılmak veya sayısı 230’u geçen, aynı aileye ait ve çoğunluğu da paravan şirket olmakla sırf…’dan kredi almış görüntüsü yaratmak için kurulmuş şirketlere geri dönüşü olmayacak şekilde kredi verilmiş gösterilmek yoluyla yok edildiği tespit edilmiştir. Banka Yeminli Murakıp raporlarında Uzan ailesinin ve bu aileye ait pek çok şirketlerin borçlarının … hesaplarından hileli yöntemlerle aktarma yapılarak ödendiği de tespitlidir.
Davadaki alacak hakkı iddiasının temeli, davalı bankanın hem sözleşmesel sorumluluğuna, hem de banka yöneticileri ve çalışanlarının haksız fiilleri nedeniyle “adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğu” ilkelerine dayanmaktadır. 818 sayılı TBK. 53 maddesi ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK.74. maddesi kapsamında bu karar değerlendirildiğinde, Yargıtay bozma kararında da vurgulandığı gibi davalı müflis banka hakim ortağı ve yöneticisi ile yönetim kurulu üyeleri hakkında verilen mahkumiyet hükmünün dayandığı gerekçe ve kararda BDDK Bankalar Yeminli Murakıpları raporları ve bilirkişi raporlarıyla yapılmış ayrıntılı tespitler ceza mahkemesinde yapılan maddi olguya ve vakıalara, eylemlerin hukuka aykırılığına ve faillerine ilişkin tespit mahiyetinde olmakla Mahkememiz açısından bu tespitlerin bağlayıcı olduğu, bir kısım sanıklar hakkında verilen beraat kararları özetle delil yetersizliğine dayandığından, Mahkememiz açısından hiçbir bağlayıcılığı bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Yukarıda açıklanan bazı suçlar yönünden verilen zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararları ise “sanıklar tarafından suçun işlenmediğinin sabit olması nedeniyle beraat kararı” olarak nitelendirilemeyeceği için, bu suçlar açısından ceza yargılamasında yine BDDK Bankalar Yeminli Murakıpları ve bilirkişi raporlarıyla yapılan maddi olgu ve vakıalara, hukuka aykırı bankacılık eylemlerine ilişkin tespitler de Mahkememiz açısından bağlayıcıdır, kesin hüküm oluşturur, aynı zamanda taraflar açısından kesin delil niteliği taşımaktadır.
Davanın niteliği gereği müflis bankanın kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, emekli banka müdürü bilirkişi … tarafından sunulan 15/11/2013 tarihli rapora göre, “…davacının davalı bankanın … şubesinde 03.09.2002 tarihinde mevduat hesabı açtırdığı, hesap açılırken … Ltd. nezdinde hesap açılacağına dair davacı tarafından verilmiş bir talimat bulunmadığı, dekontta davacı imzası bulunmadığı, benzer durumlarda hesap sahiplerinin banka yetkilileri tarafından yüksek faiz getirisinden söz edilerek teşvik ve yönlendirme yaptıkları, davacıya ait mevduatın 30.09.2002 tarihinde off shore bankasının müflis banka nezdinde bulunan EURO hesabına havale edildiği, paranın yurtdışındaki bir hesaba gönderildiğine ilişkin kayıt ve belge bulunmadığı, paranın müflis banka bünyesinde kaldığının anlaşıldığı, davacının alacağın kaydı için iflas masasına başvurduğu, 06.05.2013 tarih ve 2503 sayılı kararla talebin reddedildiği, iflas tarihi itibariyle alacağın 71.000,00.-EURO + 14.718,71.-EURO faiz olmak üzere toplam 85.718,71.-EURO olduğu, bunun 1.6722 kur üzerinden karşılığının ise 143.338,83.-TL olduğu…” bildirilmiştir.
Toplanan tüm delillerle davacının müflis bankaının … şubesine mevduatını yatırdığı, geçerli bir talimatı olmadığı halde parasının …’taki … banka hesabına aktarılmış gibi gösterildiği, oysa bankacılık uygulamaları gereğince gerçek anlamda paranın ilgili bankaya aktarılmadığı ve davacı banka bünyesinde kaldığı dolayısıyla davacının yatırdığı mevduat tutarı kadar alacaklı olduğu kabul edilmiştir. Bilirkişi raporu yukarıda belirtilen genel tespitler yönünden yeterli görülmüş ve hükme esas alınmıştır.
Bilirkişi raporunda davacının vekili aracılığı ile yaptığı başvurunun 71.000,00.-EURO olduğu kabul edildiği halde alacaklılar sıra cetveline kaydı gereken faiz tutarının hesaplanmasında 87.540,00.-EURO esas alınmıştır. Davanın sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davası niteliğinde olduğu dikkate alındığında faiz hesabının da talep dikkate alınarak 71.000,00.-EURO üzerinden yapılması gerekirdi. Söz konusu faizin hesaplanması özel ve teknik bilgi gerektirmediğinden, mahkemenin hukuki bilgisi dahilinde hesaplamanın yapılabileceği sonucuna ulaşılmış, kaydı talep edilen ve dava konusu kabul edilebilecek, masaya kaydı gereken asıl alacak üzerinden işlemiş faiz aşağıdaki şekilde re’sen Mahkememizce belirlenmiştir:
71.000,00 EURO x 0.0550 x 199/365= 2.129,02 EURO
71.000,00 EURO x 0.0675 x 13/365 = 170,69 EURO
71.000,00 EURO x 0.0775 x 42/365 = 633,16 EURO
71.000,00 EURO x 0.0625 x 91/365 =1.106,33 EURO
71.000,00 EURO x 0.0600 x 162/365=1.890,73 EURO
71.000,00 EURO x 0.0625 x 306/365=3.720,20 EURO
71.000,00 EURO x 0.0600 x 196/365=2.287,56 EURO
TOPLAM: 11.937,69.-EURO
Bu hesaplama dikkate alındığında alacaklılar sıra cetveline kaydı gereken davacı alacağının;
71.000,00.-EURO (asıl alacak)
11.937,69.-EURO (işlemiş faiz) olmak üzere,
82.937,69.-EURO (toplam) olduğu kabul edilmiştir. Bunun 1.6722 kur değeri üzerinden “TL.” karşılığının ise 138,688,40.-TL olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç itibariyle 03.09.2002 tarihinde davalı müflis Bankaya yatırdığı mevduatı dava tarihine kadar alamamış olduğu bilirkişi raporuyla tespit edilmiş olan davacının uğradığı zarardan davalı müflis bankanın hem sözleşme hem haksız fiil (kusur) sorumluluğu ilkelerine göre sorumlu olduğu kanaatine varılmakla, aşağıdaki şekilde davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davanın KABULÜYLE, 71.000 EURO asıl alacak ve 11.937,69 EURO işlemiş faiz olmak üzere toplam 82.937,69 EURO karşılığı 138.688,40 TL davacı alacağının müflis … Bankası’nın alacaklılar sıra cetveline kayıt ve kabulüne,
2-Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
3-Peşin alınan 21,15.-TL karar harcının davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan 24,45-TL ilk masraf, 500,00.-TL. bilirkişi ücreti, 145,65-TL tebligat gideri olan toplam 670,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
7-Karar kesinleştiğinde taraflardan alınan gider ve delil avansının harcanmayan kısmının iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.09/11/2018

Katip …
¸

Hakim …
¸