Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/764 E. 2021/783 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/764 Esas
KARAR NO : 2021/783

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/08/2017
KARAR TARİHİ : 24/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … ile davacı müvekkili arasında imzalanan 04.05.2012 tarihli toplu abonelik satış protokolü uyarınca farklı paket, tarife ve hizmet içeriklerine sahip 2187 adet faturalı GSM hattı tesis edildiğini, davalı tarafın sözleşme koşullarına aykırı davranışı sonucunda doğan müvekkili şirketin alacağı için düzenlenen faturanın 25.03.2014 tarihinde davalı/borçlu firma çalışanlarından …’a tebliğ edildiğini, iş bu faturanın içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere davalı/borçlu tarafa faturanın ödenmesi için 31.03.2017 tarihine kadar müddet verildiğini, fakat karşı taraf ne faturayı ödediğini ne de fatura içeriğine ilişkin bir itirazda bulunduğunu, davalı borçlu olduğu … 36. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra dosyasına 13.04.2017 tarihinde itiraz etmiş olmasına rağmen iş bu itiraz haksız olup iptalinin gerektiğini, haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline ve takibin devamını, davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; itirazının iptalinin talep edildiği icra takibine konu fatura; davacı tarafından müvekkili davalı …’ye yönelik olarak kesilmiş bulunan, Fatura Taahhüt iptali açıklamalı, 20.03.2014 tarihli … referans numaralı, 62.499,99 TL tutarlı ve … ID no’lu fatura olduğunu, … 19. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden davalı müvekkiline 30.03.2015 tarihli, 62.499,99 TL takip öncesi işlemiş ticari faizin tahsili amacıyla ödeme emri tebliğ edildiğini, söz konusu takibe müvekkilince itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, davacı alacaklının 14.02.2017 tarihinde aynı alacakla ilgili olarak … 36. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden yaptığı ikinci icra takibine karşı yapılan itirazın iptali amacıyla açılmış davanın dinlenilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin takip konusu faturanın tebliğ edilmesi üzerine faturanın noter kanalıyla iade edildiğini, söz konusu faturanın müvekkili şirket tarafından kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafından taraflar arasındaki Toplu Abonelik Satış Protokolüne ve protokolün 2.2.maddesi gereğince taahhüt ihlali iddiasına dayanarak, taahhütnamede öngörülen süre bitiminden önce sözleşmenin sona ermesi halinde geriye kalan ay sayısı kadar tarife aylık bedelinin veya fatura taahhüdü ile gerçekleşen fatura tutarı arasındaki farkın, cezai şart veya cayma tazminatı adı altında müvekkilinden tahsili imkanının “27.07.2011 karar tarihli ve 2011/DK-14/386 Karar nolu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Kararı” uyarınca bulunmadığını, somut olayda davacının söz konusu kurul kararına göre “işletmeci” sıfatına sahip olup, taraflar arasındaki sözleşmenin Toplu Abonelik Satış Protokolü olması nedeniyle davalının da “abone” sıfatına sahip olduğunu ve BTK ilke kararı uyarınca tüketicilerin sahip olduğu haklardan yararlanacağını, bu nedenle davacı şirket tarafından müvekkilinden herhangi bir alacak talep edilmesinin mümkün olmadığından davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının öncelikle dava şartı yokluğundan esasa girilmeksizin usulden reddine, Mahkemece dosyanın esasına girilmesine karar verilmesi durumunda ise izah edilen nedenlerle esastan reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderinini davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 36. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası, … 19. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası, taraflar arasında imzalanan 04.05.2012 tarihli sözleşme ve ekleri,… tarih, … Refarans numaralı fatura celp edilmiş, incelenmiştir.
ISLAH TALEBİ: Davacı vekili 27/03/2018 tarihli Islah Dilekçesinde özetle; Her ne kadar dava dilekçesinde … 36. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali talep edilmiş ise de, iş bu ıslah dilekçesi çerçevesinde, dava dilekçesinde ileri sürdüğü tüm hususlar baki kalmak kaydıyla, davalı … Şirketinin … 19. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptaline karar verilmesini ıslah yoluyla talep etmiştir.
Dava, abonelik sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili yönelik başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı dava dilekçesinin talep sonucunda … 36. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine yönelik itirazın iptalini ve takibin aynen devamını talep etmiştir. Ancak, 27/03/2018 tarihli ıslah dilekçesinde bu sefer icra dosyasını değiştirerek … 19. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine yönelik itirazın iptali ve takibin aynen devamı istenilmiştir.
Davacı ıslah dilekçesinde; “dava dilekçesinde ileri sürdüğü tüm hususlar aynen baki kalmak kaydıyla” ibaresini düşerek sadece icra takip dosyasına yönelik ıslah beyanında bulunduğundan mevcut ıslah talebinin, kısmi ıslah olduğu noktasında duraksama yoktur. Esasen, davanın tamamen ıslahı yönünde taraflarca aksi bir beyan ve itiraz olmadığı gibi, tamamen ıslah nedeniyle süresinde ve sunulan yeni bir dava dilekçesi de bulunmamaktadır.
Davanın esasına geçilmeden evvel, mevcut kısmi ıslah talebinin geçerli olup olmadığının, bu bağlamda özellikle itirazın iptali davasında, davanın başında itirazın iptali ve takibin devamı istenilen icra takibi yerine bu sefer başka bir icra takibinin yargılama sırasında ıslah suretiyle değiştirilip değiştirilemeyeceğinin tartışılması zorunludur.
Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemi, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltilmesine imkan taşıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.
Davanın tamamen veya kısmen ıslah edilmesi mümkündür. Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve yeni bir dava dilekçesi verir. Davacı, davasını tamamen ıslah ederek talep sonucunu değiştirebilir. Tamamen ıslahta dava sebebi veya istem konusu tümüyle değiştirilmektedir. Böylece dava dilekçesindeki talepler artık hükme konu olamaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15/02/2017 gün 15/7-917 Esas ve 2017/265 Karar sayılı kararında önceki kararlarına da atıf yaparak; “Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında öncelikle hukuk yargılamasında ıslah kurumunun esasları irdelenmelidir.
Amacının “adaletli karar vermek” olarak tanımlanabileceği hukuk yargılamasında kararın adaletli olması, taraflar arasındaki uyuşmazlığı tarafları tatmin eder biçimde ortadan kaldırmasının (diğer deyişle, uyuşmazlığa bir daha ortaya çıkmamak üzere son vermesinin) yanı sıra ve ondan çok daha önemli olarak, toplumsal barışı sağlamaya yönelik olması demektir. Bunun için kararın maddî gerçeği yansıtması ve yapılmış olan yargılamanın basit, hızlı ve ucuz bir yargılama olması gerekir.
Bu noktada, iki önemli kavram üzerinde kısaca durmak yerinde olacaktır: Biçimsellik ilkesi ve usul ekonomisi ilkesi.
Usul hukuku biçimsellik (şekilcilik, formalizim) üzerine kurulmuştur ve bu nedenle “şeklî (biçimsel) hukuk” olarak adlandırılır. Davalarda biçimsellik tarafların yargılamanın sonucunu hesaplayabilmesi, yasa yolları ile bunu denetleyebilmesi, keyfilikten korunma, eşit davranılma gibi güvenceler sağlamakla birlikte; sıkı sıkıya şekle bağlılık olarak görülmemeli, maddi gerçeği bulmak ve adaletli karar vermek adına hakkaniyete uygun olarak değerlendirilmelidir.
Biçimselliğin bu doğrultuda yorumlanmasında usul ekonomisi ilkesi devreye girmektedir.
Usul ekonomisi, medenî yargılama hukukuna egemen olan ilkelerden biridir. Anayasanın 141. maddesinin dördüncü fıkrasında ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 77. maddesinde ifade edilen emredici nitelikteki bu ilke, yargılamanın amacına hizmet eden araçlardan biridir. Usul ekonomisi, yasalarda öngörülen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin asılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hâkime bir görev olarak yükler. Yargıtaya göre de usul ekonomisi adaletin ucuz, çabuk ve isabetli olarak sağlanmasının temel kurallarındandır. (Y. HGK 10.4.1991, 15-91 E /202 K.) Islahla dava konusunun artırılmamasına ilişkin HUMK m. 87 hükmünün son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptali kararında usul ekonomisi de gerekçe olarak yer almıştır. (Anayasa Mahkemesinin 20.7.1999 tarihli ve 1/33 sayılı kararı, Resmî Gazete 4.12.2000, s.24220) Bu kararda “…müddeabihin ıslah suretiyle artırılmasına olanak tanınmaması davaların en az giderle ve olabildiğince hızlı biçimde sonuçlandırılmasına engel olacağından, Anayasanın 141. maddesine aykırıdır.” şeklindeki gerekçe ile bu yöndeki kuralın iptali gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ne var ki; temelini basitlik, hızlılık ve ucuzluk kavramlarının oluşturduğu ve her davada uygulanma kabiliyeti bulunan emredici nitelikteki usul ekonomisi ilkesi mahkemeye ve taraflara acelecilik ve yargılamayı basite indirgeme sonucunu doğuracak şekilde sınırsız özgürlük tanımaz. Zira, yukarıda açıklanan usul hukukunun taraflara öngörülebilirlik koruması sağlayan şekilciliği ve bu ilkeden vücut bulan iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının usul ekonomisi ilkesi ile birlikte dengede tutulması “adaletli karar vermek” amacının sağlanması için zorunludur. Bu dengenin kendisini en çok hissettirdiği kavramlardan biri ise hukukumuzdaki ıslah kurumudur.
Islah, usulümüzde dava açılmasının hukuksal sonuçlarından olan iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağını karşı tarafın rızası olmaksızın aşmanın yegâne yoludur.
Kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine ıslah denir.
Eş söyleyişle ıslah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur. (YİBK’nin 04.02.1948 gün, 1944/10 E.-1948/3 K., HGK’nın 16.03.2005 gün, 2005/13-97 E.-2005/150 K. s. İlamları)
Islahın temel amacı, dava değiştirme yasağını, hasmın rızasını almaya gerek duymadan aşmak; böylece yeniden dava açma yükünden kurtularak, davaya getirilmesi unutulan vakıaları davaya dahil etmek, dava sebebini değiştirmek ya da ibraz ile ikame edilmesi ihmal edilen delilleri davada ileri sürme olanağını tarafa sağlamaktır.
Uygulamada gözetilmesi gereken ve yukarıda izah edilen denge olgusu, bazı hallerde ıslah yoluna başvurulmasına engel oluşturur.
Bu noktada istem sonucu kavramını açıklamak gerekir.
İstem sonucu, dava konusunu belirleyen tek ve asıl ögedir. Öğretide istem sonucu, mahkemeden istenilen şey olup davanın mevzuunu teşkil eder (Postacıoğlu, İ. E., Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası, İstanbul 1975) ve mahkemenin davayı kabul etmesi halinde kararında neyi hüküm altına alacağı hususunun açıkça beyan edilmesi keyfiyeti olarak anlaşılmaktadır.
Dava konusunun ne olduğu istem sonucu ile belirleneceğine göre, istem konusu ile dava sonucu iddianın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı ve bu nedenle de ıslah kurumu açısından bir özdeşlik göstermektedir. Dava konusunda yapılacak değişiklik, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında kalmakla birlikte, ıslah yolunun işletilmesi ile sağlanabilmektedir. Bu halde dava konusunun veya istem sonucunun değiştirilmesi yönünde yapılabilecek değişiklik tamamen ıslah veya kısmen ıslah şeklinde gerçekleşebilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun davanın tamamen ıslahını düzenleyen 180. maddesinde “Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” şeklinde düzenleme mevcut iken kısmen ıslah 181. maddede kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verileceği, bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği kabul edilmiştir.
Tamamen ıslahta dava sebebi veya istem konusu tümüyle değiştirilmektedir. Böylece dava dilekçesindeki talepler artık hükme konu olamaz. Kısmen ıslahta ise önceden yapılan usuli bir işlemin düzeltilmesi, örneğin talep sonucunun arttırılması söz konusu olur. Uygulamada, istem sonucuna ilişkin fazlaya dair haklarını saklı tutan davacının dava değerini ıslah yolu ile arttırabileceği tartışmasız kabul edilmektedir. Bununla birlikte başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu edilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. (HGK’nın 29.06.2011 gün, 2011/1-364 E.-2011/453 K., 15.06.2016 gün, 2014/4-1193 E.-2016/800 sayılı İlâmları)
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davanın başında … 19. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra dosyasının eldeki itirazın iptali davasının konusunu oluşturmadığı, davanın başında dava konusu edilmeyen icra dosyasının sonradan ıslah suretiyle davaya ithal edilmesine ve dava konusu edilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı, esasen yukarıda değinilen ilke ve kurallar ile Hukuk Genel Kurlu Kararları karşısında ıslah suretiyle icra dosyasının eldeki davaya ithal edilmesine ve dava konusu edilmesine de imkan bulunmadığı, bu halde dava konusu edilmeyen icra takibinin davaya ithal edilmesine yönelik ıslah dilekçesinin geçerli bir ıslah olmadığı kanısına varılmıştır.
Öte yandan; itirazın iptali davaları genel mahkemelerde görülen ancak İcra İflas Kanunun 67. vd. maddesinde özel olarak düzenlenmiş bir dava türüdür. İtirazın iptali davalarının en belirgin özelliği takibe sıkıya bağlı olması koşuludur. Hatta bu koşul, öylesine sert ve bağlayıcıdır ki, şayet itirazın iptali davasına konu takip herhangi bir suretle geçersiz hale gelir veya ortadan kalkarsa bu durum yargılama sürecinde olsa dahi eldeki itirazın iptali davasının son bulmasına yol açacaktır. Zira, itirazın iptali davasının görülebilmesi için ilk şart, geçerli bir icra takibinin varlığıdır. Kuşkusuz sıkı sıkıya bağlılık, davanın başında itirazın iptali istenen icra dosyası için geçerlidir. Dolayısıyla, ıslah suretiyle icra dosyasının değiştirilmesi ve görülmekte olan itirazın iptali davasından koparılarak ayrıştırılması mümkün değildir. Bu itibarla, eldeki itirazın iptali davasına konu / davaya sıkı sıkıya bağlı takip, … 36. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasıdır. Açıklanan nedenlerle de, icra dosyasının ıslah suretiyle değiştirilmesi mümkün görülmediğinden, geçerli bir ıslah talebi olmadığı sonucuna varılmıştır.
Kaldı ki, davanın başında itirazın iptali davasına konu edilen … 36. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyası ile ıslah suretiyle değiştirilen … 19. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasında; takibin tarafları ve takibe konu fatura aynı olsa dahi, alacak miktarlarının, takip çıkışı tutarının ve ödeme emrine itiraz dilekçesinin, borca ve takibe itiraz nedenlerinin içeriği ve kapsamı da farklıdır. Bu bağlamda, icra dosyası değiştirilmek suretiyle mevcut ıslah talebinin davalının takipteki savunma hak ve imkanlarını da yargılama sürecinde kısıtladığı, davalının savunma hakkının ihlal eder nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının 27/03/2018 tarihli kısmi ıslaha yönelik dilekçesinin geçerli bir ıslah olmadığı değerlendirilmiştir. Mahkememizce, geçerli bir ıslah talebi bulunmadığından başka bir anlatımla ıslah geçersiz sayıldığından eldeki itirazın iptali davasına konu icra takibinin davanın başında bildirilen … 36. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra dosyası olduğu kabul edilmiş ve yargılamaya bu şekilde devam edilmiştir.
Eldeki itirazın iptali davasına konu … 36. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinden önce; davacının / alacaklının , davalı / borçlu hakkında aynı fatura alacağı sebebiyle … 19. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibinde bulunduğu, bu takibe yönelik davalı borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği, davalının ödeme emrine yasal süresi içinde sunduğu itiraz dilekçesinde borca ve takibe itirazda bulunduğu, ödeme emrine süresinde itiraz üzerine icra müdürlüğünce 13/04/2015 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, davacının durdurulan takip hakkında İİK 68. maddesi hükmü uyarınca itirazın kaldırılması ya da İİK 67. maddesi hükmü uyarınca itirazın iptali davası açma yoluna gitmeden başka bir anlatımla bu takibe yönelik itirazı hükümden düşürmeden aynı borçlu hakkında aynı alacak sebebiyle ve mükerrer şekilde (davaya konu … 36. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden) icra takibine giriştiği, ayrıca ilk icra takibinde ödeme emrine itiraz dilekçesi masraf bulunmadığı için davacı alacaklıya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, alacaklı, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren altı ay içinde, “itirazın kaldırılması” için icra mahkemesine başvurmazsa, yeniden ilamsız takip yapamaz (İİK. md. 68/1). Bu hükmün anlamı şudur: Alacaklı, altı ay içinde icra mahkemesinden “itirazın kaldırılmasını” istemezse, bir daha “itirazın kaldırılmasını” isteyemez. Ancak, altı aylık süre geçince icra takibi düşmez. Alacaklının İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın tebliğinden itibaren bir yıl içinde mahkemeye başvurarak “itirazın iptalini” isteme hakkı da vardır. Eğer alacaklı “itirazın tebliğinden itibaren” ne altı ay içinde icra mahkemesinden “itirazın kaldırılmasını” ve ne de bir yıl içinde mahkemeden “itirazın iptalini” istemezse, artık bundan sonra aynı alacak için yeni bir ilamsız takip yapamaz. Bu durumda alacaklının izlemesi gereken yol, İİK’nın 67/5. madde hükmü uyarınca borçluya karşı “dava” açıp, alacağı ilamı icraya koymak, yani yeni bir “ilamlı takip” yapmaktır. Alacaklının aynı alacakla ilgili yaptığı ikinci icra takibine karşı açılan itirazın iptali davası dinlenilemez. Açılan davanın hukuki yarar yokluğundan HMK’nın 114/1-h ve 115/2. madde hükümleri uyarınca reddi gerekir. Bir yıllık süreyi geçiren alacaklının genel hükümlere göre zamanaşımı süresi içerisinde alacak davası açma hakkı saklıdır. Alacaklı taraf, borçluya karşı genel mahkemede dava açıp, alacağı ilamı icraya koyarak alacağına ulaşabilir. (Y.23.H.D. 2015/5095E.,2015/6458K; Y.4.H.D. 2018/3044E.,2018/5683K; Y.8.H.D. 2013/20974E.,2013/19473K..).
Açıklanan nedenler karşısında; eldeki itirazın iptali davasına konu … 36.İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra takibinin mükerrer takip olduğu, tarafların aynı olduğu ve aynı alacakla ilgili yapılan ilk icra takibinin ödeme emrine itiraz üzerine takibin durduğu ve itiraz alacaklıya tebliğ edilmediği için takibin halen derdest olduğunun belirlendiği, bu halde ilk icra takibi hakkında itirazın kaldırılması veya itirazın iptali yoluna gidilmeden ikinci kez ilamsız takip yapılamayacağı, mükerrer takip hakkında açılan davanın yukarıda değinilen yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, bu halde davacının ilk icra takibinde ödeme emrine itiraz dilekçesi kendisine tebliğ edilmediği için bu takibe yönelik ayrı bir itirazın iptali davası açma (itirazın hükümden düşürme) hak ve imkanının bulunduğu halde; aynı borçluya karşı aynı fatura alacağı sebebiyle ikinci kez takip yapması ve mükerrer bu takip hakkında itirazın iptalini talep etmesinde hukuki yararı bulunmadığından davanın HMK 114/1-h ve HMK 115/2 maddesi uyarınca hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davacının davasının HMK 114/1-h ve HMK 115/2 maddesi uyarınca hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harçtan başlangıçta peşin alınan 1.067,35 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 1.008,05 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE.
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 750,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 7/2. ve 13/1. maddeleri uyarınca belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.24/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır