Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/631 E. 2021/244 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/631 Esas
KARAR NO : 2021/244

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/07/2017
KARAR TARİHİ : 07/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı- karşı davalı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili ile davalı arasında 16/12/2010 tarihli distribütörlük anlaşması imzalandığını, …’ nin davalının mutfak araç ve gereçleri ile saklama kapları ürünlerini … bölgesinde satmak üzere anlaşıldığını, davacı tarafından davalı ürünlerinin satılabilmesi için bu amaçla 300′ den fazla üyenin davalıya kazandırıldığını, 2015 yılında net satışların 1.013.362,00 TL, 2016 yılında 716.334,00 TL ve 2017 yılında fesih tarihine kadar 366.116,00 TL olduğunu, davacının yapmış olduğu bu satışlar üzerinden yıllık %8 oranında komisyon aldığını, satışı yapılan bu rakamlar üzerinden davacı müvekkilinin 2015 yılında 95.654,69 TL, 2016 yılında 59.726,77 TL ve 2017 yılında 21.187,49 TL komisyon ödemesi aldığını, davalı tarafça … 11. Noterliği … yevmiye nolu … tarihli fesih ihtarı ile sözleşmenin feshedildiğini, davalının … ve çevresinde tanınmasının sağlandığını, davalının müşteri çevresinden yararlanmaya devam ettiğini, haksız fesih sebebiyle müşterilerini kaybeden davacının 5.000,00 TL müşteri tazminatı alacak talebinin olduğunu, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle 5.000,00 TL denkleştirme tazminatı talebinin olduğunu, müvekkilinin iş yerini kapatmak zorunda kaldığı için mağdur olduğunu ve iş kuramadığını, fiili zarar tazminatı talebinin 5.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin davalı şirket uhdesinde biriken komisyon tutarlarının ödenmediğini ve bunun için de şimdilik 5.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL tazminat tutarının davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap- Karşı Dava: Davalı- karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; doğrudan satış, bir mal ve hizmetin kendi evlerinde ya da perakende satış yeni kullanmaksızın tüketicinin ev veya iş yeri yaşantısını sürdüğü mekanların dışında tek veya çok katmanlı satış yöntemleriyle tüketicilere sunulmasını öngören pazarlama sistemi olduğunu, davacının distribütörlük kariyerini ve … firmasının güvenini kötüye kullandığını, satış hedeflerini tutturmak adına ilgililerin bilgi ve onayı olmaksızın sanal üyelikler gerçekleştirdiğini, alt grubundaki danışmanların bilgisi olarak veya olmadan onlar adına teknik olarak birer doğrudan satış işlemi olmaksızın stok siparişler verdiğini, bu siparişlerin ödemelerinin hamillerini bilinmedik kredi kartları ile toptan olarak tek elden yapıldığının tespit edildiğini, yapılan incelemede … adresinde ikamet eden 133 kişiyi üye kaydettiği, bu adresin davacı karşı davalının merkez adresi olduğunu, siparişlerin reel satış olmadığı için tüm sipariş ürünlerin davacının elinde kaldığının şüpheye yer bırakmayacak kadar açık olduğunu, sipariş ödemelerinin kendisi tarafından ya da 3.şahıs kredi kartı ile yapılıyor olmasının davalının kötü niyetli ve bilinçli olarak sistemi ve kariyerini kötüye kullandığını gösterdiğini, …*** nolu kredi kartı ile 36 danışman adına 82 fatura ödemesi, …*** nolu kredi kartı ile 20 danışman adına 22 fatura ödemesi, …*** nolu kredi kartı ile 17 danışman adına 19 fatura ödemesinin gerçekleştirildiğini, bu hususun vergi mevzuatı açısından da kamu zararına sebep olduğunu, davacının hedefleri tutturmak adına yaptığı faaliyetin distribütörlük değil, toptancılık ya da bayilik faaliyeti olduğunu, bu durumum taraflar arasındaki sözleşmenin açık ihlali niteliğinde bulunduğunu, karşı dava yönünden sözleşmenin 13.maddesinde davacı distribütörün ihlal halinde hiçbir ihbar ve ihtara gerek kalmaksızın 15.000,00 TL cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun asıl davanın reddine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla karşı dava bakımından 15.000,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davacı – karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı- karşı davalı vekili karşı davaya ilişkin cevap dilekçesinde özetle; Bir takım kredi kartı bilgileri ile bir takım davalı şirkete üye satıcı isimlerinin delil diye sunulmuş olmasının bir anlam ifade etmediğini, dosyaya feshi haklı kılacak bir delil sunulmadığını, müvekkilinin davalının satışlarını bölgesinde kat kat yukarıya çıkardığını, 16/10/2010 tarihinden itibaren başlamak suretiyle dönemler itibariyle yapılan satışlar ve müvekkilinin banka hesaplarına yatırılan komisyon ödemeleri incelendiğinde durumun anlaşılacağını, karşı davayı kabul etmediklerini, müvekkilinden karşı davaya konu 15.000,00 TL’ nin istenmesinde de hukuken isabet olmadığını, bu nedenlerle davalının karşı davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasında imzalanan 16/12/2010 tarihli distribütörlük sözleşmesi, davacı …’ ye ait … Bankası … Şubesinde bulunan … nolu hesap dökümleri, … 11. Noterliğinin … yevmiye nolu … tarihli fesih ihtarnamesi, fatura suretleri, yetki belgesi, sanal üyelik başvuru formları, aynı adres için beyan edilen 133 adet üye bilgileri listesi, cari hesap ekstreleri celp edilmiş, incelenmiştir.
TANIK … talimat mahkemesi yoluyla ile alınan beyanında; ”Ben davalı şirkette 2012 yılı aralık ayından 2018 eylül ayına kadar … bölge müdürü olarak çalıştım. Davacı da … Distiribütörlerden bir tanesiydi. Davacının yapmış olduğu yeni üyelerden rastlantısal olarak 20 -25 tanesini telefon ile aradım. Aradığım telefonların çoğu kullanılmayan telefonlardı, sadece 3-5 kişiye ulaşabildim ve görüşme sağladım. Davacı ile bu hususu görüştüğümde herkesin gerçek olmayan şahısları yani yanlış T.C kimlik numaralarını yeni üye olarak eklediğini söyledi, kendisinin de bunu yaptığını söyledi. Bu konuşmadan sonra Genel Müdürümüz …’ye gitmemi ve davacıyı izlemem gerektiğini söyledim. Bende merkeze yakın bir yerde toplantıdan bir saat önce gittim. Toplantıdan önce herkes imza karşılığı ya siparişini alır ya da kargo ile şirket merkezinden adresine gönderilir. Ben herhangi bir yere toplu mal gönderimi var mi diye bakmak için gittim. Gittiğimde … hanımın kız kardeşi … kolileri hazırlıyordu, yanına gitmeden bekledim ve kargo aracı geldi, bende kargo aracı gelince yanına gittim, … vardı, ona bunların nereye gittiğini sordum ve … hanımda bana ilçelere gideceğini söyledi. Bende neden kargo ile gönderildiğini sordum, karşılığında tarafıma cevap vermedi. Normalde belli tutar üzerine ücretsiz kargo seçeneği olduğu halde ikinci kez kargo maliyetine katlanılmasını gerektirir bir durum olmadığından bana cevap veremedi. Bunun üzerine şirket genel müdürü bana nereye gittiğini sor dedi, bende bunu sorduğumda kargo şirketi elemanları bana bilgi vermedi, ancak bu ürünlerin …’a gittiğini ürünlerin üzerindeki barkoddan gördüm ve fotoğrafını çektim ve bunları şirkete raporladım. Sözleşme feshedilmeden önce davacının girmiş olduğu siparişleri ve hediyelerini biz sözleşmeyi feshedince merkezden kimlik ve imza karşılığında teslim edeceğimizi duyurduk, birçok kişi ürünleri almaya gelmedi, bu da şunu gösteriyor ki, kayıtlı üyelerin çoğu aslında yanlış bilgiler ile kayıt edilen kişilermiş. Ayrıca kayıt edilen kişilerin 1/3’ü’nün adresi davacının distirübütörlük icra ettiği işyeri adresiydi. Yani her kayıt edilen üye için ayrı adres verilmemişti.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK … talimat mahkemesi yoluyla ile alınan beyanında; ”Ben daha önce tupperware üyesi idim daha sonra, … distribütörlüğüne geçtim, … hanımın üyesi oldum, … ürünlerini satarak satış bedeli üzerinden %20 kar elde etmeye başladım … hanımı buradan tanırım, … hanımla kısa süre çalıştım, dürüst çalıştığını gördüm, ilgilireni bilgi ve onayı olmaksızın sanal üyelikler gerçekleştirdiği, iddiası doğru değildir, bununla birlikte bazı kadınlar üye olmalarına rağmen bunu eşlerinden gizlemek elde ettikleri geliri kendileri kullanabilmek adına gerçek adreslerinden farklı adresler bildiriyorlar, uyuşmazlığın burdan kaynaklandığını düşünüyorum, bu şekilde satış yapan distribütörler çoğu zaman kendi kartları ile toptan ödeme yapıp üyelerden bedelleri tahsil edebiliyorlar bu nedenle toptan ödeme yapılması iddiasının davalı şirketi ilgilendirmediğini düşünüyorum, davacı … genel olarak bütün distribütörlerin çalıştığı şekilde dürüst olarak çalışan bir insandır. Açılan davanın haksız olduğunu düşünüyorum. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK … talimat mahkemesi yoluyla ile alınan beyanında; ”Davacı karşı davalı … ablam olur. Ablam yaklaşık 2010 yılından bu yana davalı karşı davacı şirket ile yaptıkları distirbütörlük sözleşmesi gereğince çalışmaktaydı. 2017 yılında şirket sebepsiz yere sözleşmeyi fesih ederek davacının zarara uğramasına neden oldu. Fesih gerekçesi olarak davacının usulsüz işlemleri gösterildi. Ben davacının yanında grup lideri olarak çalıştığım için yapılan işlemlerle ilgili bilgi sahibiyim bizim çalışmalarımız sırasında usulsüz bir işlemimiz yoktur. Türkiyenin her yerinden bayan olmak koşulu ile üye kazanabilir ve kargo ile Türkiyenin her yerine ürün gönderebiliriz. Davacının fesih nedeniyle uğradığı zarar hakkında net bir bilgim yok. Ancak oluşan maddi zararın yanında hediyeler ve gezilerden de faydalanamadığı için zarara uğradığını biliyorum. Ben işlemleri yaparken kaydettiğim üyeler üzerinden sipariş aldım. Bunun dışında da usulsüz ve haksız rekabete neden olacak bir işlem yapıldığına şahit olmadım. Davalı şirketin ürünleri birçok internet sitesinde satılmaktadır. Bizi bu nedenlerle suçlamaları mantıksızdır. Bütün distribütörler aynı usulde çalışır. Eğer biz bu çalışma nedeniyle suçlanıyorsak bütün distribütörlerin sözleşmelerinin fesih edilmesi gerekir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dosya, … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi M. … ve SMMM Bilirkişi …’ den oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 16/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “… Davacı …’ nin 2010 senesi işletme defteri noter tasdiksiz sayfalara döküldüğü, 2011-2017 senesi işletme defteri noter açılış tasdiklerinin yerine getirildiği, davalı …’ nin 2012- 2017 senesi yevmiye kebir ve envanter defteri noter açılış tasdiklerinin yerine getirildiği, davacı ile davalı şirket arasındaki sözleşmenin hukuki niteliği itibariyle acentelik sözleşmesi olduğu ve uyuşmazlığa TTK m.102-123 hükümlerinin uygulanması gerektiği, davalı şirketin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini iddia ettiği, bunun olabilmesi için davacının somut uyuşmazlıkta sözleşme hükümlerine aykırı davranarak karşı taraf açısından sözleşme ilişkisini çekilmez hale getirmesi gerektiği, sözleşmenin 1.1 maddesine göre davacının davalıdan mal satın alamayacağının kararlaştırıldığı, eğer davalı taraf davacının bu borca önemli derecede aykırı davrandığı ispat etmesi halinde sözleşmenin feshinin haklı sayılabileceği, aksi halde sözleşmenin haksız olarak feshedildiği, sözleşmenin davalı şirket tarafından haklı olarak feshedildiği sonucuna varır ise davacıdan 15.000,00 TL cezai şart talep edebileceği, davacı …’ nin davalı …’ ye kesmiş olduğu 21.187,49 TL tutarlı fatura kadar komisyon alacağı olduğunun tespit edildiği, feshin haksız olduğuna kanaat getirilmesi halinde davacının davalıdan TBK m. 112 uyarınca kar kaybı tazminatı talep edebileceği ancak bunun için davacının bulunduğu bölgede yeniden aynı koşullarda ne kadar sürede benzer işi bulabileceğinin tespiti gerektiği, bu nedenle de fikir beyan edilmediği, yine feshin haksız olduğu sonucuna varılır ise ve TTK m.122′ deki şartların gerçekleşmesi şartı ile davacının davalıdan talep edebileceği denkleştirme (portföy) tazminatı 56.393,20 TL hesaplandığı …” mütalaa edilmiştir.
Bilirkişi kök raporunda hesaplanan 15.000,00 TL’ lik cezai şartın davacı- karşı davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı konusunda ek rapor tanzimi amacıyla dosya SMMM Bilirkişi …’ e yeniden tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 22/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “… Davacı/ karşı davalı … firmasına ait gelir beyan bilgilerinin ek raporda listelendiğini, 2016 ve 2017 senesinde zarar beyan eden firmanın 2010 senesinden bu tarafa kar ve zararlar toplamı + 13.795,70 TL olduğu, firmanın 31/03/2017 tarihinde Vergi Dairesi kayıtlarından terkin edilerek kapatıldığı, firmanın 2018 ve 2019 senesinde faal olmadığı, ekonomik olarak yaşayan bir işletmenin mevcut olmadığı çünkü firmanın 31/03/2017 tarihinde terkin edildiği, zaten firmanın 2016 ve 2017 senesinde de zarar ettiği, firma defterleri işletme hesabı esasına göre tutulduğu için aktif ve pasifindeki mevcut hakkında da bir bilgi sahibi olmanın mümkün olmadığı, bununla birlikte firma sahibinin şahsına ilişkin mevcut mal varlığının tespiti suretiyle bir değerlendirme yapılması hususunda mahkemenin takdirine ait olacağı, böyle bir karar verilse bile mahkeme dosyasında firma sahibinin şahsına ilişkin varlık/ borç bilgisinin mevcut olmadığı…” mütalaa edilmiştir.
Davacı- karşı davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu 27/06/2020 tarihli ıslah dilekçesinde; 5.000,00 TL denkleştirme- portföy tazminatı talebini 56.393,02 TL, 5.000,00 TL fiili kar- zarar tazminatı talebini 13.795,07 TL olmak üzere toplamda dava değerini 70.188,90 TL olarak neticelendirmiştir.
Asıl dava, distribütörlük (tek satıcılık) sözleşmesinden kaynaklanan portföy ve denkleştirme tazminatı ile fiili zarar ve komisyon alacaklarının ödenmesi; karşı dava ise distribütörlük sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı … ile davalı/karşı davacı … arasında 16/12/2010 tarihinde Distribütörlük Sözleşmesinin imzalandığı, davacının sözleşme ile üstlediği edimlere bakıldığında davalı şirket tarafından geliştirilen “toplantı sistemi” ile çalışmayı kabul ettiği, bu sitemin en önemli özelliğinin davalı şirket ürünlerinin çok sayıda satış danışmanı tarafından sahada pazarlanması ve satışına yönelik olarak çok sayıda kişiye ulaşmayı hedeflediği, bu yüzden davacı distribütörün daha çok satış yapılabilmesi adına toplantı sitemine yeni üyelikler (satış danışmanı) kazandırmasının asli edimi olduğu göze çarpmaktadır. Dolasıyla, mevcut distribütörlük sözleşmesinde davacının asli edimi, satış ağına yeni eleman (üye) kazandırma / kaydetme olarak belirlenmiştir. Değinilen bu asli edim, sözleşmede öyle vurgulanmıştır ki, sözleşmenin 1.1.maddesinde distribütörün daha çok satış yapılması adına olsa bile davalı şirkete ait herhangi bir ürünü perakende veya toptan satışını yapmak gibi tüm eylemleri yasaklanmış, sözleşmenin ihlali niteliğinde eylemler olarak kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra, sözleşmenin 1.7. maddesi ile ürünlerin yurt dışını doğrudan ihracı veya satış ağındaki kişilere bunun yaptırılması, 1.9. maddesi ile ürünlerin tanıtımı ya da satışı için web siteleri, sosyal paylaşım ve sohbet platformu ya da sair suretteki tüm ilan yöntemlerinin hiçbir şeklde kullanılamayacağı kararlaştırılmıştır. Hatta, sözleşmenin 2.1. maddesi ile davacının bağımsız distribütör olmak dışında üçüncü kişilere ürünlerin satımına yönelik sözleşme yapma yetkisine sahip olduğunu beyan dahi etmeyeceği / edemeyeceği belirlenmiştir. Buna karşılık davalı şirket sözleşmenin 6.1.maddesi ile distribütör ağındaki satış elemanları tarafından satışı yapılan ürünlerden davacıya yıllık %8 oranında komisyon ödemeyi üstlenmiştir. Görüleceği üzere, davalı şirketin kurmuş olduğu sistem kendine has özellikleri barındıran bir pazarlama sistemi / stratejisi olup satış danışmanı, grup lideri veya distribütör fark etmeksizin sitemin düzgün şekilde işlemesine hizmet etmeleri ve katkıda bulunmaları beklenmektedir. Zira, davalı şirketin pazarlama yöntemi iş yeri dışında kapıdan satış tekniğini esas alıp, doğrudan ürün satılması ve toptancılık amacına uygun bayilik sistemi oluşturmak değildir. Aksi halde, davalı şirketin Türkiye pazarında bayilik kurmak, internet ya da sair yöntemlerle ürünlerini pazarlamayı ve tüketicilere ulaştırmayı kolaylıkla seçebileceği açıktır. Ancak, böyle bir sistemin benimsenmediği yukarıda anlatılan nedenlerle ve sözleşmede detaylı olarak açıklanmış / vurgulanmış olup, sözleşmenin 3.1 maddesinde dahi Denizli Bölgesinde davacıya münhasır olamayacağı, davalı şirketin aynı bölge içinde daha çok satış elemanı kazanmak için birden fazla distribütör atayabileceği belirlenmiştir.
Esasen buraya değin anlatılan hususlar; distribütörlük sözleşmenin hüküm ve sonuçları olup, tarafların bilgisi dahilindedir ve uyuşmazlık konusu da değildir.
Davacı taraf distribütörlük sözleşmesine sadık kaldığını, sözleşmeyi ihlal eden davranışının bulunmadığı halde davalı şirketin haksız olarak sözleşmeyi feshettiğini bildirerek uğramış olduğu zararların tazmini talep ederken; davalı şirket davacının sözleşme ile kararlaştırılan yönteme aykırı hareket ettiğini, sanal üyelikler oluşturduğunu, hileli satış yöntemleri kullandığını, hedef satışın tutturulması ve prim alacağının artması adına stokçuluk ve doğrudan satış yöntemlerinin kullanıldığını savunmaktadır. Ayrıca, karşı dava yönden bahsedilen eylemler sebebiyle cezai şart bedelinin tahsiline istemektedir.
O halde uyuşmazlık, distribütörlük sözleşmesinin haklı / haksız nedenlerle feshedilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, … 11. Noterliğinin… tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihtarnamesi incelendiğinde; davalı şirketin “bir süredir firmanın satış sistemini suiistimal eden faaliyetler içinde olduğunuz tespit edilmiştir” gerekçesine dayanarak distribütörlük sözleşmesini feshettiği anlaşılmıştır.
Distribütörlük sözleşmesinde davacının asli edimi, sözleşme ile kendisinden neyin beklendiği ve hangi yükümlülüklere uyması gerektiği, yukarıdaki kısımda hem sözleşmenin ilgili maddeleri hem de hukuki sonuçları birlikte gösterilmiştir. Somut olaya bakıldığında; davacının distribütörlük sözleşmesine aykırı hareket ettiği görülmüştür.
Davalı-karşı davacı tarafından dosyaya delil olarak sunulan satış elemanı (satış danışmanı) üyelik formlarında kişilerin adreslerinin hep aynı olduğu, bu formların altında adına üyelik yapılan kişilerin imzalarının bulunmadığı ve kimlik bilgilerinin yeterli olmadığı tespit edilmiştir. Bu şekilde yapılan üyeliklerin geçerli bir üyelik kazandırma olmadığı ve davacının sözleşme ile kabul ettiği çalışma sistemde aktif olarak görev yapacak gerçek satış elemanları olmadığı açıktır. Başka bir anlatımla, davacının satış ağında yer alan üyelerin çoğu, sanal (üye) kişilerdir. Gerçekten, davalı şirket adına çalışan ve şirketin ürünlerini sahada başkalarına pazarlayan kimseler değildir. Bu durum başlı başına yukarıda detaylı olarak değinilen sisteme ve davacının asli edimine aykırılık teşkil eden sözleşmenin ihlali niteliğinde bir davranıştır. Kaldı ki, sözleşmenin 1.11. maddesi ile, davacı distribütör satış ağına katılan danışmanların üyelik başvuru formundaki bilgilerin doğruluğunu, tam ve eksiksiz doldurulduğunu kontrol etmekle yükümlü olduğu gibi, gerçeğe aykırı ve eksik bilgi veren danışmanların satış sistemine dahil olamayacağını kabul etmiş, bu konudaki tüm hukuki ve cezai sorumluluğu üstelenmiştir. Dolayısıyla, bizatihi davacı tarafından sanal üyelikler oluşturulması ve kasten sahte üyelik formları hazırlanması davalı şirketin çalışma sistemini ve pazarlama yöntemini bozan davranış olarak sözleşmenin esaslı ihlali mahiyetindedir.
Davacının distribütörlük sözleşmesi uyarınca doğrudan mal temin etmesi mümkün değildir. Hatta, üçüncü şahıslara bu konuda satış yapmaya yönelik yetkisinin bulunduğunu beyan etmesi dahi yasaklanmıştır. Ancak, davacı taraf hedef satışları tutturmak ve prim alacağını artırmak adına oluşturduğu sanal üyelikler üzerinden sipariş vererek mal stoklamıştır. Dava dosyasında yer alan kredi kartı ekstrelerinde farklı satış danışmanları tarafından verilen siparişler, aynı kredi kartlarıyla ödenmiştir. Bu durum, üyeliklerin sanal olduğunu gösterdiği gibi, gerçek alıcının distribütörün kendisi veya kendisi tarafından yönlendirilen kişiler olduğunu göstermektedir. Zira, farklı satış danışmanları tarafından verilen siparişlerin bu satış elemanlarınca ve bu kişilerin kredi kartlarından ödenmesi gerektiği halde, aynı kişiler tarafından ödenmesi oluşturulan üyeliklerin doğru olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Bu durum, davacı distribütörün sözleşmeye aykırı şekilde hem mal stoklamasına hem de kendisi tarafından doğrudan satış yapılmak suretiyle sözleşmenin ihlaline neden olmaktadır. Halbuki yukarıda değinildiği üzere, davacı distribütör kesinlikle perakendeci veya toptancı gibi hareket edemez ve doğrudan mal temininde bulunamaz. Ancak sanal üyelikler oluşturularak sözleşmenin bu hükmü dolanılmış, esaslı olarak ihlal edilmiştir.
Davacının sözleşmenin ihlali niteliğindeki davranışlarının tespit edilmesi üzerine davalı şirket tarafından bölge müdürü vasıtasıyla denetim gerçekleştirilmiş, denetim esnasında davacı distribütörün kardeşi tarafından kargo vasıtasıyla çok sayıda ürünün başka yerlere gönderildiği belirlenmiştir. Bölge müdürü olan …’in tanık olarak ifadesine başvurulmuş, beyanında davacının sözleşmeye aykırı olarak üçüncü kişilere doğrudan mal sattığını, her ne kadar kargo bilgilerine ulaşamasa da ürünlerin davacı tarafından doğrudan pazarlandığını beyan etmiştir. Tanıklardan … davacının kardeşi olmakla birlikte onun da beyanına başvurulmuş, tanık beyanında davacının usulsüz bir işleminin olmadığını söylemiştir. Tanık …’ un davacının kardeşi olması, sebebiyle beyanlarına itibar edilmemiş, diğer tanığın beyanlarına üstünlük tanınmıştır. Tanıkların anlatımları bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davalı şirketin çalışma sistemine uygun hareket edilmediği ve davacının bu çalışma sistemine riayet etmediği belirlenmiştir.
Açıklanan nedenler karşısında; davacının distribütörlük sözleşme ile üstlendiği asli edimlere aykırı hareket ettiği, sözleşmeyi ihlal eden hileli davranışlarda bulunduğu, davalı şirketin yukarıda değinilen fesih ihtarnamesindeki çalışma sisteminin suiistimal edilmesi nedeniyle sözleşmeyi feshetmesinin haklı nedenlere dayandığı sonucuna varılmış, davacının müşteri / portföy tazminatı ile denkleştirme tazminatı talepleri yönünden sözleşme haklı nedenle feshedildiğinden reddine karar verilmiştir. Öte yandan, davacının sözleşmenin feshi ile birlikte fiili zarara uğradığını ve komisyon alacağı bulunduğunu iddia ederek bu alacak kalemleri yönünden talepte bulunmuş ise de; distribütörlük sözleşmesinin 9.3. maddesi ile sözleşmenin feshedilmesi halinde davacının mevcut veya muhtemel zarar kaybı, tahmini satışlar, giderler, yatırımlar, taahhütler neticesinde ya da sair herhangi bir nedenle söz konusu olabilecek dolaylı zararlarını talep edemeyeceği, yine sözleşmenin 9.4. maddesi ile davacının satış ağına bağlı olarak herhangi bir tazminat, alacak veya benzeri bir hak talep edemeyeceği kararlaştırılması nedeniyle sözleşme haklı nedenlerle feshedildiğinden asıl davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmiştir.
Karşı dava yönünden; sözleşmenin 13.1. maddesi ile distribütörün sözleşmedeki yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirmediği takdirde sözleşmeye aykırılıktan dolayı davalı-karşı davacı şirketin uğramış olduğu maddi ve manevi zarardan başka ayrıca 15.000,00 TL cezai şart ödemeyi kabul ettiği, anılan maddede cezai şart alacağının muaccel hale gelmesi için ayrıca bir ihtara gerek olmadığının belirtildiği halde, davalı-karşı davacı şirketin … 11. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihtarnamesinde bu hakkın saklı tutulduğunun ve ihtar edildiğinin açık olduğu, davacının sözleşmeyi ihlal eden hileli davranışları sebebiyle sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek cezai şart koşullarının oluştuğıu, diğer taraftan davacının sözleşme ile elde ettiği önceki yıllara ilişkin gelirleri ve bilirkişi raporu doğrultusunda kararlaştırılan cezai şartın fahiş miktarda olmadığı ve tenkisine gerek bulunmadığı anlaşılmakla karşı davanın kabulüne karar vermek erekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Asıl davanın tüm talepler yönünden REDDİNE,
2-Karşı davanın KABULÜ ile, 15.000,00-TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davacıdan alınarak davalı-karşı davacıya VERİLMESİNE,
3-Asıl dava yönünden; alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 341,55 TL ve 858,00 TL tamamlama harcı toplamı olan 1.199,55 TL harcın mahsubu ile, fazladan alınan 1.140,25 TL harcın talep ve istek halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
4-Karşı dava yönünden; kabul edilen karşı dava değeri üzerinden alınması gereken 1.024,65 TL harçtan peşin alınan 810,00 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 214,65 TL harcın davacı- karşı davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Asıl dava yönünden; davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Karşı dava yönünden; davalı- karşı davacı tarafından yapılan 810,00 TL peşin harç, posta ve tebligat masrafı 116,25 TL olmak üzere toplam 926,25 TL yargılama giderinin davacı- karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacıya VERİLMESİNE,
7-Asıl dava yönünden; davalı – karşı davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (ıslah sonucu toplam 80.188,09 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 11.224,45 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı-karşı davacıya VERİLMESİNE,
8- Karşı dava yönünden; davalı – karşı davacı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri (cezai şart 15.000,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya VERİLMESİNE,
9-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avanslarının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/04/2021

Katip …
(e-imzalıdır)

Hakim …
(e-imzalıdır)