Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/611 E. 2018/388 K. 03.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/295 Esas
KARAR NO : 2018/383

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/03/2017
KARAR TARİHİ : 03/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin alacağı kapsamında davalıya … 7. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosya üzerinden ödeme emri gönderildiğini, davalı ödeme emrinde yer alan borca itiraz ettiğini, davalının borca itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu bu nedenle itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin giriştiği otel inşaatında kullanılmak ve ortaya çıkacak yapının iklimlendirilmesini sağlamaya yönelik olarak 30 adet duvar tipi split klimanın alımını yapmak için müvekkil şirkete başvurduğunu, sözleşmeye konu emtiaların hızlı şekilde tedarik edildiğini, davacı şirketin inşaatını sürdürdüğü otelin ruhsatını alamamış olmasından dolayı satım konusu emtiaları başka bir yere satacağını ifade ederek muhasebel açıdan uygun hale getireceğinden bahisle … nolu 29/01/2016 tarihli iade faturasını müvekkil şirkete tebliğ ettirmek yolu ile teslimat sürecini yeniden askıya aldığını, bu nedenle davacının davasının reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satımdan kaynaklı satım konusu malın teslim edilmemesi nedeniyle alıcının sözleşmeden dönerek sözleşme gereği kendisine düşen satış bedeli ediminin daha evvelce yerine getirilmiş olması nedeniyle bu satış bedelinin satıcıdan iadesi istemi ile başlatmış olduğu icra takibinde vaki itirazın iptali ile takibin devamına ilişkindir.
Davalı taraf alacaklının temerrütü savunmasında bulunmuş olup, ifanın ispatı ancak makbuz veya buna eşdeğer belge ile kanıtlanabilecek nitelikte olup, alacaklının temerrütü her türlü delille ispat olunabilir. Bu çerçevede davalının bildirdiği tanıklar dinlenmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen satış sözleşmesinde sözleşme konusu malların 30 adet split dış ünite, 30 adet split iç ünite ve aksamları olmak üzere sözleşmenin imzalanmasına müteakip alıcı olan davacıya partiler halinde şantiyesinde kamyon üzerinde teslim edilmesinin kararlaştırıldığı, taraflar arasındaki sözleşmesinin 07/09/2015 tarihinde kurulduğu, davacının davalıya 19.000,00 TL bedelli 14/02/2016 ve 12/03/2016 keşide tarihli, 2 adet çek verdiği, 27/04/2016 tarihli noter aracılığı ile gönderilen ihtarname ile cayma hakkını kullanarak ürünü teslim almaktan vazgeçtiğini ve ödemiş olduğu satış bedelinin iadesini talep ettiği ancak davalı satıcı tarafından satış bedelinin iade edilmediği hususları sabittir.
Davalı tanıkları 03/04/2018 tarihli duruşmada alınan beyanında;
TANIK … ” ben davalı şirkette … sistemler satış müdürüyüm, aracı firma Uzman Klima … vasıtası ile davacı firma ile tanıştım, fiyatlar vs aracı firma ile konuşulmuştu, ben davacı … vitrine gidip çeklerin vadesini diğer detayları konuştum, sonrasında mutabık kaldık, konuştuklarımız çerçevesinde sözleşmeyi hazırladım, kendilerine de sözleşmeyi ıslak imzalı olarak ilettim, davacı … vitrinin ortağı … beyin sözleşmeyi imzalayacağını söylediler, bize çeklerimizi teslim ettiler, makbuzları kestik, KDV kısmını daha sonra ayrıca bir çekle vereceklerini söylediler, KDV kısmını almadık, daha sonra ödeneceği söylendi, biz aracı firma olan … vasıtası ile işin alt yapısı olan bakır borulama başladı, … bey ve davacı ile birlikte şantiyede cihazların yerleri ile ilgili keşif yapıldı, mutabık kalındı, sonrasında biz cihazları sevk etmek istedik, ilk başta güvenlik gerekçesi ile şimdilik sevk etmeyin denildi, sonrasında birkaç kez daha sevk talebinde bulunduk, yine bekleyelim, size haber vereceğiz şeklinde davacıdan bilgi geldi. Yaklışık 3 4 ay sonra ya daha fazla sürede davacı temsilcisi … bey beni telefon ile aradı. Biz cihazları istemiyoruz, otele ruhsat alamadık, bu cihazları sevk etmeyin, diye benimle konuştu, ben geçen süre zarfında böyle bir haklarının olmadığını söyledim, sonrasında ortağı olarak söyledikleri … beyi aradım, … bey o cihazlar bizimdir, iptal etme gibi bir durum söz konusu değildir, ben … beyle konuşacağımı, bu sorunu halledeceğim, ben sadece sizden şöyle bir yardım isterim, bu cihazları satacak yer gösterin, bu cihazları satalım, sizde cihazları oraya sevk edersin dedi, bende usulüne uygun şekilde yapıldığı takdirde biz cihazları sizin söylediğiniz yere sevk ederiz, dedim, sonrasında konuyu genel müdüre aktardım, genel müdürümüz bana davacı firmanın bizi dava ettiğini, konunun hukuki boyut kazandığını, sonrasında benim dahil olmamamı söyledi, bize teslim konusunda kesin bir tarih verilmedi, bizde teslim tarihi belirlemedik, ancak teslim için hazır olduğumuzu söylediğimiz de henüz çıkarmamamızı söylediler, sözleşmeyi imzalayacak olan kişi olan … beyde sözleşmeyi imzalamadı, dava dilekçesi ekinde belirtilen mail içerekleri doğru olup, bana gelen ve benim gönderdiğim e posta yazışmaları bu şekildedir, … tarafından davacıyı temsilen gönderilen 20/04/2016 tarihli ” faturaya göndermenize gerek yok, … beyin konu ile ilgili bilgisi var, kendisinden malumat alabilirsiniz” şeklindeki yazışma bana gönderilmiş olup, buradaki suat bey olarak kastedilen benim, ancak benim konu ile ilgili bilgimden bahsedilen husus benim böyle bir haklarının olmadığı ve cihaz iadesini kabul etmediğimize ilişkindir, bildiklerim bu kadardır şeklinde beyanda bulunmuştur.
TANIK … ” davacı firma ile sözlü ve yazılı olmak üzere bir akit yapılmış, bu akide göre bir tahsilat yapılmış, bununla ilgili de mallarım teslim edilmesi taahhüdünde bulunulmuş, malzemeler bir kaç kez nakliye için hazırlandı, her defasında firma şuan şantiye müsait değil, güvenli değil burası diyerek itiraz etti, daha sonra baya bir süre geçinde tekrar fatura keserek malzemelerin sevkineyatını yaptık, bir kaç kez fatura kesildi, bu kez de kabul etmediler, daha sonra hukuki boyuta taşındı, bu zamandan malzemeler firmaya bildirilen adrestesi depo da muhavaza edilmekte, o günden beri ciddi anlamda depo maliyetini de biz yaşıyoruz, her basiretli tacir gibi o malzemelerin teminini sağladık, sevk edilmek üzere hazırda bekletiyoruz, buda bizim için her türlü kayıp, fatura ile birlikte irsaliyede kesildi, mallar gittimi gitmedimi, gittikten sonra gerimi döndü o kısmı bilmiyorum, ama hazırladığına ilişkin depo kısmını bilmiyorum, bildiklerim bu kadardır” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Alacaklının temerrütü 6098 sayılı TBK’nın 106/111 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Borçlunun borçlanmış olduğu edimi gereği gibi yerine getirebilmesi, genellikle alacaklının ifayı kabul etmesine veya ifa fiiline katılmasına bağlıdır. Alacaklı, kendisine gereği gibi sunulan bir ifayı kabulden veya tam ve doğru bir ifanın gerçekleştirilebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan haksız olarak kaçınır, bunları yerine getirmezse, borçlu ifada bulunamaz. Alacaklının sunulan edimi kabul etmesi, borçlanılan edimin ifası için gerekli hazırlık fiillerini yapması, ifanın ön şartıdır. (BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER – Fikret EREN, Ankara 2015, s.1010)
Alacaklının ifaya katılma fiili ya aktif, olumlu bir davranış ya da pasif, olumsuz bir davranış olabilir. Malın kabulü, satılan şeyin gönderilmesi talimatı, makbuz verme, seçim hakkının kullanılması aktif davranıştır. (AGE, s.1011)
Borçlu, borçlanmış olduğu edimi alacaklıya gereği gibi önerdiğini, usulüne uygun bir ifa teklifi için elinden gelen herşeyi yaptığını ispatla yükümlüdür. Buna karşılık, borçlu tarafından önerilen edimin kabulden kaçınmada haklı olduğunu ispat yükü alacaklıya düşer. Borçlu, gereği gibi ifa öneresinde bulunuğunu ispat ederse, onun ifaya hazır olduğu bir karine olarak kabul edilir. (AGE, s.1016)
Bu genel açıklamalar çerçevesinde, dosya kapsamı, toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları değerlendirildiğinde; davalı borçlunun usulüne uygun olarak borçlanmış olduğu edimi davacı alacaklıya önerdiği, usulüne uygun bir ifa teklifi için elinden gelen herşeyi yaptığı, buna karşılık davacı alacaklının, borçlu tarafından önerilen edimi kabulden kaçınmada haklı olduğunu gösterir delil ve belge sunmadığı gibi bu hususu kanıtlayıcı dosya kapsamında başkaca delil ve belge bulunmadığı, karşı edimin ifasını talep eden davalı borçlunun sözleşme ile kararlaştırılmış ve davacı tarafından teslim alınması taahhüt edilmiş satım konusu malların ardiyeye teslim edildiği ve bunun davacıya bildirildiği, tacir olan her iki taraf arasındaki satış sözleşmesinin ticari satış olduğu gözetildiğinde TBK m 107’ye göre tevdii yerini tayin hakkının borçluya ait olduğu, bunun için hakimden tevdii yeri tayinini istemek zorunda olmadığı, bu tür bir ilişkinin tevdii yerinin ifa yerindeki her hangi bir ardiye veya depo olabileceği gözetildiğinde davalı borçlunun malları tevdi etmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, sözleşme kapsamında malların kendisine teslim yapılmamasından dolayı sözleşmeyi sona erdirme, sözleşmeden dönme hakkını davacı alacaklıya ait olmadığı, alacaklının temerrütü için ayrıca ihtarda bulunmanın zorunlu olmadığı, davacının haklı bir sebebe dayanmayarak davalının borçlu olduğu edimin yerine getirilmesini geciktirdiği anlaşılmakla davacının sözleşmeden dönerek ödemiş olduğu satış bedelinin davalı satıcıdan iadesini istemeye hakkı olmadığı kanaatine varılarak bu kapsamda başlatılan icra takibinin de yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş, her ne kadar davacı alacaklı haksız olarak davalı hakkında icra takibi başlatmış ise de ayrıca kötü niyetli olduğu mevcut delil ve belgelerle kanıtlanamamakla davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 4.550,56-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, istek halinde ilgili tarafa iadesine,
6-Alınması gerekli 35,90-TL karar harcının peşin alınan 456,29-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 420,39 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalının yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret Mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 03/04/2018

Katip …
¸E-İmza

Hakim …
¸E-İmza