Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/546 E. 2021/623 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/546 Esas
KARAR NO : 2021/623

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/06/2017
KARAR TARİHİ : 29/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı iki şirketle 12.11.2015 tarihinden bu yana acentelik sözleşmesi gereğince … Bölgesinde acentelik faaliyetini yerine getirdiğini, bu tarihten önce müvekkilinin annesi … ile yıllarca devam eden acentelik faaliyetinin yine davalı iki şirketle akdedilmiş ve müvekkiline Kasım 2015 de şirket devri yapılana kadar devam ettiğini, müvekkilinin bu bölgede davalının ciddi bir portföy oluşturmasına olanak sağladığını, müvekkili ile karşılıklı olarak imzalanmış olan 12.11.2015 tarihli acentelik sözleşmesinin davalılar tarafından … 13.Noterliğinin …tarihli … yevmiye numaralı fesih ihbarı ile tek taraflı olarak feshedildiğini ve müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, müvekkilinin kendi bölgesinde ulaşabileceği en yüksek müşteri portföyüne ulaşana kadar gayet iyi yürüyen, sürekli övgü ve başarı primleri ile ödüllendirilen bir acente olarak ani ve mesnetsiz gerekçelerin sözlü olarak bildirilmesinin hemen akabinde sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilmesinin hukuki zeminde koruma alanı bulamayacağını, davalılar tarafından yapılan haksız ve hukuka aykırı uygulamanın düzeltilmesi için müvekkili adına, davalı şirketlere keşide edilen … 17.Noterliğinin … yevmiye madde numaralı ve … tarihli ihtarname ile haksız feshin ve bu fesihten kaynaklı haksızlıkların giderilmesi için süre verdiğini, ancak herhangi bir değişikliğin olmaması karşısında davalılar aleyhine işbu davanın açılması zaruretinin hâsıl olduğunu, acentelik sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini belirterek, bu haksız fesih neticesinde TTK’nun 122. maddesi hükmüne göre, 45.000,00 TL denkleştirme tazminatının dava tarihi itibariyle işleyecek avans faizi ile birlikte hesaplanarak karşı taraftan alınarak kendilerine verilmesine, haksız fesih nedeniyle sona eren acentelik sözleşmesinden kaynaklı olarak davalı şirketlerce tahsil edilen feshe ilişkin her türlü fesih bildirim, azilname, ihtarname ve ticaret siciline tescil masraflarının karşı taraftan alınarak ödeme tarihleri itibariyle işleyecek yasal faizi ile kendilerine iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı acentenin işyerinde bulunan müvekkili sigorta şirketine ait tabela üzerine başka bir sigorta şirketinin reklam afişinin astığını, bu davranışa son vermesine ilişkin ihtara rağmen ısrarla aynı davranışı sürdürmüş olduğundan, acentelik sözleşmesinin “…’nın Çıkar Ve Haklarının Korunması” başlıklı 5.maddesi başta olmak üzere, ilgili hükümleri ihlal ederek güven ilişkisinin ortadan kalkmasına sebep olduğunu, bu nedenlerle 12.11.2015 tarihli acentelik sözleşmesinin … 13.Noterliğinin …tarih ve … yevmiye madde numaralı fesih ihtarı ile feshedildiğini, davacı acentenin, müvekkili şirket tarafından kendisine verilen hedefleri gerçekleştirememiş olması nedeniyle acentelik sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini, acentenin müvekkili şirket dışında da sigorta şirketleri ile çalıştığını, acentelik sözleşmesinin haklı nedenler ile feshedilmesi nedeniyle, davacı acentenin portföy tazminatı alacağı talebinin bir dayanağının bulunmadığını, davacı tarafın taleplerinin kabul anlamına gelmemek üzere portföy tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle TTK’nın ilgili maddesinde sayılan şartların meydana gelip gelmediğinin tespit edilmesi gerektiğini belirterek usule ilişkin eksikliklerin giderilmesine, eksik halde davanın usulden reddine, aksi halde esasa ilişkin açıklamaları çerçevesinde haksız ve mesnetsiz olarak açıldığını belirttiği davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasında akdedilen Acentelik Sözleşmeleri, Cari Hesabın Devri Sözleşmesi, Cari Hesap Sözleşmesi, Temlikname Zorunlu Deprem Sigortası Aracılık Protokolü, KEP Kullanım Protokolü, Sağlık Satışına İlişkin Protokol, … 17. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi, … 13. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye numaralı fesih ihbarı, Beyoğlu 13. Noterliğinin 19/09/2016 tarihli ve11127 yevmiye numaralı azilnamesi, Axa Sigorta Acente Manifestosu sureti, sihirbaz olarak adlandırılan davalı şirketlerin müşterilere satılan poliçelere ilişkin bilgi ve belgeler celp edilmiş, incelenmiştir.
Dosya, … Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Görelisi …, Uzman Sigortacı ve Mali Müşavir … ve Sigorta Tahkim Hakemi …’dan oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, dosyaya sunulan 21/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “..Davacının tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerinin TTK. ve HMK. İlgili hükümlerine usulüne uygun olarak açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, buna bağlı olarak ta; ticari defterlerinin, davacının lehine delil olabilme niteliğini taşıyabileceği, davalı tarafın defterlerinin de ibraz edilmediği ve tarafların ticari defter incelemesi esnasında hazır bulunmadığı, davalı sigorta şirketi tarafından gerçekleştirilen feshin, acentelik sözleşmesinin 5. maddesi ve TKK’ nun 121/1. maddesinin ikinci fıkrasına dayanılarak yapıldığı, acentenin verilen hedefleri gerçekleştirememesi, portföyün verimli olmaması gibi hallerinin “acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda acentenin tazminat hakkının düşmesinin hakkaniyete uygun olamayacağı, ancak acentenin işyerinde davalı sigorta şirketine ait tabelanın üzerine başka bir sigorta şirketine ait reklam afişinin asıldığı tarihte yurt dışında bulunduğunun ve afişin kısa süreliğine asılı kaldığının ve yetkilinin bu durumundan haberdar olması sonucunda reklam afişinin kaldırıldığının ispat edilememesi halinde Denkleştirme/Portföy Tazminatı talep hakkının düşeceği, söz konusu afişin asılmasında acentenin, bizzat kusuru bulunmadığı yönünde ispat yükünü yerine getirmesi ve sözleşmesinin sona ermesinden sonra sigorta şirketinin Davacı/Acentenin portföyü üzerinden ne kadar poliçe ve/veya ne kadar prim üretimi gerçekleştirdiğine ait bilgi ve belgelerin ibraz edilmesi şartı ile ve Sayın Mahkeme tarafından uygun görülmesi halinde, portföy tazminatının 207.262-TL. olarak hesaplandığı…” mütalaa edilmiş, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 30/01/2019 tarihli bedel arttırım ve beyan dilekçesinde özetle; acentelik sözleşmesinin haksız ve mesnetsiz feshinin tespiti ile haksız fesih nedeniyle 45.000 TL denkleştirme tazminatına ilişkin taleplerini dosyaya sunulan bilirkişi raporu doğrultusunda, HMK 107/2 uyarınca 162.262,00-TL arttırılarak, 5.000,00-TL ‘sini … AŞ ‘den 202.262,00-TL ‘sini … Sigorta AŞ’ den olmak üzere toplam 207.262,00-TL’nin dava dilekçesi netice-i talep kısmındaki talepleri doğrultusunda davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, bilirkişi heyeti tarafından sunulan 21/12/2018 tarihli kök raporun portföyün verimli olmamasının fesih nedeni sayılamayacağı görüşünün hiçbir hukuki ve mantıki dayanağının olmadığını ve afiş asma eyleminin raporda haklı fesih nedeni olarak açıklandığını, bu nedenle raporun hem çelişkili hem de tazminat koşullar yönünden açıklamaların eksik ve yetersiz olduğu gerekçesi ile itirazda bulunmuştur.
İtiraz üzerine, Mahkememizin 26/06/2019 tarihli duruşma ara kararı ile tüm dosya kapsamına göre; Dosyanın önceki heyete tevdi edilerek, davacının fesihten sonra davalı ile devam eden poliçe bilgilerini elde etmesinin mümkün olup olmadığı, “sihirbaz” isimli programın davalı tarafça tek taraflı olarak kapatılıp kapatılmadığı, sözleşme kapsamında davacının poliçe bilgilerini saklamasının sözleşmeye aykırılık teşkil edip etmediği, davacının acentelik sözleşmesinin feshinden sonra davalı ile devam eden poliçe bilgilerini tespit etmesinin mümkün olup olmadığı, davacı acentenin yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra dahi menfaat elde edip etmediği, hangi ölçüde menfaat temin ettiği, bu noktada sözleşme sona erdikten sonra yenilenen poliçelerin sayısı, oranı, yenilenen poliçelerden davacının TL bazında sağlaması muhtemel komisyon gelirinin ne olduğu, bu suretle poliçe suretleri ve somut olarak poliçeler belirtildikten sonra talep edilebilecek alacağın TL olarak belirli hale getirilmesi, davacının sözleşme ilişkisi devam etmiş olsa idi elde edeceği ücretin ne olduğunun tespit edilerek ek rapor tanzim edilmesi ve önceki heyete yazılım uzmanı eklenerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Aynı bilirkişi heyetince alınan 22/11/2019 tarihli ek raporda özetle ve sonuç olarak; “… Davalı Sigorta Şirketi tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirilen feshin, Acentelik Sözleşmesine uygun olarak yapıldığı, ancak acenteye verilen hedeflerin gerçekleştirilememesi, acentelerin üretim yetersizliği, portföyün verimli olmaması gibi hallerin “acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilmeyeceği ve bu hallerin gerekçe gösterilmek suretiyle acentenin denkleştirme talebinin yok sayılamayacağı ve “denkleştirme talebinden önceden vazgeçilemeyeceği, (TTTK 122/4) Acentelik Sözleşmesinin feshinden sonra tanzim edilen 109 Müşteriye ait 176 adet poliçeye ilişkin olarak acentenin yenileme sürecinde uğradı gelir/kamisyon kaybının 20.296 TL olduğu, diğer bir ifadeyle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı davacı acentenin yenileme sürecinde muhtemeleri elde edeceği gelir/komisyontutarı eti az 20.2965 TE olaçaktı. Dolayısıyla davalı sigorta şirketinin, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acentenin portföyü üzerinden düzenlenen poliçeler üzerinden 969.78 oranında kayda değer bir menfaat elde ettiğinin söylenebileceği, bu bağlamda hakkaniyet gereği davacı acentenin, kök raporda hesaplandığı üzere en fazla (üst sınır olarak) 207.262,47 TL denkleştirme talebinde bulunabileceği…” mütalaa edilmiş, bilirkişi ek raporu taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Davalılar vekilinin 22/11/2019 tarihli bilirkişi ek raporuna itirazları üzerine, davalıların hangi poliçeler yönünden menfaat elde ettiği hususu raporla denetlenemediğinden ve mevcut raporun denetime elverişli olmaması sebebiyle dosyanın bu sefer sigortacılık konusunda uzman bilirkişiler…, …ve SMMM …’tan oluşan bilirkişi kuruluna tevdi edilerek öcenki raporu da irdeleyen ve denetleyen yeni bir rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.
SMMM -Bağ. Dnt. ve Marmara Üni. akdemisyen öğretim üyesi …, Marmara Üni. Bankacılık ve Sigortacılık Öğretim Üyesi … ve Sig. Uzmanı …’ten oluşan bilirkişi kurulu 14/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak”…TTK 122 hükümlerine göre; davalının davacının getirdiği yeni müşteriler sayesinde sözleşmenin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, sözleşmenin sona ermesi sebebiyle, onun getirdiği yeni müşterilerle yapılan ve kısa süre içerisinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etseydi elde edebileceği ücret isteme hakkını kaybetmesi ve somut olayın özellik ve şartlarında denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesi gerektiği, 12/11/2015 tarihi ile 19/08/2016 tarihleri arasında davacı acentenin poliçe hasılatı 1.048.688 TL olarak gerçekleşmiştir. Düzenlenen poliçelerin %56,30“u oto sorumluluk poliçelerinden, %30’u Kasko poliçelerinden oluşmaktadır. Davacının ağırlıklı olarak sigortacının sözleşme yapmayı ret edemeyeceği, fiyat odaklı zorunlu trafik sigortası ve kasko poliçelerine aracılık ettiği ve sigorta şirketi için daha karlı olarak nitelendirilebilecek diğer branşlar olan sağlık, mühendislik poliçelerinin ise toplamda yaklaşık % 0,04 oranında olduğu görülmektedir. Sözleşmenin feshinden sonraki dönemde (19.08.2016- 19.08.2017) 109 müşteriye 176 adet poliçenin tanzim edildiği ve işbu projelerinde net prim tutarının 137.383,94 TL olduğu, toplam komisyon tutarının da 20.295,51 TL olduğu görülmektedir. Poliçelerin yaklaşık %65’i kasko ve oto sorumluluk sigortalarından teşekkül etmektedir. Ayrıca düzenlenen poliçelerdeki acenteler incelendiğinde 26 adet farklı acente üzerinden poliçelerin düzenlendiği ve işbu acentelere toplamda 20.295,51 TL komisyon ödemesi yapıldığı, davacının marka değerinde ve varlığında bir bütün olarak değerlendirildiğinde önemli menfaatin varlığı oluşmadığı, TTK 122.maddesi gereği acentenin müşterileri sayesinde sözleşmenin sona ermesinden sonra da davalının komisyon ödemelerini devam ettirmesi ve davalının sigorta poliçe portföyü içerisinde önemli bir paya sahip olmayacağı için, davalının önemli menfaatler elde etmediği, hakkaniyet açısından değerlendirme yapılabilmesi için davacı acentenin sözleşmenin feshinden sonra başka şirketlerle acentelik ilişkisine girip girmediğinin girmişse çalıştığı komisyon oranlarının ve hak kazandığı komisyon miktarlarının, acentenin sağladığı portföyden yeni müşterilere geçiş yapılmasının sağlanıp sağlanmadığının bilinmesi gerektiği, nihai takdir sayın mahkemenize ait olmak üzere portföy tazminatı hesaplanması yönünde karar hasıl olması durumunda davacının talep edebileceği tazminat tutarı 21.063,43 -TL olarak tespit edildiği…” ” kanaatine varılmış, kök rapor taraflara tebliğ edilmiş, taraf vekillerince ayrı ayrı itiraz dilekçesi sunulmuştur.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı itirazları dikkate alınarak eksik tahkikat yapılmaması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanmaması ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/2876 Esas, 2020/3326 Karar sayılı emsal kararında olduğu gibi portföy tazminatına ilişkin güncel içtihatta dikkate alınarak yine aynı içtihatta belirtilen kriterler göz önünde bulundurularak ek rapor alınması için dosyanın bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, itirazları karşılar şekilde ek rapor alınmıştır.
Aynı bilirkişi kurulunca alınan 26/03/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak;”…TTK 122 hükümlerine göre; davalının davacının getirdiği yeni müşteriler sayesinde sözleşmenin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, sözleşmenin sona ermesi sebebiyle, onun getirdiği yeni müşterilerle yapılan ve kısa süre içerisinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etseydi elde edebileceği ücret isteme hakkını kaybetmesi ve somut olayın özellik ve şartlarında denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesi gerekmektedir. 12.11.2015 tarihi ile 19.08.2016 fesih tarihi arasında davacı acentenin poliçe hasılatı 1.048.688 TL olarak gerçekleşmiştir. Düzenlenen poliçelerin “%56,30“u oto sorumluluk poliçelerinden,%30’u Kasko poliçelerinden oluşmaktadır. Davacının ağırlıklı olarak sigortacının sözleşme yapmayı ret edemeyeceği, fiyat odaklı zorunlu trafik sigortası ve kasko poliçelerine aracılık ettiği ve sigorta şirketi için daha karlı olarak nitelendirilebilecek diğer branşlar olan sağlık, mühendislik poliçelerinin ise toplamda yaklaşık % 0,04 oranında olduğu görülmektedir. Sözleşmenin feshinden sonraki dönemde (19.08.2016- 19.08.2017) 109 müşteriye 176 adet poliçenin tanzim edildiği ve işbu projelerinde net prim tutarının 137.383,94 TL olduğu, toplam komisyon tutarının da 20.295,51 TL olduğu görülmektedir. Poliçelerin yaklaşık %65’i kasko ve oto sorumluluk sigortalarından teşekkül etmektedir. Ayrıca düzenlenen poliçelerdeki acenteler incelendiğinde 26 adet farklı acente üzerinden poliçelerin düzenlendiği ve işbu acentelere toplamda 20.295,51 TL komisyon ödemesi yapıldığı, davacının marka değerinde ve varlığında bir bütün olarak değerlendirildiğinde önemli menfaatin varlığı oluşmadığı, TTK 122.maddesi gereği acentenin müşterileri sayesinde sözleşmenin sona ermesinden sonra da davalının komisyon ödemelerini devam ettirmesi ve davalının sigorta poliçe portföyü içerisinde önemli bir paya sahip olmayacağı için, davalının önemli menfaatler elde etmediği…” kanaatine varılmış, bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.
Genel olarak denkleştirme (portföy) tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin hâlen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tür tazminat, kanunda yasal güvenceye kavuşturulmuştur. (Kaya, Arslan; Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 816).
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesinde “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” hükmü düzenlenmiş olup, denkleştirme tazminatı talep koşulları belirlenmiştir.
Ayrıca, acentelik sözleşmesinin fesih tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 hükmüne göre, sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acentelik ilişkisinin sona ermesi nedeniyle sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemez.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı sigorta şirketleri arasında 12/11/2015 tarihinde acentelik sözleşmesinin akdedildiği, davacının acentenin davalı şirketler adına sigorta sözleşmelerine aracılık etme konusunda hak ve yetkisinin bulunduğu, ancak davalı sigorta şirketlerinin … 13. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihbarnamesi ile acentelik sözleşmesini feshettikleri, davacı acentenin sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle davalı sigorta şirketlerinden denkleştirme tazminatı isteminde bulunduğu, davalıların ise sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiği bu nedenle davacının denkleştirme tazminatı istemine hak kazanamadığı, esasen TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme tazminatına yönelik olarak yasal koşulların da oluşmadığını bu nedenle talebin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Uyuşmazlığın temeli, acentelik sözleşmesinin haklı / haksız nedenlerle feshedilip edilmediği ve denkleştirme tazminatına yönelik olarak Kanunda (TTK m.122 ve 5684 s. K. m.23) belirtilen koşulların tümüyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davalı sigorta şirketleri davacı acentenin kendi isim ve tabelaları üzerine aynı alanda faaliyet gösteren başka bir sigorta şirketinin reklam ve afişlerinin asıldığını, bu durumun noter kanalıyla çekilen ihtarla bildirilmesine rağmen düzeltilmediğini, bu nedenle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini savunmaktadır. Bu noktada, davacı acente; davalı sigorta şirketlerinin tabela ve ismi üzerine başka bir sigorta şirketinin reklam afişlerinin asıldığını dosyadaki beyanlarıyla doğrulamaktadır, bu hususta ihtilaf da söz konusu değildir. Ancak acente kendisinin yurt dışında olduğu dönemde çalışanları tarafından ve haberi olmadan bu afişlerin asıldığını, durumu öğrenince hemen kaldırdığını ve kusurunun bulunmadığını ifade etmiştir. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesine bakıldığında; sözleşmenin 5. maddesinde “…’ nın Çıkar ve Haklarının Korunması” başlığı altında davacı acentenin doğrudan doğruya kendisi ile ilgili olsun ya da olmasın …’yı ilgilendiren tüm konularda …’nın itibarını, müşteri ilişkilerini, reklam, tanıtım, … her konuda çıkarlarını korumak ve kollamakla yükümlü olduğu kararlaştırılmıştır. Bu halde, davacı acentenin ya da çalışanlarının davalı sigorta şirketlerinin isim ve tabelası üzerine başka bir sigorta şirketinin reklam ve afişini asması sözleşmenin bu hükmünü açıkça ihlal niteliğindedir. Davacı acentenin, çalışanları tarafından afişin asılması ya da haberinin bulunmaması mevcut durumu değiştirmemekle birlikte; esasen Borçlar Kanunu 66 vd. maddeleri uyarınca acentenin; çalışanlarının eylemlerinden adam çalıştıran sıfatıyla sorumlu olduğu ve bu sorululuğun anılan kanun hükmü uyarınca kusursuz sorumluluğa dayandığı tartışmasızdır. Kaldı ki, yine anılan kanun hükmü uyarınca davacı acente tarafından çalışanlarına yönelik olarak kurtuluş kanıtı da getirilememiştir. Diğer taraftan, reklam ve afiş asılması eyleminin kısa veya uzun süreli olmasının / kaldırılmasının davalı sigorta şirketi bakımından herhangi bir önemi yoktur. Zira, kendi isim ve markası üzerine başka bir sigorta şirketinin reklamının asılması davalı sigorta şirketleri bakımından davacı acenteye karşı olan güven duygusunun sarsılmasına yol açacağı aşikardır. Davalı sigorta şirketlerinin böyle bir davranış üzerine bu durumu kabul etmeleri kendilerinden beklenemez. Davalılar her basiretli tacir gibi isim ve markasını korumak ve ona gelebilecek muhtemel zarar ve tehlikeleri önlemek amacıyla hareket etmek zorundadır. Aynı durum, tacir olan davacı acente için de geçerli olup, dikkatsizlik veya tedbirsizlikle böyle bir olayın vuku bulduğu savunmasına da itibar edilemez, davacı acentenin tacir olarak basiretli hareket etmesi aracılık faaliyeinde bulunduğu davalılara karşı müvekkillerinin haklarını ve çıkarlarını koruma noktasında normal bir insandan çok daha fazla tedbirli ve özenli savranması / baisretli olması gerektiği açıktır. Öyleyse, davacı acentenin ve çalışanların mevcut davranışlarının acentelik sözleşmesinin 5.maddesini ihlal niteliğinde olduğu, TTK 122/3.maddesi uyarınca “acentenin kusuru sebebiyle sözleşmenin” feshine neden olduğundan denkleştirme isteminde bulunamayacağı kanaatine varıldığından davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Diğer taraftan; önemli menfaat elde edilmesi koşuluna yönelik olarak güncel ve emsal Yargıtay uygulamalarını içeren, bilimsel tespitler yönünden gerekçeli ve denetime açık olan ve sigortacılık alanında uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen hükme de esas alınan 26/03/2021 tarihli ek raporda vurgulandığı üzere; acentenin ürettiği poliçelerin büyük oranda oto sorumluluk ve kasko poliçelerinden kaynaklandığı, davacı acentenin çoğunluklu olarak sigortacının sözleşme yapmayı ret edemeyeceği ve fiyat odaklı zorunlu trafik sigortası ve kasko poliçelerine aracılık ettiği, daha karlı olarak nitelendirilebilecek hayat, sağlık, mühendislik ya da sorumluluk poliçelerinin ise yok denecek kadar az olduğu, bu bağlamda acentenin portföyünün sigorta şirketi bakımından ekonomik bir değer arz etmediği, sigorta sözleşmesi feshedildikten sonra elde edilen primlere ve komisyon tutarına göre bu poliçelerin 26 farklı acente tarafından gerçekleştirildiği, bu halde mevcut müşterilerin acentenin ekonomik portföyünde bulunan kişiler olmayıp, davalı sigorta şirketlerinin marka ve güven duygusuna dayalı sigorta şirketlerinin müşterileri oldukları, nihayetinde sigorta sözleşmesinden feshinden sonra davalıların önemli menfaat elde etmedikleri anlaşıldığından davacının denkleştirme tazminatına yönelik taleplerinin yasal koşullar da oluşmadığından reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 768,49 TL’nin ve 2.771,50 TL ıslah harcının mahsubu ile fazladan alınan 3.480,69 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar tarafından yargılama nedeniyle yapılan 2.550,00-TL bilirkişi ücreti masrafının davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-Davalılar yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 ve 13/1-4. maddesi uyarınca maddi (denkleştirme) tazminat istemli davanın tamamen reddine karar verilmiş olması sebebiyle tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde belirlenen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 29/09/2021

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdı