Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/543 E. 2021/622 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/543 Esas
KARAR NO : 2021/622

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/06/2017
KARAR TARİHİ : 29/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkilinin davalı iki şirketle 09.07.2012 tarihinden bu yana karşılıklı akdedilen acentelik sözleşmesi gereğince … Bölgesinde acentelik fanliyetini yerine getirdiğini, müvekkilinin bu bölgede davalı sigorta şirketinin ciddi bir portföy oluşturmasına olanak sağladığını, müvekkiline karşılıklı olarak imzalanmış olan 09.07.2012 tarihli Acentelik Sözleşmesinin davalılar tarafından … 13.Noterliğinin … tarihli …. yevmiye numaralı fesih ihbarı ile tek taraflı olarak feshedildiğini ve müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, müvekkilinin kendi bölgesinde ulaşabileceği en yüksek müşteri portföyüne ulaşmasına kadar gayet iyi yürüyen, sürekli övgü ve başarı primleri ile ödüllendirilen bir acente olarak ani ve mesnetsiz gerekçelerin sözlü olarak bildirilmesinin hemen akabinde sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilmesinin hukuki zeminde koruma alanı bulamayacağını, davalılar tarafından yapılan haksız ve hukuka aykırı uygulamanın düzeltilmesi için müvekkili adına davalı şirketlere keşide edilen … 17.Noterliğinin … yevmiye ve … tarihli ihtarname ile haksız feshin ve bu fesih kaynaklı haksızlıkların giderilmesi için süre verilmiş ise de, herhangi bir değişikliğin olmaması karşısında davalılar aleyhine işbu davanın açılması zaruretinin hâsıl olduğunu belirterek acentelik sözleşmesinin haksız ve mesnetsiz olarak feshedildiğini belirterek TTK.’nun 122. maddesine göre 45.000,00 TL denkleştirme tazminatının dava tarihi itibariyle işleyecek avans faizi ile birlikte karşı taraftan alınarak kendilerine verilmesine, haksız fesih nedeniyle sona eren acentelik sözleşmesinden kaynaklı olarak davalı şirketlerce tahsil edilen feshe ilişkin her türlü fesih bildirim, azliname, ihtarname ve ticaret sicil tescif masraflarının karşı taraftan alınarak ödeme tarihleri itibariyle işleyecek yasal faizi ile kendilerine iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı Acentenin müvekkili şirket tarafından 2016 yılı İçin kendisine branş bazında bazında verilen hedeflerin tamamına yakınını yapılan yazılı uyarılara rağmen gerçekleştirememiş olması, güven ilişkisinin ortadan kalkmasına sebep olması nedenleriyle taraflar arasında 09.07.2012 tarihinde imzalanan acentelik sözleşmesi, … 13. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihbarı ile TTK’nun 121/1-c.2 ve acentelik sözleşmesinin 24. maddesi hükmü uyarınca tek taraflı olarak ve haklı nedenlerle feshedildiğini, davacı Acentenin, müvekkili şirket dışında başka sigorta şirketleri ile de çalışmaya devam etmekte olduğunu, portföy kaybına yönelik zararının da bulunmadığını, acentenin portföy tazminatı talebine hükmedilebilmesi için öncelikle TTK’nun 122. maddesinde belirtilen tüm şartların meydana gelip gelmediğinin tespit edilmesi gerektiğini belirterek usule ilişkin eksikliklerin giderilmesine, aksi halde esasa ilişkin açıklamaları çerçevesinde haksız ve mesnetsiz olarak açıldığını belirttiği davanın reddine, müvekkili şirketin dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin karsı taraf yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasında akdedilen Acentelik Sözleşmeleri ve bu sözleşmelerin eki olan taahhütnameler, protokoller, taraflar arasındaki tüm mail yazışmaları, komisyon gider belgeleri, fesih ihbarnamesi, ticari defter ve belgeler celp edilmiş, incelenmiştir.
Dosya, … Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Görelisi …, Uzman Sigortacı ve Mali Müşavir … ve Sigorta Tahkim Hakemi …’dan oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, dosyaya sunulan 11/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davacının tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerini TTK. ve HMK. çerçevesinde usulüne yaygun olarak açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırdığı, dolayısıyla ticari defterlerinin kendi lehine delil olabilme niteliğini taşıyabileceği, davalı tarafın ise, inceleme esnasında hazır bulunmadığı gibi,ticari defterlerini de ibraz etmemesi nedeniyle ticari defterlerinin incelenemediği ve bu hususta takdirin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu, davalı Sigorta Şirketi tarafından 06.03.2017 tarihinde gerçekleştirilen feshin TTK’nun 121/1 maddesi ve Acentelik Sözleşmesinin 22. maddesi hükmüne uygun olarak “3 ay önceden ihbarda bulunmak” suretiyle yapıldığı görülmektedir. Ancak acenteye verilen hedeflerin gerçekleştirilememesi, portföyün verimli olmaması gibi hallerin ‘acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilmeyeceği ve bu noktada acentenin tazminat hakkının düşmesinin hakkaniyete uygun olamayacağı ve bu hallerin gerekçe gösterilmek suretiyle acentenin denkleştirme talebinin yok sayılamayacağı, (TTK. Md./122/1- 4.Fıkra hükmüne göre)“denkleştirme talebinden önceden vazgeçilemeyeceği, yapılan açıklamalar mevcut veriler ve sistem üzerinden elde edilen üretim sonuçları çerçevesinde; Davacı acentenin, denkleştirme talebi/portföy tazminatı istemine ilişkin TTK 122/1 maddesinin (a) fıkrasına göre acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra yenilenen poliçeler üzerinden davalı sigorta şirketinin (% 3,08) oranında kayda değer bir menfaat elde ettiğinin söylenebileceği ve TTK.122/1 (c) fıkrasında yer alan “Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.“ hükmü dedikkate alınarak bu kapsamda hakkaniyet gereği davacı acentenin denkleştirme talebinde bulunabileceği, davacının Portföy Tazminatı isteminin, Sayın Mahkeme tarafından uygun görülmesi halinde, Portföy Tazminatı tutarının 91.599,65-TL olarak hesaplandığı …” kanaati varılarak mütalaa edilmiş, rapor taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 29/01/2019 tarihli bedel arttırım dilekçesinde özetle; 45.000-TL harca esas bedel ile açılan belirsiz alacak davası konulu dava dilekçesinde talep edilen alacak bedellerinin, dosyaya sunulan bilirkişi raporu doğrultusunda, HMK 107/2 uyarınca 45.599,65-TL arttırılarak, toplam 91.599,65-TL”nin dava dilekçesi netice-i talep kısmındaki talepleri doğrultusunda davalılardan alınarak müvekkilime ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Ancak, Davalılar vekilince, bilirkişi heyeti tarafından alınan 11/09/2018 tarihli kök raporun, davalılara ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yapılmadan ve tek taraflı olarak davacının kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlandığı gerekçesi ile itirazda bulunmuştur.
İtiraz üzerine, Mahkememizin 26/06/2019 tarihli ara kararı ile tüm dosya kapsamına göre; Dosyanın önceki heyete tevdi edilerek, davacının fesihten sonra davalı ile devam eden poliçe bilgilerini elde etmesinin mümkün olup olmadığı, “sihirbaz” isimli programın davalı tarafça tek taraflı olarak kapatılıp kapatılmadığı, sözleşme kapsamında davacının poliçe bilgilerini saklamasının sözleşmeye aykırılık teşkil edip etmediği, davacının acentelik sözleşmesinin feshinden sonra davalı ile devam eden poliçe bilgilerini tespit etmesinin mümkün olup olmadığı, davacı acentenin yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra dahi menfaat elde edip etmediği, hangi ölçüde menfaat temin ettiği, bu noktada sözleşme sona erdikten sonra yenilenen poliçelerin sayısı, oranı, yenilenen poliçelerden davacının TL bazında sağlaması muhtemel komisyon gelirinin ne olduğu, bu suretle poliçe suretleri ve somut olarak poliçeler belirtildikten sonra talep edilebilecek alacağın TL olarak belirli hale getirilmesi, davacının sözleşme ilişkisi devam etmiş olsa idi elde edeceği ücretin ne olduğunun tespit edilerek ek rapor tanzim edilmesi ve önceki heyete yazılım uzmanı eklenerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Aynı bilirkişi heyetince alınan 18/11/2019 tarihli ek raporda özetle ve sonuç olarak; “…Davalı Sigorta Şirketi tarafından tek taraflı olarak gerçekleştirilen feshin, Acentelik Sözleşmesine uygun olarak yapıldığı, ancak acenteye verilen hedeflerin gerçekleştirilememesi, acentelerin üretim yetersizliği, portföyün verimli olmaması gibi hallerin “acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilmeyeceği ve bu hallerin gerekçe gösterilmek suretiyle acentenin denkleştirme talebinin yok sayılamayacağı ve “denkleştirme talebinden önceden vazgeçilemeyeceği, (TTTK 122/4) Acentelik Sözleşmesinin feshinden sonra tanzim edilen 59 müşteriye ait 89 adet poliçeye ilişkin olarak acentenin yenileme sürecinde uğradı gelir/komisyon kaybının 9.366 TL olduğu, diğer bir ifadeyle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı davacı acentenin yenileme sürecinde muhtemelen elde edeceği gelir/komisyon tutarı en az 9.366 TL olacaktı. Dolayısıyla davalı sigorta şirketinin, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acentenin portföyü üzerinden düzenlenen poliçeler üzerinden yüzde 10,9 oranında bir menfaat elde ettiğinin söylenebileceği, bu bağlamda hakkaniyet gereği davacı acentenin, kök raporda hesaplandığı üzere en fazla (üst sınır olarak) 91.599,65 TL denkleştirme talebinde bulunabileceği…” mütalaa edilmiş, ek rapor taraflara tebliğ edilmiştir.
Davalılar vekilinin 18/11/2019 tarihli bilirkişi ek raporuna itirazları üzerine, davalıların hangi poliçeler yönünden menfaat elde ettiği hususu raporla denetlenemediğinden ve mevcut raporun denetime elverişli olmaması sebebiyle dosyanın bu sefer sigortacılık konusunda uzman bilirkişiler Nuray Dinçmert, Ufuk Başoğlu ve SMMM Özgür Çatıkkaş’tan oluşan bilirkişi kuruluna tevdi edilerek öcenki raporu da irdeleyen ve denetleyen yeni bir rapor düzenlenmesine karar verilmiştir.
SMMM -Bağ. Dnt. ve Marmara Üni. akdemisyen öğretim üyesi …, Marmara Üni. Bankacılık ve Sigortacılık Öğretim Üyesi …ve Sig. Uzmanı …’ten oluşan bilirkişi kurulu 21/12/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…TTK 122 hükümlerine göre; davalının davacının getirdiği yeni müşteriler sayesinde sözleşmenin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, sözleşmenin sona ermesi sebebiyle, onun getirdiği yeni müşterilerle yapılan ve kısa süre içerisinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etseydi elde edebileceği ücret isteme hakkını kaybetmesi ve somut olayın özellik ve şartlarında denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesi gerektiği poliçelerin yaklaşık %97“si kasko ve oto sorumluluk sigortalarından teşekkül etmektedir. Ayrıca düzenlenen poliçelerdeki acenteler incelendiğinde 25 adet farklı acenta üzerinden aynı zamanda davalının davacıya taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinden kaynaklı komisyon ödemelerini devam ettirdiği, poliçelerin düzenlendiği ve işbu acentelere toplamda 9.365,59 TL komisyon ödemesi yapıldığı, davacının marka değerinde ve varlığında bir bütün olarak değerlendirildiğinde çok bir önemli menfaat sayılmayabileceği, TTK 122.maddesi gereği Hakkaniyet açısından değerlendirme yapılabilmesi için davacı acentenin sözleşmenin feshinden sonra başka şirketlerle acentelik ilişkisine girip girmediğinin girmişse çalıştığı komisyon oranlarının ve hak kazandığı komisyon miktarlarının, acentenin sağladığı portföyden yeni müşterilere geçiş yapılmasının sağlanıp sağlanmadığının bilinmesi halinde daha sağlıklı bir değerlendirme yapılmasının mümkün olacağı nihai takdir sayın mahkemenize ait olmak üzere portföy tazminatı hesaplanması yönünde karar hasıl olması durumunda davacının talep edebileceği tazminat tutarı 16.375,41 TL olduğu, 6102 sayılı TTK . Md. 122. maddesi gereği üst sınırın 84.246,03 TL olarak tespit edildiği…” kanaatine varılmış, kök rapor taraflara tebliğ edilmiş, taraf vekillerince ayrı ayrı itiraz dilekçesi sunulmuştur.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı itirazları dikkate alınarak eksik tahkikat yapılmaması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanmaması ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/2876 Esas, 2020/3326 Karar sayılı emsal kararında olduğu gibi portföy tazminatına ilişkin güncel içtihatta dikkate alınarak yine aynı içtihatta belirtilen kriterler göz önünde bulundurularak ek rapor alınması için dosyanın bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş, itirazları karşılar şekilde ek rapor alınmıştır.
Aynı bilirkişi kurulunca alınan 26/03/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…TTK 122 hükümlerine göre; davalının davacının getirdiği yeni müşteriler sayesinde sözleşmenin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, sözleşmenin sona ermesi sebebiyle, onun getirdiği yeni müşterilerle yapılan ve kısa süre içerisinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etseydi elde edebileceği ücret isteme hakkını kaybetmesi ve somut olayın özellik ve şartlarında denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesi gerekmektedir. Poliçelerin yaklaşık % 97’si kasko ve oto sorumluluk sigortalarından teşekkül etmektedir. Ayrıca düzenlenen poliçelerdeki acenteler incelendiğinde 25 adet farklı acente üzerinden poliçelerin düzenlendiği ve işbu acentelere toplamda 9.365,59 TL komisyon ödemesi yapıldığı, davacının marka değerinde ve varlığında bir bütün olarak değerlendirildiğinde önemli menfaatin varlığı oluşmadığı, TTK 122.maddesi gereği acentenin Müşterileri sayesinde sözleşmenin sona ermesinden sonra da davalının komisyon ödemelerini devam ettirmesi ve davalının sigorta poliçe portföyü içerisinde önemli bir paya sahip olmayacağı için, davalının önemli menfaatler elde etmediği kanaatine varılmıştır. Hakkaniyet açısından değerlendirme yapılabilmesi için davacı acentenin sözleşmenin feshinden sonra başka şirketlerle acentelik ilişkisine girip girmediğinin girmişse çalıştığı komisyon oranlarının ve hak kazandığı komisyon miktarlarının, acentenin sağladığı portföyden yeni müşterilere geçiş yapılmasının sağlanıp sağlanmadığının bilinmesi gerekmektedir. Ancak Sayın mahkeme Portföy Tazminatı hesaplanması yönünde karar vermesi durumunda; nihai takdir sayın mahkemenize ait olmak üzere portföy tazminatı hesaplanması yönünde karar hasıl olması durumunda davacının talep edebileceği tazminat tutarının 16.375,41 TL olduğu ve 6102 sayılı TTK . Md. 122. Maddesi gereği üst sınırın 84.246,03 TL olduğu…” kanaatine varılmıştır.
Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.
Genel olarak denkleştirme (portföy) tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin hâlen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tür tazminat, kanunda yasal güvenceye kavuşturulmuştur. (Kaya, Arslan; Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 816).
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 122. maddesinde “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” hükmü düzenlenmiş olup, denkleştirme tazminatı talep koşulları belirlenmiştir.
Ayrıca, acentelik sözleşmesinin fesih tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 hükmüne göre, sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acentelik ilişkisinin sona ermesi nedeniyle sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemez.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı sigorta şirketleri arasında acentelik sözleşmesinin akdedildiği, davacının acentenin davalı şirketler adına sigorta sözleşmelerine aracılık etme konusunda hak ve yetkisinin bulunduğu, ancak davalı sigorta şirketlerinin … 13. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihbarnamesi ile acentelik sözleşmesini feshettikleri, davacı acentenin sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle davalı sigorta şirketlerinden denkleştirme tazminatı isteminde bulunduğu, davalıların ise sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiği bu nedenle davacının denkleştirme tazminatı istemine hak kazanamadığı, esasen TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme tazminatına yönelik olarak yasal koşulların da oluşmadığını bu nedenle talebin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Uyuşmazlığın temeli, acentelik sözleşmesinin haklı / haksız nedenlerle feshedilip edilmediği ve denkleştirme tazminatına yönelik olarak Kanunda (TTK m.122 ve 5684 s. K. m.23) belirtilen koşulların tümüyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davalı sigorta şirketleri davacı acentenin branş bazında taahhütte bulunduğu poliçe üretim hedef sayılarına ulaşamadığını, bu konuda davacı acenteye ihtar çekildiğini, ihtara rağmen poliçe üretim sayılarında ve taahhüt edilen hedeflere ulaşılması noktasında acentenin yetersiz kaldığını belirterek sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğini savunmuş iseler de; hedef oranın taraflarca müzakere edilerek birlikte belirlenmemesi, hedef orana uyulamamasının davalı sigorta şirketlerinin sektör uygulama ve politikalarından veya dönemsel sektörel daralmasından da kaynaklanmış olabileceği, bu konuda müşteri tercihlerinin de önemli etkenler arasında yer aldığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmede hedef oranla ilgili net hükmün de bulunmadığı hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davalıların acentenin yetersizliği noktasında somut bir veri veya delil sunamadıkları, bu hususu ispat edemedikleri ve açıklanan nedenlerle TTK 122/3. maddesi hükmü uyarınca acenteye atfedilebilecek bir kusur da söz konusu olmadığından sözleşmenin davalılar tarafından haksız olarak feshedildiği sonucuna varılmıştır. Esasen, dosya kapsamında alınan tüm bilirkişi raporlarında aynı durum bilirkişiler tarafından vurgulanmış, poliçe üretim hedeflerine ulaşılamaması noktasında davacı acenteye atfedilebilecek herhangi bir kusurun olmayacağı kapsamlı olarak açıklanmıştır.
Bilindiği üzere; davacı acentenin denkleştirme tazminatını hak kazanabilmesi için “acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması” şartı tek başına yeterli değildir. Bu şartın yanı sıra; hem 6102 sayılı TTK’ nın 122. maddesi hem de 5684 sayılı Kanunun 23/16.maddesi uyarınca davalı sigorta şirketinin sigorta acentelik ilişkisinin sona ermesi nedeniyle acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi de gerekmektedir. Yukarıda değinildiği üzere, Kanunda gösterilen şartlar kümülatif şekilde belirlenmiş olup, bütün şartların tek tek sağlanmış olması zorunludur. Diğer bir deyişle, Kanunda gösterilen şartlardan herhangi birinin bulunmaması halinde davacı acentenin denkleştirme tazminatına hak kazanamayaccaktır.
Sigortacının acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesini ifade eder. Sigortacı tarafından önemli menfaat elde edilip edilmediğinin tespitinde, sigorta acentesinin ahdettiği yeni ya da yeni sayılabilecek sigorta sözleşmelerinin sayısı yanında bu sözleşmeler dolayısıyla elde edilen prim miktarı da esas alınmalıdır; zira sigortacının önemli menfaat elde edip etmediği hususunda acentenin portföyünün ekonomik değeri de belirleyicidir. Acentenin portföyünün ekonomik değeri acentenin aracılık ettiği veya ahdettiği sigorta sözleşmeleri dolayısıyla tahsil edilen veya edilecek olan prim miktarına göre belirlenir.
Bu itibarla, somut olaya bakıldığında önemli menfaat elde edilmesi koşuluna yönelik olarak yasal geciktirici nedenler bakımından yapılan açıklamalar, güncel ve emsal Yargıtay uygulamalarını içeren, bilimsel tespitler yönünden gerekçeli ve denetime açık olan ve sigortacılık alanında uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen hükme de esas alınan 26/03/2021 tarihli ek raporda vurgulandığı üzere; acentenin ürettiği poliçelerin büyük oranda oto sorumluluk ve kasko poliçelerinden kaynaklandığı, davacı acentenin çoğunluklu olarak sigortacının sözleşme yapmayı ret edemeyeceği ve fiyat odaklı zorunlu trafik sigortası ve kasko poliçelerine aracılık ettiği, daha karlı olarak nitelendirilebilecek hayat, sağlık, mühendislik ya da sorumluluk poliçelerinin ise yok denecek kadar az olduğu, bu bağlamda acentenin portföyünün sigorta şirketi bakımından ekonomik bir değer arz etmediği, sigorta sözleşmesi feshedildikten sonra elde edilen primlere ve komisyon tutarına göre bu poliçelerin 25 farklı acente tarafından gerçekleştirildiği, bu halde mevcut müşterilerin davacı acentenin ekonomik portföyünde bulunan kişiler olmayıp, davalı sigorta şirketlerinin marka etkisi ile güven duygusuna dayalı sigorta şirketlerinin müşterileri oldukları, sonuç olarak sigorta sözleşmesinden feshinden sonra davalı sigorta şirketlerinin önemli menfaat elde etmedikleri anlaşıldığından davacının denkleştirme tazminatına yönelik taleplerinin yasal koşullar oluşmadığından reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 768,49 TL’nin ve 795,00 TL ıslah harcının mahsubu ile fazladan alınan 1.504,19 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalılar tarafından yargılama nedeniyle yapılan 2.550,00-TL bilirkişi ücreti masrafının davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-Davalılar yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 ve 13/1-4. maddesi uyarınca maddi (denkleştirme) tazminat istemli davanın tamamen reddine karar verilmiş olması sebebiyle tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde belirlenen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.29/09/2021

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır