Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/529 E. 2018/1031 K. 16.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/529 Esas
KARAR NO : 2018/1031

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2017
KARAR TARİHİ : 16/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkil şirkete uyguladığı faiz oranının fahiş olduğunun ve yasal ticari oranının uygulanması gerektiğinin tespitine, fahiş faiz oranı nedeni ile kesilen faturalardan kaynaklı taraflarınca fazlaca ödenen tutarların tespiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarına katılmadıklarını, müvekkili ile davalı arasında akdedilmiş olan Serbest Faiz Anlaşması ve Tahhütnamesi ile taraflarca kabul edilen faiz oranının %12 olduğunu, davacının talep ettiği, 19.917,70 TL’nin ödenmesinin mümkün olmadığını beyan ederek, Sayın mahkemeden; haksız davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE;
Dava, davalı tarafından yetkili satıcılık sözleşmesi çerçevesinde uygulanıp davacıya fatura edilen ve tahsil edilen faizin fahiş olduğu, faiz oranının sözleşme ile kararlaştırılmamış bir faiz olduğundan bahisle bu şekilde ödenen tutarın davalıdan istirdadı istemine ilişkindir.
Tarafların bildirdiği delil ve belgeler getirtilerek dosya içerisine alınmış, taraflar arasında akdedilmiş “serbest faiz anlaşması ve taahhütname” başlıklı sözleşme aslı mahkeme kasasına alınmıştır. Dosya kapsamında tarafların ticari defter ve kayıtları da incelenmek suretiyle bilirkişi raporu alınmıştır.
Alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak; taraflar arasında sözleşme ile fatura bedellerinin vadelerinde ödenmemesi halinde geciken günler için kararlaştırılan faiz oranın aylık %12 olduğu, davalı adidas tarafından vadesinde ödenmeyen fatura bedellerine davacı lehine olarak yıllık %36,5 üzerinden vade farkı hesaplandığı, davalı tarafından davacı adına tanzim edilen vade farkı faturalarının taraflarca karşılıklı olarak yasal ticari defterlerde kayıt altına alındığı, hatta fatura bedellerinin davacı tarafından davalıya ödendiği dikkate alındığında, davacının vade farkı faturalarının yıllık %10,5 faiz üzerinden hesaplama yapılması taleplerinin yerinde olmadığı, taraflar arasında işlem tutarları dikkate alındığında, merkez bankası faizine göre oldukça yüksek faiz üzerinden hesaplanan vade farkı tutarının, davacıyı ekonomik olarak sıkıntıya sokacak nitelikte olmadığı ve davacının fazladan yaptığını iddia ettiği 19.917,70 TL ödemenin iade taleplerinin yerinde olmadığı kanaati bildirilmiştir.
Vade farkı, faiz alacağı gibi asıl borca bağlı fer’i bir alacak hakkı olmayıp asıl alacağa eklenen bir bedel niteliğindedir. Vade farkı, Yargıtay’a göre de “Yasal düzenlemeler kapsamında düzenlenmiş bir kavram değildir. Para borcunun ifasındaki gecikmeden zarar gören alacaklıyı koruma amacı taşımaktadır. Bu nedenle de gerek tanımı gerek uygulanması konusunda Yargıtay uygulamasında ve doktrinde görüş ayrılıklarına konu olmaktadır. Uygulamada gerek sözleşmeler ve gerekse de faturaya alacağın belli bir zamanda ödenmemesi halinde belirli bir oranda vade farkı alınacağı kaydı konulmak suretiyle hayata geçirilmektedir. Vade farkı veresiye veya taksitli satışlarda ilk satış bedeline belirli oranlarda yapılan ilavedir. Başka bir anlatımla vade farkı mal ve hizmet satış sözleşmesinde kararlaştırılan veya ticari teammüllere göre vade tarihinden başlayarak fiili ödeme tarihindeki mal ve hizmet bedeline ekleme yapılmak suretiyle senenin ulaştığı miktarı ifade etmektedir. Vade farkı başta sözleşeme ilişkisi kurulurken kararlaştırılacağı gibi başta kurulmuş olan sözleşme şartlarına ek olarak, sonradan tarafların müşterek kabulü, yürüyen uygulamalar yada genel olarak piyasa alışkanlıkları nedeniyle de ortaya çıkabilir.” (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı, 27/06/2003 T., 2001/1 E., 2003/1 K.)
Kanunlarımızda vade farkına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Uygulamada gerek sözleşmelerde gerekse faturalarda alacağın belli bir sürede ödenmemesi halinde belli bir oranda vade farkı alınacağı belirtilmektedir. Vade farkının yasal dayanağı BK 207/2 ve 234/1 maddeleri olabilir. Her iki hükümde de sözleşmenin kurulmasından hemen sonra tarafların borçlarını ifa etmek zorunda oldukları ancak aksine sözleşme yapılarak ifa zamanı farklı bir tarih olarak kararlaştırılabileceği ifade edilmiştir. Satış bedelinin belli bir süre sonra ödeneceği, süresinde ödenmeyen alacak için vade farkı alınacağı kararlaştırılmışsa vade farkı satış bedelinin fiili ödeme tarihindeki mal bedeline ekleme yapılmak suretiyle alacağın ulaştığı miktarı ifade etmekte olup borçlunun temerrüdünden söz etmek mümkün değildir. Zira sözleşme ile süresinde ödenmeyen mal bedelinin belli bir oranda ilave yapılabileceği kararlaştırılmıştır. (Açıklamalı – İçtihatlı Faiz Hukuku – Emel DEYNEKLİ – Sedat KISA, Ankara – 2003, s.18-19) Bu nedenle vade farkı faizden farklıdır.
Vade farkının temerrüt (gecikme) faizinden farklı olduğu bu şekilde ortaya konulmakla birlikte alacaklının vade farkı talep edebilmesi için şu şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir:
1-Taraflar arasında bir fatura verilmesini gerektiren sözleşmesel bir ilişki bulunmalı.
2-Bu sözleşmede bedelin peşin veya belli bir tarihte ödenmesi kararlaştırılmış olmalı.
3-Bedel henüz ödenmemiş bulunmalı.
4-Süresinde ödenmeyen satış bedeli ile ilgili vade farkının alınacağına dair satış sözleşmesinde açık hüküm bulunmalı veya bir cari hesap sözleşmesi bulunmalı veya vade farkı uygulaması, taraflar arasında sürekli uygulama şeklini almış ve bu uygulama taraflarca benimsenmiş olmalıdır. (Fatura ve Teyit Mektubu – O. Kürşat ÜNAL, Ankara – 2015, s.88-89)
Bu genel açıklamalar çerçevesinde taraflar arasındaki somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; taraflar arasında akdedilen yetkili satıcılık sözleşmesinin her iki tarafın tacir olması ve ticari işletmelerini ilgilendirmesi nedeni ile ticari sözleşme niteliğinde olduğu, sözleşmedeki hükümlerin hukuka, ahlâka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmadığı sürece geçerli olacağı, taraflar arasında kararlaştırılan vade farkının hukuki niteliği itibariyle geçerli bir sözleşme hükmü olduğu, davalının davacıdan vade farkı talep etmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, vade farkının gecikme faizinden farklı olduğu, gecikmenin oluştuğu tarihten itibaren taraflarca kararlaştırılan (veya kararlaştırılmamışsa yasal) faiz talep edilebileceği ancak vade farkının temerrüt tarihine kadar işleyecek bir alacak niteliğinde olduğu, davalının kararlaştırılan vade farkı alacağının aylık %12 olmakla birlikte bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere yıllık %36,5 üzerinden vade farkı hesaplanarak davacıdan tahsil edildiği, sözleşmenin eki niteliğindeki davacının imzasını içerir taahhütname doğrultusunda aylık %12 vade farkı ve temerrüt faizi oranı kararlaştırıldığı, faturalarda öngörülen vadenin geçirilmesi nedeni ile tahakkuk ettirilen vade farkının sözleşmeye, davacıya tebliğ edilen faturalara ve ticari kayıtlara uygun olduğu anlaşılmakla davacı bayiinin bu tahsilatların haksız ve hukuka aykırı olduğundan bahisle davalı sağlayıcıya yönelttiği iade talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının reddine,
2-Davalı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 2.390,12-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Karar kesinleştiğinde ve istek halinde mahkeme kasasına alınan taahhütnamenin davalıya iadesine,
5-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, istek halinde ilgili tarafa iadesine,
6-Alınması gerekli 35,90-TL karar harcının peşin alınan 340,15-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 304,25 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine
Dair, davacı … davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.16/10/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır