Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/518 E. 2019/540 K. 19.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/518 Esas
KARAR NO : 2019/540

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/06/2017
KARAR TARİHİ : 19/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; davacı şirketin …’de … adıyla kurulduğunu, …’nin çıkardığı ilk yasaları duyurduğunu, Milli Mücadele’nin ve Kurtuluş Savaşı’nın her aşamasına ve Cumhuriyet devrimlerine tanıklık eden bir kuruluş olduğunu, şirketin bugünkü sermayesinin ekseri bir kısmı Hazine’ye yani bizzat Türk milletine ait olan bir anonim şirket olduğunu, dünyanın birçok bölgesinde örgütlenmiş olan, 11 dilde yayın yapan bu şirket olduğunu ve tüm bunlara rağmen gerek tarihi gerek güncel itibarı hiçe sayılmak sureti ile davalılar tarafından müvekkili aleyhinde adeta bir karalama kampanyasına girişilmiş olduğunu, davalılar tarafından basın ve bilişim yoluyla sarf edilen sözler; eleştiri, düşünce özgürlüğü ya da haber sınırlarım aşarak iftira ve hakaret boyutuna ulaştığı ve davacı şirketin itibarını zedelemeye yönelik bu asılsız iftiralar karşısında, Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 54 ve 56.maddeleri ile Türk Medeni Kanunu (TMK) md.24 ve 25 ile Türk Borçlar Kanunu (TBK) md.49, 57 vd. hükümleri dairesinde uğranılan manevi zararın giderilmesi için davacı vekillerince davalılara karşı tazminat davası açma zarureti hasıl olduğunu, … Gazetesinde, … isimli sosyal paylaşım sitesi hesaplarının … linkinde 17.04.2017 tarihinde “…” başlığıyla yayımlanan yazıda: “…” demek suretiyle açıkça hakaret ederek yılların köklü kuruluşu olan müvekkilin itibarını yerle bir etmeye çalıştığını ve manevi zarara sebebiyet verdiğini, verilen haberin tümüyle gerçeğe aykırı olduğunu, eylemin davalılar tarafından kusurlu olarak gerçekleştiğinde herhangi bir tereddüt olmadığını, … Gazetesi ve ilgili internet sitesi olan … içeriğinin davalılar tarafından belirlendiğini, kontrol edildiğini, içeriğinden onların sorumlu olduğunun açık olduğunu, müvekkilin kişilik haklarına yapılan bu saldırının müvekkilin saygınlığına ve yılların getirmiş olduğu köklü duruşuna verdiği objektif zararların giderilmesi için toplam 20.000 TL manevi tazminatın müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini, davanın kabulü ile toplam 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanacak en yüksek ticari faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak müvekkile ödenmesine, yargılama gider ve harçları ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; işbu dava, maddi ve hukuki açıdan temelsiz, haksız ve yersiz iddialara dayalı, dava hakkının kötüye kullanılması yasağına aykırı, haksız zenginleşme amacıyla açılmış olup reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu haber sitesinin ve twıtter adresinin sahibinin müvekkilinin olmadığını, davacı tarafından, söz konusu haberin yayınladığı internet sitesi ile twıtter adresinin sahibinin kim veya kimler olduğunu, dolayısı ile taraf sıfatının varlığı ve gerçekliği konusunda, dosyaya açık ve net bilgi-belge sunmadığını, davalı müvekkil … İstanbul’ da günlük olarak yayımlanan “…” isimli gazetenin yayın-imtiyaz olduğunu, davacı tarafın, bu isimden yola çıkarak isim benzerliği taşıyan bir internet-web sitesi ile twıtter hesabında yayınlanan haberden dolayı müvekkili ve sahibi olduğu şirketi sorumlu tutarak davalı olarak göstermiş olmasının, hukuki ve yasal hiçbir dayanağının bulunmadığını, kaldı ki ismi belirtilen sitenin ve twıtter adresinin, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından kapatılmış olduğunu, dolayısı ile davaya gerekçe yapılan habere erişimin mümkün olmadığını, dolayısı ile haberin, kamuoyu ile paylaşımının mümkün olmadığını, bu yönüyle herhangi bir zarar doğurmasının söz konusu olamayacağını, davanın konusu ve niteliği göz önüne alındığında, TTK. nun 3., 4. ve 5. Maddeleri bağlamında ticari bir iş olarak değerlendirilemeyeceğini, bu yönüyle davanın hukuki açıdan temelsiz olduğunu, işbu davanın, görevli mahkemede açılmamış olması ve taraf sıfatının oluşmamış bulunması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, her türlü delil ve itiraz hakkını saklı tutarak; iyi niyet ve hakkaniyet kurallarına, usule ve yasaya aykırı şekilde açılmış olması ile; taraf sıfatının müvekkili açısından oluşmamış bulunması, görevli mahkemenin belirlenmesinde hatalı davranılması, dava konusunun açık, anlaşılabilir, net ve maddi-somut olgulara ve kanıtlara dayandırılmamış bulunması, iddiaların haksız ve dayanaksız olması nedeniyle, davanın ve taleplerin reddine karar verilmesini, hukuka, Anayasa, TTK. B.K. AİHS. kurallarına aykırı olarak açılan işbu davanın reddine, masraf ve yargılama giderler ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, kişilik haklarına saldırı iddiasına dayanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
AİHM 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru no’lu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri … başvuru no’lu ve … başvuru no’lu kararlarında da tekrar etmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, dava konusu haber içeriğinde ülkenin gündemini teşkil eden konular hakkında ifadelere yer verildiği, …” başlığıyla yayımlanan yazı içeriğinde geçen ifadelerin bir bütün halinde ağır eleştiri mahiyetinde olduğu, dolayısıyla dava konusu haber ve paylaşımın basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin yatırılan 341,55 TL harçtan tahsil edilmesi gereken 44,40 TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 297,15 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açıkolmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.19/06/2019

Katip …
¸E-İmza

Hakim …
¸E-İmza