Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/469 E. 2019/238 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/469 Esas
KARAR NO : 2019/238

DAVA : İstirdat (Üst Sınır İpoteğinden Kaynaklanan )
DAVA TARİHİ : 18/05/2017
KARAR TARİHİ : 20/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Üst Sınır İpoteğinden Kaynaklanan ) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Davacı ile davalı banka arasında … tarih ve … yevmiye no.lu resmi senet düzenlendiği ve bu senet uyarınca …’a verilecek kredi nedeniyle “… mahallesi, 143.pafta, 999 ada, 61 parsel 20/666 paylı “kayıtlı taşınmazın teminat olarak ipotek verildiği, söz konusu ipotek nedeniyle 3.şahıs …, davalı Bankadan … no.lu 100.000 TL tutarlı tüketici kredisi çektiği, taksitleri gününde ödenerek son kalan bakiye 58.442,60 TL masrafları ile birlikte 62.001,76 TL olarak davalı Bankaya ödendiği, ödeme üzerine … 13.03.2015 tarihli dilekçe ile ipoteğin fekkini talep etmiş ise de ipoteğin fek edilmemesi üzerine, … 3.Noterliğinin … tarihli ihtarnamesinin keşide edildiği. Banka 03.4.2015 tarihli bir yazı ile … Tİc.Ltd.Ştİ.nİn 166.000 TL borcu olduğundan bahisle ipoteğin fek edilemeyeceğinin bildirildiğini, davacı 16.06.2016 tarihinde 26.000 TL daha bir ödeme yapmak zorunda kaldığı, davalı Bankaca … Noterliğinln … tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesinde bu kez ana para-faiz komisyon-BSMV adı altında 97.415,67 TL, mevduat hesabından 97,79 TL karşılıksız çıkan çekler bakımından 4.867,00 TL ve … Ambalajın elinde bulunan çek yapraklan için 24.000 TL nın 24 saatte ödenmesinin ihtar edildiği, yine 23.06.2015 tarihli ve … 6.Noterliğinin … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile 19,863,85 TL, KMH hesabından doğan 11.660,91 TL, karşılıksız çıkan çekler bakımından 7.336,59 TL, …-… Ambalaj uhdesinde bulunan çekler açısından 18.000 TL nın ödenmesinin ihtar edildiği, Banka sonradan 175,400 TL ödendiği takdirde ipoteğin fek edilebileceğinin bildirildiği, davacı 01.07.2015 tarihinde müracaat ederek çek bedelleri, faiz,masraf ve tüm ferileriyle birlikte dava hakkı saklı kalmak kaydı ile 175.400 TL davalı Bankaya ödediği ve ipoteğin fek edildiği, ayrıca … Tit. Ltd. Şti.ne 15.02.2017 tarihli yazı ile 10 adet çek yaprağının iadesinin istendiği, dolayısıyla çekilen 100.000 TL Kredi ve …-… Ambalajca çek yaprakları ile karşılıksız çekler için 26.000 TL VE 175.400 TL olmak üzere toplamda 301.400 TL dan fazla ödeme yapıldığı, 10 adet çek yaprağının yanı sıra bir varlık yönetim firması da 40.000 TL daha borcun olduğu ve haciz işlemlerine başlanacağı, -ipotek türünün azami meblağ -üst sınır ipoteği- olduğu, İpotek bedelinin 200.000 TL olduğuna göre TMK 875 uyarınca ipotekle teminat altına alınan ana borç,gecikme faizi ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan borcun toplam miktarının bu borcu aşmamasının olanaklı olmadığı dolayısıyla 200.000 TL üzerinde yapılan bütün tahsilatların haksız olduğu ve fazladan ödenen tutarın avans faizi ile davacıya iadesi gerektiği, Yargıtay 14.HD 2011/10348 E, 2011/12622 K sayılı ilamında bu paralelde olduğu, “kısaca ipoteğin üst sınır ipoteği olması durumunda borçlu sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumludur, ilave yapma olanağı yoktur, yapılsa da geçersizdir.” YHGK 24.05.1989 T ve 1989/11-294 E ve 1989/378 K sayılı ilamında da bu kuralın benimsendiği, Beyan edilerek, davacıdan haksız tahsil edilen şimdilik 10.000 TL nın davalı Banka’dan ödeme tarihinden İtibaren avans faizi işletilerek tahsili He davacıya ödenmesi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; … ile temlik veren Banka arasında akdedilen sözleşme kapsamında kredi kullandırıldığını, … – …, kredi sözleşmelerinde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunmakta olup temlik veren bankaya ve bankaya halefen temlik alan şirkete müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, kullandırılan krediler itibariyle borçların ödenmesine ilişkin ihtarnameler keşide edildiğini, ihtarnameler ile verilen süreler sonrası ödemelerin yapılmaması nedeniyle borcun muaccel hale geldiği ve borçlulardan olan alacağın tahsilinin talep edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını, BK 117 uyarınca, borç kat ihtarnamesinin tebliğ edildiği tarihte borcun muaccel hale geldiği, davacı ile imzalanan GKS çerçeve sözleşme niteliğine haiz okıp, davacı borçlu tarafından da imzaların inkar edilmediği, sözleşmedeki kefaletlerin süresiz olarak geçerli olduğu ve sorumluluğun devam etmekte olduğunu ileri sürerek usul ve yasaya aykırı davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın %10 u oranında para cezasına hükmedilmesi talep edilmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, üst sınır ipoteğini aşacak şekilde yapılan ödemelerin iadesi, tahsili istemine ilişkindir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2018/3225 E 2019/270 K sayılı emsal ilamı “… Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 107/1. maddesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir hükmüne yer verilmiştir. Davacının dava dilekçesinde açıkladığı olaylar ve talepleri dikkate alındığında; davacının dava tarihi itibarıyla alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumdadır. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde alacağını belirsiz alacak davası olarak belirtmesine karşın mahkemece belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmemiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Sorun, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır. Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilâmı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).
Kısmi dava, 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne 6644 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle yürürlükten kaldırılan ancak dava tarihinde yürürlükte olan 2. fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir. Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.Bası,s.319-320)… “
Somut olayda, dava dışı … ve gerçek kişi işletmesinin … Bankası A.Ş.ile imzalanmış/imzalanacak kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borcun teminatı olmak üzere davacı taşınmazından davalı lehine 23/09/2013 tarihli 200.000,00 TL tutarlı üst sınır ipoteği tesis edildiği, davacının ipotek senedinde belirtilen tutardan fazla ödeme yaptığını ileri sürerek şimdilik 10.000,00 TL nin iadesini talep ettiği, ipotek limitinin üstünde yapılan ödemelerin hangi sebeple bölünüp 10.000,00 TL’lik kısmının talep edildiği hususunda 28/11/2018 tarihli dilekçede bir açıklamaya yer verilmediği, davacının fazla yapıldığını iddia ettiği ödemeleri bölerek kısmi dava açmasında hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmakla davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddesi gereği USULDEN REDDİNE,
2-Peşin yatırılan 170,78 TL ile harçtan tahsil edilmesi gereken 44,40 TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 126,38 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, davacı ve davalının yokluğunda, ihbar olunan vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açıkolmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 20/03/2019

Katip
¸(e-imzalıdır)

Hakim
¸(e-imzalıdır)