Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/413 E. 2021/736 K. 10.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/413 Esas
KARAR NO : 2021/736

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/11/2016
KARAR TARİHİ : 10/11/2021

İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1170 E-2017/211 K sayılı dosyasından verilen 28/02/2017 tarihli Yetkisizlik kararının kesinleşmesi üzerine mahkememize tevzi edilen Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 2010 yılında motorin satın alımına ilişkin sözleşme imzalandığını, sözleşme imzalanırken müvekkili tarafından davalı şirkete … Bankası’na ait 35.000,00 TL’lik teminat mektubu verildiğini, müvekkilinin ticari ve üretim merkezinin … ili … ilçesinde olduğunu, davalı ile çalışmaya başlandığı zaman davalı şirketin … ilçesinde şubesi bulunduğunu, ancak daha sonra sözleşme devam ederken davalının şubesini kapattığını, bu nedenle müvekkilinin motorin temin edemez hale geldiğini, davalının sözleşmeden kaynaklanan motorin temin etme yükümlülüğünü yerine getiremediğini, müvekkilinin sözleşmeyi haklı nedenle 18/08/2016 tarihli ihtarname ile feshettiğini, verilen teminat mektubunun iadesini talep ettiklerini, davalının teminat mektubunun 30.000,00 TL’lik kısmını cezai şart olarak aldığını beyan ederek fatura düzenlediğini, faturanın davalıya 05/09/2016 tarihli ihtarname ile iade edildiğini, 11/10/2016 tarihinde davalının teminat mektubunu paraya çevirerek aldığını, bu bedelin 30.000,00 TL’sini cezai şart, 1.827,00 TL’sini teslim edilmeyen araçların kimlik ünitesi olarak aldığını geri kalan 3.172,97 TL’yi ise müvekkiline iade ettiğini, müvekkilinin sözleşmeyi haklı nedenlerle fesh ettiğini, davalının sözleşmenin erken ve haksız feshedilmesi gerekçe gösterilerek 30.000,00 TL.cezai şart alma hakkı bulunmadığını ileri sürerek, cezai şart olarak alınan 30.000,00 TL’nin 11/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 10.maddesiyle davaya bakmaya yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak kararlaştırıldığını, davanın yetkili mahkemede açılmaması nedeniyle reddi gerektiğini, açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının sözleşmeyi haksız nedenlerle feshettiğini, müvekkilinin … ilçesinde bayilik tesis edileceği ve/veya sürekli olarak bayisinin bulunacağı yönünde bir taahhüdünün bulunmadığını, sözleşmeye aykırı olarak davranmadıklarını, davacının anlaşma kapsamındaki ürün alımının % 7,93 ‘ünü …’daki bayiden, kalan %92,07 ‘sini ise … dışındaki bayilerden ikmal ettiğini, sözleşme haksız olarak ve süresinden önce feshedildiği için davacının tahakkuk eden cezai şart bedellerinden sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… Bankası A.Ş. … Şubesinin teminat mektubunun nakde çevrildiğine yönelik yazı cevabı ve ekindeki dekont sureti, … 1. Noterliği’nin …tarihli ve … yevmiye sayılı fesih ihtarnamesi, … 15. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı cezai şart alacağının ödenmesi ihtarnamesi, Karayolları Genel Müdürlüğünün cevabi yazısı, … 1. Noterliği’nin … yevmiye numaralı … tarihli ihtarnamesi, … 1. Noterliği’nin … yevmiye numaralı … tarihli ihtarnamesi, davalı tarafından düzenlenen 02/09/2016 tarihli, 13/10/2016 tarihli faturalar ve teminat mektubu bedelinin 3.127,97 TL ‘sinin iade edildiğine dair dekont, montaj ve servis formaları, tarafların ticari defter ve belgeleri celp edilmiş, incelenmiştir.
Dosya, Bağımsız Denetçi Mali Müşavir … ve Akaryakıt Sektör Uzmanı …’ten oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 18/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davacı yanın taraflar arasındaki işbu ticari faaliyeti haksız olarak sona erdirdiği, diğer bir açıklama ile tarafların kendi iradeleriyle dava konusu olan Ek Anlaşmalar ve Taşıtmatik Sistem sözleşmesi hükümler çerçevesinde ticari faaliyetlerini birer yıl süre ile uzatılmak suretiyle sürdürdüğü anlaşıldığından; davacı yanın taraflar arasında bu şekilde devam eden ticari faaliyetini haksız olarak sona erdirdiği; sektörde anlaşmalar çerçevesinde her türlü borç ve cezai şart, kar mahrumiyeti ile her türlü taahhütlerin garantisini teşkil etmek üzere verilen teminat mektubu verildiğinden, davacı tarafından davalı yana verilmiş olan dava konusu teminat mektubunun davalı şirket tarafından alacakların tahsili için paraya çevrilmek suretiyle tahsil edilmesinin uygun olacağı…” tespit edilmiştir.
Tarafın 18/09/2018 tarihli bilirkişi raporuna itirazları üzerine önceki bilirkişi heyeti değiştirilerek SMMM …ve LPG Sektör Uzmanı … ‘tan oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 18/04/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davalı tarafın dosyaya iletmiş olduğu CD kapsamında sunulan verilerin anlaşmanın geçerli olduğu 2010 yılı ile 28.02.2014 tarihleri arasındaki satışları kapsamamaktadır. Bu sebeple bu aralıkta yapılan satışların mevcut veriler üzerinden çıkan sonuca etkisinin hesaplanamadığını, CD içerisinde yer alan 01/03/2014 ile 29/02/2016 dönemini kapsayan verilere göre davacının, … İlçe’sinde temin ettiği yakıt oranı %2,47 olarak hesaplandığından, bu oranın, davacıyı olumsuz etkiler boyutlarda olmadığı (ihmal edilebilir) kanaatine varılmış olup, bu oranın, davacı şirketi ne kadar zorda bırakabileceğinin ve sözleşmenin feshinde haklı bir gerekçe oluşturup oluşturamayacağının takdirinin Mahkemeye bırakıldığı…” tespit edilmiştir.
Mahkememizce farklı heyetlerden alınan bilirkişi kök ve ek raporlarına karşı tarafların itirazları değerlendirilmek suretiyle dosya yeni bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi …irkişisi …’dan oluşturulan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 17/02/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Davalı akaryakıt şirketinin … ili … ilçesinde bir bayi bulundurmasına ilişkin bir yükümlülüğünün sözleşmede yer almadığı ve davalıya yüklenemeyeceği; Buna göre, davalı akaryakıt şirketinin … ili … ilçesinde bir akaryakıt istasyonu bulundurmamasının sözleşmenin feshi için haklı sebep teşkil etmeyeceği; sözleşmesel ilişkinin 09.01.2012 tarihinde akdedilen sözleşme ile başladığı, taraflarca sözleşmenin sonlandırılmayarak aynı şartlarla zımnen uzatılmış olduğunun anlaşıldığı ve son uzama yılında sözleşme devam etmekteyken (uzama yılı ortasında) 18.08.2016 tarihinde davacının fesih beyanıyla sona erdiği, davacının en son TTS sisteminden 30.07.2016 tarihinde ürün aldığı, bir yıllık uzama süresinin içinde, davacı şirket tarafından sözleşmenin feshedilmesinin haksız fesih teşkil ettiği; sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği kanaatine ulaşılacak olursa, davalı şirket tarafından teminat mektubunun paraya çevrilmesi yoluyla tahsil edilen sözleşmesel cezanın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca iadesi gerekeceği; bu ihtimalde, iade edilecek tutarın (Anapara) 30.000.- TL olarak hesaplanacağı; faizin ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren hesaplanması gerekeceği, faizin eklenmesiyle oluşan toplam iade tutarının 77,67 TL olarak hesaplanacağı, Toplam tutarın 30.077,67 TL olacağı; mahkeme tarafından, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği kanaatine ulaşılacak olursa, davalı şirket tarafından hak edilen sözleşmede yer alan cezai şart maddesine istinaden taşıtmatik sistemine kayıtlı 99 araç için ceza tutarının 30.379,14 TL’a olarak hesaplanacağı; Davacı şirket, tacir sıfatını haiz olduğundan ve yapılan iş ticari bir iş olduğundan, ticari işiyle ilgili olarak kararlaştırılan bu cezai şartın indirimini Türk Ticaret Kanunu’nun 22. maddesi gereğince talep edemeyeceği, hesaplanan cezai şart tutarının davacının ekonomik mahvına sebebiyet verecek tutarda olmadığı; Ancak, Yargıtay kararları uyarınca, davacı tacirin ekonomik olarak mahvına sebep olacak bir cezat şart miktarı kararlaştırılmış ise mahkemece indirim yapılabileceği; cezal şart tutarının davacı şirketin ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı…” tespit edilmiştir.
Dava, taraflar arasında akdedilen akaryakıt alım sözleşmesinin davacı tarafça feshedilmesinden ötürü davalı dağıtım şirketinin teminat mektubu bedelinden tahsil ettiği cezai şart alacağının iadesi istemine ilişkindir.
Davacı …Ltd. Şti ile davalı … A.Ş. arasında 09/01/2012 tarihinde “… Anlaşması” düzenlenmiştir. Davalı şirket mezkur anlaşma ile davacı şirketin araçlarına taşıtmatik cihazı vererek ve bu araçları otomasyon sistemine kaydederek akaryakıt temini sağlayacak, davacı şirket ise akaryakıt bedellerini sözleşmede kararlaştırılan iskonto oranları uygulanmak suretiyle ve yine sözleşmede kararlaştırılan vadelerde davalı şirkete ödeyecektir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleri incelendiğinde sözleşmenin fesih tarihi itibariyle davacı şirketin, davalı dağıtım şirketine akaryakıt bedelinden kaynaklı herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Her iki ticari defter ve kayıtları uyumlu olup, cari hesap bakiyesi yoktur. Esasen, bu hususta taraflar arasında çekime de söz konusu değildir.
Davacı şirket tarafından sözleşmenin akdedilmesi ile birlikte davalı dağıtım şirketine sözleşme ilişkisi çerçevesinde 11/10/2010 tarihli 35.000,00 TL bedelli teminat mektubu verilmiştir.
Davacı taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesi uyarınca davalı şirkete teslim edilen 11/10/2010 tarihli ve 35.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı şirket tarafından haksız olarak nakde çevrilmesi suretiyle bu mektup bedelinden cezai şart alacağı olarak tahsil edilen 30.000,00 TL’ nin davalıdan iadesini talep etmektedir. Davacı, kendileri tarafından sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğini, bu nedenle davalının cezai şart alacağının sözleşme nazara alındığında oluşmadığını, sözleşmenin feshinde haklı neden olarak “davalı şirketin davacının ticari faaliyet ve merkezlerinin bulunduğu … ili … ilçesindeki … kapatılması” vakıasına dayandığı anlaşılmıştır. Sözleşme tarihinden sonra petrol istasyonun kapatılması nedeniyle davacı şirketin motorin temin edemediğini, anılan nedenle sözleşme feshinin haklı olduğunu ve cezai şart alacağı olarak mahsup edilen tutarın iadesi istenilmektedir.
Uyuşmazlığın temeli, davacı tarafından sözleşmenin haklı / haksız olarak feshedilip edilmediği, cezai şart alacağının koşullarının oluşup oluşmadığı, cezai şart alacağının miktarı ve fahiş olup olmadığı, konularında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere taraflar, hukuk düzeninin sınırları içerisinde sözleşme serbestliği ilkesi uyarınca diledikleri gibi ve diledikleri şartlarla sözleşme akdedebilirler. Sözleşme ile kararlaştırılan hususlar taraflar için bağlayıcı niteliktedir. Taraflar, ahde vefa kuralı gereğince sözleşme ile üstlendikleri edimleri / borçları sözlemede kararlaştırılan şekilde ve zamanında yerine getirmekle yükümlüdürler. Öte yandan, sözleşme ile taahhüt edilmemiş bir edim sebebiyle, karşı tarafın sanki böyle bir edim varmış gibi ifa talebinde bulunması hukuken mümkün değildir. Buna aykırı hareket edilmesi bizatihi sözleşmenin ihlali ve sözleşmeye aykırılık sonucuna yol açacaktır. Taraf şirketler arasında 09/01/2012 tarihli …Anlaşması ve Ek Protokolleri içeren sözleşme akdedilmiştir. Davacı şirket … 1. Noterliğinin 18/08/2016 tarihli ihtarnamesi ile … ilçesinde davalı şirketin petrol istasyonu bulunmadığı için sözleşmeyi feshetmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri incelendiğinde; davalı akaryakıt dağıtım şirketinin … ili … ilçesinde bayilik tesis edeceği, sürekli veya süreli olarak bayilik bulunduracağı yahut bulundurmak zorunda olduğu yönünde hiçbir edim taahhüdü bulunmamaktadır. Bu husus sözleşmede açıkça kararlaştırılmamıştır. Dolayısıyla, davalı akaryakıt dağıtım şirketinin sözleşme ile taahhüt etmediği bir husus sebebiyle davacının davalı şirkete edim borcu yüklemesi sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği gibi, bu nedenle sözleşmenin feshedilmesi haksız fesih sonucunu doğuracaktır. Açıklanan nedenlerle, davacı tarafından sözleşme haksız olarak feshedilmiştir.
Davalı akaryakıt dağıtım şirketinin Kozan ilçesinde petrol istasyonu bayisi bulundurma yükümlülüğü bulunmadığı gibi, sözleşme tarihinde mevcut olan bayinin süresiz olarak devam edeceği, her zaman istasyon bulunacağı ya da bayinin kapatılmayacağı yönünde de bir taahhüdün bulunmadığı yukarıda ifade edilmiştir. Bunun yanı sıra, davacı şirketin akaryakıt alımları incelendiğinde davacının oransal olarak çok az tutarda alımlarını Kozan ilçesindeki petrol istasyonundan yaptığı, alımlarının büyük çoğunluğunun Kozan ilçesi dışında bulunan davalı şirketin istasyonlarından gerçekleştiği hem celp edilen yazışmalardan hem de incelenen defter ve kayıtlardan tespit edilmiş, bu husus 18/04/2019 tarihli ek rapor ve 17/02/2021 tarihli hükme esas alınan raporda da ifade edilmiştir. O halde, mevcut fesih sebebin esasen haklı bir nedene dayanmadığı açıktır. Kaldı ki, haklı neden olarak ileri sürülen “…’daki bayinin kapatılması” sebebi Mahkememizce inandırıcı ve gerçekçi de görülmemiştir. Zira, Kozan ilçesindeki bayinin 2015 yılında kapatılmasından sonra taraflar arasındaki ticari ilişki bir yıl süre ile 2016 yılına kadar devam etmiş, davacı tarafından sözleşme bir yıl sonra 18/08/2016 tarihinde feshedilmiştir. Bu itibarla, …’ daki petrol istasyonu kapatılmasına rağmen davacı şirketin akaryakıt alımına devam etmesi ve sözleşmeyi sürdürmesi nazara alındığında mevcut fesih sebebinin gerçekçi ve inandırıcı olmadığı, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği sonucuna varılmıştır.
Davacı cevaba cevap dilekçesi ile birlikte bu sefer sözleşme süresinin dolduğunu, davalının sözleşme süresi sona erdiği için cezai şart talep edemeyeceğini ileri sürmüştür. Taraflar arasında akdedilen 09/01/2012 tarihli sözleşmenin 2.maddesinde “Anlaşmanın süresi imza tarihinden itibaren 2 (iki) yıldır. Taraflardan biri anlaşmanın sona erme tarihinden 30 gün önce diğer tarafa feshi ihbarda bulunmadığı takdirde anlaşma aynı hüküm şartlarla 1 yıl süre ile uzatılmış olacaktır. BP, 3 yılın bitiminden itibaren herhangi bir tarihte 15 gün evvel feshi ihbarda bulunmak suretiyle anlaşmayı her zaman feshedebilir” denilmiştir. Bu halde sözleşmenin olağan süresinin iki yıl sonra 09/01/2014 tarihinde sona ermesi gerektiği, ancak tarafların feshi ihbarda bulunmaması sebebiyle sözleşmenin birer yıl olarak aynı şartlarla uzadığı, davacı sözleşmenin uzatman süresinin eklenmesi ile birlikte 09/01/2015 tarihinde bittiğini ileri sürse de; sözleşme hükmünde uzatmaya ilişkin 1 yıllık sürenin “en fazla 1 yıl olarak” belirtilmediği, kaldı ki hükmün devamında 3 yıllık süreden sonra sözleşmenin devam etmesinden bahsedilerek davalı şirkete feshi ihbar konusunda hak ve yetki sağlandığı açıktır. Açıklanan nedenlerle, sözleşmenin 09/01/2015 tarihinde sona erdiğine yönelik davacı iddialarına sözleşme hükümleri nazara alınarak itibar edilmemiştir. Esasen aynı hususlar hükme esas alınan 17/02/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunda da ifade edilmiştir. Kaldı ki, davacının sözleşmenin süresinin dolduğunu belirttiği 09/01/2015 tarihinden sonra aynı sözleşme uyarınca fesih tarihi olan 18/08/2016 tarihine kadar davalı şirketten akaryakıt alımına devam ettiği, sözleşmenin bitimi ile birlikte 9/2. madde uyarınca taşıtmatik cihazının davalı akaryakıt şirketine teslim edilmesi gerektiği halde davacının 09/01/2015 tarihinde bu cihazları davalı şirkete iade de etmediği gibi aksine kullamaya devam ettiği, sözleşme feshinin … 1. Noterliğinin … tarihli ihtarnamesi ile gerçekleştiği nazara alındığında TMK’ nın 2. maddesi uyarınca sözleşme süresinin dolduğuna yönelik mevcut iddianın dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği açıktır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının sözleşmeyi süresinden önce ve haksız olarak feshettiği anlaşılmıştır.
09/01/2012 tarihli … sözleşmesinin “Anlaşmanın İhlali” başlıklı 9/2. maddesinde “İşbu anlaşmanın müşteri tarafından süresinden önce feshedilmesi veya müşterinin işbu anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya herhangi bir hükmünü ihlal etmesi veya Anlaşmanın … tarafından bahsi geçen nedenlerle feshedilmesi halinde müşteri, taşıt kimlik ünitelerinin …’ ye iade edeceğini ve ayrıca…’ ye taşıtmatik sistemine dahil edilmiş her bir taşıt başına 100,00 USD tutarının ödeme günündeki T.C Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığını cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder ” şeklinde cezai şart hükmü kararlaştırılmıştır.
Davacının sözleşmeyi haksız olarak ve süresinden önce feshetmesi sebebiyle yukarıda değinilen sözleşme maddesi uyarınca (sözleşmenin 9/2,maddesi) davalının cezai şart alacağını talep etmeye hakkı bulunmaktadır.
Nitekim, yargılama öncesinde bu husus taraflar arasında faturalaşma ve noter ihtarları ile talep konusu olmuş, ancak davalı şirket tarafından bu amaçla tanzim edilen fatura davacı şirket tarafından iade edilince herhangi bir ödeme söz konusu olmamıştır. Bunun üzerine, davalı dağıtım şirketi davacı tarafından kendisine teslim edilen 11/10/2010 tarihli ve 35.000,00 TL bedelli teminat mektubunu nakde çevirmiş, bu tutardan 30.000,00 TL ‘ yi cezai şart bedeli alacağı olarak tahsil etmiştir.
Davalı şirketin teminat mektubundan tahsil ettiği 30.000,00 TL cezai şart alacağının sözleşme hükmü nazara alındığında hesaplanması, fazla tahsilat yapılıp yapılmadığının kontrol edilmesi ve özellikle eldeki davaya konu talep bakımından fazla tahsilat varsa iadesi gereken miktarın hesaplanması zorunludur. Bu amaçla dosya alanında uzman bilirkişilerden oluşan kurula tevdi edilmiş, bilirkişi kurulu 17/02/2021 tarihli raporunda cezai şartın koşullarının ve miktarının sözleşmenin 9/2. maddesinde belirlendiğini, anılan maddede “… ‘ ye taşıtmatik sistemine dahil edilmiş her bir taşıt başına 100,00 USD tutarının ödeme günündeki T.C Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığını cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” denildiğini, taşıtmatik sistemine dahil edilen toplam 99 adet araç olduğunu, 99 adet araç * bir araç için cezai şart 100,00 USD olmak üzere = toplam 9.900,00 USD cezai şart alacağının mevcut olacağını, teminat mektubunun 11/10/2016 tarihinde nakde çevrildiğini, bu tarih itibariyle T.C Merkez Bankası efektif satış kurunun 1 USD = 3,0686 TL olduğunu, dolayısıyla 9,900,00 USD * 3,0686 TL = 30.379,14 TL cezai şart alacağının olduğu hesaplanmıştır. Bilirkişi kurulu raporu cezai şart alacağının hesabı yönünden sözleşme hükümlerine uygun olup, hükme esas alınmıştır. Görüleceği üzere, davalı dağıtım şirketinin sözleşmenin haksız ve süresinden önce feshedilmesi sebebiyle toplamda 30.379,14 TL cezai şart alacağının bulunduğu, ancak mektubun nakde çevrildiği tarih itibariyle hem fatura içerikleri hem de tarafların kabulünde olduğu üzere davalı şirketin bu tutardan daha az olmak üzere 30.000,00 TL cezai şart alacağı mahsup ettiği, o halde davalı şirket tarafından fazladan tahsil edilen bir cezai şart tutarı bulunmadığından davacının taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı savunmalarının devamında; cezai şartın fahiş olduğunu söyleyerek cezai şart miktarından tenkis talebinde de bulunmuştur. Ticaret Hukukumuzda cezai şart, miktarı yönünden sadece, BK’nın 20. maddesindeki “ahlâka aykırılık” kavramı ile sınırlanmış bulunmaktadır. TTK’nın 24. maddesi uyarınca tacirin, borçlu olduğu cezai şartın tenkisini istemesi mümkün değildir Ancak, TTK’nın 24. maddesi ile tacir olan şahsa ve onun âkidine tanınmış olan bu (akit serbestisi) ilkesi, bütün akitler için sınırlayıcı bir hüküm mahiyetinde olan TTK’nın birinci maddesi hükmünün atfı nedeniyle BK’nın (butlan) matlabını taşıyan 20. maddesi hükmü ile, tahdit edilmiştir. Şayet, taraflarca sözleşme ile tespit edilmiş olan (cezaî şart) miktarı, borçlu durumda olan tacirin, iktisaden mahvını mucip olacak ve onun eskisi gibi ticarî faaliyetini devam ettirmesine imkân tanımayacak derecede (ağır) ve (yüksek) ise, o zaman, böyle bir (cezaî şartı) ahlâk ve adaba aykırı bir şart olarak kabul ederek, (kısmen) veya (tamamen) iptali cihetine gitmek mümkündür. Çünkü, ahlâk ve adaba aykırılık dolayısıyla sözleşmede yer alan (cezai şart)’ın (butlanı), hukukun genel bir ilkesidir. TTK’nın 24. maddesi hükmünün, bu genel müeyyidenin dışında kalacağını düşünmek mümkün değildir. Bir borçlunun, iktisadî ve ticarî faaliyet ve mevcudiyetinin tehlikeye girmesini veya yıkılmasını mucip olacak bir nisbete ulaşan her (cezaî şart), ahlâk ve adaba aykırıdır. Mahkemelerin bu hususta karar verirken, borçlu bir şirket ise, bu şirketin ticaret sicilindeki kayıtlar celp ederek ne miktar bir sermaye ile ticarî faaliyette bulunduğu, mal varlığının neye baliğ olduğu ve kararlaştırılan cezaî şartın tahsili cihetine gidilmesi hâlinde o şirketin eskisi gibi ticarî hayatını devam ettirmesinin mümkün olup olmadığı gerekirse bilirkişiden de mütalâa alarak araştırılması icap etmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/19-922 E., 2019/706 K.). Nitekim aynı ilkeler 10.03.1940 tarihli ve 1940/7 E., 1941/71 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ve Hukuk Genel Kurulunun 20.03.1974 tarihli ve 1970/1053 E., 1974/222 K., 09.05.1984 tarihli ve 1984/263 E., 1984/286 K. sayılı kararlarında da benimsenerek detaylı bir biçimde açıklanmıştır.
Somut olaya dönüldüğünde; yukarıda değinilen ilke ve kurallar nazara alınarak davacı şirketin mali durumu hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılmış, nihayetinde talep edilen 30.000,00 TL cezai şartın davacı şirketin ticari faaliyet alanı, imzalanan sözleşme bedeli, davacının işlem hacmi, cirosu, mal varlığı vs… gözetilerek davacı açısından onun ekonomik mahvına sebep olacak tutarda olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu bağlamada, davacı şirketin ekonomik durumunu açıklayan detaylı ve gerekçeli inceleme içeren 17/02/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporuna itibar edilmiş, cezai şartın fahiş olmadığı ve davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı anlaşıldığından bu rapordaki görüşe de itibar edilerek cezai şarttan tenkis / indirim yapılması yoluna gidilmemiştir.
Açıklanan nedenler karşısında; 17/02/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporunun denetime açık, bilimsel yönden yapılan açıklamaların uyuşmazlığı giderici mahiyette olması ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gözetilerek anılan rapor doğrultusunda davacının sözleşmeyi süresinden önce ve haksız olarak feshettiği, davalının sözleşmenin 9/2,maddesi uyarınca cezai şart alacağını istemeye hakkının doğduğu, değinlen sözleşme maddesi uyarınca cezai şart alacağının 30.379,14 TL olduğu halde davalının daha az tutarda 30.000,00 TL cezai şart alacağı tahsili yoluna gittiği, bu bağlamda davacı tarafa iadesi gereken cezai şart alacağının bulunmadığı, ayrıca cezai şart miktarı fahiş ve davacının ekonomik mahvına sebep olacak tutarda bulunmadığından tenkis taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla; davacının teminat mektubundan tahsil edilen cezai şart miktarından iadesini talep edebileceği bir tutar bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere );
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 512,33 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 453,03 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 2.500,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca belirlenen 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-HMK’ nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 10/11/2021

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır