Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/239 E. 2021/553 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/239 Esas
KARAR NO : 2021/553

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/03/2017
KARAR TARİHİ : 08/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 27 Şubat 2010 tarihinde sözleşme imzalandığını ve 10 Mart 2010 tarihinde fiili devir yapıldığını, yapılan sözleşme gereği müvekkilinin davalı yanında işçi olarak çalışmakta iken davalının müvekkilinin adına acente kurulmasını sağladığını, verime dayalı prim alacak şekilde anlaşma şartları oluşturulduğunu, davalı şirketin kendi şubesini müvekkiline yaptığı sözleşme gereğince acenteye çevrilmesini sağladığını, yapılan sözleşmede de müvekkilinin sabit giderlerinin karşılanacağının açıkça belirtildiği, yazılı olduğu üzere müvekkilinin zarar etmesi imkânsız olacağını birkaç kez ifade edildiğini, bu hususun sözleşmenin asli unsuru olduğu sözleşmenin tamamında açıkça ortada olduğunu, davalı tarafın sözleşme şartlarına uygun olarak müvekkiline yapması gereken ödemeyi tam ve güncel verilere göre yapmadığından müvekkilinin ciddi manada mağduriyetine neden olduğunu, müvekkilinin ödeme yapılacak olan kalemler incelendiğinde her altı ayda bir değişiklik olacağı açıkça ortada olup bu hususun sözleşmenin esaslı unsuru olduğunu, müvekkilinin 12 Ekim 2016 günü mevcut çalışma olanağının kalmadığını sözleşme gereğince yapılması gereken devir masraflarının güncellenmesini talep eden iç yazışma ile de talepte bulunduğunu, ancak davalı tarafın baskın gücünü kullanıp müvekkiline Ocak 2017 ayında Zeyilname imzalatmak istediğini, zeyilname içeriği önceki sözleşmeye aykırı artırım hakkının tamamının ortadan kaldırılmasına yönelik olduğundan müvekkilinin zeyilnameyi imzalamadığını, müvekkilinin haklarına kavuşabilmesi adına … günü … 10. Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile talepte bulunduğunu, ihtarın davalı tarafa 08 Şubat 2017 günü tebliğ edildiğini, tebligatı alan davalının 10 Şubat 2017 günü bir takım gerçeği yansıtmayan rutin işleyişi kapsayan inceleme yapılması iddiası ile sözleşmeyi fesih ettiğini içerir tebliğ yaptığını, akabinde yine aynı içeriği kapsar şekilde 15 Şubat 2017 günü de müvekkilinin ihtarına cevap verdiğini, ihtar ve tebliğ şerhi nazara alındığında davalının durumu kurtarmak kastı ile bir takım cevaplar vermeye çalıştığının aşikar olduğunu, her iki ihtarın da müvekkilinin ihtarının tebliğinden sonra olması iddialarının haklılığının somut göstergesi olduğunu, davalının acentelik sözleşmesi gereği müvekkiline karşı edinimlerini yerine getirmediğini, sözleşmenin temel mantığı; Acentenin ciro artışına dayalı olarak kazanç elde etmesi olduğunu, bu amaçla acenteye bağımsız tacir sıfatıyla devredilecek “…” şubesinin, devir tarihi itibariyle mevcut aylık gideri tespit edilecek ve bu gider; devir sonrasında da … tarafından Acenteye düzenli olarak ödenecek ve böylece Acentenin devir nedeniyle zarara uğramasının önlenmiş olacağını, masraflar her 6 ayda bir… tarafından gözden geçirilerek söz konusu masraf kalemlerinde, yürürlükteki mevzuat, yurt sathında uygulanan tarifelerdeki birim fiyat değişimleri gibi hukuki dayanaklardan veya iş artış / eksilişinden meydana gelen zorunlu değişimlerin oluştuğu anlaşılır ise, bu değişimlerin masraf tutarına etkileri … tarafından hesaplanacağını, müvekkili ayrıca sözleşme gereğince … ile … plakalı aracı ile işlerinde kullandığını, kullanılan araçların tamamının üzerinde taşıt tanıma sistemi ile yakıt alımı yapıldığı için masraflar davalı kayıtlarında mevcut olduğunu, 2 aracın 5 yıllık araç ömrü tamamlanmasına rağmen yenileme yapılmadığını, bu nedenle de müvekkilinin araç tamir masrafları son derece yüksek olduğunu ve sözleşmeden sonra artan enflasyon, işçi asgari ücret bedelleri ve zorunlu giderler yönünden davalı tarafın sağlaması gereken bedeli ödemeyerek mağduriyete neden olduğunu, müvekkilinin ciroyu artırmış olmasına rağmen zarar etmesinin nedeni ise masraf bedellerinde taahhüt edilmiş olunan güncelleme yapılmamasından kaynaklandığını, ayrıca müvekkilinin de yapmış olduğu zorunlu ödemelerdeki artışın davalı tarafça bilindiğini, Kira, yakıt, kırtasiye, iletişim vb. gider kalemlerine ilişkin ödemeler davalı tarafa bizzat yapılmakta olduğundan ödeme taahhüdünde bulunulduğu masraf bedellerini düşmekte olduğunu, davalı tarafça düşümlerden sonra kalan bedeller çalışanların maaşlarını dahi karşılamamakta ve bu durum müvekkili ile yapılmış olan sözleşmeye açıkça aykırılık teşkil eden ve zorunlu olarak ödeme zorunluluğu olan bedellerin müvekkili adına talep zorunluluğu hâsıl olduğunu, izah olunan nedenlerle; davalı tarafça yapılan kesintiler ve sözleşme gereğince taahhüt edilmiş olunan devir masraf tutanağında belirlenen bedellerin her 6 ay için güncellemesi yapılarak ödenmesi gereken ancak bugüne kadar güncellenmiş hali ile ödenmeyen bedeller nedeni ile müvekkilinin son derece mağdur olduğunu beyanla, yükselen sabit giderlerin, 6 aylık dönemler halinde hesaplanıp çıkan bedellerin davalı taraftan alınıp davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesinin talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmeleri gereği müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları kesin delil niteliğini haiz olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş olup işbu davanın konusunu oluşturan alacak taleplerinin dayanağını teşkil eden Acentelik Sözleşmelerinin “Madde 40- “Acente” ile “…” arasında çıkacak çekişmelerde “…”nun defter ve kayıtları geçerli ve KESİN DELİL olacaktır.” 40. maddesi uyarınca, tarafların her ikisi de tacir olmakla işbu hüküm HMK 193 uyarınca geçerli bir delil sözleşmesi hükmü olup sözleşmenin taraflarını bağlamakta olduğunu, dolayısıyla Sayın Mahkemenin müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları kesin delil olarak değerlendirilerek ve karşı tarafın ticari defter ve kayıtlarının dikkate alınmaması gerekmekte olduğunu, davacı müvekkili şirketin alacağını müşterilerden tahsil ederek müvekkiline ödememek ve tahsilatları geciktirerek müvekkili şirketin hesabına yatırmamak sureti ile kasa açığı fiilini işlemesi nedeniyle Acentelik Sözleşmesi ve ekleri Müvekkili Şirket tarafından haklı nedenle feshedildiğini, müvekkil şirket ile davacı arasında imzalanmış olan 27.02.2010 tarihli Acentelik Sözleşmeleri uyarınca davacıya müvekkili Şirketin … (…) şubesini acente olarak devredilmiş ve Davacının işletmesine bırakıldığını, 08.02.2017 tarihinde … Acentede yapılan denetimde, kasa sayımında 52.091,63TL’nin birimde bulunmadığını, müvekkili şirket adına müşterilerden tahsil edilmiş olmasına rağmen tahsil edilmemiş gibi gösterilmek suretiyle acente yedine alınmış olduğunu, kasa açığı fiilini işlediğini, söz konusu hususlar tespit tutanağı ile tespit edilmiş Müvekkili Şirket tarafından acenteye gönderilen ihtarnamede fesih gerekçeleri de açıkça belirtilmek suretiyle mezkur Acentelik Sözleşmesi ve ekleri müvekkili şirket tarafından 10.02.2017 tarihinde haklı nedenle tek taraflı olarak feshedilmiş ve acentelik ilişkisine son verildiğini, Davacı taraf … 10. Noterliği marifetiyle gönderilmiş olan … tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamenin tebliği üzerine fesih işleminin yapıldığı iddia edilmiş ise de davacının hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu teşkil eden 52.091,63TL kasa açığına sebebiyet vermesine son derece manidardır hiç değinilmediğini, Davacı yanla imzalanmış olan Acentelik Sözleşmesinin 20. maddesinde Davacının tahsil etmiş olduğu w fatura bedellerini hangi vadede yatırması gerektiği ve yatırmadığı takdirde günlük % 0,1 fazlalığı ile ödemesi gerektiği açıkça ifade edilmekte olup, bu vadede yatırılmamasının açık olarak haklı nedenle fesih sebebi olduğunu, Müvekkili Şirket ile Davacı arasında akdedilmiş olan Acentelik Sözleşmesi ve eklerinde yer alan hükümler gayet açık olduğunu, Müvekkili Şirket bağımsız olarak şubelerini acente olarak işletmek üzere tacirlere devretmek ve işi kendi maaşlı personelleri yerine kendi işi gibi benimseyerek kar elde etme gayesi ile çalışacak acentelere bırakmakta olduğunu, bu bağlamda kurulu bir düzeni, tüm demirbaş ve mefruşatı ile şubesini ve kasasını, o şubede kullanılacak araçları, müşteri portföyünü, tüm netvvorkünü, ticari bilgi ve deneyimini (know-how), ticari marka ve logosunu ve benzeri tüm imkanları süresiz acentelik sözleşmesi ile acentenin kullanımına bırakmakta olduğunu, işin gerektirdiği şekilde işi ve işyerini ve çalışan personel sayısını ayarlama ve organize etme sorumluluğu da Acentelik Sözleşmesi hükümleri gereği acentenin kendisine ait olup bağımsız tacir niteliğini haiz acentenin bu iddialarının hukuk düzenince korunmayacağı ortada olduğunu, Davacı dava dilekçesinde masraf kalemlerindeki artışın zamanında güncellenmediğini iddia ederek ilgili sözleşmenin madde 4’e atıf yaptığını, ancak davacı ilgili hükmün devamındaki hususları hiçbir şekilde dile getirmeyerek müvekkili şirket tarafından sözleşmeye aykırı davranıldığını iddia etmiş ise de hükmün tamamı incelendiğinde açıkça görülecektir ki davacının dayandığı hüküm esasen davacının taleplerinin haksızlığını olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş olan 27.02.2010 tarihli acentelik sözleşmesi ek protokolü cari hesap sözleşmesinde yer alan hükümler uyarınca aylık acente masraflarının belirlenmesi münhasıran müvekkili şirkete ait olup taraflarca kararlaştırılan işbu hüküm uyarınca masrafların artış ya da eksilişine karar verecek taraf … kargo olduğunu, bu anlamda müvekkili şirkete sözleşme ve kanun kapsamında masraf ödeme veya güncelleme yapma kapsamında herhangi bir mükellefiyet yüklenmiş olmadığını, Davacı tarafından atıf yapılan ilgili madde devamında da bu hususun açıkça belirtildiğini, buna karşın acenteliğin ilk yıllarında destek amaçlı yapılan ödemeler tamamen taraflar arasındaki iyiniyete dayalı olup işbu ödemeler acenteye tanınmış bir hak niteliğinde olmadığı gibi Müvekkili Şirket tarafından masraf güncellemesi yapılma zorunluluğu da bulunmadığını, Acentelik Sözleşmesi uyarınca davacıya yapılması gerekli tek ödeme hakediş olduğunu, davacının dava dilekçesinde atıf yaptığı hususlara ilişkin olarak; Demirbaş, araç temini ve kullanımına maddeye atıf yapılmış ise de davacının talebi masraf güncellemesine ilişkin bu hükmün davacının talepleri ile bir ilintisi bulunmadığını, araçların kullanılamaz hale geldiğinin tespiti halinde … Kargo inisiyatifiyle yenilenecek olup Acentelik Sözleşmesi md. 21 uyarınca araç bakım ve onarım giderleri acentenin yükümlülüğünde olduğunu, taraflar arasında imzalanan zeyilname uyarınca acenteliğin sona ermesi durumunda, iş akdi … ‘ya devredilen personelin acentede çalışma dönemi için hesaplanan alacaklarına ilişkin bedeli … ‘ya ödemekle mükellef olduğunu beyan ederek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Taraflar arasında akdedilen 02/01/2012 tarihli Acentelik Sözleşmesi, eki olan Acentelik Sözleşmesi Ek Protokolü Cari Hesap Sözleşmesi, 01/04/2012 tarihli devir masraf tutanağı, ihtarnameler, cari hesap kayıtları, ticari defter ve belgeler celp edilmiş incelenmiştir.
SMMM …, Finans Uzmanı … ve Lojistik Uzmanı …’den oluşan bilirkişi heyeti tarafından mahkememize sunulan 03/05/2019 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle ve sonuç olarak; “…Tarafların ibraz olunan ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin tam olduğu, e-defterlerinin beratlarının süresinde oluşturulduğu, her iki taraf ticari defterlerinin desahibi lehine delil vasfının olduğu, davalının ticari defterlerine göre dava tarihi itibariyle davacının, 13.687,45TL davalıdan kayden alacaklı olduğu, dava tarihinden sonra yapılan kesintiler nedeniyle inceleme tarihi itibariyle davalının 86.438,02TL davacıdan alacaklı duruma geldiği, Mahkememizce, davacının gider farkının tahsili talebinin benimsenmesi durumunda, Personel Ücret ödemeleri için asgari ücret baz alınarak yapılan güncelleme sonucunda davacı lehine 166.486,80TL gider farkı hesaplandığı, diğer gider kalemlerine ilişkin davacı tarafından ispata yönelik yeterli bilgi ve belge sunulmadığından hesaplama yapılamadığı…” şeklinde mütalaa bildirilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapora karşı taraflarca itirazda bulunmuş, aynı bilirkişi heyetinden itirazlar kapsamında iki defa ek rapor alınmıştır.
Dava, acentelik sözleşmesin kaynaklanan devir masraflarının (güncelleme farkı alacağının) tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında 27/02/2010 tarihinde Acentelik Sözleşmesinin akdedildiği, davalı şirketin Müvekkil, davacının ise … / … bölgesi Acentesi olduğu, acentelik sözleşmesinin eki mahiyetinde olan ve her iki tarafın kabulünde bulunan cari hesap sözleşmesi uyarınca acentelik ücretinin hesaplanması, ücretin ödenmesi ve masraflara yönelik protokol yapıldığı tartışmasızdır.
Davacı cari hesap sözleşmesinin 4. maddesi uyarınca acenteyi teslim aldığı tarihten sonra davalının her (6) altı aylık dönemler için masraflara yönelik güncelleme yapması ve güncelleme neticesinde tespit edilen masrafların tarafına ödenmesi gerektiğini, ancak davalının protokoldeki hükme aykırı davranarak bunu yapmadığını ileri sürmüştür. Davalı taraf, protokoldeki hüküm uyarınca masraflara ilişkin güncelleme yapma noktasında son kararın kendilerine ait olduğunu, protokolde mutlak anlamda kendilerine böyle bir yükümlülük yüklenmediğini savunmuştur.
Uyuşmazlığın temeli, acentelik sözleşmesinin eki niteliğinde olan cari hesap sözleşmesinin ve protokolün 4. maddesi gereğince davalı Müvekkilin her altı (6) aylık dönemler halinde masraflara ilişkin güncelleme yapma zorunluluğu bulunup bulunmadığı ve güncelleme sonucunda tespit edilecek miktarın davalı acenteye ödeme yükümlülüğü olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Cari Hesap Sözleşmesinin 4. maddesine bakıldığında ilgili kısımda aynen “…Yukarıda belirtilen masraf kalemleri her altı (6) ayda bir … Kargo tarafından gözden geçirilecektir. Bu gözden geçirme sonucunda; söz konusu masraf kalemlerinde, yürürlükteki mevzuat, yurt sathında uygulanan tarifelerler deki birim fiyat değişimleri gibi hukuki dayanaklardan veya iş artış / eksilişinden meydana gelen zorunlu değişimin oluştuğu anlaşılır ise, bu değişimlerin masraf tutarına etkileri … tarafından hesaplanacaktır. Acentenin de fikri alındıktan sonra; söz konusu değişimlere bağlı artış veya eksilişlerin masraf tutarına eklenmesi veya çıkarılması konusundaki nihai karar mercii … olacaktır” şeklinde düzenlenmiştir. Esasen taraflarca kararlaştırılan mevcut düzenleme açık ve net olup, masrafların güncellenmesi konusunda son karar mercinin davalı Müvekkil olduğu, davalı tarafa masrafların güncellenmesi konusunda mutlak anlamda bir yükümlülük / edim borcu yüklenmediği görülmektedir.
Davacı masrafların güncellenmesi ve tarafına ödenmesi konusunda davalının birden fazla kez ve 01/12/2013 tarihine kadar güncelleme yaptığını ileri sürerek, ilerleyen zamanlarda da aynı şekilde bu uygulamayı sürdürmesi gerektiğini ifade etmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, hukuk düzenin sınırları içinde taraflar diledikleri gibi sözleşme yapmak konusunda serbesttirler. Taraflar özgür iradeleri çerçevesinde akdettikleri sözleşmelere uygun hareket etmek, sözleşme ile üstlendikleri edimleri zamanında ve tam olarak yerine getirmek zorundadırlar. Başka bir deyişle, ahde vefa ilkesi uyarınca sözleşme taraflar için bağlayıcı nitelikte olup, adete Kanun gibi tarafların sözleşemeye uygun hareket edilmesini zorunlu kılmaktadır. Yukarıda anılan sözleşme hükmü uyarınca davalı Müvekkilin yeni kurulan acentenin başarılı olması ve ticari olarak ayakta kalmasını sağlamak adına daha öncesinde bu ödemeleri yapmış olmasının aynı şekilde ileride de mutlak anlamda yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk olmadığı, böyle bir uygulamanın sözleşme hükmünü değiştirir tarzda yorumlanmasına neden olacağı muhakkaktır. Tarafların aksini kararlaştırmadığı bir husus hakkında, Mahkemenin sözleşme dışına çıkarak yorumda bulunması ve kabule varması da mümkün değildir. O halde, davacının bu yöndeki iddiaları sözleşme hükmü karşısında yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla, acentelik sözleşmesinin eki niteliğinde olan Cari Hesap Sözleşmesinin 4.maddesi uyarınca davalının her altı aylık dönem için acentenin masrafları hakkında güncelleme yapması ve bu masrafları acentesine ödemesi konusunda sözleşme ile mutlak anlamda yüklendiği bir edim olmaması, masraflara yönelik güncelleme hak ve yetkisinin son kararı alma mercinin bizatihi davalının kendisinin olması nedeniyle davacının bu tutarların kendisine ödenmek zorunda olduğuna yönelik iddialarına itibar edilmemiş, taraflar için bağlayıcı nitelikte olan mezkur sözleşme hükmü karşısında açılan davanın reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurumuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere );
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 170,78 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 111,48 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığı anlaşıldığından bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1. maddesi uyarınca maktudan az olmamak koşulu ile belirlenen 4.080,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 08/09/2021

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır