Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/201 E. 2021/743 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/201
KARAR NO : 2021/743

DAVA : İflas (İflasın Ertelenmesi)
DAVA TARİHİ : 23/02/2017
KARAR TARİHİ : 11/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan iflas davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin … Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olduğunu, şirketin ileride bayi sayısını arttıracak olduğunu, ancak halihazırda nakit dar boğazında olduğunu, bu nedenle iflas erteleme talebinde olduğunu, şirketin batık vaziyette olduğunu, iflas erteleme talebi üzerine kayyım atanmasını, müvekkili lehine tedbir alınmaması halinde ise telafisi imkansız zararlar doğacağını, bu çerçevede gerekli tedbirlerin alınmasını, şirketin borca batıklığının tespiti ile iflasının şimdilik bir yıl süre ile ertelenmesini talep etmiştir.
Davacının talebi, iflas erteleme niteliğindeki çekişmesiz yargı türü içinde kalmaktadır.
Yargıtay yerleşik kararlarında da belirtilmiş olduğu üzere “İflasın ertelenebilmesi için erteleme talebinde bulunan şirketin borca batık durumda olması, mali durumunun iyileştirilmesi ümidinin olması ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir. Erteleme talebi borca batıklık bildirimi anlamındadır. Bu nedenle mahkemenin öncelikle şirketin borca batık durumda olup olmadığını incelemesi gerekir. Borca batıklık halinin tespiti için tüm aktiflerin paraya çevirme değerlerinden yani piyasadaki satış sırasında gerçekleşebilecek fiyattan bilançoya geçirilmelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço ile mali durumun iyileştirilmesi amacıyla şirket tarafından bildirilen proje üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bir sonuca gidilmelidir .Zira önerilen tedbirlerin şirketin mali durumunu düzeltmeye elverişli olup olmadığının belirlenmesi özel bir bilgiyi gerektirdiğinden bilirkişinin görüşüne başvurmak icap etmektedir”.
Yargılama aşamasında atanan kayyımlar tarafından 04/07/2019 tarihine kadar sunulan raporların birbirlerine benzer nitelikte bulunduğu mahkememizce tespit olunduğundan 04/07/2019 tarihli ara karar ile;
“A)07/03/2016 tarihi itibariyle lehine tedbir kararı verilen davacı şirket hakkında halihazırda ve bir yıllık süre içinde dahi hüküm verilmemiş olması da dikkate alındığında;
Talep öncesi veya sonrası ;
a)Şirketin yakın zamanda adres değişikliği yapıp yapmadığı, 2017 yılından sonra ilanı yapılmamış adres değişikliği olup olmadığı,
b)Şirketin yakın zamanda iflas ertelemeden çıkıp çıkmadığı,
c)İyileştirme projesinde yer verilen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı,
d)Yakın zamanda ortaklık yapısının değişmiş olup olmadığı,
e)Ödenmemiş sermaye bulunup bulunmadığı,
f)Ortaklara borçlar ortaklardan alacaklar hesaplarında yüksek tutarların bulunup bulunmadığı,
g)Kaynak üretmeye yönelik soyut ve belirsiz ifadelerin olup olmadığı,
h)Projenin hazırlandığı tarih ile başvuru tarihi arasında önemli ve şüpheli finansal işlem olup olmadığı,
Bu kapsamda
-Önemli bir varlığın, varlık grubunun satılması,
-Bankalar ile yeniden yapılandırma yapılmış olması,
-Önemli tutarda bir alacağın tahsil kabiliyetinin kaybolması,
-Faaliyet için gerekli bir lisansın, iznin iptal edilmesi,
-Bir varlığın, faaliyetleri sekteye uğratacak şekilde zarar görmesi,
gibi hususların önemli ve şüpheli finansal işlem olarak değerlendirilerek bu hususların bulunup bulunmadığının araştırılması ve raporlanması,
i)Projede hesap hataları ve çelişkilerin bulunup bulunmadığı,
j)Rayiç değer bilançosu hazırlanırken çok büyük hesap hataları yapılıp yapılmadığı,
Hususlarının tek tek araştırılarak raporda yanıtlanmasına,
B)…’nın 2019 yılına ait kayyım raporunu 02/07/2019 tarihi itibariyle sunmamış olması karşısında;
-07/02/2019 tarihli sermaye arttırımının davacı şirket açısından VUK ve TTK gereği bağlayıcı hale gelip gelmediği, ne şekilde bağlayıcı hale geldiği,
-12.kayyım raporunun 29. Sayfası da dikkate alındığından batıklık durumunun fiilen yani rayiç satış değerleri itibariyle 20/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda irdelenmesi, karşısında, Yargıtay uygulamasında da benimsendiği üzere iflas erteleme talebinde bulunan davacı şirketin üretim, işletme faaliyetine devam edip etmediği, ne şekilde devam ettiğinin, üretim ve satışın, iflas ertelemenin amacı ve gerekleri karşısında kayyım raporunda ayrıntılı olarak irdelenmesi,
-Yine davacı şirketin iyileştirme projesinde öngörülen kârlılık-zarar durumunun ne şekilde gerçekleştiğinin irdelenmesi, en önemlisi davacı şirket satışlarının hedeflenen düzeylere göre ne seviyede olduğu, stok düşüş kat sayıları ve maliyetlerde sağlanacak iyileşmeler de dikkate alındığında net işletme sermayesinin proje ile öngörülen amaçlar ile uyumlu olup olmadığının irdelenmesi,
-Davacı şirketin sektördeki konumu, deneyim durumu ve gelişme trendi karşısında hedeflenen önlemlerin hangi aşamada olduğu ve iyileştirme projesi ile uyumlu olup olmadığı,
-Davacı şirketin iyileşme projesi dikkate alındığında mali durumunda kayyım raporunun hazırlanacağı tarih itibariyle bozulma halinin mi yoksa iyileşme halinin mi olduğunun özellikle satış, maliyet, karlılık düzeyleri de dikkate alınmak suretiyle irdelenmesi,
-07/03/2016 tarihinden itibaren ve raporun hazırlanacağı tarih itibariye yaklaşık 2,5 yıla yakın süre zarfında iyileştirme projesinde belirtilen hedeflerin olumlu düzeyde yakalanıp yakalanmadığının irdelenmesi,
-Davacı şirketin sadece mahkememizce verilen tedbirin olumlu sonuçlarını elde etmek ve tedbiri devam ettirmek amacı ile hareket ettiğine dair muhasebesel, işletmesel ve üretimsel finansal veri olup olmadığının iyileştirme projesi ve yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak irdelenmesi,
-Özellikle 27/03/2016 tarihinden itibaren tedbir kararından faydalanan davacı şirketin lehine ödeme yaptığı, tasfiyesini sağladığı borçlar yanında ve halen hiç ödeme yapılmayan borç miktarının, borçlu sayısının ve isimlerinin ne olduğu, 12.kayyım raporunda da açıklandığı üzere bu raporun 22.sayfasında belirtilen şekilde kamu borçlarının hali hazırda hiç bir şekilde ödenip ödenmediği, yine … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. başta olmak üzere ve başkaca şirketlere ödeme yapılıp yapılmadığı, ödeme yapılmamışsa neden yapılmadığı, bu durumun alacaklar arasında eşitsizliğe yol açıcı amaç ile davacının hareket ettiğine dair muhasebesel ve işletmesel veri olup olmadığının irdelenmesi,
-27/08/2018 tarihli 9.kayyım raporunun sonuç kısmında şirketin satış faaliyetlerinin arttırılacağı ve yeni istihdam yapılacağının şirket tarafından açıklandığının bildirilmesi ve müteakip kayyım raporunun hazırlandığı tarih itibariyle yaklaşık 2,5(ikibuçuk) yıla geçtiği dikkate alındığında, davacı şirketin satış faaliyetlerinin artması ve yeni istihdamın yapılması noktasındaki taahhüdünün ve iradesinin işletmesel açıdan kabul edilebilir seviyelerde olup olmadığı ve iyileştirme projesiyle uyumlu olup olmadığınını irdelenmesi,
-Sonuç olarak davacı şirketin iyileştirme projesinin, Yargıtay uygulamasında da benimsendiği üzere sadece davacı şirketin işleyişinin devamı ve tedbir kararı ile borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmaması gerektiği de dikkate alındığında, iyileştirme projesine göre nakit sermaye konulması, sermaye arttırımı, şirketin mevcut işleyişi sonucu mümkün ise kar ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçekçi kaynaklarının mevcut olup olmadığının iyileştirme projesi dikkate alınarak irdelenmesi,
Özellikle yine Yargıtay uygulamasında benimsendiği üzere “kayyım raporunda şirketin denetlendiği her döneme ilişkin aktif ve pasif durumunun ayrıntılı olarak açıklanması ve verilen tedbirler ile birlikte davacı şirketin mali durumunda düzelme olup olmadığının açıklanması, iyileştirme projesinin uygulanıp uygulanmadığı, ne şekilde borca batıklıktan kurtulma yönünde somut adımlar atıldığı hususlarının ayrıntılı irdelenmediği anlaşıldığından rayiç değerler dahi dikkate alınarak bu hususların irdelenmesi, bu çerçevede ve yine Yargıtay uygulamasında benimsendiği üzere mevcut sermaye artışına rağmen davacı şirketin cari oranının ve likitide oranının önümüzdeki kayyım raporunun tamamlandığı tarih itibariyle 2,5 yıla yakın sürenin geçmiş olması da dikkate alınarak incelenmesi ve projedeki hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin yukarıda açıklanan tüm hususlar dikkate alınarak irdelenmesi,
amacıyla kayyım heyetinden rapor alınmasına,
Bu suretle davacı şirketin iyileştirme projesine yönelik çalışmalarının denetiminin, takibinin yerinde, daha ayrıntılı ve yakından yapılması için kayyım heyeti marifetiyle bu denetimin gerçekleştirilmesine,
Bu çerçevede daha önce mahkememizce kayyım olarak atanan … yanına Makine mühendisi (B.Ü)-İşletme yönetimi uzmanı … ile muhasebe konusunda ehil …’in kayyım olarak atanmasına,
Bu arada aradan geçen uzun süreç dahi gözetilerek 6102 sayılı TTK m.376 hükmü çerçevesinde tespit edilecek varlıkların rayiç değerlerine ve İİK m.178 hükmünde belirtilen şekilde alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tespit edilecek diğer borçlar tutarına göre borca batıklığın dahi ayrıca araştırılmasına,
Kayyım heyetinin mevcut duruma göre ve daha önce alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, borca batıklığın tespit edilip edilemediği konusunda dahi görüş açıklamasına,
Davacı şirketin alacaklılarının, tüm aktif ve pasiflerini kalem kalem, yine alacaklıların isimlerini kalem kalem açıklaması, bu çerçevede var ise mevcut menkul ve gayrimenkullere ilişkin tüm malvarlığını bilirkişi denetimine elverişli olarak iki ay içinde ve ayrıca dosyaya sunmasına,
Bu noktada ayrıca davacı vekilinin kayyım heyeti adına …’e gerekli açıklama ve kayıtlarını sunmasına,
2016 yılı ve sonrası itibariyle davacı şirketin borca batık olup olmadığının tespitine yarayacak tüm mal varlığı kayıtlarının araştırılması ve iki hafta içerisinde mahkememize bildirilmesi için … ve … Vergi Dairesi Müdürlüklerine, … ve … Sanayi Odasına, … ve … Ticaret Odasına, … ve … Ticaret Sicil Müdürlüğüne, ve banka şubeleri nezdinde araştırma yapılabilmesi için …, … A.Ş, … A.Ş’ ye ayrı ayrı müzekkere yazılmasına,
Bu suretle resen araştırmaya devam olunmasına,
2016 yılı ve sonrası itibariyle davacı şirketin borca batık olup olmadığının tespitine yarayacak tüm mal varlığı kayıtların UYAP ortamındaki tapu müdürlüğü ve trafik müdürlüğü kayıtlarından aranarak alınacak sorgu kayıtlarının dava dosyasına konulmasına,
Şirketin borca batıklığının yapılan ödemeler sonrası ve müteakip hazırlanacak kayyım raporunun sunulacağı tarihi itibariyle 2,5( ikibuçuk) yılı aşkın sürenin geçmiş olması da dikkate alınarak tespitine ve bu suretle kayyım raporunda yukarıda açıklanan ölçüler çerçevesinde hazırlanacak raporun dikkate alınmasına ve mevcut batıklıkta dikkate alınarak denetimin ve tespitlerin kayyım heyeti tarafından yapılmasına,
Halihazırda davacının depo etmiş olduğu iflas avansının kayıtlardan araştırılarak gerekirse avans eksikliğinin tamamlanmasına,
Müdahil harcı depo etmeyen vekillerin harç eksikliğini müteakip duruşmaya kadar gidermelerine” dair karar oluşturulmak suretiyle yargılamaya yön verilmiştir.
Mahkememizce kayyım görevlendirilmesi ve şirketin borca batıklığının tespit olunması amacına yönelik tüm ara kararların devam ettiği aşamada bu defa 21/11/2019 tarihli ara kararda ise:
“29/03/2017 tarihli istinabe yazısının aynısının ve yeniden icra olunması, ancak bu defa 2020 yılı itibariyle bu taşınmazın güncel değerini, borca batıklık durumuna esas olmak üzere yeniden tespit olunması amacı ile … ATM’ye istinabe yazılmasına,
… ATM tarafından bu incelemeyi yapmak üzere daha önce atanan fen memuru … ile gayri menkul değerleme uzmanı …’ün yeniden atanmasına,
11/05/2017 tarihi itibariyle bu taşınmaza ilişkin rapor sunan bilirkişilerin 2020 yılı itibariyle bu defa değer tespitinin gerçekleştirmelerine,
Rapora muhtemel katkıları gözetilerek … için 350,00TL, … için 700,00TL ücret takdiri ile toplam 1.050,00TL ücretin davacı vekili tarafından bir ay içinde mahkememiz veznesine depo olunmasına,
Mahkememizce atanan tüm bilirkişilere HMK.m.218 ve m.278 uyarınca her türlü yerinde inceleme yetkisinin verilmesine, bu nedenle ayrıca keşif harcının gönderilmediğinin dikkate alınmasına,
Akabinde istinabe yazısının icrasına,
… İlçesi, … 71 Pafta, 430 Adada bulunan ve davacı şirkete ait taşınmaz ile ilgili 03/07/2017 tarihli raporu sunan gayri menkul değerleme uzmanı …’ın raporunun güncellenmesine, bu defa taşınmazın 2020 yılı itibariyle güncel ve rayiç değerinin tespit edilmesi gerekmekle taşınmaz bilgilerinin zemine tam olarak uygulanmasını temin açısından,
… semtindeki taşınmazın 2020 yılı itibariyle güncel değerinin, aynı zamanda harita mühendisi-fen memuru-gayri menkul değerleme uzmanı tarafından gerekli aplikasyonun dahi zemine uygulanmak suretiyle araştırılması ve yine bu araştırmada yukarıda alınan 03/07/2017 tarihli rapordaki veriler de dikkate alınarak taşınmazın 2020 yılı itibariyle güncel ve rayiç değerinin araştırılması açısından harita mühendisi-fen memuru-gayri menkul konusunda ehil …’ün atanmasına,
Bilirkişi ..’e HMK.m.218 ve m.278 gereği her türlü kaydı ve taşınmazı yerinde inceleme yetkisinin tanınmasına,
Bilirkişi … tarafından yapılacak incelemeye esas olmak üzere takdir olunan 850,00TL ücretin davacı vekili tarafından iki haftalık kesin süre içinde depo olunmasına,
Bu dava dosyası ile ilgili borca batıklık incelemesine esas olmak üzere makine ve malzeme değerlendirmesi yapan …’ın, 20/12/2017 tarihli kök raporunu 07/05/2018 tarihli ek raporunun, 15/12/2018 tarihli ek raporunu gözetilerek ve 2020 yılı itibariyle bu mallar halihazırda davacı şirkete ait ise 2020 yılı itibariyle güncel rayiç değerini tespit etmesi için makine mühendisi-malzeme uzmanı …’ın yeniden görevlendirilmesine,
Bu amaçla takdir olunan 1.500,00TL bilirkişi ücretinin davacı vekili tarafından bir aylık kesin süre içinde mahkememiz veznesine depo olunmasına,
Mahkememizce atanan tüm bilirkişilere HMK.m.218 ve m.278 uyarınca her türlü yerinde inceleme yetkisinin verilmesine,”
dair ara kararlar oluşturulmuştur.
04/07/2019 tarihli duruşmada özellikle 1-A, 1-B maddelerindeki incelenmeyen hususları ele alması, özellikle bu çerçevede davacı şirketin 2019 yılı iyileştirme projesi ile ilgili duruşmanın ara kararları dahi gözetildiğinde ileride yapılacak bilirkişi incelemesine esas olmak üzere bu projenin muhasebesel, işletmesel, finansal açıdan önem arz eden hususları tek tek ve ayrıntılı incelemeleri, buna göre yeni sunulan iyileştirme projesinin ciddi, inandırıcı olup olmadığının kayyımlar tarafından değerlendirilmesi ve takdir olunması, 2019 yılı Haziran ayı itibariyle sunulan revize projenin, daha önceki süreç içindeki uygulamalarda gözetildiğinde son projenin hedeflerine ulaşmasının belirtilen açılardan kabul edilebilir olup olmadığı hususlarını da içerecek şekilde kayyım heyetinin müteakip raporlarını sunmalarına, yazılan ara kararların sonrası daha önce borca batıklık incelemesi yapan …, SMMM …ve ayrıca genel muhasebe, yönetim muhasebesi, maliyet muhasebesi, ticari işletme ve şirketler muhasebesi konusunda ehil öğretim görevlisi …’ın atanmasına, atanan bilirkişilerin; borca batıklığın hesaplanmasına esas olan malların 2020 yılı itibariyle gerekli güncellemesinin yapılması, davacı vekilinin 2020 yılına ilişkin güncel ve borca batıklığın hesaplanmasına esas verileri sunması sonrası, atanan bilirkişilerce yukarıda belirtilen ara kararlar çerçevesinde yapılan değerlendirmelere konu malların halihazırda davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında kayıtlı olup olmadığı, şirket stoklarının dahi envanter değerlendirmeye elverişli olup olmadığı, bu noktadaki teknik bilirkişi değerlendirmelerinin defterlere uyumlu olup olmadığı, 04/07/2019 tarihli duruşmanın 10 nolu ara kararı çerçevesinde kurumlardan gelen cevabi yazı içeriklerinin dahi yapılacak borca batıklık incelemesinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi olup olmadığı, davacı şirket vekilinin 20/09/2019 tarihli dilekçesi karşısında, davacı şirketin 20/12/2018 tarihli bilirkişi raporu sonrası davacı şirketi bağlayan ve usulüne uygun, sonuca etkili sermaye arttırımı yapıp yapmadığı, bu şekilde ödeme yapılıp yapılmadığı, borca batıklık durumuna olumlu veya olumsuz etkisinin olup olmadığı, davacı vekilinin güncel 11/10/2019 tarihli dilekçesi ile açıklanan mal, hak ve alacakların dahi dikkate alınması suretiyle bilirkişi kurulunun borca batıklığa dair inceleme yaptığı 20/12/2018 tarihinden başlayıp 2020 yılı itibariyle güncel batıklık raporunu hazırlayacağı tarihe kadar şirket defter ve kayıtlarında borca batıklığa ilişkin olumlu veya olumsuz etkisi olan hususların değerlendirilerek davacı şirketi bu noktada bağlayıcı bir kayıt olup olmadığı, sonuç olarak 20/12/2018 tarihinden sonra dosyaya sunulan kayyım raporlarını özellikle 18/10/2019 tarihli raporu ve yine özellikle 2020 yılı itibariyle sunulması ihtimal dahilinde olan, revize iyileştirme raporlarını inceleyerek davacı şirketin borca batık olup olmadığının 2020 yılı itibariyle ve tereddüte yer vermeyecek şekilde bilirkişi kurulunca araştırılmasına, akabinde şirketin mal, hak ve alacakları ile ilgili yapılacak fiili rayiçlere göre değerlendirmesinin yapılması, borca batıklık durumunun ileride raporun hazırlanacağı tarih itibariyle ve bir başka deyişle 2020 yılı itibariyle devam etmesi halinde, bilirkişi kurulunun, iyileştirme projesini değerlendirdiği 20/12/2018 tarihli rapordan sonra davacı vekilinin sunmuş olduğu dilekçeler, özellikle 20/02/2019 tarihli dilekçe, yine 2019 yılı Haziran ayı itibariyle sunulan revize proje içerikleri, mahkememizce oluşturulan ayrıntılı ara karar sonrası hazırlanan 18/10/2019 tarihli kayyım raporu ile akabinde sunulacak kayyım raporu, bu raporlara karşı davacı vekilinin beyanı, tüm dosya kapsamı dikkate alındığında şirketin finansal, muhasebesel ve işletmesel açıdan sahip olması gereken oranlar dahi gözetildiğinde, 2019 yılı Haziran ayı itibariyle sunulan revize projenin muhasebesel, işletmesel, finansal ve ekonomik açıdan ciddi, inandırıcı olup olmadığı, 2019 yılı Haziran ayında sunulan revize projenin süreç içindeki uygulamalar gözetildiğinde gerçekleşebilir olup olmadığı ile ilgili bilirkişi raporunun sunulmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Mahkememizin şirketin borca batıklığını tespitine yönelik 2020 yılı itibariyle değer tespiti yapılmış ise de hükme en yakın tarih itibariyle değer tespiti ve araştırmaların yapılması icap ettiğinden, 2021 yılı itibariyle yeniden ve mükerrer olarak rayiç değerlendirmeler yapılmış, resmi, özel ve kurum kuruluşlardan kayıtlar temin edilmiştir.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin yerleşik kararında belirtildiği üzere “6102 sayılı TTK’nın 376/3. ve İİK’nın 179. maddeleri uyarınca borca batık hale gelen şirket bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorundadır. İİK’nın 181. maddesinin aynı Kanun’un 160. maddesine yaptığı yollama nedeniyle, İİK’nın 178. ve 179. madde hükümleri uyarınca doğrudan iflas talebinde bulunan şirket temsilcisi ya da müdürü, ilk alacaklılar toplantısına kadar gerekli masraflar ile iflas kararının kanun yolları için gerekli tebliğ masraflarını avans olarak mahkeme veznesine yatırmalıdır.
İİK’nın 178. ve 179. maddesi uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir. Aciz hali borçlunun ödeme araçlarından yoksunluğu nedeniyle, derhal ödemesi gereken para borçlarını ödemek konusundaki yeterli ekonomik imkâna sahip olmamasıdır. Borca batıklık ise, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. Borçlunun aciz hali ne kadar ağır olursa olsun (İİK’nın 178/III deki durum olmadıkça) kendi iflâsını isteyen borçlu, aciz halinde bulunduğunu ispat etmek zorundadır. İflas talebi üzerine mahkemece bilirkişi incelemesi yapılarak iflas talebinin yerinde olup olmadığı belirlenir. Borca batıklığın tespiti için TTK’nın 376/3. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır.
Yargıtay 23. HD’nin yerleşik kararlarında belirtildiği gibi somut olayda TTK’nın 376/3. maddesine göre borca batıklık bilançosunda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço üzerinde mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Borca batıklık, TTK’nın 376/3. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tespit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlenmelidir. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir. Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır. Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir. Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, banka, vergi daireleri, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler ve müdahillerin sunacakları bilgi ve belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer veriler toplandıktan sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın tespiti gerekir”.
Mahkememizce borca batıklığın tespitine ilişkin olarak konusunda ehil bilirkişi kurulu, daha önce atanan bilirkişilerin değer tespitine ilişkin 2021 yılı itibariyle güncel ve fiilen yapmış oldukları raporlar çerçevesinde 03/09/2021 tarihli raporlarını sunmuşlardır.
Bilirkişi kurulunun en son hazırladığı 03/09/2021 tarihli rapor ve bu rapora esas teşkil eden makine mühendisi ile gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi rapor içerikleri bir bütün olarak dikkate alındığında; 30.09.2020 tarihi itibari ile kaydi değerlere göre şirketin öz kaynaklarının ( + ) 3.122.679,94.- TL olduğu, 30.09.2020 tarihi itibariyle TTK 376/3. maddesinde belirtilen “aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları esas alınmak suretiyle düzenlenen bilançoya göre” hesap yapıldığında davacı şirketin özvarlığının (-) 9.152.022,89.-TL. olduğu ve davacı şirketin borca batık durumda olduğu, davacı şirket ortağının hali hazırda dahi ödemesi gereken 1.500.000,00 TL’lik sermaye ödemesini yapmadığı, bundan önce hazırlanan raporda davacı şirketin öz varlığının teknik bilirkişiler tarafından verilen veriler kapsamında rayiç değerlere göre 6.114.215,20 TL. olduğunu, her iki rapor arasında ki çelişkinin stokların önceki raporda 14.320.103,00 TL. rayiç değeri olduğuna dair teknik rapora karşın iş bu rapor kapsamında alınan raporda stoklarının güncel değerinin “0” olarak kabulünden kaynaklandığı, verilen mali veriler ve dosya kapsamında sadece vergi dairesinden gelen yazı içeriğine göre davacının vergi borcunun güncellendiği, diğer taraftan mali verilerde düzeltme olmamasına karşın dosyaya verilen son kayyum raporu içeriğine göre reel banka borçlarının kaydi değerlere göre 13.295.630,57 TL, satıcılara olan reel borçların 1.525.742,26 TL. ve Sgk’ya olan reel borcun 290.122,22 TL daha az yazıldığının belirlendiği, tüm bu defter kayıtlarında ilave edilmemiş borçlarında davacı şirketin borca batıklığına eklenmesi durumunda davacının borca batıklık tutarının 24.263.517,94 TL olacağı, iş bu borca batıklık tutarı ve şirketin 2021 yılında hiçbir faaliyetinin bulunmadığı nazara alındığında davacı şirketin iyileşmesinin mümkün olmadığının kabulünün gerektiği” görüş olarak bildirilmiştir.
Bu suretle hazırlanmış olan bilirkişi raporları ile davacı şirketin hükme en yakın güncel ve fiilen borca batık olduğu, şirketin projesinin gerçekleştirilmesinin işletmesel ve muhasebesel açıdan mümkün bulunmadığı, mevcut bilirkişi kurulu raporlarına itibar etmeye engel herhangi bir halin mevcut olmadığı, raporun hazırlanması aşamasında resmi ve özel kurumlardan gelen ve özellikle icra müdürlüklerinden gelen cevabi yazıların esas alındığı, 30/07/2021 tarihli kayyım raporunda “şirkete ait 31/03/2021 tarihi itibariyle kaydi ve satış değeri (piyasa fiyatı/rayiç değer) karşılaştırmalı özet bilançonun (borca batıklık bilançosu) heyetçe yeniden tanzim edildiğini, şirketin 31/03/2020 tarihli rayiç değer bilançosuna göre aktif toplamı ile yabancı kaynaklar farkının + artı 5.375.229,87 TL olduğunun hesaplandığı; ancak yukarıdaki davacı şirketin borçlarına ilişkin icra daireleri ve vergi ve SGK borçlarına yönelik davacının sistemdeki borç listesinde görüleceği üzere şirketin 31/03/2021 tarihli rayiç değer bilançosuna göre hesaplanan 5.375.229,87 TL olan özvarlığı üzerine muhasebe kayıtlarında yer almayan -16.948.966,46 TL olan borç tutarı eklendiğinde davacı şirketin sermayesini tamamen kaybettiğini ve – (eski) (5.375.229,87 TL – 16.948.966,46 TL = 11.573.736,59 TL borca batık durumda olduğu, dolayısıyla iflas ertelemenin teknik şartlarını sağlayamadığı, borca batık olduğu ve borca batıklıktan kurtulmasının mümkün olmadığı” açıklanmıştır.
Esasen açıklanan kayyım heyeti raporunda dahi davacı şirketin fiilen faal olmadığı, muhasebesel, işletmesel ve finansal açısından projesinin başarıya ulaşmasının mümkün bulunmadığı, şirketin güncel ve fiili değerlere göre batık olduğu tek tek açıklanmış olup mevcut kayyım heyetinin son raporu ile en son değerlemelere göre bilirkişi kurulu raporu dahi birbirleriyle ve tam uyum içindedir.
Bilirkişi raporu gerekçeli, denetime elverişli, ara karara uygundur. Resmi ve özel kurumlardan gelen kayıtlar gözetildiğinde davacı şirketin borca batıklığının azalmasına yol açabilecek herhangi bir veri ise yapılan tüm araştırmalara rağmen tespit edilmediği gibi davacı şirketin en son raporun hazırlandığı tarih itibariyle aktifinin artmasına yol açabilecek herhangi bir duran varlık yani taşınmaz, araç ve benzeri bir mal varlığının dahi tespit edilemediği, şirketin faaliyetinin olmadığı, bu itibarla hazırlanan rapora itibar etmeye engel bir fiili ve hukuki bir durumun mevcut olmadığı dahi anlaşılmaktadır.
Somut olayda gerekli iflas avansının depo olunduğu, gerekli ilanların yapıldığı, borca batıklığa dair incelemenin eksiksiz tamamlandığı, borca batıklığa dair yasal koşulların tam olarak gerçekleştiği, bu itibarla iflas koşullarının oluştuğu, buna mukabil şirketin iflasının ertelenmesi noktasında yasal şartları oluşmadığı, bu çerçevede şirketin iyileştirme projesini finansal, muhasebesel ve işletmesel açıdan gerçekleşmesinin mümkün olmadığı ise fiilen ortaya çıkmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının iflas erteleme talebinin reddine, … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı … ŞİRKETİ’nin iflasına, iflasın 11/11/2021 günü saat 14:59 itibariyle açılmasına, iflasın açıldığının … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne derhal bildirilmesine, iflasın açıldığının … Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine, davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, istek halinde ilgili tarafa iadesine, 06/04/2021 tarihli olduğu belirtilen ara karar ile mahkememizce verilmiş olan tüm tedbirlerin kararlarının daha önce kaldırılmış olduğunun bildirilmesine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının iflas erteleme talebinin reddine,
2-… Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı davacı … ŞİRKETİ’nin iflasına,
3-İflasın 11/11/2021 günü saat 14:59 itibariyle açılmasına,
4-İflasın açıldığının … Nöbetçi İflas Müdürlüğüne derhal bildirilmesine,
5-İflasın açıldığının … Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan avansın kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, istek halinde ilgili tarafa iadesine,
8-06/04/2021 tarihli olduğu belirtilen ara karar ile mahkememizce verilmiş olan tüm tedbirlerin kararlarının daha önce kaldırılmış olduğunun bildirilmesine,
9-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından davacının peşin olarak yatırdığı 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,9TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
10-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
11-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde bakiye avansın iadesine,
Davacı vekili ile bir kısım müdahil vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/11/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip