Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/179 E. 2020/32 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/179
KARAR NO : 2020/32

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/02/2017
KARAR TARİHİ : 23/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle;davacılardan … ile …’in oğulları,davacı …’ın ise ağabeyi olan …’in meydana gelen trafik kazasında öldüğünü, kazada müvekkilinin murisinin kusursuz olduğunu, karşı taraf sürücüsü davalı …’in asli kusurlu olduğunu, ölenin motor-kurye olarak çalışıp yaklaşık 2.000TL kazandığını, diğer davalı …’in kullandığı aracın trafik sigortacısı olduğunu ileri sürerek her bir davacı için 500TL destekten yoksun kalma tazminatı ve her bir davacı için 100.000TL manevi tazminat olmak üzere toplam 1.500TL maddi tazminatın,300.000TL manevi tazminat tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle,olay tarihi itibariyle sorumluluk limitinin 290.000TL olduğunu, müvekkil tarafından tazminat hesabı yapıldığını,ancak teklifin davacı tarafından kabul edilmediğini, hesaplama yapılırken ölenin bireysel özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini, kusur oranı yönünden adli tıp raporu alınması,ölenin gelirinin resmi belgelerle kanıtlanmaması halinde asgari ücretin esas alınması gerektiğini, müterafik kusurun gözetilmesini, SGK’dan elde edilen menfaatlerin mahsubunun gerektiğini, ancak yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava,trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olarak açılmış ise de yargılama aşamasında davacının tüm davalılara yönelik olarak açmış olduğu manevi tazminat talebinden feragat edilmiş olması karşısında,bu davanın sadece destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin maddi tazminat davası olarak görülmesi gerekmiştir.
Meydana gelen trafik kazasında davacıların murisi …’ın vefat ettiği,davacılardan …’nin murisin kardeşi olduğu,diğer davacıların ise murisin anne ve babası olduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu,meydana gelen kazada tarafların kusur oranının ne olduğu, davacıların konumları,murisin en son gelir durumu gözetildiğinde davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilme şartlarının doğup doğmadığı,doğmuş ise hangi miktarda talep olunabileceği noktalarında toplanmaktadır.
Davaya esas olan olay ile ilgili … 18.Ağır Ceza Mahkemesinin …E.sayılı dosyasına istinaden dosyamız davalısı …’in sanık,davacılar … ile …’in ise müdahil oldukları,ceza davasında atanan bilirkişinin hazırlamış olduğu 25/01/2017 tarihli rapor içeriğine göre …’in asli kusurlu olduğunu, murisin ise kusursuz olduğuna dair rapor verildiği,bu rapora istinaden davalı …’in asli kusurlu olarak kabul edildiği,bu çerçevede … hakkında adli para cezasının verildiği,ceza mahkemesi kararının ise 29/09/2017 tarihi itibariyle şeklen kesinleştiği sabittir.
Yargılama aşamasında tarafların dayanmış oldukları deliller çerçevesinde kusur incelemesi yapıldığı,trafik bilirkişisi Prof.Dr…. tarafından sunulan 17/01/2018 tarihli rapor içeriğine göre dahi sürücü ve davacıların murisi olan …’in kusursuz ,davalı …’in ise %100 kusurlu bulunduğu açık olup bu rapor dahi kesinleşen ceza dosyasındaki maddi olgu ve tespitler ile uyum içindedir.
Meydana gelen kaza nedeniyle kusur araştırmasına ilişkin incelemenin tamamlanmış olması,kusura yönelik başkaca araştırmanın yapılmasının ise açıklanan gerekçeler karşısında gerekmemesi nedeniyle bu defa davacılar yönünden destekten yoksun kalma tazminat miktarının hesaplanması gerekmektedir.
Aktüer ve hesap uzmanı bilirkişinin hazırlamış olduğu 26/10/2018 tarihli rapor içeriğine göre ise davacı anne ve babanın destekten yoksunluk tazminatının hesaplanması gerektiği,hesap tarihi itibariyle Yargıtay 17.H.D. belirlemiş olduğu hesaplama yöntemine uygun şekilde hesaplama yapıldığı,murisin en son asgari ücret ile geçindiği yönünde tanık beyanının mevcut olduğu,esasen başkaca bir beyanının ise mevcut olmadığı,davacı vekilinin dahi 21/06/2018 tarihli duruşmada murisin asgari ücret üzerinden gelir elde ettiğinin bildirilmesi karşısında başkaca bir araştırma yapılmaksızın aktüer bilirkişi marifetiyle inceleme yapılmasını talep ettiği,bu suretle davacı vekilinin başkaca araştırma yapılmasına dair hakkından vazgeçtiği,HMK m.24 hükmüne göre ise bu taleple bağlı olunmasının zorunlu olduğu, bilirkişinin hazırlamış olduğu raporda da bu çerçevede davacılar yönünden vefat ettiği tarihi ile hesap tarihi dikkate alınarak ücretlerin belirlendiği, bu araştırmada TRH-2010 tablosu ve 1/8 teknik faiz yöntemi ile hesaplama yapılırken işleyecek aktif dönem gelirlerinin peşin değerine göre hesaplama yapıldığı,bu hesaplama sonucunda ise iddia olunan ibraname ile ödeme tenziline yer bulunmadığı, sigorta şirketinin teminat tutarının 290.000,00 TL olduğu, davacı …’in gerçek maddi zararının 142.314,46 TL, davacı …’in nihai ve gerçek maddi zararının 140.240,12 TL olduğu açıklanmıştır.
Raporun taraflara tebliğ olunması ve akabinde ise rapora yönelik davalı vekilinin itirazı karşısında asgari ücretin dikkate alındığı ve askerlik süresinin dahi tenzil olunarak ek rapor düzenlendiği,yeniden inceleme ve araştırmanın yapıldığı,aracın ZMSS poliçesinin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlardan sonra akdedildiğinden dolayı maddi zarar hesabının TRH-2010 moralite tablosu ve %1,8 teknik faiz yöntemine göre yapılacağı, işlemiş aktif devrede 1 yıl süre ile kazanç tahakkuk ettirilmeyerek fiili şekilde askerlik süresinin tenzilinin yapılacağı,bu ölçüler dikkate alındığında muhtaç olan hak sahibi kalmayacağından pasif devre hesabının yapıldığı, asgari ücrete göre ve bekar çalışanlar için uygulanan yasal asgari ücretlere göre hesaplamanın yapılmasının gerektiği, esasen davalı sürücünün %100 kusurlu bulunduğu, buna göre davacı …’in zararının 86.390,85 TL, davacı …’in zararının 82.954,69 TL olduğu, bu suretle davacıların hak ettiği destekten yoksun tazminat miktarının hesaplandığı tespit edilmiştir.
Hazırlanmış olan ek rapor taraf vekillerine tebliğ edilmiş olup alınan ek rapora yönelik itiraz gerekçeli ve itibar edilebilir değildir.Bilirkişinin ek raporunda belirtilen rakamlar üzerinden belirsiz alacak davasına konu olan miktarlar ile ilgili 19/12/2018 tarihli nihai bedel artırım dilekçesi sunulmuş,eksik harç bu miktarlara göre depo edilmiş ve davalılara gerekli tebliğ işlemi yapılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacıların murisinin vefat etmesi nedeniyle talep olunan destekten yoksun kalınması nedeni ile talep olunan tazminat miktarlarına ilişkin aktüer bilirkişi tarafından gerekli inceleme yapılmıştır.Buna göre destekten yoksun kalındığı söylenen muris,kaza tarihinde bekar ve asgari ücrete tabi,motor kurye olarak çalışan ve henüz askerliğini yapmamış genç konumundadır.
Yargıtay 17.H.D. Yerleşik kararlarında da belirtmiş olduğu üzere “Türk Medeni Kanunu’nun 185. madde hükmü gereğince, anne-baba birlikte çocukların bakımından sorumludur.Aynı yasanın 327. maddesinde ise “Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır” denilmektedir. Her baba ve annenin çocuğunu belli bir yaşa kadar büyütmek, yetiştirmek ödevi olup çocuğun ölümü nedeni ile artık yapılması gerekmeyecek yetiştirme giderlerinin belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede asgari ücret düzeyinde elde edilecek gelirin varlığının ve davacının 18 yaşından sonra çalışmaya başlayacağının esas olması ve askerlik döneminde çalışamayacağının dikkate alınması suretiyle bilirkişi ek raporunda hesaplama yapılması Yargıtay uygulaması çerçevesinde kabul edilebilir niteliktedir.Ayrıca araç poliçesinin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlardan sonra akdedilmesi karşısında da bilirkişinin esas aldığı tablo ve buna göre %1,8 teknik faiz yöntemine göre dahi hesap yapmış olması karşısında hazırlanan ek rapor bu yönden de gerekçeli ve kabul edilebilir niteliktedir.Esasen davalı vekilinin,ek rapordaki tespitlere ilişkin itibar etmeye engel ve gerekçeli bir itirazı ise bulunmamaktadır.
Bilirkişi ek raporunda davacılar … ve …’in lehine hesaplanan destekten yoksun kalma tazminat miktarı belirtilmiş ise de davalı vekili cevap dilekçesi ile açıkça davacıların murisinin kaza sırasında kask takmaması nedeniyle vefat olayının gerçekleşmesinde,davacıların murisinin kusurlu bulunması nedeniyle mevcut müterafik kusur dikkate alınarak destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin miktarda müterafik bir kusur indirimi yapılması gerektiğini savunmuştur.Yargıtay 17.H.D. uygulamasında belirtildiği üzere” Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan,zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.Müterafik kusur indiriminde,her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılması gerekir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.”(Yargıtay 17H.D 2016/2286E.2016/338K.sayılı ilamı)
Bu çerçevede davacıların desteği olduğu iddia olunan müteveffa …’e ait otopsi tutanağına göre müteveffanın ölüm durumunun kafatası,vertebra,ekstremite kırıkları ile birlikte beyin doku harabiyeti ve beyin kanamasına bağlı olarak gerçekleştiği,esasen olay yerine ilişkin inceleme tutanakları ve ceza dava dosyası içinde yer alan sanık ve hatta müşteki beyanları,tanık …’ın yer ve zamana dayalı açık beyanları karşısında kaza esnasında müteveffanın kask takmadığı,nitekim davalı sigorta vekilinin ise bu nedenle hesaplanacak tazminat miktarında indirim yapılmasını savunduğu açıktır.Hal böyle olunca davacıların desteğinin kaza esnasında kask takmaması ve buna bağlı olarak ölüm olayının gerçekleşmiş olduğunun tartışmasız olarak tespit olunması karşısında bu durumun destekten yoksun kalma tazminatı almayı hak eden davacılar aleyhine müteveffanın müterafik kusurunun varlığının mahkememizce kabul edilmesi zorunluluğunu doğurduğu,Yargıtay 17.H.D.uygulaması gereği bilirkişi ek raporunda hesaplanan tazminat miktarlarından %20 oranında indirim yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davalı … murisin kardeşi olup aktüer bilirkişi hesaplamalarında … lehine herhangi bir destekten yoksun kalmaya ilişkin tazminat miktarı hesaplanmamış olması karşısında ise bu konuya ilişkin olarak ayrıca irdeleme yapılmalıdır.
“Borçlar Kanunu’nun 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa, ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).Ayrıca kardeşlerin birbirine karşı kural olarak bakım görevi yoktur. Ancak, bir kardeşin diğer kardeşe eylemli ve düzenli olarak yardım etmesi halinde, bu kardeş diğerinin desteği sayılır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 364/1. maddesinde “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.”düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir.(Yargıtay 17.H.D.2016/18654E.2019/7871K.sayılı ilamı).O halde somut olayda olduğu üzere kaza tarihi itibariyle bekar ve 18 yaşında olan müteveffa …’in davacı olan …’e düzenli ve eylemli şekilde ve maddi anlamda katkısının olduğu ve daha önemlisi bu yardımın vefat eden tarafından yapılmadığı takdirde davacı olan …’in yoksulluğa düşeceği yönünde açık bir iddianın mevcut olmadığı gibi bu yönde davacı tarafından somutlaştırılmış bir delil dahi mevcut değildir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da , ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64) Somut davada davacı …’in,destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilmesi için gerekli vakıalar ile ilgili ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği anlaşılmakla,davacının bu yöne ilişkin talebinin tümden red olunması gerekmiştir.
Davacılar … ve … lehine açılan davanın belirsiz alacak davası olduğu anlaşılmakla adı geçen davacıların hak etmiş olduğu tazminat miktarının davalı sürücüden olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekir.Zira haksız fiillerde temerrüt kural olarak olay tarihinden itibaren başlatılacaktır.Buna mukabil KTK m.99 hükmü uyarınca davalı sigorta şirketine ihbarın 14/03/2015 itibariyle yapılmış olması,kanun gereği sekiz iş günü süresinin dolduğu tarih dikkate alındığında ise davalı sigorta şirketi yönünden temerrüdün 24/12/2015 tarihi itibariyle oluştuğu,davacının talebi gereği ise alacağa yasal faiz işletilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında,maddi tazminat davası yönünden,davacılar … ve …’ in açmış oldukları maddi tazminat davalarının kısmen kabulüne,davacı … yönünden dava dilekçesine konu asıl alacağın 400-TL; bedel arttırım dilekçesine konu asıl alacağın 68.647,90-TL kısmının davalı sigorta şirketinden 25/03/2016 tarihinden ve davalı …’den ise kaza tarihi olan 24/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve adı geçen davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı …’e verilmesine,davacı …’in adı geçen her iki davalıya yönelik açtığı maddi tazminat davasının fazlaya ilişkin kısmı yönünden taleplerinin sübut bulmadığından reddine;davacı … yönünden dava dilekçesine konu asıl alacağın 400-TL; bedel arttırım dilekçesine konu asıl alacağın 65.963,80-TL kısmının davalı sigorta şirketinden 25/03/2016 tarihinden ve davalı …’den ise kaza tarihi olan 24/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve adı geçen davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı …’e verilmesine,davacı …’in adı geçen her iki davalıya yönelik açtığı maddi tazminat davasının fazlaya ilişkin kısmı yönünden taleplerinin sübut bulmadığından reddine;davacı …’in davalılar aleyhine açtığı 500,00TL bedelli maddi tazminat davasının sübut bulmadığından reddine,davacıların davalı … aleyhine açmış oldukları manevi tazminat davasından feragat olunması ve bu davaya ilişkin ayırma kararının mahkememizce verilmesi karşısında bu davada bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Maddi tazminat davası yönünden;
a)Davacılar … ve …’ in açmış oldukları maddi tazminat davalarının kısmen kabulüne,
Davacı … yönünden dava dilekçesine konu asıl alacağın 400-TL; bedel arttırım dilekçesine konu asıl alacağın 68.647,90-TL kısmının davalı sigorta şirketinden 25/03/2016 tarihinden ve davalı …’den ise kaza tarihi olan 24/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve adı geçen davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı …’e verilmesine,
Davacı …’in adı geçen her iki davalıya yönelik açtığı maddi tazminat davasının fazlaya ilişkin kısmı yönünden taleplerinin sübut bulmadığından reddine,
b)Davacı … yönünden dava dilekçesine konu asıl alacağın 400-TL; bedel arttırım dilekçesine konu asıl alacağın 65.963,80-TL kısmının davalı sigorta şirketinden 25/03/2016 tarihinden ve davalı …’den ise kaza tarihi olan 24/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve adı geçen davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı …’e verilmesine,
Davacı …’in adı geçen her iki davalıya yönelik açtığı maddi tazminat davasının fazlaya ilişkin kısmı yönünden taleplerinin sübut bulmadığından reddine,
c)Davacı …’in davalılar aleyhine açtığı 500-TL bedelli maddi tazminat davasının sübut bulmadığından reddine,
2-Davacıların davalı … aleyhine açmış oldukları manevi tazminat davasından feragat olunması ve bu davaya ilişkin ayırma kararının mahkememizce verilmesi karşısında bu davada bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 9.249,97 TL karar ve ilam harcından davacılar … ve … yönünden peşin alınan 686,50 TL harcın, 575,00 TL ıslah harcının mahsubu ile kalan 7.988,50 TL harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacılar tarafından yapılan 1.250,00 TL bilirkişi ücreti, 399,85 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 1.649,85 TL yargılama giderinden iki davacının davası kabul edilmekle iki davacı hissesine düşen 1.099,90 TL yargılama giderinin davanın kabul nispetine göre (%80 kabul ) 879,92 TL’nin davalılardan alınarak davacılar … ve … verilmesine,
5-Davacı … ve … yönünden peşin alınan 686,50 TL harcın, 575,00 TL ıslah harcının, 31,40 TL başvurma harcının ve 4,60 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 1.297,50 TL’nin davalılardan alınarak davacı … ve …’e verilmesine,
6-Davalı … tarafından yapılan 14,20 TL yargılama giderinin davanın ret nispetine göre (%20 ret) 2,84 TL’nin davacılardan alınarak davalı …’e verilmesine,
7-Davacılardan … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 9.776,12 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacılardan … vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 9.427,29 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacılar … ve … aleyhine yapılan müterafik kusur indirimlerinden dolayı ayrı ayrı red edilen kısımlar nedeniyle davalı … Sigorta A.Ş lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
10-Davalı … Sigorta A.Ş vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 500,00 TL vekalet ücretinin …’den alınarak davalıya verilmesine,
11-Davacı … hissesine isabet 343,28 TL peşin harçtan, dava … yönünden ret olduğundan alınması gereken 54,40 TL harcın mahsup edilerek 288,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı …’e iadesine,
12-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
13-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.23/01/2020

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır