Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/135 E. 2019/166 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/135 Esas
KARAR NO : 2019/166

DAVA : Menfi Tespit (Finansal Kiralamadan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/02/2017
KARAR TARİHİ : 27/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Finansal Kiralamadan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Müvekkil ile davacı arasında … tarih … tescil nolu Finansal Kiralama sözleşmesinin akdedildiğini, sözleşmeye konu … A.Ş. firması tarafından 12.3.2015 tarihli faturaya konu Paletli Ekskavatörün finansal kiralama yolu ile kiralandığını, sözleşme kapsamında icra takibine konu edilen bonoların müvekkilden alındığını, icra dosyası kapsamında bonoların takibe konu edildiğini, tam olarak rakamı bilmemekle birlikte, söz konusu finansal kiralama sözleşmesine konu ekipmanın satıldığını, bunun davalının defterlerinde kayıtlı olduğunu, 6361 sayılı Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında değerlendirildiğinde, ekipmanın satılarak elde edilen gelirin icra dosyasına bildirilmesinin gerekli olduğunu, ancak bu tutarın bildirilmediğini, borçlu olmadığının tespit edilmesi ve kötü niyetli takip sebebiyle en az % 20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Taraflar arasında Finansal Kira sözleşmesinin akdedildiğini, 36 aylık kira ödeme planının davacıya bildirildiğini, davacı tarafından ödeme planı uyarınca 4, 5, ve 6. Kira ödemelerinin yapılmamasının üzerine … 1. Noterliği üzerinden 60 gün önelli fesih bildiriminde bulunulduğunu, kira sözleşmesinin feshedildiğini, bununla birlikte söz konusu kira bedellerini ödeme aracı olarak Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında bonolara İstinaden yasal takibe geçildiğini, 18.1.2016 tarihinde Finansal Kira Sözleşmesi feshedilmesine rağmen, kiralananın iade edilmemesi üzerine mahkemeden ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu, başka mahkemede kiralananın iadesi için eda davası açıldığını, ihtiyati tedbir kararı infazı için … 34. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası üzerine, talimat ile … İcra Müdürlüğü … Talimat sayılı dosya ile 24.2.2016 tarihinde kiralanan, müvekkil şirkete teslim edildiğini, kiralanan iş makinası üzerinde SPK lisanslı Değerleme Uzmanları tarafından ekspertiz incelemesi yapıldığı ve 180.000 TL acil ve 203.000 TL adil değer biçildiğini, malın iadesi davacı kapsamında kiralananın rayiç değeri kadar teminat sunulmak suretiyle ihtiyati tedbir kapsamında kendisine teslim edilen kiralanan üzerinde tasarrufta bulunma hakkı elde edildiğini, kiralanan makinanın 210.185,19 TL karşılığında üçüncü kişiye satıldığını, elde edilen tutarın 13.05.2016 İtibariyle davacı kiracı hesaplarına aktarıldığını, bu tarih itibarı île davacının kayden müvekkil şirketten 14.985,92 TL alacaklı göründüğünü, … 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen malın iadesi davasında 7.12.2016 tarihinde davanın kabulü ile kiralananın müvekkil şirkete iadesine karar verilmiş olup, dava temyiz için istinafa gönderildiğini, 6361 sayılı yasanın 33/1 maddesi kapsamında: “Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, iade edilen malın satış bedelinin, vadesi gelmemiş finansal kiralama bedelleri ile varsa kiralayanın bunu aşan zararı toplamından yüksek olması durumunda aradaki farkın kiralayan tarafından kiracıya ödenir” denildiğini, Aynı kanun 31/3 maddesi kapsamında: “Mahkemece finansal kiralama konusu malın ihtiyati tedbir …. Teminat yatırılmak suretiyle mal üzerinde tasarruf edebilir” denildiğini, söz konusu karar hakkında davacı tarafça istinaf yoluna başvurulduğu ve fesih işleminin kabul edilmediğinin beyan edildiği, dolayısıyla İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı kesinleşmeden 6361 sayılı yasa 33. Maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, yani finansal kira sözleşmesinin feshedildiğinin davacı tarafından kabulü veya mahkemece bu hususun tespitine dair hükmün kesinleşmesine kadar bir tahsilat olarak değerlendirilemeyeceğini, fesih ve kiralananın iadesi hususunun kabul edildiği anda, malın iadesine İlişkin dava masrafları ve diğer masrafları mahsup, harçlar vs. masrafları mahsup ederek, varsa bakîye tutarı davacıya ödemek için işlemlerin yapılabileceğini ileri sürerek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, finansal kira sözleşmesi kapsamında tanzim edilen bonolar nedeni ile başlatılan takip kapsamında fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmen borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2018/3225 E 2019/270 K sayılı emsal ilamı “… Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 107/1. maddesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir hükmüne yer verilmiştir. Davacının dava dilekçesinde açıkladığı olaylar ve talepleri dikkate alındığında; davacının dava tarihi itibarıyla alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumdadır. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde alacağını belirsiz alacak davası olarak belirtmesine karşın mahkemece belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmemiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Sorun, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır. Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilâmı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).
Kısmi dava, 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne 6644 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle yürürlükten kaldırılan ancak dava tarihinde yürürlükte olan 2. fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir. Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.Bası,s.319-320)… ” şeklinde olup işbu davada takip ve bono miktarları belirli olup bölünemez niteliktedir. Davacının dava dilekçesi ile 1.000,00 TL lik kısım yönünden menfi tespit talebinde bulunduğu, harç tamamlama dilekçesinde miktar ve talebe ilişkin ıslah bulunmadığı da dikkate alınarak davacının kısmi davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı anlaşılmakla dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddesi gereği USULDEN REDDİNE,
2-Peşin yatırılan 31,40 TL ile tamamlama harcı olarak alınan 1.457,44 TL harçtan tahsil edilmesi gereken 44,40 TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 1.444,40 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açıkolmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 27/02/2019

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)