Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1135 E. 2019/257 K. 27.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1135 Esas
KARAR NO : 2019/257

DAVA : Tazminat ( Distribütörlük Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/12/2017
KARAR TARİHİ : 27/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Distribütörlük Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; Müvekkilinin 12 yıldır … ili ve çevresinde …,…, …, …, …, … gibi uluslararası şirtketlerin ürün dağıtımı ve distiribütörlüğünü yaptığını, müvekkili ile davalı arasında 11.09.2008 tarihinde imzalanan anlaşma gereği davalı …’unda distiribütörlüğünü yapmaya başladığını, … tarafından uygulanan baskılar sonucunda müvekkili ile davalı arasındaki ilişkinin kanunen belirlenen sınırların ötesine geçtiğini, müvekkili ile davalı arasındaki ilişkinin normal bir distiribütörlük ilişkisi olmadığını, davalının ticari yaşamın tüm dezavantajlarını ve risklerini sırf distirübütörü diye müvekkiline yükleyerek müvekkilinin büyük zararlara uğramasına neden olduğunu, davalının müvekkilinin distirübütörlüğünden sorumlu müdürleri ve diğer çalışanları vasıtası ile müvekkilinin üçüncü kişilerle olan ticari ilişkilerini müvekkilinin iradesi dışında yönettiğini, davalı ve çalışanlarının müvekkilini adına yetkisi olmadığı halde sözleşmeler imzaladığını, müvekkilinin tutması gereken stoklara karar verdiğini, müvekkili için müşterilen bulduğunu, müvekkilinin piyasa faaliyetlerini düzenlediğini, davalının müvekkilinin çalışanlarının performanslarını değerlendirdiğini ve müvekkilinin çalışanlarına ödenecek olan ikramiyelere dahi karar verdiğini, müvekkilinin işten çıkaracağı şahısları dahi belirlediğini, bu çerçevede müvekkilinin bağımsızlığını kaybettiğini, maliyet bazı şişirilmiş bir şirket olarak bilerek zarara sokulduğunu ve kendi başına hareket etmesinin engellendiğini, davalının müvekkilinin dağıtım sistemine doğrudan müdahale ederek yeni yatırımlar yapmasına neden olduğunu, davalının müvekkilinin kullanmasını dayattığı bilgisayar programı ile müvekkilinin kendi işi üzerindeki tüm kontrol yetkilerini elinden aldığını, davalı müvekkili şirketi bir şirket uzantısı olarak kullandığın, davalının üçüncü kişilere karşı hiçbir şart altında kabullenemeyeceği koşulları müvekkilinin kabullenmesini sağladığını ve müvekkilinin zarara uğradığını, davalının tek taraflı bir değişiklik ile iade koşullarını sözleşmeye aykırı olarak değiştirdiğini, elemanlarının müvekkili adına yetkisiz olarak imzaladıkları sözleşmeler ve alınan siparişler ile davalı tarafından kabul edilmeyen iadelerin müvekkili tarafından kabul edilmesini sağladığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin davalı ve çalışanları tarafından üzerinde kurulan baskı sonucunda piyasaya yaptığı satışlardan raf ömrünü doldurmak üzere olanları piyasadan toplam sorunda kaldığı ve davalının iade edemediği ürünler sebebiyle uğramış olduğu zararlara binaen 100.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Davacının zarar sebebi olarak gösterdiği vakıalara ilişkin olarak aralarındaki sözleşme kapsamında müvekkilinin bir tazmin yükümlülüğünün bulunmadığını, davacının piyasadan iade alınan ürünlerin müvekkili tarafından iade kabul edilmemesi nedeniyle zarara uğradığı iddiasının yersiz olduğunu, kaldı ki zarara uğradığını iddia eden davacının hangi yıl ne şekilde bir zarara uğradığını, ürün sattığı hangi müşteriden hangi tür ve miktarda ürünü toplamak zorunda kaldığını ve bunun maddi değerinin ne olduğunu açıklayamadığını, davacının dava konusu, sebebi ve ilgisi olmayan açıklamalarda bulunduğunu, … adlı mobil satış dağıtım bilgisayar sisteminin sektörün en bilinen satış ve lojistik otomasyon sistemi olduğunu, davacının kendi işi üzerindeki kontrol yetkisin ortadan kaldırdığı yönündeki iddialarının hukukilikten uzak olduğunu ileri sürerek HMK m.194’te düzenlenen somutlaştırma yükü kapsamında davacı taraftan iddia ve talep ettiği zararı yönünden hangi yıl ne şekilde bir zarar uğradığını, ürün sattığı hangi müşteriden hangi tür ve miktarda ürünü toplamak zorunda kaldığını ve bunun maddi değerinin ne olduğunu ve buna ilişkin belgelerini açık ve somut bir şeklide göstermesinin istenmesine, davacının müvekkili şirkete yönelik haksız ve yersiz davasının ve davadaki tüm taleplerinin reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, distribütörlük sözleşmesi kapsamında davacı tarafından satılamadığı için piyasadan toplanan ürünlerin davacı tarafından geri alınmaması sebebiyle oluşan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilâmı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).
Kısmi dava, 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir. Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.Bası,s.319-320). (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2018/3225 E 2019/270 K sayılı emsal ilamı)
Somut olayda, davacı tarafından satılamadığı için piyasadan toplanan ürünlerin davacı tarafından geri alınmaması sebebiyle uğranılan zarar talep edilmekte olup; davacının kendi elinde kalan ürünlerin sayı ve değerini bilmemesinin mümkün olmadığı, aynı sözleşme kapsamında iade alınmayan ürün bedellerinin bölünerek dava edilmesinde hukuki yararı bulunmadığı anlaşılmakla davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddesi gereği USULDEN REDDİNE,
2-Peşin yatırılan 1.707,75 TL ile harçtan tahsil edilmesi gereken 44,40 TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 1.663,35 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açıkolmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 27/03/2019

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)