Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1113 E. 2021/593 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1113 Esas
KARAR NO : 2021/593

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2017
KARAR TARİHİ : 21/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalı … müvekkili Bankanın … Şubesinden kullandığı 30.04.1998 tarihli 5.723.362,948-TL miktarlı krediye ilişkin olarak düzenlenen Bireysel Kredi Borçlanma ve Rehin Sözleşmesini imzaladığını, diğer davalı … bu kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalayarak borçtan sorumlu olduğunu, borçluların bankasına olan borcunu ödememesi üzerine borçlulara … 6. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname gönderildiğini, uyarılara ve keşide edilen ihtarnameye rağmen ödenmeyen Bankasına alacağı davalı-borçlu … hakkında … 6. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile rehin takibi başlatılmış olmasına rağmen bir sonuç elde edilemediği için seka olduğunu, tekrar … 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile rehin takibi başlatıldığını, yenilenerek … Esas sayısını aldığını, … 2. İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı dosyası … Esas Sayısını aldığını, ayrıca asıl borçlu davacı borçlu ve diğer müşterek borçlu-müteselsil kefiller hakkında da … 6. İcra Müdürlüğünün …ılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını ve takip semeresiz kaldığı için seka olduğunu, adı geçen bu icra dosyaları ile zaman aşımı süresi kesilmiş olup zaman aşımı süresi bahsini ettiği icra dosyalarındaki en son işlemlerden sonra tekrar işlemeye başlayacağını, borçlu davalıların … 26. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptıkları itirazların iptaline takip miktarının %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle: Mahkemeniz nezdinde bulunan şahsım ve kefillerim tarafından süresi içinde itiraz edildiğini ve söz konusu itiraz dosyanız kapsamında bulunduğunu, Anayasa Mahkemesinin 2014/85 Esas 2014/103 karar sayılı kararına istinaden esas dosya konusu borçların tahsil edilemeyeceğine dair karar da ekte dikkatinize sunulduğunu, itirazla durması gereken dosyaya itiraza rağmen işlem yapıldığını, tahsili mümkün olmayan söz konusu borca karşı açılan itirazın iptali davası kanuna aykırı olduğunu, Anayasa mahkemesinin kararına karşı işleme konulan alacağın hem zamanaşımı yönünden hem de borcun hukuken yokluğu açısından incelenerek davanın reddedilmesini, konulan e haciz de bir gün geçerli olması nedeni ile konulan e haczin ertesi gün otomatikman kalkması gerektiğini, yapılan hacizlerin iptali takibin tümden reddi ile huzurda açılan davanın tümüyle reddedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 27/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
”Yapılan incelemeler sonucunda aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir: Davacı banka, taşıt kredisinden dolayı aşağıdaki gibi icra takibi yapmıştır:
ASIL ALACAK
FAİZ
B.S.M.V
İHT. MASRAFI
TOPLAM
3.661,00-TL
120.205,17-TL
6.010,26-TL
196,00-TL
130.072,43-TL
Yapılan incelemede davacı alacağı takip tarihi itibariyle aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir:
ASIL ALACAK
FAİZ
B.S.M.V
TOPLAM
3.636,28-TL
59.985,68-TL
2.999,28-TL
66.621,24-TL
Davalı taraf banka kayıtlarına göre borçlu durumda bulunmaktadır.
Davacı banka asıl alacak tutarı için takip tarihinden itibaren ” 189 temerrüt faizi isteyebilecektir.( EK 3-2.10.1998-2446/15 Genelge) kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 04/06/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davalı ve davacı itirazları dikkate alınarak yapılan alternatifli hesaplamada: ”Temerrüdün icra takip tarihinde oluştuğu dikkate alındığında bu tutarın 64.344,57-TL, Temerrüdün ihtar tarihinde oluştuğu dikkate alındığında işbu tutarın 128.379.31-TL olduğu” mütaala edilmiştir.
Bilirkişi … tarafından mahkememize sunulan 31/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle;Detayları yukarıda verilen inceleme ve hesaplamalar sonucunda:”Davacı bankanın davalılardan takip tarihi olan 30.03.2017 tarihi itibarıyla: Asıl borçlu …’tan 4.451,44 TL. asıl alacak, 143.982,04 TL. işlemiş temerrüt faizi, 7.199,10 TL. temerrüt faizinin % 5 gider vergisi ve 317,96 TL. da masraf olmak üzere toplam 155.950,55 TL. alacaklı olduğu hesaplanmış ise de; davacı yan tümü tespitlerimizden daha az ve davalı yararına olmak üzere 3.661,00 TL. asıl alacak, 120.205,17 TL. işlemiş faiz, 6.010,26 TL. BSMV ve 196,00 TL. masraf olmak üzere 130.072,43 TL lık talepte bulunduğundan, talebiyle bağlı olarak toplam 130.072,43 TLlık istemde bulunabileceği, Takip tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar 3.661,00 TL. matrah üzerinden yıllık % 180 temerrüt faizi ile bunun % 5 i gider vergisinin istenebileceği, Müteselsil Kefil …’a keşide edilen ihtarın tebliği belgelenemediğinden temerrüdünün takiple oluştuğu, bu sebeple kendisinden en çok kefalet limiti olan 5.723,36 TL. istenebileceğinden, davacının talebiyle bağlı olarak 3.661,00 TL. asıl alacak ve 1.964,15 TL. işlemiş faiz ve 98,21 TL. da gider vergisi olmak üzere toplam 5.723,36 TL. istemde bulunabileceği, Takip tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar 3.661,00 TL. matrah üzerinden yıllık % 180 temerrüt faizi ile bunun % 5 i gider vergisinin istenebileceği, Tarafların, masraf, tazminat, ücreti vekalet ve benzeri talepleri ile hukuki mahiyetteki beyan ve itirazlarının Sayın Mahkemenizin takdirleri içinde kaldığı,” kanaatine varılmıştır.
…A.Ş vekili …’ ın 13/01/2020 tarihli beyan dilekçesi ekinde alacak temlik beyanı içerikli dilekçesini sunduğu, … 48. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu alacak temlik beyan dilekçesini mahkememiz dosyasına sunulduğu anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, Bireysel Kredi Sözleşmesinden kaynaklı banka alacağının tahsili istemiyle başlatılmış icra takibinde itirazın iptali ile takibin devamı istemine ilişkindir.
HMK’nın 1. maddesinde görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/05/2016 tarih 2016/4654 E. 2016/5304 K.sayılı kararı ile yine aynı Dairenin 28/02/2017 tarih 2015/13227 E. 2017/1179 K.sayılı kararları emsal niteliktedir.)
Bu noktada huzurdaki 30.04.1998 tarihli temlik eden davacı ile taraflar arasında akdedilen Bireysel Kredi Borçlanma Sözleşmesinden kaynaklı olarak yürütülen icra takibine yapılan itirazın iptaline yönelik davada mahkememizin görevli olup olmadığının tahlili gereklidir.
28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise ” Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan… bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davanın açıldığı 21/12/2017 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu açıktır.
Bu kapsamda temlik eden davacının taraf olduğu benzer mahiyette bir uyuşmazlık hakkındaki İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2017/7 Esas, 2017/10 Karar sayılı ilamında; “…28.05.2014’te yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1- k maddesinde “tüketici”, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak, 3/1-l maddesinde ise “tüketici işlemi”, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak ifade edilmiştir.
Yine anılan yasanın 73/1 maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu, 83/2 maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun göreve ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği hükme bağlanmıştır.
01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142 nci maddesi görevli ve yetkili mahkemeyi düzenlemiş olup, buna göre, fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas veya tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde 1 veya 2 numaralı asliye ticaret mahkemesince bakılması gerektiği düzenlenmiştir. Aynı kanunun geçici 13.maddesinde ise, sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Hâlinde … Bankası A.Ş. dâhil) 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı aynî hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan hakların da diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan arî hakları aleyhine olmamak üzere Fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123, 134, 136, 137, 138, 140, 142 ve 165 inci madde hükümleri, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması dâhil bankalarınca uygulanır, şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında halen yürürlükte olan 5411 sayılı yasada; fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas veya tasfiye idareleri tarafından açılacak davalarda ve aynı kanunun geçici 13.maddesi kapsamındaki bankalar tarafından 26.12.2003 tarihinden önce kullandırılan kredi sözleşmelerinden kaynaklı hukuk davalarında görevli ve yetkili mahkeme İstanbul 1.ve 2.Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak münhasıran belirlenmiştir. Ne var ki, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 73/1 maddesinde tüketici işlemlerinden kaynaklı uyuşmazlıklara ilişkin davalarda görevli mahkemenin tüketici mahkemelerinin olduğu belirlenmiş, 83/2 maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda ayrıksı düzenlemelerinin olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun göreve ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği hükme bağlanmıştır. Başka bir ifadeyle kanun koyucu anılan yasa ile tüketici işlemlerinden kaynaklı davalarda görevli ve yetkili mahkemeyi belirlemiş, önceki kanunlardaki görev ve yetkiye yönelik ayrıksı hükümlerin sözkonusu yasadaki görev ve yetkiye yönelik hükümlerin uygulanmasının engellemeyeceğini açıkça ortaya koymuştur. O halde somut olay bakımından davanın 28.05.2014 tarihinden sonra açılmış bulunmasına ve davanın tüketici kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsiline yönelik olduğuna göre, mahkemece davanın görev yönünden reddedilmesinde isabetsizlik bulunmadığından…” şeklindeki içtihat ile taraflar arasında imzalanan sözleşmenin tarihi 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun yürürlük tarihinden önce olsa bile dava tarihi itibariyle ilgili kanunun yürürlük kazandığından bahisle davanın Tüketici Mahkemelerinde görülmesi yönünde karar verilmiştir. Yine benzer mahiyette Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2017/991 Esas, 2017/811 Karar sayılı ilamında; “…Somut olayda, davanın açıldığı 20/02/2015 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hususu gözetildiğinde esas yönden hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” şeklinde; … Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2018/1182 Esas, 2018/1159 Karar sayılı ilamında konu hakkındaki Yargıtay ilamlarına atıfta bulunmak suretiyle “…Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 30.10.2017 tarih 2016/3717-2017/5881 E-K. 11.05.2016 tarih 2016/4654-2016/5304 E-K. ve 28.02.2017 tarih 2015/13227-2017/1179 E-K. sayılı kararları, … Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesinin 24.11.2017 tarih 2017/991-2017/811 E-K. sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, eldeki davada; davanın açıldığı 20.02.2015 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir…” şeklinde karar verildiği görülmektedir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıda zikredilen kanun hükümleri ve Yüksek mahkeme içtihatları da dikkate alınarak somut uyuşmazlıkta 30.04.1998 tarihli temlik eden davacı ile taraflar arasında akdedilen Bireysel Kredi Borçlanma Sözleşmesinden kaynaklı olarak yürütülen icra takibine yapılan itirazın iptaline yönelik davada davanın açıldığı 21/12/2017 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu kanaati ile; mahkememizin görevsizliği sebebiyle 6100 Sayılı HMK. 115/2 maddesi gereğince davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan, usulden reddine, kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, dair aşağıdaki şekilde hüküm vermek gerekliliği hasıl olmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle 6100 Sayılı HMK. 115/2 maddesi gereğince davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan, usulden reddine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği,
4-Yargılama gideri konusunda HMK’nın 331/2 maddesi gereğince görevli Mahkemece karar verilmesine, davaya bir başka Mahkemede devam edilmediği takdirde talep halinde Mahkememizce yargılama giderleri hakkında karar verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … ve Feri Müdahil …’ ın yüzlerine karşı, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 21/09/2021

Katip

Hakim