Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1050 E. 2018/489 K. 09.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1050 Esas
KARAR NO : 2018/49

DAVA : Menfi Tespit (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/12/2017
KARAR TARİHİ : 09/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle;
05/07/2013 tarihinde … plakalı araç ölümlü bir trafik kazasına sebebiyet verdiğini, kazaya karışan bu aracın sürücüsü müvekkilim … olduğunu, bu kaza sonucunda araçta yolcu olarak seyahat etmekte olan 3. Şahsın yakınlarına davalı … tarafından 105.109,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, davalı şirket … 3. İcra Müdürlüğü … Es. Sayılı dosyası ile müvekkilim aleyhinde ilamsız bir icra takibi başlattığını, bu icra takibinde borcun sebebi olarak 105.109,00 TL’lik 27/01/2016 vade tarihli Rücuen alacaklı müvekkil Kooperatife Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalı … plakalı vasıtanın 05/07/2013 tarihinde karıştığı trafik kazası sebebiyle 3. Şahsa ödenen sigorta tazminatının sigortalı araç sürücüsünün alkollü olması sebebiyle rücuen tazmini istemi olduğu belirtildiğini, müvekkilinin gönderilen bu ödeme emrinden haberdar olamadığından takibe süresinde itiraz edemediğini, takibin kesinleştiğini, müvekkilinin davalı … şirketinin trafik kazası sonucundaki rucuen tanzim talebine bağlı olarak doğduğunu iddia ettiği alacaktan sorumlu olmadığını, zira söz konusu kazada müvekkilim alkollü olmadığını, … Cumhuriyet Başsavcılığı … Sor. Sayılı dosya ile yapılan soruşturma ve ondan önce polis tarafından başlatılan işlemlerin hiçbirisinde müvekkilimin alkollü olup olmadığı araştırılmadığını, yine … Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dava dosyasında da alkol muayenesine ilişkin hiçbir belge olmadığı görüldüğünü, hatta …İlçe Emniyet Müdürlüğünün savcılığa göndermiş olduğu tahkikat evrakı açıklamalar kısmında “Araç sürücüsü yaralı … ve diğer müşteki şahısların tedavileri bitimi taburcu olduğundan şahısların beyanları anlamamıştır.” şeklinde bir ifade yer aldığını, bu ifadeden ölümlü trafik kazasının vahameti nedeni ile ifadeler alınamadığı gibi alkol muayenesinin de yapılamadığı anlaşıldığını, sürücünün alkollü olup olmadığı yaralı iken kanından alınacak numune ile tam olarak belirlenebilmesine rağmen hiçbir işlem yapılmamış olmasının karşısında davalı … müvekkilimi peşin peşin alkollü kabul ederek hakkında ilamsız icra takibi başlatmış takip tarihi itibari ile vekalet ücreti dahil olmak üzere 121.915,55 TL borçlu olduğunu iddia etmekte olduğunu, belirttiğimiz üzere müvekkilim takipten çok sonraları haberdar olduğundan süresinde borca itiraz edemeyerek takibin kesinleşmesine engel olamadığını, kaza anında müvekkilim alkollü olmadığından arabada bulunan yolcunun ölümü nedeni ile yakınlarına ödenen destekten yoksun kalma tazminatının kendisinden talep edilmesi hukuken mümkün olmadığını, yukarıda açıklanan nedenlerle müvekkilinin dava konusu … 3. İcra Müdürlüğü … E. sayılı icra dosyası ile ilgili 106.275,28 TL ve ferileri niteliğinde olan faiz, icra masrafı ve vekâlet ücreti borcunun olmadığının tespitine, icra takibinin yapılmasında kötü niyetli olan davalının İ.İ.K m 72 fıkra 6 uyarınca alacağın % 20’sinden az olmayacak şekilde kötü niyet tazminata mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; Davacı tarafından müvekkil sigorta şirketi tarafından … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine haberdar olunmadığından bahisle itiraz edilemediği ve takibin kesinleştiği iddiası ile borçlu olunmadığının tespiti amacıyla menfi tespit davası ikame edildiğini, ancak açılan dava haksız ve hukuka aykırı olup, reddi gerektiğini, araç maliki sıfatına sahip davacı, kusurusuz sorumluluk gereği meydana gelen zararlardan 3. kişilere karşı sorumlu olduğunu, karayolları Trafik Kanunu’ndaki düzenlemeler ile araç malikinin sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğu ve buna bağlı olarak da kusursuz sorumluluk hali olarak düzenlendiğini, yani araç malikinin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayandığını, bu ilke bağlamında araç maliki, zararın oluşmasında kusuru olmasa dahi meydana gelen zarardan sorumlu olacağını, araç malikinin sorumluluktan kurtulabilmesi için KTK’nun 86 maddesinde tahdidi olarak sayılan kurtuluş beyyinelerinden birinin varlığını ispatlanması gerektiğini, Yargıtay’ın bu yöndeki yerleşmiş kararları ile kabul edildiği üzere; araç malikinin sorumluluktan kurtulabilmesi, öncelikle kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusurunun bulunmadığını ispat etmesine bağlı olduğunu, ancak sadece bu durumun ispatı araç malikinin sorumluluktan kurtulması için yeterli olmadığını, araç maliki bu durumu bir ön şart olarak ispatlayacak ve bununla birlikte zararın bir mücbir sebepten veya zarar görenin yahut bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafından kaza sırasında alkollü olunmadığından bahisle, araçta bulunan yolcunun vefatı nedeni ile mirasçılarına ödenen destekten yoksun kalma tazminatın talep edilemeyeceği iddia edilmiş ise de, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler karşısında, kusursuz sorumlu olan davacı araç malikinin bu savunmaları yersiz olduğunu, zira kazanın hemen sonrasında düzenlenen kaza tespit tutanağında kazanın; sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı otomobil ile … ili istikametinden Kırıkkale istikametine seyrettiği sırada yoldan çıkmak suretiyle boş alanda bulanan kaya parçalarına çarpması sureti ile aracın takla atması neticesinde ölümlü yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğinin belirtildiğini, kaza tespit tutanağında; sigortalı … plakalı araç sürücüsü davalı …’un “Araçların hızlarını aracın yük ve teknik özelliğine göre, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak “kuralını ihlal ettiği belirtilmiş ve devamında; “Yoldan çıkmadan önce fren izinin olmamasının sürücünün dalgın ve uykusuz olduğu kanaatini oluşturduğu “değerlendirmesinde bulunulduğu kazanın meydana geliş şekli göstermektedir ki, sürücü alkolünde etkisi ile kazanın meydana gelmesine ağır ve tam kusuru ile sebebiyet verdiğini, Sürücü, KTK’unun 52/1-b maddesini ihlal etmiş, bu nedenle de trafik güvenliğini tehlikeye düşürerek tek taraflı olarak meydana gelen kazada, asli, ağır ve tam kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, trafik poliçesi genel şartları uyarınca müvekkil şirketin davacı sigortalıya rucu hakkı bulunduğunu, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında sigorta şirketlerinin sorumlulukları, motorlu bir aracın sebep olduğu zararların işletene düşen kısmını teminat altına almasıdır. Bu kapsamda da poliçe limiti ve sigortaladıkları aracın kusuru ile sınırlı olmak kaydıyla 3. Kişilerin uğradıkları zararlar, sigorta şirketleri tarafından poliçe uyarınca karşılanmakta ve yapılan ödeme nedeni ile sigortalıdan herhangi bir talepte bulunulamamaktadır. Ancak bu genel kural, sigortalıya rücu sebeplerinin mevcut olmadığı hallerde geçerli olduğunu, davacının kötü niyet tazminatı talebi kabul edilemeyeceğini, yukarıda arz ve izah edildiği üzere; haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini vekaleten arz ve talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, trafik sigorta poliçesi kapsamında zarar gören 3. kişiye ödenen bedelin, davacıya ait araç sürücüsünün alkollü olması sebebi ile poliçe genel şartları gereği davacıdan tahsili amacıyla başlatılan takip nedeni ile menfi tespit istemine ilişkindir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasanın 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkmeleri görevlidir” düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı yasanın 3. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinde, “Tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” denilmek suretiyle, Tüketici Mahkemesi’nin görev alanının belirlenmesine esas olan tüketici işleminin tarifi yapılmıştır.
Somut olayda; davalı, davacıya ait aracın trafik sigorta poliçesini düzenleyen şirket olup, bu poliçeyle üstlendiği sorumluluk gereği dava dışı 3. kişiye yaptığı ödemeyi, sigortalısı olan davacıdan rücuen tahsil etmek istemektedir. Bu durum karşısında, davaya konu istemin, taraflar arasındaki trafik sigorta sözleşmesine dayandığı açıktır. Yukarıda açıklanan yasa maddeleri ve düzenlemeler ışığında, davacı sigortalı gerçek kişi tüketici konumunda olup, davalı … ile aralarında akdedilen sigorta sözleşmesi bir tüketici işlemidir. O halde, tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın, Tüketici Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiği anlaşılmakla davanın görev (usul) yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereği davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine mütakip talep halinde dosyanın görevli nöbetçi İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi gereği yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-HMK 20 maddesi gereği süre içeresinde talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 09/05/2018

Katip …
¸(e-imzalıdır)

Hakim …
¸(e-imzalıdır)